|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
18-11-2006, 01:13 | #52 | ||
Forumun Basketçisi Üyelik tarihi: May 2006 Yaş: 36
Mesajlar: 5.116
Tecrübe Puanı: 23 | Şebnem Ferah (1972 - .... ) document.title="Şebnem Ferah (1972 - .... ) - Kim Kimdir? - FORSNET"; 12 Nisan 1972 yılında Yalova'da doğan Ferah'ın müziğe olan ilgisi küçük yaşlarda başladı. Şebnem Ferah'ın ailesinde hemen hemen herkes müzikle iç içe yaşadığından ve evin her köşesi müzik enstrümanları ile dolu olduğundan sanatçının müzikle tanışması pek zor olmadı. İlkokul yıllarında mandolin kursu alan Ferah, okul orkestrasında da solistlik yaptı. Liseyi Bursa Gemlik'te "Özel Namık Sözeri Lisesinde" yatılı bir öğrenci olarak okudu. Sanatçının okul orkestralarında başlayan bu serüveni daha sonra küçük topluluklarla devam etti. Lise zamanlarında "Pegasus" adlı grubuyla beraber çalışan ama kafasında bir kız grubu hayali olan Ferah, 80'lerin ortasında Bursa'da açılan bir stüdyo sayesinde, müzik hayallerini 1988 yılında kurduğu "Volvox" grubuyla gerçekleştirdi. Müzik uğruna ODTÜ Ekonomi Bölümünü 2. sınıftan terk etti ve İstanbul'a gelince İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu. 1994 yılında "Volvox" grubunun dağılması sonucu Şebnem Ferah bireysel çalışmalarına başladı. Sanatçı Onno Tunç ve Sezen Aksu'nun keşfi ile müzik dünyasında yer edinmeye başladı. Daha sonra 15 Kasım 1996 Cumartesi günü "KADIN" adlı ilk solo albümünü çıkardı. İlk videosunu "Vazgeçtim Dünyadan" adlı parçasına çeken Ferah, gerek kaset satışları gerekse video klibiyle uzun süre listelerde bir numara olarak boy gösterdi. Daha sonraları "Yağmurlar", "Bu Aşk Fazla Sana" ve "Fırtına" adlı şarkılarına klip çekti. İlk konserini 4 Nisan 1997'de İzmir Ege Üniversitesi'nde verdi. İzmir'deki konserin ardından Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konserlerine devam etti ve bu konserlerin yanı sıra düzenli bar programları da yaptı. Şebnem Ferah, ablası Aycan Ferah'ı yitirmesinin ardından 2.5 yıl gibi uzun bir süre ayrı kaldığı müzik dünyasına ikinci albümünün ilk klibi "Bugün" ile yeniden merhaba dedi. Ancak 17 Ağustos depreminde babası Ali Ferah'ı da kaybeden sanatçı, acılarını unutmak için şarkılara daha sıkı sarıldı. Bunun sonucunda da üçüncü albümü ve dördüncü albümünü piyasaya sürdü. Albümlerinin dışında da Şebnem Ferah'ı pek çok farklı çalışmaya imza attı. Kimi şarkıcıya geri vokalleriyle, kimisiyle düet yaparak onlara eşlik etti. Bunun yanı sıra birçok sanatçıyla beraber yardım konserleri vererek pek çok faaliyette bulundu. Geri vokal yaptığı sanatçılar; Sezen Aksu, Sertab Erener, Levent Yüksel, Nilüfer, Demir Demirkan, Tüzmen, Yaşar Gaga, Ajda Pekkan, Özlem Tekin, Tarkan, Çelik, Teoman, Haluk Levent. Düet yaptığı sanatçılar; Müzeyyen Senar (Sarı Kurdelem Sarı), Polad Bülbüloğlu (Gel Ey Seher), Kargo (Kalamış Parkı), Teoman (iki yabancı). Ayrıca Bülent Ortaçgil'e saygı albümünde bir Bülent Ortaçgil klasiği olan "Değirmenler" şarkısını da yorumladı. Bu çalışmaların dışında "Little Mermaid" (Küçük Denizkızı) adlı çizgi filmde seslendirme yaptı ve soundtrackinde bulunan "O Dünyada" isimli şarkıyı seslendirdi. Toprak Sergen Ve Aydan Şener'in Oynadığı bir filmde ise, söz ve müziği Demir Demirkan'a ait olan "Ay Işığında Saklıdır" adlı şarkıyı seslendirdi.
__________________ вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя... | ||
28-11-2006, 02:36 | #53 | ||
Banned Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 34
Mesajlar: 2.329
Tecrübe Puanı: 0 | Deep Purple 1968 yılında Searchers topluluğunun davulcusu Chris Curtis önderliğinde kurulan efsanevi Deep Purple, ilk aşamada tuşlu çalgılarda Jon Lord, bas gitarda Nick Simper ve gitarist Richard Hugh (Ritchie) Blackmoredan kuruluydu. Ilk olarak Roundabout ismiyle tanindilar. Bir kaç gün içinde Curtis ayrıldı. Dave Curtis ve Bobby Woodman da isteneni veremeyince onların boşaltıkları yerler Rod Evans ve Ian Paice tarafından dolduruldu. Deep Purple adını aldılar ve kısa bir İskandinavya turundan sonra, topluluk ilk albümünü kaydetmeye koyuldu. "Shades Of Deep Purple" "Hey Joe" ve 45likler listesinde zirveye oynayan "Hush" gibi meşhur parçaların yeniden sunumlarını barındırıyordu. Yabancı topraklarda ünleri daha hızlı yayılan grubun uzun turneleri sona erdiğinde kendi ülkelerinde tanıtıma devam ettiler. Tina Turner, Neil Diamond gibi isimlerle birlikte çalışmalar da yapan Deep Purple kendi belirlediği çizgiyi korumaya da özen gösterdi.1969 temmuzunda, Evans ve Simper, Episode Sixten gelen Ian Gillan ve Roger Glover ile yer değiştirdi. Klasik Deep Purple olarak akıllara kazınacak bu yeni kadro Lordun yazdığı "Concerto For Group And Orchestra"yı Londra Fiarmoni Orkestrası ile kaydettiler. Ardından gelen ve "Speed King" ve "Child In Time" gibi parçaları içeren "Deep Purple In Rock" çalışması topluluğun ağır metal türünün vazgeçilmezleri arasında yer alacağını duyuruyordu. Gillanın güçlü sesi müziklerine yeni bir boyut kazandırmış oluyordu. Bu yeni kazanılmış şöhret Avrupa kıtasında "Black Night" ile iyice perçinlenecekti. "Strange Kind Of Woman" listelerde iyi bir noktaya gelen bir başka çalışma oluyordu. "Fireball" ve "Machine Head" ise zirveye adını yazdıran iki albüm oldu. Son saydığımızın içindeki parçalardan biri olan "Smoke On The Water" sert rock müziğin tarihine geçmiş bir çalışma olma başarısını gösterecekti... Albüm aynı zamanda topluluğun kendi kurduğu Purple Plakçılıktan çıkan ilk albüm oldu. Platin plak ödüllü "Made In Japan" canlı sunumlarıyla neler başarabileceklerini çok iyi ortaya koyuyordu.Üyelerin kendi aralarında ise ipler son derece gergindi. "Who Do We Think We Are!" bu çok başarılı kadronun bitişinin habercisi olacaktı. Gillan ve Gloverın ayrılısı, David Coverdale ve Glenn Hughesin gelişiyle yeni özellikler kazanan topluluğa yine de epey pahalıya mal olacaktı. "Burn" ve "Stormbringer" İlk 10 listesinde başarılı oldular. Blackmoreun istediği bu değildi. Gidişattan memnun olmayan Blackmore 1975 mayısında Rainbowu kurmak amacıyla Deep Purpledan ayrıldı. Bir anlamda onu yetim bıraktı. Tommy Bolin Mor Topluluka "Come Taste The Band" albümünde eşlik etti. Ne var ki, farklı tarzlarının birlikte yürümesi mümkün değildi. Deep Purple üyeleri yol ayrımındalardı. Sonuç olarak her biri farklı bir yol izleyerek müzik yaşamlarına kendi oluşturdukları topluluklarda ya da başka müzisyenlere eşlik ederek devam ettiler. Madde bağımlısı Bolin ise bir kaç ay sonra uyuşturucudan öldü."En İyileri" albümleri, toplama çalışmalar, Deep Purplea doyamayanları bir süre daha oyaladı. 1984 yılında Gillan, Lord, Blackmore, Glover ve Paice "Perfect Strangers" çalışmasını tamamladıklarında bir "yeniden birleşme" rüzgarı siyordu. İkinci bir deneme "The House Of Blue Light" ise Gillan ile Blackmore arasındaki bir tartışmadan dolayı başlar başlamaz bitiverdi. Rainbow eski üyesi Joe Turner, Gillanın boşalttığı yeri 1990 yılının Deep Purpleı yeniden canlandıracak "Slaves And Masters" albümü sırasında doldurdu. Gillan 1993te topluluğa yeniden katıldıysa da hemen ardından ayrılıverdi. Yolgeçen hanına dönen Deep Purpleı, "babası" Blackmore, yine bıraktığında bu sefer yerini bir başka yetenekli isim Joe Satriani alıyordu. 1996daki "Purpendicular"ı kaydeden kadro Steve Morse, Lord, Gillan, Glover ve Paiceden oluşuyordu. Şimdi ise Morlar, yapımcılarının peşi sıra çıkardıkları toplama albümlerle; "altın diskler", "binyılın seçmeleri", "özel bölümler" ile müzik severlerin karşısına çıkıyor...Deep Purple, Led Zeppelin ve Black Sabbath gibi öncü topluluklardan önce ağır metal basit, kaba bir müzik türüydü. Bu topluluklarla birlikte ağır metal yeni, daha soylu bir kimlik kazandı.
__________________ Father, Father, Father, Father, Father Into your hands I commend my spirit, Father into your hands Why have you forsaken me, In your eyes forsaken me, In your thoughts forsaken me, In your heart forsaken me ... | ||
11-12-2006, 14:28 | #54 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
1979 yılının Ocak ayının 16'sında New York, Brooklyn'de doğdu. 5 yaşında ailesiyle Detroit'e taşındı. Kariyerine de burada başladı. İsmi Swahili dilinde bir kelime olan Aaliyah, İngilizce'de en yüksek anlamına geliyor. İlk olarak Janet Jackson ve Toni Braxton gibi yıldızların taklitlerini yaptı. İlk gençlik yıllarını okuldaki oyunlarda ve televizyon programlarında şarkı söyleyerek geçirdi. 9 yaşında Yıldız Arama Şovu'nda "My Funny Valentine"i seslendirdir. İki yıl sonra Las Vegas'a şarkı söylemeye gitti. Kariyerinin ilk yıllarında başarılı ve iyi bir iletişim kuran Aaliyah, amcasının çalıştığı Blackground Enterprises şirketinin yardımıyla Hollywood'a ilk adımını attı. 1992 yılında Rhythm & Blues sanatçısı R. Kelly ile tanıştı ve onunla birlikte çalışmaya başladı. 1994 haziranında "Age Ain't Nothinag But a Number" adlı albümünü yayımladı. Bu albümde yer alan Back and Forth single'ıyla listelere girmeyi başardı. R. Kelly ile dünya turuna çıktı. Döndüğünde Performing Art'a kaydını yaptırarak dans eğitimi aldı. İkinci albümü bir milyon sattı. Albüm on ay içinde bir milyon daha satarak Double Platinium kazandı. Böylece Aaliyah'ta bir yıldız olarak müzik endüstrisindeki yerini almış oldu. Bu başarılarının ardında Elle, Seventeen ve Cosmopolitan gibi dergilerin kapaklarına yerleşen şarkıcı Hollywood'un dikkatini çekti. Dr. Doolittle ve Anastasia'nın soundtrack'lerini hazırladı. Ve artık kameralar karşısına çıkma zamanı gelmişti. Romeo Must Die filminde CosmoGirl'ü canlandırdı. Romeo ve Juliet'in hip hop/kung fu versiyonu olan bu filmde iyi bir rol çıkardı. Seventeen Dergisi tarafından 2000 yılının divası diye tanıtıldı. Fakat Aaliyah, daha 22 yaşındayken, geçirdiği bir uçak kazası sonucu yaşama veda etti. ALINTI..
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ Konu bjkemre06 tarafından (11-12-2006 Saat 14:31 ) değiştirilmiştir.. | ||
11-12-2006, 14:30 | #55 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
2002 yılında adlarını Sing Your Song yarışmasında elde ettikleri birincilikle duyuran 6.cadde, Emre Aydın ve Onur Ela adında iki Antalya’lı gençten oluşuyordu. Siemens Mobile’ın ana sponsorluğunda düzenlenen “Sing Your Song” adlı beste yarışmasına “Dönersen” isimli şarkılarıyla katılan ve 1574 aday arasından “Türkiye Birincisi” seçilen 6.Cadde 2003 senesinde ilk albümünü çıkardı. Stüdyo aşaması 6 ay süren albümün prodüktörlüğü ve eserlerin tümünün düzenlemeleri Haluk Kurosman’ın imzasını taşıyor. 11 şarkının yer aldığı albümde, 9 şarkının söz ve müzikleri Emre Aydın’a ait. 6.Cadde’nin yepyeni bir kimlik kazandırdığı, senelerdir İbrahim Tatlıses’in güçlü yorumuyla hafızalara kazınan “Sabuha” isimli şarkıya yeniden renk getirdiler. Onur Ela'nın profosyonel müzik hayatını bırakma kararı alıp gruptan ayrılması ve 6.Cadde’nin dağılmasıyla birlikte, yoluna tek başına devam eden Emre Aydın, yeni albüm hazırlıklarını tamamladı. GRGDN yapımı olan, “Afili Yalnızlık” isimli bu yeni albümde, şarkıların tamamına yakını Emre Aydın’a ait. 6.Cadde albümünde yer alan ve 6.Cadde hayranları tarafından çok sevilerek dinlenen, hala daha popülerliğini koruyan ‘Git’ isimli şarkıyı da bu albüme dahil eden Emre Aydın, aynı zamanda bir zamanlar Umay Umay’dan dinlediğimiz,söz ve müziği Barlas Erinç’e ait ‘Hareket Vakti’ ni de kendine özgü yorumuyla seslendiriyor Ayrıca Emre Aydın’ın bu yeni yeni albümünde yer alan ‘Belki Bir gün Özlersin’ adlı şarkı, resmi sitede yayınlanmasından sonra internette fırtınalar estiriyor.En çok dinlenen parçalar listesinde bir numaraya kadar yükselen “Belki Bir Gün Özlersin” şimdiden hit olma yolunda kendini gösteriyor. Afili Yalnızlık ekranlarda ! (21.09.06) Emre Aydın`ın beklenen albümünün ilk videosu Afili Yalnızlık ,22 Eylül itibariyle Kral Tv ekranlarında gösterime giriyor!! Ünlü oyuncu Şebnem Dönmez’in kendi kendisine aşık bir kadını canlandırdığı video, Amerika’da bir çok ünlü grubun klibinde ve reklam çalışmalarında görüntü yönetmeni ve yönetmen olarak imzası bulunan “Yon Thomas” tarafından çekildi.
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ Konu bjkemre06 tarafından (11-12-2006 Saat 14:31 ) değiştirilmiştir.. | ||
11-12-2006, 14:34 | #56 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
Avril Lavigne 27 Eylül 1984'de Canada dünyaya gözlerini açtı. Canada'nın küçük bir kasabasında büyüdü, aslında tam büyüdü denilemez. Gerçekte adı Ramano Lavigne olup okulu ve ödevleri hiç sevmeyen bir kız oldu hep. Yaşadığı kasaba onu çok sıkmaktaydı, tek çözüm ordan bir yolunu bulup kurtulmaktı. Amatör olarak hazırladığı demo kayıtlarını çeşitli müzik yapım şirketlerine gönderdi. Aslında demolar gayet profesyonelce hazırlandı ve öyle yollandı. Demoları yollamasından uzun süre geçince Avril demolardan ümidi kesmişti. Fakat bu uzun süre zarfından sonra demo kayıtları bir yapımcının eline geçti. Avril bu vesile ile ilk albümü olan 'Let Go' albümünü piyasa sürmek için hazırlıklara başladı. 2002 yılının son aylarında ilk albümü 'Let Go' piyasaya sürüldü. Bu albüm içindeki tüm şarkıların söz ve besteleri Avril'a aitti. Albüm beklenenin üzerinde bir ilgi gördü, kimi kesimler onu piyasa bir şarkıcı görürken, kimi kesim ise onu anlata anlata bitiremiyordu. Çeşitli ödülleri kucakladı, albüm satışları Dünyada 5 milyonu aşkın rakamlara ulaştı. Bu süreçte ilk klibini ve single çalışmasını 'Comlicated' ile yaptı. Bu şarkı aslında Avril'in Dünya'ya açıldığı başarısını en iyi şekilde kanıtlayan şarkı oldu. 18'lik Avril bir çok şarkıcının önüne geçmeye başladı, kendi alanında ve yarattığı tarzda tam gaz ilerlemekteydi. Derken Avril ikinci klip ve single çalışmasını 'Sk8er Boi' ile devam etti. Bu şarkıda Avril'in başarısını ve ödüllerini katladı. Artık giyimi ve tarzı birçok genç tarafından taklit edilir ve Brithney Spears'ın tahtına aday gösterilir olmuştu. Çeşitli isimler bulundu avril için 'punk prenses, taş bebek, 18'lik çıtır vs.' bunlar bir kaçıydı. Avril çalışmalarına 'I'm with you' ve 'Losing grip' devam etti. Birçok şarkısı sayılı Dünya listelerinde bir numara idi. Konserler sürmekte Avril'in başarısı katlanmaktaydı.Avril Lavigne albüm dışında çeşitli soundtracks şarkılarda seslendirmiştir. Avril müzisyen olamaz o sadece piyasada gelip geçici tartışmaları sürerken, Avril Lavigne ikinci albümü için hazırlıklarını sürdürmektedir.Albüm 'Let go' dan tam 1 yıl sonra çıkmıştır. Avril bambaşka bir imaja bürünmüştür, eskisi gibi çoçukca değil seksi bir kadın gibi kareler vermektedir. Albüm ise ilk albüme göre daha ağır soundlar içermektedir. Sert soundlar yanı sıra şarkı sözleri de olgunluğu ifade etmektedir, geçen süre zarfında Avril Lavigne kendini çok değiştirmiştir. Şarkılarının tamamı yine kendine ait olup 'Let Go' ile çalıştığı firma ile çalışmamıştır, bu albüm ilk çıktığı sıralar müzik sektörü durgunluğu nedeniyle pekte beklenen ilgi ile karşılanmamıştır. Ama albümden çıkan singles albümü birden ilgiyi artırmıştır.İlk klibi ve single 'Don't Tell me' albümdeki şarkıları bir anda zirveye oturuvermiştir. Avril Lavigne yine hakkettiği yerdedir ve albüm satışları çok iyi gitmektedir. İkinci klip ise 'My Happy Ending' e gelmiştir ve bu kipte beklendiği gibi çok fazla ilgi görmüştür. Avril Lavigne şimdilerde Under My Skin Special Edition albümünü çıkardı.Eğer hala albümü edinmediyseniz kesinlikle alın ve dinleyin...
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ | ||
11-12-2006, 14:37 | #57 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
Latin müziğinin en genç isimlerinden olan Shakira yaptığı başarılı albüm ve klip çalışmalarının yanısıra müziğinin farklılığı ile de dikkat çekiyor. Genç yaşına rağmen kısa zamanda şöhrete ulaşmış olan sanatçı, basit bir şarkıcının gerçekten çok ötesinde. Shakira Mebarak Ripoll, Kolombiya’nın kıyı şehirlerinden Barranquilla’da dünyaya geldi. Müzik dünyasına ilk adı olan Shakira ile girmeye karar verdi. Bunun nedeni Arapça’da "çok zarif bayan" anlamına gelen ’Shakira’nın karizması ve insanlarda uyandırdığı hayranlıktı. Aslına bakılırsa gerçekten karizmatik olan bu isim onun tek seçeneğiydi. Diğer ismi olan Mebarak, genç ve güzel bir bayan için biraz kabaydı. Mücevher satıcısı ve aynı zamanda yazar olan babası, onun şarkılarındaki arap esintisinin en büyük nedenlerinden biridir. Arap kültürü ile ilgili çok zenginbilgilere sahip olan babası, onu bu yönde gerçekten çok etkilemişti. Shakira, henüz 10 yaşındayken kendi yaş kategorisindeki müzik yarışmalarına katılıp başarılar kazandı. 13 yaşındayken ilk kayıt anlaşmasını imzaladı. Bu gencecik yaşa rağmen anlaşmayı imzaladığı firma dünyaca ünlü Sony firmasıydı. Bu kayıt anlaşması ona ilk albümü olan "Magia" (Sihir) ’yı getirdi. Bu albümün çok genç yaşta çıkarılmasının yanında daha da ilginç bir yanı vardı. Bu albüm, onun 8-13 yaşları arasında yazdığı parçalardan oluşuyordu. Bu mucizevi başarının ardından İspanya’da düzenlenen OTI Festivalinde Kolombiya’yı temsil etmesi gündeme geldi. Ancak 16 yaşından küçük olduğu için katılım talebi olumsuz yanıt aldı. Bu projenin yerine Shakira, ikinci albümü olan "Peligro" (Tehlike) ’nun çalışmalarına başladı ve birbirinden güzel ve özgün parçalar içeren bu albümü bitirip 16 yaşında gelmeden ikinci albümünü çıkararak ilginç bir başarıya imza atmış oldu. Ardından Shakira, okulu nedeniylemüziğe bir süre ara vermek durumunda kaldı. Tüm hayatı mucizelerle ve sürprizlerle dolu olan sanatçı, 15 yaşında yüksek okuldan mezun oldu ve müzik dünyasına geri döndü. Dönüşü gerçekten muhteşemdi. "Pies Descalzos" adlı çalışması dünya çapında tam 4 milyon sattı. 2 sene boyunca çeşitli ülkelerde konserler verdi. Artık bütün dünya onu çok iyi tanıyordu. "Pies Descalzos" ile yalnızca Brezilya’da 900 bin hayranına ulaşan Shakira, Brezilyalı dinleyenleri için parçalarını onların dilinde söyleyerek yeni bir albüm çıkardı. Shakira’nın bu büyük başarılarına birbirinden olumlu tepkiler gelmeye başladı. Emilio Estefan, Shakira’nın özgün müzik yaptığını, kendine özgü bir tarzı olduğunu "Onun müziğinin adı Shakira." sözleriyle ifade etti. Shakira, 1998’in Mayıs ayında Fransa’da yapılan World Music Awards (Dünya Müzik Ödülleri) yarışmasında "Yılın Latin Bayan Sanatçısı" ödülünü aldı. Shakira henüz 21 yaşında. Buna karşın bugüne kadar kazandığı ödüller veolağanüstü başarılarıyla sürekli gündemde. O, özgün müziği ve güzel sesiyle yeni neslin sesi. Shakira’nın bundan sonra da büyük başarılara imza atacağına, birbirinden güzel albümler ile karşımıza çıkacağına hiç şüphe yok. Bakalım ileride Shakira’dan ’bir klasik’ olarak söz edebilecek miyiz?
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ | ||
11-12-2006, 14:40 | #58 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
Yıldız statüsünü hak eden çok az gerçek sanatçı vardır ama Justin Timberlake kesinlikle onlardan biri. Nsync’i oluşturan beş kişiden biri olduğu zamanlar "Pop", "Gone" ve "Girlfriend" gibi hit parçalara imzasını atan Justin Randall Timberlake, o zamandan beri pop müziğinin geleceği olarak görülüyordu. Gruptan ayrıldıktan sonra yayınladığı "Justified" albümüyle kendisi hakkında böyle düşünenleri hayal kırıklığına uğratmadı ve gerçekten kaliteli işlere imza atacağının garantisini vermiş oldu. Justin, 31 Ocak 1981 tarihinde, soğuk bir Cumartesi gününün sabahında, Kova burcunun özelliklerine sahip olarak Tennessee’de (Amerika Birleşik Devletleri) Timberlake ailesinin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ve geçtiğimiz yıllarda, insan hayatının en dayanılmaz duygularından birini yaşamak durumunda kaldı. Kız kardeşi Laura Katherine, doğumundan kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi. Yaşadığı acı olayın izlerini uzun süre üzerinden atamayan Justin, hayatın dolu dolu yaşanması gerektiğini düşünüyor. Ve her fırsatta yaşamayı çok sevdiğini dile getiriyor. Alışveriş ve basketbol tutkusunun yanında otomobillere olan merakı da ona keyif veren ayrıntılar arasında yer alıyor. Çocukluğundan beri şarkı söylemeye meraklı olan bu genç adam, televizyona ilk kez 11 yaşındayken bir çocuk yetenek programı olan Star Search’e konuk olarak çıktı. Şeytanın bacağını kırdığı zaman ise 1992 yılında Orlando’da yer alan Mickey Mouse çocuk klübünde 2 yıl geçirmesi sonucu gerçekleşti. Bu kulüp dahilinde Justin; Christina Aguilera ve sonradan büyük aşk yaşayacağı Britney Spears ile birlikte şarkı söyleme şansı elde etmişti. Mickey Mouse kulübünde geçirdiği iki yıl sonunda müzikten kopamayacağını anlayan Justin, Orlando’ya taşınarak orada tanıştığı Chris Kirkpatrick ve Joey Fatone ile birlikte Nsync grubunun temellerini attı. Daha sonra aralarına katılan Lance ile birlikte grup tamamlanmış oldu. Nsync, bütün dünyada satış rekorları kırarak, 90’lı yılların ikinci yarısının önemli müzik olaylarından biri haline geldi. Bir süre sonra Timberlake, pop müziğin yeni prensesi Britney Spears ile yaşadığı aşkla gündeme geldi. Yaklaşık 2 yılı aşkın bir süre birlikte olan genç çift, şöhretin bedelini ödeyerek ayrılmaya karar verdi. Britney’den ayrıldıktan sonra gruptan da kopan Justin, bir solo albüm yapmak üzere stüdyoya kapandı. Uzun uğraşlar sonunda "Justified" isimli çalışmasıyla dinleyenlerin karşısına çıktı. Albümden çıkan ve sözü, müziği Justin’in kendisine ait olan "Like I Love You" singleı, bütün dünyada listelerin üst sıralarına tırmandı ve genç adamın tek başına da bir kahraman olabileceğini göstermiş oldu
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ | ||
11-12-2006, 14:43 | #59 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
28 Mayıs 1968 tarihinde Avustralya’nın Melbourne kentinde dünyaya gelen Kylie Minogue, oyunculuk kariyerine 1979 yılında, henüz 11 yaşındayken, "Skyways" isimli bir televizyon dizisiyle başladı. Sonra sırasıyla bir çocuk programı olan "The Henderson Kids"’e oradan da ünlü dizi "Neighbours"a geçiş yapan Minogue, bu dizide kazandığı popülerlik sayesinde şarkıcılık kariyerine başladı. İlk olarak yerel bir plak şirketi olan Mushroom Records’dan çıkan toplama albümde şarkı söyleyen genç kız; Mushroom Records’ın bir şekilde Londra’lı hit fabrikaları Stock, Aitken ve Waterman ile irtibat haline geçmeleri sonucu "I Should Be So Lucky" şarkısını söylemeye hak kazanan şanslı insan oldu. Bu şarkı Minogue’un hem Avustralya hem de İngiltere listelerinde bir numaraya oturmasını sağladı. Bu şarkının başarısından sonra Minogue aynı takımla albüm çalışmalarına başladı ve albüm de beklenen başarıya ulaşınca Minogue’un şöhret yolu tamamen açılmış oldu. Kylie Minogue, ilk üç albümü boyunca, hem şarkı sözleri hem de görüntüsü adına şirin ve masum imajını sarsacak bir şey yapmadı ve insanlar onu "iyi kalpli komşu kızı" olarak tanıyıp sevdiler. Ama 1990’lı yıllara geldiğinde Kylie kadınlığının farkına vardı ve eğer güzelliğini kullanırsa önünde daha açılacak pek çok kapının olduğu gerçeğini kavradı. Londra’lı dans müzik şirketi DeConstruction’dan yayınladığı birbirinden farklı ama başarılı iki albüm, Kylie’nin farklı bir yönünü ortaya çıkardı; artık o Avrupa’da çok ünlü, tatlı pop şarkıları söyleyen şeker kız gitmiş, yerine bir kadın olarak gücünün ve ne istediğinin farkında olan seksi bir diva gelmişti. Minogue’un bu değişimine neden olan en önemli faktörlerden biri de o zamanlar sevgilisi olan ünlü rock grubu INXS’in şarkıcısı Michael Hutchence olmuştu. Kylie Minogue bu "kendini arama" dönemi içinde hemşehrisi itibarlı şarkıcı Nick Cave’le de iki tane düet yaparak saygınlığını artırdı. 2000 yılında ünlü İngiliz grup Pet Shop Boys aracılığıyla Parlophone şirketine geçiş yapan Kylie, "Light Years" albümüyle Pop müzik kariyerine kaldığı yerden devam etti. Albümden çıkan single "Spinning Around" hem İngiltere hem de Avustralya’da bir numaraya çıkarak Kylie’nin yaşlandıkça güzelleştiğini ve kalitesinin arttığını vurguladı. Geçtiğimiz 2002 yılının başları ise Kylie’nin kariyerinde dönüm noktası olan bir olaya tanıklık etti: son albümü "Fever"ın yayınlanmasına. Bu albümden çıkan ilk single "Can’t Get You Out of My Head", deyim yerindeyse listelerde tozu dumana kattı ve dünya çapında çok büyük bir hit haline geldi. Kylie artık kariyerinin olgunluk çağını yaşıyordu ve hemen hemen herkes ona ya hayran ya da aşıktı (pop müziğin karliçesi Madonna bile bir ödül töreninde sahneye üzerinde ’Kylie’ yazan bir bluzla çıkmıştı). Tıpkı Madonna gibi Kylie Minogue da, ister şarkıları, ister klipleri, isterseözel hayatıyla olsun, her daim gündemde kalmayı bilerek popülaritesini asla düşürmedi ve güzelliği kadar zekasıyla da hayranları arasında hep bir numarada kalmayı bildi.
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ | ||
11-12-2006, 14:44 | #60 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2006
Mesajlar: 6.270
Tecrübe Puanı: 26 |
Abba'nın öyküsü Haziran 1966'da Björn Ulvaeus (1945 doğumlu) Benny Andersson'la (1946 doğumlu) tanıştığında başladı. Björn, dönemin popüler halk müziği topluluklarından Hooteanny Şarkıcıları'na üyeyken, Benny de İsveç'in en iyi pop grubu "The Hep Stars"da piyano çalıyordu. Çift, ilk şarkılarını bu yıldan sonra yazdı ve on yılın ardından ortak bir grup kurmaya karar verdi. Bu sırada, Benny, The Hep Stars'dan ayrıldı, Hootenanny Şarkıcıları ise sadece stüdyoda bulunuyorlardı. Hootenanny Şarkıcıları topluluğu, Stig Anderson'a (1931-1997) yani Abba'nın menajerine aitti. Aynı zamanda Stig, grubun ilk yılında onlara şarkı sözü konusunda da katkıda bulundu. 1969 ilkbaharında, Björn ve Benny, iki kadınla tanıştılar. Abba'nın diğer yarısını oluşturacak olan iki kadınla... 1950 doğumlu olan Agnetha Fältskog, ilk single'ını 1967'de piyasaya sürdüğünde büyük ilgi görmüştü. O ve Björn, 1971'de evlendiler. "Frida" adıyla tanınan 1945 doğumlu Anni-Frid Lyngstad, doğduğu Norveç'ten küçük yaşta İsveç'e taşındı. Björn, Benny, Agnetha ve Frida, enstrümental ve vokal fon müziğinin yanısıra kendi yaptıkları solo ve düet çalışmalarla grup kariyerlerine başladılar. 1972 yılının ilkbaharında "People Need Love" kırkbeşliğini kaydettiler. Bu sırada kendilerini Björn & Benny, Agnetha & Anni Frid olarak adlandırıyorlardı. 1973'te İsveç'i, Eurovision Şarkı Yarışması'nda "Ring Ring" adlı parçayla temsil ettiler ve üçüncülük ödülünü kazandılar. Bu şarkı ve aynı adı taşıyan albüm, dörtlüyü, İsveç'teki tüm müzik listelerinin zirvesine oturtmuştu. "Ring Ring", birkaç Avrupa ülkesinde hit haline geldi. Grup 1974 yılında "Waterloo" ile tekrar seçmelere katıldı. Bu sırada gruba, isimlerinin baş harflerinden oluşan Abba adını verdiler. 6 Nisan 1974'teki Eurovision Şarkı Yarışması'nda Abba "Waterloo" ile yarışmanın birincisi oldu ve büyük sükse yaptı. Bu zaferin ardından şarkı, tüm Avrupa ülkelerinin listelerinde zirvenin güçlü ortakları arasına girdi, kısa sürede Amerika müzik piyasasında da adını duyurmayı başardı. Abba, "Sos" adlı üçüncü albümüyle ününe ün kattı. "Mamma Mia" adlı parça, Abba'yı İngiltere ve Avustralya listelerinin zirvesine yerleştirdi. Ve Abba'yı Abba yapan 1976 yılı... "Greatest Hits" ve "The Best of Abba Repectively", İngiltere ve Avustralya'da piyasaya sürüldü. Tüm dünyada büyük ilgi gören "Fernando" ve "Dancing Queen" gibi single çalışmaları, kısa süre sonra klasikler arasına girecek ve Abba adını ölümsüzleştirecekti. Tabii başarı, her zamanki gibi basamaklarla geliyordu. "Dancing Queen" önce, İngiltere listelerinde bir numaraya yükselen ilk Abba şarkısı oldu. İlgi gün geçtikçe büyüyor, grup müthiş bir motivasyonla yoluna devam ediyordu. Yıl sonunda dördüncü albümleri olan "Arrival"ı piyasaya sürdüler. "Money Money Money" ve "Knowing Me, Knowing You" başta olmak üzere tüm parçalar büyük beğeni kazandı. Ardından 1977 yılının başlarında düzenlenen Avrupa ve Avustralya konserleriyle kendilerini gösterdiler ve sahne performanslarıyla da olumlu not aldılar. Yıl sonunda Abba için bir film çevrildi. Filmin yönetmeni olan Lasse Hallström'e, senaryoda Robert Caswell eşlik etmişti. Grup elemanlarının dışındaki başlıca oyuncular arasında Robert Hughes, Torn Oliver, Bruce Barry ve Stikkan Andersson bulunuyordu. Filmin vizyona girişini, "The Album" isimli yeni albüm çalışmasının müzikseverlere sunulması izledi. "The Album", grubu bugünlere getiren klasiklerden "The Name of The Game" ve "Take a Chance On Me"yi de içeriyordu. 1979 baharında "Voulez-Vous" albümü raflardaki yerini aldı. "Summer Night City" ve "Chiquitita"nın kaydedildiği dönemde Björn ve Agnetha, boşandıklarını açıkladılar. Bu şaşırtıcı haber, ilk duyulduğunda grubun bitişi olarak nitelendirilse de beklendiği gibi olmadı. Ancak ikilinin, 'müzik yapan mutlu bir çift' imajı önemli ölçüde sarsılmıştı. Bu yılın son çeyreğine girilirken "Gimme! Gimme! Gimme! (A Man After Midnight)" adlı single çalışma piyasaya sürüldü. Sonrasında yola, Kanada ve Avrupa konserleriyle devam edildi. Abba'nın en çok beğenilen parçalarını içeren toplama albümün ikincisi, "Greatest Hits Vol. 2" de, aynı tarihte uluslararası başarıyı yakaladı. 1980 yılının Mart ayında Abba, Japonya'da bir konser verdi. Birkaç ay sonra, kısa sürede klasikler arasındaki yerini alan "The Winner Takes It All"u da içeren "Super Trouper" adlı albüm beğeniye sunuldu. Grup içindeki çalkantı, 81 yılının Şubat ayında yeniden kendini gösterdi, Benny ve Frida çifti de ilişkilerini yürütemeyerek boşanma kararı aldı. 70'lerdeki o iki mutlu çift, artık ayrıydı... Ancak bu da Abba'nın çalışmalarına son vermedi. Dört sanatçı, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen dostluklarını sürdürdüler. Yıl sonunda Abba'nın sekizinci albümü olan "The Visitors" piyasaya sürüldü. Öne çıkan parçaların başında "One of Us" geliyordu. 1982'de grup dışı çalışmalara başladılar. Björn ve Benny çeşitli müzikal denemelere yönelirken Agnetha ve Frida da solo kariyerlerini sürdürdüler. Bu dönemde çıkan tek iş olan "Abba LP", grubun, ilk on yılında kaydettiği en iyi şarkıları içeren bir toplama albüm niteliği taşıyordu. Albümde ayrıca iki de yeni parça bulunmaktaydı. Aynı yılın sonunda Abba, müzikal çalışmalarını bir süreliğine askıya alma kararı aldı ve dinlenmeye çekildi. Birkaç yıl sonra yeniden bir araya gelseler de kayıt yapmadan ayrılarak Abba'nın aktif yaşamına son vermiş oldular. Tüm olumsuzluklara rağmen Abba, yaptığı müzikle tüm zamanların en iyi grupları arasında yer alma başarısını gösterdi. Onlarca ülkede milyonlarca müziksever, Abba'nın şarkılarıyla büyüdü, Abba'nın şarkılarıyla yaşadı... Ayrılıkla biten hikaye ve karanlık gibi görünen son, aslında ışıltılı bir başlangıçtı. Abba yıllar geçtikçe güçlendi; toplama albümlerden müzikallere, cover çalışmalarından ünlü sanatçıların teşekkür parçalarına kadar çok sayıda işin ithaf edildiği grubun, müzik tarihinin ölümsüzleri arasındaki yeri defalarca kanıtlanmış oldu. 1992'de sunulan "Abba Gold", büyük ilgi gördü ve 25 milyonluk satış rakamına ulaştı. 1993'te "More Abba Gold" ile devam eden serinin üçüncü albümü "The Box Set: Thank You For The Music" oldu. Sonrasında gelen ve çeşitli kayıt şirketleri tarafından düzenlenen bir dizi toplamayı 2003'ün başlarında Universal Special Products etiketiyle sunulan "On and On" izledi. Abba, müzikal yolculuğunu dünya var oldukça sürdürecek ve milyonlara ulaşmaya devam edecek
__________________ BEŞİKTAŞlı olunmaz BEŞİKTAŞlı doğulur!!! ███████████████████████ BEŞİKTAŞ 1903 ███████████████████████ | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |