Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 11:51

Alışılmamış Uğraşlar
Mustafa Kemal'in bütün askeri eğitimi boyunca, yabancı dil, dans, şiir,
hitabet gibi o zamanın bir askeri öğrencisi için pek de olağan sayılmayacak
konularla uğraştığını görüyoruz. Örneğin, çocukluk arkadaşı Asaf İlbay onun,
zamanının moda dansları olan valsi, polkayı, mazurkayı, kadrili çok iyi
yaptığını belirtiyor (Gençosman, Banoğlu, 1971:37).
Rüştiye'den sonra, idadi eğitimini İstanbul Kuleli Askeri Lisesi'nde
sürdürmek isteyen Mustafa Kemal'e bir hocası, daha sonra ona başka biçimde de
yardım eden Kurmay Subay Hasan Bey, Manastır'a gitmesini, orada daha iyi
yetişeceğini söyler.
Manastır İdadisi'nde İttihatçıların ünlü hatibi Ömer Naci ile tanışır. Şiir,
edebiyat ve hitabet ile ilişkisi böyle başlar (Kılıç Ali,1955:20) . Manastır
Askeri İdadisi'nde ilk devrimci düşünceleri ve eylemleri filizlenmeye başlar.
Burada hem sonradan sürekli işbirliği yapacağı Nuri Conker, Salih Bozok,
Fuat Bulca gibi arkadaşlarıyla dostluğunu pekiştirir, hem de Ömer Naci'nin de
etkisiyle, Tevfik Fikret, Namık Kemal gibi ozanların devrimci şiirleriyle
düşünce yaşamı biçimlenmeye başlar. Yine buradayken Fransızcasını ilerletmek
için iki üç ay, Frerler okulunun özel sınıfına gider. Kendisi bu çabasını
Fransızca hocasının sert sistemlerine bağlamakla birlikte asıl inancın, iyi
bir kurmay subayın yabancı dil bilmesi olduğu açıktır (Baydar, 1967:32;
Gençosman, Banoğlu, 1971: 38-39) .

imparator 10-02-2007 11:52

Manastır'da Askeri İdadi bittikten sonra, İstanbul'da Harbiye yılları
başlar. Mustafa Kemal Atatürk, Ahmet Emin'le yaptığı konuşmada bu yıllardaki
tutum ve davranışlarını şöyle anlatır:
--Şiir yazmak hakkında idadi hocasının vazettiği memnuiyeti unutmuyordum.
Fakat, güzel söylemek ve yazmak hevesi bakiydi. Teneffüs zamanlarında hitabet
talimleri yapıyorduk. Saati ellerimize alıyor, --Bu kadar dakika sen, bu kadar
dakika ben söyleyeceğim-- diye müsabaka ve münakaşalar tertip ediyorduk.--
Görüldüğü gibi, lider, kendisini son derece bilinçli olarak geleceğe
hazırlamaktadır. Atatürk, siyasal düşüncelerinin yavaş yavaş Harbiye
yıllarında olgunlaştığını söylüyor. --Memleketin idaresinde ve siyasetinde
fenalıklar olduğunu keşfetmeye başlamasını-- ise erkan-ı harp sınıflarına
geçtiği döneme bağlıyor. Bu dönem aslında onun artık devrimci eyleme
başladığı sıralardır. Yine kendisi bu eylemi ve eylemin örgütlü niteliğini
şöyle anlatıyor:
--Binlerce kişiden ibaret olan Harbiye talebesine bu keşfimizi (memleketin
idaresinde ve siyasetinde fenalıklar olduğu konusundaki keşfi) anlatmak
hevesine düştük. Mektepte el yazısıyla bir gazete tesis ettik.
Sınıf dahilinde ufak teşkilatımız vardı. Ben heyet-i idareye dahildim.
Gazetenin yazılarını ekseriyetle ben yazıyordum.-- (Baydar, 1967:33).

imparator 10-02-2007 11:52

Sonradan, Mustafa Kemal ve arkadaşları okul yönetimince yakalanırlar. Fakat
eylemlerine ara vermezler. Dışarda bir ev tutarak aynı işleri sürdürürler ve
sonunda bir muhbir tarafından ele verilerek, tutuklanırlar. Birkaç ay sonra
salıverilirler ve Mustafa Kemal, Suriye'de bir göreve sürgün olarak atanır.
Gerillacılık Hazırlığı
Harp Akademisi yıllarını, yabancı dilini geliştirerek, Namık Kemal'in
düşüncelerini izleyerek ve bunları, okul içinde de yayarak geçiren Mustafa
Kemal Atatürk, bu arada, sonradan çok işine yarayacak başka bir hazırlığın
içine de girmişti: Gerilla savaşı. Gerilla savaşını, azınlıklarla Osmanlı
İmparatorluğu'nun hesaplaşması çerçevesinde, Yıldız Sarayı'nın basılarak
Padişah'ın tahtından indirilmesi eylemine dek, hemen her niteliği ile
incelemişti (Abadan,1964:15-17). Bu konuda hocası Nuri Bey'i Mustafa Kemal'in
tahrik ettiği ve konuyu enine boyuna tartışmaya açtırdığı anlaşılmaktadır
(Gündüz, 1973:21-22; Afetinan, 1968:35-36) . Üstelik, bu tartışmalar sırasında
bir --aydın kişiler komitesi-- gibi örgütsel ve doğrudan doğruya devrimci
eyleme yönelik düşünce ve önerilerin de ortaya atıldığını anlıyoruz.
Sonradan, bu hazırlıklarından yararlanarak, henüz düzenli ordunun güçsüz
olduğu 1920 yılında, --Uzun müddet çarpışabilmek ve halkın savaş şevkini
ayakta tutmak için, Harb-ı Sagir yapacağız. Buna başladık. Hedefimiz düşman
maneviyatını kırmak; kendi maneviyatımızı ayakta tutmaktır.-- demişti
(Atay, 1969:242).

imparator 10-02-2007 11:52

Yarının Adamı Olmak
Hapisten çıktıktan sonra, Suriye'ye sürgün olarak atanan Mustafa Kemal
Atatürk, staj için 30'uncu süvari alayında bölük komutanı olarak göreve
başlar. Okul arkadaşı olan ve Şam'a birlikte atandığı Lütfü Müfit Bey de
29'uncu süvari alayında bölük komutanlığına verilir. İki arkadaş Şam'da
tuttukları bir evde yaşamaya koyulurlar. Bundan sonrasını Kılıç Ali şöyle
anlatıyor (Öykü, Mustafa Kemal'in hem kişilik niteliklerini, hem de
liderlikle ilgili beklentilerini belirler. Bu açıdan aynen aktarıyorum.) :
--Aradan bir müddet geçtikten sonra, günün birinde kumanda etmekte oldukları
bölüklerinin alaylarıyla birlikte vazife alarak Havran havalisine hareket
etmek üzere olduklarını haber alınca her ikisi de hayretler içinde kalmışlar.
Kendilerine haber vermeksizin kıtalarının hareket etmiş olmalarına hiçbir
mana verememişler. Bu vaziyet karşısında Mustafa Kemal fena halde
sinirlenmiş. Kendilerine karşı lakaydi gösteren kıtalarının kumandanına
yaptığı şikayetten bir netice alamayınca doğrudan doğruya ordu kumandanına
şikayete karar vermiş. Fakat bu sefer de ordu kumandanından beklediği
hassasiyeti görememiş. Bunun üzerine işi enerjisiyle halletmeye karar vererek
harekete geçmiş ve arkadaşı Lütfü Müfit Bey'e de kendisini takip etmesini
tavsiye etmiş. Kumandanların istihfaf ve istememelerine rağmen onlar da bu
harekata iştirak etmişler.
Meğer süvari kıtasının aldığı vazife aynı zamanda on senelik verginin
tahsiliymiş. Atatürk, bu vergi tahsilatı esnasında köylülerin çektiği
zahmetleri, uğradıkları mezalimi ve o sırada yapılan suiistimalleri nefretle,
hırsla anlatırlar ve kıtanın aldığı vazifeyi --haydutluk-- diye tavsif
buyururlardı.

imparator 10-02-2007 11:52

Bir gün alay zabitlerinden biri Lütfü Müfit Bey'e de yapılan yolsuzluklara
göz yumması için altın para teklif etmiş. Müfit Bey bu teklifi reddetmekle
beraber Mustafa Kemal Bey'i de haberdar etmiş.--
İşte öykünün bu noktasında Mustafa Kemal Atatürk'ün geleceğe ilişkin
beklentileri bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyor:
--Mustafa Kemal, Müfit Bey'e sormuş: --Müfit, sen bugünün adamı mı olmak
istiyorsun, yoksa yarının mı?-- Müfit Bey derhal bu suale: --Elbette yarının
adamı olmak isterim-- demiş.
Müfit Bey'in bu cevabı o zaman Atatürk'ün o kadar hoşuna gitmiş ki, bunu
daima anlatırlar ve: --Elbette o teklif edilen parayı alamazdı ve almadı.
Çünkü o, bugünün adamı olmak istiyordu-- diye Müfit Bey'e iltifatta
bulunurlardı (Kılıç Ali, 1955:24-25).
Bu öyküden de açıkça anlaşılıyor ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün kafası
gelecek düşüncesiyle doludur. Bir rüşvet olayını bile, namustan önce, tarih
ve gelecek bilinci içinde değerlendirmektedir.

imparator 10-02-2007 11:52

Çok Önceden Hedeflenen Tek Adam Liderliği
Nasıl bir gelecek? Gelecekte nasıl bir rol? Bu sorunun yanıtı ünlü öyküde
vardır. Yer: Selanik. Sahne: Olimpos birahanesi. Başkahraman: Kolağası
Mustafa Kemal. Yine Kılıç Ali anlatıyor:
--Mustafa Kemal, Selanik'te yine bir akşam o zaman sıhhiye müfettişi olan
eski Hariciye Vekili Dr. Tevfik Rüştü Aras, Nuri Conker, Salih Bozok Beylerle
birlikte Olimpos birahanesinde oturmuşlar, içerlerken devletin dış siyaseti
bahis mevzuu oIuyormuş. Bu arada Mustafa Kemal Bey birtakım acı tenkitler
yaptıktan sonra işi latifeye dökmüş ve Tevfik Rüştü Bey'i göstererek:
--Bu sakim siyaseti bir gün doktor vasıtasıyla düzelttireceğim!-- deyince,
yakın ve teklifsiz arkadaşı olan Nuri Conker: --Ne?.. Ne?.. Sen mi
düzelttireceksin?-- diye istihfafla sormuş. Bunun üzerine Nuri Bey'le
aralarında şöyle bir muhavere geçmiş:

imparator 10-02-2007 11:52

--Evet, ben doktoru Hariciye Nazırı yapacağım, bütün falsoları ona tamir
ettireceğim.-- Nuri Bey latife ederek sormuş:
--Demek sen, doktoru Hariciye Vekili yapacaksın, o halde ya beni?--
--Seni de Vali ve kumandan, yaparım!--
Bu muhavereye hazır bulunan Salih Bozok da karışıyor:
--Herhalde bu arada beni de bir şey yaparsınız?--
Mustafa Kemal Bey, Salih'in bu sualine, biraz düşündükten sonra:
--Salih seni yaver yapacağım ve yanımdan ayırmayacağım.-- cevabını verince,
Nuri Bey yine dayanamamış, tekrar atılarak:
--Allahını seversen sen ne olacaksın ki hepimize şimdiden böyle birtakım
mansıplar veriyorsun?-- demiş.
Mustafa Kemal, Nuri Bey'in sorduğu bu suale gülerek:
--Bu memuriyetleri, bu mansıpları veren ne olursa işte ben o olacağım-- diye
cevap vermiş-- (Afetinan, bu konuşmanın 1908 yılında Selanik Askeri kulübünde
geçmiş olduğunu söylüyor (Afetinan, 1968:77).) (Kılıç Ali, 1955-a:32-33).
Gerçekten son derece şaşırtıcı bir biçimde geleceği yansıtan bu konuşma
aslında gerek toplumbilimsel, gerekse psikolojik bakımdan hiç de olağan dışı
değildir. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun bir çöküş ve bu çöküşe bağlı
olarak bir arayış içinde olduğu hemen anımsanmalıdır. Ayrıca, yine iki önemli
öge bu çöküşün ve yılların getirdiği arayışın şiddetini iyice arttırmıştır:
Birinci öge, İmparatorluğun Birinci Dünya Savaşı'na girmiş olması ve bu
durumun yeni çözümleri hem daha olanaklı, hem de daha gerekli duruma getirmiş
bulunmasıdır. İkinci öge ise, Batılaşma eylem ve düşüncelerinin özellikle
Batı etkilerine ve bu tür düşüncelere açık olan orduda ve ordunun çekirdeği
olan Harbiye'de etkin bulunmasıdır. Bütün bu etkenler sonunda, her Harbiye
öğrencisi, kendini bir kurtarıcı gibi algılıyordu. Örneğin, gerilla savaşına
hazırlık bölümünde aktardığım öykü, bu eğilimin hocalar arasında bile egemen
olduğunu gösterir.

imparator 10-02-2007 11:52

Psikolojik ögelere gelince, bunlar, Mustafa Kemal'in kişiliğine bağlı olan
niteliklerdir. Buraya dek aktardığıin kişilik özellikleri düşünüldüğünde,
O'nun bu uygun siyasal ortam içinde, kendi liderliğinde bir eylemi
planlamaması ya da hiç olmazsa düşlemiş olmaması düşünülemez. Karizmatik
liderlik bölümünde anlattığım özellikleri, --keramet--inden soyutladığımız
zaman, bu gerçek açıkça ortaya çıkar. Ayrıca, gerek Vahdettin'e Veliaht iken
yaptığı komutanlık önerileri, gerek Padişah olduktan sonra, Başkomutanlığı
doğrudan doğruya üzerine alarak, kendisini kurmay başkanı yapmasını istemesi,
gerekse çeşitli defalar yinelediği siyasal girişimleri de bu özlem ve
isteklerinin birer kanıtıdır.
Bütün bu noktalar birlikte düşünüldüğü zaman, Olimpos birahanesi konuşması
son derece doğallaşmakta, olağanlaşmaktadır. Burada önemli olan nokta,
Mustafa Kemal Atatürk'ün adeta gökten zembille inme bir liderlik psikozu
yerine, toplumsal, tarihsel ve siyasal koşulları doğru değerlendiren bir
liderlik hazırlanışı içinde olmasıdır. Bir başka deyişle, Mustafa Kemal,
çevre koşullarını gerçekçi bir tutumla değerlendirmiş ve bu koşulların
kendisine tanıdığı olanakları bilinçli bir hazırlık içinde değerlendirmiştir.
Kazım Nami Duru, 1908 yılında aralarında geçen şu ilginç konuşmayı
anlatıyor:
--Meşrutiyet ilan edildi. Aradan biraz zaman geçti. Bir gün ikimiz Olimpos
meydanından kalktık, rıhtım üzerinde beyaz kuleye doğru yürüdük. Yolda bana:
--Kazım Nami (Duru) senden bir şey soracağım; bana düşündüğün gibi doğru cevap
ver.-- dedi. --Kendimde askerlikten çok yönetim ve siyaset işlerinde bir
yetenek görüyorum. Askerlikten çekilmek istiyorum, ne dersin?-- --
(Arıburnu, 1976:182).

imparator 10-02-2007 11:53

Bu öyküden de açıkça anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal, toplumun
biçimlendirilmesi bakımından çok önceden kendi rolü hakkında karar vermiştir.
Anafartalar Kahramanlığına Hazırlık
İtalyanlara karşı savaşmak için Trablusgarp'a giden Mustafa Kemal, Balkan
Savaşı'nın başlaması üzerine yurda döner. Daha Kuzey Afrika'ya gitmeden önce
Asım Gündüz'e: --Asım,-- demiş, --biz gidiyoruz, ama korkarım ki dönüşte
Rumeli'yi bile elimizden çıkmış bulacağız.-- (Gündüz, 1973:24). Nitekim,
gerçekten de bu yargı doğru çıkar. İşte Balkan Savaşı başlar başlamaz yurda
dönmeye çalışan Mustafa Kemal, ancak savaşın ikinci bölümüne yetişir ve
Bulgarlarla yapılan savaş için özel olarak hazırlanan Kuvayi Mürettebe
Harekat Şubesi Müdürlüğüne atanır. Aynı kuvvetin kurmaybaşkanı, yakın arkadaşı
Fethi Bey'dir.
İşte bu görevinde, Mustafa Kemal, Gelibolu'nun savunmasını ayrıntılı bir
biçimde inceleme ve Türkiye'nin genel durumuna ek olarak Bulgar ordusunun
eylemini de dikkate alarak önerilerde bulunma olanağına erişti. 17-18 Şubat
1913 tarihinde Fethi Bey ile birlikte hazırlayıp, Harbiye Nezareti'ne
yolladıkları raporda, ordunun genel tutumunun bir değerlendirmesi yapılarak,
özelde de --evvelemirde Çatalca'daki Bulgar kuvveti külliyesini duçarı inhizam
eylemek, saniyen muhasarayı cebren refetmek, salisen dört aydan beri
mahsurinin tahribatını izale için külliyetli erzakı serıan şehre yetiştirmek--
öneriliyordu (Türkiye Ansiklopedisi, 1:243) .

imparator 10-02-2007 11:53

Anafartalar kahramanlığı hiç kuşkusuz, onun genel askerlik yeteneklerine
bağlı olduğu kadar, yaptığı ön hazırlıkların da bir sonucuydu. Daha önce
Gelibolu yarımadasının savunmasına çalışmış olması, ona mutlaka çok zaman
kazandırmış ve kendine güvenini pekiştirmişti. İlerde değineceğim Anafartalar
savaşı sırasındaki komutanlığı ile ilgili beklentisi ve isteği hiç kuşkusuz,
bu tür hazırlıklarına ve bu hazırlıkların ona verdiği kendine güvene bağlıydı.
Toplumsal Devrimlere Hazırlık
Batı'dan aktarılan Fransız Devrimi düşünceleriyle beslenen ve devrim
eylemiyle yoğrulan bir kurumdan, Harbiye'den, mezun olduktan ve başarılı
komutanlığını gerçek savaş alanlarında kanıtladıktan sonra Mustafa Kemal
Atatürk'ün liderlik özlemleri daha bir gerçeklik kazanır. O, artık yalnız
Abdülhamit'e karşı özgürlükçülük ve devrimcilik düşüncelerini Fransız Devrimi
modeline göre biçimlendirmiş romantik bir prototip Harbiye mezunu değil,
başarısı hem savaş, hem siyaset alanlarında kanıtlanmış biridir. Fakat,
siyaset onu geri plana itmiş, savaş alanlarındaki başarı ise, henüz göz
kamaştırıcı boyutlara erişmemiştir. Anafartalar kahramanlığına daha birkaç
sene vardır. İttihat ve Terakki içinde sürekli olarak Enver Paşa ile
çatışmaktadır. İşte bu hava içinde tasfiyesi düşünülürken, yakın dostu Fethi
Bey imdada yetişir. Fethi Bey o sırada Bulgaristan'da Büyükelçidir ve İttihat
ve Terakki'nin egemen çevrelerinde sözü geçer. Mustafa Kemal'in kendi yanına
verilmesini ister. Böylece Atatürk, Sofya'ya Ataşemiliter olarak atanır. Bu,
onun, Batı uygarlığı ile ilk somut temasıdır. Örneğin, burada gördüğü
operadan ve Bulgarların başarısından çok etkilenir. Toplum ile sanat
ilişkileri üzerinde düşünmeye başlar (Paruşev, 1971:78-81) . Nitekim, 1930
yılında 11 Nisan Cuma akşamı Türk Ocağı Tiyatrosu'nun açılışından sonra
Muhsin Ertuğrul'a: --Siz, benim ta ataşemiliterlik çağımdan beri, memleketimde
görmeyi candan özlediğim bir hayali gerçekleştirdiniz.-- demiştir
(Arıburnu, 1976:224).


Türkiye`de Saat: 09:02 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580