Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 14-02-2007, 11:42   #11
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Müzeler
Resim ve Heykel Müzesi
Atatürk'ün emriyle Resim ve Heykel Müzesi, Dolmabahçe Sarayı veliaht dairesinde düzenlenerek 20 Eylül 1937'de açıldı. Müze, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü’ne bağlı olarak ayrı bir müdürlükle yönetilir.
Deniz Müzesi
Türk Deniz Kuvvetleri Müzesi -eski maliye binası- Osmanlı döneminden itibaren deniz fen ve sanatını içeren tarihten başlayarak bir çok tarihi belgeyi bünyesinde saklayan, Türkiye’nin önemli bir müzesidir. Müze, semtin iskeleleri karşısında başlayarak Beşiktaş'ta Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi’ne kadar uzanmaktadır.
Deniz Müzesi tarih, sanat ve tekne yapı tekniği bakımından, dünyada eşine rastlanmayan bir koleksiyonu barındırır. Tarihi saltanat kadırgası ve öteki büyük yapılı tekneler yerin yetersizliği nedeni ile bu gün ziyaretçilere gösterilmemektedir. Müzede bulunan, Osmanlı padişahı IV. Mehmed'in Boğaziçi gezilerinde kullanılan kadırga, zamanının pek sanatkarane inşa edilmiş bir şaheseridir. O zamanlar bu sanatta çok ilerde bulunan Venedik ve İspanyollar'ın da hayranlıklarını saklayamadıkları bu kadırga, Türklerin sahip olduğu ince zevki tanıtması bakımından önemlidir.
Türbeler
Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi
Beşiktaş'ta, Sinan Paşa Camii karşısındaki türbeyi Mimar Sinan yapmıştır. Sekiz köşeli, tek kubbeli ve alt üst pencerelidir. Sandukanın üstüne yukardan asılmış ve üzerinde Zülfikar resmi bulunan yeşil zemin ipekli kumaştan yapılmış bir sancak bulunmakladır.
Tuzbaba Türbesi
Türkali Mahallesi'nde, Uzunova Caddesi'nde bulunur. Fatih Sultan Mehmed'in Tuzcubaşısı’na ait olan türbe, kare planlı ve üzeri basık kubbeli bir yapıdır. Kapısı güney duvarında bulunmaktadır. Ayrıca kuzey ve güney duvarlarında bir, batı duvarında ise üç tane pencere vardır. Türbenin içinde sadece merhumun ahşap sandukası bulunur. Ramazan ayı içerisinde önemli bir yer kabul edilerek ziyaret edilir.
Yahya Efendi Türbesi
Yahya Efendi’ye büyük sevgi ve saygısı olan II. Selim tarafından, kabrinin üzerine yaptırılmıştır. Mimar Sinan tarafından kare bir plan üzerine tek kubbeli olarak yapılmıştır. Türbede Yahya Efendi'den başka karısı Şerife ve annesi Afife Hatunlarla oğlu Ali ve diğer şeyhler ve bazı sultanlar gömülüdür.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:43   #12
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Camiler
Abbas Ağa Camii
Beşiktaş'ta Abbasağa Mahallesi’nde Darüssaade Ağası (Kızlar Ağası) Abbas Ağa tarafından 1655'te kuruldu. II. Mahmud zamanında tamir edildi. Duvarları kagir ve çatısı ahşap olan camide Hünkar mahfili vardır. Caminin yanında 1637 tarihli çeşme bulunur.
Sinan Paşa Camii
Beşiktaş İskelesi karşısındadır. Kurucusu 1548-1550'de Kaptan-ı Derya olan 1553'te ölen Vezir Sinan Paşa'dır. Mimar Sinan'ın eseri olan bu cami dikdörtgen bir plan üzerine oturtulmuştur. Merkezi kubbe kemerlerle altı köşeli bir şekilde sütunlara dayandırılmış olup iki yanda ikişer kubbe bulunur. Kurulduğundan bu yana çeşitli tarihlerde onarım görmüştür. Mabedin son cemaat yerini medrese çevreler. Tek minareli olan caminin Hünkar mahfili yıkılmıştır.
Sinan Paşa Camii Şadırvanı
1555'te Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sinan Paşa Şadırvanı'nın üstü havuzdaki suyun kirlenmemesi için mermer eteklikle kapatılmıştır. Mermer eteklik ve sütun başlıkları 16. yüzyıl Osmanlı işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir.
Orhaniye Kışlası Camii
Yıldız Sarayı'nın arkasındadır. II. Abdülhamid tarafından 1884'te kışlanın ortasında tek kubbeli ve minaresi önde olarak yaptırılmıştı.
Yahya Efendi Camii
Yahya Efendi Mahallesi’ndedir. Yahya Efendi tarafından kurdurulmuştur. Camide Hünkar ve Müezzin mahfilleri vardır. Minberini Validezade Ahmet Efendi yapmış, Abdülaziz ve II. Abdülhamid camiyi onartmıştır.
Yahya Efendi Tekkesi
Yıldız Mahallesi'nde, Çırağan Caddesi'ne bağlanan Yahya Efendi Çıkmazı’nda bulunur.
Döneminin alim ve mutasavvıflarından olan Şeyh Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından kendisine tahsis edilen arazide, bir külliye niteliğindeki bu tekkeyi tesis ettirmiştir.
Şeyh Efendi'nin 1570'teki vefatını takiben, kendisine büyük saygısı ve sevgisi olan II. Selim, kabri üzerine bir türbe yaptırmakla kalmamış, aynı zamanda tekkeyi genişleterek yeniden inşa da ettirmiştir. II. Abdülhamid döneminde tekkenin mensubu olan Hacı Mahmut Efendi, 1901'de binanın cümle kapısına bitişik bir kütüphane yaptırmış, 1903'te de tekkeye çıkan yokuş üzerindeki çeşmeyi yeniletmiştir.
Bina, 1925'te tekkelerin kapatılmasından sonra cami olarak kullanılmıştır.
Adı geçen kütüphane, tek katlı, dikdörtgen planlı, basit bir yapıdır. Cümle kapısını izleyen ve iki taraftan hazire ile kuşatılmış olan yolun sonunda, tekkenin ana binası bulunur.*
Dolmabahçe Camii (Bezmialem Valide Sultan Camii)
Dört duvarı Valide Sultan zamanında yapılan cami Sultan Abdülmecid tarafından tamamlanmıştır. Caminin, kurdurucusu II. Mahmud'un hanımı Bezmialem Sultan’dır. Mimarı Sarkis Balyan Kalfa’dır.
İnşaat 1852'de başlayıp bir yılda tamamlanmıştır. Bina ampir ve barok melez üsluptadır. Kare bir planda olan cami yüksek tek kubbelidir. Önünde çeşitli odalardan meydana gelen Hünkar dairesi bulunur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:43   #13
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi
1839 yılında Sultan Abdülmecid tarafından annesi adına yaptırılan bu çeşme Beşiktaş-Maçka arasında, Spor Caddesi yolu üzerindedir. Ayna taşı üzerindeki kabartma süsleri ve çeşitli motifleriyle dikkati çeker. Kitabeleri o devrin ünlü şairlerinden Şükrü ve Ziver Efendilere aittir.
Dolmabahçe
Dolmabahçe, İstanbul'un geçmişi ile şimdiki zamanını kucaklaştıran ünlü semtlerden biridir. Fatih donanmaları ilk kez burada karaya ayak basmıştır. Dolmabahçe semti, bir söylentiye göre, I. Ahmed diğer bir söylentiye göre de II. Osman zamanında körfez doldurularak denizden kazanılan toprak parçasıdır.
Dolmabahçe Sarayı
Beşiktaş'taki Dolmabahçe Caddesi üzerindedir. Önceleri “Beşiktaş Saray-ı Hümayun”u adıyla anılmıştır.
Dolmabahçe Sarayı, kara tarafında yüksek duvarlarla çevrilidir. Bugün kapılarının açıldığı bahçeler içinde geniş cephesini denize veren "L" biçiminde bir ana yapıdan oluşmaktadır. Bundan başka ayrı bir küçük saray olan Veliaht Dairesi ile Mefruşat ve Muhafızlar Dairesi, Hareket Köşkleri, Camlı Köşk ve diğer küçük pavyonlar bahçenin içindedir.
Saray bahçeleri dört bölümde düzenlenmiştir. Ön bahçe, kareye yakın bir dikdörtgen biçimindedir. Ana yapı, kıyı boyunca denize paraleldir.
Sarayın hünkar dairesi bölümündeki iki büyük salon, dekorasyonlarının hakim renginden ötürü "Mavi Salon" ve "Pembe Salon" olarak anılmaktadır.
Dolmabahçe Saat Kulesi
Dolmabahçe Sarayı'nın saltanat kapısı ve Dolmabahçe Camii arasında bulunur. II. Abdülhamid tarafından 1890-1894 arasında yaptırılmıştır.
Kulenin mimarı olarak çeşitli kaynaklarda Balyan ailesinin değişik üyeleri gösterilir. Kulenin yüksekliği 30 metreye yakındır. Her katta biraz daha daralarak yükselir. 94 basamaklı spiral bir taş merdivenle çıkılır.*
Dolmabahçe'ye dair bir hatıra
Çelik Gülersoy, Dolmabahçe'ye dair bir hatırasını şu şekilde ifade ediyor:
"İstanbul'a geldiğimiz 1933 yılında kısa bir süre, Kariye'de oturmuşuz. Az sonra da "daha havadar" bir semt olan Yıldız'a taşınmışız. O tepeye çıkış gerekçemiz, bu: Havadar oluşu. Yalnız tepeye, hiçbir "vesait-i nakliye" çıkmıyor. Beşiktaş'a kadar tramvayla geleceksin. Orada inip, çarşı içinden "Maşuklar Yokuşu'na" tırmanacaksın.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:43   #14
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Siyah & Beyaz BEŞİKTAŞ


Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.


__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:43   #15
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

"Mütekait yüzbaşı peder", İstanbul tarafından gelirken, tramvaydan Beşiktaş'ta değil, iki durak önce Kabataş'ta inip, oradan ötesini yaya gidermiş. Mevsim yaz ise, sırtında tiril tiril sadakor elbisesi, boynunda papyonu, elinde bastonu, sarayın arkasındaki yol boyunca, ağır ağır yürürmüş. Bu dizi ağaçları o kadar seviyor. Gelir, anneme de anlatırmış, o gün yaptıklarını, tekaüt maaşını nasıl kırdırdığını, Fatih'teki konakta valdesini nasıl ziyaret ettiğini, Bahçekapısı'ndaki Orozdibak'tan ne aldığını kısa geçer, illa da uzun uzun, o serin yolun yaz sıcağında kendisini nasıl açtığını, güneş vurmuş yemyeşil dalların tepede nasıl da ışıdığını, bir masal gibi nakledermiş.
Onun yürüdüğü yıllarda bu cadde, gerçekten bir masal bahçesi halindeydi. 15-20 dakikada bir tramvay, ancak geçer gider; belki saatte bir de, bu sahnede bir otomobil gözükürdü. Lastik pompa kornası ile van-van ederek ve parke taşları üzerinde biraz hoplayarak o da kayboldu mu, o ulu ağaçlar, serin gölgeler ve kuş sesleri, artık hepten sizin olurdu. Bu zevki, aklım erdiği yıllarda, dolu dolu ben de yaşadım çünkü.
1940'lar sonunda okulum, Ayazpaşa yamacındaki "Beyoğlu Erkek Lisesi" idi. Evimiz gene Yıldız'da. Çoğu gün tramvaya binmez, özellikle dönüşleri, buradan geçerdim. Beni 1935'te ben 5 yaşındayken bırakıp gitmiş babamı düşünerek, gökten tepeme yağan o serin ve yemyeşil gölgeleri yudum yudum içerek, kuş cıvıltılarını ruhuma sindirerek 40'larda o yoldan yürüyenler, ancak birkaç kişi olurduk.
Ama bu ağaç tüneli ile asıl başbaşa kalışım, bir kış gecesine rastlar. 1956 yılının kışı çok şiddetli olmuştu. Birçok günler dolu dolu yağan kar, sonunda yaşamı durdurdu. Taşıtlar işlemez oldu. Askeri kamyonlar halkı taşıdı. Şubat ayının bir akşamı, Tepebaşı'ndaki bürodan dönüyorum. Taksim Meydanı karlı bir çöle benziyor. Göz, gözü görmüyor. Kurumun adını verdiğim bir polis, zorla bir taksiyi çevirerek beni bindirdi. Ayazpaşa'dan indik. Ortalıkta polis kalmayınca, adam beni Dolmabahçe Meydanı'nda bıraktı. Karaköy'e savuştu gitti.
Hayatımda bunun kadar şükrettiğim bir aksilik ve de bir yalnızlık bilemiyorum.
Bütün Dolmabahçe'de, tek Allah'ın kulu bendim. Sesler durmuş, kar lapa lapa iniyor, Tanrı'ya şükür, lamba direkleri yanıyor ve bizim yol, önümde binbir gece masalı gibi uzanıyor ya da bir Rus ressamının fırçasından çıkma duvar boyu bir tablo gibi açılıyordu. Tipiden değil, resmin güzelliğinden nefesim kesilerek, diz boyu kar altında uzun uzun durup, ağaçlarımızı seyrettim.
O Şubat gecesini şimdi yazarken, burnumun direğinin sızladığını ve gözlerimin buğusundan, satırları iyi göremediğimi eklemek zorundayım.
Yandığım nedir pekiyi? O eski karlı, tatlı kışlar mı? O tenha İstanbul mu? Ya da uçup giden yıllarım mı? Belki bunların hepsi.
Kim eylemiş bu hayrı buraya? Yani bu ağaçları, kim dikmiş?
Umulur ki, Padişah Abdülmecid ya da Mimar Balyan süslemiş olsun, Sarayın arkasını. Romancı Halit Ziya Uşaklıgil ise, politik anılarında, kendisinin diktirdiğini yazar, 1910'ları anlatırken. Her kim ettiyse bu hayrı, makamı cennet olsun.
Ama yeni İstanbul'a ait her yazının, bir feryatla bitmesi kader midir?
Sarayın yöneticisi Mimar İnce, geçen yıl bahsetmişti. Bizim çınarlar, içten içe çürüyormuş! Bir tanesi kaldırıma devrilmiş.
"Ağaçlar ayakta ölür". Bu böyledir ama:
İstanbul'un çınarları, eskiden bin yıldan fazla yaşardı, sonra yine ayakta çürürdü. Eskiden. Yani yollara lök-lök asfalt dökülmeden. Kaldırımlara silme beton çekilmeden. Taşıt selleri, yolu kurşun dumanına boğmadan. Ve hoyrat ve duygusuz evlatları, gaz, ışık, su ve telefon için, döne döne ve bir kez bile aralarında anlaşmadan, ayrı ayrı, yolları kaza boza delik deşik etmeden, önceki zamanlarda.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:44   #16
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yıldız Parkı ve Kasırları
Yıldız Parkı, Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki yamaçlar üzerinde oluşturulmuştur. Defne ağaçlarının ve yeşilinin bolluğu ile dikkati çeken parkı, bugün Beşiktaş Semti’nin oksijen kaynağıdır.
Yıldız Parkı'nın tarihinde, özellikle 18. yüzyılda yaşamış olan ve başta lale olmak üzere her türlü çiçeğin tarla halinde ışıklandırılmasına dayanan gece eğlenceleri meşhurdur.
Abdülhamid'in hallinden sonra koruluk, kapılarını herkese kapattı. Günümüzde ise koru halka açık mesire yeri, köşkler ise çay bahçesi ve lokanta olarak kullanıma sunulmuştur.
Yıldız Sarayı
Beşiktaş İlçesi’nde, sahilden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.
Bu bölge Kanuni döneminden (1520-1566) başlayarak padişahlar için bir avlanma yeri olmuştur. Saray arazisi ile ne oranda örtüştüğü kesin olarak bilinmese de "Civan Kapucıbaşı Bahçesi", "Kazancıoğlu Bahçesi" adını taşıyan Beşiktaş'ın bahçe ve korulukları büyük olasılıkla Yıldız Sarayı arazisini de içermekteydi. Bu bahçeler I. Ahmed döneminde (1603-1617) hadaik-i hassa (padişah bahçeleri) arasına katıldı.
Bundan sonra bölgeye değişik zamanlarda, ihtiyaç dahilinde bir çok bina eklenmiştir. Devrinin en mûtena yapıları arasında sayılabilecek olan bu mekanlar, burayı yapı bakımından bir kompleks haline getirmiştir.
Yıldız Sarayı Saat Kulesi
Yıldız Camii avlusunun güneybatı köşesinde bulunur. 1890 yılında yaptırılmıştır. Oryantalist ve neogotik karması olan bir tasarımı vardır. Köşeleri kırık bir kare plan üzerinde yükselen, üç katlı kuledir. Sivri ve dilimli bir kubbe ile örtülüdür. Örtü kısmında yine dilimli kemerli çatı pencereleri bulunur.
Çadır Köşkü
Günümüzün Yıldız Parkı içindeki iki tarihi köşkten biridir. Çelik Gülersoy'un kaleminden köşkün özellikleri şu şekildedir:
"Alçak tavanlı bir zemin kat ile üzerindeki tam tek katta, ortada bir giriş holü ve yanlarda iki odadan oluşan köşk, Çırağan Sarayı'nın 1871'de inşa edilen binası ile beraber, onun arka bahçesinde günü birlik geziler için yapılmış, bu sebeple yatak odası ve banyo tertibatı olmayan, bir "seyir köşkü" idi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:44   #17
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Köşk, Cumhuriyet yılları boyunca kapalı kaldı. 1940'ta zamanın valisi Dr. Lütfı Kırdar'ın Çırağan Sarayı'nın arka bahçesini (Yıldız Sarayı'nın ara duvarına kadar) Maliye Bakanlığı’ndan İstanbul Belediyesi'ne devrettirerek "Yıldız Parkı" adı ile halka açması ile tekrar gündeme geldi ve basit bir onarım gördü. I949'da köşk, belediye tarafından, Beyoğlu'nun en seçkin iki pastanesinden biri olan Markiz'in işleticisi Avedis Çakır'a kiraya verildi. Çakır, burayı yine basit bir şekilde onarttı, denize bakan ön terası betonlayarak, ortaya zemini fayanstan bir dans pisti yaptırdı ve köşkün içini de kendi mali imkanlarının ve o devrin sınırlı görüşlerinin elverdiği kadar döşedi.
1960 askeri darbesinin yönetimi, bu kullanımı uygun bulmayarak, köşkü boşalttırdı. Birkaç yıl sonra TBMM Başkanlığı, Ihlamur Kasrı’nda dönemin valisi Ord. Prof. Fahrettin Kerim Gökay'ın kurmuş olduğu Tanzimat Müzesi'ni zorla tahliye edince, Gökay'ın girişimi ile bu müze, boş Çadır Köşkü'nde kuruldu. Bu kullanım binanın sağlığı için iyi bir tercih olmamıştı. Çünkü kapatılan panjurlar ve pencere içlerine gerilen siyah kumaşlarla güneş ışığı ve hava akımı engellenmiş oluyordu. Köşkte merkezi ısırma donanımı da olmadığı için, bina içeriden çürüdü, zemin parkeleri çökmeye başladı. Çatı akıntıları, tavan ve duvar süslemelerinin dökülmesine neden oldu.
1979'da İstanbul Belediyesi ile imzalanan protokolle Yıldız Parkı'nın ıslahı ve içindeki Malta ve Çadır köşklerinin onarımı Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından üstlenildi. Malta Köşkü restore edilip döşenerek, halka açık çay salonu haline getirildi, fakat müze hemen tahliye edilemediği için, Çadır Köşkü'ne el sürülemedi, sadece çevresi onarılıp önündeki teras çiçek tarhları yapılarak, zemin çimentosu sökülüp traverten taşı kaplanarak ve döküm fenerleri dikilerek, çay bahçesi haline getirildi. Daha sonra yine Turing Kurumu'nun teklifi ile Tanzimat Müzesi için Gülhane Parkı’nda kurumun bir bina yaptırıp bütün objeleri elden geçirterek oraya nakletmesi ve Çadır Köşkü'nü restore ederek kafe olarak halka açması çözümü kabul edildi."
Malta Köşkü
Abdülaziz döneminde yaptırıldığı bilinen Malta Köşkü, açıldığı panorama sebebiyle Çırağan Sarayı'nın cihannüması sayılabilirdi. Ortada bir merkezi mekan ve yanlarda buraya açılan hacimler ve öbür eksen üzerinde de çift kollu bir merdiven bulunmaktadır.
Şale Kasrı
Yıldız Sarayı'nın en görkemli yapılarından biridir. Kayıtlarda Merasim Köşkü olarak da geçer. Yapı dört aşamada gerçekleştirilmiştir. Yemek salonunun tasarımı ve bezemesi Sarkis Balyan'a aittir.
Beşiktaş'taki diğer saraylar, köşkler ve kasırlar
Ihlamur
Beşiktaş'ta bulunan bir mesire yeriydi. Batısında Teşvikiye-Nişantaşı sırtları, doğuda Balmumcu-Yıldız sırtları, kuzeyde Gayrettepe-Mecidiyeköy yamaçları arasında kalan vadidir. “Ihlamuraltı Mesiresi” de denirdi.
Günümüzde, Ihlamur Kasrı ve içinde bulunduğu bahçe hariç dört bir yanı blok apartmanlar ve sitelerle dolmuş olan bu vadinin kuzey kesimine, buradaki çiçek bahçelerinden dolayı eskiden “Fulya Deresi” adı verilirdi. Bugün derelerden, çeşmelerden, yeşilliklerden ve çiçek bahçelerinden eser kalmamış olan bu alanda, beton bloklardan oluşan siteler bulunmakta, semt ise, eski adıyla "Fulya" diye anılmaktadır.
Ihlamur Kasrı
Beşiktaş ve Nişantaşı arasındaki vadide yer alan Ihlamur Mesiresi'ndeki kasır. Buraya Abdülmecid tarafından Niğogos Balyan'a “Merasim Köşkü” ile “Maiyet Köşkü” olarak adlandırılan iki kasır yaptırılmıştır. Bunlardan Merasim Köşkü, asıl Ihlamur Kasrı'dır. Yüksek bir subasman üzerine tek kattan oluşan dikdörtgen planlı köşk, kesme taştan inşa edilmiştir.
Merasim Köşkü'nün biraz ilerisinde bulunan Maiyet Köşkü daha sade bir yapıdır, iki katı olan bu yapıda, giriş cephesinde iki kollu bir merdiven bulunmaktadır. Girişin ortasında bir hol ve merdivenler ile köşelerde 4 adet oda yer almaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:45   #18
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çırağan Sarayı
Beşiktaş ile Ortaköy arasında, adıyla anılan cadde üzerindedir. Beşiktaş merkezin bir parçası durumundadır. Abdülaziz 1861'de tahta çıktığında bu sarayı yaptırmıştı. Mimarı Sarkis Balyan kalfadır. Padişah bu binada ancak dört yıl oturabilmiştir. Abdülhamid döneminde saray, bir önceki padişah V. Murad'a tahsis edildi. Ardından 3 Kasım 1909'da Sultan V. Mehmed Reşat'ın mekanı oldu. Fakat iki ay sonra tutuşarak dört duvar haline geldi. Yıllarca harabe halinde kaldıktan sonra, 1987'de Alman turizm şirketi Kempinsky'nin işletmesine verildi.
Feriye Sarayları
Çırağan Caddesi üzerinde yer alır. Günümüzde Galatasaray Üniversitesi ve Kabataş Lisesi'nin kullanımındadır. Bu saraylara Feriye denmesinin sebebi, padişahın oturduğu esas sarayın yanında ikinci derecede önemli yapılar olmasındandır. Deniz tarafında üç ana bina, bir cariyeler koğuşu ve iki katlı küçük bir binadan oluşan yapılar topluluğunun arkasında, yol tarafında ek binalar yer alır.
Beşiktaş Mevlevihanesi
Galata ve Yenikapı Mevlevihaneleri’nden sonra İstanbul'da kurulan üçüncü Mevlevi dergahıdır. Boğaziçi'nde Çırağan Sarayı'nın bulunduğu yerde inşa edilmişti.
Mevlevihanenin tarihi geçmişi, Ekrem Işın'ın ifadeleriyle şu şekildedir:
"1622'de Sadrazam Ohrili Hüseyin Pasa tarafından yaptırılan dergah, 1867'ye kadar Beşiktaş'ta faaliyet göstermiş, bu tarihte Çırağan Sarayı’nın inşası nedeniyle yıktırılarak önce Fındıklı'da Karacehennem İbrahim Paşa Konağı'na ve buradan da I87l'de tamamlanan Maçka'daki binasına geçmiştir. Ancak 1874'te askeri kışla yapımı için bu dergâh da yıktırılınca, geçici olarak Eyüp'teki Hatab Emini Mustafa ve Hüseyin efendilere ait yalılara taşınmış, daha sonra inşası 1877'de biten Eyüp Bahariyesi'ndeki yeni yapılarına yerleşerek 1925'e kadar Bahariye Mevlevihanesi adı altında faaliyetlerini sürdürmüştür.
Beşiktaş Mevlevihanesi'nin kurucusu Ohrili Hüseyin Paşa. 17. yüzyılın önde gelen devlet adamlarındandır. Bostancı ocağından yetişerek sadrazamlığa kadar yükselmiş, fakat 1622'de Dilaver Paşa'nın yerine ikinci defa bu makama getirilmiş ise de II. Osman'a karşı düzenlenen Yeniçeri ayaklanması sırasında daha görevine başlayamadan katledilmiştir. Bu beklenmedik ölümle birlikte, devlet adamları tarafından İstanbul'da Mevlevi dergahı kurma geleneği de son bulmuş, dolayısıyla Kasımpaşa, Üsküdar ve Bahariye Mevlevihaneleri tarikatın kendi imkânları çerçevesinde açtığı merkezler olma özelliğini kazanmışlardır."*
Medreseler
Beşiktaş'ta olduğu bilinen üç medrese de 16. yüzyılda yapılmıştır. Bunlar Yahya Efendi Medresesi, Hayrettin Paşa Medresesi ve Sinan Paşa Medresesi’dir. Bugün sadece “Sinan Paşa Medresesi” ayaktadır.
Sinan Paşa Külliyesi'nin bir parçası olan bina, cami avlusunun etrafında sıralanmış 12 hücreden oluşur.
Hamamlar
Beşiktaş'ın ilk hamamları 16. asırda inşa edilmiştir. 18. asra kadar da başka hamam yapılmamıştır. Bunun sebebi, tarihi yarımada gibi, Beşiktaş'ın da düzenli su şebekesine sahip olmamasına bağlanabilir. 1730'dan sonra Taksim suyu tesislerinin yapımına başlanmasıyla burası düzenli suya kavuşmuş, bu da hamam sayısını artırmıştır. Bölgenin en önemli hamamı; Beşiktaş Çarşısı içinde bulunan Köyiçi Hamamı'dır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:45   #19
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kartpostallarla BEŞİKTAŞ


Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.

__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 14-02-2007, 11:45   #20
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Anıtlar
Barbaros Anıtı
Ünlü Türk Amirali Barbaros Hayrettin Paşa'nın hatırasına dikilen bu anıt Beşiktaş'ta Cezayir Caddesi'nde ve Barbaros Türbesi’nin hemen arkasındadır. 1944 yılında heykeltıraş Zühtü Miridoğlu ve Hadi Beyler tarafından bu anıt 52 bin liraya yapılmıştır.

Anıtın altında Yahya Kemal'in mısraları vardır:

"Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros belki donanmayla seferden geliyor
Adalardan mı? Tunus'tan mı? Ceyazir'den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
‘Yeni doğmuş ay’ı gördükleri yerden geliyor.
Ol mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
Anıtın tümü 11.50 metredir. Bronz dökülen kısmı 6 ton 900 kilodur. Bronz işlerini Yusuf Akpınar ve Ali Haydar Seymen yapmışlardır.
Yahya Kemal Heykeli
Serencebey Parkı’nda bulunmaktadır. Heykeltıraş Hüseyin Gezer'in eseridir. Bronz döküm heykel, şairi oturur durumda düşünürken tasvir etmektedir.
Şairler Sofası
Vişnezade Parkı’nın bir bölümü "Şairler Sofası" olarak düzenlenmiştir. Mimari tasarımı Erhan İşözen'e ait olan yapıtta, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Kudret Aksal, Behçet Necatigil, Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat, Özdemir Asaf, Şair Nigar Hanım ve Neyzen Tevfik'in heykelleri yer almaktadır. Heykeltraşlar, Gürdal Duyar, Yunus Tonkuş ve Namık Denizhan'dır.*
Beşiktaş’ın meşhurları
Yahya Efendi
Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamıştır. Para ve dünya nimetlerine kulak asmayan bir gönül insanı idi.
Zenbilli Ali Efendi'den ders gören Yahya Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta geçmesinden sonra İstanbul'a gelir. Bir gün bir konudan ötürü Kanuni'ye küser. Kayığa binerek sahilde karaya çıkar. Geceyi yalnız başına bir kavak altında geçirir. Olayı bilen Kanuni, Yahya Efendi'yi bir kaç kez saraya davet eder. Fakat Efendi gitmez. Bunun üzerine Kanuni, Yahya Efendi'nin gittiği sahildeki toprakları ona bağışlar. Burası Beşiktaş'tır. Padişah kendi mimarını da buraya göndererek bir kaç odalı bir bina yaptırır.
Yahya Efendi de burada bir mescit, bir çeşme ve bir bostan meydana getirir. Ölümünden sonra da kendi adı ile anılan mahalledeki türbesine gömülür.
Tuzcu Baba
Fatih Devri büyüklerindendir. Padişahın Tuzcubaşısı olan bu kişinin asıl adı bilinmemektedir. Tuzcu Baba, İstanbul Türkler tarafından alınınca Beşiktaş'ı Türkleştirmek için çok çalıştı. Ölümünden sonra da gömüldüğü yer Müslümanlar tarafından ziyaret edilen önemli yerler arasına girdi.
Şair Nedim
Ünlü Divan şairlerimizdendir. Lale Devri'ne ait en canlı ve renkli şiirleri yazdı. Padişah III. Ahmed'in ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sevgisini kazandı. Patrona Halil İsyanı sırasında öldürülmekten korktuğu için damdan dama kaçmak istedi. Ayağı kiremitlere takılarak düştü ve öldü. Nedim İstanbul'un ve Beşiktaş'ın türlü yanlarını Divan Edebiyatı'na sokmuştur. Nitekim onun şu mısraı meşhurdur:
"Beşiktaş'a yakın bir hane-i viranemiz vardır.”
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 04:00 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580