Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 14:05

ÖRGÜT
Bağlantısız bir düzende ordan oraya
Koştukça artıyordu yalnızlığım
Bir dinothorium'un gözünden baktım
Kendime-Ne çılgınlık!- yabancı ve uzak
MELİH CEVDET ANDAY, --Kolları Bağlı Odyseus--dan.

Örgüt; devrimci için, vazgeçilmez bir araçtır. Düşünceler, onunla
yaygınlaştırılır. Eylem, onunla gerçekleştirilir. Gerek düşünce, gerekse
eylem planında insanlar onunla kazanılır. Hatta lider, onunla lider olur.
Düşünce etkinliği düzeyinde örgüt, --stratejik-- bir anlam ve önem kazanır.
Eylem planında ise, örgütün önemi --taktik-- açıdan ortaya çıkar. Aslında gerek
insan yapısı, gerekse bir devrimin uygulanışında --strateji ve taktik-- makro
planda ne ölçüde birbirinden soyutlanamaz ve ayrılamazsa, mikro açıdan da
ayrı düşünülmeleri o denli gereklidir. Bir başka deyişle, devrim de aynen
insan ve toplum gibi karmaşık bir bütündür. Bu nedenle, --strateji ve taktik--
devrimin bütün öteki ögeleri gibi birbirinden ayrılamaz. Öte yandan her
uygulama gibi devrim de bir süreçtir. Bütün süreçler gibi, ard arda belli bir
mantıkla ve belli bir zamanlamayla sıralanmış olan eylemlerden oluşur. Süreci
oluşturan bu eylemler açısından insan ögesi de, strateji ve taktik olarak
uygulama ögeleri de tek tek, birbirine karşılıklı bağımlı olmakla birlikte,
zamanlama ve uygulama mantığı içinde ayrı ayrı düşünülmek zorundadır. İnsan
vardır, düşünce üretir, kaba kuvvetten nefret eder. İnsan vardır, kaba
kuvvetten başka bir şey bilmez. Eylem vardır, parlamenter taktiklerin en ince
hesaplarına dayanır. Eylem vardır, kaba kuvvete dayalıdır. Kimi zaman,
yaşamın karmaşıklığı içinde, bu ayrı ayrı ele alınan ögeler birleşirler de.
Ama yine de, mantık ve eylem düzeyinde soyut biçimde ele alınmaları, ince
zamanlamaya dayalı çözümlemelere konu olmaları bakımından zorunludur.

imparator 10-02-2007 14:10

Strateji ve Taktik
Örneğin, ünlü yazar Malaparte, kesinlikle strateji ve taktik ayırımı yapar:
--Bu belki tehlikeli bir görüştür ama, yalnız ihtilal konusunda stratejinin
önemini mübalağa edenler tarafından keyfi sayılacaktır. Asıl önemli olan,
ihtilal taktiği, hükümet darbesi tekniğidir. Komünist ihtilalinde Lenin'in
stratejisi, ihtilal taktiğinin uygulanması için elzem bir hazırlık teşkil
etmez. Kendi başına devletin ele geçirilmesi sonucuna götürülemez. İtalya'da
1919 ve 1920 yılları zarfında Lenin stratejisi tam olarak uygulanmıştı ve
İtalya bu devirde gerçekten Avrupa'nın komünist ihtilali için en olgun
ülkesiydi. Hükümet darbesi için her şey hazırdı. Fakat İtalyan komünistleri,
ülkenin ihtilale elverişli durumunun, proleter kitlelerindeki ayaklanma
ateşinin, genel grev salgınının, ekonomik ve politik hayatın felce uğramış
olmasının, fabrikaların işçiler ve toprakların köylüler tarafından işgal
edilmiş bulunmasının, ordunun ve polis teşkilatının düzensizliğinin,
kırtasiyeciliğin, adliyenin gevşekliğinin, burjuvazinin gösterdiği tevekkülün
ve hükümetin içinde bulunduğu çaresizliğin, iktidarı işçilerin eline
geçirmeye yeteceğini sanıyorlardı. Parlamento solcu partilerin elindeydi.
Faaliyeti, sendika teşekküllerinin ihtilalci faaliyetini destekliyordu. Eksik
olan iktidarı ele geçirme iradesi değil, ihtilal taktiği bilgisiydi. İhtilal
strateji içinde yıpranıyordu. Bu strateji nihai saldırının hazırlanmasıydı;
fakat hiç kimse saldırının nasıl başlayacağını, nasıl yürütüleceğini
bilmiyordu. Neticede monarşi (o devirde sosyalist monarşi adı verilmişti)
ihtilalci saldırı için ciddi bir engel olarak görüldü. Parlamentodaki solcu
çoğunluk parlamento dışında ve hatta parlamentoya karşı bir iktidar gasbı
tehlikesi yaratan sendika faaliyetinden endişe duyuyordu. Sendika
teşekkülleri, proleter ihtilalini küçük burjuvazi lehine bir kabine
değişikliği haline getirmek eğilimini gösteren parlamenter faaliyetten
çekinmekteydi. Hükümet darbesini nasıl düzenlemeli? 1919 ve 1920 yılları
zarfında mesele buydu; ve yalnız İtalya'da değil, hemen hemen bütün Batı
Avrupa ülkelerinde, komünistler diyordu Troçki, Ekim 1917 dersinden
faydalanmasını bilmiyorlar ki, bu, bir ihtilal stratejisi dersi değil, bir
ayaklanma taktiği dersidir.-- (Malaparte, 1966:29-30).

imparator 10-02-2007 14:10

Hem Türkiye'de Mustafa Kemal Paşa'nın Kurtuluş Savaşı'nı örgütlediği
yıllarda İtalya'da neler olup bittiğini anlatması, hem de 1970'li yıllarda
Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarla 1920 İtalya'sının karşılaştırılmasına
ve İtalya'nın bugün vardığı sonuçla, Türkiye'nin nereye varacağının bir
açıdan irdelenmesine olanak sağlaması bakımından çok ilginç satırlar bunlar.
Öyle sanıyorum ki, arada bir faşist kazaya uğramasına karşın, İtalya'nın bugün
hala çözümlerini demokrasi içinde oluşturmaya çalışması -ki betimlenen
durumdan altmış yıl geçmiştir- Türkiye açısından önemli dersleri içermektedir.
Üstelik, tarihsel birikimin doğal evrimi sonunda 1920'lerde bu noktaya gelen
İtalya'ya karşılık, Anadolu, Mustafa Kemal Atatürk'ün elinde önemli tarihsel
sıçramalar da yapmıştır. Konumuz, Türkiye ile İtalya'nın karşılaştırılması
olmayıp, örgüt ögesinin strateji ve taktik içindeki yerinin saptanmasıdır. Bu
nedenle bu çok verimli ve aydınlatıcı olabilecek tartışmayı burada kesiyorum.
Malaparte, bütün modelini, strateji ile taktiğin ayırımı üzerine kurmuştur.
Bu nedenle de Rusya'daki komünist devrimin uygulamasını Lenin ile Troçki
arasındaki görev ve işlev farklılığı açısından inceler. Malaparte'a göre,
--Lenin ihtilalin stratejisti, ideoloğu, kışkırtıcısı, --gökten inmiş
tanrısı--dır, fakat bolşevik hükümet darbesi tekniğinin yaratıcısı,
Troçki'dir.-- (1966:27).
Bir Strateji ve Taktik Ustası Olarak Mustafa Kemal
Şimdi bu açıdan, Mustafa Kemal Atatürk'ün eylemini ve örgüt ögesini nasıl
kullandığına bakarsak, ortaya çok ilginç bir görünüm çıkmaktadır: Mustafa
Kemal Atatürk, kendi devriminin hem --strateji-- yani stratejiyi saptayan ve
uygulayan lideri, hem de --taktisyen--i, yani devlet aygıtına el koyma
--harekat--ını planlayan ve uygulayan kişisidir. Bu anlamda onun Türk Devrimi
içindeki yerini ve rolünü, Rus Devrimi içinde Lenin ve Troçki tarafından ayrı
ayrı paylaşılan işlev ve rollerin bütünü ve toplamı olarak tanımlayabiliriz.

imparator 10-02-2007 14:10

Mustafa Kemal'in örgütleri kullanması da, bu ikili rolüne ve işlevine uygun
olmuştur. Her ne kadar, taktik sorunlar ön planda ise de, açıkça göreceğimiz
gibi, Atatürk, birlikte çalıştığı örgütleri, genel stratejisi içinde de
başarıyla kullanmıştır.
Aslında, strateji ve taktik, Malaparte'ın yaptığı gibi, kolaylıkla
birbirinden ayrılabilecek ögeler değildir. Özellikle bir devrim süreci içinde
hangi olayın taktik, hangi olayın strateji gereği olduğu çok kolay saptanamaz.
Bu yüzden, yapılan çözümlemelerin sağlığı açısından kullanılan terimlerin iyi
belirlenmeleri gerekmektedir. Duverger, konuya ilginç bir biçimde yaklaşıyor :
--Bütün karmaşık savaşlarda olduğu gibi, politika savaşında da her bir taraf
az-çok önceden tasarlayıp tertiplediği bir plana göre hareket eder. Bunda da
yalnız kendi hücumlarını değil, hasmın karşılıklarını ve bunların nasıl
önleneceklerini de öngörür. Bu savaş planı bir strateji teşkil eder: Bunu
meydana getiren (hasmın üzerindeki hareket ve faaliyetlerle onun tepkilerine
karşılıklar gibi) çeşitli unsurlar, taktiklerdir.-- (Duverger, 1971:167).
Aynı konuda, Atatürk'ün bir soruya yanıt olarak söylediği şu sözlerle
Duverger'nin tanımı arasındaki benzerlik çok şaşırtıcıdır:
--Ben bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem. O işe neler mani olur,
diye düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.--
(Banoğlu, 1954:43).

imparator 10-02-2007 14:11

Bu açıdan Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamına baktığımızda, örgüt açısından
beş dönem görürüz: Birinci dönem --Vatan ve Hürriyet--, ikinci dönem --İttihat ve
Terakki-- dönemidir. Üçüncü dönem --Müdafaa-i Hukuk-- dönemidir. Dördüncü dönem
--Türkiye Büyük Millet Meclisi-- dönemi, beşinci dönem ise --Cumhuriyet Halk
Partisi (Halk Fırkası) -- dönemidir.
:::::::::::::::::::
I-) BİRİNCİ DÖNEM: --VATAN VE HÜRRİYET--
Atatürk'ün ilk dönem örgütçülüğü tam bir arayışı simgeler: İmparatorluk
batmakta, kendisinin de içinde bulunduğu bir gruba, asker bürokratlara, bu
batışı durdurma görevi düşmektedir. Bu görev nasıl yerine getirilecektir?
Hem lider niteliklerinden, hem de Harbiye'de ve Erkanıharbiye'de gördüğü
eğitimden dolayı yapılacak ilk işin bir örgüt kurmak olduğunu bilmektedir
Mustafa Kemal. Bu örgütün amaçlarını ise, Suriye'de attığı temeli,
Makedonya'da geliştirmek için yakın arkadaşlarıyla yaptığı bir toplantıda
şöyle özetlediğini, üzerine yemin edilen tabancanın sahibi Hüsrev Sami
Kızıldoğan aşağıdaki satırlarla anlatıyor:

imparator 10-02-2007 14:11

--Arkadaşlar! Bu gece sizleri burada toplamaktan amacım şudur: Memleketin
yaşadığı korkunç anları size söylemeye gerek görmüyorum. Bunu hepiniz
biliyorsunuz. Bu mutsuz memlekete karşı önemli görevlerimiz vardır. Onu
kurtarmak tek amacımızdır. Makedonya'yı ve bütün Rumeli yöresini vatan
topluluğundan ayırmak istiyorlar. Memlekete yabancının söz geçirme egemenliği
kısmen ve fiilen girmiştir. Padişah, zevk ve saltanatına düşkün, her aşağılığa
katlanabilecek iğrenç bir kişidir. Millet, kıyıcılık ve zorbalık altında yok
oluyor. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çökme vardır. Her ilerlemenin
ve kuruluşun anası hürriyettir. Tarih bugün biz evlatlarına bazı büyük
görevler yüklüyor. Ben Suriye'de bir dernek kurdum. Zorbalıkla savaşmaya
başladık. Buraya da bu derneğin temelini atmaya geldim. Şimdilik gizli
çalışmak ve örgütü genişletmek zorunludur. Sizden fedakarlık bekliyorum.
Ezici bir zorbalığa karşı ancak ihtilal ile karşılık vermek ve köhneleşmiş
olan çürük yönetimi yıkmak, milleti egemen kılmak, özet olarak vatanı
kurtarmak için sizi göreve davet ediyorum.-- (Arıburnu, 1976:287) .
Hüsrev Sami Kızıldoğan tarafından ve olaydan yıllar sonra aktarılan bu
sözlerin tam bir kesinlikten çok, ancak konuşmanın havasını ve genel anlamını
yansıttığı kuşkusuzdur. Bu sözlere baktığımızda --hürriyet için devrimci--
örgüt kurulduğu ve bunun düşmanla birlikte, Padişah'a karşı savaşacağı
anlaşılmaktadır. Böylece, Mustafa Kemal daha kendini savaş alanlarında bile
kanıtlamadan, profesyonel devrimciliğe başlamış oluyor. Bu arada, okulda,
çıkardıkları gazete ve bunun için bir yönetim kurulu oluşturmuş oldukları da
hatırlanırsa, devrimciliğin birinci koşulunun --örgüt-- kurmak olduğu
konusundaki inancı ortaya çıkar.

imparator 10-02-2007 14:14

İlk Devrimci Örgütün Kuruluşu
Örgütün kuruluşu da çok ilginçtir. Kendi yazdırdığına göre öykü şöyle
gelişir: --Bir gece Mustafa Kemal, Müfit ve Lütfi, Tüccar Mustafa'nın evine
gidiyorlar. Şam'ın çıkmaz karanlık bir sokağında, bir evin kapısını
çalıyorlar. Tüccar Mustafa, elinde bir lamba ile kapıyı açıyor, --Buyurunuz--
diyor.
Şam'da dünya karanlıktır; bu ev de karanlıktır. O gece yalnız Doktor veya
Tüccar Mustafa'nın elindeki lamba ışık vermektedir. Toplantı, Doktor veya
Tüccar Mustafa'nın evinin bir odasında oluyor.
--İhtilal yapmalı, inkılap yapmalı.--
Bunu söyleyen Doktor veya Tüccar Mustafa'dır; devam ediyor: --Ben Tıbbiye'nin
son sınıfındayken bu emeli takip ettiğim için, evvela Mehterhane'de yattım,
sonra sürüldüm. Çok kıymetli arkadaşlarımız vardır, inkılabı yapmalıyız.--
Müfit ayağa kalkarak bağırıyor: --Behemehal yapmalıyız!--
Bu kadar ciddiyet ve kat'iyet karşısında Lütfi Bey: --Ben,-- diyor, --çoluk
çocuk sahibiyim, size tabi olurum, fakat benden bir şey beklemeyiniz.--
O dakikaya kadar, arkadaşlarını sadece dinleyen Mustafa Kemal: --O halde--
diyor, --siz buradan derhal gidiniz; bizim bundan sonra konuşacağımız şeyleri
sizin dinlemeniz caiz değildir.-- (Afetinan, 1968:51).
Böylece --örgüt!-- kuruluyor ve adı da konuvor: Vatan ve Hürriyet. Aslında,
Mustafa Kemal'den başka iki dostu ve bir yabancı ile kurulan ve dostlardan
birinin de daha işin başında toplantıyı bırakıp gittiği bu üç kişilik örgüt
ne denli etkin ve önemlidir, ciddi bir biçimde düşünülmek gerekir. Fakat
önemli olan, sonunda başarıya ulaşmış bir devrimcinin attığı ilk adımlardır.
Nitekim, bu öyküyü, devrimci eyleminin çekirdeği olarak, bizzat Mustafa
Kemal yazdırmıştır. Hiç kuşkusuz, başarılı bir devrimci olmasaydı, bu olay,
tarihteki binlerce sonuçsuz devrim girişimi gibi, üç kişinin rüya aleminde
yitip gidecekti.

imparator 10-02-2007 14:14

İşin ilginç yanı, Mustafa Kemal'in işi o zamandan da çok ciddiye almış
olmasıdır. Sonradan Afetinan'a bunları yazdırırken, --Vatan ve Hürriyet--
terimlerini de açıklamak gereğini duymuş ve şunları söylemiştir: --Ancak hür
fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki
vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar.--
(Afetinan, 1968:51 ) . Kurucular az da olsa, Mustafa Kemal açısından önemli
olanın işe başlamak ve bunu kendi liderliğinde gerçekleştirmek olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim, Şam'daki çok cılız ve pek de cesaret verici olmayan
başlangıçtan sonra, Mustafa Kemal, örgütü genişletme ve geliştirme çabalarına
başlar. Örneğin, gizlice Selanik'e geçer ve oradaki arkadaşlarıyla ilişki
kurarak (gizli örgütün bir şubesini orada oluşturmaya çalışır. Yukarıda
anlattığım konuşmayı yaptığı toplantıda kurar da.
Mustafa Kemal'in bu --gizli devrimci örgüt-- işini çok ciddiye aldığını
gösteren bir başka olay, Selanik'e gelmek için kaçak ve gizli bir biçimde
yola çıkmış olması, Selanik'te kalabilmek için gerekli izni ise, çok zor
alabilmesine karşın, --örgüt--ü uğruna bütün bunlara katlanmasıdır.

imparator 10-02-2007 14:14

Devrimde Örgütün Önemi
Selanik'te yapılan toplantıda da çok kalabalık yoktur . Ev sahibi Hakkı
Baha, eski sınıf arkadaşı hatip Ömer Naci, Mustafa Necip ve Hüsrev Sami
Kızıldoğan. Bu kişiler belki küçük, fakat nitelikli bir çekirdek
oluşturmaktadırlar. Örneğin, Ömer Naci, o büyük hitabet gücü ile kalkar ve
Mustafa Kemal'e güzel bir yanıt verir. İşte Mustafa Kemal'in --örgüt-- anlayışı
ve devrim stratejisi içinde --örgüt--e verdiği önem, Ömer Naci'nin konuşması
üzerine yeniden söz aldığı zaman iyice belirlenir:
--... Gerçi bundan evvel birçok girişimler yapılmıştır. Fakat onlar başarılı
olamadılar. Çünkü, örgütsüz işe başladılar. Kuracağımız örgüt ile bir gün
kesin olarak ve ne olursa olsun başaracağız. Vatanı, milleti kurtaracağız! --
(Arıburnu, 1976:288) .
İşin ilginç yanı, bir süre sonra, --gizli örgüt--ün kurucularından olan, hatta
kurucular arasında en ateşli görünen Tüccar ya da Doktor Mustafa da örgütten
ayrılmak istiyor. --Ben bu işe devam edemeyeceğim. Namusum üzerine söz veririm
ki, sırrınızı kimseye söylemem-- diyor.
Mustafa Kemal'in buna yanıtı oldukça ilginçtir: --Söz para etmez. Bir kağıda
senin de bu partinin kurucularından olduğunu yaz, imzala, bize ver, seni
serbest bırakalım.-- (Gençosman,Banoğlu, 1971:150) . Görüldüğü gibi, Mustafa
Kemal için, iş başka, dostluk başkadır. Hele hele, --devrim için gizli örgüt--
konusu başlı başına ciddi bir konudur. Bu yüzden, örgütü bırakıp gidenlere
güvenilmez. Ancak sağlam güvencelerle ayrılmaya izin verilir.

imparator 10-02-2007 14:14

--Vatan ve Hürriyet-- serüveni, örgütün öneminden ve tarih içinde oynadığı
rolden çok, Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimciliğine ve örgütçülüğüne ışık
tutması bakımından ilginçtir. Yoksa bu örgüt, örneğin Hüsrev Sami
Kızıldoğan'ın öne sürdüğü gibi, Ahmet Rıza'nın Osmanlı Terakki ve İttihat
Cemiyeti'ne gerçek bir rakip olmamıştır (Mustafa Kemal'in --Vatan ve
Hürriyet--i Selanik'te birlikte genişlettiği ve tabancası üzerine yemin
edilen, Hüsrev Sami Kızıldoğan. Belleten'de çıkan ve Afetinan'ın aynı konulu
bir yazısına ek olarak yolladığı anılarda. 1907 yılında, Talat'ın (Paşa)
kendilerini Paris'e Ahmet Rıza ile ilişki kurmak için yolladığını anlatıyor ve
Talat için --örgüt arkadaşlarından-- diyerek, sanki bu temasın --Vatan ve
Hürriyet-- adına yapılmasını istediği izlenimini veriyor. Oysa, o sırada sözü
edilen örgüt İsmail Canpolat, Midhat Şükrü, Talat, Ömer Naci gibi kişiler
tarafından 1906'da Selanik'te kurulmuş olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti olmalı.
Nitekim bu Cemiyet, sonra, Ahmet Rıza'nın cemiyeti ile de birleşerek, İttihat
ve Terakki adını alıyor.).
Aslında, Osmanlı İmparatorluğu içinde devrimci örgütler ve özgürlükçü
savaşım, Mustafa Kemal'den çok önce başlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, hiç
kuşkusuz, bu oluşumların varlığını bilmektedir. Fakat, lider kişiliği ve o
güne dek sonuç alınmamış olması, onun da kendi örgütünü kurmasına yol açar.
Bu girişimde, Harbiye'de ve Erkanıharbiye'de aldığı eğitimin ve bu okulların
geleneklerinin etkilerini de kolaylıkla görebiliriz.


Türkiye`de Saat: 15:51 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580