Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 14:32

Bu genel açıklamalardan sonra Mustafa Kemal Paşa, Meclis'e, bir hükümet
kurulmasının zorunlu olduğunu belirtir. Yeni açılan Meclis'e yetki ve
sorumluluklarını bildiren bir konuşma niteliği taşıyan söylevinin bu kısmında
Mustafa Kemal Paşa, çeşitli duraksamaları ortadan kaldırmak için belli
ilkeleri açıklamaktadır: 1) Hükümetin kurulması bir zorunluluktur. 2) Geçici
olarak bir hükümet başkanı ya da bir Padişah kaymakamı belirlemek, kabul
edilemez. 3) Mecliste odaklaşan Ulusal İradenin vatanın yazgısına egemen
olduğunu kabul etmek esas ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde
bir güç yoktur. 4) Türkiye Büyük Millet Meclisi hem yasama, hem de yürütme
yetkilerine sahiptir.
Atatürk, Nutuk'ta, daha sonra gizli bir oturumda, kendisinin başkan
seçilmesinin sakıncalarını belirterek, dikkatleri çektiğini söylüyor.
Bugün artık gizli oturumların tutanakları elimizdedir. Atatürk'ün Nutuk'ta
söz ettiği gizli oturum, 24 Nisan 1920 tarihinde yapılan ikinci birleşimin
dördüncü oturumudur. Bu oturumdaki konuşması, genellikle olduğu gibi, bir
mantık ve taktik olayıdır.
Turanizm ve İslamizme, yabancılar korktukları için sahip çıkmadığını
anlatarak işe başlıyor Paşa. Böylece, hem Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın
siyasal açıdan da başarıyla ulaştırılması için gerekli koşulları düşündüğünü
belirtiyor, hem de (kendi deyimiyle) hudud-u milli'ye içerden karşı çıkılması
olasılıklarına karşı önlem almış oluyor.

imparator 10-02-2007 14:32

Burada ilginç bir yaklaşımı var Mustafa Kemal'in: Bir Ehl-i Salip
Muharebesi'ni önlemek için İslamizm yapmadıklarını belirtmekle birlikte,
--Bittabi, selamet ve necat için yegane memba, kuvay-i alem-i İslamiyet
olmuştur.-- diyor.
Daha sonra, bütün sınırlardaki durumları çözümleyerek, bir anlamda ulusal
sınırların gerekçesini anlatıyor. Bu çerçevede, Araplarla olan ilişkilerimizi
uzun uzun irdeledikten sonra, Ermeniler ve Ruslarla olan gelişmelere de
dikkati çekiyor. Özellikle bolşevikler hakkında söylediği şu sözler çok
ilginç yaklaşımları belirtmektedir:
--İşte bu itibarla alelıtlak bizimle Bolşeviklik arasındaki münasebat
şayan-ı tetkik ve teemmül olur. Bir zamanlar oldu ki Bolşevikler nokta-i
nazarlarını daha umumileştirdiler. Hiçbir kimsenin, hiçbir milletin adat,
ahlak-ı hususiyetlerine ve milliyet esaslarına muarız değiliz. Yanlız
istibdada karşı, emperyalistlere karşı düşmanız. Biz, Avrapalıların
Bolşevizmden korktuklarını ve bizim Bolşeviklerle tevhid-i efkar ve hareket
edeceğimizden daima kuşkulanmakta olduklarını nazar-ı dikkate alıyor ve daima
düşünüyorduk ki, böyle bir şeye mecbur olmaksızın amali milliyemiz dahilinde
muayyen bir hudutta bizim şeraiti hayatiyemiz, şeraiti istiklalimiz temin
olunursa...-- (T.B.M.M. 1:4) .

imparator 10-02-2007 14:32

Bu satırlardan açıkça anlaşılan, gerek Ulusal Bağımsızlığa olan düşkünlük,
gerekse bunu Batı dünyası içinde gerçekleştirmek arzusudur. Bu noktada
Atatürk'ün Batı'ya karşı yürüttüğü, fakat Batı içinde gerçekleştirmek
istediği Bağımsızlık Savaşı'nın bütün diyalektik ögelerini görmek olanaklıdır.
Paşa, daha sonra İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerle olan ilişkiler
üzerinde de durur. Padişah hükümetlerinin, onlarla olan işbirliğini sergiler.
Yunanlıların da ancak büyük devletlerin desteğiyle varlıklarını sürdürdüğünü
belirtir.
Bu arada başta Anzavur olmak üzere, ihanetler üzerinde de durur. Padişah'ın
durumuna da değinen Mustafa Kemal, Vahdettin'le doğrudan temas yanlılarına
şöyle sesleniyor:
--Farzedelim ki, resmi ve hususi her türlü temas mümkündür. Ne anlamak
istiyoruz bu temastan? Millet, istiklalini, tamamiyet-i mülkiyesini makam-ı
hilafet ve saltanatın müstakil ve masun olmasını vicdani bir emel telakki
etmiştir. Bunun için burada çalışıyoruz ve çalışacağız. Halife-i Müsliminin
bundan başka bir şey düşünmesine imkan tasavvur ediyor musunuz? Ben şahsen
hiçbir şey düşünmem. Zat-i Şahanenin ağzından aksini işitsem mutlaka bunun
icbar ve tazyik altında olduğuna hükmederim.-- (Borak, 1977:31).

imparator 10-02-2007 14:32

Vahdettin'i saf dışı bırakmak için çok güzel bir fırsatı da, Fevzi Paşa'nın
(Mareşal Fevzi Çakmak) Anadolu eylemine katılmak istemesi üzerine yakalıyor
ve bunu, hemen konuşmasında değerlendiriyor: Önce Padişah'ın kendilerine
karşı ilan ettiği fetvayı --düzmece-- (sania) diye niteliyor, daha sonra şu
örneği veriyor: --Bu kabineden evvel Harbiye Nazırı Fevzi Paşa Hazretleri
namus ve haysiyet ve şerefi itibariyle kendisini yakından tanıyan
arkadaşlarımızın taht-ı tasdikında olduğu üzere şüphe ve tereddüt
edilmeyecek evsaf-ı güzideye maliktir. Bir emrinde:
--İngilizlere hürmet edeceksiniz, İngilizlerin emrini dinleyeceksiniz. Böyle
hareket etmediğiniz takdirde mahvolacağız. Bu tarz-ı hareketi hamiyet-i
vataniyenizden rica ederim.-- diyor.
Ve bazı zayıf muhakemeli insanlar: --İhtimal ki vaziyet başka türlüdür; bu
kadar muhterem bir arkadaş böyle desin.-- Biz, böyle bir teenniye lüzum
görmedik ve bunun düşman tarafından not edildiğine hükmettik.
--Kaçırdığı yaveri Salih Bey buraya geldi ve: --Aman-- dedi, --Harbiye Nazırı
süngü altındadır. Zorla imla ve imza ettiriyorlar. Evamire ehemmiyet
verilmemesi lüzumunu bildirmek için beni gönderdi.--

imparator 10-02-2007 14:32

Ve bugün o zat-ı şerif tahlis-i giriban ediyor, Geyve'de bulunuyor. Bir
saat evvel kendisiyle görüştüm.-- (TBMM, 1:9; Borak, 1977:32),
Görüldüğü gibi, Fevzi Paşa, Mustafa Kemal'in açısından --tam zamanında--
Anadolu'ya geçmektedir. Tam Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır ve Meclis'in
Padişah karşısındaki tutumu tartışılırken, İstanbul'da kalanların baskı
altında olduğunu belirten canlı bir kanıt olarak; Padişah'ın etkisini yok
edici bir görev yapmıştır Fevzi Paşa. Atatürk'ün kendisine olan saygısını
buna bağlamak gerekir.
Fevzi Paşa'nın önceleri yalnız Anadolu eylemine değil, Mustafa Kemal
Paşa'nın kişiliğine de önemli itirazları vardı (Karabekir, 1960:391-392) . Bu
nedenle Fevzi Paşa'nın Anadolu'ya katılmasının önemi çok büyüktür.
Pek doğal olarak, İstanbul hükümetinin ve Halife-Sultan'ın bu durumu,
Mustafa Kemal Paşa tarafından, Padişah ile doğrudan temas isteyenlere karşı
da bir koz olarak kullanılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, bütün bu açıklamaların sonunda, kendisinin başkanlığı
konusuna geliyor. Önce arkadaşlarının hepsinin (kullandığı terim --tekmil
arkadaşlarım--dır) kendisinin başkanlığından yana olduğunu söylüyor. Daha
sonra, ulusun iradesinin en önemli gerçek olduğunu ve bunun Meclisce temsil
edildiğini belirtiyor. Sonra da konuşmasını şöyle sürdürüyor:

imparator 10-02-2007 14:32

--Daima bu vahdetleri, bu mevcudiyetleri şu veya bu şahsın üzerinde temerküz
ettirmek, hatta İngilizlerin yeni günlerde, yani İstanbul'u işgal sırasında
İngilizlerin hükümete verdikleri notada benim ismim zikredilmiştir. --Bu adamı
reddediniz--, --Bu adamı tel'in ediniz-- denilmiştir.
Bu adam red ve tel'in olunursa, mevcudiyet-i milliye esasen yoktur.
İkincisi, dahil-i memlekette bütün millete karşı menfi propagandalarda
bulunuluyormuş. Esası yoktur. Bu, hakikat olmamakla beraber düşmanların elinde
bir silahtır. Binaenaleyh, bu mahzuru nazarı dikkat-i alinize arzediyorum.
Millete yapılan menfi propagandalardan yine mesele şahsi olarak
gösterilmektedir. Bu da bittabi fevkalade tesirat yapar. Bu itibarla
maksadımızın istihsali için düşmanlarımıza silah verecek her türlü hususattan
tevakkü etmeniz iktiza eder. Yalnız ve yalnız bir şey düşünmeye mecburuz: O
da, memleketin halasıdır. Burada mevzubahis olacak şahıs meselesi, hatır
meselesi değildir. (Alkışlar.) Binaenaleyh, bütün hakayıka vuzuhla vakıf
olarak isabetli kararlarınızı vermenizi maruzat-ı selifemde işaret ettiğim
gibi, memleketin menafii namına temenni ederim.

imparator 10-02-2007 14:33

Millete istiklal temin edileceği güne kadar bir fert olarak bütün
mevcudiyetimle çalışmaya mukaddesatım namına söz vermişimdir. Bu sözü burada
tekrar etmekle kesb-i şeref eylerim (Alkışlar).-- (TBMM, 1:9-10; Borak,
1977:34) .
Görüldüğü gibi, Paşa, bu etkileyici ve kapsamlı konuşmasında, aynı
paragrafta, yabancıların isteğine uyularak kendisi reddedilirse ulusal
varlığın da reddedilmiş olacağını söyledikten sonra; son derece belirsiz bir
menfi propaganda kavramından söz etmekte ve bunu --seçilmesinin sakıncası--
olarak dikkate sunmaktadır. Bu konuşma aslında kendisinin Nutuk'ta ifade
ettiği gibi Meclis'i --seçilmesinin sakıncaları hakkında uyarmaktan-- çok,
seçilmesinin gerekçelerini ve seçilmemesinin sakıncalarını belirtmeye
yönelikti. Nitekim, hemen konuşmasından sonra söz alan Antalya Milletvekili
Hamdullah Suphi (ünlü hatip Hamdullah Suphi Tanrıöver), --Reisin intihabı
ruznamemize dahil olan mevat arasındadır. Fakat, Paşa Hazretlerinin verdiği
izahattan anlaşılıyor ki, yavaş yavaş büyüyen tehlikeye karşı emir verecek,
zatı veya zevatı aramızdan terhis etmek ve ona selahiyet vermektir.-- diyerek,
Meclis'in bu konuşmadan nasıl etkilendiğini açıkça belirtiyor (TBMM, 1:10).
Başkan seçtikten sonra, Meclis'in yaptığı ilk işlerden biri, 29 Nisan
tarihinde --Hıyanet-i Vataniye-- yasasını kabul etmek oldu. Böylece, yasama
hakkı ile birlikte yargı hakkının da kullanılması için İstiklal Mahkemelerinin
temeli atılıyordu (Aybars, 1975:46). Mustafa Kemal, Meclis'i göstermelik
olarak değil, iş görmek için kurmuştu.

imparator 10-02-2007 14:33

Meclis İradesine Karşı Mustafa Kemal'in İradesi
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni topladıktan sonra, onu,
günün değişen ve her yöne çekilebilecek akımlarına karşı sürüklenmeye
bırakmak niyetinde değildi. Tam tersine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, onun
için, kendi deyimiyle, --inkılapların birlikte gerçekleştirileceği-- bir araçtı.
Yalnız eylem birliği açısından değil, aynı zamanda otoritesinin de hukuksal
kaynağını oluşturan bir araç. Bu yüzden, belli durumlar ortaya çıktığı ve
Meclis'in iradesi kendi iradesine ters düştüğü zaman, hiç duraksamadan, doğru
bildiği biçimde kendi eylemini sürdürmüş ve Meclis'i de kendisini izlemek
zorunda bırakmıştı.
Bu konudaki en doğru yargılardan birini yine Falih Rıfkı dile getirmiştir:
--Söyler, inandırır, zora getirir, susturur, fakat Meclissiz yapamaz.--
(Atay, 1969:289).
Açılıştan hemen sonra, Kavaklı Fevzi Paşa'nın (Fevzi Çakmak) , İstanbul'dan
gelmesi ve Meclis'te Padişah'ın aciz durumunu anlatarak, Mustafa Kemal'i
destekleyici bir konuşma yapması, Atatürk'e çok yardımcı olmuştur
(Gençosman, 1980:119-125) .
Meclis'le Mustafa Kemal arasındaki ilk önemli çatışma, 4 Eylül 1920
tarihinde çıkar. Bu tarihte, Tokat Milletvekili Nazım Bey, 89'a karşı 98 oy
ile İçişleri Bakanlığına seçilir (Bilindiği gibi, o dönemde, Bakanlar
doğrudan doğruya ve tek tek Meclis tarafından seçilmektedir) .

imparator 10-02-2007 14:33

Seçim sonrasını Atatürk şöyle anlatmakta:
--Nazım Bey, dakika fevtetmeksizin büyük istical ile Vekalet makamına gidip
ifayı vazifeye başladı. Badehu, Heyeti İcraiye Reisi de bulunmam hasebiyle
beni ziyarete geldi.
Ben, Nazım Bey'i kabul etmedim. Meclisi Alinin, mazharı itimat ve intihabı
olan bir vekili kabul etmemekle, ihtiyar ettiğim muamelenin mahiyet ve
nezaketini elbette takdir ediyordum. Fakat, memleketin büyük menfaati, beni
bu yolda harekete mecbur tutuyordu. Bittabi, hareketimin sebebini izah ve
ispat edeceğimden ve izalı edeceğim noktanın Meclis-i Alice de mühim
görüleceğinden emindim.-- (Atatürk, tarihsiz:500).
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa, tıpkı Falih Rıfkı'nın dediği gibi
davranmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa'nın bütün kararları, ince taktik hesaplarıyla birlikte
gerçekleştirilmiştir. Örneğin, dağınık Kuvayi Milliye'den örgütlü ordu
sistemine gitme düşüncesini bile, Ali Fuat Paşa'yı Moskova Elçiliğine
yollayarak gerçekleştirmeye başlamıştı (Atatürk, tarihsiz:504) .

imparator 10-02-2007 14:33

Mustafa Kemal Paşa'nın Çerkez Etem karşısındaki tutumu da aynı biçimdedir.
Son ana dek, öğüt heyetleri göndermiş, karşılıklı konuşmalarda bulunmuş,
sonunda, Tevfik ve Etem kardeşleri kendi kendilerinin hatalarıyla köşeye
sıkıştırarak, sorunu çözmüştür. Örneğin, Birinci İnönü Savaşı'nda, Çerkez
Etem, Yunanlılara katılıp, ihaneti kesinleştikten sonra, Mustafa Kemal'in
söylediği, --Ben zaten biliyordum. İş çoktan bu vaziyetteydi. Fakat işleri
vakitsiz nasıl bozabilirdim.-- sözü, onun bu zamanlamasının kesin kanıtlarından
biridir (Nadi, 1955:10). Bir anlamda Çerkez Etem'e başka seçenek bırakmamış
olması, dikkatle uygulanmış bir taktiğin zaman içindeki sonucu değil midir?
Mustafa Kemal bir yandan Meclis içi taktiklerle uğraşırken, öte yandan dış
ilişkiler de özel bir dikkat istiyordu, Padişah hükümetinin varlığını
sürdürmesi, örneğin Londra Konferansı'nda sorunlar çıkarmıştı. Atatürk,
içişlerde gösterdiği dikkati ve beceriyi, dış ilişkilerde de koruyordu. Esas
olarak Sevr Andlaşması'nın küçük değişikliklerle kabul ettirilmesi amacına
dönük bu konferansta İstanbul hükümetini temsil eden heyet, asıl söz sahibinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına gelenler olduğunu bildirince, dış ülkeler
açısından Mustafa Kemal eyleminin önemi ve yasallığı büyük ölçüde artmıştı.
Buna karşılık, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin Dışişleri Bakanı
Bekir Sami Bey'in, Meclis'in onayı dışında yabancı ülkelerle ikili anlaşmalar
yapmaya kalkması Atatürk tarafından uygun karşılanmamıştı (Özellikle
Sovyetler'in bu durumdan çok rahatsız oldukları anlaşılıyor. Çiçerin ile o
zamanki Moskova Büyükelçimiz Ali Fuat Paşa arasında ilginç yazışmalar olmuş
(Yerasimos, 1979;301, 311-313). (Afetinan, 1977:82). Nitekim bu durumu,
sonradan Atatürk, gerekçelerini de uzun uzun anlatarak, Nutuk'ta, açıkça
kınamıştır (Atatürk, tarihsiz:537-593) . Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin tam
bağımsızlığa gölge düşürecek hiçbir anlaşmaya tahammülü yoktu. Mustafa Kemal,
bütün bu noktaları büyük bir duyarlılıkla izliyordu.


Türkiye`de Saat: 06:40 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580