![]() |
Babıali ise; bu durumun aksine son savaşın kendisine sağladığı prestijden de yararlanarak, Girit’e daha fazla asker göndererek adadaki olayları yatıştırmak ve adayı daha güçlü bağlarla kendisine bağlamak istiyordu. Ancak dört büyük devlet “İngiltere, Rusya,Fransa ve İtalya” Osmanlı askerinin adaya çıkmasına engel oldular. Bu son gelişmeler üzerine Kandiye’de 6 Eylül 1898’de çıkan olaylarla Türkler, İngiliz işgal kuvvetlerine ve Rumlara karşı harekete geçtiler. Bu olaylar ise, Etniki Heteria’nın bir oyunuydu. Sonuçta Türk askeri, İngilizlerle çarpışmak zorunda kaldı. Yapılan mücadeleler sonu büyük devletler Babıali’den Girit’teki askerini ve memurlarını bir ay içinde adadan çekmesini istediler. |
Osmanlı Devleti’ de ada üzerindeki egemenliğinin kalkacağı anlamını taşıyan bu öneriyi reddetti. Ancak buna pek aldırmayan İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya 5 Kasım 1898’de Osmanlı askerini ve memurlarını zorla çıkardılar. Bu olayların gerçeğinde ise, başta İngiltere olmak üzere bu devletler, silah gücüyle Girit sorununu Yunanistan lehine çözümlemekti. Sonuçta başta Osmanlı Devleti Almanya ve Avusturya olmak üzere yaptıkları protesto ve itirazlarına rağmen mağlup Yunanlılar, Yunan prensi Yorgi’nin Girit Valiliğine tayin edilmesi suretiyle mükafatlandırıldılar. Öte yandan Babıali Yunan Prensi Yorgi’yi Girit Genel Valiliğine atamak zorunda kalmasından sonra, büyük devletlerin askeri birlikleri ve donanmalarının büyük bir kısmı Girit’i terk etti. Görünüşte ada da Osmanlı egemenliği devam etmekle beraber, gerçekte Girit Yunanistan’a fiilen bağlanmış oldu. Daha sonra Venizelos tarafından hazırlanan bir anayasa, 1899 yılında toplanan kurucu Meclis tarafından kabul edildi. Anayasaya göre, bir meclis ve Prense yardımcı olmak üzere dördü Hıristiyan, biri Müslüman olan, bir yürütme kurulu meydana getirildi. Ayrıca ada için bir bayrak, posta pulu ve İtalyan subayları nezaretinde Giritli polis teşkilatı da yapılan bu değişiklikler arasında idi. Görünürde bu yönetim,Yunanistan’dan ayrı, buna karşılık Osmanlı Devletine bağlıydı. Ama gerçekte ise; Yunan etkisi altında adeta bağımsız bir devlet kurulmuştu. |
Yunan Prensi Yorgi Girit adasında bir süre Valilik görevini yaptığı süre içinde Girit’i 1991 yılında Yunanistan’a bağlamak istediysede,buna Avrupalı büyük devletler mani oldu. Bir müddet sonra Yorgi yönetiminden memnun olmayan halkın 1905 yılındaki Ekim ayında eski nazırlardan Zaimis, ada üzerindeki hükümranlık hakları değiştirilmeksizin yüksek komiser olarak tayin edildi. Bu durum, Girit’in Yunanistan’a ilhak teşebbüsünün yeniden tazelendiği 1908 yılına kadar devam etti. 2.Rusya’nın Faaliyetleri 18.Yüzyılda başlayan ve Ortodoks istiklali ile Bizans imparatorluğunun yeniden canlandırılması, gizli faaliyetler, 1814’de yine Rusya’da güçlendirilmek istenmişti. Odesa’da örgütlenen Etniki Heteria, 1821 yılında ilk defa Mora isyanını düzenledi. Aynı yılın Temmuz ayında Girit’te İsfakiye ve Hanya şehrinde ayaklanma başladı. Bu ayaklanmaların hedefi Mora ve Girit’i Yunanistan’a bağlamaktı. Örğütün Genel Başkanı Rus Çarının aslen Rum olan yaveri Aleksandre Psilenti idi. Babası İstanbul’dan kaçarak Rusya’ya sığınmıştı. Rumlar Türkiye dışında değil, İstanbul’da da Rum zenginlerinin iştiraki ile isyanlara hazırlanıyordular. Bundan birini Hanya isyanı oluşturdu. |
Hanya isyanı, Giritlilerin hesabına çok acı idi. Çünkü halkın yüzde doksanından fazlası Türk idaresinden memnundu. Fakat Yunan istiklali için yabancı tahriki ile halkı zorla ve tehdit ile kışkırtanlar, adayı yine kana boyamakta idiler. Türkiye Hanya isyanını bastırmaya Mısır valisi Mehmet Ali Paşa ile oğlu İbrahim Paşayı memur etti. Girit Valiliğide kendisine verildi. Girit’in işgalinden sonra başlayan dış teşvikler 1821’de ilk meyvesini vermiş, isfakiye ve Hanya ayaklanmıştı. Bu devrede birçok olaylar birbirini kovaladı. Cezayir Fransızlar tarafından işgal edildi. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa isyan ederek Konya’ya dayandı ve Nizip bozgununu doğurdu. |
Osmanlı devleti 24 Haziran 1839’daki Nizip mağlubiyetinden sonra İstanbul’da taht değişikliği olmuş, tahta Abdülmecit geçmiştir. Osmanlı devletinin bu karışık durumundan istifade etmek isteyen başta Rusya, daha önce Çar I. Petrodan beri Karadeniz’i bir Rus gölü yapmak ve İstanbul’u alıp boğazları ele geçirerek Akdeniz’e ilerlemek düşüncesindeydi. Bu amaçla önce Osmanlı donanmasını zayıflatmak ve yok etmek amacıyla 20 Ekim 1827’de Novarinde İngiliz ve Fransız donanmalarının ortak hareketi ile Türk ve Mısır filolarını yaktılar. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın bu ortak hareketi ile Yunanistan’ın ilk bağımsızlık kazanmasında büyük etki yapmıştır. Öte yandan 26 Nisan 1828’de başlamış olan Osmanlı-Rus harbi ile zayıflamış olan Osmanlı devletine 9 Temmuz 1829’da Rusya, İngiltere ve Fransa ortak bir nota ile Siklat ile Mora adalarında bir Yunan hükümeti kurulmasını istediler. |
16 Kasım 1829’da imzalanmış olan Londra protokolü gereğince Yunan hükümeti üç büyük devlet tarafından resmen himaye altına alındı. 3 Şubat 1830’daYunan meselesini yeniden görüşmek üzere toplanmış olan konferansta büyük devletler Yunanistan’ı bağımsız bir krallık ilan eden protokolü imzaladılar. Bu protokol Yunanistan’ın devlet şeklinin, sınırlarının ve bağımsızlığının milletler arası seviyede belirlenmiş olması bakımından önem taşımaktadır. Rusya Balkanlarda Yunanistan’ın bağımsızlığını sağladıktan sonra, diğer azınlıkları kışkırtmaya başladığı gibi Girit’teki Rumları da kışkırtıyor, adanın Yunanistan’a bağlanmasını istiyordu. Bu faaliyetlerini gizliden gizliye yürütüyordu. |
1862 Yunan isyanında Kral I. Othon’un devrilmesi ve Danimarka Prenslerinden Guillaume’un I.Yorgi adı ile Yunan tahtına geçmesinden faydalanılmış; 29 Mayıs 1864’te Rusya, Fransa ve İngiltere’nin himayesine geçen, Yunan denizindeki yedi ada ve bu ada sakinlerinin isteği ile Yunanistan’a hediye edilmiştir. Osmanlı hükümeti de 8 Nisan 1865’te bu ilhakı tanımak mecburiyetinde kalmıştır. Girit Osmanlı idaresi altında kaldığı müddetçe Rusların bir çok defa teşvikleriyle Osmanlı devletine karşı isyan etmişlerdir. Bunlardan biri de 1866’da olmuş ve Osmanlı devletini bir hayli uğraştırmıştır. Hatta sadrazam Ali Paşa bizzat Girit’e giderek genel af ilan etti. Bu ilan ile isyana istemeyerek katılmış bulunanlar itaat etmek zorunda kalmışlardı. Ele başlarıyla yapılan görüşmelerden ise, Osmanlı devleti beklediği derecede bir başarı ve fayda elde edememişti. Çünkü isyancıların istekleri bitmek bilmiyordu. Neredeyse asilerin istekleri adayı Yunanistan’a bağlayacak boyuttaydı. |
Bütün bu olaylardan sonra Girit Meclisinden Ali Paşa tarafından 14 Şubat 1868 tarihinde adanın yeni düzenini bildiren bir ferman okundu. (62) Bu ferman hicri yıla nispetle 1284 fermanı diye anıldı. İstanbul’da Lübnan örneğine göre, hazırlanmış bulunan bu fermanın esaslarını açıkladı. Buna göre: vergiler önemli ölçüde azaltılacak; valinin yanında biri Müslüman, diğeri Hıristiyan olmak üzere iki danışman bulunacak; yerel ve genel meclisler kurulacak bunların üyeleri Müslüman ve Hıristiyanlardan seçilecek; ada gerektiği kadar sancaklara ayrılacak ve bunların başına getirileceklerin yarısı Müslüman, yarısı Hıristiyan olacak; adada resmi yazışmalar Türkçe ve Rumca olmak üzere iki dilde yapılacaktı. Böylece Girit’e özerklik veren bir yönetim şekli getirilmiş oldu. Ali Paşa, 28 Şubat 1868’e kadar ada da kalarak, yeni düzenlemeyi uygulamaya koydu. Bu girişimler sonucunda Girit isyanı yatışmaya başladı. Ne var ki, Sadrazam Ali Paşa’nın Girit’te tespit ettiği bir gerçekte, Girit Rumları’nın Yunanistan’dan ve Rusya’dan yardım gördükçe asilerin silah bırakmayacakları idi. Bu nedenle de özellikle Rusya’nın ve İngiltere’nin güdümünde olan Yunanistan durdurulmalıydı. Babıali bu sebeple 4 Aralık 1868’de Yunanistan’a bir nota verdi. Ancak yeterli bir cevap alamadı. Çünkü onların arkasında her zaman olduğu gibi Rusya bulunuyordu. Ancak Osmanlı devleti 16 Aralık 1868’de Yunanistan’la diplomatik münasebetlerini kesti. |
Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında savaş rüzgarlarının esmesi Avrupa’da büyük heyecan uyandırdı. Hemen devreye Rusya’nın teklifi ile Fransa girdi ve savaşı önlemek için 9 Ocak 1869’da Paris’te “Türkiye, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya Prusya ve Rusya’nın iştiraki ile konu yeniden ele alındı. Osmanlı devleti kendisinin toprak bütünlüğünün ve Girit’teki sorunlarının görüşülmemesi şartı ile teklifi kabul etti. Yapılan müzakereler sonucu Avrupalı büyük devletler durumu pek uygun görmediklerinden ve bu hali ile Yunanistan’a açılacak bir savaşta büyük kayıplara uğrayacağından, Osmanlı devleti haklı göründü ve ortak bir deklarasyonla Yunanistan’a konu bildirildi. Yunanistan’da, Girit meselesini geçici olarak askıya aldı. Öte taraftan Rusya, daha önce Kırım Muharebesi sonucunda akdedilen “Paris muahedesi” ile Karadeniz tarafsız bir duruma getirilmişti. Bu yönü ile Rusya, Osmanlı devleti ve bu deniz kenarında bulunan devletler donanma ve tersane bulundurmayacaklardı. Böyle bir antlaşma hiç şüphe yok ki Rusya’nın aleyhine idi. |
Esasen böyle bir karar ise, Avrupalı devletler tarafından Rusya’nın Güneye doğru ilerleyişini durdurmaktı. Bu muahede Rusya’nın Karadeniz’de elini kolunu bağlarken, Abdülaziz döneminde Türk filosu ve donanmasına büyük ehemmiyet verilmesi ile bu donanma İngiltere’den sonra ikinci derecede güçlü olmuştur. Bu yönü ile de Rusya’yı ürkütmekte idi. Rusya, Paris muahedesi ile Karadeniz’deki haklarını kaybettiği gibi, aynı zamanda Küçük Kaynarca, Bükreş ve Edirne muahedeleriyle de Osmanlı tebası olan Ortadokslar üzerinde elde ettiği siyasi himaye haklarını da kaybetmişlerdi. Bunun içinde Rusya, bu muahedeyi hükümsüz bırakmak için Osmanlı devletinin her zayıf anında istifade etmeye çalışmıştır. Hatta Avrupalı devletlerin müşkül durumlarını takip edip, fırsatları değerlendirmek için uğraşıyordu. Buna örnek ise; Fransa’nın Prusya’ya yenildiği 1870-1871 muharebesidir |
Türkiye`de Saat: 04:55 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2