|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
18-06-2007, 22:54 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 |
Benim ve Ankaradaki arkadaşlarımın beraber yürüttüğümüz sitede yayınladığımız yazıları sizlerle paylaşmak istiyorum müsadenizle
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
|
18-06-2007, 22:54 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | Selam ile başlanmalı her söze. Selam ile başlayalım biz de. Allah zül-celal Hz.lerinin kutlu selamı ile Bismillahirrahmanirrahim. Bizler Said Nursi hazretlerinin de bahsettiği gibi, birer imtihan adayı iken şu dar-ı dünya da, Ne yazık ki temperver birer nefis taşıyoruz, insanoğlu olarak cennet ağacında bir kademe bile yükselmenin erenlikten, ermişlikten olduğunu da biliyoruz ancak birçok yapılabiliri yapılamaz belliyor ve çaba göstermiyoruz. Bu anlamda bir insan şunu sürekli düşünmeli Anneme, Babama, Vatanıma, Devletime ne derece yakışan bir insanım diye. Bir düşünmeli Allah (cc) hazretleri beni bu şeklimle göndermedi dünyaya bu şeklimle de almayacak cennetine diye. Ne kadar şükür ediyoruz diye… Konya sokaklarında yaşanan bir olayı anlatmıştı bir büyüğüm… -Ayakkabı boyamakla ailesini geçindiren yaşlı bir amcaya alaylı bir şekilde ‘’dayı…nasılsın bakalım ne yaparsın akşama kadar burada ne var ne yok’’ diyerek takılan bir gence hacı amcanın verdiği cevap şuydu –ilişme yeğenim Allah var,keder yok...düşündünüz mü bu cevaptaki manayı,ve anlayabiliyor muyuz ,hacı amcanın Allaha olan sadakatini.. Konu bu iken değinmek isterim tarihimizi, dinimizi, kültürümüzü, birer Müslüman Türk evladı olarak ne derece yerine getirip ne derece yaşayabiliyoruz. Günümüz gençleri isyanı normal karşılarken,Vatan ve Bayrak olgularının değerini bilmezken ne derece rahatız hiç düşündünüz mü,bunun tek çözümü olabilir arkadaşlar, Üstat Yavuz Bahadıroğlunun tabiriyle ‘’kıble yürekli olmak…’’, kıble yürekli olmak,Allahı anlamak,Muhammed (sav)’a gönül vermek,Sünnetten ve Kur-an dan ayrılmamak demektir benim nazarımda, ve bu saydıklarım aynı zamanda Anne Baba hakkını bilmektir aslında, isyanı haram bilmektir , Vatanını tam manasıyla sevmenin tabiridir , o halde günümüz dünyasında şartlara bir göz atalım… Öğrenciler esrarın ve her türlü uyuşturucu maddenin esiri olmakta iken bu lanet maddeler rahatlıkla üretiliyor ve satılıyor mu? Bizim geleneğimizle hiçbir ilgisi olmayan davranışlar gerek medya gerekse diğer şartlar vasıtasıyla gençlerimiz aşılanıyor mu? Televizyon kanalları ile yayınlanan programlar, evvela annelerimizi pasifize edip ardından çocuklarımızın gelişmesine engel oluyor mu? Birer Fatih(Hz) yetiştirmek için ne kadar çaba harcıyor Anneler ya da ne kadar fırsat tanıyoruz yaşama şeklimizle onlara, ya da daha da derine inersek biz Fatih olacak yüreğe ne kadar sahibiz. —Burada bir insanın benimsemesi gereken felsefeyi ne de güzel ifade ediyor Âşık Summani, İrfan mektebinden durma kenara Yakma vücudunu beyhude nara Arif ol her ayıbı kendinde ara El ayıbın görmek irfanlıkmıdır Asıllı olanlar yolundan çıkmaz Dost olan dostunun kusruna bakmaz Yiğit olan gücün yettiğini yıkmaz Ölmüşü öldürmek arslanlıkmıdır
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
18-06-2007, 22:55 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | Bir yar vardı...bir de yara.... Vatan'a kurban edilecek bir yiğidin başına sürülmek üzere bir avuc da kına.... Bir Anne vardı....Bir de Baba....Elleri öpülesi.... Gidilecek bir de yol vardı...Uzun mu uzun..... Uğruna canlar verilecek bir de Vatan Vardı..... Vatana aşık olmak zamanıydı bu vakit... Sağ kolunu düşman bombalarına kaptırmış olsa da.... sol kolum daha kopmadı komutanım diyebilmekti bu aşk..... Anayı Babayı Yari Yoldaşı bırakıp da ardına bakmadan gidebilmekti..... Şimdi nerdeyiz ey Şehitlerim.... Gelinde bir görün....nerelerdeyiz...... Ne sevincimiz sevinç ne günümüz gün artık..... Kanlı ellerin tuzu karışmış gözyaşlarımıza.... Doğru dürüst ağlayamıyoruz da arkanızdan.... Şimdi çanakkale de olmak vardı.... Siperlerde dualar etmek olmalıydı fikrimiz.... oysa siz oysa siz neler vermediniz ki Vatan uğruna... Bir de bize bakın ne olur.....yaptıklarımıza...... İmandı size Vatanı sevdiren.... Allahdı...yollarınıza güller seren.... Şehadete koşmak...sevgililerin en büyüğüne.... Ya biz.... Biz nereye koşuyoruz..... Kaçıyor muyuz ?..... Kovalıyormu ?... Galipmiyiz hayata.... Yoksa mağlup mu? Bir zaman dilimi düşünün üç beş saniyede canlansın gözlerinizde.... Kazılmış bir kaç siper...Umutlarla sarılmış bir hayat.... ve Vatana aşık yüzlerce çift göz...Ve geri de kalanlar..... Gözlerde yaş ve yine kırık umutlar..... Biz onlara layık olamadık... savaşın en azılı anlarında kılınan sabah namazlarına.... okunan dualara...o imana ve fedakarlığa layık olamadık.... Gecen yıl çanakkale gezimde gözlemlemiştim bir çoğunu... Yolda Çanakkaleden çok şey beklediğimi söylemiştim oysa... Arkadaşlarımdan biri güldü bana... Çanakkale geçti gitti artık diye.... Haksız sayılmazdı....Biz kaybetmiştik o ruhu.... şehitlerimizi gece yarısı seherlerde okuduğumuz Yasin-i Şerifin sayfalarına dahi koyamadık... dualarımzıda bile bencil olduk..... Çanakkale ile ilgili bir kitap tavsiye etmek istiyorum size... "Vehbi Vakkasoğlu, Bir Destandır Çanakkale...." Onlara Vatan sevgisini yazan....bizi onların ecdadı olmakla şereflendiren.....kalemlerin sultanına.... bu güzellikleri yazan kalemin kudretine emanet olun arkadaşlar ve çanakkaleyi unutmayın....unutturmayın.... Faruk ŞAHİN
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
18-06-2007, 22:57 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | -İki Cihan Serveri,Gönüllerimizin sahibi,Rüyalarımızın ve Dualarımızın Gülü,En büyük sevdalımız Allah Rasulü, Hz.Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin Dünyayı şereflendirmesini Andığımız.. Gözyaşlarımızla O günlerin günümüz Müslümanlığı ile Muhasebesini yaptığımız.. İbadat-u taatlar çercevesinde zaten Yılda Sadece bir kaç gün gördüğümüz gercekleri görme lütfuna ulaşıyoruz bu sıralar... Bulunduğum bir sohbet-i ikram da bir büyüğümüz şunları anlatıyordu... Efendimiz (sav) Taif şehrinde taşa tutulduğunda Kölesi..yareni..yoldaşı...Kardeşim diye hitab ettiği yol arkadaşı Hz.Zeyd Efendimiz ile taşların yarelerini sararken Efendimiz kendi üzerinden yırttığı çul parçası ile Hz.Zeyd efendimizin yarelerine merhem olmaya çabalıyor,kölesi kendisine "Efendim.. Bırak da ben senin yaralarına ilaç olmaya çalışayım"diyor... Efendimiz (sav) ise " yâ Zeyd.. kendi yaralarımın hesabını veririm. Ancak senin,sizin ve ümmetimin yaralarına derman olamamak beni üzüyor " buyuruyorlar. Soruyorum şimdi Ümmetini bu kadar seven kendi tabiriyle "beni hiç görmemesine rağmen... bana tabii olan ve Allah-ü teala Hazretlerinin dinine mensub olan kardeşlerim...." diyen bir Peygamber ne Kadar Güzel bir insandır.. Nasıl bir şecas-i kutsiye ile sarılmıştır etrafı melaikelerin ona secde etmesi ne kadar haktır. Olay şöyle devam ediyor: Taif şehrinde üzüm bahceleri sahibi iki müşrik kendisine belki acıyarak belki etkilenerek (söyledikleri uğruna taşa tutulmuş olması,buna rağmen davasından dönmüyor olması eminim onları çok etkilemiştir) kendisine ve Kölesi Hz.Zeyd efendimize üzüm ikram etmek istiyorlar. köleleri aracılığı ile üzüm gönderiyorlar...Kölenin elinden üzüm tabağını alırken Kutsi seda olan ''Bismillahirrahmanirrahim'' buyuruyorlar. Köle şaşkınlıkla -Ey Taşlara tutulmuş insan bu ne güzel bir sözdür böyle ne olursun tekrar et...Bunun üzerine efendimiz (sav) tekrar buyuruyorlar ''Bismillahirrahmanirrahim''.... köle diyor ki: "Atalarımın ,ecdadımın büyüklerimin peygamberi de bu sözle başlarmış her işine." Bu söz üstüne efendimiz (sav) " Sen nerdensin, nerelisin?" diye soruyor... Ninova diye cevap verdiğini duyunca ise gözleri doluyor rahmet Peygamberinin, mübarek gözlerinden... bir damlasına canlar feda yaşları süzülüyor..zira buyuruyor ki... ''Yunus Peygamberdir o ve benim kardeşimdir muhakkak ki o da çok acılar ve sıkıntılar çekmişti.... Bu ne güzel imandır ve bu ne büyük insanlıktır 1-kölesinin yaralarını kendinden daha önce önemseyen 2-kendi acılarını umursamayıp sorumluluğunu bilen ve ümmetine sahip çıkan 3-Yunus peygamber ile aralarında yıllar olmasına rağmen kardeşim diyerek onu benimseyen çektiği acılara saygı duyup,kendi acılarını unutan 4-taşlara tutulan ancak davasından kesinlikle taviz vermeyen... 5-Cebrail as mübarek yamacına yanaştığında ve sorduğunda "Ey Muhammed ne yapmamı istersin? İstersen Taifi onların başına yıkayım ,istersen onları inanılmaz belalara müsibetlere uğratayım" diye sorduğunda: " Tek isteğim ya Cibril,Taif şehrinin hidayetidir''buyuran... 6-Taif halkı bu istekden sonra müslümanlığı kabul ettiğinde ise kendisine taşlar yağdıran insanların da mahcubiyetine üzülüp bunları unutturmaya çalışan Arkadaşlar lütfen bu olaydan çıkardığım bu altı tesbiti önemseyin dikkate alın ve sorun kendinize böyle bir Peygamberin, böyle bir efendinin arkasından gelen ümmet bizmiyiz ya da olması gereken bu mudur? yaşayış şeklimiz ne derece yakışıyor ümmet olmaya... Allah-ü zül celal hazretleri yar ve yardımcımız olsun Cennetinde bir köşede bize nasip eylesin kevserinde beklemekler ve Nurdan cemaline şahit olmaklar nasip eylesin Allahü teala hazretleri Efendimiz Hz.Muhammed Mustafa'ya yakışan ümmet, kendisine yakışan kul olmaklar nasip etsin yollarından ayırmasın sevgili kardeşlerim Saygılarımla Cümle Türk -İslam Aleminin Mübarek Veladet Kandilini kutlarken... Hayırlar getirmesini,inanmayanlara zaafları olanlara hidayetler diliyor... kul olduğunu bilen ancak vecibelerini yerine getiremeyen kardeşlerim içinde (içinde ben de varım) aflar diliyorum Faruk ŞAHİN
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
18-06-2007, 22:57 | #5 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | Uyanış.... Bir bahar...Soğukların sabahıydı nar'a düştü gönlüm.. Okyanuslar içinde bir durdum, binlerce döndüm.. Bir rüya,bir haykırış ve binbir nefesle.. Yüreğim güvercin eyledim ufacık bir kafesle Bir seda yükseliyordu tüm nesneden her anı hakikat Anla artık.. Anla ve hakikate buyur biat Gel diyordu bir çağırış bulutların da ötesinden... Gel...hesapsızlar çağından,ölümün ensesinden... Korkuyorum sanki şimdi kopacak ortasından tüm beşer... Şeytan ise sağımda bırak kopsun!!! boşver Bir kaygı...nasıl boşvereyim..bak beni çağırıyorlar... Hak kelamı bu...Melekler durmuş...bana ağlıyorlar Bir zulüm...Beynimin penceresinden dünyaya açılan yerde 23 yıl yaşadım...Gözlerimin önünde perdeyle... Tanıdım bu sedayı...Annemin gözlerinden... Aynalarda nasıl görmem...O'nu kendi yüzümden... Bir seferle haydi gönüller ülkesinin başkentine... Dualarla gidiyorum,sevdalılar şehrine... Bir dilek...Allahım affet göremedim önümü.. Sen gösterdin bir sabah bulamadığım yönümü Bir kıyas...bugünü yarından ayıracak Artık bu yoldur yolum...hani... kim ayıracak... Korkuyorum bir türkü tutturmuşum dilimde Gözlerimde umut var...Kur-an'ı Kerim elimde... Faruk ŞAHİN 25-04-2007 Perdeler kardeşim...Gözlerinin önünde... Allah affeder seni... Kaldır perdeni... Gel... Sevgili Kardeşlerim Bu hafta içinde bulunduğum Halet-i ruhiye kalemimi şiirle size sunmaya zorladı... Bu haftaki köşemde Hakkı bilip de yaşayamayanların düştüğü ikilem ve sıkıntıyı tasvir etmek istedim. Allah yar ve yardımcınız olsun efendim... Bunsan sonraki haftalarda da benzer konular işlemeye devam edeceğiz inşallah. Faruk ŞAHİN
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
18-06-2007, 22:58 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | Müslüman, annesinin kıymetini her gün bilir.Annelerin kıymeti bir günde anlaşılamaz. Tek günlük hatırlamalar gönül almaktan öte bir anlam ifade etmez. Hayatının bütününde anne ve babasına nezaket gösteren bir insan, her gününü ihya etmiş demektir. Dinimiz, her günün anneler günü olmasını ister. İslam dininde anne, çok muhterem ve yücedir. İslam’ın verdiği yüksek mevkiyi hiçbir sistem anneye verememiştir, “Cennet annelerin ayakları altındadır” sözüyle âbideleşen anne, başka hiçbir sistem, doktrin ve anlayışta bu kadar büyümemiştir. İslam dini, onların kıymetini bir güne sığıştırmamıştır. Anneler her gün gönüllerde açan bir çiçek gibidir Kur’an onlara itaati emrediyor Rabbimiz Kur’an’ında bize sürekli ana-baba hakkına riayet etmeyi emrediyor. Onları “valideyn” olarak tanımlayıp sanki “tek varlıkmış” gibi tanımlıyor ve “rızasına” ulaşmayı şart olarak koşuyor. * “Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: “Hem Bana, hem de annene babana şükret! Unutma ki sonunda Bana döneceksiniz.” Eğer onlar seni, ortak olduğuna dair hiçbir bilgin olmadığı şeyleri Bana ortak saymaya zorlarlarsa sakın onlara itaat etme! Ama o durumda da kendileriyle dünya işlerinde iyi geçin, makul bir tarzda onlara sahip çık! Bana yönelen olgun insanların yolunu tut! Sonunda hepinizin dönüşü Bana olacak ve Ben işlediklerinizi tek tek size bildirip karşılığını vereceğim.” (Lokman Sûresi, 31/14-15) * De ki: “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını ben okuyup açıklayayım: O’na hiçbir şeyi ortak yapmayın, anneye babaya iyi davranın, fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, çünkü sizin de onların da rızkını veren Biziz. Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın! Allah’ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın! İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah size bunları emrediyor.” (En’âm Sûresi, 6/151) * “Yalnız Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak kabul etmeyin. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere de güzel muamele edin. Bilin ki Allah kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez.” (Nisa Sûresi, 4/36) * “Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince Yâ Rabbi der, ‘Gerek bana, gerek anneme babama lûtfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevk et. Senin razı olacağın salih amel yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasip eyle! Rabbim! Sana döndüm, ben Sana teslim olanlardanım,’ İşte bunlar, cennetlikler içinde o seçkin kimselerdir ki, kendilerinden, yaptıkları amellerin en güzelini kabul edeceğiz ve günahlarını affedeceğiz. Bu, onlara söz verilen şaşmaz doğru bir vaaddir.” (Ahkaf Sûresi, 46/15-16) Rabbimiz bizi şöyle ikaz ediyor: “Rabb’in şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin. Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, “öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle. Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et: “Yâ Rabbi, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!” (İsrâ Sûresi, 17/23-24) Hadislerle 'anne' Hz. Ebu’d-Derdâ’nın (ra), şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ben Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim: “Anne-baba, Cennet’in orta kapısıdır. Artık sen o kapıyı ister zayi et, ister muhafaza et.” (Tirmizî, Birr, 3) Ebu Üseyd Mâlik İbn Rebra es-Sâidî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam: “Ey Allah’ın Resulü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Evet vardır” dedi ve açıkladı: “Onlara dua, onlar için Allah’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) taleb etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi yerine getirmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.” (Ebu Dâvud, Edeb 129) CEZASI DÜNYADAYKEN BAŞLIYOR Bazı günahlar vardır ki, Allah onun hesabını ahirette sorar. Bazı günahların cezasını ise ahirete bırakmadan dünyada verir. Başta ana-baba olmak üzere akra¬baları ile ilişkilerini kesen insanlar da bu cürümlerinin neticesini daha dünyada iken görürler. Bunun böyle olduğunu Peygamberimiz’in şu hadisinden anlıyoruz:“Ahirette cezasını ayrıca vermekle beraber, dünyada Allah’ın çabucak cezalandırmasını en fazla hak eden günahlar, zulüm ve akrabasını ihmal etmektir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 43) Şimdilerde ise Annelerimiz pasifize edilmiş durumdalar yani gerek medya gerek çeşitli ünlülerin onlara normal yaşam şekli gibi gösterdikleri saçma hayatlar içlerinde hiçbir kötülük olmayan annelerimizi ciddi anlamda Fatihler yetiştirmekten alıkoyuyor ayrıca bu noktada önemle söylemek istediğim bir şey daha var.Sizin yokluğunuz varsayıldığında, bir anneler günü sabahı komşuların çoluk çocukları ziyarete gelirken sizin annenizin yalnız kaldığını gözlerinin dalıp dolduğunu düşünün hayatta bir çok acıdan daha da acı bir şey olsa gerek o düşünüşle şehit analarımızı ‘’onun yetiştirdiği evlat hayır açısından bizden daha iyiydi ‘’ felsefesiyle kendi annelerimiz gibi sevip ellerini öpmeliyiz ya da yaşlılar evinde kalan hiç arayıp sorulmayan ama anneliğin ne olduğunu bilen acısını çeken insanlarımız var onlara da aynı ilgiyi göstermeli vefa borcumuzu ödemeliyiz diye düşünüyorum Oysa bakınız ‘’Ayşe Arman tarzı Annelik’’ moda şimdilerde ne kadar da acı değil mi? Anne kutsaldır çok büyük affınızla söylüyorum ‘’sexüalitesi tartışılmaz ulu orta oysa günümüz Ayşe Arman severleri gün gectikce feministlik adı altında saçmalıklar öğreniyorlar her gün her hafta köşesinde anne olmanın şerefinden bahsederken bende o şerefe layık olmayan tabirlerle aile hayatı ve Anne olmanın kutsallığına yakışmaz işler yapıyor yazıyor. Bu yazıyı anneler gününde yayınlamamamın sebebi başta söylediğim gibi Anneler günü olayının hatırlama günü olduğudur ve arkadaşlar çok önemli bir not ………….Hatırlamak unutmuş olmak demektir……… Faruk ŞAHİN [email protected] VATAN ASIKLARI
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
13-07-2007, 15:52 | #7 | ||
Dişi Kartal Üyelik tarihi: Jul 2006
Mesajlar: 15.053
Tecrübe Puanı: 33 | Eyw. Farukcann
__________________ Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin. Mâziye karışıp sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim . Kalbimde kalbine yok bile kinim . Bence artık sen de herkes gibisin. Eylül 2008 | ||
11-12-2007, 02:34 | #10 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 329
Tecrübe Puanı: 18 | teşekkür ederim arkadaşlar saolun yüreğiiniize sağlık
__________________ Allah yar ve yardımcısı olsun kartalımın... | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |