Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/)
-   Hayvancılık ve Tarım (http://besiktasforum.net/forum/hayvancilik-ve-tarim/)
-   -   Kanatlı Hayvanların Beslenmesi (http://besiktasforum.net/forum/hayvancilik-ve-tarim/20294-kanatli-hayvanlarin-beslenmesi/)

imparator 29-01-2007 11:32

Kanatlı Hayvanların Beslenmesi
 
KANATLILARIN BESLENMESİ

GİRİŞ

Kanatlılar, çeşitli besin maddelerinin keşfedilmesinde, izole edilmesinde, tanımlanmalarında önemli roller oynamışlardır. Bu hayvanların hemen hemen bütün beslenme araştırmalarında kullanılmaları, diğer hayvanlar ve insanlar için de geçerli beslenme prensiplerinin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Bu araştırmalarla kanatlıların beslenmesine dair elde edilen bilgiler, dünyada mevcut diğer hayvan türlerine göre çok daha fazla olmuştur.
Geçen yirmi beş yıl içinde kanatlıların, sayısı 40’tan fazla olan besin maddeleri ihtiyaçları oldukça dar sınırlar içerisinde başarıyla tayin edilebilmiştir. Ayrıca kanatlıların rasyonlarında bulunan çeşitli besin maddelerinin daha doğru olarak tayin edilme imkânları ortaya çıkmıştır.
Kanatlılar, genel olarak, insan yiyeceği olarak kullanılmayan yemlerin değerlendirilmesine ve onların insanlar için çok değerli olan besin maddelerine çevrilmesine hizmet eden hayvanların başında gelmektedir. Onmivor olmaları çok çeşitli yiyeceklerden yararlanabilmelerine imkân vermektir. Bir araştırıcıya göre, yemlerin insan yiyeceğine dönüştürülmesi bakımından, bilhassa protein ve yağ esas alındığında, tavuk, süt ineğine yakın bir değer gösterebilmekte domuzu ise geçmektedir.
Et tipi tavuklar ve hindiler, yüksek proteinli ve düşük yağlı et verebilmekte ve yenebilen birim kısma düşen yem miktar ve masrafı sığır ve domuzlara nazaran daha düşük olmaktadır.
Kanatlıların insanlığa yararları sadece sağladıkları et ve yumurtaya dayanmamaktadır. Daha önce açıklandığı gibi kanatlılar, beslenme ile ilgili araştırmalarda, diğer hayvan türlerine göre çok daha fazla kullanılmışlar ve bu alandaki gerçeklerin ortaya çıkmasına büyük katkılarda bulunmuşlardır. Bunun en önemli nedenlerinden biri onların rasyondaki besin maddeleri eksikliklerine farelerden daha hassas olmalarıdır.

imparator 29-01-2007 11:35

Kanatlılardan deneme hayvanı olarak aşağıdaki çalışmalardan yararlanılmıştır:
A – Vitaminlerle İlgili Çalışmalarda
Vitaminlerle ilgili çalışmalarda civcivler test hayvanı olarak tercih edile gelmişlerdir. Örneğin, yemlerde mevcut total vitamin A aktivitesini tayin etmede, civcive diğer hayvanlara nazaran öncelik verilmektedir. Çünkü, çeşitli formlarda çeşitli düzeyde aktivite ihtiva eden bu vitamine civcivin ihtiyacı fareler ve diğer hayvanlarınkinden daha fazladır.
Vitamin D ile ilgili bilgilerin elde edilmesinde civciv önemli bir rol oynamıştır. Halen bu vitamin ile ilgili çalışmalarda tercih edilen bir deneme hayvanıdır.
1897 yılında Eijkman, Beriberi hastalığının nedeni olan tiyamin noksanlığıyla ilgili çalışmalarda da kanatlıları kullanarak başlamıştır. Tiyamin noksanlığının kuşlarda “polyneuritis” hastalığına yol açtığı tespit edilmiştir. Bu çalışmalardan sonra B1 – vitamini (tiyamin ) 1926 yılında saf olarak elde edilmiştir.
Vitamin E, selenyum, sistin ve metiyonin gibi besin maddeleri eksikliklerince ortaya çıkan beyaz kas hastalığı (muscular dısrophy), yıllarca gerek insanlarda ve gerekse diğer hayvan türlerinde geniş tahribata sebep olmuştur. Civciv yukarıdaki besin maddeleri noksanlığına gayet iyi cevap verebildiğinden, hastalığın nedenlerinin araştırılmasında bir numaralı deneme hayvanı olarak hizmet etmiştir. Civciv, aynı şekilde, riboflavin, vitamin K, pantotenik asit, biyotin, folik asit, vitamin B12 gibi vitaminler hakkında, geniş bilgiler elde edilmesinde birinci derecede rol oynayan test hayvanı olmuştur.
B – Antibiyotiklerle İlgili Çalışmalar
Bugün gerek hastalıklara karşı savaşta, gerekse büyümeyi pozitif yönde etkileyici olarak, kanatlılar ve insanlar dahil bir çok evcil hayvanlarda çeşitli antibiyotikler oldukça geniş çapta kullanılmaktadır.
C – Minerallerle İlgili Çalışmalar
Bir çok hayvanlar tarafından küçük miktarda ihtiyaç duyulan iz minerallerin önemi, ancak civcivlerle yapılan çalışmalar sonunda ortaya çıkarılmıştır. “Slipped tendon” veya persosis adı verilen hastalık, civcivlerde manganez noksanlığı ile teşhis edilmiş, böylece manganezin, bütün hayvan türleri için gerekli olan bir element olduğu ortaya konulmuştur. Civcivler kullanılarak üzerlerinde geniş çapta araştırmalar yapılan diğer mineraller de şunlardır: K, g, Ca, P, I, Zn, Cu Mo – ve Se. Bu minerallerin hepsinin insan ve hayvan beslenmesinde önemli fonksiyonları vardır.

imparator 29-01-2007 11:36

D – Aşılarla İlgili Çalışmalarda
Kanatlıların yumurtası, kendine mahsus özellikleri bulunan çok önemli bir üründür. Hayatın devamı için gerekli bütün besin maddelerine ve faktörlere sahip olduğu gibi, pratik olarak da mikroorganizmalardan steril bir durumdadır. Yumurtanın bu özelliği, en küçük bir organizma olan virüse ait kültürlerin hazırlanmasında büyük önem taşımaktadır. Bilindiği gibi, virüsler insanlarda ve hayvanlarda çok çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır.
Bunlardan başka kanatlılar, arterıoskleroz gibi önemli damar hastalıkları ile ilgili çalışmalarda embriyoloji, endokronoloji ve genetik dallarında deneme hayvanı olarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
KANATLILARDA SİNDİRİM SİSTEMİ

Kanatlı hayvanların beslenmelerine başlamadan önce, sindirim sistemi hakkında kısaca bilgi vermek faydalı ve gereklidir.
Kanatlıların sindirim sistemi ruminantlarınkinden geniş çapta, diğer hayvan türlerinkinden de belirli bazı farklar gösterir.
Sindirim sistemlerinin farklı oluşu beslenmelerinde kullanılan yemlerin cins ve miktarlarını önemli derecede etkiler. Örneğin, kanatlılar selüloz, hemiseluloz gibi kompleks polisakkaritlerden hemen hemen hiç yararlanamazlar. Rasyonlarında kolay sindirilebilen yemlerin kullanılması zorunludur.
Kanatlılarda sindirim sistemi bir sindirim kanalı ile buna ek veya yardımcı organlardan (karaciğer, pankrens ve dalak) ibarettir.
Sindirim sistemi, yiyeceklerin alınması, depolanması, sindirilmesi ve artık maddelerin dışarı atılması gibi fonksiyonları yerine getirir.
Sindirim Kanalı

Sindirim kanalı, Şekil 1’de görüldüğü gibi, ağız, yemek borusu (esophagus) kursak (ingluvies) bezli mide (pars glandularis) taşlık (pars muscularıs), ince bağırsaklar, (ıntestinum tenue) kör bağırsaklar (ceecum), kalın bağırsaklar (intestinum crassum), klooka (clooka) ve anus’dan ibarettir.
1-

Üst Larenks 23- Infundibulum
2- Trakea 24- Magnum
3- Alt Larenks 25- Isthmus
4- Bronşlar 26- Uterus
5- Akciğerler 27- Böbrekler
6- Kalp 28- Ureterler
7- Özofagus
8- Kursak
9- Bezli Mide
10- Katı Mide
11- Karaciğer
12- Safra Kesesi
13- Dalak
14- Pankreas
15- Duedenal Kıvrımı
16- İnce Barsak
17- Kör Barsaklar
18- Kalın Barsak
19- Fakricine Bezesi
20- Kloake
21- Anus
22- Ovaryum


Şekil 1: Tavuğun İç Organları
AĞIZ

Kanatlılarda ağız, dudak, yanak ve dişlerin olmamasıyla karakterize edilir. Gaga küçük yem parçalarını alabilecek şekilde gelişmiştir. Ayrıca parçalamaya da elverişlidir. Dil, sivrilmiş olup dikenimsi bir çıkıntıya sahiptir. Bu kısmın fonksiyonu yemlerin yemek borusuna inişini sağlamaktır.
Kanatlılar – diğer hayvanlar kadar olmamakla beraber – tad alma duygusuna sahip olup dillerinin altında 90 adet kadar tad alma cisimcikleri bulunur. Bu cisimciklerin sayısı 6000 – 10.000, ineklerde 40.000 civarındadır.

imparator 29-01-2007 11:37

YEMEK BORUSU

Yemek borusu ağız tabanının arka kısmından glandüler mideye kadar uzanır. Yemek borusunun uzunluğu olgun kanatlılarda 15-20 cm civarındadır. Yemek borusunda mükoz bir sıvı salgılanır. Bu salgının fonksiyonu yemlerin kursağa inişini kolaylaştırmaktır.
KURSAK

Yemek borusunun vücut boşluğuna girdiği yerde genişleyerek meydana getirdiği bir kesedir. Yapısı aynen yemek borusunun yapısına benzer. Aralarındaki yegane yapı farkı, mükoz bezlerinin bu organda, yemek borusuyla kursağın birleşme yerinde yer almasıdır.
Kursak, tavuklar, ördek ve güvercin gibi tane yiyen kanatlılarda iyi gelişmiştir. Kursağın esas fonksiyonu, yemlerin burada toplanıp bir müddet tutularak yumuşatılmasını sağlamaktır. Bu fonksiyonu ile bir nevi rezervuar gibidir. Tükürükte bulunan amilâz, kursakta karbonhidratların şekere çevrilmesinde çok az etkili olmaktadır. Esasen kursakta amilolitik ve proteolitik enzimlerin mevcut olup olmadığı hakkında araştırıcılar arasında görüş ayrılığı vardır. Bazı araştırıcılar, kursakta bulunan enzimlerin yem gibi bir dış kaynaktan veya bezli mide, katı mide (taşlık), duodenum gibi sindirim kanalının diğer kısımlarından geldiğini öne sürmektedirler.
BEZLİ MİDE

İnsanlardaki mideye tekabül eder. Kursak ile katı mide (taşlık) arasında yer alır. Bu midede yer alan bezler hem bir gastrik proteaz olan pepsini hem de HCI asiti salgılar. Yemlerin buradan pars muscularis adı verilen katı mideye geçişi ancak saniyelerle ifade edilebilecek kadar kısa sürer. Olgun hayvanlarda bezli midenin PH’sı 4-4.5 civarındadır. Hcl ve pepsinojenle karışmış olarak katı mideye gelen yemler, burada PH’nın 2-3 olduğu bir ortam bulurlar. Zaten pepsinin en iyi çalıştığı hidrojen iyonu konsatrasyonu bu sınırlar arasında düşer.
KATI MİDE (TAŞLIK)

Bezli mide ile ince bağırsaklar arasında yer alır esas fonksiyonu yemlerin parçalanmasını sağlamaktır. Bu nedenle kuvvetli kaslara sahiptir. Mide yüzeyi keratinleşmiş bir durum gösterir.
Buradaki kaslar istemsiz olup, her 20-30 saniyede çok kuvvetli bir şekilde kasılırlar. Yemle birlikte küçük taş parçalarının sağlanmasının, kanatlılarda dane yemlerin sindirim derecesini yükselttiğini denemeler göstermiştir. Fakat yemlerin ince olarak sağlanması halinde bu küçük taş parçalarının sindirim derecesini yükseltmesi ancak çok küçük bir düzeyde (%3) olmaktadır. Halbuki tüm dane yem verilmesi halinde, taş parçaları, danenin sindirimini %10 yükseltebilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:37

İNCE BAĞIRSAKLAR

Katı mideden kalın bağırsağa kadar olan kısmı kapsar. Sindirim kanalında yemlerin sindirim ve absorpsiyonu için en önemli kısmı teşkil eder. Duodenal kıvrımda pankreas yer alır.
Gastrik sindirim, muhtemel olarak duodenum başlangıcından, pankreas ve safra sekresyonlarının bağırsağa döküldüğü kısma kadar devam eder. Bu salgılar 5-6.5 PH derecelik bir asitlik meydana getirir ki bu, gastrik proteazların faaliyetini önler. Fakat bağırsak ve pankreas enzimlerinin çalışmasına imkân verir.
Üç esas yem komponti (Karbonhidratlar, proteinler ve yağlar) de pankreatik sekresyonlardan etkilenmektedir. Karbonhidratların hidrolizi esas olarak pankreatik amilazlar tarafından yerine getirilmektedir. Tavuklarda safranın da amilolitik aktiviteye iştirak ettiği tespit edilmiştir. Keza pankreas, bilinen bütün lipaz’ları da temin etmektedir.
Civciv ve tavukta sindirim kanalının çeşitli kısımlarının boyutları Tablo 2’de verilmektedir.
TABLO 2
CİVCİV VE TAVUKTA SİNDİRİM KANALININ ÇEŞİTLİ KISIMLARININ BOYLARI (Beş Hayvan Ortalaması)

Ölçülen Kısım

YAŞ

20 günlük (cm)
1.5 yıl (cm)
Bütün sindirim kanalı
Gaga – kursak
Gaga – proventriculus
Duodenum
Ileum ve jejunum
Kör bağırsak
Rektum ve kloaka
85
7.5
11.5
12
49
5
4
210
20
35
20
120
17.5
11


KÖRBAĞIRSAK

Körbağırsak kalın ve ince bağırsağın birleşme yerinde, uçları kapalı iki torba şeklinde yer almıştır. Olgun bir tavuktaki uzunluğu 17.5 cm civarındadır. İnce bağırsağa yakın olan kısmında Villus mevcuttur. Genel yapısı ince bağırsağınkine benzer. Orta kısmında ise Villus sayısı daha az ve şekilleri de değişiktir. Kör olan uçta ise Villus yoktur.
KALIN BAĞIRSAK

Kanatlılar genel olarak kısa bir kalın bağırsakla karakterize edilirler. İnce bağırsağın iki misli kalınlıkta olup 10-20 cm uzunluğundadır. İnce bağırsaktan Kloako’ya kadar olan kısmı kapsar. Yapısı biraz ince bağırsağın yapısına benzer.
Kalın bağırsağın, artıkların dışarıya atılıncaya kadar tutulması ve suyun absorbsiyonu gibi fonksiyonları vardır. Suyu absorbe etme fonksiyonu ile vücudun elektrolit dengesinde rol oynadığı öne sürülmektedir.
Kalın bağırsak, sidiğin de müşterek olarak atıldığı kloako ile irtibat halindedir. Radyoğrafik çalışmalarla, irdarın da kalın bağırsağa geldiği ve burada suyunun ve tuzlarının absorbe olduğu ispatlanmıştır. Organik besin maddeleri bakımından burada herhangi bir sindirim ve absorbsiyon olayı meydana gelmemektedir. Çünkü, kalın bağırsağı çıkarılmış hayvanlarla, kalın bağırsağı çıkarılmamış hayvanlar arasında sindirim bakımından herhangi bir fark bulunmamaktadır.

imparator 29-01-2007 11:37

YARDIMCI ORGANLAR

KARACİĞER

Kanatlılarda iki lob’dan meydana gelen bir organ olup, sağ lob, soldan daha geniştir. Her lob’dan duodenum’a açılan bir safra kanalı vardır. Sol safra kanalı duodenumla direkt irtibat halindedir. Safra kesesi bulunan kanatlılarda, sağ safra kanalının genişleyen kısmı safra kesesini meydana getirir. Safra kesesi kanatlı hayvanların hepsinde mevcut değildir.
Safranın kanatlılardaki fonksiyonu hakkında bugün bile bilinenler yeterli değildir. Safranın yağları emijlsüfiye etmek ve pankreatik hipazı aktive etmek suretiyle yağların absorbsiyonunu kolaylaştırdığı öne sürülmektedir. Ayrıca, ihtiva ettiği amilaz enzimi ile de, karbonhidratların sindiriminde rol oynamaktadır.
Karaciğerin, safra salgılayarak sağladığı sindirim fonksiyonundan başka protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmalarıyla, metobolitlerin zararsız hale getirilişleri gibi pek çok fonksiyonları daha vardır. Karaciğerin bu fonksiyonlarına burada değinilmeyecektir.
PANKREAS

Kanatlılarda duodenal kıvrımda yer alır. Karbonhidratlar, proteinler ve yağların sindirimleri için amilaz, tripsin ve lipaz gibi çeşitli enzimleri salgılar. Ayrıca şeker metabolizmasını regüle eden, insülün de pankreas tarafından salgılanır.

imparator 29-01-2007 11:37

YEMLERİN SİNDİRİM KANALINDAN GEÇİŞİ VE BUNU ETKİLEYEN ÇEŞİTLİ FAKTÖRLER

Yemlerin sindirim kanalından geçiş hızlarını tayin için çeşitli metodlar kullanılmıştır. Bu metodların başlıcaları şunlardır:
1. Yemleri belirli bazı boyalarla boyayarak, gübrede görülen boyalardan, hangi yemin önce veya sonra sindirim kanalını terk ettiğini bulmak. Yulaf gibi bazı yemler boyalarla işaretlenmeden gübrede ayrılabilmektedir.
2. Aynı zamanda yemlenen hayvanların, farklı zamanlarda öldürülerek yemlerin belli sürelerde sindirim kanalının neresine ulaşabileceğini tespit etmek.
3. Yemlerin sindirim kanalından geçişlerini X ışınları ile takip etmek.
4. Sindirim kanalının muhtelif kısımlarına kanül (tüp) tatbik ederek yenen yemleri o kısımlardan toplamak.
Araştırıcılar yukarıdaki çeşitli metodları kullanarak yaptıkları çalışmalarda zaman zaman oldukça farklı sonuçlar elde etmişlerdir. Yapılan çalışmaların çoğunda yemlerin kursağı terkediş süreleri esas tutulmuştur.
Sindirim Kanalından Yemlerin Geçişini Etkileyen Çeşitli Faktörler:
1. Bu faktörlerin başında hayvanın açlığı gelir. Hayvanın açlık süresi arttıkça yemlerin geçiş hızı artar. Öyle ki, iyice aç bırakılmış hayvanlarda yemler 30-60 saniyede kaslı mideye, 10 dakikada ince bağırsaklara, 2 saatte kalın bağırsağa ulaşabilmektedir. Fakat ince bağırsakların, sindirilen yemlerden tamamen boşaltılabilmesi 24 saatı gerektirmektedir.
2. Hayvanın yaşı. Genç hayvanlarda yemlerin sindirim kanalından geçişleri yaşlı hayvanlara göre daha hızlı olmaktadır.
3. Heyecanlanma. Hayvanların herhangi bir nedenle heyecanlanmaları yemlerin sindirim kanalından geçişini geciktirmektedir.
4. Hayvanın yumurtlayıp yumurtlamadığı. Yemlerin geçiş hızı yumurtlayan tavuklarda yumurtlamayanlara göre daha hızlı olmaktadır.
5. Diyetsel faktörler:
a) Yemin Su Kapsamı: Kuru yemler, sulu yemlere nazaran daha uzun süreyle kursakta kalmaktadırlar.
b) Diğer Diyetsel Faktörler:
Faktör : Etkisi :
% 12 oranına kadar yağ yok
Ham selüloz yok
Antibiyotik (Chlartetracycline) yok
Karbonhidratlar :
Laktoz Geçişi, en hızlı
Sukroz İkinci derecede hızlı
Dekstrin Üçüncü derecede hızlı

Protein Sindirimi İli Ortaya Çıkan Problem:

imparator 29-01-2007 11:38

Kanatlılarda, böbrek yoluyla dışarı atılan, nitrojen, kalın bağırsak yoluyla dışarı atılan ve sindirilmeyen nitrojen ile kloaka’da karışmaktadır. Bu durumda nitrojen ekskresyonunun hangi kısmının böbrekler yoluyla, hangi kısmının bağırsak yoluyla geldiği sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunu çözebilmek için aşağıdaki yollardan biri uygulanmaktadır.
1. Hayvan üzerinde bir operasyon uygulanarak, üreterlerin kloaka’ya açılması önlenir. Ürin ayrı bir kaba toplanır. Hayvana Colostomy tatbik edilerek dışkı vücudun dışında da toplanabilir. Bu operasyonda kalın bağırsaktan delik açılarak, dışkının dışarıya alınması sağlanır.
2. Karışık olarak dışarıya atılan artıklar mekâniki olarak birbirlerinden ayrılmaya çalışılır.
3. Karışık dışkıdaki ürik asidin tamamen böbrek yoluyla geldiği kabul edilir. Aşağıdaki tabloda (3) ürin nitrojeninin total nitrojene göre yüzdesi verilmektedir.
TABLO 3
5-6 haftalık civcivlerde, idrardaki nitrojenli ürinlerin total nitrojenin yüzdesi olarak dağılımı
(O’dell ve çalışma arkadaşları 1960)
Ürik asit nitrojeni
Allontoin nitrojeni
Diğer purinlere ait nitrojen
NH3 nitrojeni
Üre nitrojeni
Kreatin ve Kreatinin nitrojeni
Amino asit nitrojeni
Tayin edilmemiş nitrojeni
76
--
--
15.4
5.6
0.2
1.7
1.2


Burada görüldüğü gibi ürin nitrojeninin büyük bir kısmı ürik asittir. Yuvarlak rakam olarak idrar nitrojeninin %80’nin ürik asitten geldiği kabul edilmektedir. Bu rakam esas tutularak fekal nitrojen hesap edilebilmekte, bundan da, sindirim derecesi tayin edilebilmektedir. Bu metod bazı durumlarda tatmin edici ise de, ürik asitin konstant bir değer göstermemesi yüzünden güvenilir değildir. Çünkü ürik asidin idrardaki düzeyi, bir dereceye kadar rasyondaki protein düzeyine bağlıdır. Ayrıca dışkıdaki bakteriyel parçalanmalar ve diğer bazı faktörler de idrardaki ürik asit düzeyini etkileyebilmektedir.
KANATLILARIN BESLENMESİNDE BİLİNMESİ GEREKLİ BAZI ENERJİ TERİMLERİ

Total Enerji: Yemlerin ihtiva ettiği enerjinin tamamı olup, yemin veya yiyeceğin Bomb kalorimetresinde yakılmasıyla tayin edilir.
Hazmolabilir Enerji: Total enerji – dışkı ile kaybolan enerji - idrarla kaybolan enerji.
Net Enerji: Total enerji –dışkı ile kaybolan enerji – ısı artışı yoluyla kaybolan enerji.
Isı artışı yoluyla kaybolan enerji, besin maddelerinin metabolizmaları sırasında ortaya çıkar. Buna spesifik dinamik aksiyon, kalorijenik etki, termojenik etki gibi isimler de verilmektedir.
Hayvanın Yaşı : Nötr Sıcaklık :
0-1 hafta 34 – 36°C
5 hafta 32 –35 Road ısland
52 hafta 18 – 24 Road Red (dişi)
kanatlılarda enerjinin vücutta dağılışı ve kullanılması Şekil 2 de verilmektedir.
Total Enerji
Fekal Enerji Hazmolabilir Enerji
Ürin Enerjisi Metabolik Enerji
Isı artışı Net Enerji
(Besin maddelerinin
Metabolizmasında
Hasıl olan ısı)
Yaşama payı Verim
a- Bazal metabolizma a- Büyüme
b- İstemli aktivite b- Yağ
c- Vücudu ısıtma enerjisi c- Yumurta
d- Vücudu soğutma enerjisi d- Tav
e- İş
Şekil 2: Kanatlılarda Enerjinin Vücutta Dağılışı ve Kullanılması

imparator 29-01-2007 11:38

Kanatlıların Vücudu ve Yemlerinde en Çok Bulunan Yağ Asitleri
Bunlar sırasıyla, Palmitik, stearik, oleik ve linoleik asit olup, karkas ve yemdeki yağların %90’ını teşkil ederler. Daha önce bildirildiği gibi bunlar arasında sadece linoleik asit kanatlılar için esansiyeldir. Civcivlerin linoleik asit ihtiyaçları, rasyonun %1’i, yumurtlayan tavuklarda ise rasyonun % 1.5’u kadardır.
Linoleik Asit Eksikliğinde Görülen Septonlar:
A) Civcivlerde:
1. Büyüme hızında azalma,
2. Testis’in küçülmesi ve sekonder, seks karakterlerinde gerileme,
3. Su tüketiminde artış,
4. Karaciğerin büyümesi,
5. Fungal enfeksiyonlara mukavemetsizlik.
B) Yumurtlayan Tavuklarda:
1. Yumurta büyüklüğünde önemli derecede düşme,
2. Eksikliğin ileri derecede olması halinde, yumurta veriminde düşme,
3. Yumurtada döllülük nispetinin azalması,
4. Yumurta ve karkas lipid kompozisyonunda önemli değişmeler.
KANATLILARIN ENERJİ İHTİYACI

A. Civcivin Enerji İhtiyacı

Hayvanlar, esas itibariyle enerji ihtiyaçlarını tatmin için yem tüketmektedirler. Hayvanın enerji ihtiyacını rasyonun kilogramdaki veya belirli ünitesindeki enerjiye göre bildirmek tam doğru ve mümkün değildir. Bunun yerine hayvanın normal olarak büyüyüp gelişebilmesi için gerekli olan metabolik enerji hayvan başına günlük olarak bildirilmelidir. Ne var ki bunu civcivler için uygulamak çok zordur. Çünkü civciv devamlı büyümekte ve büyüdükçe enerji ihtiyacı değişmektedir. Bu nedenle civcivin günlük metabolik enerji ihtiyacı, Kg. rasyon için kilokalori (Kcal) olarak verilir. Civciv veya büyümekte olan kanatlı da günlük enerji ihtiyacını yem kapasitesine göre giderir.
Vücuda alınan optimum enerji düzeyine göre, dengeli rasyonlarda, broyler civcivlerin muhtelif enerji düzeylerinde tükettikleri yem miktarları Tablo 8 ve 9’da verilmektedir.
Civcivler vücutlarına giren enerji miktarını tam olarak ayarlayamazlar. Rasyonun enerji kapsamı yükseldikçe, bir dereceye kadar fazla enerji tüketirler. Bu nedenle, yüksek enerjili rasyonla beslenen civcivler, düşük enerjili rasyonla beslenenlere nazaran vücutlarında daha fazla yağ biriktirirler. Büyümelerine bile yetmeyecek kadar düşük enerjili rasyonlarla beslenen civcivlerde böyle bir depolama söz konusu olamaz. buna göre, yüksek enerjili rasyonların, karkasları yağca zengin; düşük enerjili rasyonların ise, karkasları yağca düşük hayvanlar meydana getirdiği söylenebilir. Fakat bitirme pery****da (6-8 hafta), hem düşük hem de yüksek düzeyde enerji kapsayan dengeli rasyonlarla beslenen broyler civcivlerde canlı ağırlık artışı hemen hemen aynı olur.

imparator 29-01-2007 11:38

TABLO 8
Başlangıç Pery****da Broyler Civcivlerin Yem Tüketimi İle Rasyonun Metabolik Enerji Kapsamı Arasındaki İlişki (0-6 hafta)*
Rasyonun Metabolik Enerjisi

(Kcal/Kg)

6 Haftalık Sürede Yem Tüketimi (Kg)

Erkek
Dişi
2800
2900
3000
3100
3200
3300
2.57
2.48
2.38
2.32
2.25
2.18
2.14
2.07
2.00
1.93
1.88
1.82

*Protein, amino asit ve diğer besin maddelerince yeterli bir rasyon ve normal çevre şartlarında.
TABLO 9
Bitirme Pery****da, Broyler Civcivlerinin Yem Tüketimi İle Rasyonun Metabik Enerji Kapsamı Arasındaki İlişki (6 – 8 hafta)*
Rasyonun Metabolik Enerjisi

(Kcal/Kg)

Yem Tüketimi (6 – 8 hafta) (Kg)

Erkek
Dişi
2900
3000
3100
3200
3300
3400
2.07
2.00
1.93
1.87
1.82
1.77
1.70
1.63
1.60
1.55
1.50
1.46

*Protein, amino asit ve diğer besin maddelerince yeterli bir rasyon ve normal çevre şartlarında

Broyler civcivlerde normal büyüme Şekil 11’de gösterilmektedir. Yaklaşık olarak 8. haftaya kadar devam eden bu devre büyümenin en aktif peryodu olup, olgunluk devresi henüz başlamamıştır. Hayatın bu ilk safhasında, dengeli protein, fosfor, kalsiyum, iz mineraller ve vitamin ihtiyacı çok kritik bir durum gösterir. Rasyon, büyüme pery****da cereyan eden metabolik reaksiyonlar, hayvanın normal fiziksel aktivitesi ve vücut ısısının muhafazası için yeterli düzeyde metabolik enerji kapsamalıdır. Bu peryodda enerjinin çok az kısmı yağa çevrilir. Altı haftalığa kadar, Broyler bir civciv yaklaşık olarak vücudunda % 4 yağ ihtiva eder.
Eğer piyasanın isteğine göre Broyler civcivlerde karkas yağı artırılmak istenirse bu devrede tavsiye edilen en yüksek metabolik enerji düzeyi ile maksimum büyüme için gerekli olan protein düzeyinin biraz altında protein kapsayan bir rasyon uygulanır. Böyle bir besleme programı, 7-8 haftalık Broyler civcivlerde, hem metabolik enerjinin çok yüksek oluşundan hem de protein kısıtlanmasından ötürü, daha fazla enerjinin vücuda girmesine yol açar ve fazla enerji yağa çevrilir. Leghorn civciv ve piliçlerinde, uygun enerji düzeylerine göre ortalama yem tüketimleri Tablo 10, 11 ve 12’de verilmektedir.
Yumurta Verimi ve Damızlık Olarak Yetiştirilen Erkek ve Dişi Piliçlerde Vücut Yağının Kontrolü

8 – 22 haftalık dönemde erkek ve dişi piliçler için kullanılan rasyon, sadece normal büyüme, gelişme ve tüylenmeye yetecek kadar enerji ihtiva etmelidir. Çünkü vücuda alınan fazla enerji yağa çevrilir. Bu bilhassa olgunluk devresine yaklaşan hayvanlar için önemlidir. Bu devrede hayvanların çok yağlanmalarına meydan verilirse, hayati önemi haiz organların etrafı adipoz doku tabakaları ile kaplanır ki, bu da optimum yumurta verimini engeller. Bu nedenle, Broyler damızlık yetiştirilmesinde fazla yağ depolanmasını önlemek için, yem tüketimi sınırlandırılmalıdır. Leghorn civcivleri, başlangıç, büyüme ve gelişme dönemlerinde kilogramında 3000-3100 kcal enerji kapsayan rasyonlarla beslenirse, fazla yağ depo etmeden normal olarak gelişebilirler. Bununla beraber sadece damızlık olarak yetiştirilen broyler piliçleri için daha düşük enerjili (yaklaşık olarak 2600-2750) kcal/Kg) rasyonlar uygulanmalıdır.

imparator 29-01-2007 11:38

TABLO 12
Leghorn Piliçlerinin Gelişme Pery****da Rasyonun Enerji Düzeyi İle Yem Tüketimi Arasındaki İlişki (12 – 22 hafta)*
Rasyonun Metabolik Enerjisi (Kcal/Kg)
12-22 Haftalarda Yem Tüketimi (KGg)
2600
2700
2800
2900
3000
5.42
5.22
5.03
4.85
4.70

*Normal çevre şartlarında, yeterli bir rasyonun uygulanması halinde ve ergenlik ağırlığı 1.8 Kg olan Leghorn soylarında.
Damızlık ve Yumurtlayan Tavukların Enerji İhtiyacı

Mutedil bir çevre sıcaklığında dengeli bir rasyonla beslenen bir Leghorn tavuğu günde yaklaşık olarak 300-320 kcal metabolik enerjiye ihtiyaç gösterir. Sıcak havalarda hayvan vücuduna daha az kalori girer. Çok soğuk havalarda ise tavuk, mutedil çevre sıcaklığına göre %20-30 düzeyinde daha fazla kalori tüketir.
Tavukların enerji ihtiyacı ile ilgili olarak yapılan denemelerden elde edilen sonuçlar, proteinle ilişkili olarak, bundan sonraki bölümde verilmektedir.
TABLO 10
Leghorn Civcivlerinde, Başlangıç Pery****da Rasyonun Enerji Düzeyi İle Yem Tüketimi Arasındaki İlişki (0 – 6 hafta)*
Rasyonun Metabolik Enerjisi (Kcal/Kg)
6 Haftalarda Yem Tüketimi (KGg)
2800
2900
3000
3100
1.07
1.03
1.00
0.97

*Normal çevre şartlarında, dengeli bir rasyonun uygulanması halinde ve ergenlik ağırlığı 1.8 Kg olan Leghorn soylarında.

TABLO 11
Leghorn Civcivlerde Ara Büyüme Pery****da Rasyonun Enerji Düzeyi İle Yem Tüketimi Arasındaki İlişki (6 – 12 hafta)*
Rasyonun Metabolik Enerjisi (Kcal/Kg)
6-12 Haftalarda Yem Tüketimi (KGg)
2700
2800
2900
3000
3100
2.42
2.33
2.25
2.17
2.10

*Normal çevre şartlarında, yeterli bir rasyonun uygulanması halinde ve ergenlik ağırlığı 1.8 Kg olan Leghorn soylarında.
Verilen bu değerlerden, örneğin, kg rasyonda 110 kcal değerinde bir enerji kısıntısı hayvan başına yem tüketimini günde %3.5-4 düzeyinde artıracaktır. Bu durum karşısında, eğer yüksek enerjili rasyon, kendisinden önce gelen düşük enerjili rasyondan %3 düzeyinde daha fazla pahalı değilse, %3 düzeyinde daha fazla enerji kapsayan bu rasyonu tercih etmek, bir düzine yumurtaya düşen yem masrafı bakımından daha kârlı olacaktır. Bu prensipler yem formülasyonu ile ilgili bölümde daha detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
Broyler damızlık tavuğu, vücut ağırlığının yüksek oluşundan dolayı, yaşama payı için daha fazla enerjiye ihtiyaç gösterir. Böyle bir tavuk, maksimum yumurta verimi için günde yaklaşık olarak 400-450 kcal’lik metabolik enerjiyi yemleriyle almak zorundadır. Bu tavuklar yüksek enerjili rasyonlarla beslendiklerinde aşırı şekilde yağlandıklarından en iyisi rasyonlardaki enerji düzeyini 2600-2750 kcal olarak sınırlamak gerekir. Yem tüketimi o şekilde sınırlanmalı ki, hayvan günde yaklaşık olarak 420 kcal’den fazla metabolik enerjiyi vücuduna almasın.

imparator 29-01-2007 11:38

Orta Ağırlıkta Yumurta Tavuğu Irklarının Enerji İhtiyacı

Bazı bölgelerde kahverengi kabuklu yumurtalar istenir. Bu yüzden tavuk yetiştiricileri, yem tüketimleri Beyaz Leghorn’ların çok üstünde olan Rhode Island Red, New Hampshire gibi orta-ağır ırklarla, ağır melez (cross breeds) ırkları yetiştirmek suretiyle kazanç yoluna giderler. Bunların vücut ağırlıkları Leghorn’larla, Broyler damızlık tavuklarınınkinin arasına düştüğünden enerji ihtiyaçları da yaklaşık olarak broylerin enerji ihtiyacı olan günde hayvan başına 420 kcal ile Leghorn’un ihtiyacı olan 320 kcal metabolik enerji arasında yer alır. Buna göre, orta-ağır ırkların günlük metabolik enerji ihtiyaçları yaklaşık olarak hayvan başına 420+300=720:2=360 kcal’dır
Erkek Kanatlıların Enerji İhtiyaçları

Büyüme sırasında, erkek kanatlı hayvanların birim canlı ağırlık artışı için enerji ihtiyaçları belirsiz olacak kadar hafif şekilde dişilerinkinden azdır. Dişilere göre erkek hayvanlar vücutlarında daha düşük oranda yağ depo ederler. Fakat erkekler dişilere göre daha çabuk büyüdüğünden total olarak daha fazla enerjiyi gerektirirler. Bu nedenle de büyüyen bir erkek kanatlı hayvanla, büyüyen bir dişi kanatlı hayvanın enerji ihtiyaçları birbirlerine çok yaklaşır.
Ergin hayvanlara gelince, horoz büyük cüssesinden dolayı, tavuğa göre yaşama payı olarak daha fazla enerjiye ihtiyaç gösterir. Fakat tavuk da yumurta veriminden dolayı ekstra bir enerjiye ihtiyaç gösterir ki bu, horozla arasındaki cüsse farkından ileri gelen enerji farkını fazlasıyla karşılar.
Verim ve Yaşama Payı İçin Enerji İhtiyaçları

Hayvan ister büyüme pery****da, ister verim devresinde olsun, vücuduna aldığı total enerjinin oldukça büyük bir kısmını, yaşaması, yani hayatının muhafazası için sarfeder. Yaşama payı, bazal metabolizma ve normal aktiviteyi kapsar. 40 gr ağırlığında bir civcivin günlük yaşama payı enerji ihtiyacı 8 kcal kadardır. Yaşama payı için bu enerji öncelikle sağlanmadan hayvan hiçbir enerjiyi büyüme için değerlendiremez.
Bazal Metabolizma

Bazal metabolizma, bir hayvanın açlık durumunda, istirahat halinde ve optimum çevre şartlarında sarfettiği enerji miktarıdır. Bazal metabolizma, ekseriya hayvanın tükettiği oksijen miktarına göre hesaplanır.
Yapılan çalışmalara göre, günlük civcivlerde, bazal ısı prodüksiyonu vücudun her gram ağırlığı için saatte 0.0055 kcal kadardır. Ergin bir tavukta ise bu değer, 0.0030 kcal civarındadır. Saptanan bu rakamlar genç hayvanlardaki metabolik hızın yaşlı hayvanlarınkinden daha yüksek olduğunu göstermektedir. 40 gr gelen bir civcivin günlük bazal enerji ihtiyacı yaklaşık olarak 5.28 kcal’dır.
Aktivite

Aktivite için gerekli olan enerji, tabii olarak hayvanın faaliyet derecesine bağlıdır. Normal şartlarda bu, kanatlılarda bazal metabolizma için gerekli olan enerjinin yarısına tekabül eder.
Büyüme İçin Enerji

Büyüme için enerji ihtiyacı, her gr. Vücut ağırlık artışı için yaklaşık olarak 1.5-3 kcal olup, ağırlık artışında vücutta meydana gelen proteinlerin yağa oranına göre değişir. Beyaz Leghorn’a ait total günlük metabolik enerji ihtiyacı, büyümenin çeşitli peryodları için proteinlerle ilgili bölümde verilmektedir.
Gerçi büyüyen erkek kanatlıların günlük enerji ihtiyaçları biraz daha fazla ise de, bunlar için rasyonun enerji bakımından ayrıca ayarlanmasına gerek yoktur. Erkekler, dişilerin beslendiği aynı rasyondan biraz daha fazla yemek suretiyle ihtiyaçlarını ayarlayabilirler.
Büyüme hızı, bazal metabolizma, depo edilen dokunun tipi ve yemden yararlanma belirli bir dereceye kadar çeşitli hormonların bilhassa büyüme, tiroksin ve seks hormonları sekrasyonlarının çeşitli düzeyleri tarafından tayin edilir.

imparator 29-01-2007 11:39

Enerji Eksikliği ve Eksiklik Semptomları

Kanatlılarda enerji eksikliği semptomları ancak sindirimi zor, düşük enerjili kaba yemleri kullanmak suretiyle meydana getirilebilir. Çünkü bu yemler hayvanın kursak ve sindirim sistemini kolayca doldurur. Hayvan bu kapasitenin üstüne çıkamaz ve dolayısıyla yeterli enerjiyi alamaz. Halbuki rasyon hacimli olmayıp sadece düşük enerjili olsa, yem tüketimini artırmak suretiyle ihtiyacı olan gerekli enerjiyi sağlayabilir. Zaten çok düşük enerjili rasyonlar, hacimli karakterde olanlardır.
Optimum büyüme ve yumurta verimi sağlayabilmek için kanatlıların pratik şartlarda, yem tüketimlerini artırmak suretiyle gerekli olan enerjiyi sağlayamayacak rasyon enerji düzeylerini kantitatif olarak tayin etmek çok önemlidir. Örneğin, böyle düşük bir düzeyin sınırı, soğuk ve mutedil iklimlerde, rasyonun kilogramı için 2600 kcal, sıcak iklimlerde ise 2400 kcal’dır. Bu düzeylerin altında hayvan yem tüketimini artırmak suretiyle ihtiyacı olan enerjiyi sağlayamaz.
Yapılan çalışmalar, bir civcivin ihtiyacı olan enerjiyi alabilmesi için yediği yemin minimum densitesinin, 1 cm³ için 1.5 kcal olması gerektiğini ortaya koymuştur. Buna göre 2600 kcal/Kg metabolik enerji ihtiva eden bir rasyonda minimum densite;
Olmalıdır.
Büyüyen civcivlerin rasyonlarındaki enerji kapsamı kritik düzeyin altına düşünce, büyüme hızı düşer ve karkastaki yağ miktarı azalır. Bununla beraber rasyonun enerji muhteviyatı, yaşama payı için yeterli olursa, diğer eksiklik semptomları görülmez.
Rasyonun enerji kapsamı, hayvanın hayati fonksiyonlarının devamını sağlayacak bir düzeyin altına düşerse, vücuttaki proteinli dokular kullanılmaya başlanır ve hayvan ağırlık kaybeder. Bu kayıp hayvanın, hayati fonksiyonlarını bozacak bir seviyeye ulaştığında hayvan ölür.
Enerji – açlığı şartlarında vücut enerji kaynakları aşağıdaki sıraya göre kullanılır
1. Önce vücutta depo edilen küçük miktardaki glikojen harcanır,
2. Bundan sonra, yağ rezervlerinin çoğu sarfedilir,
3. Nihayet, kan şekerini normal düzeyde tutmak ve diğer hayati fonksiyonlar için proteinli dokular kullanılır.
Aşırı Düzeyde Enerji İle Beslenme Halinde Ortaya Çıkan Semptomlar

Rasyondaki enerjinin protein, mineral maddeler ve vitaminlere oranının, hayvanın normal büyümesi, verimi, aktivitesi ve çeşitli hayatsal fonksiyonlarının devamı için gerekli oranın çok üzerinde ise, enerji fazlalığı söz konusudur.
Daha önce de işaret edildiği gibi, enerjinin gereğinden biraz fazla olması halinde, büyübe hızında hafif bir düşme ve vücutta yağ depolanması meydana gelir. Bunun nedeni, hayvanın normalin altında bir yem tüketimiyle enerji ihtiyacını karşılaması ve vücuda azalan yem tüketimi yüzünden optimum verim ve büyümenin gerektirdiği miktarda protein, mineral madde ve vitaminin girmemesidir. Yukarıdaki semptomlar istisna edilirse hafif enerji, fazlalığında belirli semptomlar meydana gelmez. Eğer rasyonun enerji düzeyi çok yükselirse, yem ve vitamin noksanlıkları ortaya çıkar. Büyüme tamamen durabilir. Hayvanlar aşırı yağlanırlar ve aynı zamanda protein ve vitamin açlığının belirtilerini gösterirler.
50 yıl önceki bir inanışa göre, mısır o kadar fazla enerji ihtiva ediyordu ki bu, adeta kanatlı hayvanları yakıp kavuruyordu. Keza aynı inanışa göre %10’ün üzerindeki yağ, kanatlı hayvanlar için çok toksik idi. Fakat daha sonra yapılan çalışmalar, enerji ile protein, esansiyel amino asitleri arasında iyi bir denge kurulduğu zaman, istenildiği kadar mısırın rasyonda kullanılabileceğini açık bir şekilde göstermiştir. Gerçekten yapılan bazı denemelerde, çok az veya hiç karbonhidrat ihtiva etmeyen buna mukabil %35-40 düzeyinde yağ %45-50 düzeyinde protein kapsayan rasyonlarla beslenen civcivlerde mükemmel bir büyüme sağlanmıştır. Öyle ki rasyonun metabolik enerji düzeyi kilogramda 5000 kcal’ye ulaşmış, fakat protein ve amino asitleri ile rasyonun enerji düzeyi arasında optimum bir oran sağlandığından civcivlerin büyümesi olumsuz yönde etkilenmiştir.

imparator 29-01-2007 11:39

Kanatlılarda Protein ve Amino Asit Beslenmesi

Kanatlılarda bilimsel olarak yapılan protein beslenmesi sadece rasyonun ham protein kapsamına dayandırılamaz. Bunun yerine, her esansiyel amino asidin rasyondaki düzeyi, yararlılık derecesi ile birlikte esansiyel olmayan amino asit nitrojeninin yeterli düzeyde sağlanması da göz önünde tutulmalıdır. Bunların yanı sıra, vücut ve yumurta proteinlerinin en etkili bir şekilde ve en ekonomik olarak sentezlenebilmeleri için gerekli olan besin maddeleri ve komponentlerinin de kanatlı hayvanlara hücre düzeyinde sağlanmaları gerekir.
Broyler Başlangıç ve Bitirme Rasyonlarında Protein Düzeyleri

Broyler tipi piliçler, maksimum büyümeleri için gerekli olan enerji ihtiyaçlarını bir kilogramında 2800-3400 kcal metabolik enerji kapsayan rasyonlardan yem tüketimlerini regüle etmek suretiyle sağlayabilirler.
Rasyonda belirli enerji düzeylerinde gerekli olan protein düzeyleri ve bunlara göre beklenen yemden yararlanma Tablo 16’da verilmektedir. Bu değerler, başta Cornell üniversitesi olmak üzere, Amerika’nın birçok bölgelerinde yapılan denemelerin sonuçlarına dayanmaktadır.
TABLO 16
Rasyonun Enerji Kapsamına Göre Broyler Tipi Kanatlıların Protein İhtiyaçları
Rasyonun metabolik enerjisi (Kcal/Kg)
Protein ihtiyacı
%
Yemden yararlanma
(Kg)
Başlangıç rasyonu
(0-6 hafta)
yem/Kg
Canlı ağırlık
2800
2900
3000
3100
3200
3300
21.0
21.7
22.5
23.2
24.0
24.8
2.00
1.93
1.87
1.80
1.75
1.70
Bitirme rasyonu (6-8 hafta)
2900
3000
3100
3200
3300
3400
18.1
18.7
19.3
20.0
20.5
21.2
2.27*
2.19*
2.13*
2.05*
1.99*
1.93*

* Bu değerler, 8 haftalık hayvanlarda kümülatif yemden yararlanma değerleridir.
Başlangıç ve Büyüme Dönemlerinde Beyaz Leghornların Protein İhtiyaçları

Leghorn’ların başlangıç ve büyüme dönemlerinde büyüme hızı broylerlerinki kadar kritik bir durum göstermediğinden, rasyonun enerji düzeyi genel olarak broylerler için uygulanan enerji düzeyinden daha düşüktür. Deneysel ve pratik deneme sonuçlarına göre önerilen protein düzeyleri ve bu düzeylerde beklenen yem tüketimleri Tablo 17 de verilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:39

TOBLO 16
Beyaz Leghorn’larda Rasyonlarda Protein Düzeyleri İle Beklenen Yem Tüketimleri
Rasyonun metabolik enerjisi
Başlangıç dönemi 0-6 hafta protein yem
Büyüme dönemi 6-12 hafta protein yem
Piliç gelişme dönemi 12-20 hafta protein yem
Total yem
0-20 hafta
Kcal / Kg
%
Kg
%
Kg
%
Kg
Kg
2700
2800
2900
3000
3100
19.4
20.0
20.8
21.5
22.2
1.10
1.06
1.02
0.99
0.96
15.8
16.3
16.8
17.5
18.0
2.42
2.33
2.25
2.8
2.11
12.6
13.1
13.6
14.0
14.5
4.00
3.86
3.72
3.60
3.48
7.52
7.25
6.99
6.77
6.55


Bu tabloda başlangıç (0-6) büyüme (6-12) ve cinsi olgunluğa erişme (12-20) dönemlerine ait protein düzeyleri önerilmektedir. Büyüyen erkek Leghorn’larda aynı rasyonlardan yararlanarak iyi bir şekilde gelişebilirler, sadece dişilere göre biraz daha fazla yem tüketirler.
Büyüyen piliçler oldukça değişik enerji ve protein düzeylerine adapte olabildiklerinden yukarıdaki tabloda verilen protein düzeylerine minimum gözüyle bakmamak gerekir.
Beyaz Leghorn’larda enerji ve protein ihtiyaçları ile hesaplanmış yem tüketimleri ve yemden yararlanma değerleri Tablo 18’de verilmektedir.
TABLO 18
Beyaz Leghorn’ların Hesaplanmış Enerji ve Protein İhtiyaçları, Yemden Yararlanma ve Yem Tüketimleri
Yaş
Ağırlık artışı
Hayvan başına günlük yem tüketimi*
Yemden yararlanma
Hayvan başına günlük M.E. ihtiyacı
Hayvan başına günlük protein ihtiyacı**
Rasyonda protein ihtiyacı*
Ortalama Ağırlık
Günlük Artış
Haftalar
Gr
Gr
Gr
Gr yem
Gr Can A.
Kcal
Gr
%
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
70
125
190
265
350
450
550
640
730
820
895
960
1025
1090
1155
1220
1270
1320
1365
1410
1455
1500
5.7****
7.9
9.3
10.7
12.1
14.3
14.3
12.9
12.9
12.9
10.7
9.3
9.3
9.3
9.3
9.3
7.1
7.1
6.4
6.4
6.4
6.4
8
13
19
29
32
41
48
49
49
53
57
59
60
61
63
64
65
66
67
68
69
70
0.8
1.8
1.52
1.76
2.0
2.2
2.4
2.6
2.75
2.9
3.1
3.3
3.5
3.7
3.9
4.0
4.2
4.4
4.6
4.8
5.0
5.2
24
39
57
81
96
125
140
148
148
160
170
177
180
183
189
192
195
198
201
204
207
210
1.7****
2.8
4.1
5.4
6.2
7.4
7.8
7.8
7.8
7.8
7.3
7.3
7.3
7.3
7.3
7.3
7.0
7.0
7.0
7.0
7.0
7.0
21.5
21.5
21.5
20.0
19.5
18.5
16.5
16.0
16.0
15.0
13.0
12.5
12.5
12.0
11.5
11.5
10.5
10.5
10.5
10.5
10.5
10.5

*Rasyonun 3000 Kcal M.E./Kg kapsaması, bütün esansiyel amino asitleri ve diğer besin maddelerince yeterli olması halinde.
**Beyaz Leghorn’ların diyetsel proteinden % 55 düzeyinde yararlanması halinde.
***Başlangıçta 36 gr gelen civcivin, 5 gr yedek yumurta sarısını ilk haftada kullandığı kabul edilerek.
****Bu değerler 1.91 gr olan protein ihtiyacından, yumurta sarısında yer alan 0.21 gr’ın düşünülmesi ile elde edilmiştir. Yumurta sarısı %30 düzeyinde protein kapsar. Bu total 1.5 gr proteine tekabül eder. Bu miktar protein kuluçkadan yeni çıkan bir civcive günde ortalama 0.21 gr proteini bir hafta süreyle sağlar.

Broyler tipi kanatlılarda bir ile sekiz haftalık dönemdeki protein ihtiyaçları hesaplanmış yem tüketimleri ve yemden yararlanma değerleri Tablo 19’da verilmektedir.
Kanatlıların Vücutlarında Günde Kullandıkları veya Depo Ettikleri Miktarlara Göre Günlük Protein veya Amino Asit İhtiyaçlarının Hesaplanması

Birçok çalışmalar, büyüyen beyaz Leghorn’ların rasyonlarındaki proteinlerden yaklaşık olarak ancak % 55 düzeyinde yararlanabildiklerini göstermiştir. Buna göre, vücuda alınan veya tüketilen proteinden ancak % 55’i dokuların ve tüylerin büyümesi ve günlük kaybolan endojen nitrojenin yerine konulabilmesi için vücutta tutulmaktadır. Halbuki bu oran büyüyen broyler soylarında % 64’e kadar çıkabilmektedir. İndividuel esansiyel amino asitleriyle yapılan çalışmalar, bunların çoğunun vücutta iyi değerlendirildiğini göstermiştir. Esansiyel amino asitlerinden bazıları, bilhassa rasyonda minimum düzeyde olduklarında ve sadece yumurta ve doku proteinleri için kullanıldıklarında yararlılık dereceleri % 85’e kadar çıkabilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:39

Büyüyen Kanatlılarda Günlük Protein İhtiyaçlarının Hesaplanması

Büyüyen kanatlıların protein ihtiyaçları üç kısma ayrılabilir:
1. Dokuların büyümesi için protein ihtiyacı,
2. Yaşama payı için protein ihtiyacı,
3. Tüylerin büyümesi için protein ihtiyacı.
Doku Büyümesi

Kanatlı hayvanların karkası % 18 düzeyinde protein kapsadığından doku büyümesi için günlük protein ihtiyacı, günlük canlı ağırlık artışının (gr olarak) 0.18 ile çarpılıp 0.55’e (vücutta proteinden yararlanma oranı) bölünmesi ile bulunabilir.
Doku büyümesi için protein ihtiyacı= Günlük canlı ağırlık artışı x 0.18
0.55
Yaşama Payı

Kanatlılarda endojen nitrojen kaybı günde yaklaşık olarak, vücut ağırlığının her kilogramı için 250 mg dir. Bunu proteine çevirirsek 250 x 6.25 = 1600 mg eder. Yani yaklaşık olarak günde 1600 mg protein vücut ağırlığının her kg’ı için kaybolmaktadır. Buna göre, yaşama payı için günlük protein ihtiyacı, vücut ağırlığının (gr olarak) 0.0016 ile çarpılıp 0.55’e bölünmesiyle kolayca bulunabilir.
Yaşama payı için protein ihtiyacı= Vücut ağırlığı (gr) x 0.0016
0.55
Tüylerin Büyümesi

Kanatlılar üç haftalıkken tüyler, yaklaşık olarak vücut ağırlığının % 4’ünü teşkil ederler. Bu rakam, dördüncü haftada % 7’ye ulaşır ve bundan sonra nispeten sabit kalır. Tüylerin protein kapsamı takriben % 82’dir. Buna göre, tüyler için gerekli günlük protein ihtiyacı yüzde tüy ağırlığını (0.04 veya 0.07) vücut ağırlığı ve 0.82 (tüylerdeki yüzde protein kapsamı) ile çarpıp 0.55’e bölmekle tayin edilebilir.
Yukarıdaki açıklamaları dikkate alarak, büyüyen Beyaz Leghorn’larda günlük protein ihtiyacı aşağıdaki formülü kullanmak suretiyle hesaplanabilir.
Günlük protein ihtiyacı (gr) = Günlük ağırlık artışı (gr) x 0.18
0.55
0.0016 x vücut ağırlığı (gr) + (0.07) x Günlük ağırlık artışı (gr) x 0.82
0.55 0.55
broyler civcivlerin günlük protein ihtiyaçlarının hesaplanmasında aynı formül kullanılabilir. Sadece 0.55 rakamı yerine 0.64 rakamı kullanılır. Çünkü broyler tipi civcivler proteinden %64 düzeyinde yararlanabilirler.
Tablo 18 ve tablo 19’da verilen değerlerin, rasyonun bütün esansiyel amino asitlerince yeterli olması halinde, hesaplanmış minimum protein ihtiyaçları olduğunu önemle belirtmek gerekir. Tablo 17’deki değerler, 0 – 6 haftalık büyüme pery****da, yeterli düzeyde metiyoninle desteklenmesi ve 3000 kcal M.E./Kg ihtiva etmesi halinde büyüyen Leghorn’lar için kullanılacak rasyonun protein düzeyinin %21.5 civarında olması gerektiğini göstermektedir. Gerçek hesaplama ile 6 haftalık iken % 18 olan protein ihtiyacının, 12.ci haftada % 12.5’a düşürülebileceği görülüyor ise de böyle bir düşüş pratik şartlarda tavsiye edilemez.
6 – 12 haftalık dönemde rasyonun en az % 17 protein ihtiva etmesi salık verilir. Çünkü düşük proteinli rasyonlar metiyoninle desteklenseler bile, diğer bütün esansiyel amino asitlerini yeterli düzeyde sağlayamazlar. Şu halde mısır ve soyadan meydana gelen rasyonlar bu dönem için en az % 17 protein kapsamalı ve ayrıca metiyoninle desteklenmelidir. 12 – 22 haftalık dönem için ise % 14.5 düzeyinde protein, bu dönemin gerektirdiği protein ve esansiyel amino asit ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Yapılan çalışmalar, broyler tipi hayvanlar için 0 – 6 haftalık dönemde metiyonin ile desteklenmiş rasyonların 3200 kcal M.E./Kg ve % 24 protein; 6 – 8 haftalık dönemde ise 3300 kcal M.E./Kg ve % 20.5 protein ihtiva etmesi gerektiğini göstermiştir.

imparator 29-01-2007 11:40

Yumurtlayan Tavukların Protein İhtiyacı

Yumurtlayan beyaz Leghorn tavuğu, ortalama büyüklükte bir yumurtaya yaklaşık olarak 6 gr protein depo eder. Endojen nitrojen üzerinde yapılan çalışmalar, beyaz Leghorn tavuğunun günlük yaşama payı için üç gram proteine ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Buna göre, yaklaşık olarak günlük 10 gr proteinin ergin tavuklarda, hem yaşama payı hem de maksimum yumurta verimi için yeterli olması gerekir. Halbuki yapılan birçok çalışmalar, % 75-80 düzeyinde optimum bir verim sağlayabilmek ve en iyi yemden yararlanma için ergin tavukların mısır – soya tipi bir rasyonla vücutlarına günde 17.5 – 18.5 gr protein almaları gerekmektedir. Bu protein ihtiyaçları 2 kg ağırlığındaki tavuklar için uygundur. Daha ağır tavukların kullanılması halinde günlük protein ihtiyacı, kg. vücut ağırlığı artışı için 1.5 gr daha fazladır. yukarıdaki değerler dikkate alınırsa, tavuk, rasyondaki proteinleri gerek yumurta proteinlerine gerekse yaşaması için gerekli nitrojenli bileşiklere çevirmede ancak % 55 düzeyinde etkili olabilmektedir.
Yumurtlayan tavukların protein ihtiyaçlarıyla ilgili olarak yapılan bazı çalışmaların sonucu Tablo 20 de verilmektedir.
Yumurtlayan Tavuklarda Proteinden İyi Yararlanamamanın Nedenleri

Sindirim Derecesi
Yem proteinlerinin bilhassa kanatlılar tarafından tamamen değerlendirilemediği bilinmektedir. Kanatlıların rasyonlarında bulunan yemlerdeki ham proteinlerin sindirilme dereceleri % 75 – 90 olup ortalama % 85 civarındadır.
TOBLO 16
Beyaz Leghorn’larda Rasyonlarda Protein Düzeyleri İle Beklenen Yem Tüketimleri
Rasyonun optimum protein düzeyi
Yumurta verimi
Bir düzine yumurtaya düşen yem
Günde 100 tavuğa düşen yem
Günde tavuk başına protein ihtiyacı
%
%
Kg
Kg
Kg
17.8
17.0
16.8
15.3
15.0
14.3
13.0
77.4
80.8
75.4
71.7
74.4
79.0
76.0
1.50
1.63
1.72
1.95
1.86
1.86
2.22
9.80
11.03
11.90
11.67
11.53
12.26
14.03
17.8
18.6
18.2
17.8
17.3
17.8
18.2
Daha düşük verim ve performans gösteren tavuklardan elde edilen veriler
14.0
13.0
10.4
62.0
64.6
56.5
2.27
2.14
2.90
11.76
11.49
13.71
16.5
14.9
14.2


imparator 29-01-2007 11:40

Yem Proteinlerinin Biyolojik Değeri

Yem proteininin biyolojik değeri yumurta proteinin biyolojik değerine ne kadar yaklaşırsa; tabiatıyla o nispette diyetsel proteinden daha iyi yararlanır. Yumurta proteinindeki esansiyel amino asitlerin çoğunun konsantrasyonu, soya – mısır tipi yumurta tavuk rasyonunda yer alan proteinlerdekinden daha yüksektir. Bu mukayese Tablo 21 de verilmektedir.
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere, ovaryum ve oviduktte yumurta proteinlerinin sentezlenebilmeleri için, esansiyel amino asitlerinin belirli bir konsantrasyona ulaşması gerekmektedir. Bu konsantrasyonun sağlanması sırasında bir kısım yem proteinleri ziyan olabilir. % 16 protein kapsayan mısır – soya tipi bir rasyondaki metiyonin düzeyi, yumurtada mevcut metiyonin yüzdesinin ancak yarısı kadardır. Bu rasyponlardaki metiyonin eksikliği, rasyona sentetik metiyonin ilave edilerek giderilse bile, tavuk 6 gr gelen yumurta proteininin teşkili için gerekli olan lisin, valin ve izolösin amino asitlerini sağlayabilmek için 9 gr yem proteinine ihtiyaç gösterecektir. Böylece yine 3 gr protein ziyan olacaktır.
TABLO 21
Yem Proteini (mısır – soya) İle Yumurta Proteininin Amino Asit Kompozisyonu Bakımından Karşılaştırılması
Amino Asit
Amino Asit Kompozisyonu
Yumurta Proteini/Yem Proteini
Yem Proteini
(%)
Yumurta Proteini
(%)
Arginin

Lisin
Metiyonin
Sistin
Triptofan
Histidin
Lösin
İzolösin
Fenilalanin
Treonin
Valin
6.7
4.9
1.7
1.8
1.2
2.4
9.6
5.1
5.2
4.1
5.1
6.4
7.2
3.4
2.4
1.5
2.1
9.2
8.0
6.3
4.9
7.3
0.96
1.47
2.00
1.33
1.25
0.88
0.96
1.57
1.21
1.19
1.43


Tablo 22’de yumurtlayan bir tavuğun, gerekli mineral ve vitaminlerce desteklenmiş mısır – soya tipi bir rasyondan günde sağladığı 18 gr yem proteinin vücutta kullanılmasına ait bir hesaplama örneği verilmektedir.
TABLO 22
Yumurtlayan Tavuğun Mısır – Soya Tipi Bir Rasyondan Sağladığı Proteinin Vücutta Kullanılması
Gram
Gram
Vücuda alınan günlük protein

Günlük sindirim kaybı (% 15 x 18 gr)
Bir yumurta için günde harcanan (2 x 6 gr)
Günde vücutta depolanan protein (endojen nitrojen için gerekli olan (0.5 x 6.25)
Total
Total vücuda alınan
Total kullanılan
2.7
12.0
3.1
17.8
18
18
17.8

Mısır – soya tipi bir rasyonun 12 gramı, ortalama büyüklükteki bir yumurtanın 6 gr gelen proteinindeki metiyonini ancak sağlayabilmektedir. Bu duruma göre 6 gr yem proteini ya ziyan olmakta veya muhtemel olarak yumurta proteinlerindeki esansiyel olmayan amino asitlerin sentezi için kullanılmaktadır.
Denemeler metiyonince desteklenmiş rasyonlarla beslenen Beyaz Leghorn’ların günlük minimum protein ihtiyaçlarının 16 gramı geçmediğini göstermiştir.
Tavukların protein ve enerji ihtiyacı ile ilgili olarak yapılan eski çalışmalarda bütün yumurtlama yılı için rasyonun yüzdesi olarak bir tek protein ihtiyacı verilirdi. Bunun doğru olmayacağını daha sonraki çalışmalar açık bir şekilde ortaya koymuştur. Çünkü yumurtlayan tavuklarda yem tüketimi ve protein ihtiyacı aşağıda bildirilen birçok faktörler tarafından etkilenmektedir.
1. Tavuğun büyüklüğü ve ırkı,
2. Çevre sıcaklığı,
3. Verim dönemi,
4. Kümes tipi (yer yahut kafes),
5. Tavuk başına düşen yemleme sahası,
6. Otomatik yemliklerde yemin derinliği,
7. Tavukların uygun olarak gagalarının kesilip kesilmediği,
8. Kafes ve yerde bulunan tavukların sıkışıklık derecesi,
9. Rasyonun enerji düzeyi,
10. Bol miktarda temiz suyun sağlanıp sağlanamadığı,

imparator 29-01-2007 11:40

1. Sürüdeki hastalık durumu.
Eğer bakımla ilgili bütün faktörler memnuniyet verici ise yem tüketimi başlıca aşağıdaki dört ana faktör tarafından kontrol edilir.
1. Tavuğun ırkı ve büyüklüğü,
2. Çevre sıcaklığı,
3. Verim dönemi,
4. Rasyonun enerji kapsamı.
Tavuğun Büyüklüğü ve Irkı

Ağır cüsseli hayvanlar daha fazla yaşama payı enerjisine ihtiyaç gösterdiklerinden, ağır tavuk ırkları, hafif ırklara nazaran daha fazla yem tüketirler. Ağır ırklar keza yaşama payı olarak, hafif ırklara göre günde daha fazla proteine ihtiyaç gösterirler. Genel olarak günlük protein ihtiyaçları Leghorn’larınkinden belirli derecede yüksektir. Ağır ırktan bir tavuğun, yaklaşık olarak günde 150 gr yem yediği ve bu yemin % 16 protein kapsadığı kabul edilirse vücuda bu yemle birlikte 24 gr proteinin girmesi gerekir. Halbuki modern küçük beyaz Leghorn ırkı tavuk başına aynı düzeyde enerji ve aynı çevre şartlarında 100 gr yem tüketir. Bu duruma göre ihtiyacı olan 18 gr proteini sağlayabilmesi için yemdeki protein düzeyinin % 18 olması gerekir.
Çevre Sıcaklığının Etkisi

Denemeler, içerisi soğuğa karşı korunmuş (izole edilmiş) kış aylarında, sıcaklığın 13°C’nin altına düşmediği kümeslerde, Leghorn tavuklarının, bir kilogramında 3000 Kcal metabolik enerji kapsayan normal mısır – soya tipi bir rasyondan yaklaşık olarak hayvan başına 110 gr tükettiklerini göstermiştir. Yaz aylarında ise aynı hayvanlar için yem tüketimi 90 gr’a kadar düşmektedir. Buna göre, kışın hayvanların ihtiyacı olan günlük 18 gr protein, rasyonda % 16.4 düzeyinde proteinle sağlanırken, yazın aynı miktar proteinin sağlanması için rasyonun % 20 düzeyinde protein ihtiva etmesi gerekmektedir.
Verim Dönemi

Bir yumurta tavuğunun verim dönemi ekseriya 15 aylık bir süreyi kapsar. Yumurta verimi çoğu zaman 22 haftalıkken başlar; süratle yükselerek, 32 – 36 haftalarda maksimum bir değere ulaşır. Sonra, yavaş yavaş azalarak 15 aylık bir yumurtlamadan sonra, yani tavuklar 82 haftalıkken verimleri % 55’e düşer.

imparator 29-01-2007 11:41

Yumurta verim devresi üç safhaya ayrılarak incelenebilir:
1.Dönem: Ortalama büyüklükte beyaz bir Leghorn tavuğu yumurtlamağa başladığı 21. haftada yaklaşık olarak 1450 gr gelir ve günde 70 gr yem tüketir. 22. haftadan 42. haftaya kadar devam eden 20 haftalık süre zarfında:
1. Yumurta verimi 0’dan %85 gibi çok yüksek bir düzeye ulaşır.
2. Vücut ağırlığı 1450 gramdan, yaklaşık olarak 1950 grama yükselir (Şekil 14).
3. 22. haftada yaklaşık olarak 40 gr gelen yumurta ağırlığı da yavaş, yavaş yükselerek 42. haftada 60 grama çıkar.
Bütün bunlara dayanarak, birinci dönemin yumurtlayan tavuğun total verim döneminde en kritik dönemi teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Bu dönemde, hayvanlara yeterli miktarda protein, amino asitleri ve vitaminlerin sağlanması, sadece bu peryottaki optimum ve ekonomik verim, maksimum yumurta büyüklüğü, normal büyüme fizyolojik olgunluğa erişmek için değil, aynı zamanda onların müteakip devrelerdeki maksimum verimleri için gerekli doku rezervleri ve sıhhatte kalabilmeleri için de gereklidir.
2. Dönem: Tavukların olgun vücut ağırlığına ulaştığı 42 haftalık dönemden, yumurta veriminin % 65’e kadar düştüğü dönemi içine alır ki, bu da yaklaşık olarak kuluçkadan itibaren 62. haftadır.
3. Dönem: Yumurta veriminin % 65’in altına düştüğü devreyi içine alır.
Bir Tavuğun 1., 2., 3. Dönemlerde Günlük Protein İhtiyacı

1., 2. ve 3. dönemlerdeki protein ihtiyacı Tablo 23 de verilmektedir. 1. dönem tavuğun en verimli olduğu dönemdir. Bu dönemin 2. ve 3. dönemlerden farkı, hayvanın bu dönemde büyümesine devam etmesidir. Bir tavuğun 1. dönem için günlük protein ihtiyacını üç kısma ayırmak mümkündür:
1. Yumurta verimi için protein ihtiyacı,
2. Yaşama payı için protein ihtiyacı,
3. Vücut dokularının ve tüylerin büyümesi için protein ihtiyacı.
TABLO 23
1., 2. ve 3. Yumurtlama Döneminde Beyaz Leghorn Tavuklarının Günlük Protein İhtiyacı
Protein İhtiyacı
Protein Miktarı
1. Dönem
2. Dönem
3. Dönem
Bir yumurta için
Günlük yaşama payı olarak
Günlük büyüme için
Günlük tüy büyümesi için
Total
Günlük diyetsel protein ihtiyacı*
Proteinden yararlanma derecesi
5.6
3.0
1.2
0.4
10.2
18.0
56.6
6.0
3.0
0.0
0.1
9.1
16.0
56.8
5.3**
3.0
0.0
0.1
8.4
15.0**
56.0

* Deneme sonuçlarına dayanmaktadır.
**% 85 düzeyinde yumurta verimi için gerekli olan protein ihtiyacı
ortalama yumurta verimi birinci dönem için % 78, ikinci dönem için % 72 olabilirse de, bu dönemlerde birçok tavuklar, %100’e yakın bir verim gösterebilirler. Bunu göz önüne alarak, onların daha çok yumurtlamalarını teşfik için, her gün yumurtladıklarını kabul ederek protein ihtiyaçlarını buna göre düzenlemek gerekir. Bu dönemde ortalama büyüklükte bir yumurtanın ağırlığı yaklaşık olarak 52 gr gelirse de, 56 gr ağırlığında bir yumurtanın gerektirdiği bir diyetsel proteini sağlamak gerekir. Çünkü böylece 52 gr ağırlığındaki yumurtanın süratle 56 gr’a gelmesi sağlanmış olur. Yumurta yaklaşık olarak % 10 protein kapsadığından, günde hayvana en az 5.6 gr yumurta proteini sağlanmalıdır. Bir başka ifade ile tavuğa günde 5.6 gr yumurta proteini sağlayacak yem proteinini verim payı olarak sağlamak zorunludur.

imparator 29-01-2007 11:41

Yaşama Payı

Başlangıç ve büyüme döneminde olan civcivler gibi, genç tavuklar da, vücut ağırlığının her gramı için vücuttan kaybolan 1.6 mg proteini yaşama payı olarak rasyonları ile almak zorundadırlar. Buna göre, örneğin, 1880 gr ağırlığındaki tavuğun günde yaşama payı olarak 3 gr protein alması gerekir.
Büyüme İçin Protein İhtiyacı

22. haftadan 32. haftaya kadar olan 70 günlük süre zarfında genç tavuğun vücut ağırlığında yaklaşık olarak 450 gr’lık bir artış olmalıdır. Bu, günlük hayvan başına 6.5 gr’lık bir ağırlık artışına tekabül eder. Daha önce, büyüyen dişi kanatlıların günlük protein ihtiyaçlarının hesaplanmasında (Tablo 18) kullanılmış olan aynı formüller kullanılarak, genç ve henüz büyümekte olan bir tavuğun, günde dokularında 1.2 gr yeni büyüyen tüylerinde ise 0.4 gr proteini depo ettiği hesaplanabilir. İkinci ve üçüncü yumurtlama dönemlerinde tavuk artık büyümediğinden, büyüme için proteine ihtiyacı yoktur. Birinci döneme göre tüyler için protein ihtiyacı azalır; fakat yaşama payı için protein ihtiyacı devam eder. İkinci dönemde yumurta ağırlığının artışı yüzünden protein ihtiyacı biraz artar. Üçüncü dönemde çok az tavuk, ancak % 85’in üzerinde yumurtlar. Bundan dolayı günde bir yumurta için bu dönemde sadece 5.3 gr protein depo edilecektir.
Yumurtada, vücut dokularında ve tüyde depolanan protein miktarı ile deneysel olarak saptanmış günlük protein ihtiyaçları Tablo 23’te mukayeseli olarak verilmektedir. Dönem 1., 2. ve 3. için depolanan protein miktarları, sırasıyla 10.2 gr, 9.1 gr ve 8.4 gr bilinmesine karşılık, ihtiyaçlar da sırasıyla 18.0 gr, 16.0 gr ve 15.0 gr olarak saptanmıştır. Bu değerler, proteinden yararlanmanın her üç devrede de % 56-57 olduğunu ortaya koymakta ve daha önce büyüyen beyaz Leghorn’lar için deneysel olarak tespit edilen proteinden yararlanma derecesi (%55) ile tam bir uygunluk göstermektedir.
1., 2. ve 3. yumurtlama dönemlerinde vücuda alınan diyetsel proteinin yaklaşık olarak değerlendirilmesi Tablo 24’te verilmektedir.
TABLO 24
Leghorn Tavuklarında 1., 2. ve 3. Yumurtlama Dönemlerinde Günlük Alınan Diyetsel Proteinin Vücutta Değerlendirilmesi

Tavuk başına günlük diyetsel protein ihtiyacı
Dönem 1
Dönem 2
Dönem 3
Bir yumurta için
Günlük dokularının yaşama payı
Vücut dokularının büyümesi
Tüylerin büyümesi ve yaşama payı
9.9
5.3
2.1
0.7
10.5
5.3
0.0
0.2
9.5
5.3
0.0
0.2
Günlük total diyetsel protein ihtiyacı
18.0
16.0
15.0


Yem Tüketimi Bakımından Rasyonda Protein Düzeyi

Yumurtlayan tavukların ihtiyaç duydukları belirli miktardaki proteini, hayvan başına günde individuel olarak sağlamak mümkün olmadığından, yem tüketimleri ile, minimum protein ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi iyi anlamak gerekmektedir. Ancak bu bilgi ile, bilinen bir çevrede yemin enerji düzeyi ayarlanarak yem tüketimleri iyi bir şekilde tahmin edilebilir. Yem tüketimine göre, yaklaşık minimum protein ihtiyacı rasyonun yüzdesi olarak Tablo 25’te verilmektedir.
TABLO 25
Beyaz Leghorn’larda Yumurta Verimi İçin Protein İhtiyacı
Tavuk başına günlük yem tüketimi (gr)
Protein, rasyonun yüzdesi olarak
Dönem 1
Dönem 2
Dönem 3
80
85
90
95
100
105
110
115
120
22.5
21.0
20.0
19.0
18.0
17.1
16.3
15.7
15.0
20.0
18.8
17.8
16.9
16.0
15.3
14.5
-
-
18.7
17.7
16.7
15.8
15.0
14.5
-
-
-


Bu tabloda %14.5’ten daha aşağı protein düzeyleri verilmemiştir. Çünkü bundan daha aşağı düzeyleri elde edebilmek için rasyona çok fazla miktarda, mısır veya diğer tahılların girmesi gerekir. Tahıl proteinin kalitesi düşük olduğundan rasyonun amino asit dengesi bozulabilir. Gelecekte sentetik amino asitleri yüksek düzeylerde kullanarak belki daha düşük proteinli rasyonlar gerçekleştirileceklerdir. Bu şimdilik üzerinde çalışılması gereken bir konudur.

imparator 29-01-2007 11:41

Yem Tüketiminde Rasyon Enerjisinin Etkisi

Beyaz Leghorn tavuğunun günlük enerji ihtiyacı izole edilmemiş kümeslerde, yazın ortalama 29°C çevre sıcaklığında yaklaşık olarak 260 Kcal, metabolik enerji; kışın donma derecesi veya bunun altındaki çevre sıcaklıklarında 380 Kcal metabolik enerji veya bundan daha fazladır. Modern kümeslerde ve ileri bakım şartlarında en soğuk havalarda bile kümesin dahili sıcaklığı 13°C nin üstüne çıkmaz. Amerika’da yapılan çalışmalar, beyaz Leghorn tavuklarının pratik enerji ihtiyaçlarının, Kuzey Doğu Amerika’da günde 310 Kcal metabolik enerji olmasına karşılık, California vadisinde günde 265 kcal metabolik enerjiye kadar düşebileceğini göstermiştir. Enerji ihtiyaçları bütün yıl boyunca değişmeler gösterir. Kış ortası enerji ihtiyacı, normal şartlarda, yaz ortasına göre % 10 daha fazladır.
Rasyonun Enerji Kapsamına Göre Protein Düzeyinin Ayarlanması

Beyaz Leghorn tavuğu 2500-3300 Kcal M.E./Kg kapsayan rasyonlardan yeterli düzeyde enerji sağlayarak yem tüketimini ayarlayabilir. Rasyon enerjisi çoğaldıkça, yem tüketimleri azaldığından; enerji kapsamı düştükçe yenen yem miktarı arttığından, rasyonun enerji düzeyine göre protein düzeyini de ayarlamak gerekmektedir. Yumurta verim dönemlerinin her biri için, rasyondaki M.E./Protein oranı denemelerle saptanmıştır. Serin bir iklimde, 1. yumurtlama döneminde minimum protein düzeylerini sağlayabilmek için bu oranın (Kcal M.E./Kg rasyon/Rasyonun % proteini) 166-170; 2. yumurtlama döneminde 193-195; 3. yumurtlama döneminde ise 196-200 olması gerekmektedir. Sıcak iklimlerde veya yazın çok sıcak geçen aylarında M.E/Protein oranı % 10 düzeyinde düşürülmelidir. Yukarıda verilen oranlarla tavuklara 1. dönemde günde 18 gr; 2. dönemde günde 16 gr; 3. dönemde ise günde 15 gr protein sağlanmalıdır.
Beyaz Leghorn’ların 1., 2. ve 3. yumurtlama dönemlerinde enerji ve protein ihtiyaçları ve beklenen yem tüketimleri sıcak ve soğuk iklimler için Tablo 26, 27 ve 28 de verilmektedir.


TABLO 26

Beyaz Leghorn Tavuklarının 1. Dönemde Enerji ve Protein İhtiyaçları
Soğuk iklim
Sıcak iklim
Rasyonun metabolik enerjisi
Kcal/Kg
Protein ihtiyacı
%
Yem/tavuk/gün
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
Protein ihtiyacı
%
Yem/gün/
Tavuk
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
2600
2750
2900
3050
3200
3350
15.0
16.0
17.0
18.0
19.0
20.0
117
111
105
100
95
90
150
142
135
128
122
115
17.0
18.0
19.0
20.0
21.0
22.0
105
100
95
90
86
82
135
128
122
115
110
105

*Bu dönemde yumurta veriminin % 78 düzeyinde olduğu kabul ediliyor.
TABLO 27

Beyaz Leghorn Tavuklarının 2. Dönemde Enerji ve Protein İhtiyaçları
Soğuk iklim
Sıcak iklim
Rasyonun metabolik enerjisi
Kcal/Kg
Protein ihtiyacı
%
Yem/tavuk/gün
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
Protein ihtiyacı
%
Yem/gün/
Tavuk
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
2650
2800
2950
3100
3250
13.7
14.5
15.0
16.0
16.8
117
111
105
100
95
163
155
146
139
129
15.2
16.0
16.9
17.7
18.5
105
100
95
90
86
146
139
129
125
119

*Bu dönemde yumurta veriminin % 72 düzeyinde olduğu kabul ediliyor.
TABLO 28

Beyaz Leghorn Tavuklarının 3. Dönemde Enerji ve Protein İhtiyaçları
Soğuk iklim
Sıcak iklim
Rasyonun metabolik enerjisi
Kcal/Kg
Protein ihtiyacı
%
Yem/tavuk/gün
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
Protein ihtiyacı
%
Yem/gün/
Tavuk
Gr
Yem/
Yumurta*
Gr
2650
2800
2950
3100
3250
13.5
14.3
15.0
15.7
16.5
111
105
100
95
91
180
170
161
153
146
15.0
15.9
16.7
17.5
18.4
100
95
90
86
82
161
153
145
139
133

*Yumurta veriminin bu dönemde % 62 düzeyinde olduğu kabul ediliyor.
Tablo 26’da verilen değerlerin incelenmesinden, 1. yumurtlama döneminde, serin iklimde, 2600 Kcal/Kg metabolik enerji düzeyinde, rasyonun protein seviyesi % 15 olabilirken, sıcak iklimlerde, rasyonda 3350 Kcal/Kg metabolik enerji düzeyinde, % 22 protein ihtiyacı ancak karışlayabilmektedir. Yumurtlayan tavuğun enerji ihtiyacı, hem vücut ağırlığı (yaşama payı) hem de yumurtlama derecesi ile ilgili olduğundan, 3. dönemdeki enerji ihtiyacı, 2. dönemdekinden hafifçe düşüktür. Çünkü tavuk ağırlıkları, her iki dönemde de yaklaşık olarak eşit olsa bile, 3. dönemde 2. döneme kıyasla, daha az yumurta verimi sağlandığından, daha az enerjiye ihtiyaç vardır.

imparator 29-01-2007 11:41

Kanatlıların Amino Asit İhtiyaçları

Civciv ve yumurtlayan tavukların amino asit ihtiyaçları Tablo 29’da verilmektedir.
TABLO 29

Beyaz Leghorn Tavuklarının 3. Dönemde Enerji ve Protein İhtiyaçları

Amina asit
Civcivler
Yumurtlayan tavuklar
Rasyonda
%*
Proteinde
%
Rasyonda
%*
Proteinde
%
Arginin
Lisin
Metiyonin yahut metiyonin+sistin
Metiyonin (minimum)
Triptofan
Glisin
Histidin
Losin
İzolösin
Fenilalanin yahut fenilalanin+tirosin
Fenilalanin (minimum)
Treonin
Valin
1.2
1.0
0.7
0.4
0.2
1.0
0.4
1.4
0.8
1.4
0.7
0.7
0.86
6.0
5.0
3.5
2.0
1.0
5.0
2.0
7.0
4.0
7.0
3.5
3.5
4.3
0.8
0.64
0.58
0.32
0.16
-
0.3
1.2
0.8
1.0
0.7
0.55
0.8
5.0
4.0
3.6
2.0
1.0
-
1.9
7.5
5.0
6.4
4.4
3.5
5.0

*Civciv rasyonunun % 20; yumurta tavuk rasyonunun % 16 protein ihtiva ettiği esas alınmıştır.
Bu ihtiyaçlar, çok sayıda denemeler sonunda elde edilmiş olup, Tablo 29’da görüldüğü gibi ya rasyonun veya rasyon proteininin yüzdesi olarak ifade edilmektedir. Amino asit ihtiyacını belirtmek için çeşitli yollar mevcuttur. Bunlar: 1. Günde hayvan başına düşen gram amino asidi, 2. Her 1000 kcal metabolik enerjiye isabet eden gram amino asidi, 3. Rasyonda bulunması gereken yüzde (%) amino asidi, 4. Rasyon proteininde bulunan yüzde (%) amino asidi.
Birinci metod, amino asit ihtiyacını, şüphesiz en doğru şekilde belirten metot olmakla beraber, yem yapan kuruluşlar tarafından, pratik olmadığı için pek kullanılmamaktadır. Üçüncü metot ise tetmin edici bir metot değildir. Çünkü, hayvanın yem tüketimi büyük ölçüde rasyonun enerji kapsamına bağlıdır. Yem tüketimi değiştikçe vücuda alınan amino asit miktarı da değişecektir. İkinci metodla rasyonun enerji kapsamı da dikkate alındığından faydalı ve protik bir metot olarak ortaya çıkmaktadır. En az masraflı rasyonların formüle edilmesinde bu gün en çok uygulanmaya başlanan bir yoldur. Bir çok durumlarda verilen bir enerji düzeyinde, hayvanın esansiyel amino asitleri ve esansiyel olmayan amino asit introjeni ihtiyaçlarını karşılayacak rasyon protein düzeyini belirtmek en iyi pratik bir yol olarak kabul edilmektedir. Örneğin, eğer diyetsel protein bazı esansiyel amino asitlerince noksansa, balık unu veya sentetik bazı amino asitleri kullanarak eksiklik giderilebilmektedir. Böylece, rasyon proteinin yüzdesi olarak her esansiyel amino asidin durumu belirlenmektedir. Yani bu durumda ikinci ve dördüncü metotlar birbirlerini tamamlamaktadır.
Esansiyel Amino Asitlerin Kaynağı Olarak Yem Proteinlerinin Nisbî Yarayışlılık Derecelerinin Ölçülmesi

Araştırıcılar, hayvan besleme ile ilgili olarak yaptıkları çalışmalarda, insan dahil, çeşitli hayvan türlerinin protein ve amino asit ihtiyaçlarını karşılayan diyetsel proteinlerin nisbî etkinlik derecelerini ölçmek için çeşitli metodlar geliştirmişlerdir

imparator 29-01-2007 11:42

Nitrojen Bilanço Metodu

Nitrojen bilanço metodu ilk defa, 1850 yılında, Bischoff ve Voit tarafından köpekler üzerinde uygulanmıştır. Adı geçen araştırıcılar, 35 Kg ağırlığında bir köpeğin 24 saatte 12 gr üreyi idrarla dışarı çıkarmasına karşılık, aynı hayvanın 2.5 Kg et yemesinden sonra 184 gr üreyi dışarıya attığını müşahede etmişlerdir.
Voit, 1881 yılında, vücuda verilen protein miktarının, açlık sırasında okside olan protein miktarına tamamen tekabül etse bile, nitrojen dengesinin meydana gelmediğini, bir kısım vücut kaslarının da metabolizmaya uğradığını ispatlamıştır. Rasyondaki protein düzeyi yükseldikçe, kaybolan vücut dokusu miktarı azalmakta; vücuda alınan protein miktarı vücuttan kaybolan proteine eşit olduğu zaman vücutta bir nitrojen dengesi kurulmaktadır. Bu metot, hayvanların nitrojen dengesinde bulunmasını sağlayan belirli bir rasyonun etkililik derecesini ölçmek için halen kullanılmaktadır.
Biyolojik Değer Metodu

Leipzig Üniversitesinden Karl Thomas 1909 yılında, Illincis Üniversitesinden H.H. Mitchell, 1924 ve 1936 yıllarında, proteinlerin besleme değerini ilk defa “Biyolojik değer” ile tanımladılar. Biyolojik değer, sindirilen ve absorbe edilen (idrarla dışarı atılmayan) nitrojenin vücutta kalan yüzdesi olarak tarif edilmiştir. Biyolojik değeri ölçmek için gerekli standart şartlar, düşük proteinli (yaklaşık olarak %9-10) bir rasyonu, gerçek sindirim derecesinin ve net protein retansiyonunun (vücutta tutulan net protein) ölçülmesini gerektirir.
Yukarıda verilen standart şartlarda yapılan çalışmalar, bütün (parçalanmamış) yumurta proteinin biyolojik değerinin 100; et proteinlerinin 72-79; tahıl proteinlerinin 50-65; jelatinin 12-16 olduğunu göstermiştir. Biyolojik değerlerin ölçülmesi, individuel proteinlerin nisbî değerlerini saptamada, karma yemlerin yapılması gibi individuel bazı proteinleri etkileyen faktörlerin tesirlerini tayin etmede çok faydalı olmaktadır. Protik hayvan beslemede, amino asitçe yeterli rasyonları formüle etmede ise yukarıdakilere göre nispeten daha az yararlı olmaktadır.
Biyolojik değer, oldukça önemli derecede rasyonun protein kapsamına bağlı bulunmaktadır. Örneğin, yumurta proteini, sütten kesilmiş farelerin diyetine % 10 düzeyinde konulduğu zaman % 100’lük bir değer gösterirken, farelerin maksimum büyümeleri için gerekli olan düzeyde diyete sokulduğu zaman daha düşük bir biyolojik değer göstermektedir. Bazen de, esansiyel amino asit kaynağı olarak çok düşük düzeylerde kötü bir biyolojik değer gösteren proteinler, optimum veya optimumun hafifçe üzerindeki düzeylerde daha iyi bir biyolojik değere sahip olabilmektedir. Çünkü proteinde sınırlı düzeyde yer alan bazı amino asitlerin eksikleri protein düzeyi yükseldikçe ortadan kalkabilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:42

Net Protein Değerleri

Özel proteinlerin değerini saptamak için, “Biyolojik değer” tekniğinin kullanılması, idrar ve dışkının (feçes) ayrı ayrı toplanma zorunluğundaki problemden dolayı bazı güçlükler doğurmaktadır. Bu güçlükleri ortadan kaldırmak, biyolojik değer met****un sınırlayıcı etkilerini elemine etmek için bazı araştırıcılar büyüyen kanatlılar için proteinleri değerlendirmede “Net protein değerleri”nin tayin edilmesini önerdiler.
Net protein değeri (NPD) tayin prosedürü, bilanço tekniğinden ziyade karkas analizine dayanmaktadır. Net protein metodları, önce Bender tarafından fareler üzerinde, sonra da Summers ve Fisher tarafından kanatlılar üzerinde uygulanmıştır.
Net protein değeri aşağıdaki eşitlikte tarif edilmektedir:




Bf= Test diyetiyle beslenen hayvanın karkasındaki nitrojen miktarı
If= Test diyetiyle vücuda alınan nitrojen miktarı
Bk= Nitrojensiz rasyonla beslenen hayvan karkasındaki nitrojen miktarı
Lk= Nitrojensiz rasyonla beslenme halinde vücuda alınan nitrojen miktarı
Buna göre NPD, test proteini kapsayan diyetlerle beslenen grupların karkas nitrojeni ile, N’siz rasyonlarla beslenen grupların karkas nitrojeni arasındaki farkın vücuda alınan nitrojene göre yüzde olarak ifadesi olmaktadır. Protein kalitesinin bu ölçü metodu, bilanço çalışmalarına dayanan klasik nitrojen retansiyon metotlarıyla iyi bir korelasyon göstermektedir. Summers ve Fisher rasyonlara % 13 düzeyinde sokulan çeşitli proteinleri mukayese etmişlerdir. NPD, rasyonda protein düzeyi yükseldikçe düşmektedir. bundan dolayı proteinlerin birbirleriyle standart mukayeselerinde, kullanılan düzey hepsi için eşit olmalıdır.
Bu metodu kullanarak, soya küspesinin NP değeri 55 olarak bulunmuş, metiyoninle desteklenmesi halinde ise 68’e yükselmiştir. Keza aynı metotla yapılan çalışmalarda, bu değer bütün yumurtada 66; yer fıstığı küspesinde 39; susam küspesinde ise 56 olarak tespit edilmiştir.
Net Protein değerlerini tayin etmede uygulanan analitik prosedürleri azaltmak için çeşitli metotlar ortaya atılmıştır. Bir hayvan türünde, vücuttaki su miktarıyla karkas nitrojen kapsamı arasında çeşitli besleme şartlarında oldukça yakın bir ilişki bulunmuştur. Buna dayanarak, kuru karkasın nitrojen kapsamının sadece karkas suyunu tayin etmekle tahmin edilebileceği öne sürülmüştür. Bu metottan Net Protein Değerlerinin hesaplanmasında yararlanılabileceği Summers ve Fisher adlı araştırıcılar tarafından gösterilmiştir.
Net Protein Değeri, Protein Retensiyen Derecesi (PRD)’nin tayin edilmesini gerektiren diğer bir metotla da tahmin edilebilmektedir. PRD, vücuttaki ağırlık artışlarından aşağıdaki şekilde hesaplanabilir.




Gf= Deneme rasyonu ile yapılan beslemede vücutta meydana gelen ağırlık artışı veya ağırlık kaybı
Gk= Nitrojensiz rasyonla beslenenlerde vücutta meydana gelen ağırlık artışı ve kaybı
Pf= Deneme rasyonu ile vücuda alınan protein miktarı
Formüldeki “18” rakamı kanatlı hayvanın karkasındaki yüzde proteini temsil etmektedir.
Böylece, bu metot NPD’nin tayininde kullanılan direkt karkas nitrojen ölçümleri yerine vücut ağırlığındaki değişmelerden yararlanmaktadır.
Çeşitli protein kaynaklarının besleme değerlerini mukayese etmede, belki en basit metotlar, üzerinde çalışılan proteinleri kapsayan rasyanlarla beslenen hayvanların büyümelerini incelemeye dayanır.
Hınners ve Scott, çeşitli proteinlerin nisbî değerlerini ölçmede büyümeye dayanan bir metot geliştirmişlerdir. Diğer büyütme testlerinde olduğu gibi, protein kalite farklarını ortaya çıkarmak için bu testte de düşük düzeyde proteinler bir beslenmenin uygulanması gerekir. İllinois Üniversitesinde yapılan çalışmalar, civcivlerin protein kalitesindeki farklılıklara en çok % 10’luk diyetsel protein düzeyinde hassas olduğunu göstermiştir. Çeşitli protein kaynakları arasındaki farklılıkların, protein düzeyi yükseldikçe ortaya çıkması güçleşmektedir.
Büyüme testinde, çeşitli protein kaynaklarının, civcivleri büyütme gücü, değeri 100 olarak bilinen referans bir proteinin sağlandığı büyüme ile mukayese edilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:43

Amino Asit İhtiyacının Rasyonun Amino Asit Kapsamına Uydurulması

Modern amino asit analiz metotlarıyla, bugün, kanatlıların yemlerindeki amino asitleri kolayca tayin edebilmektedir. Gerek tabii yiyeceklerin, gerekse yan ürünlerin ve hayvansal dokuların amino asit kompozisyonu hakkında oldukça geniş bilgiler mevcuttur.
1954 yılında, Cornell Üniversitesinde, karkastaki amino asitleri esas alınarak, büyüme için amino asit ihtiyaçlarını tahmin etmek amacı ile geniş bir çalışma yapılmıştır. Fare, civciv ve domuzların bütün karkasında yer alan bütün amino asitleri mikrobiyolojik metotlarla tayin edilmiştir. Bu çalışmada her tür için nisbî karkas amino asit kompozisyonu, çeşitli yemleme metotları ile tayin edilen ve bu türler tarafından ihtiyaç duyulan nisbî amino asit miktarları ile mukayese edilmiştir. Çeşitli türlerin vücut amino asit kompozisyonları Tablo 30’da verilmektedir.
TABLO 30

Fare, Domuz ve Civciv Proteinlerinin Nisbî Esansiyel Amino Asit Kompozisyonu

Amina asit
Karkas proteinin yüzdesi (%) olarak
Fare
Domuz
Civciv
Ortalama
Arginin
Histidin
İzolösin
Dösin
Lisin
Metiyonin
Metiyonin + Sistin
Fenilalanin
Treonin
Triptofan
Valin
Treonin
5.89
2.16
3.49
6.46
7.61
1.71
3.20
3.69
3.87
0.76
5.51
2.88
7.12
2.65
3.84
7.14
8.55
1.77
2.78
3.77
3.79
0.74
6.00
2.59
6.71
1.96
4.12
6.63
7.46
1.76
3.51
3.95
4.02
0.77
6.72
2.49
6.57
2.27
3.82
6.84
7.87
1.75
3.16
3.80
3.89
0.75
6.08
2.65


Yukarıdaki tabloda da görüleceği gibi, karkas proteinin yüzdesi olarak ifade edildiği zaman, türler arasında karkas amino asit kompozisyonu bakımından önemli benzerlik bulunmaktadır. Karkas kompozisyonu verilerinden hesaplanan amino asit ihtiyacı ile, daha önce yapılan besleme çalışmaları ile saptanan amino asit ihtiyaçları arasında yakın bir uyuşma görülmüştür. Bu, karkas analizinin büyüme için esansiyel amino asit ihtiyacının tamamen olması bile büyük çapta saptanmasında geçerli bir metot olduğunu göstermektedir. Esasen, kanatlıların büyümesi için esansiyel amino asit ihtiyacı, diyetsel proteinin yüzdesi olarak, kanatlıların karkasındaki esansiyel amino asit yüzdesiyle önemli bir benzerlik göstermektedir. Tablo 31’de, tavuk ve civcivin esansiyel amino asitleri ihtiyaçları ile, karkas ve yumurta proteinlerindeki esansiyel amino asit yüzdeleri verilmektedir.
Tipik yumurtlama ve broyler rasyonlarındaki proteinlerin esansiyel amino asit kompozisyonu ile, doku ve yumurta proteinlerinin esansiyel amino asit kompozisyonları mukayese edilirse, yem proteinlerindeki en büyük eksikliğin, metiyonin olduğu anlaşılır. Geniş çapta mısır (veya sorgum) ve soyaya dayanan pratik rasyonlarla yapılan biyolojik çalışmalar hem broyler hem de yumurta tavuğu rasyonlarının metiyoninle desteklenmelerinin büyümede ve verimde hele bilhassa yemden yararlanmada oldukça önemli faydalar sağladığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

imparator 29-01-2007 11:43

TABLO 31
Doku Proteinlerinin Amino Asit Kompozisyonu İle Diyetsel Proteinlerin Yüzdesi Olarak Tahmin Edilen Amino Asit İhtiyaçlarının Mukayesesi

Amina asit
Karkas proteinin yüzdesi (%) olarak
Fare
Domuz
Civciv
Ortalama
Arginin
Lisin
Histidin
Metiyonin
Sistin
Triptofan
Fenilalanin
Lösin
İzölösin
Treonin
Valin
6.7
7.5
2.0
1.8
1.8
0.8
4.0
4.6
4.1
4.0
6.7
6.0
5.0
1.5
2.0
1.5
1.0
3.5
7.0
3.0
3.0
4.0
6.4
7.2
2.1
3.4
2.4
1.5
6.3
9.2
8.0
4.9
7.3
5.0
4.0
2.0
2.0
1.6
1.0
4.4
7.5
5.0
3.5
5.0


Kanatlıların amino asit ihtiyaçları ile, yemlerin amino asit kapsamını bilmekle rasyon formülasyonunda önemli bir adım atılmış olur. Bu şekilde gerekirse rasyonun esansiyel amino asitlerce eksikliği anlaşılır ve sentetik amino asit veya biyolojik değeri yüksek protein kaynakları rasyona ilave edilir. Buna rağmen aşağıdaki nedenlerle amino asit beslenmesi bakımından tam yeterli bir formülasyonun sağladığı iddia edilemez.
1. Fiziko kimyasal prosedürler ile tayin edilen yem amino asit değerleri proteinin sindirimi hakkında bir bilgi sağlamadığı gibi esansiyel amino asitleri kapsamının hayvanın sindirim sisteminde tamamen serbest hale geçebileceği hakkında da bir garanti veremez.
2. Proteinin sindirim derecesi bilinse bile, yemlerin işlenişleri veya yapılışları sırasında maruz kaldığı ısı ve diğer muamele ve etkenler yüzünden esansiyel amino asitlerinden bir kısmı, hayvanın yararlanamayacağı şekilde bağlanabilir.
3. Teşekkül eden dokunun amino asit kompozisyonuna göre amino asit ihtiyaçları, hayatın farklı dönemlerinde değişiklikler gösterir. Örneğin, çabuk tüy gelişimi sırasında veya şiddetli bir tüy dökülmesinden hemen sonra genç tavukların yumurtlamağa başladıkları zaman ihtiyaç duyulan amino asit kompozisyonları, vücut dokularınkinden çok farklıdır. Dolayısıyla diyetsel amino asit ihtiyaçları da bunlara bağlı olarak büyük değişme ve farklılıklar gösterebilir.
4. Amino asit ihtiyaçları, hayvanların beslendiği proteindeki diğer esansiyel amino asitlerin dengesine, fazla veya eksikliklerine göre de değişebilir.
Amino Asitlerin Yararlılık Derecelerine Onların Maruz Kaldıkları Bazı Muamele ve Etkenlerin Tesirleri

Kanatlıların rasyonlarına amino asit kaynakları olarak sokulan protein kaynaklarının çoğu, rasyona girmeden önce bazı muamelelere maruz bırakılmak zorundadır. balık unlarının kurutulması sırasında yağların otoksidasyonu aşırı bir ısının meydana gelmesine sebep olur. Keza, protein kaynakları yağların ekstraksiyonu ve bazı zararlı bileşiklerin tahribi için ısı muamelesine maruz kalabilirler. Eğer bütün bu muameleler uygun şekilde cereyan etmezse protein kalitesi için zararlı olabilirler.
Bitkisel proteinlerin çoğu indirgeyen karbonhidratlar ihtiva ederler. Bunlar, proteinlerin serbest amino gruplarıyla kolayca reaksiyona girerler. Lisin, reaksiyona giren amino asitlerin başında gelir. Arginin, histidin ve triptofan da keza bu reaksiyonlardan etkilenen amino asitleridir. Bu tip karbonhidrat – amino asit reaksiyonlarına “Browning yahut Maillard” reaksiyonları denir. Browning reaksiyonları, sindirim enzimlerine bile dayanıklı bağların meydana gelmesine yol açabilir. Eğer reaksiyonlar adamakıllı ileri bir safhaya ulaşırsa, amino asitler, proteinlerin hidrolizinde bile serbest hale geçmeyecek şekilde bağlı bir durum gösterebilirler. Isı ile muamele karbonhidrat protein interaksiyonlarını hızlandırır. Isı, (Proteindeki serbest amino grupları ile aspartik ve glutamik asidin serbest karboksil grupları arasında olduğu gibi) bir protein molekülünde mevcut gruplar arasında çeşitli reaksiyonlara sebep olabilir. Eğer bu tip reaksiyonlar meydana gelirse, tabiatıyla, sindirim derecesi ve dolayısıyla o amino asidinden yararlanma dereceleri düşer.

imparator 29-01-2007 11:43

Rasyona Aşırı Düzeyde Sokulan Tek Amino Asidin Etkisi

Bazı şartlarda rasyona nispeten küçük miktarda amino asitin ilavesi civcivde büyümeyi geriletebilmektedir. Harper adlı bir bilgin bu durumları, amino asit dengesizlikleri, amino asit antogonizmaları ve amino asit zehirlenmeleri olarak üçe ayırarak sınıflandırmaktadır.
1. Amino asit dengesizlikleri çok düşük proteinli rasyonlarla kolayca gösterilebilmektedir. Örneğin, büyüme için ikinci derecede sınırlı amino asidinin rasyona çok fazla ilave edilmesi, büyümede deprasyona sebep olmakta, rasyona birinci derecede sınırlı amino asit ilave edilerek bu durum ortadan kaldırılabilmektedir. Dengesizlik suretiyle büyümede meydana gelen geriliğin nedenleri tam manasıyla anlaşılmamakla beraber, yem tüketiminin kontrol mekanizmasını etkilediği öne sürülmektedir. Birçok durumlarda, dengesiz rasyonun etkileri hayvanları soğuk bir çevreye koyarak, insülin enjeksiyonu yaparak veya zorla yem yedirmek suretiyle giderilebilmektedir.
2. Amino asit antogonizmaları, basit, dengesizlikten biraz farklıdır. Örneğin, dengesizlik yüzünden meydana gelen karakteristik büyüme depresyonu rasyona birinci derecede sınırlı amino asidi ilavesiyle giderilebilirken, antogonizm’de tek bir amino asidinin sebep olduğu büyüme depresyonu belki o amino asidine yapı bakımından benzeyen diğer bir amino asidi tarafından giderilebilmektedir. Örneğin, ilave valin ve izolösin olmadan rasyona sokulan aşırı düzeyde lösin önemli büyüme depresyonuna sebep olmaktadır. Aynı şekilde izolösin ve valin büyüme depresyonuna yol açmakta, losin ilavesiyle bu amino asitlerin zararlı etkileri hafifletilebilmektedir.
Kanatlılarda lisin ve arginin amino asitleri, arasındaki antagonizm bilhassa önemlidir. Yüksek düzeyde lisin, civcivlerin arginin ihtiyacını belirli şekilde yükseltmektedir. Civcivlerde lisin/arginin oranı 1 : 1’den çok fazla olamaz. Civcivler için protein kaynağı olarak kazein ihtiva eden rasyonlarda lisin/arginin oranı 2 : 1 civarındadır. Bundan dolayı, lisince düşük rasyonlara göre, kazein ihtiva eden rasyonlarda, maksimum büyüme için arginin ihtiyacı çok yüksektir. Rasyonda fazla arginin olması halinde ise (eğer lisin miktarı çok düşük değilse) lisin ihtiyacı bundan pek etkilenmemektedir. Bir başka ifade ile aşırı argininin etkisi aşırı lisine göre daha az belirli olmaktadır. Aşırı düzeyde lisin plazma ve doku sıvılarında akümüle olmaktadır. Bunun nedeni olarak lisinin, oldukça yavaş bir şekilde metabolizmaya uğradığı gösterilmektedir. Arginin ise bu kadar akümüle olmamakta ve civcivler tarafından kolayca parçalanabilmektedir. Argininin lisin metabolizmasındaki etkisinin nispeten zayıf oluşu buna neden olarak gösterilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:43

3. Bazı amino asitler, yüksek düzeylerde doğrudan doğruya tok******ler. Bu tip zehirlenme, bazı amino asitleri tarafından tamamen olmasa bile, kısmen giderilebilmektedir. Yüksek düzeylerde metiyonin, büyümeyi geriletebilir. Tirosin, fenilalanin ve triptofan da keza toksik olabilirler. Fakat toksik etkilerin ortaya çıkabilmesi için bu amino asitlerin rasyondaki düzeylerinin % 2-4 düzeyinde olması gerekir. Rasyonun niasin ve folik asitce noksan olması halinde glisin amino asidi de toksik olabilmektedir. Fakat glisin metabolizması için yeterli yardımcı faktörün bulunması halinde civcivler büyük miktarda glisini tolere edebilmektedir.
İndividuel amino asit fazlalığında meydana gelen bu zararlı etkilerle, araştırmalarda özel rasyon formülasyonları sırasında karşılaşılmaktadır. Pratik şartlarda daha ziyade basit amino asit eksiklerine rastlanmaktadır.
Amino Asitlerinden Yararlanma

Broyler tipi kanatlılarda, vücut dokuları ve tüylerinde yer alan proteinlerin sentezi için, lisin metiyonin + sistinin nasıl değerlendirildiği Tablo 32’de verilmektedir.
TABLO 32
Doku Büyümesi ve Tüylenme İçin Lisin, Metiyonin + Sistin Amino Asitlerinin Erkek Broyler Tipi Kanatlılar Tarafından Değerlendirilmesi
Metiyonin + Sistin
Lisin



Yaş (Hafta)
Dokularda ve tüylerde günlük depolama (Gr)


Günlük ihtiyaç
(Gr)


Değerlen-dirme
(%)
Dokularda ve tüylerde günlük depolama
(Gr)


Günlük İhtiyaç
(Gr)


Değerlen-dirme
(%)
1
2
3
4
5
6
7
8
0.066
0.133
0.273
0.383
0.441
0.536
0.584
0.618
0.099
0.220
0.395
0.525
0.610
0.790
0.825
0.970
67
61
69
73
72
68
71
64
0.135
0.275
0.420
0.500
0.58
0.71
0.77
0.91
0.145
0.315
0.565
0.745
0.865
1.130
1.175
1.385
93
87
75
67
67
63
66
66
Ortalama
68

73


Sülfür amino asitleri ve lisin bakımından endojen nitrojen kaybı önemli bir yekun tutmaktadır.
Günlük amino asit depolanmasının hesaplanmasında aşağıdaki formülden yararlanılmıştır.
Günlük amino asit Günlük ağırlık Karkas proteinlerindeki
= X
depolanması artışı, gr amino asit yüzdesi

Tüylerdeki günlük Çiğ tüy proteinlerindeki
X 0.82 X
ağırlık artışı gr amino asit yüzdesi
metiyonin + sistin dokularda yaklaşık olarak % 60 – 70 düzeyinde depolanabilmektedir. Lisinin vücut tarafından değerlendirilmesi daha da yüksek olup % 75 civarındadır. En yüksek derecede depolanabilen ise valin olup, değerlendirilme yüzdesi doku ve tüyler için beyaz Leghorn’larda % 85 civarındadır. Bu hesaplamalar, valin amino asidinin doku proteinlerinde depolanmasından başka fonksiyonlarının az; metiyonin ve sistin amino asitlerinin ise depolanma dışında daha bir çok fonksiyonlarının olduğunu göstermektedir.
Yumurta Verimi İçin Hesaplanmış Amino Asit İhtiyaçları

Leghorn’lar için yukarıdaki tabloda verilen rakamlar, bu amino asitlerin vücutta depolanma kabiliyetini göstermektedir. Doku ve tüylerde depolanmayan kısımların, ya absorbe edildiği veya depolanma dışındaki maksatlar için kullanıldığı kabul edilmektedir. Eğer yumurtlayan bir tavuğun, büyümede olduğu gibi aynı ölçü veya oranda bu amino asitleri yumurtaya depo etme kabiliyetine sahip olduğu kabul edilirse, yumurtada depolanan amino asidinden, yumurtlayan tavuğun günlük amino asit ihtiyaçları hesaplanabilir. Bu hesaplamalar ve 1, 2, 3. yumurtlama dönemleri için amino asit ihtiyaçları diyetsel proteinlerin yüzdesi olarak Tablo 33’te verilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:44

TABLO 33
Doku Büyümesi ve Tüylenme İçin Lisin, Metiyonin + Sistin Amino Asitlerinin Erkek Broyler Tipi Kanatlılar Tarafından Değerlendirilmesi

Günlük ihtiyaç*
Diyetsel proteinin yüzdesi**
Amino Asitler
Dönem 1
Dönem 2
Dönem 3
Dönem 1
Dönem 2
Dönem 3
Metiyonin
Lisin
İzolösin
Valin
0.343
0.670
0.730
0.620
0.320
0.585
0.680
0.523
0.290
0.515
0.603
0.463
1.9
3.7
4.1
3.5
2.0
3.7
4.3
3.3
1.9
3.5
4.1
3.1

Gr protein/yumurtaxyumurtada % amino asidi **Günde tavuk başına yüz gramlık
* Günlük ihtiyaç = yem tüketimi sağlayan enerji
Amino asidinin depolanma yüzdesi düzeyi ve 1.dönemde %18;
Günlük büyüme (eğer varsa) x dokulardaki amino asit 2.dönemde %16; 3.dönemde
%15 protein sağlanması halinde
Amino asidin depolanma yüzdesi
*** Bu amino asitler 3.dönemde %85 verim düzeyinde yeterlidir.

Şimdiye kadar verilen çeşitli tablolardan da anlaşılacağına göre, amino asit ihtiyaçları, ya minimum protein ihtiyaçları sağlanıp bunun bazı esansiyel amino asitlerce desteklenmesi ile, ya da rasyonda bütün esansiyel amino asitlerini yeterli miktarda sağlayacak bir protein düzeyinin uygulanmasıyla giderilebilir. Bu son durumda, protein düzeyi ekseriya minimum ihtiyacın çok üzerinde olup hem daha pahalı, hem de besleme yönünden aşağıdaki nedenlerle tatmin edici değildir:
1. Minimum protein düzeyinin sağlanmasında rasyonda yüksek miktarda mısır veya benzeri bir tahıl kullanılması zorunludur. Bu durumda, rasyona minimum yağ ilavesiyle, istenilen metabolik enerji düzeyini sağlamak mümkün olabilir.
2. Gerçi protein, enerji sağlamak için vücut tarafından kullanılabilirse de bunun randımanı diğer enerji veren besin maddelerinkinden daha düşüktür. Ayrıca aşırı protein kullanılması, gereğinden fazla ürik asit eksresyonuna sebep olur. Bu ise hayvan için metabolik bir yüktür ve gübrenin ıslanmasına yol açar. Islak dışkının ise bir çok mahzurları vardır.
3. Rasyonun, amino asitleri ve diğer besin maddelerini optimum düzeyde ve dengeli olarak ihtiva etmesi halinde spesifik dinamik ısı olarak enerji kaybı minimum olur ve daha fazla enerji prodüktif amaçla kullanılır.
Doku Sentezi Dışında Bazı Amino Asitlerin Önemli Fonksiyonları

Lisin, lösin, valin gibi esansiyel amino asitlerinden bir çoğunun sınırlı şekilde oksidatif bir parçalanmaya maruz kalmaları bir tarafa bırakılırsa, vücutta hemen hemen sadece doku proteinlerinin esas yapı ünitesi olarak kullanılırlar. Geriye kalan amino asitleri ise, doku proteinlerindeki rollerine ilaveten önemli metaboluk fonksiyonlara da sahiptirler.
Metabolik olarak aktif olup amino asitlerden türeyen bazı hücre komponetleri aşağıda verilmektedir.
1. Metiyonin : Homosistein, sistein, sistin, kolin ve kreatin gibi bir çok bileşiklerin metil grupları.
2. Sistein : Glutation, taurin, kondroitin sülfat ve diğer mukopisakkaritlerde mevcut sülfatlar.
3. Arginin : Ornitin (civciv tarafından bazı detoksikasyon reaksiyonlarında kullanılır); kreatin’in guanido grubu ve üre.
4. Histidin : Dekarboksilasyona uğrayarak histamin meydana gelir.
5. Fenilalanin : Özel bir hidroksilasyon enzimiyle tirosine dönüştürülebilir.
6. Tirosin : Tiroid bezi tarafından iyot ilave edilerek tiroksin hormonu yapılır. Keza, adrenalin ve noradrenalin hormonlarının yapımı için başlangıç maddesi ve melanin pigmenti için prekursor olarak fonksiyon gösterir.
7. Triptofan : 5 – hidroksi – triptamin (serotonim) ve nikotinik asite çevrilir.

imparator 29-01-2007 11:44

Kuşlarda Nitrojen Metabolizması İle İlgili Bazı Önemli Durumlar

Memelilerin aksine kuşlarda atkı maddesi olarak üre yerine ürik asit meydana getirilir. Ürik asidin yapısı Şekil 15’te verilmektedir. Ürik asidin açık formulünden de anlaşılacağı üzere 4 ve 5 no.lu pozisyonlarda yer alan “C” atomu ile 7 no.lu pozisyonda yer alan “N” atomu glisin amino asidinden gelmektedir. Böylece 1 molekül ürik asit idrarla dışarı atıldığı zaman, bir molekülglisin de dışarı atılmış olmaktadır. Bu nedenle kanatlılar oldukça yüksek düzeyde glisine ihtiyaç göstermektedirler.
Glisin kanatlılar tarafından kolaylıkla sentezlenebilir. Yalnız, çabuk büyüme sırasında sentezlenen miktar, doku sentezi ve nitrojen eksresyonu için yeterli olmayabilir. Böylece düşük glisin kapsayan rasyonların, büyümenin ilk döneminde, dışarıdan glisinle takviye edilmeleri gerekebilir.
Serin, glisin sentezinde İntermediyer bir bileşik olup glisinin yerini tutabilir.
Birçok bakımlardan civcivin glisine olan ihtiyacı, genç memelilerin aginine olan ihtiyacına benzer. Çünkü, memelilerde, arginin amino asidinin nitrojen ekskresyonunu sağlamak üzere parçalanması üreyi meydana getirir. Arginin de memeliler tarafından sentezlenebilir. Fakat sentezlenen miktar genç hayvanda maksimum büyümeyi sağlayacak düzeyde değildir.
Kanatlılar ise arginini sentezleyememektedirler. Diyetsel proteinler, kanatlılarda protein sentezi için lüzumlu argininin yegane kaynağıdırlar. Üre, kanatlıların idrarında çok küçük düzeyde mevcut olup, sadece diyetsel arginin’in parçalanmasından meydana gelir. Memelilerde arginin sentezi için gerekli enzimlerin çoğu kanatlıların karaciğerinde mevcut değildir. Böbrekler ise çok küçük miktarlarda bu enzimlere sahiptirler. Strullin kanatlıların rasyonlarında arginin amino asidinin yerine geçebilirse de ornitin bu özelliğe sahip değildir. Memelilerin aksine ornitin sentezi de kanatlılar tarafından yapılamaz.
Benzoik asit gibi, bazı aromatik asitlerin ekskresyonu için kanatlıların kendilerine özgü detoksikasyon mekanizmaları vardır. Benzoik asit idrarla dışarı atılmadan önce, ornitinle birleşerek dibenzoil – ornitin bileşiği meydana gelir. Ornitin sadece arginin amino asidinin parçalanmasından meydana geldiğinden civciv yemlerine fazla miktarda benzoik asit sokulması arginin noksanlığı meydana getirebilir.
Protein ve Esansiyel Amino Asit Noksanlığında Ortaya Çıkan Semptomlar

Büyüyen kanatlılarda, kısmi veya orta derecede protein eksikliği veyahut ta esansiyel amino asitlerden birinin noksanlığı eksiklik derecesiyle orantılı olarak büyümede azalmaya yol açar. Rasyonun protein düzeyinin enerji seviyesine göre ifade edilme zorunluğu göz önünde tutulursa, protein noksanlığı bir bakıma enerji fazlalığı demektir. Böylece, daha önce de işaret edildiği gibi protein noksanlığından, enerji bu maksatlar için kullanılamaz ve yağa çevrilir. Yani ekstra enerji yağa çevrilmiş olur. Ağır bir protein noksanlığında veya tek bir amino asit eksikliğinde büyüme hemen durur ve ciddi büyüme kayıpları meydana gelir. Bu durumda büyüme kaybı, vücut ağırlığının % 6-7’sine kadar çıkabilir.

imparator 29-01-2007 11:44

Damızlık Piliçlerin Sınırlı Beslenmesi

Bir çok araştırıcılar, hayvanları seksuel olgunluğa gelişini geciktirmek için rasyonda sınırlı düzeyde protein, enerji veya lisin gibi esansiyel bir amino asidin uygulanmasını tavsiye etmişlerdir. Seksuel olgunluğu geciktirmek ise, hayvanların kronolojik yaşını yükseltmek, yani yumurtlamanın başlangıcına kadar, vücudun yavaş, yavaş büyümesini sağlayarak yumurta büyüklüğünü arttırmak ve verim devresini uzatmak amacını gütmektedir.
Yumurtlayan tavuklarda hafif bir protein veya esansiyel amino asit noksanlığı yumurtanın küçülmesine sebep olabilir. Protein ve esansiyel amino asit eksikliği ilerledikçe yumurta verimi düşer ve hayvan ağırlık kaybeder. Orta derecedeki protein noksanlığında bile, normal olarak her gün dökülen tüylerinin yerine yenisi konamaz. Çok ileri derecede protein eksikliğinde ise hayvanın bütün tüyleri dökülür; yumurta verimi tamamen durur; vücut dokuları harcanır ve vücut ağırlığında büyük düşmeler olur.
Aşırı Diyetsel Protein Veya Esansiyel Amino Asidi Beslenmesinde Ortaya Çıkan Semptomlar

Bütün esansiyel amino asitlerince dengeli bir durumda olsa bile, aşırı protein beslenmesinde, büyüme hızında hafif bir gerileme, vücut yağ depolanmasında azalma, kan ürik asit düzeyinde ise bir artış meydana gelir. Vücutta meydana gelen fazla ürik asidin ekskresyonu için su tüketimi artar ve gübredeki su miktarı yükselir. Klasik anlayışta da aşırı protein hayvan üzerinde bir strese sebep olur. Bunun delili olarak aşırı protein beslenmesinde, adrenal bezlerinde büyüme ve adrenokortikosteroidlerin artışı gösterilmektedir.

imparator 29-01-2007 11:45

IV. BÖLÜM

ESANSİYEL İNORGANİK ELEMENTLER

İnsan ve hayvanların yaşaması için zorunlu olan minerallerle ilgili modern ilmi çalışmalar esas itibariyle son 65 yılda yapılmıştır. Bu çalışmalar vücudun organik kimyasal bileşiklerini teşkil eden karbon, hidrojen, nitrojen, oksijen ve sülfür gibi esas elementlere ilaveten insan ve hayvanların en az 13 adet organik elemente ihtiyaç gösterdiklerini açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Bu elementler Tablo 35’te verilmektedir.
Bu tabloda, kanatlıların her elemente olan ihtiyaçlarında büyük varyasyonlar gösterdiği göze çarpmaktadır. Kalsiyum ve fosfor en çok vücudun iskelet yapısı için gerekli olup, en fazla miktarda ihtiyaç duyulan elementlerdir. Fosfat ve karbonatlarla birlikte sodyum, potasyum ve klorur, vücudun çeşitli kısımlarındaki ozmatik ilişkiler ve optimum H gibi Homeostasis’in muhafazası ile ilgili reaksiyonlarda görev alırlar. Vücudun bu elementlere olan ihtiyacı da oldukça fazladır. Geri kalan elementler ise, ya enzim ve hormonların parçası ya da enzimlerin aktivatörü olarak fonksiyon gösterirler.



TABLO 35
Besleme Bakımından Esansiyel Olan İnorganik Elementler
Element
Civciv ihtiyacı
Tavuk ihtiyacı
0-8 Hafta (%)
8-20 Hafta (%)
20 Hafta (%)
40 Hafta (%)
Yapısal Elementler
Kalsiyum
Fosfor (yararlanılabilen)
Homeostatik elementler
Sodyum
Otasyum
Klor
İz elementler
Magnezyum
Manganez
Çinko
Demir
Bakır
Molibden
Selenyum
İyod
Kobalt*
Krom

1.00
0.45

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
50
50
80
5
2
0.15
0.35
-
?

0.6
0.4

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
50
30
40
5
2
0.1
0.35
-
?

3.3**
0.55

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
33
30
40
5
2
0.1
0.3
-
?

3.7**
0.55

0.15
0.3
0.15
mg/kg
500
33
30
40
5
2
0.1
0.3
-
?

* Sadece vitamin B12 nin bir parçası olarak gereklidir.
** Bu rakamlar gram olarak günlük ihtiyaçlardır. Rasyondaki yüzde seviye yem tüketimine bağlıdır.
Tablo 36 ve Tablo 37’de sırasıyla ergin bir kanatlı ve yumurtadan yeni çıkmış bir civcivin, ergin memelilerle yeni doğmuş memelilerin mukayeseleri verilmektedir.
TABLO 36
Ergin Kanatlıların, Ergin Bazı Memeli Hayvanlarla Kimyasal Kompozisyon Bakımından Mukayesesi

Kanatlı Hayvan

İnsan

Domuz

Kedi

Tavşan

Fare

Öküz
Vücut ağır.Kg
Kompozisyon*
Su, gr
Total N, gr
Na, gr
K, gr
Cl, gr
Ca, gr
P, gr
Mg, gr
Fe, mg
Cu, mg
Zn, mg
I, mg
Se, mg
2.0

760
31.0
1.2
1.1
0.6
15.0
7.7
0.4
40.0
1.3
35.5
0.4
0.2
65

720
34
1.8
2.7
1.78
22.4
12.0
0.47
747
1.7
282
0.7
125

750
31.5
1.5
2.8

12.0
7.0
0.45
90
2.5
25
4.0

740
33.6
1.5

13.0
8.9
0.45
60
1.5
23
2.6

730
37.0
1.35
3.00
1.14
13.0
7.0
0.5
60
1.5
50
0.35

720
35.0
1.4
3.15
1.42
12.4
7.5
0.4
60
2.0
30
500

550
27.2
2.1
2.5
1.42
17.3
9.5
0.54
168

0.1

* Sonuçlar, yağsız vücut dosunun her Kg’ı için ifade edilmiştir.
TABLO 37
Yumurtadan Yeni Çıkmış Civcivin Kimyasal Kompozisyonu İle Yeni Doğan Bazı Memeli Hayvanların Vücut Kompozisyonlarının Mukayesesi
Civciv
İnsan
Domuz
Kedi
Tavşan
Fare
Vücut ağır.Kg
Kompozisyon*
Su, gr
Total N, gr
Na, gr
K, gr
Cl, gr
Ca, gr
P, gr
Mg, gr
Fe, mg
Cu, mg
Zn, mg
Se, mg
40

830
20.8
1.15
1.06
0.73
3.6
3.4
0.22
40
1.3

0.15
3560

823
22.6
1.88
2.07
1.96
9.6
5.6
0.26
94
4.7
19.2
1260

820
18.0
2.14
1.96
1.85
10.0
5.8
0.32
29
3.2
10.1
118

822
24.4
2.12
2.34
2.34
6.6
4.4
0.26
55
2.9
28.7
54

865
18.1
1.8
2.06
1.98
4.8
3.6
0.23
135
4.0
22.5
5.9

862
15.6
1.93
2.54
2.38
3.1
3.6
0.25
59
4.3
24.4

* Yağsız vücut dokusunun her Kg’ı için ifade edilmiştir.

imparator 29-01-2007 11:45

Bu tablolarda, çeşitli hayvan türlerinin inorganik vücut kapsamlarının nispeten üniform oldukları göze çarpmaktadır. Civcivlerin ihtiyaç düzeyi ile bu rakamlar karşılaştırılırsa ikisinin arasında genel bir korelasyonun varlığı hemen göze çarpmaktadır (Tablo 35 ve Tablo 37).
Fluor ve krom gibi bir çok elementin insan vücudu üzerinde faydalı etkileri gösterilmiş ise de, henüz bu elementler besleme bakımından esansiyel olarak sınıflandırılmamaktadır.
Çeşitli inorganik elementlerin kendileri arasında olduğu kadar, bu elementlerle vitaminler amino asitleri ve diğer besin maddeleri arasında da önemli bir çok ilişkiler mevcuttur.
On üç esansiyel inorganik elementten sekiz adedi katyondur. Bunlar, Kalsiyum (CA++), sodyum (Na+), Potasyum (K+), Magnezyum (Mg++), Manganez (Mn++), Çinko (Zn++), Demir (Fe++) ve Bakır (Cu++)’dır. Geriye kalan beş anyon ise ekseriya anyonik gruplar halinde bulunur. Bunlar Klorür (Cl-), İyodur (I-), Fosfat (Po4---), Molibdat (MoO4--) ve Selenit (SeO3--)’tir. Tabii şartlarda selenyum, ekseriya selenosistin (selenocystine) veya seleno-metiyonin (seleno-methionine) gibi organik formlarda bulunurlar. Fakat inorganik selenit’ler de bu organik formlardaki selenyum kadar besleme bakımından etkilidirler.
Esansiyel anyon ve katyonların yararlılık derecelerini etkileyen çok çeşitli faktörler mevcuttur. Bu esansiyel elementlerden herhangi birinin en fazla eriyebilen dolayısıyla en yüksek düzeyde absorbe olan formu, en basit iyonik atom veya atom gruplarına sahip olan formdur. Örneğin, Ca++, Mg++, Mn++, Po4--- vb. Bunlarla beraber, tabiatta bir çok elektronegatif bileşikler mevcut olup, elektronları bu katyonlarla paylaşarak daha stabil bir bileşik meydana getirirler. Bu şekilde meydana gelen bileşikler ekseriya suda güçlükle erirler; bağırsakta ise yeterli düzeyde ayrışarak esansiyel katyonun absorbsiyonuna imkân sağlarlar. Bu durum ekseriya gastrik asiditenin etkisiyle meydana gelir. Midede salgılanan hidroklorik asit, katyonları geçici olarak klorid tuzları haline dönüştürür. Bu şekilde bütün esansiyel katyonlar, oldukça yüksek düzeyde bir iyonik çözüşme derecesine sahip olur ve bundan dolayı da sindirim kanalından kolayca absorbe olurlar. Hatta, bakır sülfat mangan oksit, çinko oksit gibi yüksek derecede erimeyen bileşikler bile, midedeki hidroklorik asidin etkisiyle, mangan klorid, çinko klorid. Bakır klorid gibi bileşiklere dönüşerek absorpsiyon dereceleri yükselir. Fosfat gibi anyonik grupların absorpsiyon derecesi, kristal strüktörüne diyetteki total miktarına ve fosfatla kalsiyumun arasındaki orana bağlıdır.
Civcivlerde perosis’in önlenmesinde mangenizin zorunlu olmasının öğrenilmesinden sonra, çeşitli mangenez bileşikleri ve bu bileşiklerin vücuda verilme tarzlarının manganez ihtiyacı üzerindeki etkilerini araştırmak için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, diyetsel manganez ihtiyacının, suda eriyebilir formun parenteral enjeksiyonla vücuda verilmesine nazaran 25-50 misli daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Vücutta çok küçük miktarda bulunan bu elemente oldukça yüksek diyetsel ihtiyacın nedenleri araştırılarak, manganez absorpsiyonunun rasyonda bulunan aşırı miktardaki kalsiyum ve fosfor tarafından engellendiği gösterilmiştir. Gastrik asidite ile eriyebilir hale geçip, duodenum’un alkali şartlarına maruz kalınca bu aşırı kalsiyum ve fosfor, kalsiyum fosfat halinde çökelmeye maruz kalır. bU çökelek manganezi adsorbe eder ve böylece bağırsak kanalında taşınır. Eğer, rasyonda bu kalsiyum-fosfor çökeleğinin taşıyabileceğinden fazla manganez yoksa, hayvanda manganez eksikliği ortaya çıkar.
Rasyonda aşırı kalsiyumun etkisini araştırmak için, domuzlar, tavuklar ve hindiler üzerinde yapılan çalışmalar, yüksek düzeyde kalsiyumun, çinko ihtiyacını artırdığını göstermiştir. Henüz ispatlanmamış olmakla beraber, Ca-fosfat çökeleğinin, yukarıda açıklandığı gibi Zn++ iyonlarını da adsorbe edebileceği öne sürülmektedir.

imparator 29-01-2007 11:45

Bazı kolloidler, alüminyum, magnezyum, demir ve diğer elementlerin suda erimeyen tuzları, katyonlar için kuvvetli adsorptif ortamlardır. Adsorpsiyon hem kolloid yüzeyindeki yüksek elektronegatif bölge ile bir kimyasal bağlanma, hem de katyonun fiziksel kuvvetlerle bağlanması şeklinde olabilir (elementlerin kömür tarafından adsorbe edilmesi gibi).
KALSİYUM VE FOSFOR

Metabolizmada ve bilhassa kemiğin yapısındaki yakın ilişkileri dolayısıyla kalsiyum ve fosfor birlikte ele alınmıştır. Büyüyen kanatlılarda rasyondaki kalsiyumun büyük bir kısmı kemik teşekkülü için kullanılmasına rağmen ergin kanatlılarda yumurtanın kabuğu için kullanılır. Kalsiyum, kanın pıhtılaşması, sodyum ve potasyumla birlikte normal kalp atışı, asit-baz dengesinin sağlanması ve çok sayıda enzim sisteminin aktivitesi için gerekli bir elementtir. Bununla ilgili olarak Ca iyonlarının kasların kasılması, sinirsel impulsların nakli için zorunlu olduğu söylenebilir.
Kemiğin yapısındaki rolüne ilaveten fosforun karbonhidrat ve yağ metabolizmalarında önemli fonksiyonları vardır. Önemli bir unsur olarak bütün yaşayan hücrelerin yapısına girer. Fosfordan teşkil edilen tuzlar asit-baz dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynarlar. Yumurta teşkili sırasında kalsiyumun yumurtaya naklinde görev aldığı da bildirilmektedir.
1920 yıllarından başlayarak bugüne kadar, kalsiyum ihtiyacı, kalsiyum-fosfor- vitamin D ilişkileri üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalar açık bir şekilde göstermiştir ki, rasyon hiç olmazsa minimum düzeyde Ca ihtiva etmesinin yanı sıra, Ca ile fosfor arasında optimum veya belirli bir oran bulunmalıdır. Bir başka ifade ile rasyon gereğinden fazla Ca veya P ihtiva etmemelidir. Civcivlerde normal kemik gelişimi için bugün rasyonda bulunması gereken yararlanılabilir fosfor düzeyi yaklaşık olarak %0.5 olarak saptanmış; kalsiyum, fosfor arasındaki oranın normal bir büyüme için 1.0:1 veya 2.2:1 olması lazım geldiği öne sürülmüştür. 2.5:1 oranının hayvanın tolere edebileceği en son bir değer olduğu; 3.3:1 oranının ise zararlı olduğu, hayvanlarda raşitizm ve çeşitli bacak rahatsızlıkları meydana getirdiği bildirilmiştir.

imparator 29-01-2007 11:46

KALSİYUM

Kalsiyumun Eksikliğinde Ortaya Çıkan Semptomlar.
Bu semptomlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a) Büyüme hızının düşmesi veya büyümede gerileme,
b) Yem tüketiminde azalma,
c) Bazal metabolik hızın yükselmesi,
d) Aktivite ve duyarlılığın azalması,
e) Osteoporosis veya kalsiyum düşüklüğünde görülen raşitizm,
f) Yürüme ve duruşta anormallik,
g) Dahili kanamalara karşı istidadın artışı,
h) İdrar hacminde büyük çapta artış,
i) Yumurta kabuğunda incelme,
j) Yumurta veriminde düşme,
k) Tetani,
l) Hayat süresinin kısalması.
Yukarıdaki semtomların yanı sıra, kalsiyum eksikliğinde, bazı kimyasal değişmeler süratle meydana gelir. Serum kalsiyum düzeyi ve bütün karkasda Ca ve Mg kapsamları azalır. Buna mukabil serum inorganik fosforu, Mg, fosfatez enzimi, eritrositlerdeki Mg, kan şekeri, hemoglobin kapsamı ve yumuşak dokuların kalsiyumu değişmeden kalır. Kalsiyum eksikliğine maruz hayvanların kemikleri önemli derecede demineralize olur. Kül ve kalsiyum kapsamları normal düzeylerinin yarısına kadar düşer.
Kemiğin Yapısı

Vücutta bulunan kalsiyumun %90’ından fazlası kemiklerde yer alır. Yağı çıkarılmış ve kurutulmuş kemiğin üçte birine yakın ağırlığını tek başına kalsiyum teşkil eder. Kemiğin büyük bir kısmını kalsiyum fosfat meydana getirirse de, buna ilaveten %13 kalsiyum karbonat, %2 magnezyum fosfat, %5 diğer maddeler, %0.5-3 de sitratlar mevcuttur. Metabolik aktivitenin en fazla olduğu kemiklerde florürlerin depolanması çok süratlidir. Düşük düzeylerde fluorürler, kemiklerin esansiyel olmasa bile önemli bir komponenti durumundadır. Fakat aşırı fluorür kemiklerde “osteosclerosis” adı verilen patolojik duruma sebep olur, kemikler aşırı derecede sertleşir, osteosclerosis’in ilk belirtileri omurga üzerinde görülür.
Kemiğin fosfat kristalleri, apatitik kalsiyum fosfatınkilerle kıyaslanabilir. Hidroksiapatit buna iyi bir minorolojik örnek teşkil eder. Kemiğin kimyasal yapısı henüz tam olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni fosfatların kimyasının çok kompleks oluşudur. Sentetik ve biyolojik hidroksiapatitler üzerinde yapılan çalışmalar, kemik mineralinin apatit kısmının aşağıdaki formüldeki gibi olmadığını, bunun yerine kalsiyumca %10 eksik olduğunu göstermiştir.
Ca4 (PO4)3 (OH)1
Infrared çalışmalar da, kalsiyumca eksik apatitlerdeki kaybolan elektronik yükün, nötraliteyi sağlamak için yeterli miktardaki ortafosfat iyonları arasında teşekkül eden hidrojen bağlantısıyla telafi edildiğini ortaya koymuştur.
Serumda Bulunan İyonize ve Bağlı Kalsiyum İle Serum Fosfatları

Serum proteinlerinin, kalsiyumun ne kadarının serbest ve ne kadarının bağlı olduğunu tayin eden başlıca faktör olduğunu çalışmalar göstermiştir. Bununla beraber, paratiroid hormonu ve vitamin D’nin kandaki total ve iyonize kalsiyum düzeyi üzerinde önemli bir etkisi vardır (Şekil 20). Plazma kalsiyumunun sadece % 6.5 kadarı şelatlaşmış formda olup, bunun da yarısı sitrat ve fosfatla birleşmiş bir durumdadır.

imparator 29-01-2007 11:46

Tablo 39’da normal düzeyde diyetsel kalsiyum ve fosforla beslenen kanatlıların çeşitli seksüel olgunluk devrelerinde serum, kalsiyum ve fosfor düzeyleri verilmektedir.
TABLO 39
Kanatlılarda Çeşitli Seksüel Olgunluk Devrelerinde Serum, Kalsiyum ve Fosfor Düzeyleri
Yaş
Total plazma kalsiyum
Plazma inorganik fosfat
Haftalar
% mg
% mg
11
14
18
22
11.5
11.4
13.3
19.5
5.7
6.0
5.1
4.2


Bu tablodan da anlaşılacağı üzere dişi kanatlı hayvanların seksüel olgunluğun başlangıcında kan kalsiyum düzeyinde önemli bir artış olmaktadır.
Kalsiyum Bileşiklerinin Sindirimi ve Asimilasyonu
Ca kullanarak yapılan çalışmalar vitamin D3’ün kalsiyum absorpsiyonunu önemli derecede artırdığını göstermiştir. In vivo absorpsiyon bütün ince bağırsaklarda yükselmektedir. Wasserman ve çalışma arkadaşları, vitamin D ile ilgili olarak yaptıkları çalışmalarda vitamin D3’ün, bağırsak mukozasında, kalsiyum nakleden proteinin teşkilini etkilediğini göstermişlerdir.
Cornell Üniversitesi ve Fransa’da yapılan çalışmalarda da kalsiyum, fosfor ve vitamin D3 bakımından yeterli rasyonlarla beslenen hayvanlarda laktozun kalsiyum abrospsiyonunu ve naklini yükselttiği saptanmıştır. Bu etkinin diğer şekerler tarafından da meydana getirildiği gösterilmiş fakat en etkili olanının laktoz olduğu anlaşılmıştır. Bunun nedeninin, bu şekerin daha az absorbe olduğu, bunun sonucu kalsiyum ve fosforun ince bağırsaklardaki absorpsiyonunda rol oynayan fakat tam bilinmeyen fonksiyonu için daha fazla şekerin ortamda kaldığı öne sürülmüştür.
Kalsiyum ve Yumurta Kabuğunun Teşkili
Kalsiyum yumurta kabuğunda hemen hemen saf kalsiyum karbonat olarak bulunur. Bu, tavuğun ovidukt kanalının kabuk bezlerindeki membrana depo edilir. Yumurta kabuğu teşkili için kalsiyum ihtiyacı üzerinde yapılan çalışmalar, östrojen hormonunun, yumurtlama döneminin başlangıcında kandaki kalsiyum düzeyini artırdığını göstermiştir. Ayrıca karbonik anhidraz enziminin, kalsiyum karbonatın, karbonat kısmının sağlanmasıyla ilgili olduğu da çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
Dişi piliçler seksüel olgunluğa yaklaştıkça olgunlaşmakta olan yumurtalıklarından salgılanan estrojen hormonu, androjen hormonu ile sinerjik (synergic) çalışarak iskeletin bilhassa uzun kemiklerinin ilik boşluklarında süngerimsi kemiğin (medüller kemik) meydana gelmesine yol açar. ilk yumurtanın kalsifiye edilme zamanına doğru, femur kemiğinin ilik boşluğunun hemen hemen tamamı bu ince kemik formasyonu tarafından işgal edilir. Bu dönemde dişi piliçin iskelet ağırlığı 15-20 gram artar ki bu, 4-5 gram kalsiyum depolanmasına tekabül eder. Medüller kemik teşekkülünün derecesi diyetsel kalsiyum düzeyi tarafından pek etkilenmemektedir. Çünkü, 20 haftalık süre zarfında %0.6 düzeyinde diyetsel kalsiyumla beslenen piliçlerle rasyonlarında %2.4 düzeyinde kalsiyum bulunan piliçler aynı miktarda medüller kemiğe sahip olmuşlardır. Medüller kemik labil bir kalsiyum rezervi olup, yumurta kabuğunun teşkili sırasında herhangi bir zamanda hayvan tarafından kullanılabilir. Bir tavuğun yetersiz diyetsel kalsiyum alması halinde, kalsiyum bilançosu negatif olur. Paratiroid hormon sekresyonu büyük ölçüde artar. Bunun sonucu olarak, kortikal (cortical) kemikten önemli derecede kalsiyum mobilize edilir ve böylece medüller kemiğin muhafaza edilmesi mümkün olur. Akut kalsiyum eksikliğinde yumurta verimi durur ve medüller kemik yavaş yavaş rezorbe olur. Bu olay muhtemel olarak, kalsiyum gerektiren diğer hayatsal fonksiyonların devam edebilmesi için meydana gelir.

imparator 29-01-2007 11:46

Yapılan çalışmalar, kabuk teşkilinde birinci derecede sınırlayıcı faktörün kalsiyum, ikinci derecede sınırlayıcı faktörün ise karbonat olduğunu göstermiştir. Hem kandaki bikarbonatın hem de karbonik anhidraz enziminin etkisi altında karbonik asitten gelen karbonat iyonlarının kaybolması hidrojen iyonlarının akümülasyonuna yol açar ve neticede metabolik asidoz teşekkül eder. Bazı araştırıcılar, sıcak havalarda, hayvanlarda solunumun artması sonucu kandan önemli düzeyde CO2 kaybolduğunu bunun da yumurta kabuğunun incelmesine yol açtığını öne sürmüşlerdir. Yapılan bir çalışmada çevre sıcaklığının 13°C’den 34°C’ye yükseltilmesinin, yumurtlayan tavuklarda akciğer solunumunu önemli derecede artırdığı bunun sonucu olarak meydana gelen alkalosis yüzünden yaklaşık olarak yumurta kabuk kalınlığında %12 düzeyinde bir düşme meydana geldiği saptanmıştır. Bunun aksine, akciğerlere çekilen havanın %2-5 düzeyinde CO2 ile zenginleştirilmesi acıdosis ile sonuçlanmakta bu da kendisinin kan PH’sında azalma ile göstermektedir. Bazı çalışmalar da atmosferik CO2’in artışının yumurta kabuk kalitesini iyileştirdiğini ortaya koymuşsa da bu sonuçlar, bütün çalışmalarda tekrarlanamamıştır. Yumurta kabuğunun teşkil mekanizmasını anlamak bakımından, üreme sistemini kısaca incelemek yararlı olacaktır. Şekil 21’de tavuğun üreme sistemi verilmektedir. Dişi kanatlıların üreme sistemi, bir yumurtalık (ovaryum) bir de yumurta kanalı (ovidukt)’dan ibarettir.

imparator 29-01-2007 11:46

Ovaryum

Ovaryum, yani yumurtalık tavukta vücudun sol tarafında böbreklerin üst ucunda yer alır ve vücuda dorsal olarak bağlanmıştır. Ovaryum, ova kapsayan foliküllerden yapılmış bir dış korteks ile iç kısımda bulunan medulla’den yapılmıştır. Kanatlı hayvanlar erginleşmeden önce ovaryum çok sayıda küçük ova, yani yumurtalardan ibarettir. Sadece bunlardan birkaçı erginleşir ve follikül patlayarak yumurtalar açığa çıkar.
Seksüel olgunlukta, individuel foliküller genişler ve çapları ovulasyondan önce 40 mm’ye ulaşır. Embryonik gelişme sırasında sağ gonad da mevcuttur. Fakat hayvan geliştikçe dejenerasyona uğrar. Bazı vahşi türlerde her iki ovaryum da mevcut ise de, genellikle yalnız bir adet ovidukt kanalı vardır.
Ovidukt

İçinde yumurtanın hareket ettiği uzun kıvrımlı bir kanaldır. Yumurtanın albumini, kabuk zarları ve kabuğun kendisi ovidukt kanalında oluşur. Ovidukt’un büyüklüğü, vücudun büyüklüğüne göre değişir ve beş ayrı bölgeyi veya kısmı kapsar. Bunlar, ınfundibulum, magnum, ısthmus, uterus ve vagina’dan ibarettir.
İnfundibulum

İnfundibulum, ovidukt kanalının huni veya çanak şeklinde olan anteriyör kısmıdır. Yumurtlayan bir tavuktaki uzunluğu 9 cm kadardır. Infundibulum ovulasyonla açığa çıkan yumurtanın alınmasını sağlar. Bu kısmın aktivitesi ovum yani yumurta tarafından başlatılır. Çünkü yumurta yumurtalıktan serbest hale gelinceye kadar normal olarak bu organ inaktif bir durumda bulunur. Ovulasyon zamanı abdominal kaviteden ovum çıkarılıp bunun yerine bir yabancı materyal konsa ınfundibulum bu defa bu maddeyi kabul eder. Yumurtanın ınfundibulum de kalış süresi ortalama olarak 18 dakikadır. Bazen yumurta ınfundibulum tarafından alınmaz. Kusurlu ınfundibulum’un nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı solunum hastalıklarıyla ilgili olabileceği öne sürülmektedir. Infundibulum tarafından alınmayan yumurtanın 24 saat veya bundan daha kısa bir sürede vücut tarafından absorbe olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.
Magnum

Ovidukt kanalının en uzun kısmıdır. Boyu 33 cm’yi bulur. Yumurta proteinin çoğu olan albumin burada salgılanır. Yapılan çalışmalar yumurtanın ortalama olarak magnum’da 2 saat 54 dakika kaldığını göstermiştir.
Isthmus

Magnumun peristaltik hareketleri yumurtayı ısthmus’a iter. Yumurtlayan tavuklardaki uzunluğu yaklaşık olarak 10 cm kadardır. Magnum ile ısthmus arasındaki sınır belirlidir. Kabuk iç ve dış zarları ısthmus’da meydana getirilir. Önceki bildirişlerin aksine, sonradan yapılan çalışmalar bu kısımda yumurtaya albumin ilave edilmediğini sadece önemsiz miktarda su eklendiğini ortaya koymuştur. Yumurta ısthmus’da 1 saat 14 dakika kalmakta sonra uterus’a geçmektedir. Bu duruma göre, yumurtanın ınfundibulum’dan uterusa geçişi 4 saat 26 dakika sürmektedir.

imparator 29-01-2007 11:47

Uterus

Uterus ovudukt kanalının torba şeklindeki kısmı olup, yumurtlayan tavuktaki uzunluğu 10-12 cm kadardır. Yumurta uterusta yaklaşık olarak 20 saat 40 dakika kalır. Kabuk ve yumurta kabuğu pigmentleri bu bölümde meydana getirilir. Kabuklu pigmentlerin, yumurtlamadan önceki son 5 saatte meydana geldiğini yapılan çalışmalar göstermiştir. Su ve bazı tuzlar da albuminde uterusta ilave edilmektedir.
Vagina

Uterus’tan kloka’ya kadar uzanan vagina 12 cm uzunluğundadır. Yumurtanın teşkilinde bir rolü olmayıp daha ziyade yumurtanın dışarı atılmasında fonksiyon gösterir.
Yumurta Kabuğunun Yapısı ve Bunu Etkileyen Faktörler

Yumurta kabuğu iç kısma iki zarla bağlanmıştır. Bu iki zar da, yumurtanın yassı tarafı müstesna, birbirlerine bitişik durumdadır. Yumurtanın geniş kısmında ise hava boşluğunu teşkil için birbirlerinden ayrılırlar. Şekil 22’de yumurta kabuğunun bir kesiti verilmektedir.






Şekil 22: Dekalsifikasyona Uğratılmış Tavuk Yumurta Kabuğunun Enlemesine Kesiti.
Kabuğun esas kısmını süngerimsi tabaka meydana getirir. Organik matriksi de kapsayan kısım budur. Kalsifikasyon ilerledikçe kalsiyum karbonat bu kısımda depolanır. Kabuk zarları ve kütikül tabakası çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısım (gerçek kabuk), hemen hemen tamamen kalsiyum karbonat ile küçük miktarlarda magnezyum, fosfat ve sitrat ve az miktarda olmak üzere sodyum ve potasyumdan ibarettir.
Tavuk yumurta kabuğunun kalın veya ince oluşu kalıtımla büyük ölçüde ilgili olmakla beraber, başta beslenme olmak üzere, çevre, yaş, mevsim, hastalıklar gibi bazı faktörler tarafından önemli ölçüde etkilenmektedir. Beslenme faktörleri arasında, kalsiyum, vitamin D ve manganez başta gelir.


Türkiye`de Saat: 20:44 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580