Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Kültür , Sanat Turizm, Gezi ve Seyahat Rehberi > Tiyatro - Edebiyat

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19-01-2007, 22:57   #10
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

KİRAZ AĞACINA BAKAN EV


Tito öldü!.. Tito öldüüü!.. Titoooo!.. Öldüüüü!..
4 Mayıs 1980.
Yasmina penceresini araladı; aşağıda uzayıp giden dar sokak boyunca elindeki gazeteyi sallayarak koşan, bir yandan da, “Tito öldü!” diye bağıran genci izledi.
Beklenen haberdi. Perdeler açıldı; kadınlar, adamlar, çocuklar. Camdan cama bakışlar, bazı kısa konuşmalar. Sessizlik dedikleri buymuş, Yasmina'ya uğultuymuş gibi gelen.
Balkanlar'ın partizan “baba”sı yoktu artık.
Yine de beklenmedik bir haber gibiydi. Çünkü ne zaman beklenmedik bir haber alsa, bacakları karıncalanırdı Yasmina'nın. Şimdi de karıncalanıyor. Alt dudağını ısırdı, epeyce bastırdı, epeyce acıdı, epeyce acıdığını fark etmedi, gencin yittiği köşe başına bakarak öylece durdu, kalakaldı.
Dudaklarından çıkıveren, “Eyvah!” kendisinin bile duyamadığı....
“Endişe edecek bir şey yok,” dedi Milan Mihayloviç, yattığı yerden kalkmadan, gözlerini açmadan. “Değişen bir şey olmayacak. Her şey eskisi gibi devam edecek.”
İçten içe kıpırdayan bir rahatsızlık, evlerde, işyerlerinde, sokaklarda, bir hayaletin ruhu gibi dolanmaktaydı.
Efsaneler masallara, masallar tarihe, tarih bugüne karışıyor, bilenler bilmeyenlere anlatıyor, büyükler küçüklere öğretiyor, ülkenin asıl sahipleri ile asıl olmayan sahipleri yeniden keşfediliyordu. Kapı eşiklerinde, evlerde, otobüslerde, işyerlerinde herkes aynı konuyu konuşuyordu ve herkesin sorduğu tek bir soru var: Şimdi ne olacak? Şimdi ne olacak?
Böylece geçti, seneler geçti. Çocuklar, yarı saydam gözlerle çevrelerine bakan yetişkinler arasında büyüdüler. Büyüyen başka şeyler de oldu.
O haber! Dün yayılmış gibi tazeydi. Gazetelerin kenar sütunlarına sıkıştırılan etnik grupların geçimsizlik haberleri, giderek daha geniş sütunlarda, daha büyük manşetler altında yer almaya başladı.
Eskiden yalnızca işitilen, şimdi ise düpedüz karşı karşıya kalınan bazı olaylar var: Kosova Savaşı'nın altı yüzüncü yıldönümünde Kral Lazar'ın mezarı açıldı ve kemikleri köy köy dolaştırıldı. Savaşın yapıldığı meydana kan renginde bir anıt dikildi. Anıtın üzerine yazılanlar, düşündürmek şöyle dursun, tarih kitaplarını yeniden karıştırmak için yeterince akla yatkın bir sebep oluşturmuştu bile! “intikam almayanın dölü tutmasın! Toprağı kurusun!..”
Aralarında belli bir uzaklık tutarak kıpırdayan gölgeler birbirine sokulmaya, yerin kulağı varmış da sanki, sesler fısıltıya dönüşmeye ve o soru çoğalmaya başladı. Daha hararetle, daha te dirgin, daha bulanık bakışlarla soruluyor artık: Allah aşkına söyleyin /Azize Hellender aşkına söyleyin dostum! Şimdi ne olacak?
Yasmina mutfak penceresinin yanına sandalye çekti. Oturmasıyla kalkması bir oldu. Yapması gereken bir işi hatırlamış gibi hızla odaya yöneldi. Hafif bir horuldamayla uyuyan kocasına baktı. Adını geçirdi içinden: Milan Mihayloviç. Beyaz uzun sakalları birbirine karışmış, çocuk gibi kıvrılarak yatan bu Sırp erkeğinin koynuna girdiği ilk geceyi anımsadı. Ay şimdi olduğu gibi odayı aydınlatıyordu böyle, Yasmina dünmüş gibi anımsıyor. Milan Mihayloviç, Yasmina'nın saçlarını geriye atıyor, kulağına güzel sözler fısıldıyordu. Yirmi iki yıl boyunca hep fısıldadı Milan Mihayloviç. Fısıldayarak tatlım, fısıldayarak ne güzelsin, fısıldayarak seni seviyorum... Fısıldayarak Yasmina'nın bölük pörçük duyduğu sözcükler, içini rahatlatan sesler, nefesler...
Ortodoks Kilisesi'ne bağlıydı Milan Mihayloviç. inancının gereklerini yerine getirir, sık sık değilse bile uzun aralar geçirmeden kiliseye gider, mumlar yakar, dileklerde bulunurdu. Eskiden beridir yaptığı gibi. Bu aralar Katolik Hırvatlara biraz sevimsiz göründüğünü sezebiliyordu ama yine de değişen ne var? Arada bir, her şeyin eskisi gibi olduğunu tekrarlamasından başka, ne? Yüzünde bir muziplikle gülümsüyordu. Eskiden olduğu gibi çorba içmeyi seviyor, eskiden olduğu gibi karısı yanında yoksa dışarıda vakit geçirmiyor, eskiden olduğu gibi günlük gazetelerini aksatmadan okuyor -insanoğlu boşu boşuna vesvese yapmayı ne kadar seviyor böyle! Kadınlar ne kadar seviyorlar kuşku duymayı! Hele bizim Yasmina! Hah hah! Karakaygısız bir tek gün geçirdi mi acaba!-, yüzünde babacan bir bilgelikle gülümsüyordu.
Goran doğduğunda Yasmina oğlunu kollarına alıp koklayıp öpmüş, sonra da uzatıp, “Al onu Milan Mihayloviç,” demişti. “Senin kadar mükemmel bir Ortodoks olsun! Oğlumuzu takdis ettir!”
O zaman Yasmina'nın hacı annesi içerlemiş, mutfağa kaçıp ağlamış, peşinden giden Yasmina'ya, “Beni hayal kırıklığına uğrattın kızım! Müslüman değilmişsin gibi yaptın! Allah'ın katında mahcup düşürdün beni! Gözümüzü yere indirdin!” demiş, bir daha da o eve adım atmamış fakat kendisini ziyarete geldiği zamanlarda da kızıyla münasebetini sürdürmüştü. Pek ağlamaklı, dokunaklı bir münasebet.
“İntikam almayanın dölü tutmasın! Ocağı kurusun!”
“Saçma!” demişti Milan Mihayloviç. “Üç-beş gözü dönmüşün sözüyle mi yani! Hah! Saçma!”
Yasmina kocasının açık kalan belini örttü. Ay, Milan Mihayloviç'in yatağına girdiği ilk gecedeki gibi odayı aydınlatıyordu.
İşte, her şey eskisi gibiydi sahiden de.
Sahiden de öyleydi. Saatin tik tikları arasındaki zaman dilimi bile eskisi gibiydi.
İşte bakın; dinliyor şimdi Yasmina; tik tak, tik tak, tik tak...
Duydunuz değil mi; tik tak, tik tak...
Çocuklar kapı önlerinde ip atlamaya, top oynamaya devam ediyorlardı fakat anneleri saklambaç oynamayın sakın, diye sıkı sıkı tembihliyor, neden, ne var?
Yok yok! Kimse inandıramaz!
Her şey aynıydı ama değildi!
Ne Milan Mihayloviç'in fısıltılarıyla uçuşup evin her köşesine yayılan güvenlik hissi, ne de bahçedeki kiraz ağacına bakarken Yasmina'nın aklına gelenler...
Televizyondaki adam, kocaman kocaman açılmış mavi gözlerini salonu hınca hınç dolduran kalabalığın yüzlerinde gezindirip, ellerini öne doğru uzatıp, “Who is who?” diye sordu! Who is who, kim kimdir, kim kimdir?
Telefona yöneldi, ahizeyi kaldırdı Yasmina.
Ne var, n'oldu?
Yok bir şey! Goran'la konuşsun bakalım, sesi aynı mı, iyi mi, kötü mü, ne!
Ne yapıyorsun, dedi kocası; sabahın kaçı olduğunu biliyor musun, dokunma çocuğa!
Uyusun bırak, dedi.
Sabahın kaçı olduğunu biliyor musun? Bilmiyor! Sabahın kaçı? Ha? Kaçı?
Eyvah, her şey başkaydı sahiden de!
Fakat neydi? Neydi?
Yasmina yatağın ucuna ilişmiş, gözleri Milan Mihayloviç'in beyaz sakallarında, dudaklarım aralamış ve sanki ilk kez fısıldıyordu: “Şimdi ne olacak!”
Ay, kiraz ağacının yaprakları arasından süzülerek perdeye, perdenin aralıklarından süzülerek odaya girmiş, yorganın koyu lacivert saten dokusuna konmuştu, yakamoz gibi... Milan Mihayloviç kıpırdadıkça oynaşan, yakamoz gibi. Sandalı sarıp sarmalayan...
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
 

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 19:51 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580