![]() | |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
| | #11 | ||
| Guest
Mesajlar: n/a
| İşte tam bu noktada, --örgüt--ü başarıya götürecek taktiklerle, --ulusal temsil--in sağlanmasına yönelik strateji arasında bir çatışma gözükmektedir: Hem --örgüt--ü yukarıdan aşağı bir emir-komuta zinciri içinde kuracak ve tüm eylemi tek elden yöneteceksiniz, hem de bunu ulus adına, temsil ilkesine göre yapacaksınız. Üstelik, uluslararası planda da, Batı'nın sahip olduğu çağdaş siyasal değerlerden sapmadığınıza düşmanlarınızı bile inandıracaksınız. Bu, son derece zor, --çatışan-- strateji ve taktik ögelerin --uzlaştırılması--nı, ancak, Mustafa Kemal gibi bir --örgüt dehası-- becerebilirdi. Şimdi bu --genel strateji--nin --özel taktik--lerle nasıl uzlaştırıldığını Atatürk'ün ağzından, Mazhar Müfit'in anılarından görelim: Bilindiği gibi Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919'da toplanmıştır. Oysa Kongre'nin ilk açılış tarihi 10 Temmuz olarak saptanmıştı. Bunu öğrenen İngiliz albayı Ravlenson, 9 Temmuz'da Mustafa Kemal'i görmeye gelir. Ravlenson, mütareke koşullarının Erzurum'daki uygulamasını denetlemekle görevlidir. Emrinde iki manga kadar asker de olan Ravlenson, ayrıca İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Gürzon'un da yeğenidir. Bir anlamda hem askeri, hem siyasal, hem de (mütareke koşullarına göre) hukuksal güç sahibidir Ravlenson. İşte bu albay, Erzurum Kongresi'ni önlemeye kararlıdır. Mustafa Kemal'e açıkça, --Kongreden vazgeçmezseniz, kuvve-i cebriye ile toplantının dağıtılmasına mecburiyet hasıl olacak.-- der. Buna karşılık Mustafa Kemal, --O halde biz de mecburi ve zaruri olarak kuvvete karşı koyar ve herhalde milletin kararını yerine getiririz.-- yanıtını verir. Bunun üzerine de Mazhar Müfit kapıyı açarak, Ravlenson'u dışarı çıkarır. | ||
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |