Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack (1) Seçenekler Stil
Alt 13-07-2006, 00:47   #1
 
GoD of WaR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Türkler Müslümanlığı Niçin Kabul Etmişlerdir?

Osmanlılar Hakkındaki Söylentiler ne Dersiniz? Türkler Müslümanlığı Niçin Kabul Etmişlerdir?

Bilhassa son zamanlarda Osmanlılar için akla hayale gelmedik isnatlar, iftirâlar yapıldı. Son Osmanlı Şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Efendi "Mevkifü'l-Akl"kitabında çok ciddi bir hususa temas ediyor. Diyor ki: "Bizim milletimiz kadar, kendi âbâ u ecdâdına düşman, beşer tarihinde ikinci bir millet gösteremezsiniz. "Her milletin sonradan gelenleri (halefler), evvel gelmiş olanları (selefler), ister ilim adamı, ister içtimâiyatçı, ister veli, ister edip olsun alkışlamış ve tebrik etmiştir. Meselâ daha evvel, Batlamyus coğrafya ve kozmoğrafyaya dâir bir şeyler yazmıştı. Kopernic geldi, onun bir kısım yazdıklarına yanlış dedi. Ama, şu manada dedi: "Batlamyus ruhun şad olsun! Gerçi söylediğin şeylerde eksikler var ama, ne yapacaksın, devrinin kültürü o kadardı, o kadar söyleyebildin. " Kopernic'ten az sonra Galileo, arkadan da Einstein geldi. Einstein Kopernic'i de Galile'yi de alkışladı; temellerini attıkları sistemden dolayı onlara teşekkür etti ve tâbii yanlışlarını da düzeltti ve kat'iyyen onları lanetlemedi. Evet, Batılı böyle düşünür...

Sekiz asır evvel sıfır,Hindistan'dan Anadolu'ya,oradan da, Müslümanların eliyle Avrupa'ya gitti. O gün Avrupalı, o çirkin Roma rakamlarını kullanıyordu. Aslında, bu rakamlarla ne matematik, ne de hendese yapılabilirdi. Anadolu Müslümanı Avrupa'ya sıfırı ulaştırdı. Sıfır oraya ulaşır ulaşmaz, adetâ rakamlara hayat geldi. Avrupalı bir ölçüde, bizim ilim adamlarımıza karşı nankörlük yaptı. Ama, sıfırı kullanma meselesinde ve matematikle gelen yeni prensipler karşısında da, Müslümanların mesailerini takdirle karşıladı ve değerlendirdi. Sıfır olmasaydı, ciddi hiçbir mesele çözülemez ve fezâ fethedilemezdi. Bahşedilen bir sıfırdı ama; netice çok mühimdi.

Bizim millete gelince -bir fikir vermek için anlatıyorum- İmâm-ı Gazâlî Hazretleri 1058'de dünyaya teşrif etmiş. Yaklaşık bin senelik bir zaman... Kendi devrinin kültürüne göre, meselâ astronomi, tıp ve hendese ilimlerine dâir çok ileri şeyler söylemiş. Söylediği şeylerin çoğu devrini aşkındır. O'nun hakkında Gibb, aynen şöyle der: "Ben insanlık âleminde böylesine kendi devrinin kültürünü çok iyi bilen ve kendinden sonrakilere intikâl ettiren ikinci bir adam tanımıyorum."Yani "Gazâlî gibisini tanımıyorum"demektedir. Fahruddin-i Râzi nın yazdığı kitapları yığsak başımızı aşar. Ben, kendi hesabıma "bu kadar şey yazılmaz" diyorum. Sadece tefsire dâir yazdığı eser aşağı yukarı altı bin yaprak... Hesap ediyorlar, çocukluğu dâhil, hayatının her gününde 15-20 sayfa düşüyor. Size basit gelir ama; bir sayfayı yazmaya kalksanız, yarım saat, kırk dakikadan evvel yazamazsınız ve hele bunlar tenkit ve araştırma eseri ise...

Bu zatlar kendi devirlerinin kültürünü çok aşmışlar. Bir asır, iki asır, üç asır... Nazarlarını ötelerde, ötelerin de ötesinde gezdirmiş ve nazarlarının ulaşabildiği yere ayaklarını da koyabilmişlerdir. Ne acıdır ki, sonra gelen mirasyediler, bu muhteşem serveti daha ileriye götürememişlerdir. Meselâ Benû Musa gelmiş, o güne göre Bağdat'ta en büyük rasathaneyi kurmuş; Avrupalının, şeytanlar aydan, yıldızdan haber getiriyor zannettiği bir zamanda, onlar keşif üstüne, keşifler yapmışlardır. Müslümanlar Endülüs'e gittiklerinde orayı da, ilim adına aynı şekilde feth ve keşfetmişlerdir.

Ama sonra, Avrupa kâfir zâlimleri, haçlıları ile iflâhımızı kesmiş ve bizlere düşünme ve çalışma fırsatı vermemişlerdir. Daha sonra ise, Avrupa kafalı kimseler, her şeyi Batı'dan görerek, kendi kökünden kopmuş, kültüründen, mazisinden, kitabından, kütüphanesinden uzaklaşmış ve ortada kalmışlardır.

Her kültür, bir evvelki kültürün neticesi ve kendinden sonra gelecek kültürün de mukaddimesidir. Kültürlerin telâhuku, tıpkı bina gibidir. Sen o binanın yapısına bir şey koyacaksın, bir başkası gelecek, o da onun üstüne bir şey koyacak; derken böyle öze bağlı tabu gelişme, iç içe sürüp gidecek... Nasıl ki, ilim ve felsefede Kopernic'ten, Gâlile'ye, Newton'a, Einstein'a kadar böyle olmuştu...

Evet ben, bütün bu karmakarışık şeylerle sözü, Osmanlı düşmanlığına getirmek istiyorum.

Efendim, Osmanlılar minâre yapacaklarına, neden ülkeyi fabrika bacalarıyla süslememişler? Bu maskaraca iddiâya gülmek lâzım... O devirde fabrika da, bacaları da henüz rüyalara bile girmemişti. O devirde yapılacak şeyin en büyüğü oydu ve onlar da onu yaptılar. Kaldı ki -düşmanların dahi itirafıyla- yeniçeri, milletten aldığı gücü, millete karşı kullanmasaydı; Batılılardan hiç de geri kalmayacaktık. Aslında, günümüzde de öyle değil mi?.. Osmanlı, kendi devrinin beyi, paşasıydı. Sözü o söylüyor, devletler arası dengeyi elinde o tutuyor, dünya çapında huzuru o te'min ediyordu. İnkâr edenler etseler bile, bu işin mütehâssısı olan Batılı münsif ilim adamları artık bunu itirâf ediyorlar.

Osmanlı düşmanlığı, Avrupalıların iğfali ve körü körüne onları taklitle yapılmaktadır. Meselâ; bir zamanlar Fransızlar, Sultan Abdülhamid için"Le Sultan Rouge"demişler. Bizim gazeteler, bunu oradan alıp serlevha yaparak "Kızıl Sultan" diye hemen neşredivermişlerdir: Evet, bugün atalarımıza, soyumuza ait ne kadar sövmeler, küfürler varsa bütünüyle Avrupa'dan tercüme edilmiştir. Yani kaynak Avrupa'dır. Onun için, içimizde büyüklerimize karşı kullanılan hemen bütün uygunsuz laflar, nesebi gayr-ı sâhih ve Avrupa menşeli kelimelerdir. Keşke, bu millet de en azından, Avrupalılar kadar kendi atalarına karşı saygılı olabilseydi!

Ayrıca biz, Osmanlının, Müslümanlığı istismar ettiğini asla düşünemeyiz. Çünkü o, kuvvetli iken de,zayıf iken de Müslümanlığa sımsıkı sarılmıştı.

Sadece Osmanlılar değil. Alparslan'ın amcası Tuğrul Bey, Abbasî devleti başındaki Halife el-Kâim hilafetin şahs-ı mânevisini, muhafaza ve müdafaa edemeyecek hale gelince, Halife el-Kâim'in huzuruna edeble girdi.Aslında, buna hiç de mecbur değildi, ama; karşısındaki zât, Efendimiz'e (sav) ait vazifeyi temsil ediyordu. Bel kırıp, boyun bükerek makamında onu ziyâret etti. "Ben size dehâlet ediyorum. Efendimiz'e (sav) ait büyük mânâların müdafaası hususunda, bize düşen bir vazife varsa, emre âmâdeyiz" dedi ve teslim oldu. Halife yine el-Kâim'di ama, hilâfeti muhafaza eden, onun bayraktar kumandanı, Tuğrul Bey'di. O devirde, Türklerden bin çadır birden Müslüman olmuştu. Tuğrul Bey de bunların idârecisiydi. Az bir tasarrufla, İsmail Hami Danişmend beyden naklettiğim bu satırlar, yüce milletimizin İslam'a karşı tavrını göstermesi bakımından çok önemlidir. Şimdi rica ederim, Tuğrul Bey'in şu asil davranışının istismarla ne alâkası var? Tuğrul Bey'in bu asil davranışını istismarla alakalı göstermek, şanlı milletimizi tanıyamama bahtsızlığından başka bir şey değildir.

Osmanlı'nın temelinde de, işte bu ruh vardı. Ertuğrul Gazi de, baştan başa Anadolu'yu kat' edip, Söğüt civârında bir yere yerleştiğinde, yine İslâm bayraktarı olarak yerleşmiş veya yerleştirilmişti. Müslümanlara karşı hiçbir menfi tavır ve vaziyeti olmadığı gibi, Halifeye de fevkâlâde saygılıydı. Kayıboyu Söğüt'e yerleştiğinde, Anadolu'da başka beyler ve beyliklerde vardı ve bunlar arasında kavgalar sürüp gidiyordu. Önce Ertuğrul Bey, sonra da Osman Gâzi bu umumî kargaşa içinde sadece ve sadece nazarını Bizans'a dikmiş, onunla hesaplaşma yolları araştırıyordu. Bu öyle erkân-ı harpçe bir şeydi ki, bir taraftan Müslümana asıl hedefi gösteriliyor, diğer taraftan da Müslümanların kuşkulanmalarına meydan verilmiyordu. Osman Gazi ilk iş olarak Anadolu'daki beylikleri bir araya getirmeye çalışabilirdi. Fakat babasından aldığı vasiyet, sahip olduğu müthiş dirâyet ve kiyâset, sonra da kayınpederi, Şeyhi'nden (edep Âlî) aldığı dersle fevkâlâde itinâlı, temkinli hareket ediyor ve "Müslümanların karşısında alternatif olarak küfür bulunursa, onlar benimle birleşirler, böylece kefere ve fecereyi ezeriz" diyordu.

Bunun için, hedef olarak Bizansı seçmiş onunla uğraşıyor ve müminlere kat'iyyen sataşmıyor ve onların arasındaki sürtüşmelere, vuruşmalara karışmıyordu. "Benim hedefim Bizans'dır. Ve bir gün Konstantin mutlaka fethedilecektir" diyordu. Bu kadar coşkun bir insanın, Müslümanlığını istismarcılık ve jeopolitik olarak görüp göstermek kasıtlı değilse, akılsızlıktır. Osmanlı bütün samimiyetiyle altı asır, dünyanın en uzun ömürlü devletlerinden biri olarak, hiç bir aileye nasip olmamış bir lütfa mazhardır ve Kur'an'ın bayraktarı bir millettir. İçimizdeki hainler ona darbe vurmasalardı, bir, bir buçuk asır evvel, belki cihanın daha pek çok yerleri fethedilmiş olacaktı...

Osmanlılar en zayıf oldukları dönemde bile, dinlerine sımsıkı bağlı idiler. Voltaire'in yüz kızartıcı bir eseri vardır. O, bu eseriyle, doğrudan doğruya, gözümüzün nuru Hz. Muhammed'i (sav) hedef alıyordu. Tam devletin hasta olduğu devirde, Fransa, bu eserin sahnede temsil edilmesini kararlaştırıyor. Ama, yaralı ve hasta aslan, Efendisine (sav) yapılan böyle bir hakaret karşısında kükrüyor. Kızıl Sultan dedikleri adam (yüz bin defa hâşâ!) Fransızlara ültimatom gönderiyor: "Benim ve bütün Müslümanların-Peygamberine (sav) hakaret eden bu piyesi oynatırsanız, Hindistan, Arabistan ve bütün İslâm âlemini aleyhinize ayaklandırırım. " Keşke İslâm dünyasında o şuur olsaydı! Bu hasta aslanın kükreyişi, Fransa'da öyle bir sarsıntı meydana getirir ki, Fransızlar Voltaire'in piyesini temsile cesaret edemezler. Bu sefer, İngilizler sahneye koymak isterler; bizim yaralı aslan bir ültimatom da onlara gönderir; derken onlar da oynatamazlar. İşte şanlı ecdadımız budur!

Evet, hasta devrinde dahi,Peygamberinin (sav) sakalına konacak bir gubar karşısında tir tir titreyen Osmanlıya uzatılan dil koparılmalı. Osmanlı, tarihte devlet olarak Sahabeden sonra en muâllâ mevkii işgâl etmiş ve altı asır Allah Resulü'nün (sav) adını bayraklaştırmış üstün bir millettir.
__________________
fb öfkemsin gs nefretimsin !




GoD of WaR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 13-07-2006, 20:54   #2
 
®kÁr†äL® - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Alıntı:
19BJK03´isimli üyeden Alıntı
Bilhassa son zamanlarda Osmanlılar için akla hayale gelmedik isnatlar, iftirâlar yapıldı. Son Osmanlı Şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Efendi "Mevkifü'l-Akl"kitabında çok ciddi bir hususa temas ediyor. Diyor ki: "Bizim milletimiz kadar, kendi âbâ u ecdâdına düşman, beşer tarihinde ikinci bir millet gösteremezsiniz. "Her milletin sonradan gelenleri (halefler), evvel gelmiş olanları (selefler), ister ilim adamı, ister içtimâiyatçı, ister veli, ister edip olsun alkışlamış ve tebrik etmiştir. Meselâ daha evvel, Batlamyus coğrafya ve kozmoğrafyaya dâir bir şeyler yazmıştı. Kopernic geldi, onun bir kısım yazdıklarına yanlış dedi. Ama, şu manada dedi: "Batlamyus ruhun şad olsun! Gerçi söylediğin şeylerde eksikler var ama, ne yapacaksın, devrinin kültürü o kadardı, o kadar söyleyebildin. " Kopernic'ten az sonra Galileo, arkadan da Einstein geldi. Einstein Kopernic'i de Galile'yi de alkışladı; temellerini attıkları sistemden dolayı onlara teşekkür etti ve tâbii yanlışlarını da düzeltti ve kat'iyyen onları lanetlemedi. Evet, Batılı böyle düşünür...
Osmanlı Torunu Olduğumuz Nasılda Belli
__________________
Ben Giderim Adım Kalır Dostlar Beni Hatırlasın..
®kÁr†äL® Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-10-2006, 14:30   #3
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşekkürler
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/tarih/6962-turkler-muslumanligi-nicin-kabul-etmislerdir/
Mesaj Yazan For Type Tarih
Untitled document This thread Refback 28-02-2008 10:11

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 00:44 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580