Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 14:20

İstanbul'dan beri beraber getirdiğim bu arkadaşın -tuttuğumuz yola nazaran-
anlaşılması pek basit olan bir meselede, izhar ettiği haleti fikriye ve
hissiyeden müteellim oldum. Fuat Paşa'yı çağırttım. Paşa noktai nazarımı
anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa'ya Refet Bey'in tereddüdü sebebini
anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa, Refet Bey'den, biraz ciddi, istizahta
bulunduktan sonra, Refet Bey müsveddeyi eline alarak kendine mahsus bir
işaret vaz'etti. Öyle bir işaret ki, bunu, bu müsveddede bulmak biraz
müşküldür.-- (O dönemde Rauf Bey'in de Mustafa Kemal'in --Anafartalar
Kahramanı-- olması gibi --Hamidiye Kahramanı-- adıyla ün yapmış olduğu
anımsanmalıdır (Saracoğlu. 1960:48-49).) (Atatürk, tarihsiz: 34).
Görüldüğü gibi, Cafer Tayyar'a çekilen telgraftan ancak üç gün sonra
yazılan ünlü --Amasya Tamimi-- bile bir komutan tarafından ancak anı olarak,
öteki tarafından da okunmaz bir biçimde ve uzun tartışmalardan sonra
imzalanabiliyor. Üstelik Refet Bey, Mustafa Kemal'in emrinde bir komutandır
o sırada.
3) --Vali ve mutasarrıfların tümü bu halka çevresindedir.-- Bu söz de o sırada
ancak bir umuttan, bir istekten başka bir niteliğe sahip değildi. Hem Mustafa
Kemal, --Nutuk--da, bu sözünün doğru olmadığını belirten pek çok örnek verir,
hem de zaten o sırada böyle bir --birleşik cephe-- için zaman henüz çok
erkendir. Örneğin, sonradan kendisinin en yakın çalışma arkadaşlarından biri
olan Mazhar Müfit bile, kendisini Damat Ferit'in adamı sanmaktadır.

imparator 10-02-2007 14:20

4) --Bu yüksek amaç için Müdafaa-i Hukuku Millive ve Redd-i İlhak
Cemiyetleri'nin adı altında örgütlenme yapılacaktır. Zaten bunların
örgütlenmesi Anadolu'da kaza ve nahiyelere dek kök salmıştır.-- Bu yargı olsa
olsa, Mustafa Kemal'in o dönemde İmparatorluğu ikiye bölmüş olan
İttihatçı-İtilafçı ayırımını yok ederek, tüm kişileri kendi arkasında düşmana
karşı seferber edebilmek için kullanmayı düşündüğü bir taktiğin belirtisidir.
Yoksa, o sırada kendiliğinden oluşmuş bulunan örgütler arasında ne eşgüdüm
vardı, ne de bunlar Mustafa Kemal Paşa'nın dediği denli yaygın ve köklüydü.
5) --İngilizlerin kışkırtmasıyla ortaya çıkan bağımsız Kürdistan eylemi sona
ermiş ve Kürtler, Türklerle birleşmiştir.-- Bu da, yalnız Mustafa Kemal'in
telgrafla, Diyarbakır'a bildirdiği emirlerin hemen yerine getirilmiş olduğu
varsayımına dayalı bir yargıdır.

imparator 10-02-2007 14:21

6) --Tüm ülkeyi temsil etmek üzere, Anadolu ve Trakya Müdafaa-i Hukuku
Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerini birleştirmek ve bu örgütün Anadolu ve
Rumeli temsilcilerinden kurulu güçlü bir merkez yönetim kurulu oluşturmak
kararı alınmıştır.-- Cafer Tayyar'a verilen bu haber gerçeği değil, tam
anlamıyla Atatürk'ün kafasındaki modeli belirtiyordu.
Telgrafın, bundan sonraki maddeleri, bu ilkeler çerçevesinde Cafer
Tayyar'dan neler yapması gerektiğine ilişkin isteklerden oluşmaktadır.
Gerçekleşen Düş
İşin ilginç yanı, Cafer Tayyar'a çekilen telgrafın o anda gerçeğe uygun
olmamasına karşılık, içinde belirtilen bütün yargıların ve haberlerin, zaman
geçtikçe, teker teker gerçekleşmiş olmasıdır.

imparator 10-02-2007 14:21

Bu telgrafın üzerinde bu denli durmamın iki nedeni var : Birinci neden,
içinde belirtilen ilkelerin, Atatürk'ün tüm Bağımsızlık Savaşı Stratejisi'ni
kapsamakta oluşudur. İkinci neden ise, telgraftaki havanın, Mustafa Kemal'in
konuya esas yaklaşımını belirlemesidir. Bütün telgraflar Mustafa Kemal'in
belli komutanlar adına ve halk ile birlikte eylem yaptığı havası içinde
kaleme alınmıştır. Eylemin genel gelişimi içinde bu hava gerçekten de
yaratılmıştır. Fakat telgrafın çekildiği sırada, bu, yalnız Mustafa Kemal'in
kafasındaki plandır. Yoksa gerçek değildir. Henüz ne komutanların, ne de
kitlelerin desteğini alabilmiştir. O ise İmparatorluğu yıkıp, yerine
Cumhuriyet'i kurmaya bile karar vermiştir o aşamada. Dolayısıyla sihirli
kelime --temsil--dir.
Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaşı'nı elbette, --Heyeti Temsiliye Reisi--
olmadan da, örneğin, Osmanlı Ordusunun bir generali olarak örgütleyebilir ve
yürütebilirdi.
Telgrafta dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, genel mantığın, eylemin
düşman istilasına karşı başlatıldığı ve mevcut hükümetin yadsınması
gerekçesine dayanıldığı biçiminde geliştiğidir.

imparator 10-02-2007 14:21

Bütün bu noktalar düşünüldüğünde görülecektir ki, Mustafa Kemal'in
--örgütçülüğü-- artık tümüyle --temsil-- ilkesine ve stratejisine dayalı bir
örgütçülüğe dönüşmüştür: İşte bu örgütçülüktür ki, onun Cafer Tayyar'a
yolladığı telgraftaki düşlerini, zaman içinde birer birer gerçeğe
dönüştürmüştür.
Temsil Stratejisi
Mustafa Kemal'in üçüncü dönemindeki --örgüt-- sorunu, artık, stratejik olarak,
--Padişah'ın otoritesine karşı bir --Ulusal İrade-- oluşturmak-- biçiminde
algılanabilir.
Bu dönemde, yukarıda da belirttiğim gibi, artık sorun, --ne yapılacağı--
sorunu olmaktan çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa ne yapacağını çok iyi
bilmektedir. Sorun, --nasıl yapılacağı-- sorunudur. Düşman kovulacak, vatan
kurtarılacak, İmparatorluğa da el konulacaktır. Ama nasıl? İşte bu noktada
--örgüt--ün ardındaki ideoloji işin içine karışmaktadır: Bütün bu işler Fransız
Devrimi'nin getirdiği Ulusçuluk ve Cumhuriyet düşüncelerine dayalı olarak
yapılacaktır. --Örgüt-- açısından bu düşüncelerin iki işlevi vardır: Birinci
işlev Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın bu düşünceler çerçevesinde örgütlenerek,
Mustafa Kemal'in liderliğinde toplumsal kaynakların seferber edilebilmesidir.
İkinci işlev ise, savaş sonrası kurulacak siyasal yapıda, İmparatorluğa el
konurken yine bu düşüncelerin kuramsal ve hukuksal temel oluşturmasıdır.

imparator 10-02-2007 14:22

İşte tam bu noktada, --örgüt--ü başarıya götürecek taktiklerle, --ulusal
temsil--in sağlanmasına yönelik strateji arasında bir çatışma gözükmektedir:
Hem --örgüt--ü yukarıdan aşağı bir emir-komuta zinciri içinde kuracak ve tüm
eylemi tek elden yöneteceksiniz, hem de bunu ulus adına, temsil ilkesine göre
yapacaksınız. Üstelik, uluslararası planda da, Batı'nın sahip olduğu çağdaş
siyasal değerlerden sapmadığınıza düşmanlarınızı bile inandıracaksınız. Bu,
son derece zor, --çatışan-- strateji ve taktik ögelerin --uzlaştırılması--nı,
ancak, Mustafa Kemal gibi bir --örgüt dehası-- becerebilirdi. Şimdi bu --genel
strateji--nin --özel taktik--lerle nasıl uzlaştırıldığını Atatürk'ün ağzından,
Mazhar Müfit'in anılarından görelim:
Bilindiği gibi Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919'da toplanmıştır. Oysa
Kongre'nin ilk açılış tarihi 10 Temmuz olarak saptanmıştı. Bunu öğrenen
İngiliz albayı Ravlenson, 9 Temmuz'da Mustafa Kemal'i görmeye gelir.
Ravlenson, mütareke koşullarının Erzurum'daki uygulamasını denetlemekle
görevlidir. Emrinde iki manga kadar asker de olan Ravlenson, ayrıca İngiltere
Dışişleri Bakanı Lord Gürzon'un da yeğenidir. Bir anlamda hem askeri, hem
siyasal, hem de (mütareke koşullarına göre) hukuksal güç sahibidir Ravlenson.
İşte bu albay, Erzurum Kongresi'ni önlemeye kararlıdır. Mustafa Kemal'e
açıkça, --Kongreden vazgeçmezseniz, kuvve-i cebriye ile toplantının
dağıtılmasına mecburiyet hasıl olacak.-- der. Buna karşılık Mustafa Kemal,
--O halde biz de mecburi ve zaruri olarak kuvvete karşı koyar ve herhalde
milletin kararını yerine getiririz.-- yanıtını verir. Bunun üzerine de Mazhar
Müfit kapıyı açarak, Ravlenson'u dışarı çıkarır.

imparator 10-02-2007 14:22

Kongrenin selameti için alınması gerekli önlemlerin belirlediği taktiklerle,
genel strateji çatışması, bu konuşmanın hemen ardından Mustafa Kemal Paşa'nın
şu değerlendirmesinde açığa çıkar: --Pek ihtimal vermiyorum ve ciddi telakki
etmiyorum ama, şayet bu zat, kongrenin toplanmasına müdahale etmeye ve mani
olmaya kalkışırsa bizim de tedarikli bulunmamız lazım gelir. Aklıma
kolordudan biraz muhafız asker istemek gelmiyor değil. Fakat bu iyi bir şey
olmaz. Kongreyi millet değil, asker yaptı ve yaptırdı, derler. Ordunun
baskısı ve müdahalesi altında Erzurum Kongresi'nin yapılmış olduğu hakkında
herhangi bir tahminin yürütülmesi dahi işimize elvermez...--
Görüldüğü gibi, aslında bütünüyle, bir generalin, Mustafa Kemal'in, hemen
hemen tümüyle askeri gücüne ve ününe bağlı olan bir eylemi, askerden
arındırılmış olarak göstermek, genel stratejinin bir gereğidir.

imparator 10-02-2007 14:22

Öte yandan, kongre için yalnız içten değil, dıştan da ciddi bir engelleme
söz konusudur. Sonunda, bulunan çözüm yolu son derece basit ve etkindir:
--Sivil giydirilmiş seçme polis ve jandarmalar, kongrenin açıldığı ve açık
kaldığı günlerde o civarda seyirci halkmış gibi bulunacaklar ve herhangi bir
müdahale vukuunda silaha silahla mukabele edecekler.--
Bu önlemler karşısında Mustafa Kemal'in şu sözleri, ulus iradesini egemen
kılmaya çalışan bir liderin, deneyimli geçmişinin kendisine sağladığı
üstünlükleri vurgular:
--... Ben bir şey olacağına. İngiliz Kolonel'inin müdahale cesaret ve
cür'etini kendinde bulabileceğine asla kani değilim. Sadece, en zayıf ve
vukuu en imkansız ihtimalatı dahi güz önünde tutmak daimi itiyadımdır. Sadece
bu tedbir ve tertibin mahremiyetine itina etmek ve ortalığı beyhude telaşa
vermemek asli şarttır.--

imparator 10-02-2007 14:22

Hem önlem alınacak, hem gizlilik içinde uygulanacak!.. Bu tutum, Mustafa
Kemal Atatürk'ün bütün yaşamında egemendir. Yanındaki arkadaşlarının bir
bölümü aslında İttihat ve Terakki'nin --silahşörlük-- geleneğini sürdüren
kişilerdir (İttihatçılar gerek siyasal karşıtlarını susturmak, gerekse siyasal
iktidara el koymak için sürekli olarak hem --silahşör-- kullanmışlar, hem de
Bab-ı Ali baskınında olduğu gibi bizzat kendileri --silahşörlük-- yapmışlardı.
İttihatçı liderlerin evlerinde de koruma görevi yapan --silahşörler--in ev
halkından sayıldığını Talat Paşa'nın eşi, anılarında anlatıyor
(Barlas, 1980).). Nitekim, yukarıdaki sözlerini şöyle tamamlıyor Mustafa
Kemal:
--Hoş, bu da olmasaydı, herhangi bir menfi ihtimal karşısında benim, Ali
Şevket, Cevat Abbas ve bir iki arkadaşı dahi kongre binası önüne göndermem,
kongreyi muhafaza etmek için kafi gelirdi. (Kansu, 1966:45-47).
Bütün bu konuşmalar sonunda 23 Temmuz'da Kongre açıldığında her türlü önlem
alınmış, --ayrıca Recep Zühtü (eski milletvekillerinden) , Cevat Abbas
(Paşa'nın yaveri ve merhum Bolu mebusu), Şevket (eski Bilecik mebusu) Beyler
de ayrıca kapıda muhafız olarak yer almış bulunuyorlardı.-- (Kansu, 1966:78).

imparator 10-02-2007 14:22

Kongre Taktikleri
Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin son aşaması, Sivas Kongresi
ile noktalanmıştır. Padişah'a karşı oluşturulacak siyasal gücün kaynağını ve
Bağımsızlık Savaşı'nın tek elden yönetimini sağlamak üzere girişilen bu
örgütçülük eylemi, yalnız genel toplum düzeyinde değil, kongre düzenlenmesi
ve yönetimi açısından da sürekli bir biçimde özel taktiklerin kullanılmasını
gerektirmiştir .
Birinci sorun, ulusal iradeyi temsil edecek olan bir kongreye Mustafa Kemal
Paşa'nın asker kimliği ile katılmasının sakıncalarıydı. Özellikle dış ülkeler
üzerindeki etkiler bakımından çok önemli görülen bu nokta, Mustafa Kemal'in
ince bir manevrasıyla görkemli bir biçimde çözülmüştü: Kongrenin açılışı için
saptanan (ve sonra onüç gün ertelenen) tarihten iki gün önce, Mustafa Kemal
Paşa bütün görevlerinden istifa ediyor ve --bu andan itibaren hiçbir resmi
sıfat ve memuriyetim yok, bir millet ferdi olarak ve milletten kuvvet ve
kudret alarak vazifeye devam edeceğim.--(Bu noktada, Mustafa Kemal Paşa'nın
İstanbul hükümeti tarafından da görevden alındığı unutulmamalıdır.) diyordu.


Türkiye`de Saat: 02:36 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580