![]() | |
| Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
| | #11 | ||
| Guest
Mesajlar: n/a
| Piyesten okuttuğu parçalarla memnun, perde sonunda oyuna koyulan seymenlerin de çağrılmasını emretmişti. Biraz sonra kapıdan --Efeler geldiler-- haberi verildi. --Ne efeleri?-- diye bir an irkildi, deyimi beğenmediğini belli etti. --Şimdi,-- dedi, --size soframdakileri tanıtayım...--; karşı baştan işaret ederek tanıtmaya başladı. --Bu, büyük bir bilgindir, tarih yazar ve okutur.-- --Bu, büyük yazardır, olanı ve olacağı dile getirir.-- Dikkat ediyorduk; sofrasındakilerin hepsi için özel iltifat ve abartma dolu nitelikler buluyor, keskin, özlü övgüler sıralıyordu. Sıra seymenlere geldi; onlara döndü ve onları bize tanıttı: --Bunlar da,-- dedi, --dünyanın en kahraman milletinin en yiğit insanları.-- Birden durdu, o herkesin birden ta ruhunun içine bakıyor görünen gözleriyle hepimizi birden süzdü ve biraz kısılan bir sesle şöyle devam etti: --Bana gelince: Eğer bundan daha iyi tarihimizi bilmesem, bundan daha iyi dertlerimizi dile getirmesem, bundan daha iyi asker, bundan daha iyi konuşmacı... Ve sizden daha çok yiğit olmasam bu milletin başı olamazdım...-- Hepimiz O'nunla dolu olduğumuzu, hepimiz O'ndan bir parça olduğumuzu, güneşe kavuşmuş zerreler olduğumuzu duyuyor ve ürpererek susuyorduk... Bir an başını önüne eğdi, bir an yüzünde koyu bir pembelik dolaştı; ilah gururu, yerini insan alçakgönülülüğüne terkediyordu. Gülümseyerek seymenin birine seslendi: --Bırak şunu bunu... Ne Mustafa Kemal, ne Cumhurbaşkanı...İkimiz de Türk; ikimiz de efe. Sen beni bilmiyorsun, ben seni...Dağda karşılaştık; benden korkar mısın, korkmaz mısın?-- | ||
|
| Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
| Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| Seçenekler | |
| Stil | |
| |
![]() | ![]() |