|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
07-02-2007, 10:17 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
Baskı öncesi hazırlık Baskı öncesi hazırlık genel anlamda film hazırlık olarak algılanır. Baskı öncesi hazırlıkta film, en son aşamadır. Bu aşamaya gelmeden önce yapılanlar ayrıntılı olarak incelendiğinde önemini daha iyi anlayacağız. İnceleyeceğimiz parçaların hepsi, mükemmel olduğu zaman doğru bir iş çıkartabiliriz. Kaliteli bir iş üretebilmek için gerekli olanlara uymadan var olan standartlara ulaşmak mümkün değildir. Baskı öncesi hazırlığı yapılacak olan bir işin, değişik iki süreci vardır. 1) Konvansiyonel (klasik yöntem) 2) Dijital Her iki süreçte Aynı malzeme ve aynı standartlar kullanılır. Ayrıldıkları tek nokta ise, bilgisayar ortamı kullanılmasıdır. Günümüzde artık konvansiyonel ortamlar terkedilmektedir. İster konvansiyonel isterse de dijital ortamda hazırlansın, yapılacak işin bilgilerini içeren malzemelerin, standart olarak kabul gören özelliklere sahip olması onun kalitesini belirler.Kaliteli bir sonuç ancak kaliteli orjinal, dia, opak, v.b. malzemelerin kullanılması ile mümkündür. Bu malzemelerdeki eksiklikler zaman ve maliyet artışlarına yol açtığı gibi en önemlisi de kaliteyi düşürür. Kötü çekilen bir dia (slayt), ne kadar iyi taranırsa (scanner) taransın, bilgisayar ortamında renk rütuşuda yapılsa yinede ancak belirli sınırlarda düzeltilebilir. Kötü bir iş bizi hep başlangıç noktasına götürür. Öyleyse, başlangıç noktamız nedir? Bu konuya geçmeden önce konvansiyonel diye adlandırdığımız ve geçmişte yapılan çalışmayı inceleyelim. | ||
|
07-02-2007, 10:18 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| •Klasik Yöntemlerle Hazırlık Bir grafiker veya ressam, yapacağı işi ayrıntılı olarak düz bir kağıda yada genellikle milimetrik kağıda, kurşun kalem, cetvel, gönye v.b. araçları kullanarak trase çizerdi. Bunlar, üzerine yapıştıracağı malzemeleri gönyelemeye ve hizalamaya yardımcı olurdu. Eğer varsa orjinal kalemlerle (rapido adı verilen ve farklı kalınlıktaki herbir çizgi için ayrı ayrı kullanılan kalemlerdir) çizgi ve çerçeveleri çizerdi. Resim alanlarını, hangi malzemeyi kullanıyorsa dia veya opak olabilir, kurşun kalemlerle boyutlandırır ve kadrajlardı. Tipografiyi ise ya dizdirip yada letraset adı verilen folyolar üzerindeki harfleri kağıda transfer ederdi. Eğer renk kullanacaksa, orjinal üzerine eskiz veya aydınger kağıt kaplayıp, renkle ilgili açıklamaları burada yapardı. Bu çalışma bitiminde film atölyesi önce, gelen işin orjinalinin 1/1 negatifini elde eder, sonra dia ve opak malzemeleri scannerde tarar ayrı ayrı (CMYK) şablonlarını oluşturur ve bunları orjinalden elde ettiği negatiflerle birleştererek her rengin tek bir tabakada olmasını sağlardı. Daha geçmişte ise tipografi (yazı) ayrı, renk ayrımları (dia ve opaklar) ayrı olur, bunlar montajcılar tarafından birleştirilirdi. Dia ve opakların, tipografik özellikleri içeren orjinallerle birleştirilmesi sırasında, tekrar tekrar kopyalamak zorunda kalındığından (negatif+pozitif) ve her kopyalamada kayıplar oluştuğundan, çıkan sonuç günümüz koşullaryna göre mükemmel olmazdı. Kuşkusuz halen bu yöntemleri kullananlar var. Bir çok konuda başarılıda oluyorlar ama, uzun ve zahmetli bir iş olduğundan zaman ve paraları da boşa gidiyor. Diyelim ki dekupe yaptırmak istediniz, yapılacak işlem daha zahmetli bir hale geliyor ve hele birde iki dekupeyi üst üste yada bir dekupeyi herhangi bir başka dianın içine pas etme (gömme) işi olursa... Bu zorluklarla film sektörümüz uzun süre boğuştu. Bilgisayarlar işin içine girmeseydi halen bu zorluklarla çalışılmaya devam edilirdi. Kısaca klasik yöntemler bunlardı. | ||
07-02-2007, 10:18 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Dijital Yöntem Peki şimdi ne yapılıyor? Grafikerlerin elinin altında masaüstü scanner, bilgisayar ve yazıcılar var. Tasladıklarını bilgisayar aracılığıyla oluşturup, dia veya opaklarını tarayıp (scannerda), uygun kadrajlarını vermesi, hatta varsa logo veya kolajlarını da tarayıp, kadrajlaması ve lazer aracılığıyla kağıda dökmesi mümkün. Biz bir orjinalin baskı ortamına geçişte, dijital ortama aktarılmasını, onun malzemelerini ve bilgisayarda yapacaklarımızı ve sonrasını inceleyeceğiz. Bunlar; 1- Görsel Malzemeler Dia, Opak, Kolaj, İllustrasyon 2- Orjinal Marj Tanımları Kesim payları, 3- Forma, Montaj 4- Renk Tanımları RGB, CMYK, SPOT, TİRE, DUOTONE 5- Baskı ortamları Tram, Kağıt, Film, Kalıba aktarım 6- Bilgisayar Ortamı Programlar 7- Dosya formatları 8- Servis bürolarına iş yollama. •Renk Bilgisi Yaşadığımız dünyayı renksiz düşünebilirmisiniz? Renk yaşamdır. Renkler aydınlığın çocuklarıdır, ışık ise renklerin anası. Cisimler ışıktan can alır, görünür hale gelir; ışıksız renkler yok olur, karanlık hakim olur. Renk yaşamdır. Hiç bir şey yağmurlu bir sabahta gördüğümüz gökkuşağı kadar bizi duygulandırmaz. Yıldırım bizi korkutur. Sabahleyin erken saatte gördüğümüz kuzey ışığı ruhumuza huzur ve dinginlik verir. Renklerin görsel, duygusal dilini öğrenmek işin doruk noktasıdır. Renklere gösterdiğimiz tepkiler biraz da geçmişteki deneyimlerimize bağlıdır. Dinler, gelenekler, inançlar, moda, reklam bizim renklere olan tepkimizi şekillendirir. Renklerin bilincinde olsak da, olmasak da üzerimize olan etkilerini görürüz. Bu etkileri pozitif ve negatif kutuplara ayırmak doğru olur mu? Tartışılmalı. Gelin renkleri biraz tanıyalım. Nasıl mı? Biraz fizik, biraz fizyoloji, biraz psikoloji. Renkler üzerinde düşünmek doğanın ölümsüz yasaları üzerinde kafa yormaktır. Renklerin üzerimizdeki etkisini onları var eden maddelerin etkilerinden ayrı düşünebilirmiyiz? Spektral renklerin dünyasına ilk defa 1876'da fizikçi Sir Isaak Newton girmiştir. Daha sonra renkli algılamada üç rengin yeterli olacağını "Young" dile getirmiştir. "Maxwell" bu üç rengi görünür ışık spektrumunun başı, ortası ve sonuna denk gelecek şekilde | ||
07-02-2007, 10:18 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| "Kırmızı", "Yeşil" ve "Mavi"• • • olarak saptamıştır. Ancak üç reseptörün bulunması 1957'de fizyolojist "Rushton"a kısmet olmuştur. Rushton gözde "Erythrolabe" (Kırmızıya duyarlı) "Chromolabe" (Yeşile duyarlı) ve "Cyanolabe" (Maviye duyarlı) adını verdiği üç reseptör tespit etmiştir.Bu üç reseptör birlikte uyarıldığı zaman beyaz, hiç biri uyarılmadığı zaman ise siyah algılanır. İki reseptörün birlikte uyarılmasından ikincil renkler algılanır. %50 • Kırmızı + %50 • Yeşil = • Sarı %50 • Yeşil + %50 • Mavi = • Cyan %50 • Kırmızı + %50 • Mavi = • Magenta (Mor) %33 • Mavi + %33 • Kırmızı + %33 • Yeşil = • Beyaz Bu üç reseptörden filogenetik olarak belli bir dalga boyuna ilk özgünleşen mavidir. Kırmızı ve yeşil maviden daha sonra ayrıldığı için bu renklerle ilgili renk körlüğüne daha sık rastlanır. Algılanan bilgiler beyinde oksipital loba taşınır. Burada V1 adındaki alanda renk ve renkli formlara duyarlı hücreler blob denen kümeler oluşturur. Siyah/Beyaz formlara duyarlı hücreler ise interblob alanlarda toplanmaktadır. Renk bilgileri daha sonra yine oksipital lobda olan V4 alanına taşınır. V4 renkli algıya ayrılmış özel alandır. V4'de oluşan problemler akromatopsi (renkli algının bozulması) ile birlikte seyreder ve hasta dünyayı grinin tonlarında algılar. Renk belleği ise genelde sözel ve duygusal renk bellekleri olarak yapay bir şekilde sınıflanır. İşin bundan sonraki kısmı sanatçıların ve psikologların alanına giren konulardır. "Newton" daha sonra kendi geliştirdiği renk halkasını uç uca birleştirerek spektrumda eksik olan Magenta rengini oluşturdu. Daha sonra bu halkayı 12'ye bölerek renklerin sistemli bir şekilde değerlendirilmesinde belki de ilk adımı atmış oldu. Bauhaus sanat okulunda renk eğitimi veren "Iten", öğretisini bu temele dayandırdı. | ||
07-02-2007, 10:18 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Boyaların karıştırılması sonucunda ortaya çıkan renkleri açıklayan "Çıkartma" veya "Substraksiyon teorisine" göre Cyan, Magenta ve Sarı • • • renkleri ile tüm renklerin aslına yakın reprodüksiyonu mümkün olmuştur. Bu üç renk günümüzün matbaası ve renkli filmlerin temeli oldu. Çıkartma teorisine göre ortak olan renk yansıtılır, geri kalan renkler emilir ve görülmez. Örneğin Mavi ve Yeşil reseptörleri uyaran Cyan ile Yeşil ve Mavi reseptörleri uyaran Sarı boyaların karıştırılması sonucu her iki boyada ortak renk olan yeşil görünür, geri kalan renkler diğer boya tarafından emilir. Mavi sarı tarafından kırmızı ise cyan tarafından emilerek yok olur. %50 • Cyan + %50 • Magenta = • Mavi %50 • Cyan + %50 • Sarı = • Yeşil %50 • Sarı + %50 • Magenta = • Kırmızı %33 • Cyan + %33 • Magenta + %33 • Sarı = • Siyah | ||
07-02-2007, 10:19 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gördüğümüz çoğu renk "absorpsiyon" yolu ile oluşmuştur. Burada bir madde, gelen ışıkta bazı dalga boylarını absorbe ettikten sonra geriye sadece göründüğü renge ait dalga boylarını yansıtır. Transparan maddeler yansıttığı renkte değil, içinden geçirdiği dalga boyları renginde görünür. Bazı floresan boyalar aldıkları ışığı dalga boyunu değiştirerek farklı bir renkte ve dalga boyunda yansıtırlar. Fosforesan boyalar ise aldıkları ışığı depolayıp uzun süre saçabilirler. Bazen ışığın kendisi renklidir. Işığın kaynağı Kırmızı alev gibi sıcak veya neon/ateş böceği kimyasal ışığı gibi soğuk olabilir. Sabun köpüğünde ve su yüzeyindeki ince filmlerde bibirine çok yakın iki yansıtıcı yüzey vardır. Oluşan renkler, iki ayrı yüzeyden yansıyan ışık dalgaları arasında oluşan interferans sonucu oluşur. Bazı kelebek ve böceklerdeki doygun mavi ve yeşiller, CD ve plaklardaki renkler, difraksiyon (saçılma) yoluyla oluşur. En değerli yeşil renk ($) bu yolla oluşur. Gök yüzünün mavisi ise, toz ve su parçacıkları tarafından saçılan kısa dalga boylarından oluşur. Görme işi nefes alma gibi kendiliğinden gelişen bir eylem değildir. Çeşitli insanlar renk uyumundan bahsederken farklı şeylerden bahsettikleri çok kolay anlaşılabilir. Görünen şeyler renk, form, doku, gölge, hareket ve anlam açısından değerlendirilirler. Gördüklerimizi kıyaslama yoluyla değerlendirdiğimizi söylersek çok yanlış olmaz. Renk algılamasında insanların kıyaslama için kullandığı yedi kriter olduğunu öğrenmek, sınırsız renk dünyasında bizi kıyıya ulaştırır. 1. Renk kontrastı, yedi kontrast arasında en basit kontrasttır. Renk kontrastı, renk dairesindeki renklerin en saf şekillerini kullanarak oluşturulabilir. İki renk ile bir kontrast yaratırken örneğin karşı karşıya gelen iki renk kullanılabilir. Mor/Sarı en basit diadlardan biridir. Triadlar renk halkasından eşkenar bir üçgen oluşturacak şekilde seçilebilir. Ressamların en çok sevdiği sarı/kırmızı/mavi bu şekilde oluşturulmuş güçlü bir triaddır. İkiz kenar üçgenlerin etkileri daha çok diadlara yakındır. Ayrıca kare kullanarak üç farklı tetrad yaratmak mümkündür. | ||
07-02-2007, 10:19 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. Açıklık/koyuluk kontrastı Gece/Gündüz tekrarlanan ve yaşamımızın en vazgeçilmez kavramlarından biridir. Aydınlık/karanlık, açık ve koyu kutuplarını açıklayan en güzel renkler Siyah ve Beyaz'dır. Beyaz gözdeki koni ve basillerin en şiddetli uyarılma, siyah ise dinlenme halidir. Grinin tonları ve tüm renkler, siyah ve beyaz arasında yer alır. Açıklık/koyuluk kontrastı grinin tonlarında kullanılabileceği gibi renklide de açık ve koyu renkler tarzında kullanılabilir. 3. Sıcak/Soğuk kontrastı yedi kontrast arasında en dikkat çekici kontrasttır.Alev ve sıcağı düşündüren renkler arasında sarı, turuncu ve kırmızı sayılabilir. Yapılan deneyde Mavi bir odada oturanlar, kırmızı bir odada oturanlara göre daha çabuk üşümeye başlamışlar.Sıcak/soğuk kontrastını bazı kelimelerin uyandırdığı duygularda görebiliriz. Gölge/Aydınlık, Şeffaf/Mat, Semavi/Dünyevi, Uzak/Yakın, Buzul/Çöl, Islak/Kuru vs. Sıcak soğuk kontrastı kullanılarak çok güçlü duygular elde edilebilir. | ||
07-02-2007, 10:19 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 4. Doygunluk kontrastı: Renk dairesinin kenarında kalan renklerin hepsi doygun renklerdir. Dairenin ortasına yaklaştıkça doygunlukları azalır ve grileşirler. Renkler saf halleriyle dikkat çekici özellik taşırlar. Doygun renkler doğada genelde zehirli ve tehlikeli olmanın işaretidir. Saf renklere beyaz karıştırılınca daha barışçıl ve dinlendirici bir özellik kazanırlar. Siyahın karışması ile renkler hastalıklı ve melankolik bir özellik kazanır. Renklerin saf olarak kullanılması "ben önemliyim" veya "ben buradayım" anlamını taşır. 5. Komşuluk kontrastı: Büyük, kırmızı bir zemin üzerinde küçük, siyah bir kare ne renk görünür? Tuhaftır ama, kırmızıya komşu olan renkler koyu cyan rengine doğru bir değişiklik gösterir. Göz başka renklere komşu olan renkleri komplementer renklere yaklaştırarak görür. Kırmızı kravatlar üzerinde siyah iplik kullanan üretici ipliğin siyah olduğu konusunda ısrar edince büyük zarara uğramıştır. Siyah iplik yerine kahverengi iplik kullansa idi, büyük zararın önüne geçilebilirdi. Beyaz etrafındaki renklerin parlaklığını azaltır ve sönük görünmelerine sebep olur. Siyah ise etrafındaki renklerin daha parlak ve canlı görünmesini sağlar. | ||
07-02-2007, 10:20 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 6. Komplementer (tamamlayıcı) kontrast: Boyalar birbirine karıştırıldığı zaman, Siyah/Gri renk oluşturan renkler tamamlayıcıdır. Bunlar Cyan+Kırmızı, Sarı+Mavi ve Magenta+Yeşildir. Fizyolog Hering'e göre, insan gözü gri rengi arar. Hering'e göre grinin anlamı göz dibindeki algılama hücreleri olan koni ve basillerin uyarılma durumunun dengelenmiş olmasıdır. Bu durumda birleşmesinden gri renk doğan renkler, "harmonik" sayılırlar. Toplamı gri olmayan renkler ise ilgi çekici veya uyumsuz olacaktır. 7. Alan genişliği kontrastı: Her rengin etkisi kapladığı alan kadardır. Ancak birden fazla renk söz konusu olduğunda hangisinden ne oranda kullanılacağı belirlenmelidir. Renkleri dengeye dayalı kullanmak amacıyla Gothe, renklere dikkat çekme özelliklerine göre ağırlık değeri vererek bazı rakamlar tahsis etmiştir. Sarı 9, Turuncu 8, Kırmızı 6, Mor 3, Mavi 4, Yeşil 6. Tüm renkleri kapsamamasına rağmen Gothe'nin değerleri benimsenmiş, bazı ressamlar bundan yola çıkarak bu rakamlar ile uyumlu alan ölçümlerini tekrar hesaplamışlardır. Sarı 3, Turuncu 4, Kırmızı 6, Mor 9, Mavi 8, Yeşil 6. Bu alan genişliği değerlerini kullanırsak denge için mor/sarı oranı 9/3 = 3/1 olmalı. | ||
07-02-2007, 10:21 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Renk küresi: * Ekvator düzlemeinde Newton halkası: Kuzey Kutbunda parlak bir beyaz ve Güney kutbunda parlak bir Siyah bulunan bir küre düşünün. Kuzey ve Güney kutbunu bir birine bağlayan çizgi üzerinde tüm gri tonları bulunsun. Kürenin içini, orta eksene doğru doygunluğu azalan renkler doldursun. Ekvatorde saf renkler, kuzey'e doğru açık renkler, güney'e doğru koyu tonları içersin. Meridyenler üzerinde renklerin açık ve koyu tonları kaplamıştır. Ve işte renkleri oluşturma formülü. Renk küpü: Renk küpleri RGB teorisine göre yapılmış küplerdir. Başka bir ifade ile küp ile görünebilen tüm renkerli ifade etmek mümkün. Küpler RGB teorisinin görselleşmiş halinden başka bir şey değildir.XYZ eksenlerinde RGB değerleri belirli bir ölçek ile ifade edilince, en düşük değerden en yüksek değer kadar tüm renk tonlarını içeren küp şeklinde bir yapı ortaya çıkar. Bu küp üzerinde 0,0,0 noktasındaki renk siyah, 255, 255, 255 noktasındaki renk beyazdır. Diğer köşeler 3 birincil renk olan kırmızı, yeşil, mavi ve üç ikincil renk olan sarı, cyan ve majenta ranklerine aittir. Küpün yüzeyine yakın bölümle genellikle doygun renkleri, siyah ve beyaz köşe arasında çizilen küpün içinden geçen hayali diyagonal'a yakın eksen doymamış renkleri içerir. Küpün tam ortası ise gridir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |