![]() |
IV. YEDİ UYURLAR EFSANESİ Yedi Uyurlar Efsanesi Anadolu’nun pek çok yerinde anlatılır.Birçok yerde bu isimde kilise ve mağaralar vardır.Ancak araştırmacı ve tarihçiler , Yedi Uyurlar Gömütü’nün Efes’te olduğu görüşünde birleşmektedirler. Kuran’da da sözü edilen söylencenin öyküsü şöyledir: Hıristiyanlığın yeni ortaya çıktığı yıllarda bu dine inanan yedi genç yaşadıkları ülkenin imparatorunun zulümlerinden korkarak kaçarlar.Kaçarken yanlarına Kıtmir adlı köpeklerini de alırlar.Sonunda bir mağara bulurlar ve içine saklanırlar.Uyuyakalırlar. Köpek de mağaranın önünde uyuyakalır. Gençler tam iki yüz uyurlar.Uyandıklarında zamanın farkında değillerdir.Sadece karınlarının acıktığını hissederler.Arkadaşlarından birinin eline para verip karınlarını doyurmak için ekmek almasını söylerler. Genç parayı alıp Ephesos’un Pazar yerine gider.Fırıncıya ekmeğin parasını uzatınca fırıncı : “bu para sahte.Sen kalpazansın.” diye bağırarak herkesi başına toplar.Zavallı genç şaşkınlık içinde dün mağaraya girdiklerini, uyanınca da ekmek almaya geldiğini ve paranın üstünde imparatorun resmi olduğunu anlatmaya çalışır. Dükkana gelenlerden biri parayı inceler. Paranın çok eski olduğunu ve delikanlının dedesinden kalma para ile fırıncıyı kandırmak istediğini söyler.Genç iyice şaşırır. Sonunda bu işi ancak Aziz Yahya Kilisesi’nin papazının çözeceğine karar verirler ve genci de alarak papaza giderler.Papaz paraya bakar bakmaz olanı anlar.para hakikaten yüzyıllar öncesine aitmiş.Gençler köpekleriyle birlikte mağarada farkında olmadan yüzlerce yıl uyumuşlar.Papaz artık kaçmalarına gerek kalmadığını,çünkü devrin Hıristiyanlık devri olduğunu anlatır gence. Delikanlılar köpekleriyle birlikte papazlar ve imparator tarafından kutsanırlar.Ama Tanrının mucizesi açığa çıktığı için bir kez daha ve kez sonsuz uykuya dalarlar. |
D. MİLETOS(AYDIN) EFSANELERİ “Aydın ilimizin sınırları içinde kalıntıları bulunan Miletos özellikle İ.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda hem zenginlik,hem görkem hem de bilim ve kültür açısından İon dünyasının en önemli şehri ve metropolü olmuştu…”[1] Miletos ve çevresinde yaratılmış pek çok efsane vardır.İşte bunlardan bazıları: I. EROS İLE PSKYHE Bu efsane bugünkü Büyük Menderes Irmak’ının aktığı Arşipel’in çok yakınındaki Miletos Yarımadası’nda geçer. Bir zamanlar ,Miletos Kralı’nın üç kızı vardır.büyük iki kızı isteyen çoktur.hemen evlenirler.En küçükleri Pskyhe, kardeşlerinden daha güzeldir.herkes ona hayranlık duyar ve tanrıçalara tapar gibi tapar.Bu ilgi o kadar çok büyür ki; insanlar güzellik tanrıçası Afrodite’ye yemin edeceklerine Psykhe’nin başına yemin etmeye başlarlar.Afrodite bu işe çok kızar ve oğlu Eros’u yanına çağırır ve der ki: “Eros!Beni küçük düşüren şu kadına git ve sevgi oku sapla.Ama yakışıklı bir delikanlıya değil çok çirkin bir insana aşık ederek herkesin önünde rezil et.” |
Eros hemen kızın yanına gider .Pskyhe’nin güzelliğinden şaşkına dönen Eros yanlışlıkla sevgi okunu kendine saplar ve kıza aşık olur. Psykhe’nin babası kızı isteyen çıkmadığını görünce bir kahine başvurur.Kahin, kızı gece yarısı Miletos’un kuzeyindeki Samson Dağı’nın bir uçurumunun kenarına götürülmesini ve orada kıza koca olarak büyük bir yılanın gelip onu alacağını söyler.Baba ve anne kızlarını uçurumun kenarına götürürler. Ne var ki, kız orada dururken rüzgarın en güzeli tatlı Meltem(Zephyros) gelir ve kızı yumuşak bir çimenliğin üzerine bırakır. Kız uykuya dalar.Uyanınca kendini çok huzurlu bir yerde bulur.Karşısındaki duru gölün üzerinde saray gibi bir yapı görür. Oraya gidince gördüğü peri kızları kendilerinin onun hizmetçileri olduklarını, hep yanında olacaklarını, ama geceleri görünmediklerini söylerler. |
O gece gerdek gecesidir ve kızın tanımadığı kocası gelecektir.Karanlıkta göremediği kocasının bir yılan değil de bir insandır.Kız gündüzleri peri kızlarla, geceleri de kocası ile olur. Pskyhe bir gün kocasına kardeşlerini özlediğini ve onları görmek istediğini söyler.Kocası da izin verir.Kardeşlerinin yanına giden kız onlara her şeyi anlatır. Kardeşleri de Pskyhe’ye kocasının insan içine çıkamadığına göre bir canavar olabileceğini , bu nedenle de yüzünü göstermekten çekindiğini söylerler ve ona geceleri eline bir kandil bir eline de bıçak alarak eşini beklemesini öğütlerler. Kız söyleneni yapar ve kocası uykuya daldıktan sonra gidip yüzüne bakar.Ona bakarken sanki büyülenir. Adam o kadar yakışıklıdır ki ona bir kat daha aşık olur. Heyecandan elleri titremeye,kalbi çarpmaya başlar. Bu arada kandilden bir damla kızgın yağ Eros’un üzerine düşer,bıçak da yere düşer. Eros uyanır ve hiçbir şey demeden çıkıp gider. Afrodite oğlu Eros’un yaralandığını görünce hemen durumu anlar ve Pskyhe’nin yanına gider.Pskyhe, Afrodite’e hiçbir suçu olmadığını ve kendisini bağışlamasını ister.Bunun üzerine Afrodite biribiriyle karıştırılmış buğday,arpa,susam,afyon,vb tohumlarını kızın önüne dağ gibi yığar ve bunları cinslerine göre ayırmasını ister. Karıncalar Pskyhe’ye acır ve yardım eder. |
Kızın bu işi başardığına sinirlenen Afrodite, ona daha zor bir iş verir ve yüksek bir dağın eteğindeki şelaleden bir kova su ister. Bunu da bir kartalın yardımıyla başarır. Afrodite iyice öfkelenir.Kıza hemen hepsinden daha zor ir görev verir.Buna göre Pskyhe elinde bir kutuyla cehenneme gidecek ve kutunun içine güzellik yapıcı şeyler doldurup hiç açmadan geri getirecektir.Bu görevde zavallı kız o kadar yorulur ve zayıflar ki eski güzelliğinden eser kalmaz. Sevgilisinin kendi böyle görürse vazgeçeceğini düşünerek kutuyu açar ve kutudan çıkan bir kokunun etkisiyle derin bir uykuya dalar. Afrodite işlediği suçtan ötürü ,Eros’u odasına kilitler ama pencere açık kalır.Eros Zeus’tan içilince insana ölümsüzlük veren şaraptan ister ve bunu Pskyhe’ye içirir.Böylece Pskyhe’nin gönlü ölümsüz olur o günden sonra Eros ile Pskyhe birlikte ölümlü insanlara , ölünceye dek sevmeyi öğretmişlerdir. II. ÇÖMLEKÇİ KIZ KAERİA “Kaeria”, Karialı kız anlamına gelen bir sözcüktür.Kaeria , Miletos’un kuruluş efsanesiyle ilgili bir genç kızdır. Kodros’un oğlu Neleus Atina’dan ayrılmadan önce, zamanın geleneklerine uyarak Ephesos’un kurucusu olan kardeşi Androklos gibi Delphoi Tapınağı’ının sözcüsüne nereye şehir kurulması gerektiği hakkında danışır. O da genç kıza elinden suyla toprağı alacağı yerde kurmasını söyler. |
Neleus adamlarıyla Atina’dan göçüp Miletos’un olduğu yere gelince yolda rastladığı çömlekçi kızdan çamur ister.Kız da toprağı suyla karıştırıp çamuru yapar ve Neleus’a verir.Tanrı’nın sözünün gerçekleştiğini gören Neleus oraya yerleşir ,şehri onarır ve kral olur. E. KARİA EFSANELERİ Günümüz Aydın,Muğla ve Denizli illerimizin büyük bölümleri Karia toprakları içinde bulunur.Bu topraklar çok zengin bir tarihe sahip olmalarının yanı sıra çok ilginç efsanelere de sahne olmuşlardır. I. ENDYMİON EFSANESİ Theokilitos’un anlattığı efsane Menderes Irmağı yanındaki Beşparmak Dağları’nda geçer.Endymion ile ay tanrıçası Selene’nin öyküsü Menderes’in döküldüğü Bafa Gölü’nde geçer. Bir elin parmaklarına benzediği için Beşparmak Dağı diye adlandırılan Latmos’ta bir çoban yaşar.Bu çobanın kavalı ve keçilerinden başka hiçbir şeyi yoktur.Keçiler dağlarda yayılırken,Endymion da bir kaynın üzerinde kavalı ile yalnızlığını dile getirir.Bir gece çimenler üzerinde uyurken Selene ona aşık olur ve o günden sonra ışıklarıyla Endymion’u sararak onu kollarına alır. |
Her gece buluşurlar. Birlikte olmadıkları geceler Beşparmak Dağları kapkaranlık olur.Ay gökyüzünde görünür görünmez Selene gelir ve sevgilisini ışıklarıyla sarar. Zeus bu beraberlikten çok hoşlanır ve Endymion’u yanına çağırıp kendisinden bir şey dilemesini söyler.Endymion da ölümsüz bir uyku uyumak istediğini söyler. İşte o günden sonra ,Beşparmak Dağları’nın dorukları bitmeyen bir ışık pırıltısıyla kaplanır. II. HERMAPHRODİTOS ve SALMAKİS PERİSİ Afrodite ile Hermes’in Hermaphroditos adlı bir oğulları vardır.Bu çocuk hem annesinin hem de babasının adını taşımaktadır. Hermaphroditos 15 yaşına geldiğinde görmediği,tanımadığı ülkeleri gezmek hevesine kapılır.Sonunda Karia’ya gelir.Orada Halikarnassos (Bodrum) denilen şehirde küçük ve berrak bir göl vardır.Bu gölde Salmakis adlı bir göl perisi yaşamaktadır.Salmakis kendi adını taşıyan bu gölde yıkanmaktan ve üzerine saydam bir örtü atıp yeşil çayırlara uzanmaktan büyük zevk alır. |
Yine böyle bir günde Salmakis gölün yanına gelen güzel bir delikanlıyı görür ve ona aşık olur.Hemen bu çekingen ve sıkılgan gencin yanına gider. Ona, “Sen tanrı isen mutlaka sevgi Tanrısı Erossundur.Tüm ailen eminim seninle övünüyordur.Eğer evliysen karın çok mutludur.Ben evliysen de kaçamak zevke de razıyım seninle.eğer evli değilsen gel evlenelim.” der. Bu teklif karşısında delikanlı utanır ve şaşırır.Kıza gitmesini söyler.Salmakis korkar ve çalıların arasına gizlenir.Kendini yalnız sanan delikanlı soyunup çırılçıplak göle dalar.oğlanı öyle gören kız duygularını frenleyemez ve “ben kazandım” diye bağırarak kendini göle atar.Genç boşu boşuna kurtulmaya çalışır.Dört bir yandan sarılıp güzel çocuğu öpüp okşamaya başlar.Genç ondan kaçmaya çalıştıkça ,”benden ayrılamayacaksın” diye haykırır. Sonra Tanrılara onları ayırmasın diye yalvarır.Salmakis o kadar içten yalvarır ki Tanrılar da ikisinin gövdelerini tek gövde yaparak peri kızının dileğini yerine getirirler. |
III. MARSYAS -APOLLON MÜZİK YARIŞMASI Anadolu’unun ünlü müzikçisi olan Marsyas Isparta dolaylarındaki ,Frigya Devleti sınırları içindeki Selene kentinde doğmuştur.Marsyas, Frigya havaları bestelemiş,tanrılara ilahiler yazmış olan Higyanis’in oğludur. Yedi kamıştan yapılmış Syrinks kavalını tek kamış üzerine tek delik açarak yeni bir şekle sokup tüm notaları çıkararak Frigya flütü denilen ilk gelişmiş flütü bulmuştur. Marsyas’ın efsanesi şöyledir: Bir gün tanrıça Kybele sevgilisi Attis’in ölümlü bir kızla evlenmeye karar verdiğini öğrenir.Kendini küçük düşüren Attis’e çok sinirlenir ve düğüne giderek ölümlü insanları korkutur. Bu olaya çok üzülen Attis, dağlara kaçıp kendini öldürür.Kybele Attis’in ölümüne sebep olduğu için çok üzülür ve üzüntüsünü unutmak için Anadolu’yu gezmeye karar verir. Bunu duyan Marsyas, Kybele’nin acılarına ortak olmak ister ve birlikte dolaşmaya başlarlar.Marsyas dolaşırken sürekli flütünü çalarak Kybele’nin acılarını hafifletmeye çabalar.Bir gün Nysa(bugünkü Aydın yakınları) kentine varırlar.Burada Apollon ile karşılaşırlar. Apollon, Marsyas’ın ününü duymuş , ama o güne kadar hiç dinlememiştir. Marsyas her yerde Apollon’dan daha iyi müzik yaptığını söylediği için Apollon’u görünce ona bir yarışma önerir.Ölümlü bir müzisyenin kendisiyle yarışmak istemesini Apollon’u çok kızdırır. |
Yarışmaya Apollon üç telli liriyle,Marsyas ise kendi yaptığı flütüyle katılırlar. Lidya Kralı Midas ve güzel sanatların bekçileri dokuz peri yarışmanın jürisi seçilirler. Kral Midas birinciliği yurttaşı Marsyas’a verince Apollon çok kızar ve kralın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür.Apollon Marsyas’a da çok kızdığı için onu da ağaca bağlar ve derisini yüzdürür ve Çine Çayı’nın çıktığı mağaranın üzerine asar. Marsyas’ın flütünden yoksun kalan pınarların ve çeşmelerin, perilerinin gözyaşlarıyla Çine Çayı’nı oluşturdukları söylenir. |
Türkiye`de Saat: 18:58 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2