Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Çerkez Ethem Olayı ve Birinci İnönü Savaşı (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22217)

imparator 10-02-2007 09:19

Birinci Tümen Komutanı Kemaleddin Sami Bey (Paşa) ile, Kocaeli Grup Komutanı Halid Bey (Paşa), yaralanıncaya kadar ön hatlarda çarpışmış ve nihayet Türk yüksek komuta heyeti, “Ta’biye sahasında düşman muvaffakiyetlerini hiçe indirmek için büyük bir gayret içine girmişti. İşte böyle sıkıntılı bir sırada Ankara Hükümeti, savaşın sorumlusu olarak kabul ettiği İngiltere’ye şiddetli bir nota verdi ve bu devleti çeşitli bakımlardan suçladı, izlediği aldatıcı politikayı yüzlerine vurdu. 31 Mart tarihini taşıyan bu notanın belki de yolda bulunduğu sıralarda yani 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu İnönü ve çevresinden çekilmeğe çalışırken Türk süvarileri de onların peşinde idi. Özellikle Refet Bey’in (Paşa/Bele) idaresindeki süvariler, “İnönü muzafferiyyetini ikmal ve tetviç için” büyük bir faaliyet göstermiş ve “Yenişehir ovasında düşman fırkalarına darbe-i kat’iyyeyi vurarak düşmanın ric’atını inhizâm’a” çevirmişti. Bununla beraber Yunanlılar gerektiği kadar ezilmedi. Çünkü onların kuvveti, Türk kuvvetinin iki katı idi. Ayrıca düşman, “Henüz dermanlı iken çekilmiş” idi. Fakat bu Düşman çekilirken, adeti olduğu üzere şehir, kasaba ve köyleri bu defa da yakmaktan geri kalmadı, bu arada Bilecik’i ve Söğüt’ü kül yığını haline getirdi.

imparator 10-02-2007 09:19

Yunan çekilişini Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, 1 Nisan 1921’de Metristepeden Ankara’ya bir telgrafla bildirdi. Bu telgrafın son cümlesi, “Düşman, binlerce maktulleri ile doldurduğu muharebe meydanını silahlarımıza terk etmiştir” şeklinde idi. Büyük bir rahatlık yaratan bu telgrafa “Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa” aynı günde, Batı Cephesi Komutanı için her zaman övünme sebebi olabilecek kelime ve cümleleri kapsayan bir telgraf ile cevap verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın tebrikine karşı, Batı Cephesi Komutanının gönderdiği teşekkür telgrafı ise, bir yandan Mustafa Kemal Paşa’yı pek veciz ve en gerçek bir surette niteliyor, bir yandan da büyük bir alçak gönüllülüğü yansıtıyordu. Yunanlıların Bursa ve çevresinde toplanmış olan birlikleri İnönü üzerine harekete geçerlerken Uşak’taki birlikleri de Türk Güney Cephesi üzerine yürümüşlerdi. Güney Cephesi komutanı Refet (Bele) Bey’e verilen görev bu düşman birliklerini Dumlupınar mevzilerinde durdurmaktı. Halbuki Yunanlılar, 26 Mart’ta Dumlupınar mevzilerini ele geçirerek 27 Mart’ta Balmahmut mevziini ve 28 Mart’ta da Afyon’u işgal ettikten sonra Konya istikametine doğru yönelerek Çay – Bolvadin hattına kadar ilerlemişlerdi. Bu durum karşısında, İnönü’de Yunanlıları yenen Türk birliklerinden bir kısmı hemen Altıntaş’a doğru yola çıkarıldı ve bu suretle düşmanın yan ve gerileri tehdit altına alındı. Bundan ötürü Yunanlılar 7 Nisan 1921’de Afyon’u boşalttılar ve Aslıhanlarda beş gün süren çok çetin bir savaş yapmalarına rağmen yenildiler. Fakat bu arada Uşak’tan takviye aldıkları için Dumlupınar mevzilerinden atılamadılar.

imparator 10-02-2007 09:19

. Halbuki Cephe Komutanı onların burada da yenildiğini kabul ediyor ve üst makamlara durumu bu şekilde bildiriyordu. Bundan ötürü cephe komutanı tebrik ve takdir edildi. Fakat sonradan Güney Cephesi Komutanının, Dumlupınar savaşlarını üst makamlara yanlış aksettirdiği anlaşıldı. Bununla be7raber “Hiçbir şahsi ihtirası” olmadığı söylenen Güney Cephesi Komutanı, yine de başarılı sayılabilirdi. Çünkü savaşın başında düşman ordusunu, “İğfal ederek Konya istikametinde tesirsiz ve kıymetsiz bir dağınıklığa icbar” etmiş, ayrıca kendi süvari birliklerinin başında İnönü’nde yapılan savaşlara katılarak başarı elde edilmesinde hizmeti büyük olmuştu.

imparator 10-02-2007 09:19

“Batı Cephesinde muharebe hattında dövüşen ordunun erinden komutanına varıncaya kadar” bütün kişilerin kazandığı bu zafer, yerli ve yabancılar tarafından tebrik edildi ve tebrik telgraflarından bazılarına bizzat Mustafa Kemal Paşa’ca cevap verildi. Öte yandan bu zafer, Türk halkının coşmasına sebep olmuştu. Özellikle İstanbullular mitingler yaptılar; Kızılay için çok para topladılar. Padişah bile “Teberruatta” bulundu; şehidler için mevlid okuttu. Bu zaferden sonradır ki, Veliahd Abdülmecit Efendinin oğlu şehzade Ömer Faruk Efendi, Anadolu harekatına katılmak üzere İnebolu’ya geldi. İstanbul’daki bütün gazeteler zaferin büyüklüğü ve önemi hakkında makaleler yayımladılar. Güleryüz Gazetesi 5 Mayıs’ta, Mustafa Kemal Paşa’nın bir resmini bile bastı. İnönü zaferinin etkileri dış memleketlerde de ilgi ile karşılanmış, İtalyan gazeteleri Türkler lehinde yazılar yazmış, Alman ve Bulgar basını da “Türk azm ve iradesini kendi milletlerine bir nümune-i imtisal” olarak göstermişlerdi. Halbuki Yunan Generali Papoulas, bu savaşa katılan Yunan askerlerini, hedeflerine vardıklarından dolayı övüyor, fakat “Hava muhalefetinden ve düşman tahkimatının kuvvetli olmasından dolayı kıtaatı hareket üslerine çektiğini” söylüyordu. Bu generalin sözleri elbette doğru değildi. Çünkü Yunanlılar ne tayin edilen hedeflere varmış ne de kuvvetli bir Türk tahkimatı ile karşılaşmıştı. Fakat şu bir gerçekti ki, artık Türk ordusu önemsenilmeyecek bir durumdan çıkmış bulunuyordu. Nitekim aynı general, üst makamlara verdiği bir raporda, “Düşman ordusunun iki yıl içinde yapamadığı gelişmeyi son iki ay içinde elde etmiş olduğuna inanıyorum. Düşman ordusu pek mükemmel şekilde kurulmuş ve silahlandırılmıştır. Subayları erlere nisbetle fazla ve boldur, disiplini mükemmeldir” diyordu.

imparator 10-02-2007 09:20

İkinci İnönü Savaşında Yunan ordusunun kayıpları küçümsenmeyecek kadar önemli idi. Gerçekten Türklerin 35.000’e yakın insanla giriştikleri İkinci İnönü ve Aslıhanlar savaşları sonundaki Yunanlıların insan kaybı pek fazla idi. Ayrıca onlar, yüz kadar ağır, iki yüz kadar da hafif makineli tüfek ile çok sayıda piyade ve topçu mermisi, on otomobil ve iki uçak da kaybetmişlerdi. Bu savaşlarda iki binden fazla Türk yaralanmış, bin kişi kadar da şehid düşmüştü. Fakat cephe gerisindeki yerlerde Türklerin kaybı pek fazla idi. Çünkü yenik düşman, eski mevzilerine çekilirken, daha önce de söylendiği gibi, Türk şehir, kasaba ve köylerini yakmış, pek çok insanı da öldürmüştü. Ankara Hükümeti, bütün bunları yerinde görmek üzere bir “Tahkik Komisyonu” kurmuş, bu durumu Yunan hükümetine bir nota ile duyurmuş, zamanı gelince gerekli tazminatın isteneceğini de bildirmişti. Bundan başka Temps gazetesi yazarlarından Madam Gaulis, gözlemlerde bulunmak ve gördüklerini yazmak için, davet edildi. Fakat ne yabancı gözlemcilerin çağrılması işi, ne de tazminat isteneceğinin açıklanması, Yunanlılar üzerinde herhangi bir etki meydana getirdi ve yapmakta oldukları kötülükleri önledi. Nitekim 20/21 Haziran’da sallarla Sakarya’yı geçen Türk kuvvetlerinin 22 Haziran’da İzmit yakınında onları yendiği sıralarda Yunan askerleriyle birlikte Rum, Ermeni çetelerinin ve milli harekete karşı olan Abazaların azgınlıkları, tüyleri ürpertecek kadar korkunç olmuştu. Batı ve Doğu Trakya’da giriştikleri hareketler ise dayanılmayacak bir hale gelmişti. Bundan dolayı Batı Trakyalılar, Yuna8nlıların yapmakta oldukları zulmü ve Müslümanları silah altına alarak cepheye sevk etmelerini, İ’tilâf Devletleri katında protesto ettiler, bir yandan da durumu Büyük Millet Meclisi’ne duyurarak yardım istediler. Fakat Ankara kendilerine yardım edebilecek durumda değildi. O sadece, Türk uyruklu Rumların, Yunanlılar tarafından silah altına alınmalarını protesto eder mahiyette bir yazı ile durumu İstanbul’daki Amerika, Fransa, İtalya elçiliklerine duyurmuş ve bu gibilerin, esir düştükleri takdirde, öldürüleceklerini bildirmişti.

imparator 10-02-2007 09:20

II- Devletin güçsüzlüğünden ve İ’tilâf Devletlerinin kendilerine karşı olan davranışlarından faydalanarak dağlara çıkan ve azgınlıklarını büsbütün artıran Pontus çetelerinin sayısı, bir ara 25 bine yükselmişti. Karadeniz kıyısındaki köy ve kasabalarda yaşı yan Rum ahali, bu haydutlara her çeşit yardımda bulunuyordu. Ayrıca Yunan donanmasına bağlı bazı savaş gemilerinin ara sıra Karadeniz’e çıkarak Türk kıyılarında görünmeleri, bazı şehir ve kasabaları bombardıman etmeleri, bunları büsbütün cesaretlendiriyor ve daha korkunç bir hal almalarına hizmet ediyordu. Gerçekten Pontus çetelerinin, Mondros Mütarekesinden 1920 Eylülüne kadar öldürdükleri Türklerin sayısı 700’e varmıştı. 41 Türk köyünü ve 26 değirmeni yakan bu haydutlar, ayrıca bir çok Türk kadınına da tecavüz etmişlerdi. Merzifon’daki Amerikan Kolleji’nin Pontuscu öğrencileri ise, Öğretmenleri Zeki Beyi öldürecek kadar küstahlaşmış bulunuyorlardı. Gerçi 3. ve 15. Kolordu birlikleriyle Topal Osman Ağa kuvvetleri, Erzurum Milli Müfrezesi, İsa Bey Müfrezesi, Çarşamba Müfrezesi gibi bazı silahlı gruplar, bunlarla esaslı su rette mücadeleye girişmiş, fakat istenilen güvenliği sağlayamamışlardı. Halbuki Yunan ordusuna karşı güvenle çarpışabilmek için Anadolu’nun bu haydutlardan temizlenmesi gerekiyordu. Bundan ötürü Ankara Hükümeti, “Anadolu merkezindeki asayiş meselesini halletmek” için, Sivas’taki 3. Kolorduyu kaldırarak onun yerine, 19 Aralık 1920’de, Merkez Ordusu’nu kurmuş, komutanlığına da, “Seferde ordu komutanı yetki ve vazifesiyle”, Nureddin Paşa’yı getirmişti

imparator 10-02-2007 09:20

10 bin kişiden kurulmuş olan bu ordunun karargahı Amasya’da idi. Bu askeri kuruluş yanında, bazı idari tedbirler alınmış, özellikle Karadeniz kıyısındaki şehir, kasaba ve köylerdeki Rumlar iç kısımlara nakledilmiş, 3 Şubat 1921’de de Merkez Ordusu ile İstiklâl Mahkemesinin aldığı bir karar sonunda, Pontusculukla meşgul olan bazı kişiler tutuklanmış, Samsun Metropolit’i Eftimos ile başpapaz Platon Matnoz, “Vekiller Hey’eti” (Bakanlar Kurulu) kararıyla, 9 Şubat 1921’de İstiklal Mahkemesi’ne verilmiş, bu arada Samsun ve Trabzon metrolopitlik merkezleri basılarak Pontusculara ait “İhti1âl belgeleri” ele geçirilmişti. Ayrıca askeri makamlar tarafından yapılan araştırma sonunda Merzifon Kolejinde çok sayıda Yunan bayrağı ile Pontusla ilgili armalar ve belgeler bulundu. Bu suretle okul niteliğini kaybetmiş ve Pontus Hükümeti için teşekkül eden mükemmel ve siyasi bir kulüp olduğu, anlaşılmış olan bu müessese, öğretmenleri uzaklaştırılmak suretiyle, zararsız bir hale getirildi. Ancak alınan bu tedbirler ve Pontusçulardan bazılarının İstiklal Mahkemelerince ölüm cezasına çarptırılması, İ’tilâf Devletleri temsilcilerinin harekete gecmelerine ve 5 Eylül 1921’de Ankara Hükümeti katında şikâyette bulunmalarına sebep oldu. 15 Eylül 1921’de Ankara Hükümeti’nin bu temsilcilere verdiği cevap, gerçekten ilginçtir. Çünkü bu yazıda özet olarak: 1) Yunanlılar Trakya’da ve İzmir’de çok kötü hareket etmiş, Marmara bölgesinde 20 bin Türk öldürmüşlerdir. 2) Anadolu’daki Rum azınlığını çoğaltmak için Yunan Hükümeti ile Patrikhane her tedbire başvurmakta ve Rusya’nın güneybatısında yaşayan Rumları Anadolu’ya göç ettirmektedirler.

imparator 10-02-2007 09:20

3) Mondros Mütarekesinin imzalandığı tarihten 1920 Eylülüne kadar geçen zaman içinde Rum çeteleri, yalnız Samsun çevresinde, 699 kişi öldürmüş, 59 kişiyi yaralamış, 15 kişiyi dağa kaldırmış, 13 Türk kadınını kirletmiş, 41 köy ile 26 çiftlik ve değirmeni yakmışlardır. 4) Yunanlılar, devletler hukukunu hiçe sayarak Türk uyruklu Rumları sil altına almaya başlamışlardır. 5) Yunanlılar tarafından silahlandırılan Samsun bölgesindeki Rum köylerinde 2.500 tüfek ile bir milyon iki yüz bin mermi bulunmuştur. 6) Batı Anadolu’da bulunan Yunan kuvvetlerinin içlerine bir ilerleme yapması halinde, Karadeniz kıyılarında bulunan ve Yunanlılar tarafından silahlandırılmış olan Rumlar, Türk ordusunu arkadan vuracaklardı denilmiş, bu sebeplerden ötürü, Karadeniz kıyılarındaki Rumların, Anadolu içlerine gönderildikleri,. fakat bu gönderiliş sırasında kendilerine hiç bir kötülük yapılmadığı belirtilmişti. Sözün kısası Ankara Hükümeti hiç bir müdahaleye önem vermeyerek Pontus harekâtını sürdürmüş, sonunda 11.188 haydut öldürülmek ve 10.886 Pontuscu da affedilmek suretiyle Pontusculuk işine son vermişti.

imparator 10-02-2007 09:20

III- Pontus çeteleriyle ciddi bir uğraş’a başlandığı sıralarda idi ki, Koçkiri Aşireti ayaklandı. Alevi olan bu aşiretin büyük bir kısmı Hafik, Zara, İmranlı, Su şehri, Refahiye, Kemah, Divriği, Kangal, Ovacık ve Kuruçay ile bunların etrafındaki 135 köy’e dağılmıştı. Bu köylerden onaltısında tamamıyla Koçkiri Aşiretine men sup kişiler oturuyordu. Kürtçe konuşan bu aşiret men suplarının hepsi, aynı zamanda Türkçe bilmekte idiler. Oturdukları kasaba ve köylerin adları da Türkçe olan ve 2500 kadar sil bulunan Koçkiri Aşireti, beş büyük kabileden kurulu idi, bunların da en kuvvetlisi, Alişan ve Haydar Beylerin başında bulunduğu Ibo’lardı. İmranlı bucağının müdürü olan Haydar Bey, Mondros Mütarekesinin imzalandığı sıralarda Kürt Teâli Cemiyyeti’ne üye olmuş, İmranlı’da bu cemiyyetin bir şu’besini açmış ve öteki aşiret başkanlarını da buraya üye kaydetmişti. Bir gazete bile çıkaran bu cemiyyetin sekreterliğini, Alişir adındaki kişi yapmakta idi. Bu kişi, cemiyyete uğrayan Kürtlere bu gazeteyi okur, anlatır ve Kürt istiklâli hakkında gerekli bilgileri verirdi. Koçkiri ayaklanmasında büyük rolü olan Alişir, daha ekim 1920’de, etrafına topladığı 150 kişilik bir çete ile Kemah çevresinde soygunlara baş1amıştı. Önceleri bu soygunlar, ilgililer tarafından adi birer haydutluk olayı gibi gösterildi, hatta “Dersim’de, Kürtlük ve Türklük diye” bir da’vanın bulunmadığı bile söylendi.

imparator 10-02-2007 09:20

Ancak hükümetçe bu bölgelerde yaşa yanlara ve bu arada Alişir’e karşı hiç bir zaman tam güven gösterilmedi. Bu yüzden Haydar ve Alişan Beyler, kurdukları bir gönüllü müfreze ile, Alişir üzerine yürümek zorunluğunu duydular, sonunda, güya hükümet adına hareket eden bu beyler, Alişir’le bir uzlaşma yaparak haydutluk hareketini önlemiş gibi bir davranış içine girdiler. Hükümet de o an için bu uzlaşmadan memnun göründü, fakat buna rağmen bölgede bir sükunet meydana gelmedi. Çünkü bu defa da Onbeşinci Kolordudan kaçmış olan bir subayla, Yozgat ve Yıldızeli ayaklanması sırasında adına sık sık rastlanan “Zalim Çavuş”, o çevredeki Türk köylerini basarak soygunculuğa başladılar. Bunun üzerine hükümet, hem haydutluk olaylarına son vermek, hem de bu bölgedeki asker kaçaklarını yakalamak maksadıyla 6. süvari alayını İmranlı’ya gönderdi. Fakat, hükümetin bu davranışını kendilerine karşı girişilmiş bir hareket sayan Kürtler, 10 - 15 asker kaçağı Kürdü Zara’ya götürmekte olan bir süvari bölüğüne, 4 Mart 1921’de İmranlı’nın batısındaki Yazı köyünde, saldırdılar. Bu durum karşısında süvari bölüğü, hayvanlarını ve ağırlıklarını da terk ederek, Zara’ya sığınmak zorunda kaldı. Öte taraf tan, Koçkiri Aşiretine mensup 1500 kişilik bir kuvvet, süvari alayının İmranlı’da bulunan öteki birliklerine karşı harekete geçmiş (60) ve süvarilerin, İmralı’yı bırakarak Zara’ya çekilmelerini istemişti. Ancak Alay Komutanı bu ihtara aldırmadığı için Kürtler, 6 Mart’ta süvarilere saldırmış ve on iki saatlik bir çarpışma sonunda, askerlerin cephanesi tükendiği ve Alay Komutanı da şehid düştüğü için, İmranlı’ya girmişlerdi. Bunlar arasında Alişir de vardı.


Türkiye`de Saat: 11:03 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580