![]() |
Kurşun Yarası İstediğin zaman, rasladığın yerde Kıyasıya olmalı beni vuruşun Kanım günlerce akmalı caddelerde Tam kalbime değmeli attığın kurşun Ya kalbime ya alnımın ortasına En can alacak yerime nişan al Çare bulunmaz her kurşun yarasına Beni öldür ve açık gözlerime dal Bir eser olmasın içinde korkudan Tetiği kininle, garezinle çek Kurşun değil ölüm çıkmalı namludan Bırak benim kanım olsun dökülecek En son kurşunun da olsa namluya sür Nasıl olsa ölüm var, bari sen öldür |
Mektup İstersen mutlu oluruz seninle Evimiz ve çocuklarımız olur Yemek pişirirsin kendi elinle Kalplerimizde esenlik ve huzur İstersen mutlu oluruz seninle Birbirimiz için yaratılmışız Ruhlarımız düşüncelerimiz bir Bizim gibi olur çocuklarımız Ben şair, sen baştan ayağa şiir Birbirimiz için yaratılmışız Ayrılık olmaz fikirlerimizde Kahkahamız ta uzaklardan duyulur Mutluluk parıldar gözlerimizde Rüyalarımız bile aynı olur Ayrılık olmaz fikirlerimizde Ne hayaller kurarız uzun uzun Üzüntüleri atarız bir yana Gizli bir şeyi kalmaz ruhumuzun Bütün şiirlerimi okurum sana Ne hayaller kurarız uzun uzun Kim ne derse desin mutlu oluruz İçimizde ümit, arzu teselli Bende aşk ve sende güzellik sonsuz Aşkımız gözlerimizden besbelli Kim ne derse desin, mutlu oluruz |
Mektup II Biliyor musun Senden ayrılalı sakal bıraktım Zamanının akışına koyuverdim kendimi Gömleklerim kolalı değil artık Pantolonum ütülü değil Ayakkabım boyalı değil Öylesine değiştim ki Görsen tanıyamazsın Sabahları gün doğarken kalkıyorum İlk işim bir sigara yakmak oluyor Ve bir süre denizin hışırtısını dinliyorum Sonra, apansız sen geliyorsun aklıma Gözlerin, dudakların, ellerin geliyor Şimdi nerdesin kimbilir Yatağında uyuyor olmalısın Artık beni görme rüyalarında Korkarsın. Mevsim sonbahar malum ya Serde de kör olası şairlik var Boyuna hüzünlü şeyler düşünüyorum Ağaçların yaprakları dökülmeğe başladı Keskin poyrazlar esiyor kuzeyden Kuşlar durmadan göç ediyor Ara sıra düşenler oluyor yorgun ya da yaralı Tutup okşuyorum tüylerini, gagalarından öpüyorum Ve diyorum ki Sana kavuşmak için bir göçmen kuş olmalı İşte böyle Günler, haftalar geçip gidiveriyor Saçım, sakalım birbirine karıştı Yine de her geçen gün Kendime biraz daha alışıyorum Ve biliyor musun Unutamayacağımı bile bile Seni unutmaya çalışıyorum... |
Milyon Kere Ayten Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz Günlerden Aytenertesidir Odur gün gün beni yaşatan Onun kokusu sarmıştır sokakları Onun gözleridir şafakta gördüğüm Akşam kızıllığında onun dudakları Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz Bir kadeh de sizinle içeriz Ayten'li İki laf ederiz Onu siz de seversiniz benim gibi Ama yağma yok Ayten'i size bırakmam Alın tek kat elbisemi size vereyim Cebimde bir on liram var Onu da alın gerekirse Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar Parasızlık da bir şey mi Ölüm bile kötü değil Aytensizlik kadar Ona uğramayan gemiler batsın Ondan geçmeyen trenler devrilsin Onu sevmeyen yürek taş kesilsin Kapansın onu görmeyen gözler Onu övmeyen diller kurusun İki kere iki dört elde var Ayten Bundan böyle dünyada Aşkın adı Ayten olsun |
Ne Demek Biz şimdi yok mu olduk ya öyle mi Bu film bizim için oynanmıyor demek Şarkılar şiirler falan hepsi yalan mı artık Bu çalgılar bizim için değil öyle mi Siz şimdi yoksunuz ne demek Öldük mu yani söyleyin açıkçası Artık hiç sevmeyecek miyiz Bizi kim koydu aptal yerine Öldük mü yani söyleyin boğuntuya mı geldik Siz şimdi yoksunuz ne demek Hadi anlatın canım gerçeği anlatın Bir yalan daha duymuş olalım ne çıkar Kestiğimiz yerden kan akmayacak mı öyleyse Düşlerimiz de mi kalmadı hayret doğrusu Siz şimdi yoksunuz ne demek. Nasıl da düştük bu tüm yalnızlığa Bizi bekleyecek kimsemiz de mi yok Bir gecemiz bile kalmadı mı dünyada Ne tuhaf düşünmek hiç düşünmemeyi Siz şimdi yoksunuz ne demek Hani biz sevmiştik üstelik sevenlerimiz vardı Ne diyorsunuz nereye gittiler acaba Ne oldu ardımızdan akacak gözyaşları Hani aşk vardı insan vardı Allah vardı Siz şimdi yoksunuz ne demek Tutun ki öldük yağımızdan sabun yaptılar Kokulu sabunlar, renkli sabunlar Yine de kirlisiniz işte bizden betersiniz Doğrusu ayıp şakanın böylesi olmaz Siz şimdi yoksunuz ne demek. |
Ne Yapsam Neylesem Ne Söylesem Ne yapsam dönüp dolaşıp sana geliyorum Avuçlarımda ateş, gözlerimde sitem Ve hep o şarkı dudaklarımda belli belirsiz Ne yapsam, neylesem ne söylesem. Değişen sadece ellerim, gözlerim değil Ayakkabım, gömleğim boyunbağım, elbisem Her şey iğreti şimdi, herkes yabancı bana Ne yapsam,neylesem, ne söylesem Bütün günlerimi aldın gittin,bütün akşamlarımı Oturmuş üstüme boğuyor beni her gecem O renkler yok, o hayaller yok, o düşler yok Ne yapsam, neylesem, ne söylesem Nereye vardıysam o yangın oradaydı O sevmek,o alevler, o cehennem Baksana,küllerim savruluyor gökyüzüne Ne yapsam, neylesem, ne söylesem Sen bir yalnızlıktan artık, ta şuramda bir hançersin Çıkaramam seni bağrımdan ne kadar istesem Vur, öldür dilersen, beni bırakma tek Ne yapsam, neylesem, ne söylesem |
Neden Sonra Bir gün demek ne kadar hazin Anılarla dolu geçen yıllara!... Bakıp da ardında kalan yollara; Geri dönememek tek bir an için! Büyüttüğün artık umutlar değil, Şimdi tek gerçek var; çaresizliğin. Bak! Fırçan kırılmış, bomboş tuvalin Ne biraz renk kalmış, ne de bir şekil Silinmiş o portre, göremezsin ki! Daha yakından bak dilersen, eğil; Hani o maviler? Hani o şekil? Uçup gitmiş mi ne? Hani o sevgi? Nerde o dostluklar? Güzel yalanlar? Bu kalp neden değil eskisi gibi? Bir başka dünyada bulursun belki, Geçer de aradan nice zamanlar... O yer umutların söndüğü yerdir, O yerde zavallı bütün insanlar! Şairler, bilginler ve kahramanlar O yerden hüzünle geçtiler bir bir Arındılar sahte, yalan ne varsa Sonunda denize ulaştı nehir; Ne bir beste kaldı, artık ne şiir! Bitti aldanışlar, bitti her tasa... Nice sevenleri aldı o deniz; Yine uygulandı en eski yasa; Uzak bir sevgilden her ne kalmışsa; Unutuldu. Ve duruldu kalbimiz. Yıllar geçti... Neden sonra anladık: Yüce olan, bağışlayan tek biziz! Her kadehte kalan tortu sevgimiz, Her yerde o güneş, hep o aydınlık... |
Orhan Velı'nın Ardından Yıl bindokuzyüzkırkaltı Ankara'da Şükran lokantası, Köşede bir masa Masanın üstünde bir tabak Tabakta marul salatası. Bir sandalyede sen vardın Orhan Veli Bir sandalyede ben, Kadehlerimizde Kulüp rakısı Ve dudaklarımızda yarım kalmış mısralar Hala gözlerimin önündedir O sarhoş gecenin hatırası. Şimdi mahzun kaldı şiirlerin Gittin "Sereserpe" "Hürriyete doğru" "Kitabe-i sengi mezarın" "Altındağın rüyası" Hey! koca Orhan Veli hey! Ne sana kaldı, ne bana kalır Bu gözünü sevdiğim dünyası. |
Otuz Beş Duvarı Ölümü düşünüyorum O büyük yalnızlık içindeyim Kulaklarımda duymadığım bir musiki Kaskatı kesilmişim, kalbim durmuş Artık hiç bir şeyi görmüyor gözlerim İçimde ne bir umut, ne yaşama zevki Elim, ayağım buz gibi olmuş Ölümü düşünüyorum Kulaklarımda duymadığım bir musiki Ölümü düşünüyorum Laleli'de bir sokaktan tabutum geçiyor Saygı duruşunda bilmediğim insanlar Bütün pencereler açık biri kapalı Kederlerim, ümitlerim, hayallerim Ve gelen bir iki dost mezarlığa kadar Sonra kadınlar kadınlar gözleri yaşlı Ölümü düşünüyorum Bütün pencereler açık biri kapalı Ölümü düşünüyorum Şimdi beni gömüyorlar bak Ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri Hazin bir parıltı gözbebeklerinde İçin izyanla doluyor, kahroluyorsun Hatırladıkça geçmiş günleri geceleri Bir acı ki öyle büyük öyle derinde Ölümü düşünüyorum Ağlıyorsun, ellerinde dağ menekşeleri Ölümü düşünüyorum Dediği çıkmıyor Cahit Sıtkı'nın Otuz beş duvarını aşamıyorum Üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz İnan yokluğuma ben de bir ölüyüm O yalan dünyanızda yaşamıyorum Yıl 1961, ya Haziran ya Temmuz Ölümü düşünüyorum Üzülme sevdiğim artık ayrılıyoruz. |
Resim Nedense bütün resimlerde ben Böyle mahzun ve perişan çıkarım Hep böyle hayata kapalı durur Gülmesini unutmuş dudaklarım Artık canından bezmiş kimselerin Hazin bakışı parlar gözlerimde İçinden adamlar arabalar geçer Çizgiler alnımda bir büyük cadde Aynada saçlarımı düzeltirim Bir perde iner yüzüme alçıdan O, bin mumluk ampullerin altında korkarım korkarım fotoğrafçıdan Bakışlarım gümüş camlara sorar Elbisemin eskiliği belli mi Sonra karşıda küçük bir noktaya Dikerim kahverengi gözlerimi Kabahat objektifte camda değil Onlara yalı gözlerle bakarım Nedense bütün resimlerimde ben Böyle mahzun ve perişan çıkarım |
Resimler Sen değiştin, resimlerin hiç değişmedi Nasıl seviyorum bilmezsin şu albümü Resimler yalancı değil, resimler ölmüyor, Aslında acı olan şey; sevgilerin ölümü Sahte renkler yerini gölgelere bırakmış Resimlerde siyah beyaz gözlerin, dudakların İşte bak! ellerin ellerimi arıyor Resimlerde besbelli anlatamadıkların Şimdi bir çerçeveden gülümsüyorsun bana Hatırlıyor musun bu resim çekildiği günü Bakışların ne kadar duygulu, ne kadar sıcak Anlıyorum neler düşündüğünü. Bir başka resimde biraz kederlisin Hüzünlü bir şarkı dökülüyor dudağından Şimdi senden çok uzak bir şehirde Seni seyrediyorum bir albüm yaprağında Bu karanlık yoktu, bir zaman sen vardın Yaşamak cömertçe sunduğun bir ışıktı Sen değiştin, onlar hiç değişmedi Resimlerin senden vefalı çıktı |
Rıhtımda Bir beyaz gemiydi ayıran onları Kadın güvertedeydi, adam rıhtımda Şimdi unuttum yüzünü kadının Adamın gözleri aklımda Kana bulanmış bıçaklar gibi Uzun kirpikleri ıslaktı Adam dertli, adam darmadağın Dokunsalar ağlayacaktı Adam bitkindi, adam seviyordu Kalan kederdi, giden gemiyse Taş olduğu içindir dedim Rıhtım taşları erimediyse Derken bir düdük öttü ansızın Bembeyaz gemi gitgide ufaldı Korkunç yalnızlığıyla başbaşa Rıhtımda bir adam kaldı |
Sana Bir Tanrı Getirdim Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi Hani sen iyiydin Halden anlardın Hani sen git demiyecektin bana Ve ben herşeye rağmen gelecektim İçimde bir umut Ellerimde olgun meyvalar Dünya nimetleri Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı Ama ne sen gel dedin Ne de ben gelebildim herşeye rağmen Aşkımız ayrılıklarla başladı Deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik Öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu Karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri Deniz fenerinin ışığında yıkanırdık Köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman Ne yana baksak denizdi, maviydi, ışıktı Sonra bir çaresizlikti zifir Akıntıya kapılmış gemiler gibiydik Bir org çalınır gibi yanıbaşımızda Öyle kendinden geçmiş, öyle başıboş Öyle derin duygular içindeydik, anlatılmaz Sarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi Aldığını geri vermez dalgalara Görmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda Tatmadığımız yemişlerden tattık; günahkar olduk Alevden bir tasta eridi günler Bir cehennem ateşiydi aşk içimizde Hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk Tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez Paslı demir kapılar kapandı üstümüze Taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz Çaresizliğimizi bize aynalar söyledi, inanmadık Kuşatıldık ansızın kederle, ayrılıkla Aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı Yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza Uyuduk bir daha uyanamadık Şimdi bir kutup var sana çeker beni Bir kutup var senden öteye Ben onun için böyle ortalıklarda kaldım Dağ yollarında, caddelerde, sokaklarda Onun için bulup bulup yitirdim seni Hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana Hangi gözümü yumduysam seni gördüm Zamandın, zamandan öte bir şeydin Yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda Bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden Bu zincirleri sen vurdun ellerime Sen getirdin bunca karanlıkları Al şunu mum yak Korkuyorum Bir taş aldım attım denize Günahlarımdan kurtuldum Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim Öteye gidemem İtme beni Benim de bir insan tarafım vardı Bakma böyle kötü olduğuma Benim de dileklerim vardı Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi Her gün bir kadın ağlar benim yüzümde Büyük dertler için benim ellerim Anlamıyor musun Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar Ben sevilmediğimden böyle çirkinim Bütün kötü yerlerde ben korkarım Biliyorum Bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş Fabrika bacalarında bir kara dumanım Zehirim akrep kuyruklarında Kötüyüm sevemediğin kadar Öyle fenayım Kapanmış bıçak yaralarında Bu pis çöp tenekelerinde unut beni Unut artık Bayat bir ekmek gibi Çürümüş bir elma gibi Sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar Sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece Sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır Sarı badanalı evleri sev biraz Bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan Bu sarılarda benim yüreğim bir ölür, bir dirilir Anladım Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan Tosca'dan bir arya hatırlıyorum şimdi Sus biraz Ensemde bir akrep yürüyor Bırak yürüsün Sabaha asacaklar beni Dokunma Yedi canım vardı, ikisi gitsin Bunca ölümler az gelir bana Kalbimi yardım Bir damla kan aktı Kutuplara kar yağıyordu Üşüdüm Failatun vezniyle seni çağırıyorum Bana imbiklenmiş yeşilliğini getir Dur gitme Beş kuruşum vardı kaybettim Dur gitme Isırgan otlarından kurtar beni Deniz analarının gözlerini çaldım Sana bakmak için Güneşi üçe böldüm Al biri senin olsun Yüzümde beş bıçak yarası var Bir de sen vur Barut kokusunu severim Bir portakalı dilim dilim soy Acıktım Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde Tut ki bir marul yaprağıydım Öldüm Al şu serçe parmağım sende kalsın Ben kötüyüm Allahsızım Korkunç çirkinim Ben seksensekizinci tul dairesiyim Sağ gözümün üç kirpiğini kestim Al Ben lanetlendim Chopin'in cenaze marşı çalınıyor Ölüler ayağa kalktı Görüyor musun Şu soldan ikinci benim Senin yüzünden öldüm Şimdi seni getiriyorlar karanlığıma Ağlıyorum Biraz sev beni Gül biraz Yaklaş biraz Seni affediyorum Kuşkonmaz dallarına astım kendimi Sedir ağaçlarına gül yapraklarına Başımı taşlara vurdum Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı Tanrısal duygular içindeydim Bütün tanrısızlığımdan uzakta Bir kemiklerinin sertliğini aldım Bir teninin aklığını Sonra sıcaklığını dudaklarının Gel bak Sana bir tanrı getirdim Gel bak Bir tanrı yarattım senden |
Sen Ağlama Ben ağlayan şairim Bana gülmesini öğretmediler Eğil de bir bak mahzun yüzüme Anlatır sana çektiklerimi Birer bıçak yarası gibi Alnımdaki çizgiler Ben mutluluk nedir bilemedim Saçlarım okşanmaya alışık değil Hep böyle dalıp gider gözlerim Ve ne zaman düşünsem geçen günleri Bir karanlık basar içimi Aydınlık değil Seni nasıl severim bilirsin Nasıl yanarım özlemler içinde Bastığın yerler cennet olur Bilirim en serin rüzgarla gelirsin Yine de yanar tutuşurum ben Cehennemler içinde. En mutlu sandığın yerde kederliyim Ben seninle sensizliği düşünürüm Bir korku düşer içime apansız Burkulur yüreğim Seni şiirlerimde bin yıl yaşatır da Ben bin defa ölürüm Bir gün yokluğum bir gölge gibi Düşüverirse gözlerine Unutma ağlayan şairini Unutma o günde kapanıp dizlerine Kendi yokluğuma kendim ağlarım Sen ağlama e mi Sen ağlama e mi? |
Sen Aşk Nedir Bilmezdin Sen aşk nedir bilmezdin Gülüp geçerdin sevgilere uzaktan Şimdi geniş bir bahçedir kalbin Sevgiden, güzellikten, aşktan Şimdi iri gözlerin arzu dolu Yakan, özleten bir şey ellerinin sıcaklığı Gitgide eksiliyor bakışlarında yüzün Geçen aşksız günlerin bıraktığı Bir çeşme var aramızda görüyor musun Tadılmamış hazlar serin sularda Şimdi bahçende açan bir gül geceler Şimdi gözlerin en güzel uykularda Boynun beyaz mı beyaz, çıldırtası, öldüresi Saçların daha parlak, daha bir kapkara Her akşam bir ay doğuyor kirpiklerinden Koşuyor ayakların şafaklardan şafaklara Artık aşk dolu söylediğin şarkılar Durmadan bir buğu yükseliyor sesinden En çılgın sevdalara çağırıyor dudakların Heder olmuş, uzun yıllar ötesinden İçkilerin tadı değişti artık Dünya, o köhne ve eski dünya değil Sımsıcak bir ekmeği paylaşıyoruz seninle Bu bir gerçek, hayal değil, rüya değil Şimdi ümitlerimiz halkaları bir zincirin Bir başka haz başlıyor biri bitti mi Bana aşkı sen tattırdın, sen öğrettin Oysa ki sen aşk nedir bilmezdin |
Sen Aşk Nedir Bilmezdin Sen aşk nedir bilmezdin Gülüp geçerdin sevgilere uzaktan Şimdi geniş bir bahçedir kalbin Sevgiden, güzellikten, aşktan Şimdi iri gözlerin arzu dolu Yakan, özleten bir şey ellerinin sıcaklığı Gitgide eksiliyor bakışlarında yüzün Geçen aşksız günlerin bıraktığı Bir çeşme var aramızda görüyor musun Tadılmamış hazlar serin sularda Şimdi bahçende açan bir gül geceler Şimdi gözlerin en güzel uykularda Boynun beyaz mı beyaz, çıldırtası, öldüresi Saçların daha parlak, daha bir kapkara Her akşam bir ay doğuyor kirpiklerinden Koşuyor ayakların şafaklardan şafaklara Artık aşk dolu söylediğin şarkılar Durmadan bir buğu yükseliyor sesinden En çılgın sevdalara çağırıyor dudakların Heder olmuş, uzun yıllar ötesinden İçkilerin tadı değişti artık Dünya, o köhne ve eski dünya değil Sımsıcak bir ekmeği paylaşıyoruz seninle Bu bir gerçek, hayal değil, rüya değil Şimdi ümitlerimiz halkaları bir zincirin Bir başka haz başlıyor biri bitti mi Bana aşkı sen tattırdın, sen öğrettin Oysa ki sen aşk nedir bilmezdin |
Sen Üzerinde Nice Şafakların Söktüğü Sen üzerinde nice şafakların söktüğü Sevgi denizlerime akan büyük nehir Sen biraz ışık, biraz tılsım, biraz büyü Sen yıllardır yazıp bitiremediğim şiir Durmadan bir gül açar ellerinde pembe Sen nefes alışı en bakır güzelliğin Gözlerin midir parıldayan gökyüzünde Bir güneş doğarcasına geceleyin Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri En karanlıklarda bile uzanır bir el Kendiliğinden açar sabaha perdeleri Sen varsan dallarda kuşlar memnun Tüm çiçeklerin rengi değişik, kokusu başka Öylesine gerçek ki var olduğun Çarpar güzelliğin kıyılarıma dalga dalga Tutsam ellerini içim ürperir hazdan Başım döner gözlerin gözlerime değse Kalan tek hatıradır gülüşün bir yazdan Sen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü Her zaman en guzel, her yerde eşsiz Sen yaprak, sen köpük, sen kuştüyü Sen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz |
Sen Üzerinde Nice Şafakların Söktüğü Sen üzerinde nice şafakların söktüğü Sevgi denizlerime akan büyük nehir Sen biraz ışık, biraz tılsım, biraz büyü Sen yıllardır yazıp bitiremediğim şiir Durmadan bir gül açar ellerinde pembe Sen nefes alışı en bakır güzelliğin Gözlerin midir parıldayan gökyüzünde Bir güneş doğarcasına geceleyin Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri En karanlıklarda bile uzanır bir el Kendiliğinden açar sabaha perdeleri Sen varsan dallarda kuşlar memnun Tüm çiçeklerin rengi değişik, kokusu başka Öylesine gerçek ki var olduğun Çarpar güzelliğin kıyılarıma dalga dalga Tutsam ellerini içim ürperir hazdan Başım döner gözlerin gözlerime değse Kalan tek hatıradır gülüşün bir yazdan Sen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü Her zaman en guzel, her yerde eşsiz Sen yaprak, sen köpük, sen kuştüyü Sen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz |
Senden Öncesi Yoktu Bütün bu sürekli arayışlar neden bilir misin Neden bu durup durup isyan etmeler Allaha Bu aldanmalar, yıkılmalar, bu sonsuz çalkanış Hep sana yaklaşmak için, biraz daha biraz daha Seni bulmak yılgın, yıkık gecelerden sonra Sana çıkmak merdivenlerden nefes nefes Belki ben yalnız senin güzelliğinde çirkinim Hiç solmasa güzelliğin, böyle hiç bitmese Yanmak var sana yaklaştıkça biliyorum Yok olmak var, kahrolmak var, kül olmak var Öyle bakma gözlerime bakma artık ölüyorum Yaşamanın ta kendisi oysa bu ölmek değil Gözlerim gözlerinden başkasını unuttu Sen yoksan o yokluktur, senden öncesi yoktu. |
Seni Arıyorum Şimdi bir an dönerek gerilere, hani Bir zamanlar beni ölesiye yaşatan Ellerimi bırakıp sevecen ellerini Çevremi sımsıcak bir sevgiyle kuşatan Seni arıyorum Bir deniz hıçkırıyor ta içimde, dinle Giderek yalçın kayalar, kumlar eriyor Şimdi başbaşayım bir kıyıda kendimle Ve bende var ettiğin o ben can veriyor Seni arıyorum Gülerdin bir zamanlar güneş batmazdı Baştanbaşa bir gül bahçesiydi ortalık Renkler ya mavi, ya penbe, ya beyazdı Oysa şimdi ne yana baksam karanlık Seni arıyorum Varsın ama yoksun. yanımdasın, değilsin Gözlerim boşuna deliyor geceleri Tek seni bir kez daha görebilmek için Daldırıp ellerimi benden içeri Seni arıyorum Ellerim içimde bir kan gölüne batıyor Bağırıyorum kimseler duymuyor sesimi Dişlerim hırsla dudaklarımı kanatıyor Ve senden uzakta verirken son nefesimi Seni arıyorum Bu son aldanışım, son yıkılışım olacak Gelsen de boş artık gelmesen de, ben yokum Yine de son bir ümit kırıntısıyla, bak O herşeyi yitirdiğim anda bulduğum |
Seninle Ölmek İstiyorum Dağbaşında bir avcı kulübesi Yerler dizboyu kar ocakta ateş Dışarda rüzgar Hadi gel önce sevişmeliyiz uzun uzun Yerdeki ayı postunun uzerine uzanmalıyız Bütün vücudunu santimetre karelere ayırıp Birer birer öpmeliyim Ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana Böylece ölmeliyiz aradan yıllar geçip Bizi buldukları zaman Etlerimiz çürümüş olsa da Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden Hadi gel Nefes almak hüner değil Seninle ölmek istiyorum… |
Sensiz Olmak nerde o denizim benim, lekesiz gökyüzüm? hani o içtikçe susuzluğumu arttıran çeşme? kim götürdü bakışlarımı, ne oldu gözlerime? hani benim ellerim, ayaklarım, saçlarım, yüzüm? bu ben değilim besbelli, bu bir başkası! gözlerim yabancı bakıyor gözlerime aynadan o kim? böyle durup durup beni aldatan? besbelli bir oyuna gelmişim açıkçası birini sevmişim besbelli, beni koyup gitmiş, ondan şimdi aradığım hep o, hep ben! o ikisi kırmış beni, yıkmış , incitmiş şimdi bilmediğim bir şarkı her yerde söylenen; sevinçten , mutluluktan , sevgiden uzak. ne acı! senin olmak , sende olmak , sensiz olmak! |
Sensizliğe Sone Sensizliğin ölüme benzediği o yerde Bir el uzanır çeker beni yaşamaktan O kalır dolu, hüzün dolu gecelerde Birer kan çanağı gözlerim ağlamaktan Gitgide yayılır damarlarıma yokluğun Bir hançer bilenir kalbimde soğuk, sivri Durup durup vurur başıma sarhoşluğun Üstüste içilen dopdolu kadehler gibi Artık ne yapsam boş, uykular gitti gelmez Vıcık vıcık bir gecedir elllerimde kalan Güneş doğmayı, karanlık bitmeyi bilmez Saplanır kalbime bir türlü geçmez zaman İçerim senden uzak günlerin getirdiği Yavaş yavaş öldüren bu zehir sensizliği. |
Serenad Senden başka kimse bilmesin istiyorum Gözlerimin nasıl aşka çağırdığını Bakışlarımın nasıl gel diye haykırdığını Gözlerimden, belli oluyor seni sevdiğim Ellerimin aradığı ellerindir geceler boyu Mümkün değil, bu sevgiyi bıçaklayamam ki Ne yapsam, dolmuşum artık, saklıyamam ki Ellerimden belli oluyor seni sevdiğim Nasıl bekliyorum özlemle, görüyor musun? El ayak çekilsin, sonsuz bir gece gel Tarama saçlarını, öylece gel Dudaklarımdan belli oluyor seni sevdiğim Başka yangınlara benzemez bu yangın, sönmez Bir şey var her yerimi tutuşturan yakan Bu sensizlikte sebil çeşmeler misali akan Gözyaşlarımdan belli oluyor seni sevdiğim Sevgilerin en ölmezini sana sakladım, gel Şimdi denizler en mavi, ormanlar en yeşil Seninle olayım da dünya umurumda değil Dinle; kalbimin vuruşundan belli oluyor seni sevdiğim |
Sessizce Ölmek Dogarken mi başladi benim son yolculugum Ondan mi öyle geçti o garip çocuklugum Masallarla düşlerle beni hep aldattilar Yaşadigim; en büyük yalandi biliyorum Boşlugu kucaklardim uzatsam ellerimi Düşsem diye beklerdi pusuda bir uçurum Kol gezerdi çevremde acilar ölüm gibi Ben ondan böyle kaldim, ondan karardi ruhum Yagmur mu yagmazdi ne, tarlalar mi çorakti Neden hiç yeşermedi serptigim onca tohum Şimdi ölen bir şey var içimde azar azar Ha söndü ha sönecek yillar önce yanan mum Susmayin biliyorum, ben bir yalan dünyada Gürültülü yaşadim, sessizce ölüyorum |
SEVDALAR BÖYLE BAŞLAR Önce dünyama sesin girdi özlemli, kısık Bir mutluluk muştusu gibi ta uzaklardan Çok sonrası öptüğüm o gül dudaklarından Önce sesindi cağıran beni gür ve aydınlık Önce küçük ellerin kondu avuçlarıma Yolunu şaşırmış bir kuş gibi, ürkek Alıştım herşeyine, her yerine giderek Saplandın iğnelerce parmak uçlarıma Önce bir akşamdı gelen seninle dopdolu İnanılmaz, doyulmaz, anlatılmaz, kanılmaz Bir akşamdı sevgiden, apaydınlık, bembeyaz Bir akşamdı, alev alev istekli, duygulu Herşey gerçekti, öylesine güzel, yalansız Ağladım sensiz geçen ve geçecek günlere Sende ölümsüzlüğün çağrısını duydum önce Sonra tutuşup, yandım ben, sevdalandım apansız. |
Sevenler İçin Perdeleri kapat, sevgime tanık istemem Işığı söndür, gel otur yanıma konuş Ergeç anlaşacağız başka çaremiz yok Sonra sevişeceğiz, bu düzen böyle kurulmuş İstersen yine hep hayır de, olmaz de, ne çıkar Her şey olacağına varıyor çaresiz Yaşamak zorundayız, sen de biliyorsun Öyleyse gel otur yanıma sevişmeliyiz Durmadan sevişmeliyiz aslında gece gündüz Daima istekli aç, doymak bilmez, vahşi çılgın Sabaha karşı koşu atları gibi yorgun argın Yine de usanmış değil, pişman değil, bıkkın değil Belki biraz sarhoş, biraz durgun, biraz uykulu Ama her zaman ateşli, sabırsız, her zaman dol |
Sevgi Çıkmazı O artık benim için bir ölüdür demişsin Seni bunca sevene acı bir sitem mi bu Ayrılıklar içinde taş mı kesildi kalbin Hiç unutmam dediğin günleri unuttun mu Bir ev hatırlıyorum sonra küçük bir oda Ve hazdan yeryüzünde kaybolmuş iki kişi Ellerini sürdüğün her şey güzel olmada İnan her gün yeniden yaşıyorum geçmişi Değil sevistiğimiz o eşsiz birkaç ayı Bir elmas parçasını ustaca işler gibi Bir bir düşünüyorum geçen her dakikayı Dilerim yeniden doğ gel de güneşler gibi Mahzun dudaklarımda aşkın ateşini yak Sevenler için değil yaşarken ölü olmak |
Sevi Şiiri Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... Ümit Yaşar Oğuzcan |
Sevmek Erimek tadılmamış hazların ortasında Sevgiden kanatlarla bir boşluğa yükselmek Yaşamak dolu dizgin ve her gün biraz ölmek Zevklerin sonsuzluğa açılan sofrasında Akar ta, içimize çeşmelerinden sükun Dopdolu göllerinde gezer beyaz bir kuğu Huzur; o sevilmeyen kaplerin unuttuğu En eski bir seraptır ellerinle sunduğun Büyük bir yangın gibi ateşin dudaklarda Duyarken özlemini en uzak bir yıldızın Sırrına eremeyiz nasıl yandığımızın Bir gün o ateş bizi alev alev sarar da. Ne kadar tutuşsak boş, hala yanmak isteriz Ellerindeki bir şey çeker bizi derine Bir büyü varmış gibi dalarız gözlerine Biliriz kanılmasın, yine kanmak isteriz Bir rüyadan silkinip görürüz tek gerçeği Çeker bizi o tutku eşiğinden ölümün Anlarız hayallerin bizi terkettiği gün Dünyada tek gerçek var, SENİ SEVMEK GERÇEĞİ Ümit Yaşar Oğuzcan |
Siyah Mermer İşleyenler Biz iki serseriyiz bu yeryüzünde Kibar konakları bizim harcımız değil, biliyorsun Ne güne duruyor balıkçı meyhaneleri, kötü evler Bizi karanlıklara götüren ayaklarımız değil, biliyorsun Biz oldum olası böyle sarhoş, böyle umursamaz Bu ilk saltanatımız değil, biliyorsun Yaşamak bir siyah mermerdir işlediğimiz İçimiz serseri bizim, adımız değil, biliyorsun Biz seninle açık saçık şarkılar severiz Duyduğun bu şarkı bizim şarkımız değil, biliyorsun Kim yaratmış onca güzel bu siyah mermerleri O tanrı bizim tanrımız değil, biliyorsun. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Son Liman Çekilmez kahrımı çektin yıllar boyu Benimle ağladın, benimle güldün Kuru ekmeğimdi Fakir yatağımdı Bitmez çilemdi benimle paylaştığın Nice günler dert ortağımdın benim Omuzlarına dayayıp yorgun başımı Az mı ağladım hıçkıra hıçkıra Az mı sildin seven ellerinle gözyaşımı Kimi gün dostum oldun en vefalı Koşarak geldim sana Teselliyi, umudu sende buldum Doyulmaz aşımdın akşamları Bardağımda su, soframda ekmektin Ve her sabah anasıydın çocuklarımın Kolların evimizin temeli Saçların süpürgesiydi Ben bu yere seninle vardım Bu iyiliğin, güzelliğin son çizgisine Kederleri sevinçleri seninle yaşadım Seninle baktım bu çirkin dünyaya uzaktan Sendin bütün fırtınalarda Sığındığım o tek liman Sonsuz karanlığımda tek ışıktın Sönmeyen ateşimdin karlı dağlarda Çölümde fışkıran bir pınardın serin Ne zaman yitirsem bütün umutlarımı Bana hayatın kapıların açardı ellerin Sevenim benim, ak saçlım, küçük meleğim Sen benim can yoldaşım olduğun kadar Kadınımsın, anamsın, bacımsın Ver öpeyim vefalı ellerini Sen benim şerefimsin , inancımsın Ümit Yaşar Oğuzcan |
Son Mektup Ölürsem şaşırma Ölebilirim Ölürsem ağlama Yine gelirim Ölürsem seslenme Uyuyacağım Ölürsem üzülme Yaşayacağım Ölürsem bekleme Geri dönemem Ölürsem ölme Sensiz edemem Ümit Yaşar Oğuzcan |
Söylence akdeniz gülüşlü bir çocuk, olsaydın ağzının kıyısında uçarılıklar biriktiren. yüzünde binbir haylazlıkla sevseydin beni, yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime. dokundukça portakal çiçekleri dökerdi, sevilmekten ürpertili dingin gövden ah çocuk ah kadın ah sevgili sözlerin aşkı anımsatsa da, gülüşünde onmaz acılar gizli. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Tanrı Bile Ağlar Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir Bir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi Nedir bu gürültüler derim, top patlamaları Nedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı İçimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne Bu hangi nehir ki uzayıp gider alabildiğine Nedir bu ümitsizlik dolu bu kahır dolu yaşlar Bu denizler altında kopup gelen fırtına Bu bir çağlayan gibi uğultulu yaşlar Oysa zamandır ilerleyen imkansızlıklar içinde Başlangıcı olmayan bir sondur yaklaştığım Bu ipince nehir nereye gidiyor bilen var mı Ağlatan ne beni O doyamadığım dakikalar mı Düşen aksi mi gözlerime o bal rengi gözlerin Ki içimde çalkantısıyla hıçkırır denizlerin Sorarım; bu ağlamak ne kadar, nereye kadar O zaman rüzgar durur, fırtına diner ansızın Kapanır yorgun gözlerim bir gece başlar Ve karanlık uykularla sürer ağlama saatleri Uyanınca bir ıslak şafaktır gördüğüm Bir büyük resimdir gökyüzü seyrederim Yine Özleminle yanıp tutuşur göz bebeklerim Duyarım vurgularını başımda çaresizliğin Ben ağlayacak adam değildim bir kadın için Beni perişan edecek ne vardı bu kadar Bir de "Erkekler ağlamaz" diyorsun Tanrılığından utanmasa Tanrı bile ağlar. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Tatlı!.. Dünyada en tatlı şey Kadın bir, meyva iki İkisi birbirine Öylesine benzer ki. . Kadın var, can eriği, Kah tatlı, kah buruk. Kadın var, üzüm gibi, Yenir olsa da koruk! Kadın var, vişne gibi, Reçel yap tabak tabak. Kadın var, karpuz gibi, Yandın çıkarsa kabak Kadın var, kestanedir, Kış mevsimine sakla, Kadın var, kavun gibi, Aman alırken kokla! Kadın var, incir gibi, Kuru yenir, yaş yenir. Kadın var, muz gibi, Soya soya yenilir. Kısaca her kadının Benzeri bir mevyadır. Ama nikah masasında Evet! diyen erkeğin Yediği hep ayvadır... Ümit Yaşar Oğuzcan |
Tesbih Sen giderken gözlerim dopdoluydu Ve yağan yağmurla caddeler ıslak Yokluğundan bir rüzgar esti hazin Teselliler döküldü yaprak yaprak Gökyüzünde bir bir söndü yıldızlar Bir karanlık geldi gittiğin yerden Ümitlerim vardı tesbih misali Sen giderken dağılıverdiler birden. Ümit Yaşar Oğuzcan |
To Be Or Not To Be Bütün mesele İçmek ya da içmemek değil İçince küçülmemek Küçülünce içmemek Ümit Yaşar Oğuzcan |
Toprak Olmaz Bende Tenden Başkası Toprak olmaz bende tenden başkası Seni bunca sevmez benden başkası Ölürsem sen ağlama arkamdan, yeter Gelmesin kabrime senden başkası. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Tükeniş ne bu tükenmişliğimiz daha dün yenilmemişken bu bezginliğimiz, eski çağlardan arta kalmış o köhne zaman şimdi yitirdiğimiz mi nerede o sabırlı ellerle gökyüzüne işlediğimiz nakış karanlığımız sönmüşlüğümüzden mi nedendir bizi mıhlayan bu duvarlara hangi söz hangi bakış yorgun bir el açar şarkısızlığımıza perdeleri sallanır yalnızlığında rüzgarın bir ince kamış şimdi o adam var yaşamış çokçasına saçları, sakalları bütün kılları uzamış beklediği ne iyilik ne merhamet tanrıdan perde iniyor artık, bir kıyamet bir alkış. Ümit Yaşar Oğuzcan |
| Türkiye`de Saat: 20:09 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2