![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #61 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kral I.Yorgi döneminde Osmanlı –Yunan ilişkileri gerginleşmiş ve Girit isyanları yeniden patlak vermişti. Böyle buhranlı bir dönemi çok iyi kollayan Rusya, Girit Rumlarını korumak ve 1856 Kırım harbindeki Karadeniz haklarını kısıtlayan muahedeyi kaldırıp, bozmak için Türkiye’ye savaş ilan etti. Tarihte “93 Harbi” diye geçen bu savaşta Osmanlı devleti çok zor bir duruma düştü. Sulh istemek zorunda kalan Osmanlı devleti ile Rusya arasında 1878’de Ayastefanos Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre Rusya, Girit adasında ıslahat yapılmasını ve uygulanmasını isteyen bir madde koydurttu. Bu madde ise; devletler arası bir nitelik almasına neden oldu. Bu da ada üzerinde İngiliz – Rus rekabetini doğurdu. 1878 Ayastefanos Antlaşması arkasından toplanan, Berlin kongresi ile Rus istek ve faaliyetlerini önlenirken, Yunanistan’a toprak avantajları sağlamıştır. 1861’de İtalya’nın 1871’de de Almanya’nın milli birliklerini sağlayıp, Avrupa sahnesine çıkmasıyla Rusya, benimsemiş olduğu “panslavizm” ideolojisi doğrultusunda, kendi yayılma politikasına ağırlık vermeye başlamıştır. Öte taraftan Babıali, 1878 Berlin Antlaşmasından hemen sonra Girit Hıristiyanlarının İngiltere’ye başvurmaları ve bu devletin diğer büyük devletlerle beraber baskı yapılması üzerine, Girit sorununu çözümlemeye karar verdi. Bu amaçla, 9 Eylül 1878’de, olağan üstün komiser unvan ve göreviyle Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı Girit’e gönderdi. | ||
![]() |
|
![]() | #62 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gazi Ahmet Muhtar Paşa,Hanya yakınlarındaki Halepa’da, İngiliz Konsolosu’nun da katılması ve asilerin temsilcileriyle görüştü. Sonuçta, büyük devletlerin konsoloslarının kontrolünde, asilerle 23 Ekim 1878’de Halepa sözleşmesini imzaladı. Halepa Antlaşmasına göre, adanın Valisi Rumlardan, Yardımcısı Türklerden seçilecek, meclisin 80 üyesinin 49’u Rum, 31’i Türk olacak, memurlar tercihen Rumlardan alınacak ve Türklerin yanında Rumca da resmi dil olacaktı. Halepa antlaşmasının kurduğu düzen bir on yıl kadar sürdü. Bu arada İngiltere Rusya’ya karşı Girit üzerinde daha fazla üstünlük kurmak için 1882’de Mısır’a yerleşmiş ve Giritteki Rumları daha fazla kışkırtmaya başlamıştı. | ||
![]() |
![]() | #63 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Balkanlarda 1885’de Doğu Rumeli’nin Bulgaristan’a katılması Ermeni meselesinde olduğu gibi, Girit Rumları ile Yunanistan’ı hareketlendirdi. Bu atmosfer içinde 1889 Ağustosunda Girit Rumları Rusya ve Yunanistan’ın tahrikleriyle yeniden ayaklanıp Yunanistan’a bağlanmak istediler. Yunanistan da arkasına Rusya’yı alarak büyük devletlere başvurup,Girit’e müdehale edeceğini bildirdi. Avrupalı büyük devletler, Yunanistan’ın isteğini hoş karşılamadılar ve karşı çıktılar. Osmanlı devleti de bu durum karşısında 40.000 kişilik bir kuvveti adaya sevketti. Burada barış ve güvenliği sağladı. 1889 Aralık ayında çıkardığı yeni bi fermanla da, 1878 Halepa fermanını iptal ettiği gibi Girit meclisinide kapattı. Bu durumda bir altı yıl kadar sürdü. Fakat 1895 ilkbaharında İstanbul’da ve diğer vilayetlerde Ermenilerin ayaklanması ile Avrupalı devletler olaya hemen karıştılar ve donanmalarını İstanbul Boğazına göndermeleri ile de Avrupalı Osmanlılar aleyhine bir kampanya başladı. Bu durumu çok iyi değerlendiren Rumlar, 1895 yılı sonlarında tekrar ayaklandılar. Sebebi ise, Halepa antlaşmasına tanıdığı imtiyazları tekrar geri istemeleriydi. Olaya tekrar büyük devletler karıştı ve olayı çözümlemek için bir konferans yaptılar. Sonunda 1896 reformu, Halepa antlaşmasının tanıdığı imtiyazlar tekrar Rumlara iade ediliyordu. Girit’e beşer yıl süreli Hıristiyan Valiler tayin edilecek ve memuriyetlerin üçte ikisi de Rumlara verilecekti. | ||
![]() |
![]() | #64 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1896 Reformu ve statüsü Girit meselesine bir çözüm getirmedi. Çünkü bir yandan Rusların, diğer yandan da Etnik-i Eterya Cemiyetinin de kışkırtmaları ile Girit Rumları tekrar 1897 yılı Şubatında ayaklandılar. Ve Girit’i Yunanistan’a kattıklarını ilan ettiler. Yunanistan’da bu katılmayı tanıdığı gibi buraya Yorgi komutasında bir donanma gönderdi ve Albay Vassos komutasındaki 2000 kişilik bir kuvvetle adayı silah gücüyle almaya kalktı. Öte yandan Avrupalı devletler bu durumu pek iyi karşılamadılar. Bunun üzerine Yunanistan, asker ve donanmasını geri çekti. Avrupalı devletler adanın barışını ve güvenliğini sağlamak için her biri 600'er kişilik kuvvet gönderdiler. Ayrıca adaya çok geniş bir muhtariyet verildi. Yunanistan’da halk bu durumu pek hoş karşılamadı. Çünkü halk Osmanlı Devletine savaş açılmasından yana idi. Aslında Yunanistan’ı hükümet değil içte Etniki Eterya Cemiyeti, dışta da Rusya yönetiyordu. Bunların yoğun kışkırtmaları sonucu Yunanistan 1897 Nisanında, Yunan subayları komutasındaki gönüllü askerler Makedonya’yı ayaklandırmak için Osmanlı sınırlarını silah zoruyla geçmek isteyince Osmanlı Devleti Yunanistan’a savaş ilan etti. 17 Nisan – 18 Mayıs 1897 tarihleri arasında meydana gelen Osmanlı Yunan savaşı Türklerin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. | ||
![]() |
![]() | #65 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Özellikle Dömeke Meydan muharebesinin ardından Atina yolu Türk birliklerine açılmıştı; Ne varki bu defa Rusya araya girerek Türklerin ileri harekatına engel oldu. Rus Çarının Sultan II.Abdülhamit’e bir telgraf göndererek savaşın durdurulmasını istedi. Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, savaşı durdurmak zorunda kaldı ve 20 Mayıs 1897’de de Yunanistan ile savaş sırasında işgal ettiği yerler elinde kalma koşuluyla ateşkeş antlaşması imzaladı. Yunanistan’ın yenilgisi Girit Rumlarını daha saldırgan hale getirdi ve 1897 yılı sonbaharında Rumlarla Müslümanlar arasında çarpışmalar arttı. Bu arada İngiliz askerleri ile Rumlar arasında çarpışmalar oldu. Bu durumu bahane eden İngiltere ve diğer devletler 1897 Ekiminde Osmanlı devletine bir ültimatom vererek kuvvetlerini adadan çekmesini istediler. Osmanlı devleti buna boyun eğmek zorunda kaldılar ve bütün askerlerini geri çekti. Ada, İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya’nın askeri işgaline bırakıldı. | ||
![]() |
![]() | #66 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bir süre sonrada adaya Yunan Veliahtı Prens Yorgi Vali olarak tayin edildi. Artık Osmanlı devletinin hukuki bir sahiplikten başka ada ile fiili hiçbir bağı kalmamıştır. Prens Yorgi’nin Valiliği sırasında büyük devletlerin Girit ile olan ilgileri tamamen kesildi. Girit’te 1899’da bir anayasa kabul edildikten sonra da, Yorgi 1901 yılının Haziran ayında adayı Yunanistan’a katmak istedi ise de, büyük devletler bunu önlediler. Bundan bir süre sonra 1905’te Yorgi yönetiminden memnun olmayan halkın baskısı üzerine, valilik görevinden alındı. Büyük devletler bu durum üzerine Yunanistan’dan buraya yeni bir vali atamasını istedi Yunanistan’da eski başbakanlarından Zaimis’i atadı. Böylece daha önceki olayların sonucunda, tam anlamıyla Yunan adası haline gelmiş bulunan Girit, görünüştede olsa Osmanlı Devletine bağlı kalmakta devam etti. Bu da 1908’de ikinci Meşrutiyetin ilan edilmesine kadar sürdü ve bu tarihte Girit sorunu yeni bir aşamaya girdi. | ||
![]() |
![]() | #67 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 3.Osmanlı Devlet İdaresi’nin Girit Politikası Osmanlı Devleti Sultan İbrahim döneminde ve Kızlar Ağası Sümbül Ağanın, Malta korsanlarınca kaçırılıp Girit adasında hazinesinin yağma edilmesi ve bu durumu da Girit’te bulunan Venediklilerin hiç umursamaması üzerine, Sadrazam Yusuf Paşanın telkinleri ile ilk fetih hareketlerine girişilmiştir. Bu fetih hareketlerinin ilkini Yusuf Paşa yapmış ve Hanya Kalesi fethedilmiştir. Yusuf Paşanın Sultan İbrahim tarafından idam edilmesinden sonra, Girit adasının fethi için Sadrazam Yusuf Paşanın oğlu Deli Hüseyin Paşa tayin edilmiştir. Girit adasına gelen Deli Hüseyin Paşa hemen fetih hareketlerine geçerek çok kısa zamanda Resmo kalesini feth etmiştir. Onun burada yaptığı mücadele, kahramanlık ve yiğitlik gerek yerli gerekse yabancılar tarafından övgü ile söz edilmiştir. | ||
![]() |
![]() | #68 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Girit adasının en güçlü ve kuvvetli olan kalesi Kandiye ise, önce Deli Hüseyin Paşanın saldırı ve kuşatmaları ile başlamıştır. Deli Hüseyin Paşanın vefatından sonra, Serdar-ı Ekrem olarak görevlendirilen Fazıl Ahmet Paşa Kandiye kalesini ve Girit adasını uzun süren kuşatmalardan sonra 1715 yılında adanın tamamen fethini gerçekleştirmiş ve Osmanlı sınırları içerisine katmıştır. Osmanlı Devleti, Girit adasında geleneksel politikasını uygulamış ve yerli ahalinin can, namus, mal, din, diline ve inançlarına hiçbir yasak koymadan, 150 yıl adilane bir politika gütmüştür. Girit adası 1699 ve 1715 yılında Mora seferleriyle Osmanlı egemenliği altına girmesinden uzun bir süre sonra, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması ile bu adayı da kendi topraklarına katmak istemiştir. Bununla birlikte 1789 Fransız ihtilalinin yaymış olduğu milliyetçilik akımlarında ada da yavaş yavaş yerli halka milli bilinç’ in uyanmasına neden olmuştur. İşte bu gibi sebeplerle Girit’te yer yer ayaklanmalar olmuş ve Avrupa devletini de bu meselenin içine çekmiştir. | ||
![]() |
![]() | #69 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı Devleti Rumların Yunanistan’a katılma isteklerini kabul etmemekle beraber, Avrupalı büyük devletlerin baskısı altında, 1868’de Girit için bir muhtariyet planı ilan etmişti. Sultan Abdülaziz, Sadrazam Ali Paşayı Girit’e gönderdi. Sadrazam Ali Paşa, büyük Avrupa devletlerinin Türkiye’den koparıp Yunanistan’a vermek için can attıkları Girit’in durumunu yakından gördükten sonra 4 Ocak 1868 yılında ada da umumi af ilan etti. Buna göre yörede vilayeti iki yıl için vergiden muaf tuttuğunu açıkladı. 15 Şubat’ tada Girit’in yeni statüsünü bildiren fermanı bizzat okudu. Bundan böyle Girit Valisinin biri Rum olmak üzere iki muavini olacak, adanın 5 mutasarrıfı ve 19 kaymakamının yarısı Müslüman, diğer yarısı Hıristiyan devlet memurlarından tayin edilecekti. 3 Müslüman, 3 Hıristiyan yerli halktan seçilmiş altışar üyeli birer meclisi bulunacaktı. Bundan başka Türkçe’nin yanında Rumca da kullanılacaktı. | ||
![]() |
![]() | #70 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Öte yandan Ali Paşa, bu yeni statüyü uygulamakla, Müşir Hüseyin Avni Paşa’yı görevlendirdi. Hüseyin Avni Paşa, hem vali, hemde adadaki Türk kolordusunun kumandanı olacaktı. Ali Paşa, 4 ay 29 gün sonra, 29 Şubat 1868’de İstanbul’a döndü. Ali Paşa tarafından Girit’te ilan edilen ve yürürlüğe konan esaslı ıslahat hareketi Giritlilerin çoğu ile batılıları memnun ederken, isyanın devamını isteyen bir kısım Rumlar ile Yunanistan’ı pek memnun edememişti. Çünkü bunların asıl maksadı Girit’te ıslahat yaptırtmak değil, adayı doğrudan doğruya Yunanistan’a katmaktı. Bu yüzden de Yunanistan gizliden gizliye Girit isyancılarına yaptığı yardımı arttırmıştı. Bunlar yetmiyormuş gibi, Atina’daki Giritli göçmenleri kışkırtarak bunların Türk elçilik binası önünde bir takım düşmanca gösterilerine göz yumuyordu. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |