|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
13-02-2007, 08:34 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
GÜNEY CEPHESİ’NDE NELER YAŞANDIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Birinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde İngilizler, Anadolu’nun güneyine kadar gelmişlerdi. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine dayanarak da Urfa, Antep ve Maraş ‘ı işgal ettiler. İşgaller, Türk halkı tarafından protesto edildi. Milli teşkilatlar kurulmaya başlandı. Ancak İngilizler, işgal ettikleri yerlerde Türk yönetimine karışmadılar. Milletin onuruna dokunacak hareketlerden çekindiler. Bu nedenle, silahlı bir direnme olmadı. Daha sonra, kendi aralarında yaptıkları bir antlaşma gereğince İngilizler, bu yerleri, 15 Eylül 1919 tarihinde Fransızlara bıraktılar. Fransızlar, işgal ettikleri yerlerde, beraberlerinde getirdikleri Ermenileri Türklere karşı silahlandırdılar. Ermeniler’den bir polis teşkilatı kurmaya kalkıştılar. Fransızlar tarafından şımartılan Ermenilerin zulme varan davranışları yöre halkını harekete geçirdi. Fransızlar ve onların güdümündeki Ermenilerin saldırılarına karşı koymak amacıyla, Kuvay-ı Milliye birlikleri kuruldu. Sivas Kongresi’nde alınan kararlar gereğince, Temsil Heyeti tarafından bu bölgeye vatansever subaylar gönderildi. Göğsü vatan aşkıyla dolu, Antepli, Maraşlı ve Urfalı yiğitler, Fransızlara karşı kahramanca mücadele ettiler. Türk halkı, 1. Dünya Savaşı'nda, hiçbir savaşta olmadığı kadar çok ezilmişti. Halk arasında "seferberlik" olarak anılan bu savaş, Osmanlı 'nın genel bir seferberlikle giriştiği, modern anlamdaki ilk savaştı. Bu nedenle savaşın her türlü musibetini bütün millet çekmişti. Yine bu nedenle ilk defa savaş bezginliği, savaşa karşı nefret, çok yaygın ve ortak bir duygu haline gelmişti. Enver Paşa ve yanlıları, savaşın baş suçlusu görüldüğü için tüm subaylar ittihatçı sayılıyor ve halk arasında tehlikeli bir subay düşmanlığı duygusu yerleşiyordu. Cephelerden yayılan bozgun havası, doğal yollar dışında ayrıca kaçaklarla da Anadolu içlerine kadar yayılmıştı. 300 bini aşan asker kaçağının önemli bir kısmı, bütün Anadolu'da eşkıyalık yaparak zaten sarsılmış olan devlet otoritesini hiçe indiriyordu. Anavatanın savunulması başlayınca , bunlarla da mücadele etmek gerekecekti. | ||
|
13-02-2007, 08:34 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türk Kurtuluş Savaşı, 1. Dünya Savaşı'nın devamı olan çarpışmalar şeklinde görülmekle beraber, önemli ayrıcalıklar göstermekte ve tarihi akışı değiştiren sonuçlara yönelmektedir. 1. Dünya Savaşı'na Osmanlı Devleti katıldığı ve sonuçlarına katlandığı halde; Kurtuluş Savaşı, Anadolu'nun olanakları ile Osmanlı Hükümetine rağmen ve çoğu zaman düşmanlarla birlikte Osmanlı hükümetine de karşı yürütülen bir mücadeledir. Kurtuluş savaşı süresince Anadolu'da atılan her başarılı adım, kazanılan her savaş, yeni bir devletin temellerini atar ve sağlamlaştırırken, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun temellerini sarsmış, çatlaklar açmıştır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya çıkarak başlattığı kurtuluş hareketi içinde yer alan binlerce kadın, Cumhuriyetin temelinde en büyük pay sahipleri oldu. İşgal altındaki Anadolu’da başlatılan Milli Mücadele’de, binlerce kadın cephe gerisinde büyük bir çaba harcarken, çok sayıda kadın da silahlı mücadeleye katılarak, Dünyaya örnek olacak kahramanlıklar gösterdi.Milli Mücadele’ye halkın katılımını sağlamak için düzenlenen mitinglere katılıp ateşli konuşmalar yapan Halide Edip Adıvarların çabaları, mücadeleye katılıma büyük katkı sağladı. Taze Gelin Nene Hatun 93 harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye kasabasına giren Rusların katliam haberi üzerine herkes eline aldıklarıyla Aziziye Kasabasına koşar. Aralarında üç aylık çocuğunu öptükten sonra eline aldığı satırla yola koyulan yeni gelin Nene de vardır. Rusların bozguna uğradığı bu saldırıdan sonra kahramanlık sembolü haline gelir Nene gelin. Vatanını her zaman canlarından aziz bilen halkımız, vatanlarına gelen hücumlara karsı yediden yetmişe, erkeğiyle, kadınıyla, yaşlısıyla, genciyle karşı durmuş ve tarihe şan veren müdafalar yapmışlardır. Vatan müdafaasında kadınlar da erkekleri ile fedakârlık yarışına girişmiştir. Zaman olmuş cephe gerisinde yaralılara hizmet etmiş, cephane taşımış, cephane imâlinde çalışmış, zaman gelmiş düşmanı yurdundan kovmak için cepheye koşmuştur. Nene Hatun da düşmanı defetmek için cepheye koşan kahraman kadınlardan birisidir. | ||
13-02-2007, 08:34 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Siz olsaydınız ne yapardınız? Siz de Nene gibi, İmam gibi, Hatice gibi, Mehmetçik gibi elinizde taşlarla, sopalarla savaşa vatan için koşar mıydınız, yoksa vatanın elden gitmesine göz mü yumardınız? Bakın bu konuda Nene Hatun ne diyor. Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişilerin arasına katıldı. Doksansekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden birkaç kelime ile bahsetti. Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkumandanı’na “Ben o zaman icâp eden şeyi yapmıştım. Bugün de icâp ederse aynı şeyi yaparım”demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakmıştı... Maraş denildi mi hemen akla gelen o meşhur Sütçü İmam hadisesi nedir ? I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti Batılı Devletler tarafından paylaşılmış; her bir bölgeye İtilaf Devletleri girmiştir. Maraş ve çevresine hakim olan Fransızlar huzursuzluğun tohumlarını bir zamanların "millet-i sadıka"sı diye anılan Ermenilerle beraber atmışlardır. Özellikle doğu illerinde Ermenilerin gerçekleştirdiği katliamlar hala zihinlerden silinmemiştir. Maraş'ta da Fransız birlikleri gelir gelmez kentteki Ermeni ayrılıkçıların saldırıları artmıştır. Silahlı kimi Ermeniler çarşıda, sokaklarda dolaşıp kışkırtmalarda bulunmuşlar. Karşı gelenleri dövmüşlerdir. Bu yüzden şehrin çeşitli mahallerinde olaylar patlak vermiştir.Ama bu olayların en meşhuru Sütçü İmam hadisesidir. | ||
13-02-2007, 08:34 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Hadisenin kahramanı çevresinde bilgisi ve ahlaki olgunluğuyla tanınır. Olay Uzunoluk mahallesinde bir sabah vakti gerçekleşir.BirkaçFransız askerini çarşıda gezdirmek için Uzunoluk'a gelen iki-üç ayrılıkçı Ermeni yakınlardaki bir hamamdan çıkan kadınlara sarkıtınlık edip, çarşaflarına el uzatıyorlar. Bunu engellemek isteyen halka da ateş edip iki kişiyi yaralıyorlar. O sırada hadise yerinden geçmekte olan Sütçü İmam belinden silahı çıkarıp Ermenilerden birisini öldürüyor. Ve sonra da kaçıp işgalcilerin eline düşmekten kurtuluyor. Bu hadise gerek Fransızların, gerekse Ermenilerin yoğun baskılarına yol açtıysa da Maraş halkının ve Anadolu insanının işgale ve sömürgeye boyun eğmeyeceğini, dinine, namusuna el uzatanlara gerekli cevabı vereceğini göstermiştir. Nitekim bir süre sonra Fransız işgal komutanı şehirdeki Ermeni askerleri geri göndererek yerlerine Tunuslu Müslüman asker getirteceğini açıklamak zorunda kalmıştır. Bu olayda önemli olan halkın içerisinden herhangi birinin gerektiği zaman ne pahasına olursa olsun haksızlığa karşı susmayıp tavrını koyması ve bir ateşleyici rolü oynamasıdır. KURTULUŞ SAVAŞI'NIN KAHRAMAN KADINLARI TARSUSLU KARA FATMA, GAZİANTEPLİ YİRİK FATMA Asıl adı "Adile" olan, "Adile Hala" ve "Adile Onbaşı" diye anılan kadın kahramanın, silah arkadaşları arasında "Kara Fatma" olarak anıldığı bilinir. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşı’na katılan Kara Fatma, Tarsus’un kurtulmasında büyük yararlılıklar gösterir. Gaziantepli Yirik Fatma ise Gaziantep’in Fransızlar tarafından henüz bütünüyle kuşatılmadığı sırada, düşmanın hareket edeceği haberi gelince, buna karşı koymak için yola çıkan milis kuvvetine, karşı çıkılmasına rağmen zorla katılır. | ||
13-02-2007, 08:35 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| FRANSIZLARA YANLIŞ YOL GÖSTEREN KADIN Adana Fransızlar’a karşı verilen mücadelede yer alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920’de milli kuvvetler Pozantı’ya taarruzu başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder. Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlar’a yanlış yol göstererek Karboğazı’na sokar. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer. BİTLİS DEFTERDARININ HANIMI Kahramanmaraş’ta düşmana karşı verilen mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında Bitlis Defterdarının Hanımı da bulunmaktadır. Bitlis Defterdarının Hanımı olarak bilinen bu kadın kahraman da, Kayabaşı Mahallesi’nde 8 düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi giyerek milis kuvvetlerine katılır. TAYYAR RAHMİYE Adana’nın kadın kahramanlarından Rahmiye Hanım da, 9. Tümen’in 1920 yılının Şubat ayında Hasanbeyli civarında Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılır. Muharebe sırasında ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileri doğru atıldığından dolayı kendisine "Tayyar Rahmiye" lakabı verilir. Temmuz 1920’de Osmaniye’deki Fransız karargahına yapılan hücumda arkadaşlarının tereddüdünü görünce, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerde sürünmekten utanmıyor musunuz?" diyerek hücuma geçilmesini sağladığı tarihi kaynaklarda yer almaktadır. ONBAŞI HALİDE Romancı Halide Edip Adıvar ise "Halide Onbaşı" olarak İstiklal Savaşı’na katıldı. Uzun süre cephelerde savaşan Halide Onbaşı, savaş alanındaki yararlılıkları nedeniyle İstiklal Madalyası almaya hak kazandı. Türk bağımsızlık savaşının bir sembolü olan Adıvar, Türk edebiyatına kazandırdığı eserler ile günümüz Türk gençlerine çeşitli dersler vermektedir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/tarih/22574-guney-cephesinde-neler-yasandigini-biliyormusunuz/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 26-03-2008 10:50 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |