|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
16-06-2006, 03:07 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Feb 2006 Yaş: 46
Mesajlar: 677
Tecrübe Puanı: 19 |
Çırağan’ın Külleri... Sonu Boğaz'a ulaşan dar ve yokuş sokaklardan aşağı, sırtında Alpullu Şeker Fabrikası yazan çuvalla Kahveci Adem inmektedir. Güneş, Çamlıca'yı aşmakta tereddüt eder. Henüz Taksim sırtındaki dolunayı geceye geri verememiştir. Adem kısa kollu gömleğinin cebinden sigarasını çıkarır, güneşin doğuşuyla yakmak ister. Güneş, saat zembereği gibidir. Tık-tık, parça-parça çıkar Çamlıca'nın koynundan; öyle bir nazı vardır Beşiktaş'a yüzünü göstermek için. İnce ince dalgalar kırpırdandırmaktadır çakıl taşlarını. Adem mutludur. Beşiktaşlı olduğu için. Mesela Çorumlu olsaydı, her sabah bu anı yaşayamayabilirdi de. Öylesine durgun ve sessiz bir sabahtı ki, sigaranın dumanı bile Boğaz'a rağmen dağılmakta kararsız kalıyordu. Kahvesine gitmesi gerekiyordu, çay demlenip, etrafın süpürülmesi lazımdı ama yok olmuyordu, kalkamıyordu bu güzel Beşiktaş sabahından. Dedesi anlatırdı Çırağan Sarayı'nın yanmadan, harabe olmadan önceki zamanlarını. Gerçekmiş gibi gözünde canlandırmaya çalıştı Adem, harabe, yanmış duvarlarına bakarak. Henüz güneşin ağarmamasından olsa gerek, sarayın deniz tarafında bir şey gördü ve irkildi. Çocukluğundan beri cin, peri hikâyelerini o kadar çok dinlemişti ki, burası için, toparlanıp uzaklaşmak istedi. Dikkatli bakınca, küllerin arasından taşları kenara toplayan adamın Muallim Ahmet Şerafettin olduğunu gördü. Hay deli hoca diye içinden geçirdi. Yanına doğru fark ettirmeden yürüdü. - Hocam günaydın, dedi Ahmet Şerafettin irkildi. - Adem Efendi sen miydin, ödümü kopardın be adam. - Hocam sabahın köründe ne işin var bu harabede, ne diye taşları atıyorsun kenara? - Adem Efendi, hava güzel. Bugün çocukları buraya getirip idman yaptırayım diyordum. Bak taşlar içinden de sana ne buldum, al bak işine yararsa bizim hesaptan düşersin. Kahveci Adem, pas içindeki şeker kesme makasına baktı. Yayı bozulmuştu ama işe yarardı neticede. - Hocam öyle borç falan ayıp oluyor, muhitimizin çocuklarını deplasmana götürüyorsun, cebinden para harcıyorsun, beş lira para yardımında bulunmuşuz çok mu Allah aşkına; lütfen hocam şu borç meselesini konuşma bir daha, yüreğime dokunuyor. - Adem Efendi, ben senden o parayı borç aldım, borç. Aybaşında Gazeteciler Cemiyeti maaşlarımızı verebilirse, üç-beş bir şeyler vereceğim, hem elindeki makas da nereden baksan bir lira eder. -Hocam, Allah adı verdim, elini ayağını öpeyim mevzu etme şu parayı, gel sana bir çay demleyeyim, hem konuşur laflarız. Ahmet Şerafettin ve kahveci Adem çınarlı yoldan Beşiktaş'a doğru yürüdüler, konuşmadılar. Yalnız kuşların sabah neşesini dinlediler. Sakaların ötüşleri dışında, kanaryaların makaraları yükselince duruyorlar, birbirlerine bakıp sesi dinliyorlardı. Kahvenin önüne vardıklarında, kapıda çömelmiş bekleyen, ellerinde çıkınları, ayaklarında yırtık kramponları Beşiktaşlı gençler bekliyordu. Ahmet Şerafettin'i görünce ayaklandılar. Ahmet Şerafettin her birinin elini sıkıp, hal hatırlarını sordu. Adem kahvenin ahşap kapısını açtı, hep beraber içeri girdiler. Adem semaverin altını yaktı. İspirto ocağının pompasını hızlı hızlı çekip, bastırdı. - Haydi gençler, idmana Adem Efendi'nin kahvesinden başlayalım, alın süpürgeyi, paspası başlayın, iş bitimi çaylar Adem Efendi'den dedi Ahmet Şerafettin. Yarım saat sonra dükkan silinmiş, temizlenmiş, Adem çayları gençlere dağıtmış, bir de üstüne, menüde simitle ekşimik olan sabah kahvaltısı hazırlamıştı. Ahmet Şerafettin'e döndü, - Hocam, sen ne büyük bir insansın. Şu çocuklar kahve kenarlarında miskin, miskin otururken aldın onları adam ettin, futbolcu yaptın, ahlâk kazandırdın, ceplerine üç, beş de para koyuyormuşsun. Neden hocam, neden didiniyorsun bu çocuklar için; bak işine rahat ol biraz. Ahmet Şerafettin çay bardağının kaşığını tutarak bir yudum aldı. Yüzünden hiç eksik olmayan tebessümüyle Adem'e döndü, - Adem Efendi, Beşiktaş bir mahalle ruhunun ötesinde bir gururdur. Bu çocuklar pazar liginin vasıfsız takım oyuncuları olacak kadar aciz değillerdir. Bizim tarihimiz, bize aşmamız gereken misyonlar yüklüyor. Bu yük altında bazen çok bunalıyorum, omuzlarıma Çanakkale'de, Balkan'da şehit düşen sporcularımızın, yediği lokmadan bir parça ayırıp, bu takımın yaşaması için didinen Beşiktaşlılar'ın ve mezar taşlarına Kartal resmi işlenmiş insanların yükü biniyor. Nasıl daha iyiyi bulurum, nasıl daha başarılı ve Beşiktaş ahlâkına uygun nesiller yetiştiririm diye geceleri sabahla buluşturuyorum. Bazen sırtımdan böğrüme doğru bir ağrı giriyor, kalkıp duvarları yumrukluyorum acımdan ama aklıma Beşiktaş gelince ağrıyı sızıyı düşünmekten vazgeçiyorum Adem Efendi, bu büyük bir aşk, bir kadını sevmek ama onunla beraber olamamak gibi, ya da bir gülün kokusunu duyup da, onu ellemeye kıyamamak gibi bir şey Beşiktaş. Kahveci Adem'in dirseği masanın ucundan kaydı. Bu adama hayranlığı her dem artıyordu. - Hocam be, geçen Vefa maçında hakemin tavrını anlayamadım, penaltımızı verdiği için itiraz eden oyuncuyu oyundan aldın. Neden Hakkı ile Şeref'i ilk on birde koydun sahaya. - Adem Efendi, Hakkı ve Şeref genç yaşlarına rağmen ilerisinin yıldız oyuncuları, onların pişmesi lazım. Tamam Vefa'yı yenememiş olabiliriz. Hatta yenilebilirdik ama bu gençler ileride çok güçlü bir takımın oyuncuları olacaklar. Ama Beşiktaşlı olmak, her şeyden önce terbiye ve ahlâk değerlerinin anlanması demektir. Kimsenin gözünün yaşına bakmam bu konuda, Beşiktaş tarihinde de böyleydi, bugün de böyle, yarınlarda da böyle olacaktır. Hem size bir sürprizim var, Macar bir teknik direktör getiriyorum. Avrupa'da Macar futbol ekolünü bu çocukların da öğrenmesi ve tatbik etmesi gerekli. Ancak kendimizi yenilersek başarılara ulaşmamız mümkün olabilir. Adem Efendi çayları tazeledi. Kahve yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Gençler idman vakti yaklaştıkça heyecanlanmaya başlamışlardı. Kahvenin kapısı açıldı, içeriye Ahmet Şerafettin'in en yakın arkadaşı, top oynadığı dönemlerde mevkidaşı ve en sevdiği kişilerden biri olan Refik Osman girdi. Birden o sıcak bahar sabahı buz gibi hava esti kahvede. Giyimi kuşamı son derece düzgün, tıraşlı ve kolunda en lüks saatini gösterircesine tavırla, kahveci Adem'e seslendi Refik Osman, - Herkese benden çay ver Adem Efendi. Refik Osman yıllarca Beşiktaş'ta top koşturmuş, bu takımın çilesini çekmiş, ancak bir başka takımdan gelen teklif ile kurallara aykırı olmasına rağmen, sezon ortasında transfer olup iyi bir paraya sahip olmuştu. Adem tekrar Ahmet Şerafettin'nin masasına oturdu. - Hocam bu bahsi açmak istemem ama senden izinsiz bu ******** için çay dağıtamam, kusura bakma. Ahmet Şerafettin'in kaşları çatılır, - Adem Efendi, Beşiktaş'ı satıp gitse de Refik Osman için ******** diyemezsiniz. Bu kulübe hizmetleri olmuştur. Senden ricam, Refik Osman Bey'i masama davet etmen. Tebliğ etmem gereken bir mesajım var kendisine. Adem hızlı adımlarla Refik Osman'a yöneldi, - Muallim Bey seni istiyor, dedi. Refik Osman hızlı adımlarla Ahmet Şerafettin'e koştu. Biliyordu ki, onu affedecek ve eskisi gibi iyi dost, arkadaş olacaklar; her şeyin eskisi gibi olacağından emindi. Masaya ulaştığında Ahmet Şerafettin buyur etti. Bir süre sessiz kaldılar. Ahmet Şerafettin Bey'in yüzündeki tebessüm gitti ve konuya girdi. - Bakınız Refik Osman Bey, Teşkilatın Futbol Federasyonu Reisliği'ni yürüttüğümü biliyorsunuz. Sizi her zaman Beşiktaşlı olarak görmüş olmama rağmen, sizin takım değiştirmekteki bu ısrarınız hukuka aykırı bulunduğundan dolayı, bu ağır kararı vermek zorunda kaldım. Ahmet Şerafettin cebindeki zarfı çıkardı okumaya başladı. Okuyordu ama gözlerinden düşen yaşlara da engel olamıyordu. Refik Osman donup kalmıştı. Bir film şeridi geçiyordu gözlerinin önünden. Formasını sattığını şimdi şimdi anlayabiliyordu. Beşiktaşlılığın giyim, kuşam ve fiyakalı saatlerden daha önemli olduğu kafasına dank etti. Ahmet Şerafettin'in son cümlesiyle kahvedeki herkes irkildi. - Müebbet boykot Refik Osman ayağa kalktı, Ahmet Şerafettin'e sarılmak istedi ama o kendini geri çekti. Çay paralarını masaya bırakmak istedi. Ahmet Şerafettin parayı alıp, Refik Osman'ın cebine geri koydu. - Bu çay da benden olsun dedi. Refik Osman'ın kapıdan çıkışıyla, Ahmet Şerafettin masaya yığıldı. Ciğerlerini tutuyordu. Adem koştu başına, herkesi açtı başından. - Bırakın adam bir nefes alsın, Hakkı git Çitlenbik Sokak'tan doktor Enver'i çağır, çabuk. Ahmet Şerafettin'in yüreği can dostu Refik Osman'a verdiği cezaya dayanmamıştı. Ama Beşiktaş'ı satanı da savunamazdı Federasyon'da. Doktor apar topar girdi içeri. - Ah dostum Şerafettin ah. Kati istirahat verdiğim halde ne işin var kahve köşelerinde? Hastasın biliyorsun, yatakta olman gerekirken hâlâ Beşiktaş, hâlâ Beşiktaş. Beşiktaş seni öldürecek dostum bu genç yaşında, dedi doktor Enver . İnce bir sesle "feda" dedi ama kimseler duymadı. Doktor devam etti, -Doğru yatağa, tutun çocuklar götürün bu adamı, kapısında nöbet tutun ve on gün yataktan çıkarmayın sakın. Futbolcular birbirlerine baktılar. Yarın İzmir'e deplasmana gideceklerdi. Masanın altından Ahmet Şerafettin el etti. Susun demeye getirdi. Doktor kahveden çıktı. Ahmet Şerafettin futbolcularını toplayıp, "Haydi" dedi, biraz ferahlamıştı doktorun yaptığı iğne ile. O bahar havası gitmiş, sağanak bir yağmura çevirmişti hava. Kalkmak üzere olan Ahmet Şerafettin'i tuttu Adem, - Ölümü çiğnersin, öyle gidersin buradan, otur biraz dinlen. Ahmet Şerafettin halsizdi, takım kaptanını çağırdı yanına, - Bugün sen çalıştıracaksın takımı, Çırağan Sarayı'nın ön tarafında, avludaki taşları temizledim, kale direkleri yaptım kesme taşlardan. Önce ısının, sonra da yarınki maç taktiğini uygulayın biraz. Kendimi iyi hissedersem gelirim, haydi bakalım. Koşar adım çıkıp, hızlı adımlarla Çırağan'a doğru yöneldiler futbolcular. Adem, Ahmet Şerafettin'e ıhlamur yaptı. Beraber içip bir süre daha konuştular. Adem sabah aldığı şeker kesme makası ile oyalanırken, Ahmet Şerafettin bir fırsatını bulup kahveden kaçarak, Çırağan'a gitti. Yağmur altında kasıklarına kadar kül ve çamur içinde futbol oynamaya çalışırken izlediği çocuklar için bir şeyler yapmalıydı Ahmet Şerafettin. Mesela oynayabilecekleri ve Beşiktaş'a ait bir stat. Ahmet Şerafettin tüm yasaklamalara ve ağır hastalığına rağmen İzmir deplasmanına gitti. Yolda yine fenalaştı ama belli etmedi. O gün verdiği sözü tuttu ve yine o gün maç yaptıkları stadı Beşiktaş adına alıp, yaptırttı. Ahmet Şerafettin, spor camiasında Şeref Bey olarak anılır. Genç yaşta vefat eden bu büyük Beşiktaşlı ve spor adamının adı, yıllarca Beşiktaş'a kazandırmak için uğraştığı ve başardığı Şeref Stadı'na verilmiştir. Bugün böyle bir stat yok. Yerine otel yapılmış bu stat, karşılığında bize Fulya tesislerini kazandırmıştır. Çırağan Sarayı'nın küllerinden Beşiktaş Jimnastik Kulubü'nün tesisleşmesini sağlayan Ahmet Şerafettin, ya da bilinen adıyla Şeref Bey'in Beşiktaş aşkı önünde saygıyla eğiliyorum ve onun ağırlığını omuzlarımda hissederek, Beşiktaş için bir şeyler yapma azmimi koruyorum. Göksel Duyum Alıntı Serencebey | ||
|
16-06-2006, 11:06 | #2 | ||
Banned Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 43
Mesajlar: 536
Tecrübe Puanı: 0 | Adem Efendi, Beşiktaş bir mahalle ruhunun ötesinde bir gururdur. Bu çocuklar pazar liginin vasıfsız takım oyuncuları olacak kadar aciz değillerdir. Bizim tarihimiz, bize aşmamız gereken misyonlar yüklüyor. Bu yük altında bazen çok bunalıyorum, omuzlarıma Çanakkale'de, Balkan'da şehit düşen sporcularımızın, yediği lokmadan bir parça ayırıp, bu takımın yaşaması için didinen Beşiktaşlılar'ın ve mezar taşlarına Kartal resmi işlenmiş insanların yükü biniyor. Nasıl daha iyiyi bulurum, nasıl daha başarılı ve Beşiktaş ahlâkına uygun nesiller yetiştiririm diye geceleri sabahla buluşturuyorum. Bazen sırtımdan böğrüme doğru bir ağrı giriyor, kalkıp duvarları yumrukluyorum acımdan ama aklıma Beşiktaş gelince ağrıyı sızıyı düşünmekten vazgeçiyorum Adem Efendi, bu büyük bir aşk, bir kadını sevmek ama onunla beraber olamamak gibi, ya da bir gülün kokusunu duyup da, onu ellemeye kıyamamak gibi bir şey Beşiktaş. Abi muhteşem bir yazı burda duğumlendi boğazıma birşey.. işte biz onların olamayacağı yerdeyiz.. bilmedikleri duygu.. sadece bizim yaşadığımız... Müebbet boykot... çok saol......
__________________ FOREVER & BEŞİKTAŞ Konu fehmibjk tarafından (16-06-2006 Saat 13:23 ) değiştirilmiştir.. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |