![]() |
Umutların Bittiği Yerde Bir düş gibi başladı her şey, o sonsuz Ve el değmemiş güzelliğinde aşkın Uzaklarda arayıp da bulduğumuz Belki de bizdik, sessiz ve dalgın Her yer yeşile kesmişti yaprak yaprak Büyülü sessizliğinde ormanların Elele, dağlar ve denizler aşarak Bir yere vardık, mutluluğa en yakın Öyle yükseldik, göğe değdi başımız Tüm mesafelerini aştık dünyanın Öylesine hür ve öyle yapayalnız Ve sonra bir yere geldik ki ıpıssız Çaresizlik bir tek hançer gibi yalın Saplandı bağrına bütün umutların Ümit Yaşar Oğuzcan ______________________ |
Unutamamak Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık Gelir, en can alacak yerimden vurur Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur? Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı? Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur? Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur. Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur? Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır Bilmesen de anlamaya çalış biraz, ne olur. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Unutamıyorum Unut demek kolay gel bana sor bir de Unutamıyorum işte unutamıyorum Bir şey var şuramda beni kahreden Şuramda tam yüreğimin üstünde Çakılı duran bir şey var Elimde değil söküp atamıyorum Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere Kimi görsem biraz sana benziyor Seni hatırlatıyor şu bulut şu gökyüzü Şu kayaları döven deniz Şu hüzünlü melodi şu napoliten şarkı Bir zamanlar beraber dinlediğimiz Boyuna seni düşünüyorum durmadan usanmadan Şimdi diyorum o ne yapıyor acaba O güzelim gözleri kime bakıyor O canım elleri nerde Oysa günler o günler değil Akşamlar o akşamlar değil Ve kalan şimdi sadece özlemin gecelerde Durup durup seni büyütüyorum içimde Seninle acılar büyütüyorum Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz Kirli sular yürüyor iliklerime Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun Bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem Bir gün olsun bir dakika olsun Unut demek kolay, gel bana sor bir de Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum Dilimin ucunda sen; başımın içinde sen Kader misin, ecel misin nesin sen Unutamıyorum işte unutamıyorum Ümit Yaşar Oğuzcan |
Unutma Ki Sen uykusuzluk nedir bilir misin Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı Gözlerini tavana dikip Düşündüğün oldu mu bütün gece Ve bütün bir gün Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç Gelmeyince Seni aramayınca Ölesiye ağladın mı Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların Ona ait ne varsa Bir bir hatırladın mı Sen günden güne erimeyi bilir misin Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi Bir teselli aramayı Issız parklarda, tenha sokaklarda Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda Deli divane yollara düşüp Yaşlanmış bir köpek gibi Eskimiş bir gömlek gibi Atılmışlığını hissettiğin oldu mu Sevmekten Günler geceler boyunca yürümekten Elin ayağın yoruldu mu Sen yalnızlığın acısını bilir misin Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı Bütün gururunu çiğneyip Sevdiğinin geçtiği yollarda Bastığı toprakları eğilip öptün mü Sen çaresizlik nedir bilir misin Sen yokluk nedir gördün mü Yanan başını Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden Sen her gün bin defa öldün mü Böyleyim diye ayıplama beni Bir gün kendimi Sonsuzluğun koynuna bırakırsam Yaralı ve yenik bir asker gibi Darılma Unutma ki Her seven isimsiz bir kahramandır Unutma ki İnsan; sevebildiği kadar insandır. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Unutulmayanlar Biliyorum, unutamayacaksın! Ağır ağır geçecek mevsimler, Bir bir ağaracak saçının telleri Solacak albümde eski resimler. Beni hatırladıkça için ürperecek, Boşanan gözyaşlarını tutamıyacaksın. Boşuna zorlama kendini, sevdiğim; Biliyorum, unutamayacaksın. Ve biliyorsun, ben de unutamayacağım, Eskimeyecek içimde sana ait ne varsa Şöhretmiş, servetmiş herşey geçiyor, inan Dostluklar ve sevgiler kalıyor, kalırsa. Sen benim gökyüzümdün, denizim, toprağımdın, Şimdi bir hatıra olamazsın belirsiz, uzak Biliyorsun bazı şeyler vardır elimizde olmayan İşte öyle imkansız birşey seni unutmak. Zannetme ki herşey bitti sevdiğim; Bir gün yeşerecek şu sararmış yapraklar. Ve bundan sonra kim severse dünyada; Seni ve beni hatırlayacaklar Ümit Yaşar Oğuzcan |
Uzuyor Yıllar Gibi Dakikalar Sen Yoksan Uzuyor yıllar gibi dakikalar sen yoksan Teselliler, ümitler neye yarar sen yoksan Alev alev yanarken bilsen nasıl her gece Bin defa ölüyorum fecre kadar sen yoksan Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ya Sensizlik Ölmekse Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir Akşam karanlığında herkes gider o gelir En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yabancı Hangi cennetten geldim bu cehenneme Ki her yokluk bendedir, her acı benim Baltalar kıyasıya inmiş gövdeme Bak! Şu devrilen hayat ağacı benim Bir gün beni de unut her yalan gibi Adımı sokaklara tükür kan gibi Oysa ki yaşadıkça bir çıban gibi İçinde sızlayacak o sancı benim Terkedilmiş eski bir şehircesine Sensiz yaşıyor o can verircesine Tutuşmuş özleminle erircesine Bir zaman sevdiğin bu yabancı benim Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yağmurcu bir yağmur mevsimi sevişmeliyiz seninle o kapkara o deliniş gökkubbenin altında çılgınlar gibi ıslak çimenlerin üstünde boyluboyunca yağmur altında saatlerce günlerce hep benim olmalısın böyle serin, böyle soğuk baksana çıplak atlar üşüyor mu ne boyunlarında atkı ne üstlerinde yağmurluk bir yaz elbisesi giy öyle gel benimle yağmur altına ayakların çamurlu elbise tenine yapışmış olsun hep böyle kadın hep böyle istekli ve gözyaşların yağmura ıslanmış olsun. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yalnız Kadın Kimbilir yalnızlığı kadınlar kadar Karlı dağların en yüksek tepeleri mi Terkedilmiş şehirlerin caddeleri mi Gökyüzünün yıldızsız geceleri mi Kadınlar bir ömür boyunca yalnız Ta dünya kurulduğundan beri Yalnızlık ışığını yakar her gece Sonsuz karanlığımızda elleri Nasıl yağmur yağarsa yalnızlığına şehrin Öyle mahzun ve yalnız kadınlar tanıdım Denizler ortasında geniş ve derin Bir dünyü gördüm kadınların gözlerinde kapkara Yalnızlık ne imiş anladım Acıdım kadınlara Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yanan Gül Ne kadar saklasan özlediğin belli Söndüremezsin içindeki yangını Başlamışsa zamanların en güzeli Artık susturamazsın dudaklarını Anlatır özlemini bana derinden Yanan alnınla, terleyen avuçların Alevler taşarken gözbebeklerinden Yakar değdiği yeri parmak uçların Çok geç bu sevdadan dönebilmek için Bak! Şimdi seninle dopdolu aynalar Bu özlemli halinle daha güzelsin Benim de saçımdan tırnağıma kadar Tutuşan, yanan bir şey var her yerimde Sen şimdi alevden bir gülsün ellerimde. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yarınlara Açılan Pencere Nerden geldik, nerdeyiz biliyor musun Yüzyıllar öncesi mi seviştik seninle İlk tanıştığımızdan bu yana çağlar mı geçti Nasıl şimdi bir yerlere gidiyoruz elele Anımsıyorum gözlerini, Babilde belki Belkısın dillere destan asma bahçelerinde Belki de yitik bir Ege Uygarlığının O Akdeniz mavisi sonsuz gecelerinde Sen! En yakın olan bana, kanım gibi Beni her gün bir kez daha doğuran kadınım Gül behçem, ormanım, suyum, toprağım, göğüm Sen! Dünya kurulalı beri aradığım Yeni doğmuş bir çocuk kadar tenhayım seninle Enginlerde kanat çırpan bir martı gibi hürüm Durmadan bir ağaç büyüyor sevgimizden Ta sonsuzlara dek uzuyor ömrüm Seninle çağlar yaşadık biz, dünde değil Zamanın ölümsüzlükle birleştiği yerdeyiz Su gibi avuçlarımızdan akıp gidiyor günler Doruklarında kar eksilmeyen tepelerdeyiz Seni andıkça bir ışık vuruyor yüzüme Yosunların yeşilinden, dalgaların köpüğünden Denizler çekiliyor, dağlar eğiliyor ve yollar Kısalıyor, yaşadığımız aşkın büyüklüğünden Bu coşkun umutlar boşuna değil sevdiğim Boşuna değil solan yaprakların bir bir yeşermesi Bak! Bütün aydınlığıyla duruyor karşımızda Bu günün yarınlara açılan penceresi. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yaşanmamış Hatıralar I Yaşanmamış hatıralar bilirim Büyülü sonbahar akşamlarında Bulutlar üstünde su kenarında Yalnız hayal edilen hatıralar İşte; en ürpertici nağmelerle Bizim şarkımızı söyliyen rüzgar Sen dudağında gülümsemelerle Ben gözyaşlarımla, bu alemdeyim Fakat yine bizbize, başbaşayız Duymasan düşünmesen de; unutma Bir daha bu anı yaşayamayız. II Görülmemiş manzaralar bilirim Karda, kışta, belki de ilkbaharda Hür denizlerde, kuytu ormanlarda Sadece hissedilen manzaralar Bak. Dinle, neler anlatıyor yağmur Üşüyorum üşüyorum beni sar Karanlık başladı, gitme ne olur İnan değişen manzaralar değil Kilometreler ayıramadı bizi Fakat bir gün gelir de birleştirir Beyaz bir güvercin kanadı bizi III Söylenilmemiş mısralar bilirim Hüzün dolu yağmurlu gecelerde Alev çalgıların sustuğu yerde Yalnız, yalnız düşünülen mısralar Bilinen şeyler huzur içinde Bilmenin bilinmez bir korkusu var Bak bütün rüyalarım nur içinde Çünkü, bugün havasını kokladığın Denizaşırı bir diyar bilirim Ve o diyarda seninle beraber Yaşanmamış hatıralar bilirim Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yaşayan Ölü Bir ölü gelecek evine yarın Gözlerinde yarım kalmış arzular Dalıp hayaline hatıraların Duracak kapında sabaha kadar Duyunca kapının çalındığını Korkulu gözlerle dışarı bakma Bütün odaların yak ışığını Bir benim kaldığım odayı yakma. Siyahlar giyin de pencereye çık Aç kapıyı korkma yabancı değil Bir ölü ki yaşıyor, gözleri açık Ölüm seni sevmekten acı değil Aradı bu ölü hayatı sende Öldü artık, sevsen de sevmesen de Ümit Yaşar Oğuzca |
YIKILIŞ Günahım, vebalimdin Kızımdın kimi zaman Kız kardeşim Yada sevgilimdin Hiç bir şeyim değildin Belki de her şeyimdin Çirkinimdin, Güzelimdin Sevgide iki gözüm Dostlukta iki gözüm Dostlukta sağ elimdin Dilim dilimdin Öpüşürken Yüreğime serilmiş Nakışlı bir kilimdin Deli olurdum Bir gün görmesem Hasretimdin, Hayalimdin Bir başkaydı Kavuşmalarımız O zamanlar çılgındım Delindim Şimdi bakıyorum da Geldiğimiz yere Soruyorum Sahi sen kimdin? Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ümit Evet de Bütün marifetlerimi göstereyim sana Gör, bir kilo rakı nasıl içilirmiş Nasıl şiir yazılırmış aç karnına Nasıl yaşanırmış Nasıl sevişilirmiş Öğren Sana bin yıl yaşatayım bir günde Önce evet de ümitleneyim İstersen sonra hayır de. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ümitsiz Aşklar İçin Ben ümitsiz aşklar için yaratılmışım Ayrılıklar için, sonsuz kederler için Ne zaman ta derinden sevsem bir kadını Ezilmeli yeni açmış gülleri kalbimin En güçlü zehir olmalı aşk dediğin Alkol gibi damarlarıma yürümeli Sarmalı her yanımı gece olunca İçimde bir çıbancasına büyümeli İnsan sevince her gün bir kez ölmeli Her gün bir başka yerine saplanmalı o kurşun Yollara düşmeli, perişan deli divane Erimeli potasında o garip var oluşun Artık uzakbir anıdır huzur ve sükun O büyük yangın başlamışsa yürekte Bir gün gelir de bu çaresizliğin Aranır bütün tesellisi ölmekte O yerde sevilmek de yalan sevmekte Nereye baksan dizboyu karanlık Boşuna bir ışık arama göklerde Her şeyinle aşkın içindesin artık Böyle gitgide derinlere çeker o bataklık Orada ölümsüz olur nice kara sevdalı Sevmek, hiç sevilmeden; korkunç güzel Aşk dediğin karşılıksız olmalı Ümit Yaşar Oğuzcan |
İmkansız Şeyler İmkansız olan şeyler vardır bilirsin Yaşlanmamak gibi, ölmemek gibi Ve seni sevmemek cigan gözlüm Mümkün değil ki Çıkarıp atamam içimden Neyleyim yer etmişin bir kere Ne zaman elime bir kağıt alsam Siner güzelliğin kelimelere Yumsam gözlerimi seni seyrederim Devamlı bir musiki kulaklarımda sesin Mevsimler seninle başlar, seninle biter Yıl oniki ay benimlesin Ne zaman bir gemi görsem limanda Alıp başımı seninle gitmek isterim Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler Anlasana; seni arıyor ellerim İmkansız düşünmemek gecelerce seni Ve sevmemek ömür boyunca, bir gün değil *Başka çaremiz yok, beni unut* demiştin Mümkün değil cigan gözlüm, mümkün değil. Ümit Yaşar Oğuzcan |
İnandık Geleceğine, Yaşadıksa Sen yoktun bir zaman var olan kötülerdi Azgın otlardı naçar toprağımda büyüyen Tutup ellerimden beni karanlıklara sürükleyen En kirli güzelliklerinde yaşayan ölülerdi Ben doluydum, çaresizdim, ağlardim onlar gülerdi Sen yoktun, bir zaman var olan kötülerdi Yaşamak pis bir dumandı evlerde, odalarda Atılmış bir sigaraydı yorgun ciğerlerimiz Ne aydınlık sabahlarımız ne de akşam üzerlerimiz Nice zamanlar geçerdi o köhne masalarda Kimbilir hangi umutlardı unuttuğumuz kenarda Yaşamak pis bir dumandı evlerde, odalarda Öyle yalnızdık anlatılmaz, huzursuz, tesellisiz Durmadan aldatırdı bizi ilk aldanmışlığımız O büyük gürültüde eriyip giderdi çığlığımız Günler geçerdi böylece umutsuz sevgisiz Güneşler doğardı ve batardı belli belirsiz Öyle yalnızdık anlatılmaz, huzursuz, tesellisiz Ümit Yaşar Oğuzcan |
İnsan Bir Kere Ölür Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde Bir yaprak kımıldıyor hafiften Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı Kükremeye hazırlanışı denizin Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı Bu bir yerde erimek Apansız yok olmak belki de Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu Beni unuttuğun bir uzak çizgide Tuvale sürdüğüm boya değil artık Kırmızı kan rengidir gözlerimin En karadan daha kara yok Oysa en beyazdın sen gecelerimde O bana en yakın renkti tüy gibi Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara Kokun bir tuhaftı çocuksu Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın Gecenin en koyulaştığı o yerde Düşerdi ellerime darmadağın. Öten bir ishak kuşudur şimdi Haber getirir ölümlerden, dinle Yaşamak bir manga asker karşımda Ateş etmeyin diyorum Bir diyeceğim var Gözlerimi bağlamayın Son defa görmek istiyorum insanı Göğü, güneşi, denizleri Ve bu son ölümün olsun diyorum Bir daha öldürmeyin beni. Kibritim ıslak Sigaram yanmıyor Ne olur bir ateş verin Bu ilk aldanışım değil Bu ilk sönüşü değil umutlarımın Ben bu denizin son kıyısıyım. Bir cam kırıldı uzakta Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı Bütün şiirlerim anlamsız şimdi Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz Hiç bir şey artık avutamaz beni Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil Son şair de kırdı son kalemini İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi Sevilmek mi O son artığı en ilkel çağların Bir mağara duvarındaki en eski resim Ya sevmek Hiç sönmeden bir ömür boyu O en güzel huy benimsediğim Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta O en insancıl gerçeğim benim Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim Çağlar boyu Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün Bir saklayan vardı beni Bir tutan vardı Sana yaklaşamazdım Anlayamadığım korkular vardı içimde Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben Bir kıvılcım sönerken Bir yanardağ patlardı içimde. Ko şimdi ben yalnız öleyim Vur ellerimi ekmeğimi al Tiksinir beni kim görse sensiz Utanır yalnızlığım bana baktıkça Aynalar mı Hani nerdeler Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli Adım mı neydi Besbelli unutmuşum Hadi vur Hadi öldür Kurtar beni ezilmekten çürümekten Hadi gel, açtım kollarımı Bir zaman Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten Sen büyüyen bir sessizliktin içimde Beni ben eden en duru ırmaktın En güzeliydin mozaiklerin Seninle maviydi gökyüzüm Çiçeklerim sende yeşerirdi Sen bambaşka bir evren yaratırdın Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan Ben bir tohumum Al beni toprağa ek yeniden Neredesin hani ne oldun Antik bir kadın başı mıydın Yoksa bir deniz miydin eskiden Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da Yoksa o muydun sen Hadi, anlat bana neydin Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen Öyküme girmeseydin İnsan bir kere ölür Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki Paramparça olmuş sevgilerdir Her aldanış Yeni bir aldanışa hazırlar bizi Zamanla renkler değişir Donuklaşır anılar Silinir üstümüzden Güzel olan ne varsa Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu İnsan yaşarsa. Ve bir gün insan da ölür Çimen gibi yaprak gibi Sarsılır yeryüzü yerinden Devrilen koca bir ağaçtır sanki Durur atışları yorgun kalbimizin El, ayak kesilir Göz ölür, dudak ölür, kan ölür Susar ta içimizde Yıllardır çalan çalgı Bütün teller ses vermez olur Acılar diner Ve bir gün biter bu çirkin oyun Perde iner... Ümit Yaşar Oğuzcan |
İnsanoğlu - I - Ne tuhaftır şu insanlar kimi zincirler içinde hür Kimi esir olmaktan bahtiyar Kimi de benim gibi bin bir şeyi düşünür Ne tuhaftır şu insanlar Kimini yel alır, su götürür Kiminin çilesi sürer mezara kadar Kimi de gününü gün etmeyi düşünür - II - İnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer Anlaşılamadı gitti mısralarım Çünkü; insanlar benim halime güler Bense onlar için ağlarım İnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer Birimiz gülsek, ağlıyor onumuz Bizden kara değilmi geceler Bari karınlık olmasaydı sonumuz - III - Nice insanlar gördüm ki ben Dudaklarında en ateşli türküler Barış içinde yaşamayı bilmeden Bir savaş meydanında öldüler Nice insanlar gördüm ki ben Dudaklarında en bayağı şarkılar Ve gözlerinde ihtiras ışığı eksilmeden Birer ilah gibi yaşadılar - IV - Yarabbi, adaletin bu mu Kuş uçar, yılan sürünür Düşünmek istemem fani olduğumu Verdiğin nimetlere şükür Yarabbi, adaletin bu mu Yaşayan yaşar, ölen toprağa gömülür Ve hayat sadece bir arzu mu Bizi korkutan ölüm müdür? - V - Söyleyin ey çizgiden hayaletler Artık ihtiyar olduğumuz gerçek mi? Kaybolan o gamsız saatler Hiç geri gelmeyecek mi? Söyleyin ey çizgiden hayaletler İn misiniz, cin misiniz Ya siz, ey eşsiz faziletler Fazilet olduğunuza emin misiniz? Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yokluğun Her Dakika Ölum Demek Gitme Kal Yokluğun her dakika ölüm demek gitme kal Hasretim daha yüz yıl dinmeyecek gitme kal Yetişir senden uzak yıllardır kahrolduğum Ayrılma hiç yanımdan mahşere dek gitme kal Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yokluğunda İçimin Karanlığı Eksilmez Yokluğunda içimin karanlığı eksilmez Dakikalar uzar da gece bitmek bilmez Sadece uzaklarda yanıp söner o ışık Kutup yıldızı gibi görülür, erişilmez. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yorgun Savaşçının Şiiri İnsan bir açmaza düşmeye görsün Başlamasın bir çöküntü yürekte Ölümdür o yerde düşündüğün Sevilmek de boştur artık sevmek de Gün ortası karanlık diz boyudur Acıdır hep geçmişten ne kalmışsa Yaşamak! O yanıtsız bir sorudur Huzur bitmiş, hayaller dağılmışsa Nefes almak yitirir anlamını Boğazına dizilirken lokmalar Bir çaresizlik sarar dört yanını Sesler uzaklaşır, söner lambalar İsyanın yüreğine sığmaz olur Hep kader gelmişse sevinç yerine Ölümün kara gölgesini bulur Şimdi bakanlar yorgun gözlerine Bir bozgun başlamıştır ki amansız Düşmüştür kalelerin birer birer Bak! Savaşçıların yatıyor cansız Onlar ki hep sevdiler, hep verdiler Yitirdin neyin varsa, anla artık Tek başına kalan sensin ortada Düşlerin toz duman, umutlar kırık Dün anlamsız, yarınlar paramparça Yapayalnızsın koca bir evrende Uzakta, taparcasına sevdiğin Gelmiyecek, ne kadar gel desen de Ondan böyle bir yangın yeri için Ondan böyle yıkılan bir dünyanın Altında bak tek başına kalmışsın Uzağında özlediğin bir anın Çökmüşsün, devrilmişsin, yıkılmışsın Sarmış kollarını boynuna ölüm Ne yapsan boş, kurtulamazsın artık De ki:-- Hep yalanmış, bitiyor öyküm-- Bak! Can kuşun havalarda çığlık çığlık... Ümit Yaşar Oğuzcan |
İstanbul Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul. Ümit Yaşar Oğuzcan |
İstanbul Işık Işık istanbul rüzgar rüzgar sevdiğim kah bir lodos, denizlerden esen ılık mı ılık kah ustura gibi deli bir poyraz bırak saçlarını rüzgarlarına istanbulun bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz istanbul bulut bulut sevdiğim kimi beyaz mı beyaz ince, tül gibi kimi katran misali kara bulutları da insanlarına benzer istanbulun inanma sevdiğim, inanma bulutlara istanbul yağmur yağmur sevdiğim kah ince ince kah bardaktan boşanırcasına hele bir yağmur yağmaya görsün ölürcesine yaşanır bu şehirde sevdiğim ve yaşanırcasına ölünür istanbul deniz deniz sevdiğim bir çakır mavi bir camgöbeği tuzlu su üstünde irili ufaklı tekneler kayıklar, yelkenliler, mavnalar kalleştir denizleri istanbulun sevdiğim istanbul kadar istanbul kadeh kadeh sevdiğim içtikçe içesi gelir insanın sarhoşluğu tutuşup yanmaya benzer ve bir gölgedir yalnızlık meyhanelerinde seninle dolaşır, seninle gezer Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yıkık Bugün yıkığım biliyor musun? Ezginim, çaresizim, umutsuzum Sancılıyım bırakma beni, insanlar kötü Bırakma beni korkuyorum. Bir deli otlar büyüyor içimde Sancılıyım, yorgunum, kederliyim Bu halini sevdim gitme kal Çamurlar çirkefler içindeyim Bir dayak yemiş adamım şimdi Bezginim, kararsızım, yılgınım Al götür beni o kayıp gecelere Yeter ikimize yalnızlığım Ümit Yaşar Oğuzcan |
Yüz Yıla Mahkum sende karlı dağların serinliği sende mayıs rüzgarlarının ılıklığı var sen denizlerimde bir büyük dalgasın ben senin sonsuzluğunda bir kum tanesi sen bir tanyerisin renkli camlar gibi ben her sabah senin şafaklarında uyanıyorum seni kimseler bilmeyecek benden başka kimseler bilemeyecek seni sevdiğimi ona yanıyorum hiç bir şey beni kurtaramaz artık jüri karar verdi suçluyum işte ellerime kelepçe vurdular alıp götürüyorlar beni güneşe ve gökyüzüne son defa bakıyorum zaman bir ateş oluyor yüreğime düşen kendimi kadere ve sana bırakıyorum yüz yıl sana mahkumum ben Ümit Yaşar Oğuzcan |
İşte Ben Ben alışılmamış bir insanım biliyorum Bir karanlıktır ben de pırıl pırıl zamanlar Mağrur kalbim her yerde asi ve yalnız Neyleyim umduğum gibi çıkmadı insanlar. Herkes bir şey aldı götürdü benden Dağıttım kaç yıl sevgilerimi cömertcesine Gözlerim bir vefa arar, arar da bulamaz Nicedir hasret kulaklarım bir dost sesine Bilirim, çoğu gün hüzünlüdür bakışlarım İçimde biri ağlar güldüğüm zaman bile Gömerken kalbime bütün arzularımı Yanarım yaşanmamış anıların özlemiyle Sevdiğim mahzun şarkılardır, hüzünlü resimler Garip akşamlarda yaşadığımı anlarım Çevremde kim varsa konuşur durmadan Ben hep bir heykel asaletiyle susarım. Gecenin bir yerinde teselliler biter de Dağıtır saçlarımı onun güzel elleri Kokusu rengi kalır ellerinin gecelerde Doğan gün uzaklardan getirir sevdiğimi Ümit Yaşar Oğuzcan |
Zaman İçinde Bak! İşte gizleri yaşamın, işte mutluluk Gülümsüyor bir kapı aralığından Ellerimizi uzatsak tutabiliriz belki Şimdi ya da hiç bir zaman Unuttuğum bir şarkı mı? neydi o Çok eskilerde düşmezdi ağzımdan Birlikte yine söyleyebiliriz belki Şimdi ya da hiç bir zaman Gülen bir çocuk vardı yıllarca önce Düşleriyle bulutlar üstünde yaşayan Belki bir kez daha yaşarız o günleri Şimdi ya da hiç bir zaman Nasıl da yandı bir anda. Görüyor musun? Dev ağaçlarıyla o içimizdeki orman Yanmamış bir yer buluruz belki, ararsak Şimdi ya da hiç bir zaman Kişi sımsıkı sarılıyor bulduklarına Umutların bir rüzgarla savrulduğu an Yine de bir şeyler kurtarabiliriz belki Şimdi ya da hiç bir zaman Her şey bize biz kadar yabancı artık Giderek yitiyor zaman içinde insan Oysa ki, çağları aşabiliriz birlikte, gel Şimdi ya da hiç bir zaman Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ölüm Gelmişse Bitmişse Kızıllığını avuç avuç içtiğimiz şafaklar Öğleler, ikindiler çoktan geçmişse Bir akşamüstü garipliği Sarmışsa her yeri Güneş devrilmiş Renkler solmuş Sesler kesilmişse Son kuşlar da geçip gitmişlerse ufuktan Ve çiçekler Bükmüşse boyunlarını dalgın dalgın Bil ki ölüm saati gelmiştir Senden uzak, kendimden uzak Tüm umutlardan ve her şeyden uzak Ben ölmüşümdür uzaklarda bir yerde Gövdesini kurtların oyduğu Bir ağaç gibi devrilmişimdir O anı sen bileceksin herkesten önce Herkesten iyi sen anlıyacaksın Çaresizliğini, yıkılmışlığını Sevdiğin adamın Ve seni nasıl sevdiğini Duyacaksın derinden derine Belli belirsiz Bir gölge düşecek gözlerine Fakat ağlamıyacaksın, ağlamıyacaksın Sen tek gelinim, sen tek kadınım Sen güzelim, nazlım, bebeğim Kadersizim sen Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim Varlığım, nedenim, alınyazım benim Elbette ağlamıyacaksın Çünkü sonsuzluklar Sonsuz sevenler içindir Çünkü ölüm Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ölümdü O Ölümdü o, beni aldatmayın Soğuk nefesiydi yüzümde duyduğum Öyle sessizce öldüm ki defalarca Hiç bir zaman anlaşılmadı yokluğum Hayatın omuzunda bir yük olduğu Nice yalnız geceler, nice akşamlar Tanrı biliyor ya kaç kere öldüğümü İnandım ölüme, aşka inandığım kadar Satır satır yaşadım yazdıklarımı Ne saadetin ne güzel günün şairiyim Kimse acımasın bana, istemem Ben aşkın ve ölümün şairiyim. Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ölüme Çağrı Seninle ölmek istiyorum; seni sevdiğim için, sana inandığım için senden ötede yalnız ölüm olduğu için... Seninle ölmek istiyorum; birlikte ölümsüzlüğe erelim diye, karanlıkları birlikte aydınlatalım diye, birlikte varolalım diye... Seninle ölmek istiyorum; çünkü seninle yaşamıyoruz. Çünkü mayamız ayrılıktandır, çünkü ölümle bir bütün olacağız. Seninle ölmek istiyorum; benimle kadere meydan okuyabilecek misin? Hiçe sayabilecek misin benimle insanları, yaşamayı, Tanrıyı? Benimle gelecek misin? Aşk seninle başladı. Erdemlerim mutluluklarım senden geliyor. Her şey seninle güzel ölüm bile. Biz tüm inanmışlarız seninle, gerçek sevenleriz, biz bu dünyaya yabancıyız, bu dünya bize yabancı... yaşamak mı dedin? Sürünmeye değer mi? Tanrı mı dedin? Ölüm de onun eseri değil mi? Kalanlar mı dedin? Unuturlar... Bu katran geceler nasıl olsa bitmeyecek. Ne yapsak insanları tüketemeyiz yeryüzünden, nereye gitsek çaresizlik bizimle beraber güz aylarında rüzgarın savurduğu iki yaprak gibi, ayrı bahçelerden koparılıp aynı vazoya konmuş iki gül gibi, birbirine karışan iki deniz gibi seninle ölmek istiyorum... Ümit Yaşar Oğuzcan |
Ölüme Gazel Ne kötü bir dünya bu; sevgisiz, acımasız Yaşarken dolu dizgin, ölüvermek apansız Sen, en güzel yerinde olsan bile yaşamın Alırlar, götürürler bir yerlere zamansız Bütün o sevdiklerin, dostların, yakınların Koyup giderler seni orada yapayalnız Çalkalanır gidersin kapkara bir boşlukta Ne sevinç, ne de keder; artık her şey anlamsız Hakkın yok üşümeye, ağlamaya, gülmeye Unutma! ölüsün sen, boş bir kalıpsın cansız Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya Gördüğün gibi işte; bir ölüm var yalansız. Ümit Yaşar Oğuzcan |
ÖTESİ YOK Aşk için yeryüzünde uzaktan ötesi yok En uzun gecelere şafaktan ötesi yok Yaklaşanlar tanrıya o gerçek aşıkladır Nehirlerce denize varmaktan ötesi yok Taş bir duvardır her gün dikilen karşımıza En ulu ağaçlara yapraktan ötesi yok Elverir bunca keder, yeter bunca ayrılık Tutuşmuş bir dal için ocaktan ötesi yok Ne çıkar bu son ateş isterse hiç sönmesin Yanan için çöllerde sıcaktan ötesi yok Elbette ömür biter, can gider ey sevgili Aşkı sende bulana topraktan ötesi yok Ümit Yaşar Oğuzcan |
Şiiristan Bir yer var orada ikimiz için Orada, bildiğin gibi şiiristanda Evler Yunus'un evleri Yollar Emrah'ın yolları ve Hayyam'dan birer rubai gemiler limanda Deniz bildiğin gibi Orhan Veli'den kalma Mevsimse Yahya Kemal'in sonbaharı Nedim'dir seyreylediğin bir elde mey, bir elde gül Çeşmeler Karacaoğlan'ın Dağlar Küroğlu'nun dağları Tarancı'nın kuşları havada dönen Kadınlar Haşim'in kadınları görüyor musun? Yeter bir nabız gibi vurduğun bende Bana bir şiir ver güzelliğinden Bütün şiirler senin olsun Şiiristan sultanı, devletlü gönlüm emreylesin yeter ki Güzelliğinden nice ülkeler kurulur Yoksan gece ve ölüm Varsan el sürdüğün herşey şiir Ayak bastığın her yer şiiristan olur. Ümit Yaşar Oğuzcan |
teşekkürler |
| Türkiye`de Saat: 12:28 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2