|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
07-02-2007, 14:52 | #141 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| (Meþarun ileyh) vüzera ve meþireler ile ve kazasker ve Ýstanbul payelilerine ve bala vavlý ve ferik rütbelerini haeiz olanlara (mümi ileyh) onlarýn derununda bulunanlara (merkum) ehada yazýlýr. Kadýnlardan sahibe-i þeref ve itibar olan Hanýmefendilere (meþarun ileyha) ve onlarýn derununda bulunanlara (mumi’l-liha) ve ehada (mezbure) yazýlýr. Mezkur, merkum, mezbur, bunlara yalnýz zat hakkýnda müstamel olmayýp eþya için dahi müstameldir. Meþkur -hane- meblað-ý mezbur- Eþya-yý merkume gibi. Bunlarýn mezkur ve müennesinde ve müfred tesniye ve ceminde mutabakat aranýr. No.: 28 Sayfa 63 Mektup ve tezkire numunelerinden 1- Devamından kalben emin ve mutmain olduğum tevcihat-ı üftanelerinin asar-ı aleniyesinden olarak ara sıra almakda olduğum keremname-i ruhnüvazanelerine bir müddetten beri nail olmamaktayım beynimizde .............. olan rabıta-i kuvviye-i muhabbetin avarız-ı adiye ile halledar olmayacağını bildiğim cihetle iltifatnamelerine arm nailiyetimin sebebi inhiraf-ı mizacları olmak tevehhümü ile miktar ve mahzun bulunduğumdan sıhhat ve afiyet-i ismetanelerinin sürat-i tebşir ve aşarını temenni ederim. Çocuklar eteklerinizden öperler baki emr ve irade Muhal İmza Bugün bendehaneyi teşrif buyurulmuş olduğunu sokaktan aratmada haber alarak bulunamadığımdan dolayı müteessif olmuş isem de kerime-i muhteremeleri hanımın iade-i afiyetle beraber gelmiş olmasından memnun olduğu elbise numunelerinden dört kıtası emr-i üftadelerine imtisalen takdim kılındı. Tab-ı nazikanelerine muvafık geldiği halde bizim ............ emr buyurulr. Mumül-lihanın zat-ı ismetpenahilerini memnun edeceği ma’mul-i kuvvidir efendim. Muhal İmza | ||
|
07-02-2007, 14:52 | #142 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ariza takdiminde vaki olan kusur naçiziden bahisle afiyet-i vücudiyyetimizin serat-i eşarına dair dest-i izaze vasıl olan keremname-i üftaneleri beynimizdeki hukuk-u uhuvvet ve muhabbetin asar-ı bahresinden bulunmakla mucib-i memnuniyet-i mahsusa olmuştur. Takdim-i arifanedeki tehirat esbab-ı sıhhiyeye mebni olmayıp le’el hamd ailece afiyet-i acizanemiz ber kemal bulunmuştur. Hak acizanemizde öteden beri bi - dirig bsuyurıyla kalan lütuf ve iltifat garpemanelerinin hamume-i nevbeti olan işbu nevaziş u istifsar-ı acizelerini cidden minnetdar eylemiş ettiğinden arz-ı teşekkürat ibtida eylerim. Dua-yı sıhhat ve afiyet - i aliyeleri daima tilavet ve tekrar kılınmaktadır. Ol babda. Muhal İmza Nazif Serveri BÜLBÜL Hikayemin ismine bakıpta bülbül denilen latif sadalı kuştan bahsedeceğimi zannetmeyiniz. Bu bir nam-ı müsteardır. Gerçekten kuş değil fakat o güzel sesli hayvancağız gibi nağme tıraz olmak arzusunda bulunduğundan bülbül ünvanıyla yad olunan bir adamdır. | ||
07-02-2007, 14:53 | #143 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1840 tarihinde Fransa’nın (Rişo) kasabasında tevellüd etmiş olan bu adam anfuvan-ı şebabını kırlarda bayırlarda geçirip maarif-i medeniye fikrinden mahrum bulunuyordu. Sahranurd olduğu demlerde en birinci işi o kendince en güzel eğlencesi bülbülleri taklit etmekti. Malum olduğu üzere hangi bir şey ve sanat olursa olsun birdenbire iktisab olunamaz. Yavaş yavaş öğrenilebilir. Mamafih ihtiyar olunan şey ve sanat neyse onun için istidad lazımdır istidad olmayınca ne kadar çalışılsa ele getirilemez. Bizim bülbül mukallidi musiyunun zannınca kendinde bu istidad mevcut idi. Kırlarda, ağaçlarda cevelanide bundan naşi idi. Her işin başlangıcı güç olur. Musiyu bülbül nezü envar-ı şefik elvah-ı tıbbiye üzerine aks endaz-ı letafet olmaksızın kulübesinden çıkar. Kasabanın yegane mesiresi olan (Bağçeler) mevkını ziyaretle avaze-i endaz-ı andelibe atf-ı güç heves bi - harf ve savt-ı taklide say eylerdi. Bir çok zamanlar bu vecihle çalıştıktan sonra kendinde hissettiği eser-i terakkiye yani ahenk-i derunu sayesinde hasıl eylediği kabiliyete binaen negehanı ötmeye başladı. Aman yarabbi! Ne güç ve ne gülünç şey! Evet! İnsanın elinden hiçbir şey kurtulmadığı halde insanlığı tahatti ile bir kuşun nağme-i bi manasını tahsile çalışması hem güç hem gülünçtür. Zira insanın nutuk ve lisanı ile hayvanın nehk ve sütü arasındaki fark cidden mühimdir galiba ben bunu yapamayacağım musiyu bülbül bu sözleri mırıldandı fakat meyus olmayıp, ertesi günü yine bir ağacın sayesine iltica ile bülbüli dinlemeye koyuldu. Güller üzerinde birer latif inci gibi duran şebnemler zavallının başını kaşını ve sakalını da ziyaret ettiğinden müteessir idi. | ||
07-02-2007, 14:53 | #144 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bülbül mahir bir musiki şinasın elhan saba hissini tanzir edercesine latif ve hazin nağmeler yapıyor. Aşk ile aşinalığı olan kalblere nükteli manalar ve muessir hayaller ihsas ediyorlardı. Güneşin henüz tesirsiz olan şuası ağaçların narin dalları ve demizdin yaprakları arasında ye ve yerdeki ezhar ve nebatata münakis olup bahar sabahlarına mahsus rüzgar ise hafif ve gayet latif bir surette vezan idi. En hissiz gönülleri bile taht-ı tesiriyle olabilen şu bedayi tabiata karşı ancak bülbülün sesini taklit arzusuyla haraket eden musiye (Rosinyol) bir müddet hayvancasına dalıp durduktan sonra terennüme ibtidar eyledi. Nerede bülbül! Nerde o! Zavallı bülbülün bir sıfrini ve bir demeti bile çekemedi. Adi bir ciycaktan başka elinden ve dilinden gelen olmadı. Acemi bülbül bu kadar mı öter demenin sırası gelmişse de kendisi insan sıfatında olduğundan bu itizarede muhal yok idi. Bir yarım saat kadar ötmeye yeltenip kuru bir ses ve bayağı bir ıslıktan başka bir şey yapamadığı ve soğuk nağmeleriyle sütazını bizar edip zavallı kuşcağızı mecburu samt ve sükut eylediği cihetle müteessif idi. | ||
07-02-2007, 14:53 | #145 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Haklı fakat alacaklı değil. Bülbül gibi ötmekten ne çıkacak. Alem gibi o da dinleyip zek alsa daha hoş olur ama kime anlatırsın. Ertesi günü yine orada bulunarak vazife-i taklidi ifaya şuru eyledi. Bu sefer hiç beceremiyordu. Bülbülün mağmat-ı müselselesini değil. Ahenk-i ibtidarını ilan için ilk çıkardığı teraneciği bile taklide muvaffak olamamakta idi. Canı sıkılıyordu. Ne demek olsun epeyce zamandır müdavim olduğum halde yapamıyorum diyordu. | ||
07-02-2007, 14:55 | #146 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| SONUÇ Biz de Yeni Türk Edebiyatı ile ilgili yapacağımız tez çalışmaında II. Abdulhamid zamanında çıkmaş olan “MALUMAT” dergisini (1894 - 1905) seçtik. Bu dergi 1894 yılında matbaacı Artin Asadoryan tarafından haftalık olarak kırk sekiz sayı yayınlanıp (23 Şubat 1894 - 3 Mayıs 1895) kapandı. Daha sonra 23 Mayıs 1895 te Mehmed Tahir (Baba Tahir) tarafından gene haftalık olarak yeniden çıkarıldı. Dergi padişaha karşı olanlarla mücadele ederken bir yandan da Servet-i Fünun dergisiyle rekabete girişti. Eski edebiyatı sürdürmek isteyenlerin organı oldu. Biz tüm bunları göz önüne alarak “Malumat” dergisini incelemeye başladık. Buna yönelme sebebimiz şimdiye kadar “Malumat” a araştırmalarda pek az yer verilmesi ve Servet-i Fünun dergisinin gölgesinde kalmış olduğu için onu da okurların, incelemecilerin hizmetine sunmaktır. | ||
07-02-2007, 14:55 | #147 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| “Malumat” Servet-i Fünun gibi gazete hüviyetinde bir dergidir. Haftalık olarak yayınlanmıştır. Osmanlı topraklarında hanımlara hitap eden bir dergidir. Adı bile “Hanımlara Mahsus Malumat” tır. Muhtevası da hanımlara yöneliktir. O zamandaki moda’dan Avrupa’dan gelen esintilerdten bahsediyor. Terzilik başlığı altında hanımlara biçki dikiş dersleri veriyor ki hazır elbiselere koşup boşuan masraf etmeyin diyor. Hanımlara ve genç kızlara çocuk büyütme, çocuk terbiyesiyle ilgili tembihlerde bulunuyor. Avrupa gazetelerini de takip ediyor ve onlardan çeviri yapıp okurların hizmetine veriyor. Sağlık konusunu da unutmamışlar, ev eczahanesi diye bölüm açmışlar orada evde yapılabilecek ilaç tariflerini vermiş. Dergide sadece kendi yazarlarının yazısını yazmamış, dergiye gelen mektup, şiir, makale gibi yazılara da yer vermişler ve devamlı suretle halktan yazı ve tenkid bekliyorlar. Hanımlara Talim-i Kitabet kısmında yazı yazmanın kuralları anlatılıyor. Halkın kullandığı yanlış kelimelerin doğru şekilleri verilmiş. Edebi yazılarda eski edebiyat tarzında şiirler yazılmış. Bu şiirlerin çoğu halk tarafından gönderilen şiirler. | ||
07-02-2007, 14:55 | #148 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| “Malumat” dergisi Osmanlı Türkçesi ile yani o dönemin dili ile yazılmış. Dili biraz ağır okumada biraz zorluk çektim. Okunmayan kelimeleri lugatlar yardımı ile çözdüm. Diğre bir sorun da hiçbir ansiklopedide malumatla ilgili tam bir bilgiye rastlayamadım. Konu hakkında bmilgi derlerken zorluk çektim. Çalışmamda herkese faydalı olabilecek bir şekilde genel olarak gazetecilik konusunda bilgi ve özel olarak ilk gazeteler ve gazetecilik hakkında bilgi vererek, gazetecilik tarihini ilk gazetelerden günümüze kadar getirdim. Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan dergiyi günümüz Türkiye Türkçesine çevirdik. Daha sonra araştırma yapacak olanlara gerçek manada bir kaynak olacağına inandığım çalışma uzun bir araştırma ve sıkı bir çalışma sonucu ortaya çıkmıştır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |