Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 11:53

İşte bu arada evlerinde pansiyoner kaldıği Christianus'larla ilginç
konuşmalar yapar. Bunlardan birinde, --Peçeyi hemen kaldırmalı. Sonra bir
erkek birden fazla kadınla evlenmemeli. Erkekler, Avrupalılar gibi şapka
giymeli. Erkekler ve kadınlar eşit haklara sahip olmalı, Avrupalılar gibi
yaşamalı.-- der (Borak, 1970:70).
Daha sonra, Atatürk'ün toplumsal devrim konusundaki düşüncelerinin Viyana
ve Karlsbad'da iyice billurlaştığını görüyoruz. O, artık, hem başarılı bir
komutan, hem Veliaht ile yaptığı Almanya yolculuğunda Alman İmparatoru dahil,
pek çok general ve politikacıyla görüşme ve tartışma olanağı bulmuş bir
devlet adamıdır. İşte bu psikoloji içinde kendisini gelecek için artık hazır
hisseder. Bu çerçevede bol bol okur ve düşünür. Kafasında tam bir toplumsal
devrim oluşmaktadır. Örneğin, hatıra defterinde tuttuğu notların bir yerinde,
yönteme bile ilişkin kararları yer almakta, Türk kadınının çağdaşlaşmasını,
iktidara geldiği zaman bir darbede (coup) çözeceğini söylemekte ve şöyle
devam etmektedir:
--Zira ben, bazıları gibi efkarı ulemayı yavaş yavaş benim tasavvuratımın
derecesinde tasavvur ve tefekkür etmeye alıştırmak suretiyle bu işin
yapılabileceğini kabul etmiyor ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor.
Neden ben bu kadar senelik tahsili ali gördükten, hayatı medeniye ve
içtimaiyeyi tetkik ve hürriyeti tezevvuk için sarfı hayat ve evkat ettikten
sonra avam mertebesine ineyim? Onları kendi mertebeme çıkarırım.--
(Afetinan, 1970:22).

imparator 10-02-2007 11:53

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Atatürk, artık bütünüyle toplumsal devrim
üzerinde düşünmektedir. 30 Haziran 1918 Pazar gününden 27 Temmuz 1918
Cumartesi gününe kadar tuttuğu (ve yakında tümü Afetinan tarafından
yayımlanacak olan) hatıra defterlerinden, genellikle siyasal bilim kitapları
okuduğunu ve devrim üzerine düşündüğünü öğreniyoruz. İktidar, artık kendisine
bile yakın gözükmektedir. Bu nedenle, düşünce düzeyindeki hazırlığını
hızlandırmıştır .
:::::::::::::::::::
2) Karizmasını Yaratmaya Yardım Ediyor
Mustafa Kemal Atatürk, hiç kuşkusuz, liderlik olayının önemini biliyordu.
Bu nedenle de kendisini yalnızca liderliğe hazırlamakla kalmamış, sürekli
lider gibi davranmış, bu liderliği kendi bilinçli davranışlarıyla da
desteklemiştir. En tipik olarak yaptığı davranışlar, çevresindekilere
armağanlar vermek, haklı olduğu anları yakaladığı zaman, kimsenin düşünmediği
özgün buluşlarını sonuna dek savunmak ve en önemlisi, ileriyi herkesten iyi
gördüğünü ve biçimlendirdiğini çeşitli kanıtlarla sergilemektir.
Ayrıca, çevresindekileri etkilemek için önceden hazırlık yaptığı da bilinen
gerçekler arasındadır. Örneğin, Rıza Şah Pehlevi, Türkiye'ye geleceği zaman
Ankara Halkevi binasının bir bölümünü onun için özel olarak hazırlatmış,
eşyayı bizzat seçmiş ve bahçeye büyük ağaçlar getirtip diktirmiş, bütün
bunlarla bile yetinmeyerek, özel olarak Türk-İran dostluğunu simgeleyen bir
opera bile yazdırmıştı (Banoğlu, 1954:34) .

imparator 10-02-2007 11:53

Bir de şu öyküye bakalım:
--Japon Veliahdı gelmişti. Muazzam ve mükellef bir ziyafet sofrasındaydılar.
Atatürk bir aralık Japon tarihinden söz açtı ve bir meydan muharebesini
anlattı.
Japon Veliahdı hayret etmişti.
Atatürk, tarihten mitolojiye geçti. Ve yine Japon mitolojisinden konuştu.
Veliahdın ağzı açık kalmıştı.
Söz edebiyata intikal etti. Gazi, --Japon şiirinin dünya edebiyatında çok
büyük yeri vardır-- diyerek meşhur Japon şairlerinden mısralar okudu.
Veliaht, o gece Gazi'nin söylediklerini bilmiyordu, ilk defa ondan duyuyor
ve öğreniyordu. --Bunları nereden biliyorsunuz?-- diye soramazdı. Fakat
Atatürk'ün bilgi ve hafızasına hayran kalmış, onun esiri olmuştu.
Atatürk hep böyleydi. Herkesi kendine esir ederdi. Her şeyi planlıydı. O,
bütün bunları, Veliaht gelmeden on gün önce tercümeler yaptırarak öğrenmiş,
Japon Veliahdına bu dersi vermeyi ve kendine hayran bırakmayı kurmuştu.--
(Banoğlu, 1954-a:48-49).
Atatürk, aynı özeni bütün yabancı devlet adamlarına göstermiştir. Çünkü,
uluslararası politikada, kişisel etkileşimin önemini görmüş ve kendi
kişiliğinde yarattığı imgelerin, Türkiye Cumhuriyeti'ni etkileyeceğini çok
iyi algılamıştı. Örneğin, Afgan Kralı da gelmeden, günlerce Afgan tarih ve
coğrafyasını tetkik ettiğini ve Hikmet Bayur'u görevlendirerek özel biçimde
Afganistan konusunda hazırlandığını M.Kemal (Öke) söylüyor
(Sel Yayınları, 1955:105). Böylece, kendi kurduğu Cumhuriyeti yüceltmek adına,
bir yandan da kendi karizmasını güçlendiriyordu.

imparator 10-02-2007 11:54

Bu konudaki bilinçli çabalarından birinin, haklı olduğunu hissettiği zaman,
özgün düşüncelerini sonuna dek savunmak olduğunu söylemiştim. Genellikle
savaş alanlarında ve savaş oyunları sırasında görülen bu niteliği, toplumsal
ve siyasal konularda da pek çok örnekle anlatılabilir. Tam bu noktada şu
sözlerine dikkati çekmek istiyorum. Acaba --dahi--yi tanımlarken, kendi
kişiliği aklında hiç mi yoktu? Kendisine sorulan: --Dahi kime derler?-- sorusuna
yanıt olarak: --Dahi odur ki, ilerde herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri
ile ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der.-- demiştir
(Banoğlu, 1955:25).
İşte bu çerçeve içinde Mustafa Kemal Atatürk, sürekli olarak, düşüncelerini
ve beklentilerini çevresindekilere not ettirmiş, sonradan da çıkartıp
okutturarak, ne denli doğru ve ileri görüşlü olduğunu tanıklar ve tarih
önünde kanıtlamıştır. Hiç kuşkusuz, yaşarken, kendi çevresi içindeki
--keramet--ini yaratan en önemli ögelerden biri budur.
Dostları Etkileyen Davranışlar
Bu öngörü ve planlı ileri görüşlülük niteliğini hem kısa vadeli, hem de
uzun vadeli işler için kanıtlamıştır. Kısa vadeli bir olay için Tevfik
Rüştü'yü (Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras) dinleyelim:
--1920 yılı ilkbaharının sonlarına doğru bir gün Mustafa Kemal, beni Ankara
istasyonunun bitişiğinde ikamet etmekte olduğu evciğe çağırdı. Bir yaverinin
kendisine haber verilmeksizin --Yeşil Ordu-- teşkilatına alındığından şikayet
etti. Birinci Büyük Millet Meclisi kurulalı sekiz, on hafta olmuştu.
Memleketimizin kurtarılması için başvurulan, yer yer ve türlü tedbirler
arasında bir de --Yeşil Ordu-- namı verilen gizli teşkilat yapılmıştı. Fakat
birinci Büyük Millet Meclisi her manasıyla ve bütün kuvvetiyle işlemeye
başladığı için, artık her türlü dağınık tedbirlerin kaldırılması ve her
faaliyetin Büyük Millet Meclisi selahiyeti içine alınması zamanı da gelmişti.
--Yeşil Ordu-- teşkilatına da lüzum kalmamıştı.

imparator 10-02-2007 11:54

Mustafa Kemal o gece bazı arkadaşların davet edilerek, nezdinde
toplanmaklığımızı istedi. Öylece de yapıldı. Hatırımda kaldığına göre, o gece
dokuz, on kişi kadar vardık. Bulunanlar arasında sayın Cumhurreisimizi
(Celal Bayar) , merhum Muhtar Bey'i, merhum Yunus Nadi Bey'i ve Kılıç Ali
Bey'i iyi hatırlıyorum. Ciddi işler konuşulduğu zaman, Atatürk'ün yanında
kahveden başka bir şey içilmezdi. Hele alkol asla bulundurmazdı. O geceki
müzakere uzunca sürdü. Bittiği zaman gece yarısını geçeli iki saat olmuştu.
Toplantıya mutad mucibince, kendisi riyaset ediyor ve müzakereyi o idare
ediyordu.
Memleketimizin haricinden ve dahilinden muhtelif yerlerden ve zatlardan
gelen raporlar okunmuş, kurtuluş etrafında muhtelif mevzular konuşulmuş ve
aramızda çetin müzakerelerden sonra üzerinde mutabık olduğumuz görüşler, hatta
bazı kararlar sırasıyla yazılmıştı. Müzakere tamamiyle nihayetlendikten sonra,
o gece için son kahve içilirken Mustafa Kemal, bana hitap ederek:
--Bugün öğleden sonra bu mevzular etrafında bir arkadaşla görüşmüş, bazı
notlar almıştım. Tevfik Rüştü, lütfen köşedeki saksının içinde duran o
notları alıp okur musunuz?-- dedi. Tabiatıyla, istediği kağıdı bulup okumaya
koyuldum.
Hepimiz hayretler içinde kalmıştık. Saatlerle üzerlerinde konuşularak
vardığımız ve kendimizin zannettiğimiz kararların hepsinin tamamiyle aynı
olmak üzere o not kağıdında yazılmış olduğunu gördük.--
(Sel Yayınları, 1955:32-33).

imparator 10-02-2007 11:54

Bu öyküde de açıkça görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Paşa, umutsuz görülen bir
Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın liderliğini yüklenirken, çevresindekileri tam
anlamıyla kendine benzetmek zorunda olduğunun farkındaydı ve bu amaçla her
yöntemi kullanıyordu. Pek doğal olarak ilk akla gelen yöntem de,
izleyicilerin kendi yeteneklerine, öngörüşlülüğüne, yani
--karizma--(keramet)sına inandırmaktı. Bunu sağlamak için Mustafa Kemal
Paşa'nın hemen hemen hiçbir fırsatı kaçırmadığını görüyoruz. Örneğin,
muzaffer orduların komutanı olarak İzmir'e girdiğinde kendinden konuşma
isteyen Falih Rıfkı'ya da benzer bir --etkileyici-- davranışta bulunur. Falih
Rıfkı, İzmir'e girişin ilk günlerinde Latife Hanım'ın Göztepe'deki konağında
Atatürk'le ilk yakın temasını şöyle anlatıyor:
--Mustafa Kemal'in ilk sofrasında bulunacaktık. Holde toplandıktan biraz
sonra, arkasında beyaz bir Kafkas gömleği ile merdivenden indi. Bu kemerli
gömlek, pek ahenkli bir endam ister. Mustafa Kemal, ince, zarif ve güzel bir
erkekti. Kahramanlık şanının o günlerde, bu güzelliği nasıl cazibelendirmiş
olduğu da kolay anlaşılabilir.
Şimdi onun şahsiyeti ile tanışmak fırsatıydı. Derin bir merakla bütün
sözlerini ve jestlerini izliyordum. İlk öğrendiğim şey, kuvvetli ve yanılmaz
hafızası oldu. Bir aralık, --Müsaade eder misiniz sizi ilk önce nerede görmüş
olduğumu anlatayım-- dedim. Hemen bakışı şehlaya kayarak:

imparator 10-02-2007 11:54

--Hacı Adil denen Vali Dimetoka'da biz, onu karşılamaya geldiğimiz vakit,
arabasına Fethi Bey'i almalıydı. Siz nihayet bir gazete muhabiriydiniz...--
dedi. Şaşakaldım.-- (Atay, 1969:326).
Aslında bu öyküde Atatürk'ün --yönlendirmesi-- oldukça düşüktür. Fakat yine
de kendisi ile ilk kez karşılaşan ve İstanbul'dan gelen bir gazeteciyi
etkileme fırsatını hemencecik ve çok etkili bir biçimde kullandığı açıkça
görülmektedir. Nitekim, Falih Rıfkı'nın bundan çok etkilendiği ve bu etkinin
yıllarca sürdüğü; kitabının birçok yerinde aynı öyküyü yinelemesinden
bellidir.
Kehanetlerin Not Ettirilmesi
Atatürk'ün uzun dönemli --kehanet--lerini özenle not ettirdiği iyi bilinen
gerçekler arasındadır. Bunun en güzel örneklerinden biri, Mazhar Müfit
Kansu'ya not ettirdiği düşünceleridir. Bunun kadar iyi bilinmeyen, Atatürk'ün
bunları nasıl değerlendirdiği ve kendi karizmasını üretmekte ne denli bilinçli
kullandığıdır. Mazhar Müfit'in ağzından önce öngörüsünün ve planlılığının
kanıtını dinleyelim. Kansu'nun aktardığı konuşma, Erzurum Kongresi'nin
bittiği gece geçer. Mustafa Kemal, Süreyya Bey (Yiğit) ile otururken,
çağırttığı Mazhar Müfit'le de dertleşmesini sürdürür ve bir süre sonra
aralarında şu konuşma geçer:
--Mazhar, not defterin yanında mı?..-- diye sordu.
--Hayır Paşam...-- dedim.
--Zahmet olacak ama, bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel! -- dedi.

imparator 10-02-2007 11:55

Nerede ise sabah olacaktı. Fakat, onun yanındayken dünya, gecesi gündüzü
olmayan bir alemden ibaretti. Binaenaleyh, uyku ihtiyacı da yoktu. Hemen
aşağıya indim. Not defterimi alıp geldim.
O, hatıra defterime ve günü gününe her hadiseyi not edişime hem memnun olur,
hem de bazen latife etmekten kendisini alıkoyamazdı.
--Hafızalarımız zayıfladığı zaman Mazhar Müfit'in defteri çok işimize
yarayacak.-- derdi. Defteri getirdiğimi görünce, sigarasını birkaç nefes üst
üste çektikten sonra:
--Ama, bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar
mahrem kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin. Şartım bu... --
dedi.
Süreyya da, ben de: --Buna emin olabilirsiniz Paşam...-- dedik. Paşa bundan
sonra:
--Öyle ise önce tarih koy!-- dedi. Koydum: 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı.
Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı görünce: --Pekala, yaz!..-- diyerek devam
etti: --Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce
bir sualiniz münasebetiyle söylemiştim. Bu bir.--

imparator 10-02-2007 11:55

--İki: Padişah ve hanedan hakkında zaman gelince icap eden muamele
yapılacaktır.--
--Üç: Tesettür kalkacaktır.--
--Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.--
Bu anda gayri ihtiyari kalem elimden düştü: Yüzüne baktım. O da benim yüzüme
baktı. Bu gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşuşuydu.
Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim.
--Neden durakladın?-- deyince, --Darılma ama Paşam, sizin de hayalperest
taraflarınız var.-- dedim. Gülerek:
--Bunu zaman tayin eder. Sen yaz!..-- dedi. Yazmaya devam ettim:
--Beş: Latin hurufu kabul edilecek.--
--Paşam, kafi, kafi...-- dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir
insan edasıyla, --Cumhuriyet'in ilanına muvaffak olalım da üst tarafı yeter! --
diyerek defterimi kapadım ve koltuğumun altına sıkıştırdım. İnanmayan bir
adam tavrı ile:
--Paşam, sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekseniz hoşça kalın!-- diyerek
yanından ayrıldım (Kansu, 196G:131-132) .
Buraya dek anlatılanlar, Atatürk'ün planlılığını, öngörüsünü ve
kararlılığını yansıtır. Bu niteliklerini, etrafına nasıl kabul ettirdiğine
gelince; hiç kuşkusuz; bu, liderlik yeteneklerinin bir göstergesi olarak
düşünülebilir: Çevresine kendini kanıtlarıyla kabul ettiren bir liderlik.

imparator 10-02-2007 11:55

Atatürk, bu yazılı notları çeşitli defalar ortaya getirmiş ve haklılığını
herkese hatırlatmıştı. Mazhar Müfit bu süreci şöyle anlatıyor:
--Çankaya'da akşam yemeklerinde , birkaç defa, --Bu Mazhar Müfit yok mu,
kendisine; Erzurum'da tesettür kalkacak, şapka giyilecek, Latin hurufu kabul
edilecek dediğim ve bunları not etmesini söylediğim zaman, defterini
koltuğunun altına almış ve bana hayalperest olduğumu söylemişti.-- demekle
kalmadı, bir gün mühim bir ders de verdi.
Şapka inkılabını ilan etmiş olarak Kastamonu'dan dönüyordu. Ankara'ya avdet
ettiği anda otomobille eski Meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde
bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanamadım. Kendisinin ve yanında
oturan Diyanet İşleri Reisi'nin başında birer şapka vardı. Kendisi neyse ne?
Fakat, kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Reisi'ne
de şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı seyrederken, otomobili
durdurttu, beni yanına çağırdı ve birden:
--Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?--
deyiverdi. Bu bir latifeydi, fakat, mahçup eden bir latife.--
Atatürk, liderliğini zamanı aşarak, öngörüsünü kanıtlayarak, Mazhar Müfit'e
şu yorumu yaptırmıştı: --Ve hakikaten bu büyük adam, geceleri gündüzlere
katarak düşünmeyi, milli bünyenin tahammülünü bilmiş, her şeyin zamanını
hesaplamış ve zamanı iradesine ram edebilmişti.-- (Kansu, 1966:132).
Atatürk'ün Çankaya sofralarında birçok kez, Mazhar Müfit'in not defterini
hatırlatarak, öngörüsünü onaylattığı pek çok başka kaynak tarafından da
belirtilmektedir. İşte liderin bilinçli bir biçimde liderliğini çevresine
onaylattıran davranışı budur. Atatürk, bütün konularda olduğu gibi liderliği
konusunda da olayları yalnız tarihin akışına bırakmamış, onu, bizzat kendi
hazırlıkları, yönlendirmeleri, kısacası kendi iradesiyle pekiştirmesini çok
iyi bilmiştir.
Kendi yaptığı ve yukarıda verdiği --dahi-- tanımı düşünüldüğünde bu
yaptıklarının ne denli bilinçli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır.


Türkiye`de Saat: 11:22 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580