![]() | |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
| | #11 | ||
| Guest
Mesajlar: n/a
| Kişilik Gücü Kendi karizmasını üretmekte kullandığı yöntemin 1923 yılındaki bir başka görüntüsünü İsmail Habip Sevük anlatıyor: --Muhtar Bey (şakacı bir adam olan İngiliz Muhtar) kadehini kaldırıyor: --Yaşasın Başkomutan!-- --Niye Mustafa Kemal demiyorsun da, Başkomutan diyorsun?-- Muhtar Bey, üstü kapalı bir davranışla: --Hele,-- diyor, --ne olur ne olmaz, daha uzun süre şu Başkomutanlık üzerinde kalsın!-- Şakalaşıp duran Gazi, kartallaşıveriyor: --Vay, sen beni Başkomutanlıktan mı kuvvet alır zannediyorsun? (Sesini tabiileştirerek) Dinle bak öyleyse, sana bir hatıra anlatayım: Hani ben Erzurum'da ordu müfettişliği nişanlarını yakamdan atarak --ferdi millet-- kalmıştım ya? O zamana kadar emirlerimi dinleyen komutan (ismini söyleyecekti, söylemedi) ondan sonra verdiğim emirleri dinlememeye başlamasın mı? Makamına gittim: --Paşa, paşa,-- dedim, --size o emirleri bu yakadaki yıldızlar vermiyor, Mustafa Kemal veriyordu, o yine karşınızdadır, yazınız!-- Yazdı. Emir gideceği yere gitti. Fakat çıktıktan sonra aklıma gelmişti. Ya komutan düğmeye basıp da, --Posta, bunu dışarı çıkarınız!-- deseydi?.. Sesi yine heybetleşerek: --Fakat diyemezdi. Muhtar, karşısında Mustafa Kemal vardı, diyemezdi.-- Muhtar Bey kadehini kaldırarak yürekten bağırıyor: --Yaşasın Mustafa Kemal!---- (Arıburnu, 1976:19). Bu öyküden de açıkça görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği mesaj açıkça şudur: Keramet Başkomutanlık yetkisinde, üniformada ya da omuzlardaki yıldızlarda değil, kendi kişiliğindedir. Kişisel karizmasını yaratmakta ne denli titiz olduğu bu ve benzeri anılarda çarpıcı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. | ||
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |