Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/index.php)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/forumdisplay.php?f=79)
-   -   Devrim tarihi ve Toplu Bilim Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/showthread.php?t=22228)

imparator 10-02-2007 14:33

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubunun Kurulması
Gerek seçimlerin yapılış biçimleri, gerekse İstanbul'dan katılanlarla,
yeniden seçilip gelenler arasındaki farklılıklar, Mustafa Kemal'in Meclis
Başkanı olarak, istediği yolda çalışmalar yapmasını güçleştiriyordu.
Günümüzde, --Oligarşinin Demir Yasası-- diye bilinen ve genellikle gerek
kapitalist, gerekse sosyalist sistemlerde, bürokratikleşme eğilimlerinin her
türlü örgüt içinde bir azınlığın yönetim ve denetimine gittiği görüşü, 1920
Türkiye'sinde işlevsel bir niteliğe sahipti.
Aslında, Michels'in büyüyen örgüt yapıları için geliştirdiği --Oligarşinin
Demir Yasası--, iki temel değişmeye dayalıdır. Birinci temel değişme büyümedir.
Örgüt zamanla o denli büyür ki, artık, siyasal bir parti içinde bile herkesin
doğrudan doğruya yönetime katılması olanaksızlaşır. İkinci temel değişme
uzmanlaşmadır. Gerek yönetim, gerek iletişim sorunları, o denli
karmaşıklaşmıştır ki, bunların içinden ancak yüksek uzmanlık düzeyinde olanlar
çıkabilirler. Üstelik bu eğilimler nesnel ve zorunludur. Tümüyle demokratik
katılmadan yana olan ve bu inancı güçlü nitelik taşıyan örgütlerde bile ister
istemez ortaya çıkar (Michels, 1962).

imparator 10-02-2007 14:33

İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla, bir yandan Mustafa Kemal
Atatürk'ün özellikle dışarıya karşı istediği meşruiyet sağlanırken, öte
taraftan, --Oligarşinin Demir Yasası-- işlemeye başlıyordu. Bu kaçınılmaz
olmanın da ötesinde, zorunlu bir gelişmeydi.
Bağımsızlık Savaşı sonrası reformlar kadar, bağımsızlık savaşının
kendisinin başarılmasında da kaçınılmaz bir işlev sahibi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi, aslında son derece hızlı ve etkin kararlar alınması gereken
bir savaş döneminde, özellikle eşcinsten olmayan niteliğiyle önemli bir
--ayak bağı-- olabilirdi. Bir --ayak bağı-- olmak için her özelliğe de sahipti:
Ayrı cinsten olmanın ötesinde, çok üye, Mustafa Kemal'i anlamaktan da,
anlayınca onaylamaktan da çok uzaktı. Düşmanın kovulma yöntemleri dahil,
hiçbir konuda düşünce birliği yoktu. Birçok serüvenci ve çıkarcı da Meclis
sandalyelerini kapabilmişti.
Mustafa Kemal Atatürk, Michels'i bilmiyordu ama, devrim yöntemlerini ve
örgütsel alışmanın yarar ve zararlarını, erdem ve sıkıntılarını biliyordu.
Mustafa Kemal bir yandan TBMM'nin kendisine sağlıyacağı yararları biliyor,
öte yandan, savaş içinde gerekli olan hızlı karar alma mekanizmasını
engelleyeceğinden korkuyordu. Bir kaygısı da, sonradan yapacağı reformlara
karşı çıkılmasıydı. Bu nedenle, daha baştan birtakım önlemler almıştı.
Bunların başında, Meclis'in seçim mekanizmasına kendi görüşünü
benimseyenlerin egemen olmasını sağlamak geliyordu. Bu çalışmamda ben,
özellikle Meclis için yapılan seçim mekanizmasını aynıyla aktararak bu konuya
dikkatleri çekmek istedim. Çünkü, Mustafa Kemal'in devrimci dehası ve örgütçü
niteliğini en iyi belirleyen örneklerden biridir yeni Meclis'in seçilmesi.
İşin ilginç yanı, olayın önemini kendisi de büyük Nutuk'ta belirtmektedir:

imparator 10-02-2007 14:34

--Malumu alinizdir ki, Birinci Büyük Millet Meclisi'ne milletçe aza
intihabolunurken Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin heyetleri de
müntehibi saniler meyanında bulundular. Buna nazaran denilebilirdi ki, Büyük
Millet Meclisi; heyeti umumiyesiyle, aynı zamanda Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti'nin siyasi bir grubu mahiyetindeydi.-- (Atatürk, tarihsiz:593).
Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Paşa, açıkça, kendisiyle --hemfikir-- bir
Meclis oluşturınaya çalışmıştı. Bu Meclis, kendisinin tümüyle denetlediği
--Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti--nin bir --siyasi grubu-- olacaktı. Nitekim, Tunaya,
TBMM'e, Sivas Kongresi'nin genişletilmiş bir biçimi olarak bakar
(Tunaya, 1981:219) .
Oysa, işler beklenildiği gibi gelişmedi. Atatürk, Nutuk'ta beş ayrı gruptan
ve --hususi maksatlar etrafında bazı küçük teşekküllerin hali faaliyette
bulundukları--ndan söz etmektedir (Atatürk, tarihsiz:594) .
Devrimlerin ve savaşın, hele ikisi içiçe geçmiş ise, tartışmayla yitirecek
fazla zamanı yoktur. Nitekim, saltanatın kaldırılması tartışmaları sırasında
Atatürk, bunu son derece kesin ve açık bir biçimde belirtmiştir (Atatürk,
tarihsiz:690-691).

imparator 10-02-2007 14:34

Mustafa Kemal, her büyük örgütçü gibi, önce, oluşmuş bulunan gruplarla
işbirliği yollarını arıyor. Bunlar da hiç kuşkusuz iki ana yöntem çerçevesinde
toplanmaktadır: Grupların tümünü, ortak noktalar çerçevesinde toplamak ya da
birini güçlendirerek, ötekilerin onu izlemesini sağlamak. Fakat, bu
yöntemlerin ikisi de sonuç vermeyince, Mustafa Kemal Paşa, Meclis'te --Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adıyla bir grup kurmaya karar veriyor. Yeni
kurduğu gruptan iki görev beklemektedir Mustafa Kemal Paşa: Birinci görev
--Misakı Milli esasatı dairesinde memleketin tamamiyetini ve milletin
istiklalini temin edecek sulhü müsalemeti istihsal için, milletin bilumum
kuvayı maddiye ve maneviyesini icabeden hedeflere tevcih ve istimal edecek ve
memleketin resmi ve hususi bilumum teşkilat ve tesisatım bu maksadı esasiye
hadim kılmaya-- çalışmaktır .
Görüldüğü gibi birinci amaç, tümüyle düşmanın ülkeden kovulmasına
yöneliktir. Üzerinde herhangi bir tartışma da yoktur. İkinci nokta ise
oldukça ilginçtir. Buna göre, yeni grup --devlet ve milletin teşkilatını,
Teşkilatı Esasiye Kanunu dairesinde şimdiden peyderpey tesbit ve ihzara--
çalışacaktır (Atatürk, tarihsiz:595) .
10 Mayıs 1921 günü bu iki madde ve öteki maddeler, grubun örgütlenmesine
esas olarak kabul edildi. Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal, kendi eylemini
sürekli iki amaçlı düşünmüştü: Kurtuluş Savaşı ve yeni bir devletin kurulması.
Bu nedenle de, yeni grubun esas ilkelerini bu iki amaca göre belirlemişti.
Oysa, karşıtları, işin ta başından beri, onun, savaşı kazandıktan sonra
devlete el koyacağından ve tüm düzeni değiştireceğinden kuşku duyuyorlardı.
Nitekim Hoca Raif Efendi -ki, Mustafa Kemal Paşa'ya zamanında en büyük desteği
vermiş olan vatanseverlerden biridir-. Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin
adını Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti diye değiştirerek, hilafetin ve
saltanatın korunmasını amaçları arasına alıyor. Bununla da yetinmeyerek
Mustafa Kemal'in taktiklerini izleyen bir biçimde, bu yaptıklarını, çevre
illere de bildirip, örneğin, Kazım Karabekir Paşa gibi askerlerle de temasa
geçiyor. Kendisinin grup kurmasının gerekçesi olarak savunduğu ana düşünce,
--Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun maksadının hilafet ve saltanat şeklinin
Cumhuriyet'i inkılabını istihdaf eylediği--dir.

imparator 10-02-2007 14:34

Buna karşrlık, Cumhuriyet'i ilana kararlı olan ve tüm hazırlıklarını ona
göre yapan Mustafa Kemal Paşa, durumu kendinden soran ve --fırkalar üstü--
kalmasını öğütleyen Kazım Karabekir'e hiç duraksamadan: --Raif Efendi'nin
saltanat şeklinin Cumhuriyetçiliğe kalbi mahsus olduğu hakkındaki fikri
vehimdir.-- diye yanıt veriyordu (Atatürk, tarihsiz: 599) . Yine bu yanıt
çerçevesinde, kendisinin --icrai bir meclis--in başkanı olduğu için, çoğunluk
fırkası başkanı bulunmasının da doğal olduğunu bildiriyor ve kurduğu grubun
başkanlığından ayrılmaya hiç niyeti olmadığını belirtiyordu. Ayrıca, bu
grubun fırka benzeri niteliğini de kabul etmiş oluyordu.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması Birinci Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin tarihinde de, Mustafa Kemal'in eyleminde de bir dönüm
noktasıdır. Böylece artık, --çoğunluk adına-- iş gören Mustafa Kemal, bunu,
--küçük bir azınlık--la yönetmek olanaklarına kavuşmuş oluyordu.
Başkumandanlık:
Oligarşinin Demir Yasasından Mustafa Kemal Yönetimine
Aslında, tüm küçük gruba bağlı yönetim çabaları pek de geçerli değildi.
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi'nden beri hep çevresinde --temsil-- niteliği
olan küçük gruplar bulundurmuş ve kararlarını genelilikle bu grupların
başkanı olma gibi yasal bir dayanağa bağlamıştı. Fakat, yine kendisinin
ifadelerinden anlıyoruz ki, aslında bu --temsil-- niteliği olan küçük gruplar
hemen hemen hiçbir zaman tam anlamıyla oluşmuyor. Onların başkanı olarak,
Mustafa Kemal, onların --temsil-- yetkilerini de kullanıyor. Böylece, aslında
bir temsil hiyerarşisi ile --Oligarşinin Demir Yasası--na giden olay, Mustafa
Kemal eyleminde, bir devrimcinin temel taktiği oluyordu.

imparator 10-02-2007 14:34

Üstelik, Mustafa Kemal bu uygulamaya zorlanıyordu da. Bir başka deyişle,
gerek dayandığı büyük gruplar, gerekse küçük --temsili-- gruplar özellikle
bunalım anlarında kendisinin kayıtsız koşulsuz sorumluluk yüklenmesini
istiyorlardı. Bunun altında, hiç kuşkusuz, onun bütün çevresini aşan
devrimcilik nitelikleri yatıyordu. Bir başka neden de, lidere duyulan güven
duygusu kadar zor durumlarda liderin de zorlanacağını ve belki de
yıpranacağını umut edenlerin varlığından geliyordu. Çünkü, ona inananlar
kadar, inanmayanlar da Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde etkin
gözüküyorlardı.
Nedenleri çeşitli olmakla ve kimi zaman da çelişik amaçlardan kaynaklanmakla
birlikte, Mustafa Kemal'i --Tek Adam--lığa zorlayan durumların ve kişilerin
sürekli gündemde bulunduğu bir gerçektir. İşin ilginç yanı, Mustafa Kemal'in
bu önerileri değerlendirmekteki ustalığıdır. Gerek zamanlamayı, gerekse
koşulların olgunlaşmasını hiç gözardı etmemiş, uygun zaman geldiğinde hemen
kendi ilkelerine göre eyleme geçmiştir. Bunun en güzel bir örneklerinden biri,
başkomutanlık sorunudur.
Meclisteki uzun tartışmalardan sonra Mustafa Kemal'in başkomutanlığı kabul
edip etmemesi, sanki savaşın, yazgısını önemli bir biçimde etkileyecek bir
öge olarak belirmişti. Hiç kuşkusuz, bu sonucun ortaya çıkmasında Mustafa
Kemal'in önceleri sessiz kalarak, olayların gelişmesini beklemesi de etkin
olmuştu. Aslında, orduları zaten güvendiği arkadaşları aracılığıyla yönettiği
için, başkomutanlığı hukuken de yüklenmesi, durumu çok değiştirmeyecekti.
Bunu bilen Mustafa Kemal, hem Meclis içinde ve dışında oynanan oyunları
bozmak, hem de ülkenin genel durumu çerçevesinde ciddi önlemler almak için,
başkomutanlığı özel koşullarla kabul edeceğini bildirdi. 4 Ağustos 1921
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına şöyle bir önerge verdi:
--Meclis azayı kiramının umumi surette tezahür eden arzu ve talebi üzerine,
Başkumandanlığı kabul ediyorum. Bu vazifeyi; şahsen deruhte etmekten tahassül
edecek fevaidi, azami süratle istihsal edebilmek ve ordunun maddi ve manevi
kuvvetini azami süratte tezyit ve ikmal ve sevki idaresini bir kat daha
tarsin için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin haiz olduğu salahiyeti, fiilen
istimal etmek şartıyla deruhte ediyorum. Müddeti ömrümde, hakimiyeti
milliyenin en sadık bir hadimi olduğumu nazarı millete bir defa daha teyid
için bu salahiyetin üç ay gibi kısa bir müddetle takyid edilmesini ayrıca
talep ederim.-- -- (Atatürk, tarihsiz: 611).

imparator 10-02-2007 14:34

Açıkça görüldüğü gibi, bu yazısıyla Mustafa Kemal, --Tek Adam-- olmaya
talipti. Onun bu isteğine karşı çıkanlar, yine kendi ifadesine göre, iki
noktada kuşku duyuyorlardı: Birinci nokta, tüm yetkileri Mustafa Kemal
üzerine aldığı için, artık Meclis'i gereksiz sayıp kapatabileceğiydi. İkinci
nokta ise, o dönem Meclisinin havasını aktarabilmesi bakımından çok ilginçti:
Birtakım milletvekilleri, kendi güvenliklerinden kaygı duyuyorlardı. Hiç
kuşkusuz, bunlar, kendilerini Mustafa Kemal'e açıkça karşıt gören ve bu
yüzden şu ya da bu biçimde tasfiye edilmelerinden korkan milletvekilleriydi.
Mustafa Kemal Paşa iyi bir taktisyendir. Tüm bu kaygıları dinler, hak verir;
bunların hepsine çare bulan bir yasa önerisinde bulunur. 5 Ağustos'ta bu
öneri kabul edilir. Böylece, artık yalnız fiilen değil, yasal olarak da.
Mustafa Kemal --Tek Adam--dır. Üstelik bunu, hiçbir zorlamaya başvurmadan,
tümüyle, Meclis'in isteğiyle, adeta --lütfen-- kabul etmiştir. Tarihteki öteki
--liderler--in tek adam olabilmek için başvurdukları yollar akla gelirse,
Mustafa Kemal'in onlara olan taktik üstünlüğü hemen ortaya çıkar.
Kısaca, Mustafa Kemal'in Meclis'in tüm yetkilerini kendinde topladıktan
sonra yaptıklarına bakarsak, bu yetkilerin hiç de --lafta kalmadığını-- ve
sonuna kadar, işlevsel bir biçimde kullanıldığını görürüz. Hemen 7 ve 8
Ağustos tarihlerinde on adet emir çıkartıyor. --Tekalifi Milliye-- emirleri
elenen bu emirler, ordunun gereksinmesi olan araç, gereç ve uzmanların
sağlanması için ülke halkının topyekun seferberliğini öngörüyordu. Ayrıca,
son derece önemli bir nokta olarak da, İstiklal Mahkemeleri oluşturup, bunları
Kastamonu, Samsun, Konya ve Eskişehir'e yollamıştı. Bu arada, hükümette de
bir iki değişiklik yaparak, ordunun yönetimini daha etkin bir biçime sokmuştu.
Bütün bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Mustafa Kemal için --örgüt--
ancak devrimci eylemine güç kattığı oranda işlevseldi. Bu güç ise en kısa
biçimde, önce küçük grupların oluşturulması, daha sonra da bu küçük gruplar
içinde --lider--in yetkisinin --meşru--laştırılması açısından anlam taşıyordu.

imparator 10-02-2007 14:34

Nitekim, Başkomutanlığın uzatılması kabul edilmediği zaman, hemen --işlevsel
devrimcilik--i ön plana çıkmış ve --Düşman karşısında bulunan ordumuz başsız
bırakılamazdı. Binaenaleyh, bırakmadım, bırakamam ve bırakamayacağım.--
demiştir (Atatürk, tarihsiz:662).
Mustafa Kemal'in Başkomutanlık yetkileri konusunda çok hassas olduğu
bilinen gerçeklerdendir. Örneğin, Nureddin Paşa'nın neden olduğu Koçgiri olayı
üzerine Meclis'te yapılan tartışmalarda, Mustafa Kemal çok titizdir. Artık
açıklanmış olan bu gizli oturumların tutanaklarına göre, Meclis kendisine
güven duymuyorsa, yetkilerinin üzerinden alınabileceğini, fakat Başkomutanlık
yasası yürürlükte olduğu sürece; işlerine hiç kimsenin, Meclis'in bile
karışmaya hakkı olmadığını söylüyor (Borak, 1977:242-243).
TBMM Döneminin Değerlendirilmesi
Mustafa Kemal Atatürk'ün eylem süreci içinde en önemli örgüt dönemi TBMM
dönemidir. Bunun iki nedeni vardır. Birinci neden, düşmanın bu dönem içinde
yenilmiş olmasıdır. İkinci neden ise, Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinin
gerek yasal ilkelere oturması, gerekse uygulamada birçok kez kanıtlanması
açısından tam anlamıyla meşruluğuna bu dönemde kavuşmuş olmasıdır.
Meclis döneminin önemli özelliklerinden biri, artık bağımsızlık eyleminin
yurt içinde de tümüyle bir devlet örgütü eliyle yönetilmeye başlanmış
olmasıdır. Bu devlet örgütü anlayışı, tüm alanlarda etkinliğini gösteriyordu.
Örneğin, basın, bilinçli biçimde desteklenmeye başlanmıştı. Bir yandan yeni
kurulan resmi Anadolu Ajansı'nın elemanları ile yurt dışına haber verilirken,
öte yandan Hakimiyet-i Milliye ve Yeni Dünya gazetelerine maddi yardım
yapılıyordu (Öztoprak, 1981:32-33) .

imparator 10-02-2007 14:35

Gerek düşmanın yenilmesi, gerekse kurulacak olan yeni siyasal ve toplumsal
yapı içinde meşru tek adam kimliğinin kazanılması, çok büyük ölçüde onun
örgütçülüğüne bağlı olaylardır. Konuya bu açıdan bakıldığında, örgütün
belirleyiciliği açısından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne önemli bir yer
vermek gerekir. Çünkü, ondan önceki örgüt denemeleri ya ilk girişimler olduğu
için sonuçsuz kalmış, ya da ancak Meclis dönemindeki başarılara hazırlık
niteliği taşıdığından belirleyici olamamıştır. Parti dönemi olarak ele
alacağım beşinci ve son dönem de yalnızca Meclis döneminin işlevsel bir
uzantısı sayılabilir.
:::::::::::::::::::
V-) BEŞİNCİ DÖNEM: --PARTİ DÖNEMİ- DEVRİMİN YAYGINLAŞTlRILMASI--
Her devrimci eylemin bir kurumlaşma dönemi vardır. Eylem başarılmış,
iktidara el konulmuştur. Artık; sahip olunan ideoloji doğrultusunda yeni
toplumun yaratılması için uygulamalara geçme zamanı gelmiştir.
Bu konuda Atatürk şöyle diyor:
--... Her yerde siyasi fırka teşkili hakkında da halk ile uzun hasbihallerde
bulundum... Bu fırkanın nasıl ,bir program takibetmesi lazım geleceği
hakkında bilcümle vatanperveranın, erbabı ilmü fennin müzaheret ve müşaretine
müracaat etmiştim. Gerek bazı zevattan aldığım tahriri mütalaattan ve gerek
halk ile müdavelei efkardan çok istifade ettim.-- (Atatürk, tarihsiz:718) .
Görülüyor ki Atatürk, partisini kurmadan önce çok kişiyle konuşmuş,
uzmanlara ve halka danışmış, onlardan yazılı ve sözlü olarak düşünceler
almıştır. Bu düşüncelerden ne denli yararlandığı ya da gerçekten bir --danışma--
yapıp yapmadığı çok önemli değildir. Önemli olan, arkasından tarihe mal olacak
bir metinde partiyi kurarken, bütün bunları yapmış olduğunu belirtmesidir. Bu
durum, onun, olayı nasıl gördüğünü ve nasıl göstermek istediğini belirtir:
Doğru ya da yanlış, Mustafa Kemal Paşa, --Halk Partisi'ni, halkla birlikte
kurduğunu-- vurgulamak istemektedir.

imparator 10-02-2007 14:35

İşin ilginç yanı, --zamanlama kavramı-- burada da kendini göstermişti
(Atatürk'ün bir zamanlama üstadı oluşu, Webster'e --General Quintus Fabius
Maximus, General Mustafa Kemal'i kıskanırdı-- dedirtmiştir (1981: 7). Bakınız
Mustafa Kemal Paşa, daha Erzurum Kongresi sırasında Cumhuriyet'i ilan
edeceğini söyleyen kararlı devrimci, yeni partinin programı için ne diyor:
--Bu program, bugüne kadar, icra ve intaç ettiğimiz (uyguladığımız ve
sonuçlandırdığımız) esaslı bilcümle hususatı ihtiva ediyordu. Maahaza programa
ithal edilmemiş, mühim ve esaslı bazı meseleler de vardı. Mesela Cumhuriyet'in
ilanı, hilafetin ilgası, Şer'iye Vekaletinin lağvı, medreseler ve tekkelerin
kaldırılması, şapka iksası gibi...
Bu meseleleri programa ithal ederek, vaktinden evvel, cahil ve mürtecilerin,
bütün milleti tesmime (zehirlemeye) fırsat bulmalarını muvafık bulmadım.
Çünkü, bu mesailin (işlerin) zamanı münasibinde, hallolunabileceğinden ve
milletin binnetice memnun olacağından kat'iyen emindim.--
(Atatürk, tarihsiz: 718).
Bu satırlardan da açıkça görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Paşa, kafasında
tasarladığı en önemli atılımları, yeni kurduğu partinin programına, sırf
strateji ve taktik açısından uygun görmediği için almamıştı.
İlginç olan nokta, Mustafa Kemal'in tek tek atılım saymak yerine, temel
ilkeler üzerinde odaklaşmış olmasıdır. Örneğin, Cumhuriyet'in ilanını
belirtmiyor, fakat --hakimiyet milletindir--, --Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
haricinde hiçbir makam, mukadderatı milliyeye hakim olamaz--, gibi bir genel
stratejinin anahatlarını vurguluyor.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Devamı Olarak Halk Fırkası
Mustafa Kemal Paşa, bu partiyi, artık amacını gerçekleştirmiş olan
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin yerine kurmuştu. Vatan, düşman işgalinden
kurtulduğuna göre, --Redd-i İlhak-- ve --Müdafaa-i Hukuk-- gibi kavramların
anlamı da kalmamıştı. Oysa, artık başlayan yeni dönemde de halkın katkısına
ve desteğine gerek vardı. Bu yüzden Mustafa Kemal, --Milli Kurtuluş Savaşı
sırasında olduğu gibi, milli saadetimizi sağlayacak bu çalışma devresinde de
milletin yardımını ve bütün aydınların ve vatanseverlerin bu işe ortak
olacaklarını ümit ederim.-- diyordu (CHP, 1963:6-7).


Türkiye`de Saat: 03:05 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580