|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
03-03-2007, 00:42 | #1 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 |
Türkiye'nin üç yanı denizlerle çevrili olduğundan ülke kara kütlelerinin ortasında olmasına rağmen okyanusa denizyolları ile bağlıdır. Marmara ve Boğazlar, Karadeniz'i dış dünyaya açan çok önemli su yollarıdır. Bütünüyle ulusal sınırlar içinde yer alan Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ile Karadeniz'e, Çanakkale Boğazı ile de Egeve Akdeniz'e açılır. 1. Dünya savaşı sonunda yapılan Sevr ve Mondros antlaşmaları ile Boğazlar itilaf devletleri tarafından 1918 yılında işgal edilmiş, milli mücadelenin başarıya ulaşması sonucunda yapılan Lozan Antlaşması ve uluslararası deniz hukuku açısından boğazların hukuksal durumu, 20 Temmuz 1636’ da Montreux Sözleşmesi ile düzenlendi. Türkiye, geçişin hukuksal hakkını almış, barış zamanında, bütün dünya ülkelerinin gemilerinin geçişini kendi denetimi altında özgür bırakmıştır. Ama savaş zamanında, belirli koşullarda geçişi yasaklama hakkına sahiptir. ÇANAKKALE BOĞAZI Marmara denizini ege denizine bağlayan boğaz. İstanbul boğazına göre daha az girintili çıkıntılı, buna karşılık uzunluğu onun iki katından fazladır. Rumeli kıyısında, Seddülbahir’in tam batısındaki İlyas burnundan Çankaya burnuna kadar uzunluğu yaklaşık 78 km, Anadolu yakasında Kum Burnundan Çardak Fenerine kadar uzunluğu ise yaklaşık 94 km’ dir. İlyas Burnu ile Çardak Feneri arasındaki uzaklık yaklaşık 60 km’ dir. Boğazın Gelibolu-Çardak feneri arası ( 3,2 km ) kuzey ağzını, İlyas Burnu-Kum Burnu arası ( 3,6 km ) ise güney ağzını oluşturur. En dar yeri 1,2 km ile Kilitbahir-Çanakkale arasıdır. Yalıyer adı verilen dik kıyıları dışında, özellikle Anadolu kıyılarındaki akarsuların döküldüğü yerlerde delta ovaları ile bazı kıyı okları dikkati çeker. Özellikle Gelibolu Yarımadasının boğaz kıyısı ardında 300 m’yi aşan dağlar yer alır ( Kocaçimen Tepe 305 m, Üveyik Tepesi 363 m ). Ovalar arasında, Lapseki’ nin güneyinde Umurbey Deresi deltası, Çanakkale yakınındaki Kocaçay deltası ve Karamenderes Irmağının oluşturduğu, İlion Ovası olarak da tanınan Delta en önemlileridir. Nara Burnu ile Çardak çevresinde görülen kıyı okları akıntı yüzünden fazla ilerliyememiş, ama kıyılarda küçük yaylar çizerek kumsallar oluşturmuştur. Boğazın kuzey ve orta kesimlerinde kıyının darlaşması akıntının yön değiştirmesine neden olur; böylece, denize doğru uzanan ve uzaktan zor seçilen kıyı okları olmuştur. Kıyı okları, sisli havalardagemiler için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. 1953’ te Nara Burnunda Türk Deniz Kuvvetleri’ ne bağlı “ Dumlupınar ” denizaltısı ile İsveç bandıralı “ Nabund ” gemisinin çarpışması sonucunda 88 denizci yaşamını yitirmiştir. Boğazın ortasında kuzeyden güneye doğru uzanan ve derinliği yaklaşık 50 m olan bir oluk vardır. Bu olukta yer yer oval biçimli derin çukurlar görülür. Derinlik Nara Burnunun kuzeyinde 102 m’yi, Çanakkale- Kilitbahir arasında ise 109 m’yi bulur. İstanbul boğazında olduğu gibi, boğazın dar olduğu yerlerde çok güçlü akıntıların dip birikimine olanak vermemesi sonucu bu derinlikler oluşmuştur. Yazların sıcak ve kurak, yüzey topraklarının geçirimli oluşu yüzünden, kıyılardaki bitki örtüsü İstanbul Boğazına oranla yoksuldur. Alçaklarda makiler; yamaçlarda bağlar, zeytinlikler, çalılıklar ve kavaklar görülür.
__________________ | ||
|
03-03-2007, 00:42 | #2 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | Çanakkale Boğazı da İstanbul Boğazı gibi derin kesimleri deniz sularının altında kalmış eski akarsu vadisidir. Jeolejik açıdan, Neojen bölümden ( yaklaşık 26-2,5 milyon yıl önce ) kalma çökellerin oluşturduğu kıvrım sistemlerinin en çukur yerindedir. Kıvrımlı Neojen çökellerinin temelinde, batıda Gelibolu Yarımadasının Saros Körfezi boyunca yer yer yüzeye çıkmış Mezozoyik ( ikinci ) zaman ( yaklaşık 225-65 milyon yıl önce ) Eosen ( yaklaşık 54-38 milyon yıl önce ) ve Oligosen ( yaklaşık 38-28 milyon yıl önce ) yaşlı tortullar ile doğuda Biga Yarımadasının Mezozoyik ve daha eski yaşdaki tortullar bulunur. Eski temel ile neojen yaştaki örtü tortullar, boğazın temeline doğru alçalan ve üst Pliyosen Bölümünden ( yaklaşık 2,5 milyon yıl önce ) kalma aşınım yüzeyiyle kesilmiştir. Boğaz vadisi bu yüzey üstüne kurulmuş, daha sonra yükselen aşınım yüzeyi içine kolları ile birlikte gömilerek bugünkü görümünü almıştır. Bu eski akarsu vadisi son buzul çağında, deniz düzeyinin alçalma döneminde yarılarak bugünkü derinliğine ulaşmıştır. Zamanımızdan yaklaşık 25 milyon yıl önce başlayıp 7-10 bin yıl kadar önce denizlerin bugünkü düzeylerine ulaştığı son deniz basması sırasında vadi bir boğaz durumuna gelmiştir. Ama daha önce, son buzul arası dönemde bir deniz geçidi durumuna gelmiş olduğunu gösteren kesin jeomorfolojik kanıtlar vardır. Boğaz kıyılarında son buzul arası döneme ait deniz çökellerinin ve sekilerin bulunması bunu açıklamaktadır. Çanakkale Boğazı, Senozoyik ( yakın ) Zamanda ( yaklaşık 65 milyon yıl önceden günümüze ) İstanbul Boğazı gibi iki boğaz haline gelmiş ve her ikiside Marmara ve Karadeniz’ in hem hidrolojik, hem biyolojik koşullarını derinden etkilemiştir. Buradaki eski akarsu akıntılarının akış yönünün zaman zaman değişmiş olduğu çeşitli kanıtlardan anlaşılmaktadır. Çanakkale Boğazı Akdeniz ve Ege ile Marmara ve Karadeniz arasında su alışverişini sağlayan iki doğal suyolundan biridir. Kuzey ağzı ile Ege denizi arasında yaklaşık 20 cm deniz düzeyi farkı bulunmaktadır. İstanbul boğazında olduğu gibi Çanakkale Boğazında da üst ve alt olmak üzere iki akıntı sistemi vardır. Karadeniz’ den gelen ve yaklaşık binde 16-17 tuzluluğa sahip olan su İstanbul Boğazından geçerek Marmara’ ya girer. Bu akıntı sularının tuzluluk oranı Marmara Denizinde yaklaşık binde 22-25’e ulaşır, yoğunluğu ise 1,0175 dolayındadır. Su sıcaklığı mevsimlere göre değişir; kışın 8-100C, yazın 20-220C’ dir. Gelen su miktarı güneybatı ( lodos ) kuzeydoğu( poyraz ) rüzgarları, baharda karların erimesiyle ortaya çıkan su fazlası ve Karadeniz’ de, Akdeniz ve Ege’ ye oranla daha az buharlaşma olmasının da etkisiyle farklılık gösterebilmektedir. Bu sular Marmara Denizini geçerek Çanakkale boğazına yaklaşık 25-30 m kalınlığındaki üst akıntı biçiminde ulaşır. Hızı saniyede yaklaşık 1,5 m, Ege aktığı su miktarı yaklaşık 12.600 m3/sn’ dir. Üst akıntının kenarlarında, kıyı şekillerinin neden olduğu bazı yön değişmeleri sonucunda ters akıntı halkaları oluşur; bunlar, özellikle Anadolu kıyılarının güney ve orta kesimlerinde belirgindir. 25-30 m’den sonraki derinliklerde, yoğunluğu 1,0295, sıcaklığı ise 14-160C gibi sabit bir değerde olan, daha tuzlu ege suyu bulunur. Tuzluluk oranı yaklaşık olarak binde 39 olan bu sular saniyede yaklaşık 0,5 m hızla Marmara Denizine geçer ve Çanakkale Boğazının alt akıntısını oluşturur. Kuzeye doğru gidildikçe kalınlığı azalan ve bir kama gibi Marmara’ ya sokulan bu akıntıyla taşınan su miktarı yaklaşık 6.500 m3/sn’ dir. Alt akıntının hızı ve getirdiği suyun miktarı sert ve sürekli lodos ile daha da artabilir.
__________________ | ||
03-03-2007, 00:42 | #3 | ||
Yardımcı Admin Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 23.645
Tecrübe Puanı: 10 | Üst ve alt akıntı suları oksijen ve organik madde açsısından zengindir; O2 değeri 5-6 cm3/lt’ dir. Göç yollarının üzeride bulunması da Çanakkale Boğazını balıkçılıkta Türkiye’ nin en verimli yörelerinden biri yapar. Kıyılarda balıkçılık ve balık konserveciliği oldukça gelişmiştir. Ancak son yıllarda İstanbul yöresindeki, İzmit ve Gemlik Körfezindeki kent kanalizasyonları ile sanayi artıkları yoğun bir deniz kirlenmesi yaratmaktadır. Hızlı kirlenmenin yarattığı oksijen azalması, önceden çok bol olan balık türlerinin ve miktarının azalmasına yol açmıştır. Ticari önem taşıyan göçmen balıklar istavrit, kefal, mahmuzlu camgöz, düz camgöz, kolyoz, levrek, lüfer, orkinos ( ton balığı ) ve palamuttur. Yerel balıklar arasında akya, yaladerma, çıplak, çitari, dülger, hani, ispari, istrongilas, vatoz, rina, keler, uyuşturan balığı, melanur, trakunya sayılabilir. Yunan mitolojisinde, Athamas’ ın çocukları altın postlu, kanatlı bir koçun sırtında Karadeniz’ deki Kolkhis ülkesine kaçarken, kızı Helle Çanakkale Boğazında denize düşüp boğulur. Bu yüzden boğaz ilkçağda, Herodotos, Strapon ve Ptolemaios’ un yapıtlarında uzun süre Hellepontos adıyla yer aldı. Orta çağdaki İtalyan denizcilik haritalarında, Anadolu boğazı anlamına gelen Buca Romaniae yada antik Abydos kentinden dolayı Avido yada Aveo adlarıyla anılıyordu. Haçlı seferleri sırasında ise Sancti Georgii ya da Sanctus Georgius olarak biliniyordu. Batılılarca bilinen Dardenelles adı da, Çanakkale kentinin yaklaşık 10 km güneyindeki antik Dardanas kentinden gelmektedir. Osmanlı arşiv kayıtlarında ise Boğaz ya da Bahr-i sefid ( Akdeniz Boğazı ) olarak geçer. Günümüzdeki Çanakkale Boğazı adı 15. yüzyılda kurulan Çanakkale kentine dayanır. İlkçağda boğaz büyük önem taşıyordu. Anadolu yakasında Troya, Dardanos, Lampsakos, Abydos; Gelibolu Yarımadası kıyılarında ise Sestos, Kressa, İdaion, Madytos, gibi ünlü kentler vardı. Ama Marmara Denizinin kuzey ucundaki İstanbul Boğazı üzerinde Konstantinopolis ( İstanbul ), ulaşım kolaylığının katkısıyla hızlı bir gelişme göstererek zamanla bu kentlerin çökmesinde etken oldu. Çanakkale Boğazı Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan önemli bir su yolu olduğundan ilk çağlardan itibaren stratejik bir önem kazanmış ve tarihin her kesiminde uygarlık açısından etkin bir rol oynamıştır. Tarihin ilk çağlarından beri insanların bu bölgede yerleştiği bilinmektedir. Ege kıyılarında yaşayan kavimlerin denizciliğe başlamaları sonucunda boğaza gelen Yunan gemiciler buradaki halk ile ticari ilişkiler kurdular. Daha sonra boğaz kıyıları Atina hakimiyetine girdi. Bunu takip eden asırlar boyunca boğaz, elden ele geçerek Bizanslılar'a ulaşmıştır. Osmanlı İmparatoru Fatih Boğaz'ın korunmasını sağlamak amacıyla en dar yerinde karşılıklı iki kıyıya kale inşa ettirmiş ve bu kaleden Trakya sahiline Kilitbahir ve Anadolu sahiline de Çanak-kalesi veya Fatih Sultan Mehmet'in oğlu şehzade Mustafa tarafından inşaa ettirildiği için Sultaniye Kalesi denmiştir( 1452-53 ) Sultaniye Kalesi bugünkü Çanakkale'nin kuruluşuna başlangıç olmuş. Şehir zamanla büyümüş, Fatih Sultan Mehmet bir cami ve hamam yaptırmıştır.Daha sonraki Hükümdarlar da, Çanakkale Boğazının önemini kavramış ve tarih boyunca ülke savunmasında gereken önemi göstermişlerdir. Bu tarihten sonra Venediklilerin istilasına uğrayan boğaz, daha sonra Osmanlı-Rus savaşı sırasında da Çanakkale Savaşlarına sahne olmuş ve 1, Dünya savaşında Türk harp tarihinin dönüm noktalarının en önemli sahnesi olmuştur. 1914 ve 1918 yıllar arasında Çanakkale'nin sahil ve denizi başka hiçbir toprak parçasında olmayan bir trajedi yaşamıştır.Boğazın önemi Çanakkale savaşlarında bir kez daha anlaşılmış ve 1, Dünya savaşı sırasında düşman donanmaları 18 Mart 1915'de bozguna uğratılarak geçilmezliğini dünyaya duyurmuştur. İngiltere ve Fransa Türk topraklarına ve milletine esaret zinciri vurmak azmi ile geldikleri Çanakkale Boğazı'nda feci bir hezimetin acısını yaşayarak ülkelerine dönmek zorunda bırakılmışlardır. Çanakkale tarihine mal olacak zaferlerini 1. Dünya Savaşı sırasında kazanarak tüm dünyaya Çanakkale'nin geçilmezliğini ilan etmiştir. Fransız ve İngilizlerin çadır ve cephelerini terk ederek sessizce Türkler'e sezdirmeden çekilmeleri tarihe "Şahane Çekilme" olarak geçmiştir.
__________________ | ||
03-03-2007, 00:45 | #4 | ||
Eagle dragging on Smoking Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 43
Mesajlar: 3.651
Tecrübe Puanı: 25 | tesekkurler bu değerli bilgiler için
__________________ ATIN ÖLÜMÜ ARPADAN HADİ GELİN ARKADAN YARI YOLDA BIRAKAN TAŞ OLSUN...BEŞİKTAŞK | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/cografya/24923-canakale-bogazi/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Corafya [Arşiv] - Beikta Forum ( 1903 - 2008 ) Taraftarn Sesi !. | This thread | Refback | 12-03-2008 08:48 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |