Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi

Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi (http://besiktasforum.net/forum/)
-   Tarih (http://besiktasforum.net/forum/tarih/)
-   -   Eğitim ve Atatürk (http://besiktasforum.net/forum/tarih/22392-egitim-ve-ataturk/)

imparator 12-02-2007 11:09

Türk bilim adamlarından Sadri Maksudî Arsal 1930 yılında Türk Dili İçin adlı eserini yayımlamıştı. Arsal, bu kitabında “dili değiştirme” ile “dili düzeltme” işlerinin ayrı ayrı şeyler olduğunu söylüyor, dilde sadeleşmenin öncüleri arasına giriyordu. Atatürk bu eseri son derece yararlı bulmuş ve beğendiğini bir küçük yazı ile Sadri Maksudî Beye iletmişti. İşte, Atatürk’ü, harf inkılâbından iki yıl sonra, dil inkılâbından iki yıl önce heyecanlandıran kitabın başına eklenen cümleler:

“Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin inkişafında [gelişmesinde] başlıca müessirdir [etkendir]. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Aynı yıllarda, sonradan adı Ulus olacak olan Hakimiyeti Milliye gazetesinde bir haber yer alır. Bu habere göre Başbakan İsmet Paşa’nın yönlendirmesiyle dönemin önde gelen fikir ve sanat adamları bir araya gelerek bir sözlük ortaya koymak isterler. Bu toplantıya, o zaman adı Dârülfünun olan İstanbul Üniversitesinden de pek değerli bilim adamları davet edilir. O yıllarda “Sözkitabı” olarak adlandırılan bu sözlük çalışmasının ilk toplantısına katılanlar arasında şu adları saymak gerekir:

imparator 12-02-2007 11:09

  • Namık İsmail, ressam, Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü,
  • Celâl Esad [Arseven], aynı okulun öğretmeni,
  • Tahir Bey, Hukuk Fakültesi Reisi,
  • Süreyya Ali Bey, Tıp Fakültesi Reisi,
  • Hüseyin Hamid Bey, Fen Fakültesi Reisi,
  • Fuad Bey, Edebiyat Fakültesi Reisi,
  • Neşet Ömer [İrdelp] Bey, Darülfunun Emini yani üniversite rektörü,
  • Talim Terbiye Kurulu Kurulu üyeleri,
  • Dil Heyeti üyeleri,
  • Ziraat Bakanlığı müsteşarı,
  • Çeşitli fakültelerden hocalar...
Bu adların içinde, sonradan dil işleriyle uğraşanların sayısı oldukça azdır. Ancak, her biri birer aydın olarak, yeni açılan yolda kendilerine düşen görevi kavramışlar ve sözlük için görüşlerini dile getirmişlerdir.

Atatürk’ün de uygun bulduğu bu çalışmanın iki önemli sonucu ortaya çıkmıştır:

a. Dilimizin sınırlarını çizmek ve kelime hazinesini meydana çıkarmak,
b. Dilimize ve yazımıza uymayan yabancı kelimelerin yerine, Türkçe karşılıklar bulmak.
Böylece dil çalışmalarında tutulacak yol gösterilmiş oluyordu. Sınırları çizilmemiş bir dilimiz vardı. Onlarca yıl önce Şemseddin Sami, “Lisanımızı tahdid edelim” (Dilimizi sınırlandıralım.) derken herhâlde bunu kastediyordu.



imparator 12-02-2007 11:09

Gerçi, bu çalışmalarla hedeflenen “Söz kitabı” hazırlanıp yayımlanamadı ama 1929-1930 yıllarında derlenen sözlerin bir bölümü, alfabetik sıraya konularak 1932 yılında yayımlanmıştır. Hamit Zübeyr [Koşay] ve İshak Refet [Işıtman] Beylerin yayımladığı Ana Dilden Derlemeler adlı bu eser, gelecekte hazırlanacak pek çok eserin de öncüsü olmuştur. Böylece eski sözlüklerdeki binlerce kelimenin yanında, halk ağzından derlenen kelimeler yer alacaktı.

Dil İnkılâbı konusunda Atatürk’ün yürüyeceği iki yol vardı; ancak bu yollarla inkılâpgerçekleşebilecekti.

1. Kendisi var gücü ile bu iş üzerinde çalışıp soruyu temelinden öğrenmek ve ondan sonra o konudaki yaratma yeteneğini kullanmak,

2. Dil bilginlerinin gösterecekleri yollar arasında bir seçim yapmak.

O, bu yolun her ikisinde de çalışmıştır. Bu çalışmaların sonucu olarak 12 Haziran 1912 tarihinde, kendisinin “Hami” başkanlığı altında, Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmuştur. “Cemiyetin reisi” Samih Rifat, “umumî kâtibi” Ruşen Eşref [Ünaydın], üyeleri ise Celâl Sahir [Erozan] ile Yakub Kadri [Karaosmanoğlu]’dir.


imparator 12-02-2007 11:10

Yeni kurulan dernek 26 Eylül 1932 tarihinde, İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’nda, Atatürk’ün huzurunda Birinci Türk Dili Kurultayı’nı toplamıştır.

Atatürk, Türk dilinin bugünkü gelişmiş ve zenginleşmiş şeklini alabilmesi için çok uğraşmış, bir hayli çaba sarf etmiştir. Bilim ve sanat adamlarının görüşlerini alırken kendisi de çeşitli görüşler ileri sürmüştür. Onun yazdığı Geometri kitabının dilimize kazandırdığı kelimeleri, bugün hâlâ kullanmaktayız.

Ancak, çevresindeki dil uzmanları ile sanatkârların bu konuda gösterdikleri faaliyetler arasındaki farklılıklar dil çalışmalarında sık sık yön değişikliklerine yol açmıştır. Belki bunlar da dilin sağlıklı bir kanala akmasına yardımcı olmuştur; ancak bazı aksamaları da beraberinde getirmiştir.

Gazi Mustafa Kemal’in inkılâplarının en önemlilerinden biri olan harf inkılâbı, elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık savaşından sonra kazandığı yeni bir zafer olacaktı; çünkü Türkler, dillerini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracak ve bugün, 70 yıl öncesinin Türkçesine göre çok durulaşmış bir Türk dili ile yazacak ve konuşacaklardı. Dilimiz yeni kelimelerle zenginleşirken artık aydınlarımızın bile ne anlama geldiğini bilemediği doğu kökenli kelimeleri büyük ölçüde terk etmeye başlamıştı. Ancak, bu sefer de batıdan gelen kelimeler dilimize giriyor, yayılıyordu. Eğer Atatürk sağ olsaydı, bugün yeni bir atılımı başlatır, batı kökenli kelimelerin önüne set çekecek tedbirleri alırdı.

Atatürk’ün kültür anlayışına gelince... Bu konuda onun çeşitli toplantılarda ve Büyük Millet Meclisinin açılışlarında yaptığı konuşmalara göz atmak gerekecektir. Biz, onun Konya ile ilgili görüşlerini değerlendirmek istiyoruz.



imparator 12-02-2007 11:10

Atatürk Konya’ya 13 defa gelmiştir. Bunlardan bazıları onun transit geçişleridir. Fakat bazılarında Konya’da uzun süre kalmıştır.

Onun Konya’ya ilk gelişi 3 Ağustos 1920’ye rastlar. Konya’da iki gün kalan Mustafa Kemal 5 Ağustos günü Konya’dan şehrimizden ayrılmıştır. Son gelişi ise, güneyden Ankara’ya döner ikendir ve Konya’da birkaç saat kalır.

Atatürk, bu gelişlerinde Konya’nın kültür değerlerini de inceler; onların korunmasını ister. Bazı gezilerinde sanatkârlarla da görüşür, onların görüşlerini dikkatle takip eder.

Onun Konya’daki en uzun kalışlarından biri dokuzuncu gelişindedir. 18 Şubat 1931’den 1 Mart’a kadar Konya’da kalır. Atatürk bu arada Konya’daki tarihî eserlerin sergilendiği yerleri de ziyaret eder. Onların harap hâlde olmasından dolayı duyduğu üzüntüyü 20 Şubat 1931 tarihli bir telgrafla dönemin Başbakanı İsmet Paşa’ya [İnönü] bildirir.

Telgrafın Konya ile ilgili bölümleri şöyledir:

“Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski sanat ve medeniyet eserlerini de gözden geçirdim.”


imparator 12-02-2007 11:10

“1. İstanbul’dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya’da mevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserler muhafaza edilmekte ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnif edilmektedir...”

“2. Konya’da asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük bir harabî içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakikî şaheserleri kıymettar bazı mebani (binalar) vardır. Bunlardan bilhassa Karatay Medresesi, Alâeddin Camii, Sahip-Ata Medrese, Cami ve Türbesi, Sırçalı Mescid ve İnce Minare derhâl müstecalen (acele olarak) tamiri muhtaç bir hâldedir.”

Atatürk, telgrafın devamında bu anıtların, uzmanların ilgisiyle en kısa zamanda onarılmasını istemektedir. Yukarıda sayılan eserlerin tamamı zamanla yapılan bakım ve onarım çalışmalarıyla kurtarılmış ve bugün oldukça sağlam yapılarıyla yerli ve yabancı gezginlerin ilgisini çekmektedir.

Atatürk’ün, hepimizin bildiği, sanatkârı öven bir sözü vardır: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” Bu anlamlı söz, 17 Mart 1923 tarihinde Adana’da esnaflarla yapılan bir toplantı sırasında söylenmiştir. Pek çokları bu vecizedeki “sanat” kavramını, resim, müzik, heykeltraşlık gibi gibi güzel sanatları olarak anlamaktadır. Oysa bu sözlerin söylendiği topluluk bir esnaf topluluğudur. Aralarında zanaatkârların da bulunduğu bu topluluğa hitaben yapılan konuşmada kastedilen de zanaatkârlardır. Bu yanlışlığı bir defa daha düzeltmek isteriz.

imparator 12-02-2007 11:10

Ancak Atatürk’ün sanatkârlarla ilgili pek güzel sözleri de vardır. Yazarları, şairleri, bestekârları, ressamları, heykeltraşları, kısaca sanatın bütün dallarıyla uğraşanları nasıl takdir ettiğini, onları nasıl yüreklendirdiğini biliyoruz. Bu konuda, şu örnek olay onun olaylara bakışını ortaya koymaktadır.

O, bir tiyatro oyununu seyrettikten sonra, sanatçılarla görüşmüş ve onları şöyle değerlendirmiştir:

“Sizleri çok takdir ederim. İnkılâbımızda sizin de mühim hizmetleriniz vardır. Şimdiye kadar gördüğüm temsiller içinde sizin temsilleriniz gibi muntazam ve sanatkâranesini seyretmemiştim; sanatınızı meslek ittihaz ederek azmetmenizi, arkadaşlarınızla samimi olarak geçinmenizi bilhassa tavsiye ederim. Sizin en büyük hizmetiniz Anadolumuzu baştan başa dolaşıp halkımıza sanatın ne olduğunu anlatmanız olacaktır. Turnelerinize muntazaman devam ediniz.”

Onun şairleri nasıl yüreklendirdiği, İstanbul’un ünlü meydanlarına Türk büyüklerinin anıtlarının diktirilmesini istemesi, konservatuvar heyetlerini koruması, kısaca sanatın bütün dallarına koruyucu kanatlarını germesi, önde gelen özelliklerindendir. Herhâlde onun bu konudaki en önemli sözü şu olmalıdır:



imparator 12-02-2007 11:10

“Efendiler, hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; fakat sanatkâr olamazsınız. Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.”

Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzünü ağartan ne kadar kültür kurumu varsa hepsi Atatürk’ün sağlığında, onun ısrarlı çabaları sonucunda kurulmuştur. Müzesinden tiyatrosuna, operasından konservatuvarına, hepsinde onun izleri vardır. Bugün bazı sanat ve kültür dallarında sesimizi duyurabiliyorsak, bu, onun attığı temellerin üzerine yükselen binalar olabilmektedir. Günümüzün gençleri onun eserlerini, ancak iyi öğretilebilirse kavrayacaktır.

Dilimiz ve kültürümüz, zaten var olan cevherine Atatürk’ün kazandırdığı yeni bir ruh ve yeni bir ivme ile gelişmiş, bugün gurur duyacağımız bir seviyeye gelmiştir. Ancak batıdan alınan kelimelerle yabancı kültürlerin etkileri bizi yeniden bir şeyler yapmaya yönlendirmelidir. Bu konuda, Atatürk’ün direncini göstermek zorundayız.

“Dünya dil âlimlerinin Türk âlimleriyle beraber çalışmaları, dil ilminin şimdiye kadar hâlledemediği birçok güçlüklerin hâllini kolaylaştıracaktır. Bundan, büyük hakikatler de meydana çıkacaktır”.
ATATÜRK

imparator 12-02-2007 11:10

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

* TEVHİD-İ TEDRİSAT ( ÖĞRENİM BİRLİĞİ ) KANUNU’NUN KABULÜ ( 3 MART 1924 )
* MEDRESELERİN KAPATILMASI
* ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE ÖĞRETİM KURUMLARI’NIN AÇILMASI
* ARAP HARFLERİNİN KALDIRILARAK YENİ TÜRK ALFABESİ’NİN BENİMSENMESİ
( 1 KASIM 1928 )
* 1933 ÜNİVERSİTE REFORMU
* TÜRK TARİH KURUMU’NUN KURULMASI ( 15 NİSAN 1931 )
* TÜRK DİL KURUMU’NUN KURULMASI ( 12 TEMMUZ 1932 )
* GÜZEL SANATLAR ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR


ÖNEMİ :
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLARLA,EVRENSEL DEĞERLERİ BENİMSEMİŞ,AKLI VE BİLİMİ TEMEL HAREKET NOKTASI OLARAK ALAN,ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’NE BAĞLI,VATANDAŞ OLMA BİLİNCİNE ERİŞMİŞ,CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİNİ BENİMSEMİŞ VE BUNU BİR YAŞAM BİÇİMİ HALİNE GETİRMİŞ ,ÇAĞDAŞ VE MODERN BİR İNSAN TİPİ VE TOPLUM OLUŞTURMAK AMAÇLANMIŞTIR.

TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU

( ÖĞRENİM BİRLİĞİ KANUNU)

Kanun Numarası : 430
Kabul Tarihi : 3 Mart 1340 (1924)

Madde 1.
Türkiye’deki bütün bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıdır.
Madde 2.
Şer’iye ve Evkaf Vekaleti veya özel vakıflar tarafından yönetilen bütün medrese ve okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Madde 3.
Şer’iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde, okullara ve medreselere ait olan birikimler, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine devredilecektir

imparator 12-02-2007 11:11

Madde 4.
Milli Eğitim Bakanlığı’nca, yüksek din uzmanları yetiştirmek için, Üniversitede bir ilahiyat fakültesi açılacak ve imamet ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için de ayrı okullar açılacaktır.

Madde 5.
Bu yasanın yayımı tarihinden başlayarak genel eğitim ve öğretimle görevli olup, şimdiye keder Milli Savunmaya bağlı olan askeri ortaokul ve liseler ile, sağlık bakanlığına bağlı olan yetim yurtları bütçeleri ve eğitim kadroları ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.Bu ortaokul ve liselerde bulunan eğitim gruplarının bağlantıları, bundan sonra ait oldukları bakanlıklar arasında değişiklik suretiyle düzenlenecek ve o zamana kadar orduya bağlı olan öğretmenler orduya bağlılıklarınık sürdüreceklerdir.t

Madde 6.

Buü yasar yayımık tarihindene geçerlidir.r

Madde 7.
Bug yasanıne yürütülmesindenç hükümete sorumludur


Türkiye`de Saat: 10:26 .

Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580