CemaL Süreya -şiirleri 18 ARALIK 18 Aralık 1985'te o salonda Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi? Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler, Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi. Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi 14 Temmuz 1789 akşamı, Louis, Şöyle yazmamış mıydı defterine: "Bugün kayda değer bir şey yok.." "Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
1994 ELİYLE SAMANYOLU'NA Yaşadım, Tanrım, Yarım ve uluorta, Bir dahaki hayatta, Varsa öyle bir hayat, Şiir yazar mıydım, Bilmiyorum. Ama kadınlar, Tanrım, Öyle sevdim ki onları, Gelecek sefer Dünyaya Kadın olarak gelirsem, Eşcinsel olurum. |
8:10 VAPURU Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkce var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun Bir adam gazetesini katlar Sesinde ne var biliyor musun Eski öpüşler var Banyonun buzlu camı Birkaç gün görünmedin Okul şarkıları var Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İkide bir elini başına götürüp Rüzgarda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun Sesinde ne var biliyor musun Söylemediğin sözcükler var Küçücük şeyler belki Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var |
ADAM Adam şapkasına rastladı sokakta Kimbilir kimin şapkası Adam ne yapıp yapıp hatırladı Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar Bir kadın kimbilir kimin karısı Adam ne yapıp yapıp hatırladı. Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı Adam bulut gibiydi, hatırladı Adamın ayaklarının altında Yıldızların yıldız olduğu vardı Adam yıldızlara basa basa yürüdü Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı |
AFYON GARINDAKİ Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; Varto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni. Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?.. Eşiklere oturmuş bir dolu insan Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
AŞK Şimdi sen kalkıp gidiyorsun, git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar, gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi ki sevmek Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik. |
ATILAR DELTALARA Atı'lar deltalara gömülen atı'lar, Saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar, Kutu'lar, Haliçlerden susmuş kutu'lar, Takı'lar eski aşkları imler takı'lar. Bol dökümlü gömleğinin içinde Sırtını ve karnını dolanan Ve sonunda sincap olan O kuş. Seni o kadar yakından görünce, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
BALZAMİN Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli Bazı ağaçlara kapı komşu Bazı çiçeklerin andırdığı İş bu kadarla bitse iyi Bir insan edinmişsindir kendine Bir şarkı edinmişsindir, bir umut Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli arandığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili |
BENİ ÖP SONRA DOGUR BENİ Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında. Ovadan gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçücük güneşimizi. Taşarak evlerden taraçalardan gelip sesime yerleşiyor. Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı. Ve kuşlara doğru fildişi: rüzgarın tavrı. Dağ: güneş iskeleti. Tahta heykeller arasında denizin yavrusu kocaman. Kan görüyorum taş görüyorum bütün heykeller arasında karabasan ılık acemi - uykusuzluğun sütlü inciri - kovanlara sızmıyor. Annem çok küçükken öldü beni öp, sonra doğur beni. |
BİLGİSAYAR OLARAK Bilgisayar olarak kullanmış bir gölü Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali Bir ilk aptallığı düğüm sayarak Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış. Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz İntihar etti sayılmış tasavvuf ehli, Yine bu yüzden doğduğu an Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı, Baktım yeri toparlıyor ayak izleri Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
BİR BÜST İÇİN 50 YIL SONRA Bıyıkların Hakikatli mermerde Algın karanfil Bakışların Yalnız hayatın değil İşçilik bedeli tarihin de Ağzında Filtreli Şanlı Haziran Üstünde İdris Nebi gibi Biçtiğin hülle Doğumun T.Ö. Yani Tariş'ten Önce Ölümün Bilinmiyor. Söylence |
BIR CICEK Bir çiçek gibi duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşurur durur. Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni... __________________ |
BİR KIŞ Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm, Yalnız işitme duyusu kalır ortada. Asya kentleri yürür dururlar, Höyükler burnumda hızma. Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap! Tabanlarından kayıp duran sütunlar Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları: Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara. Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
DİKKAT OKUL VAR.. Şanssız mıydık? haksızlık olur şimdi Düşünsene nasıl geçmiştik hızla Birleşen iki güvercinin arasından Hiç dokunmaksızın onlara Bende tarçın sende ıhlamur kokusu Az mı dolandık Başkentin sokaklarında Ama işte şölenin kaçınılmaz acısı Bizim payımıza düştü sonunda Aşkımız şimdi görklü bir hayatın Yabancaya berbat bir çevirisi Sen metinde üç beş satır atladın Ben geçmiş zamanda dondurdum fiilleri Sen ki özenle katlanmış bir mendil gibiydin Düşünür müsün zaman zaman acaba Nelerle ödedik şu mevsimi Ve gün nasıl vuruyor topuklarımıza Şanssızım diyemem ben kendi payıma Oluyor böyle şeyler ara sıra Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim Bütün çocuklar anlar da |
DÜELLO Bir düelloda Daha büyük bir şey vardır Ve daha acıdır bu Ölümden de ölüm korkusundan da Bakarsın dün en güvendiğin kişi Karşı tarafın şahidi olmuş İşte acıdır bu da Ölümden de korkusundan da Daha da acısı vardır ama O da sevdiğin kadının Karşı tarafı ziyaret etmesidir Bu bir nezaket ziyareti de olsa Düello gerçekleşmemiş de olsa Acıdır bu Ondan da ondan da Daha da acısı Kılıcın elinde Alnında bir tutam güneş Kalakalıyorsun ortada |
DÜSÜNCESİ DEGİL, KENDİSİ Çiçekleri sulayan adamın Bir sürü adı vardır. Üsküdara'a at yollar. Fırat suyu bütün bir bölgeyi Takma adlarla dolanmak Zorundadır. Ölüm güney yarımkürede Çok sığ ve sonsuz geniş Bir ırmaktır Ganj da derler ona Ölüm deyince Zamansızlığın ortalarında İstanbul'da enderun ağaları Padişahın buyruğuyla Kartopuna tutar birbirini |
EŞDEGERİYLE YAN YANA Eşdeğeriyle yan yana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiç bir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
FOTOGRAF Durakta üç kişi Adam kadın ve çocuk Adamın elleri ceplerinde Kadın çocuğun elini tutmuş Adam hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü Kadın güzel Güzel anılar gibi güzel Çocuk Güzel anılar gibi hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi güzel |
GAZEL Ben nice gözle nice denizle nice gazelle Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni Sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de Kocan ne iydi sonra Niyde ilinde gökyüzleri Sonra ilk çağlar savaşlarında para ve Babil Dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi Sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi Beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki Tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun Seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi Ama ben nice gözle nice denizle nice gazel Lerimle gördüm lerimle bildim lerimle becerdim o işi |
GECE BİTKİLERİNDEN Gece bitkilerinden korkuyorum, Hayır, geceleri bitkilerden! Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır Bana açtığın her telefon. İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol. An ki fıskiyesi sonsuzluğun Keşke yalnız bunun için sevseydim seni |
GİT Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git! Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle, Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle. Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar, Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar, Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar. Hadi git, benden sana dilediğince izin, Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin. Kahrımın nedenini söylesem irkilirler; Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler. Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın; Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın. Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak, Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak! Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez, Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez. Her darbene tehammül edecektir bedenim, Gururum mani olur perişanıma benim. Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne? Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine. Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka, Sana gül bahçesini kim açar benden başka! Hercai arılara meyhanedir çiçekler, Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler! Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin, Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin. Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet, Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et! Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan! Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan! Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm, Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm. Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum; Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum. Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git! |
GÖCEBE Sen sık sık gülen gülerken de Sevecen bir Akdeniz çizgisini Sol yanına ağzının İliştiren çocuk özenle Yabana mı atıyorum yani seni Yabana mı atıyorum saat altı buçukları Çocuk ve Allah'ın en eski baskısını Değil, değil bunların biri Gözlerimin gemileri kuş istiyor Açılıp kapandıkça sevdam Kapanıp açılıyor bir mavi Şahmaran süt istiyor kefeninden Üç aylık ölmüş çocukların Kerem ile Arzu geliyor Aslı ile Kanber Ay kana kana batıyor Ay kana kana batıyor Eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta Kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir otobüsteyim Jandarma daima nesirde kalacaktır Eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine Ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça Patronun karısını zimmetine geçirip Amasya'dan Kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla Alevilikten konuşuyoruz uzun süre Yanımdaki hep bir gazetede Marilym Monroe'nun resimlerine bakıyor Marilyn Monroe öldü diyorum ona Ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi Şimdiyse Cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir Bunları diyorum daha ne varsa diyorum İşte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye İşte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu Bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu Belki de bir günler bunun için Aydın'da bulunduğumu Zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu olduğumu İşte eflatun kakalı çocuklar olduğunu Kütahya'da Ankara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu Van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları İstanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse dialektik Acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı gibi Bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma Sinirli bir elin uysal bir bardağa Çok yukardan döktüğü bir içki gelir Sonsuz ve olağanüstü bir bira Köpüklene köpüklene biçimlendirir Soyunarak ağlayan bir kadını Acı bilincinde sonrasızlığın Ama bırakalım bırakalım bunları Yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve büyük yakalarıyla Ve faytoncular görüyorum Yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için Tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren Kars'tayım bu ne biçim Kars bir kenarda Pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin üstünde Kars kalesi yükseliyor Gökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha elverişli bir şekilde Hırpalayan bu kale de olmasa N'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa Kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası Bir de yine sevgili çocuk Biliyorsun kişi tutkularıyla Yalnızlığını adlandırıyor o kadar Arkada bir su devrile devrile akıyor Rastgele bir ağaca soruyorum Bir şey var sanki onu soruyorum Değil orda diyor belki biraz daha ilerde Tanrı meleğini ağırlamaya çalışan Ataerkil bir aile gözümü alıyor Dedelerin yüzlerinde erozyon Silip götürmüş bütün evetleri Annelerinse ağızlarında hiyeroglif Babalarınsa ağustoslar atasözleri Amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri Teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini Ablalarınsa boyunları soru işareti Ağabeylerse utançlarından emrah Sıralanmışlar su boylarına Bıçakla soyuyorlar kelimeleri Ya suya giden küçük kızlar Onlar Tıpkı o kuşlar gibi Uçan daha bir süre Sonra da vurulduktan Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri Ey şiir arayıcısı ey esrik kişi Şu son dönemecini de aşınca gecenin Doğacak gün artık gündüze ilişkin değil Bu ağartı ancak yürekle karşılabilir Bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil Tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden Ve balyozla vursalar mısralarına Soylu bir demir sesi yükselir Soylu büyük ve mavi bir demir sesi Ellerim egece yatısına çağrılmış Ve Teleşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi Yüzüm giyotine abone |
GÜL Gülün tam ortasında ağlıyorum Her akşam sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldığını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin... Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum İstasyonda tiren oluyor biraz Ben bazen istasyonu bulamayan bir adamım... Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum Her nasılsa sokağa düşmüş Kolumu kanadımı kırıyorum Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene... __________________ |
GÜZELLEME Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Bak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur İşe bak sen gözlerin de burda Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık İyi ki burda yoksa ben ne yapardım Bak çocuğum kolların işte çıplak işte Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün Gözlerin sabahın sekizinde bana açık Ne günah işlediysek yarı yarıya Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların Bunların konuşması olur öpülmesi olur Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu Uzanmış seni usulca öpmüştüm Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu. |
HAMZA Büyük bir ihtimalle ölmüştük Şehir kan kıyametti ayaklarımızda Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü Doğrusu iyi idare etmiştik Doğrusu iyi haltetmiştik Yaşayanlar unutmuştu bizi Biz öldüğümüzle kalmıştık. |
HİÇBİR SEMTTE Hiçbir semtte berberin olmadı, 1954-1980 yılları arasında, 26 yılda 28 ev değiştirdin; Leke kuşağı nasıl bilmez seni! Arabesk nedir diye düşünmüştünüz: Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde; Eşitlik midir komedya, içtenlik mi, Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın? Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
HÜKÜMET Bu hükümet Pir Sultan'a pasaport vermiyor, Onu anladık. Yunus Emre'ye de Basın kartı vermiyor, Onu da anladık. Ama bu hükümet Ferman çıkarmış Karacaoğlan'ı Otobüse bindirtmiyor. |
İÇTİM O.. İçtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim, Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle Ayışığını paylaşırdı bacakları, Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm. Put'unu cezalandırıyor kır delisi; Oğlan iki ev ötede, Londra'dan gelmiş; Yazsınlar felaketlerin hep çift geldiğini, Garson acıması tutmuş içkievini. Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil Keşke yalnız bunun için sevseydim seni |
IKI KALP İki kalp arasında en kısa yol Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol.. Merdivenlerin oraya koşuyorum Beklemek gövde kazanması zamanın Çok erken gelmişim seni bulamıyorum Bir şeyin provası yapılıyor sanki... Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni |
İLKOKULU BİTİRDİGİ İlkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi, Saçında kurdelesi Lozan gibi; Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de Hemeninden göğe huthutler çizildi. Gelecek zaman oldu şimdiki zaman; Irmak aşağı inen güz parçası, Çok süslü bir halkın arasından, Benimsin! İyi anlarında sesin kalınlaşıyor Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
İLTİMAS Sen olmazdın Tanrı'nın adaleti şaşmasa Seni tarif mümkündü lisanları aşmasa Daha binlerce güzel yaratırdı sıradan Seni yaratıyorken bu kadar uğraşmasa |
KAN VAR BÜTÜN KELİMELERİN ALTINDA Posta arabalarından söz et bana Kan var bütün kelimelerin altında Ezop'un şu lanetli dilinden söz et Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık birgün olabilir bugün Aslan kardeşçe uzanabilir kayalıklara Bir çay şöyle yağmurların kokusunda Kan var bütün kelimelerin altında İşte durup dururken surda Bir yelpaze gibi açıldı sesin Güzün en gürültülü kanadında Göğün en ince dalında Kan var bütün kelimelerin altında Umulmadık bir gün olabilir bugün Bir çeşme gibi akabilir cumartesi Çığlığındaki sessiz harfler Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında Ne güzel konuşur sokak satıcıları Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar Ve çiçekçi kızların göğüsleri Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından Kan var bütün kelimelerin altında Yaprağını dökecek ağaç yok burda Ama ışık sökebilir olanca renklerini Sürekli işbaşındadır belleğin Tanık şairler arasında Oyuncu arkadaşlar arasında Yolculuk bir kafiye arayabilir Atının kuyruğundaki düğümde Ölüm bir kafiye arayabilir Ak gömleğinde Yol bir kafiye arar ve bulur Dönemeçlerin benzerliğinde Kan var bütün kelimelerin altında Bir gül al eline sözgelimi Kan var bütün kelimelerin altında Beş dakka tut bir aynanın önünde Kan var bütün kelimelerin altında Sonra kes o aynadan bir tutam Beyaz bir tülbent içinde Koy iç cebine Bütün bir ömür kokar o ayna Kan var bütün kelimelerin altında İşte o kandır senin gülüşün Sızmıştır hayatın derinlerine Siyahtır orda kırmızıdır Daldan dala atlar Sever çocuklara anlatılan masalları Ama iş savunmaya gelince Yalnız alevi savurur Ve güneşin solmaz çekirdeğini Yalnız doruklarda Umulmadık bir gün olabilir bugün Kan var bütün kelimelerin altında |
KIRMIZI BIR KUŞTUR SOLUGUM Kırmızı bir kuştur soluğum Kumral gözlerinde saçlarının Seni kucağıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacakların Kırmızı bir at oluyor soluğum Yüzümün yanmasından anlıyorum Yoksuluz gecelerimiz çok kısa Dörtnala sevişmek lazım. __________________ |
KÜÇÜK ANNE Küçük anne, kelepir kız, Bir şey söyle bana, Bana bir laf et ki binlerce, Onbinlerce görüntü anlatamasın. Genceli Nizami'nin dediği gibi Taşı onunla yıkasalar Üzerinde akik biter, Bakışların ki.. İkinci bir parıltı var senin bakışlarında Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
METİNLERDE BULUSTUK Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde, Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları; O arada iki de defterimiz oldu, Biri babasına daha çok benziyor. Bir türlü kotarılamayan uğraş, C_ harfini daha yeni dönmüşüz; Gözlerimizde İbni Sina bozukluğu, Dostumuzsa, Bodrum'da, dönmez geri. Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kitada, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
MUTSUZLUK GULUMSEYEREK Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir.. Banliyo treninde rastladığımız Sınav saatini kaçirmış liseli kız Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!.. Ey otobüssever ey Troya yolcusu Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk O ipekböceği sesli kadını Birinin Gronland'i olmaya hazırlanıyordu. İki çay söylemiştik orda, biri açık, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni |
NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar Hepsine yüzer kere rastladım en azdan Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda Verdi mi adama her şeylerini verirler Ben gördüm ne gördümse kadınlarda Porsuk nehrinin geçtiği Kızılırmak parça parça olasın Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı Taş toprak arasında türküler arasında Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadınlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar |
ONLARIN YANI SİZİN Onların, yani sizin hayatınıza Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz Şarkılar, yani barış, yani gökyüzü Yani bazan burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında Sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğimiz Yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek Yani yaşamak adına güzel düştüğü olan Şarkılar, yani yanıldığımız... Sizin, yani onların hayatlarına Allahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar Allahlar, yani çarşıda, pazarda, yani evde Yani arabalarına taş koydukları caddelerde Bir dilim jandarma ekmeği kürekte, kürek denizde Yani sızlayageldiği şey öbür taraflarının Yani gölgesinden ölümü görmüş gibi korkulan Allahlar, yani yine yanıldıkları... |
ÖNCELEYIN Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi.. Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın Ben masanın üstüne kodum kuralları Her şey işte böyle oldu önce.. |
PİRİ REİS Piri Reis geri çekmiştir haritasını Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar; Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi, Kızlar yatakta yan yatmaya başlar. Ben atımı böyle dört sürüyorum ya, Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi? Ya sen? Neden sende tehlike anlarına Bunca hazırlıksız olma özeni? Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. |
Türkiye`de Saat: 06:56 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2