Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Madencilik

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 06-02-2007, 11:27   #41
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

2000 yılı itibariyle Ülkemizin linyit rezervleri 8.4 milyar, yıllık kömür üretimimiz 63 milyon ton civarındadır. Yapılan ileriye dönük enerji projeksiyonlarından linyit talebimizin her yıl artarak 2010 yılında 120 milyon, 2020 yılında da 192 milyon tona çıkacağı hesaplanmıştır. Bu üretim artışı mevcut termik santrallara ilave olarak yaklaşık 9000 MW kurulu gücünde santralların ekonomik şekilde kurulabilmesi ile mümkün olabilecektir.
1980 yılında 14 milyon ton olan linyit üretimi yaklaşık 5 kat artarak 63 Milyon ton seviyesine çıkmıştır. Bu arışın temelinde dağınık şekilde olan ruhsatların birleştirilerek havza madenciliğine geçilmesidir.
Türkiye dünya linyit üretiminde sekizinci , Avrupa’da altıncı büyük üretici durunda olup elektrik enerjisi talep artışı dikkate alınarak kömüre dayalı yeni termik santralların devreye girmesi ile Avrupa’da üçüncü, dünyada beşinci büyük üretici durumuna gelebilecektir. Sadece elektrik üretimine esas linyit üretimi dikkate alındığında elektrik enerjisi satış tarifesi bazında yaklaşık 2 Milyar dolar düzeyinde ekonomik değere sahiptir ve önümüzdeki kısa bir dönem içerisinde bu değerin 3 kat artması kaçınılmazdır. Ancak, 1980 sonrası dönemde linyit rezervlerinin geliştirilmemesi, kömür zenginleştirmede ve yakma sistemlerinde gerekli teknolojik gelişmelerin sağlanmaması nedeniyle enerjide dışa bağımlılık her geçen gün biraz daha artmış ve önümüzdeki dönemde de idari ve teknik yapılanmada gerekli önlemler alınamadığı taktirde bu artış devam edecektir.
Bugün, Türkiye Çimento Sektörünün 3 milyon olan katı yakıt talebi, çevre ve insan sağlığına zararlı maddeler içeren, gelişmiş ülkelerde tehlikeli atık olarak nitelendirilen, kükürt değeri % 5-8, Kalori değeri 8000 Kcal/kg olan petrokoktan ağırlıklı olarak karşılanmaktadır. Çevre Bakanlığı’nın çimento sektörüne verdiği kontrol belgesi kapsamında ithal edilen petrokokun birim fiyatı 5-11 ABD dolar arasında değişmektedir. Ayrıca, ısınma sektöründe öncelikle büyük şehirler için kömür ithalatı 4 Milyon ton düzeyini bulmuş olup dünya kömür piyasalarından CIF 45-50 ABD Dolar/ton fiyat ile pazarlanan bu ithal kömür tüketiciye belediyeler kanalıyla 180 ABDDolar/ton birim fiyat ile satılmaktadır. İthal kömürün teşvik edilmesi, kamu ve özel sektörün yapmış olduğu yatırımları atıl hale getirmiş ve ileriye dönük planlama çalışmalarını, rekabetçi şartlar temin edilemediğinden, engellemiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:27   #42
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu tablo, ülkemizdeki özel ve kamu sektörü kömür üreticilerini olumsuz yönde etkilemiş, ürettikleri kömürleri pazarlayamaz hale getirmiş ve bir çoğu kapanma noktasına gelmiştir. Katma değeri çok az olan ithal kömürün yeniden değerlendirilmesi gerekir. Türkiye’nin bir çok limanından kömür girmektedir. İthal edilen kömürlerin belirlenen standartlara uygun olup olmadığı konusunda ciddi soru işaretleri olduğu da bir gerçektir. Devletin katma değeri yüksek öz kaynaklarımızın değerlendirilmesi hususunda zaman geçirmeden karar vermesi gerekir. Kömür ve demir cevheri ithalatına mutlaka fon getirilmeli petrokok ithalatı durdurulmalıdır.
Mevcut termik santrallerin ve santralleri besleyen kömür işletmelerinde yıllardır yapılması gereken yenileme, modernizasyon ve rehabilitasyon yatırımları, 3096 Sayılı Yasa kapsamında yürütülen İşletme Hakkı Devir çalışmaları nedeniyle yapılamamaktadır. Bu durumun devam etmesi halinde bir çok santralde ve kömür işletmesinde üretimin tamamen durması kaçınılmazdır. Ayrıca, Afşin-Elbistan İşletme Hakkı Projesi dikkate alındığında doğal kaynaklarımız, 3096 sayılı yasa kapsamında şirketlerin inisiyatifinde yıllarca projelendirilerek işletmeye alınamamaktadır. Bu kapsamda 3096 sayılı Yasa ile birlikte linyit madenciliğinin aramadan üretime kadar yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de son 10-15 yıl içerisinde önemli ölçüde altın rezervleri tespit edilmiş olmasına rağmen kamuoyunun siyanür kullanılmasını gerekçe göstererek yapmış olduğu baskı nedeniyle bu rezervlere ilişkin yapılmış projeler gerçekleştirilememiştir. Türkiye her yıl yasal olarak 1.6 Milyar ABD dolar düzeyinde altın ithal etmektedir. Ayrıca, yılda yaklaşık 2500 ton siyanür ithal edilmekete, bu siyanürün 1000 tonu ETİ Holding Gümüşköy Tesislerinde gümüş üretiminde kullanılırken, geri kalan 1500 tonu madenciliğin dışındaki değişik sektörlerce kontrolsüz olarak tüketilmektedir.
Bu kapsamda;
Altın madenciliğinin diğer madencilik faaliyetlerinden soyutlanması bilimsel açıdan yanlıştır. Doğal kaynaklarımız ülkemiz için en yararlı olacak şekilde ulusal ekonomimizin hizmetine sokulmalıdır. Madencilik faaliyetleri özünde bir kamu hizmetidir. ve kalkınmamızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Madenlerin aranması, işletilmesi ve çevre ile ilişkilerinin düzenlenmesi için mevcut mevzuat yetersizdir. Bu nedenle, günümüzdeki tereddütleri ortadan kaldıracak, çağdaş, ülkemiz çıkarlarını ön planda tutan yeni yasal düzenlemelerin demokratik katılımla ve ivedilikle ele alınması gereklidir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:27   #43
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Dünya mermer rezervi bakımından önemli bir yeri olan Türkiye, 650’ye varan renk ve doku kalitesine sahip mermer çeşitleri ile pazar şansı çok yüksektir. Ancak ihracat düzeyi olması gereken düzeyin çok altındadır. 1985 yılı sonrası, mermerin 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alınması ile sektörde yatırım güvencesi için gerekli ortam sağlanmıştır. Çeşitlilik, kalite ve rezerv açısından zengin olan mermerlerimiz, son 10 yılda gelişen üretim teknolojilerinin ülkemizde uygulanması ile uluslar arası pazarlarda söz sahibi olmaya başlamıştır. 1985 yılından bu yana değer olarak yaklaşık 25 kat artarak 1998 yılında da 128 milyon dolar ihracat ile maden ürünleri ihracatı içinde ilk sıralardaki yerini korumuştur. Mermer sektörü çok yakın zamanda, maden ihracatında ilk sırayı almaya adaydır.
Mermercilik sektörünün, altyapı, ara eleman eksikliği, üretimde standartlaşma, dış pazarlarda tanıtım eksikliği, ihracatın yeteri kadar profesyonelce yapılamaması, sektörün üst düzeyde örgütlenememiş olması gibi sorunları vardır. Bu sorunların devlet-sektör işbirliği içerisinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Cam, Seramik ve Çimento sektörleri üretim bazında Dünya ve AB bazında önemli bir yere gelmiştir. Ancak, Endüstriyel Minerallerin rezerv durumları, dünya piyasalarındaki talep artışı dikkate alındığında, üretim değerleri rezerv değerleri ile kıyaslanamayacak ölçüde azdır. Gelecek de daha fazla ihtiyaç duyacağımız endüstriyel hammaddeler, haksız rekabet nedeni ile yok pahasına ihraç edilmektedir. Ayrıca endüstriyel hammaddeler sektörümüzün yıllardır devam eden liman problemleri en kısa zamanda çözümlenmelidir.
Maden aramacılığı yıllardır ihmal edilmiştir. 1935 yılında bu amacı gerçekleştirmek üzere kurulan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) özellikle 1980’lerden sonra uygulanan yanlış politikalar sonucu bu görevi yerine getiremez hale gelmiştir. Maden aramacılığı konusunda daha çok şeylerin yapılması gerektiğine inanıyoruz. Riski yüksek bir altyapı hizmeti olan maden aramacılığının kamu denetim ve kontrolünde yapılmasının en doğru yol olduğunu düşünüyoruz. Ancak yıllardır idari, teknik ve teknolojik yönden erozyona uğrayan bu kuruluş, bugünkü konumuyla bu işlevi yerine getirmesi mümkün görülmemektedir. MTA idari, personel, teknoloji ve finansman yönünden yeniden ele alınmalı, sadece “geçmişteki başarıları ile övünen bir kuruluş” olmaktan çıkarak, gelecekle ilgili nelerin yapılabileceğini planlayan programlayan bir kurum haline getirmelidir. MTA ülkemizin madensel hammadde potansiyelini ortaya çıkaracak, teknik ve teknolojik özelliklerini saptamak amacıyla kurulmuştur. Ancak günümüzde ağırlıklı olarak sıcak ve soğuk su arayan bir kuruluş haline getirilmiştir. Bu kuruluş yeni bir anlayış çerçevesinde yeniden yapılandırarak asli görevine dönmelidir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:27   #44
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Madencilik Fonu 3213 sayılı Madden Kanunun 34.Maddesine göre ve sektörün finans yönünden desteklenmesi amacıyla kurulmuştur. Madencilik sektöründen bilanço karları üzerinden kesilen %5’ler fonun asıl kaynağını teşkil etmektedir.
Ayrıca maden ihracattan %1 ithalattan ise %2.5 oranında kesilen miktarlar 1.1.1996 dan itibaren kaldırılmıştır. Madencilik sektöründen kesilen %5 ler tamamen bütçeye aktarılmakta, aktarılan miktarın küçük bir oranı fona ayrılmaktadır. Madencilik Fonu bütçe kapsamından çıkarılmalıdır. Çünkü bu miktarlar sadece madenciler tarafından ödenmektedir. 12.04.1999 da çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile Fon hesabından yerli demir cevherinin tren yolu ile taşınmadan doğacak giderlerin %40’ının Fondan karşılanması yaklaşık 10.5 milyon dolar gibi bir miktara ulaşmaktadır. Fonun bu gideri karşılaması halinde madencilere tahsis ettiği kredi miktarlarında ciddi bir azalma yaratacaktır. Aynı zamanda bu kaynak geri dönmeyeceği için Fon gelirleri de zaman içerisinde erime noktasına gelir.
Kamu İktisadi Teşekküllerinde yıllardan beri devam eden işlevsel ve yönetsel erozyon sürmektedir. Bu kuruluşlar, yıllardır yapılması gereken yatırımların yapılmaması sonucu tam kilitlenme noktasına gelmişlerdir. Çalışanlar da geleceklerinin belirsizliği nedeniyle ciddi motivasyon bozukluğu yaşanmaktadır. Özelleştirme “her derde devadır” anlayışı terk edilerek, sektörün kendine has özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu anlayış devam ederse sektörün gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağı gerçeğini unutmamak gerekir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:27   #45
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Madencilik sektöründe gerek kamu gerekse özel sektörde çalışan meslektaşlarımız ciddi ekonomik sıkıntı içerisindedirler. Genellikle özel sektörde, arz talep dengesi bozulduğundan meslektaşlarımız düşük ücretlere mahkum olmaktadır. Özel sektör madencileri mühendis istihdamını kanuni vecibelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendirmemelidir. Bir çok maden işletmesinde hala ilkel yöntemlerle üretim gerçekleştirilirken, hala mühendisin üretime katkısının anlaşılmadığını belirtmek isteriz.
Kamuda çalışan üyelerimizin, ücretleri de bir çok mesleğin çok gerisinde kalmıştır. 657 sayılı kanun kapsamında çalışan mühendisler yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum edilmişlerdir. Bu komik tablonun mutlaka düzeltilmesi, ülke ekonomisinde, sanayide önemli yeri olan mühendisin eşit iş ve eşit ücret ilkesi dikkate alınarak maaş ve tazminatlarında iyileştirilmeler yapılması kaçınılmaz bir gerçektir.
Sonuç olarak Madencilik sektörü yılların ihmal edilmişliğinin sıkıntısını yaşamaktadır. Devletin yeni stratejiler oluşturarak hem bugünü hem de geleceği planlamasına ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Gerekli müdahaleler yapılmazsa kan kaybı devam edecektir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik artarak devam etmekte ekonomik sıkıntıların faturası çalışan kesimlere yüklenmektedir. Bu olumsuz tablodan mühendislerde kendilerine düşen payı almaktadırlar. Çağdaş dünya ile ilişkilerini geliştirirken, Ekonominin girdiği dar boğazdan ve kısır döngüden kurtulması için alınan kararların, sadece IMF ve Dünya Bankası önerileri doğrultusunda faturanın ağırlıklı olarak yıllardır ekonomik sıkıntı çeken çalışanların sırtına yüklenmesi ciddi sosyal problemler oluşturulacağı görüşündeyiz. Uzun senelerden beri devam eden bu anlayış terk edilmelidir. Bankaların içini boşaltılarak trilyonları götüren kesimlere öncelikle hesap sorulmalıdır. Odamız sektörümüzün ve meslektaşlarımızın sorunlarının çözümü doğrultusunda elinden gelecek çabayı ve katkıyı koymaya hazırdır. Yıllardır bu sektörün sorunlarının çözümü doğrultusunda yüzlerce aktivite gerçekleştirdik. Sektörün sorunları bellidir. Zaman kaybedilmeden adımlar atılması gerektiğine inanıyoruz. Şayet geç kalınırsa ülkemiz kısa vadede ciddi hammadde sıkıntısı ile karşı karşıya kalabilir .
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:28   #46
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Önümüzdeki dönemde en çok gündemde olacak konu, Türk mevzuatının AB mevzuatına uyarlanmasıdır. Bekleme süresi kaç yıl süreceği tam olarak kestirilememektedir. Elbette AB gerçeği özellikle tam demokratikleşmenin sağlanması açısından olumlu görülmektedir. Ancak tam demokratikleşme AB için değil 40-50 yıl önce kendi halkımız için gerçekleştirilmesi gerekmekte idi. Ayrıca kamu ağırlıklı Türkiye Madencilik Sektörünün AB mevzuatı karşısında durumunu tespit etmek öncelikle yapılması gereken bir çalışmadır. AB, Devlet Yardımları Sübvansiyonlar, Kamu İhaleleri, Rekabet Koşulları ile çevreye ilişkin alınması gereken önlemler direktifler ile kurallara bağlamış olup, üye ülkelerin bu direktiflere uymak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, madencilik sektörüne ilişkin tüm Yasa ve Yönetmelikler ile kamu kuruluşların ve mühendislerin durumu AB mevzuatına göre karşılaştırılarak gerekli stratejiler oluşturulması gerekmektedir.
MADENCİLİKTE HUKUKİ GELİŞMELER
Cumhuriyet Dönemi’nde devletin yeniden yapılandırılmasına paralel birçok yasal düzenlemeler getirilmiştir. 1950 Demokrat Parti iktidarı ile özel sektörün ve yabancı sermayenin de sıcak bakacağı bir maden kanunu hazırlama çalışmaları başlatılmıştır. 1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmıştır. Uzun yıllar tartışmalara neden bu yasa, 1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu’nun çıkışı ile yürürlükten kaldırılmıştır. 3213 sayılı yasa da çıktığı günden beri tartışılmaktadır. Aralıklı olarak yeni tasarılar hazırlanmakta, ancak bir sonuç alınamamaktadır.
Gerek 6309 ve gerekse 3213 sayılı yasaların sonlarında, “Maden Dairesi, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ülke düzeyinde teşkilatını kurar” denmesine rağmen, 1954’den günümüze kadar 45 yıl geçtiği halde, bu Teşkilat; hangi sebeplerledir bilinmez kurulamamıştır. 22 bin ruhsatlı sahanın denetimi; bina sorununu çözememiş, yeterli kadrosu olamayan, baskıların ve politik müdahalelerin had safhaya ulaştığı bir ortamda 40-50 mühendis tarafından yürütülmeye çalışılıyor. Tabii ki hiçbir şey istenen boyutta yürümüyor.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:28   #47
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1906 yılında çıkarılmış Taşocakları Nizamnamesi hala yürürlüktedir. Patlayıcı maddenin kullanılmadığı, inşaat sektörünün gelişmediği, ülkede mühendis sayısının sayılı olduğu bir ortamda çıkarılan bu nizamname, günümüz Türkiye’sindeki katrilyonlara varan para boyutuna ve milyonlarca tonluk üretimine nasıl cevap verecektir; Tabii ki veremiyor. Birçok problemler,ölümcül kazalar, çevre problemleri devamlı gündemdedir.
1984 yılında çıkarılan “Maden ve Taşocakları İşletmelerinde, Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük” ün de günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğini belirtmek isteriz. Tüzüğün ismini kapsayan alanların içinde yeterli düzeyde olmadığı, 6309 sayılı Maden Kanunu’nun yürürlükten kalkmasına rağmen, hala bu kanun hükümlerine atıfta bulunması, ağırlıklı olarak kömür konusunun işlenmesi gibi konular sıralanabilir.
Türkiye, her dönem, maden kanununu tartışıyor. Herhangi bir sonuca varılamıyor. Ne 6309 sayılı yasa, nede 3213 sayılı yasanın lâyığı ile uygulandığı söylenemez. 3213’ün birçok maddeleri formalitelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendiriliyor. Yasanın iyi uygulanabilmesi için, iyi bir denetim mekanizması olmalıdır. Maalesef bu mekanizma kurulmamıştır. Hayali arama raporları, buna bağlı olarak hayali rezervler ve bu rezervler üzerinde gerçekleri yansıtmayan işletme projelerinin bolca olduğu, bir gerçektir.
Maden sahalarını teknik yönden denetleyen fenni nezaretçilerin, yetki ve sorumlulukları yeterli düzeyde açık değildir. Teknik elemanın maaşını veren patronunu denetlemesi kolay olmasa gerek.
Herşey işverenin iki dudağı arasında. Ancak, sahada herhangi bir iş kazası olduğunda sorguya ilk alınan, tutuklanan ve mahkeme sonucu maddi olarak cezalandırılan kişi de maden mühendisidir. Bu konunun üzerinde düşünülmesi, daha sağlıklı zemine oturtulması gerektiğine inanıyoruz.
Madencilik sektörünü ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelikler çeşitli kuruluşlar tarafından çıkarılmaktadır. Bazen bu tüzük ve yönetmeliklerde, madenciliğin yapılmasını engelleyen maddelerle karşılaşıyoruz. Bir doğal kaynak için gösterilen hassasiyet başka bir doğal kaynağın üretilmesi engeller boyuta varıyor. Kurumlar arasında yeterli koordinasyonun sağlanmaması sonucu birçok madenci sıkıntıya girmekte ve üretimi gerçekleştirememektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:28   #48
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddeleri değiştirilmeli, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınmalı, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmeli. Ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenmeli, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılmalıdır. Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanmalıdır.
MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE EĞİTİM
Cumhuriyet dönemi öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda maden mühendisi yetiştiren kurum yoktur. O dönemde çok az sayıda olan mühendisler, Avrupa’ da tahsil görmüş kişilerdir. İlk maden mühendisi İbrahim Ethem Paşa’dır. Osmanlı Dönemi’nde maden üreten ustalara “Taş Ustası” tabiri kullanılmaktadır. İlk maden mühendisi yetiştiren okul 1924 yılında Zonguldak’ta kurulmuştur. Bu okuldan 70 civarında meslektaşımız mezun olmuş ve okul 1932 yılında, bu kadar maden mühendisi yeter gerekçesiyle, kapatılmıştır. Cumhuriyetin 30’lu yıllarında özellikle Avrupa’ya gönderilen öğrenciler, Maden Mühendisliği tahsili görmüşlerdir. İhtiyaç bu mühendislerle karşılanmaya çalışılmıştır. Gerek Zonguldak’daki yüksek okuldan mezun olan ve gerekse yurt dışında okuyan değerli mühendislerin madenciliğin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Maden mühendislerinin sektöre girmesiyle plan proje fizibilite kavramaları yerleşmiş, madencilik yeni bir boyut kazanmıştır. İTÜ Maden Fakültesinin kuruluşunu, ODTÜ ve H.Ü Maden Mühendisliği Bölümleri izlemiştir. 70’li yıllarda Eskişehir ve Zonguldak’dan sonra, diğer bölümlerin açılışı ile bugünkü 15 bölüme ulaşmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:28   #49
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu bölümlere her yıl 1000 civarında öğrenci alınmaktadır. Odamıza da yılda ortalama 300 civarında meslektaşımız katılmaktadır.
Madencilik sektörü özellikle son yıllarda ciddi sıkıntılar içerisindedir. Yeterli düzeyde aranmadığını belirtmiştik. Kamu yatırımlarının yapılmadığı ve özel sektörün de kamunun boşluğunu dolduracak yatırımı gerçekleştirmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gerekli altyapı hazırlanmadan açılan bu bölümler, şu anda, ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Madencilik sektörünün bugünkü ihtiyacından çok fazla sayıda meslektaşımızın aramıza katıldığını belirtmek isteriz. Yeni bölümler açılmamalı ve açılmış, ancak öğretim kadrosu ve altyapı hizmetlerini veremeyen bölümlere zaman geçirilmeden gereken yatırımlar yapılmadır. Belli düzeye ulaşamayan bölümler kapatılmalı, öğrenciler diğer maden mühendisliği bölümlerine aktarılmalıdır. Bugün sayıları 6500’e yaklaşan meslektaşımızın arasında, madencilik sektöründe iş bekleyen ve iş bulamadığı için başka alanlarda iş arayan yüksek oranda meslektaşımız mevcuttur. Bazı bölümlerde eğitim programları yeniden ele alınmış ders programları yeniden düzenlenmiştir. Bütün bölümlerin, ders programlarını çağın gereklerine göre, yeniden düzenlemesi kaçınılmazdır.
Teknikerlik ve teknisyenlik mesleklerinin görev, yetki ve yükümlülükleri iyi tarif edilmemiştir. Madencilik sektöründe ara elemana gerçekten ciddi ihtiyaç olduğu görüşümüzü tekrarlamak isteriz.
1935 yılında ve daha sonra kurulan madencilik sektöründeki kamu kurumlarının meslek içi eğitim konusunda çok önemli katkıları olmuştur. Bunların başında MTA gelmektedir. Ancak bugün bu görevleri çeşitli nedenlerle yerine getirmedikleri, getiremediklerini de üzülerek belirtmek isteriz. Bu hususta çok ciddi bir boşluk doğduğu bir gerçektir. Odamız elinden gelenleri yapmaya çalışıyor. Ancak beklenen desteği gördüğünü maalesef söyleyemeyiz
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, Madencilik Sektörüne ilişkin gerekli stratejileri geliştirmesi durumunda sektörün GSMH içindeki payı % 4-5 düzeylerine çıkacağı bir gerçektir. Ancak;
a-Madencilik Sektörüne ilişkin Yasa ve Yönetmelikler yetersiz ve birbirleriyle çelişki içermesi; bürokrasiyi artırmakta, anlaşmazların çözümünde zaman kaybedilmekte, farklı Kanunlara tabi olan Bakanlıklar ile Kurumlar ve Kurumların birbirleri arasındaki koordinasyon eksikliği yatırım tutarını ve iş programını önemli ölçüde etkilemektedir. Böyle dağınık yapıdaki madencilik sektöründe stratejiler geliştirilemez.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:28   #50
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

b) Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddelerinin değiştirilmesi, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınması, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmesi, ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenerek, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılması, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanması gerekmektedir. Ancak, bugün gelişmekte olan Türkiye’nin ucuz, güvenilir ve yeterli miktarda enerji talebinin karşılanması yönelik politikalar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı aşmış olup ETKB’nin gündeminde her zaman enerji sorunu bulunmaktadır. ETKB bugünkü yapısıyla madenciliğin sorunlarının çözümüne ilişkin yasa ve yönetmelik değişikliklerini gerçekleştirememektedir.
c) Madencilik farklı Bakanlıklar bünyesinde ayrı Yasalar ile yürütülse de madenciliğin sorunları ortaktır. Ülke içi taşıma maliyeti ocak içi üretim maliyetinin çok üzerinde gerçekleşmekte, arama çalışmaları finansman ve teçhizat yetersizliğinden yapılamamakta, MTA’nın aramalarda işlevsiz hale getirilmiş olması nedeniyle gerekli rezerv geliştirme ve teknolojik araştırma çalışmaları yapılamamaktadır. Önemli ölçüde enerji üreten ve tüketen bir sektör olan Madencilik Sektörüne; elektrik, su, yol, liman ve pazarlama gibi altyapı hizmetlerinde hiç bir teşvik sağlanmamaktadır.
d) Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ; KBİ gibi büyük madencilik Kuruluşlarına yeterli düzeyde sahip çıkılamamaktadır.

1935 Yılında 2804 ve 2805 Sayılı Yasalar ile MTA ve Etibank’ın kurulması ile birlikte Madencilik kısa bir zaman içerisinde her alanda patlama yaptı. 1978 Yılında 2172 Sayılı Yasa ile Linyit Ruhsatlarının birleştirilerek havza madenciliğine geçilmesi ile linyit üretimi 5 kat arttı. Yine aynı Kanun kapsamında Bor ruhsatlarının Etibank’a devredilmesi ile birlikte Bor ihracatı 10 kat arttı. 1985 yılında Mermerin 3213 Sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla Mermer Üretimi değer bazında 25 kat arttı. Ayrıca, 1960’lı yıllarda, 1961 Anayasa’sının getirdiği demokratik ortamda, Madenciliğe dayalı sanayi yatırımlarının büyük bir kısmı o yıllarda gerçekleştirildi.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 07:49 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580