![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
Dünyada Yerel Medya Örnekleri Medya sistemlerinde yerellik daha çok Avrupa ülkelerinde kendisini gösteren bir gerilime konu olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra Batı Avrupa'da elektronik yayıncılığın tarihi iki döneme ayrılarak incelenebilir.1970 öncesi ve sonrası. İki Farklı Sistemde Yerellik Elektronik yayıncılığın başlangıcından itibaren temel olarak iki düzenleme ile karşılaşmaktayız. Çok genel olarak ticari ve kamu sistemi olarak adlandırabileceğimiz bu iki sistem, içinde varoldukları bölgenin, ülkenin devlet ve demokrasi geleneğiyle yakından ilişkilidir. Bu ilişkiyi Amerikan geleneği ve Kıta Avrupası geleneği olarak kurunca iki sistemin neyi ifade ettiği daha anlaşılır kılınmaktadır. Ticari geleneğin içinde doğduğu ve geliştiği Amerikan sistemi iletişim alanını temel hak ve özgürlükler alanı olarak ayırdıktan sonra bu hakkın bireysel boyutuna dikkati çekmektedir. İletişim özgürlüğü bireyin fikir ve ifade özgürlüğü, bilme, öğrenme hakkı kadar iletişim araçlarına sahip olmak olarak tanımlanmış, bireyin temel hakkı olarak görülmüş, diğer alanlar gibi iletişim alanına bireylerin girişi piyasa kurallarının işleyişine bırakılmıştır. Devlet ve birey arasındaki ilişki devletin yalnızca kural koyucu rolüne vurgu yapmıştır. Devlet diğer alanlarda olduğu gibi iletişim alanında da kimi teknik ve hukuki kuralları koyar, bu kurallara uyabilen herkes, gücü yeterse radyo ya da televizyon istasyonu kurabilir. Bu genel düzenleme dışında devlet ve istasyonlar arasındaki ilişki alıcı ve kurum arasındaki herhangi bir ilişkiden farksızdır. İletişim bir ticari pazar olarak görülür ve piyasa kurallarının genel işleyişi iletişim alanını da yönetir. Bu sistemde iletişim kurumlarının sürekliliği reklam gelirlerine bağlıdır. Sistemin belirgin olarak uygulandığı ülkeler A.B.D, Latin Amerika, Avustralya, Tayland ve Filipinlerdir (Kaya,1984,Gurevitch,1990). Amerikan medya sistemine belirli demokratik ilkelerin hayat verdiği varsayılmaktadır. Bu ilkelerden bazıları medya ve hükümet arasındaki ilişkilerle ilgilidir, tüm yurttaşlar adına hareket eden medya, iktidarın yöneticiler tarafından kötüye kullanılmasına karşı önlem almalıdır. Diğer bazı ilkeler medya ve çeşitli düşünce kaynakları arasındaki ilişkilerle ilgilidir, örneğin medya karşıt görüşlerin buluşabileceği, tartışabileceği herkese açık bir düşünce pazarı sağlamalıdır. Diğer ilkeler ise medyanın en geniş anlamıyla kamuyla ilişkileriyle ilgilidir, medya kamunun bilme hakkına hizmet etmeli, yurttaşlıkla ilgili konularda etkin katılım için destek olmalı ve anlamlı siyasal tercihler için seçenekler sunmalıdır (Gurevitch,1990:269). Medyaya erişmede ve medya araçlarına sahip olmada coğrafi olarak bir sınırlılık olmaması birey, grup ve toplulukların düşünce ve ifade özgürlüklerinin bir uzantısı, ifadeyi yayma özgürlüğünün araçlarına ve sınırlarına da bir sınırlama konulmamasını gerektirir. Ticari sistemde iletişim araçlarının kapsama alanı başlangıcından itibaren herhangi bir sınırlamaya konu olmamıştır. Yayın kurumları ulusal düzeyde olduğu kadar yerel düzeyde de örgütlenebilmektedir. Bu anlamda ticari sistem olarak tanımlanan gelenek içinde yer alan iletişim düzenlemelerinde medya ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde örgütlenebilme olanaklarına sahip olmuştur. | ||
![]() |
|
![]() | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Medya sistemlerinde yerellik daha çok Avrupa ülkelerinde kendisini gösteren bir gerilime konu olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra Batı Avrupa'da elektronik yayıncılığın tarihi iki döneme ayrılarak incelenebilir.1970 öncesi ve sonrası. 1950 ve 60'lardaki yayıncılık sistemleri oldukça homojendir. Pek çok ülkede yayıncılık ya hükümet ya parlamento ya da her ikisi tarafından kontrol edilmektedir. İletişim örgütleri oldukça merkezi bir yapıya sahiptir, yayıncılık personeli ya sınırlı bir özerkliğe sahiptir ya da karar verme sürecinde herhangi bir etkileri yoktur. Dinleyici/izleyici ile iletişim kurumu arasında kesin olarak tanımlanmış sınırlar vardır, izleyici/dinleyicinin programların düzenlenmesinde herhangi bir etkisi yoktur. Yayın devletin düzenli olarak ayırdığı bütçeden, ruhsat ücretleri ve sınırlı sayıda reklam gelirlerinden finanse edilmektedir.Ülkeler arasında kimi farklılıklar olmasına ve bu farklılıklar da devletin yayın kurumlarına müdahalesinin niteliğine dayanmasına karşılık, Batı Avrupa ülkelerinde yayıncılık sistemi birbirine benzerdir. Yayıncılıkta Yerelleşmenin Kaynakları 1960'ların sonu ve 70'lerin başlarından itibaren Avrupa yayıncılık sistemi giderek farklılaşan bir sürecin içine girmiştir. 1980'li yılların ortalarına kadar süren bu değişim süreci temel olarak yayıncılık üzerindeki devlet tekelinin kırılması ve serbest piyasa kurallarının bu sisteme hakim olmaya başlamasıyla sonlanmıştır. Bu süreç içerisinde üç temel değişim kendisini göstermektedir: Elektronik iletişim araçlarını toplum açısından daha fazla erişilebilir hale getirmek, radyo ve televizyon sistemindeki merkeziyetçi yapıyı değiştirerek yerelleştirmek, son olarak da yayıncılık sistemindeki siyasi nitelikteki baskı ve yönlendirmeleri ortadan kaldırmak. Bu değişim sürecini hazırlayan koşullar Avrupa'nın kendi dinamiklerinden kaynaklanan ekonomik, toplumsal, siyasal değişimlere bağlı olduğu kadar ekonomik ve kültürel üretimin uluslararası karşılıklı bağımlılığının giderek artmasından da kaynaklanmaktadır. | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Teknik Nedenler İkinci dünya savaşından sonra radyo alanında meydana gelen gelişmeler yeni bir frekans dağılım düzeninin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Teknik gelişmeler FM (Frekans Modülasyonu) avantajlarını gözler önüne sermiştir. Şimdiye kadar kullanılmakta olan AM bütün eksiklerine rağmen kalitesini yükseltmek için güçlü vericilere başvurmak zorunda kalıyordu. Ana ilkeleri 1929 yılında belirlenen FM, askeri yayınlar ile etkili olmuştur. Yayın alanı çok kısıtlı olsa bile sesi kaliteliydi, parazitlerden etkilenmiyor ve güvenilir yayın yapıyordu. Savaş nedeniyle bütün radyo şebekesi tahrip olan Federal Almanya, FM sayesinde yayın alanların bölgelere ayırma şeklinde düzenleyerek ve yerel ve bölgesel radyo kavramının yeniden değerlendirilmesini sağlamıştır. FM'in gelişmesiyle birlikte plak endüstrisinde de hızlı bir gelişme kendisini göstermiştir. Hi-fi'nin ortaya çıkışı ile malzemelerin değiştirilmesi zorunlu hale getirirken, bu değişim alıcıların hafifletilmesini ve enerji özerkliği ile bağlantısını sağlayan yeni bir teknikten yararlanmıştır. Transistörlü radyolar, radyoyu kişisel bir dinleme aracı haline getirmiştir (Charon,1992:103). Yayıncılıkta meydana gelen teknolojik yeniliklerin dünya çapındaki hakimiyeti ulusal yayın kurumlarının gözden geçirilmesini zorlayan bir nedendir. Kablolu televizyon, uydu yayınları iletişim sürecinin nitel ve nicel doğasını değiştirmiştir. Yayınlar ülke sınırlarını aşmış ve programlar çeşitlenmiştir. bu durum karşısında yayıncılıkta devlet tekelini savunmak giderek zorlaşmıştır. Ulusal tekellerin uluslararası uydu yayınlarıyla ve kablolu televizyonun yarattığı seçme özgürlüğüyle yarışabilmesi mümkün olmamıştır (Grandi,1978:49). | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ekonomik Nedenler 1950-1960 yılları arasında dünya ekonomisinde başlayan hızlı gelişme temel olarak otomotiv, tekstil gibi geleneksel sanayi dallarına dayanmaktaydı.1970'lerden itibaren ise geleneksel sanayi dallarında yaşanan kriz sanayicileri yeni gelişen sanayi dallarına elektronik ve telekomünikasyon endüstrisine yöneltmiştir. Bu sektörde tüketici talebinin artması beraberinde karlılığı da getirmiştir. Bu nedenle radyo ve televizyon sektörü, ekonominin hızlı gelişen bir dalı olarak yalnızca siyasi değil aynı zamanda ekonomik açıdan da önem taşımaktaydı. Bankalar, yayınevleri ve yazılı basın grupları elektronik yayıncılığa yatırım yapmayı içinde bulundukları ekonomik krizi aşmanın bir uzantısı olarak görmüşlerdir. İkinci dünya savaşından sonra yaşanan bir diğer değişiklik çok uluslu şirketlerin coğrafi olarak Avrupa, Kanada ve Avustralya gibi gelişmesini tamamlamış bölgelerde yatırım yapmalarıdır. Savaş öncesinde hammadde temini için yapılan yatırımlar 60'lardan sonra mamul madde ve servis üretimine yönelmiştir. Yatırımların niteliğinin değişmesi kaçınılmaz olarak uluslararası iletişim araçlarını ve içeriklerini doğrudan etkilemiştir. Schiller bu süreci Amerika temelli çokuluslu şirketlerin Avrupa'ya açılma politikasının bir sonucu olarak görmektedir. O' na göre, "Uluslararası reklamcılar ve pazarlamacılar için bunun anlamı genişleyen ufuklar demektir. Yatırım araçlarının değişmesi, tüketim maddeleri ve hizmet üretimine uluslararası iş aleminin daha fazla eğilmesi ve tüketici pazarlarının daha hızla gelişmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bu ürünlerin ve hizmetlerin tanıtımı ve pazarlanması giderek büyük bir önem kazanır olmuştur" (Schiller,1993:204). Reklamcılık ve tanıtımın yeni bir sektör olarak giderek genişlemesi, bu sektörün yer alacağı yeni mecraların da genişlemesini gerektirmektedir. Avrupa'nın devlet kontrolüne dayalı iletişim düzeni reklamcılığın yeni potansiyeline karşılık verecek koşulları ortaya koyamamaktadır. Üretim biçimlerine uygun tüketim kalıplarının yaratılması ve kitlelere benimsetilmesi reklam sayesinde mümkün olmaktadır. Kimi hiç reklam almayan kimi ise sınırlı sayıda reklam alan Avrupa radyo televizyon sistemi bu sektörün ihtiyaçlarına karşılık verecek biçimde yeniden düzenlenmek zorundaydı. Yazılı basının ulaştığı kitle ve aracın niteliğinden kaynaklanan sınırlılıkların yanında radyo ve televizyonun avantajları gözardı edilemeyecek boyutlardadır. Reklam kitle iletişim araçları aracılığıyla kamu zihnine girmenin en etkili yoludur ve kitle iletişim araçlarına bir bütün olarak girilmesini gerektirir. | ||
![]() |
![]() | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Dergi ve gazeteler, araba ve mutfak radyoları, televizyon ekranları aracılığıyla reklamcıların mesajları sürekli yayılmak istemektedir. Bu anlamda her yaş ve kesimden tüketiciye ulaşmayı olanaklı kılan elektronik iletişim araçları ekonominin gerektirdiği dolaşımı sağlayacak bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Uluslararası şirketlerin bu baskısı yanında Avrupa üretim merkezlerinin tek bir merkezden çoklu merkezlere kayması da yerel yayıncılığı teşvik eden unsurlardan birisidir. Yerel üretim merkezlerinin artan gelişmesi ve yerel pazarın reklam ve tanıtım sektöründe kendine düşen payı almaya çalışması da devlet tekeline dayalı bir iletişim düzeninin değiştirilmesinin itici gücünü oluşturmuştur. Yerel üretim merkezlerinin kendi ürünlerini yerel pazarda duyurma ihtiyaçları Avrupa iletişim sisteminin merkezden yerele doğru evirilmesinde önemli bir itici güç oluşturmuştur. Siyasal ve Toplumsal Nedenler Radyo ve televizyon yayınlarının Avrupa'da devlet tekeli altında düzenlenmesinin nedenleri yüzyılın başlangıcında gelişmeye başlayan yeni Avrupa kimliğinde aranmalıdır. Birinci dünya savaşının ertesinde yeniden biçimlenmeye başlayan Avrupa devletlerinin coğrafi ve toplumsal sınırları, ortak bir kimliğin yaratılmasının araçlarına ihtiyaç göstermekteydi. Bu ortak kimliği, kaynaşma ve toplumsal desteği yaratacak olan araçlar arasında iletişim araçlarının gücü inkar edilemezdi. Aynı zamanda rekabete olanak tanıyacak bir ekonomik pazarın henüz yeni yeni gelişiyor olması, özel girişimin fazla miktarda yatırım gerektiren radyo ve televizyon alanını devlet eline bırakmasına neden olmuştur. Amerika'da kitle iletişim araçları ticari bir anlayışın ürünü olarak gelişirken Avrupa'da devlet tekeli hakim kılınmıştır. Tekelle birlikte Avrupa yayıncılık sistemini biçimlendiren bir diğer özellik ise iletişim araçlarının Kamusal Hizmet anlayışıyla düzenlenmesidir. Kamusal hizmet iletişim araçlarının topluma karşı sorumluluğu olduğu inancına dayalıdır. Bu sorumluluk, ulus devletin sınırları içinde yaşayan tüm kesimlerin bir yurttaş olarak kabul edilmesi, topluma entegrasyonlarının sağlanması aynı zamanda toplumun bütün kesimlerinin kendilerini temsil ettiğine inandıracak denli çoğulcu olması anlamına gelmektedir. Kamu hizmeti anlayışının temeli "yapı ve hizmet olarak mümkün olan en yüksek hizmet düzeyini yansıtan bir yayın içeriği ile toplumun yükselmesini ve gelişmesini sağlamaktır(Wedell,Crookes,1994)". Kısaca kamu hizmeti yayıncılığı evrensellik anlayışıyla içinde yer aldığı ulusun bütün çıkar ve zevklerine seslenebilme, küçük ve büyük gruplara, çoğunluklara ve azınlıklara hizmet edebilme özelliklerini de taşımak iddiasındadır. | ||
![]() |
![]() | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1960'lardan itibaren Avrupa toplumsal dinamiklerin ivmesiyle siyasal tercihini benzerlikten, farklılıkları tanımaya, merkezileşmeden yerinden yönetime, kamu tekellerinden özel girişime doğru değiştirmeye başlamıştır. Ulus devletler içinde kültürel, toplumsal ve özellikle etnik farklılıklar benzerlik politikasından ziyade farklılıkların tanınması politikasına doğru bir geçişi zorlamıştır. Bunda savaş sonrası dönemde Avrupa ülkelerine işgücü olarak dağılan farklı etnik azınlık grupların kendi kimliklerini yaşatma mücadelesi kadar aynı ülke vatandaşlarının siyasal, toplumsal ve kültürel olarak dengeli olarak iletişim araçlarında seslerini duyuramadıkları eleştirisi de oldukça etkin olmuştur. Devlet eliyle düzenlenen iletişim araçlarının ideolojik yanlılığına dikkat çekilmiş, iletişim araçlarının katılımcı demokrasinin araçlarından biri olması isteği sergilenmiştir(Berrigan,1977:17). Yayıncılıkta Yerelleşmenin Öncüleri Avrupa'da ulusal yayıncılık kurumlarına alternatif oluşturan öncüler televizyondan ziyade radyo yayınlarını etkili bir araç olarak kullanmışlardır. 1980'lerden sonra ise uydu yayınları aracılığıyla yayın yapan korsan televizyon istasyonlarına tanık olmaktayız. Her iki uygulama devletlerin yayıncılık sistemini yeniden gözden geçirmesinde etkili olmuştur. Korsan Radyolar Korsan radyolar uluslararası anlaşmalarda imzası olmayan, kendilerine frekans tahsis edilmemiş ancak bütçeleri, sürekli personeli ve düzenli bir yayıncılık anlayışı olan istasyonlardır. Korsan radyolar kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadır. Politik Amaçlı Korsan Radyolar (Clandestine). Gizli yayın anlamına gelen bu radyoların amacı siyasi propaganda yapmaktır. Ülke içinden ya da dışından politik gruplar tarafından yapılan bu yayınların vericileri genellikle ülke dışındadır. Gizli radyoların faaliyetleri özellikle yayıncılığı düzenleyen kurallara değil, genelde siyasal sisteme karşı olmuştur. Bu tür radyolar genellikle kendileri de yasadışı ilan edilen siyasal hareketlerin propaganda araçları olarak kullanılmıştır. | ||
![]() |
![]() | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Politik Amaçlı Olmayan Korsan Radyolar (Pop-Pirate). Ticari bir amaçla ülke sınırları ve yasaları dışında yayın yapan radyo istasyonlarıdır. Genellikle müzik yayınlarıyla ulusal radyoların dinleyicilerini çekmeye çalışan bu istasyonlar isimlerini kısmen uluslararası sularda dolaşan gemilerden yayın yapmalarından, kısmen de öteki amaçlar için ayrılmış bulunan frekansları çalmaları nedeniyle almışlardır. Bunların hemen ardından karada kurulu korsan radyolar yayına başladığında korsanlık kavramı bunları da içine alacak biçimde genişletilmiştir. Radyo korsanlığı 1958 yılında Baltık denizinden İskandinav ülkelerine yönelik olarak yayına başlayan Radio Mercury ile başlamıştır. Bu korsanlardan en ünlüsü 1964 yılından 1980 yılında gemisi batıncaya kadar yayın yapan Radio Caroline'dir (Akarcalı,1989, Aziz,1996:87) Yasadışı olmaları ve sonuçta kapatılmalarına rağmen, korsanların başarısı devlet tekellerinin gözardı edemeyeceği bir durumdur. Korsanlar herşeyin ötesinde genç dinleyicilerin devlet kaynaklarının sunduğu programlara ne kadar yabancılaşmış olduklarını ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucunda korsanlıktan etkilenen ülkelerin çoğunda ulusal radyolar müzik kanalı oluşturma biçiminde genişlemişlerdir. İngiltere'de BBC'nin Radyo 1, Danimarka ve İsveç Radyolarının Üçüncü Kanal örneklerinde olduğu gibi. İtalya'da ise 1974 yılında İtalyan ulusal Yayın Kurumu RAI'nin tekeline karşı başlatılan birkaç haftalık bir yayınla iletişim sisteminde reformu hızlandırmak ve ortalama bir maliyetle yerinden yönetimin ve bilgiye serbestçe ulaşabilmenin mümkün olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. İşçi birlikleri, öğrenciler ve iletişim uzmanları tarafından işletilen istasyonun eriştiği alan yerel olmakla birlikte etkisi ulusal olmuştur. Bu girişimin sonucunda Anayasa Mahkemesi İtalya'da yerel düzeyde RAI'nin tekelini geçersiz kılmış ve sonunda ülkede sayıları iki bine ulaşan özel radyo istasyonları yayına başlamıştır (Wedell,1991) | ||
![]() |
![]() | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yerel Yayın Sistemleri Yayıncılığın yerel düzeyde düzenlenmesi tartışmaları iki konuda yoğunlaşmıştır. Yerel olanının tanımlanması ve yerel yayın kurumlarının yapısal düzenlenmesi. Yerel kavramı üzerinde ortak bir tanım yapmak Avrupa ülkelerinin bütünü için zordur. Ülkeler kendi coğrafik ve kültürel yapılarına uygun tanımlar geliştirmiştir. Bazı ülkelerde coğrafya olarak küçük bir bölge yerel olarak tanımlanırken, bazılarında belli bir organik bütünlüğü olan insan toplulukları yerel kavramı kapsamında düşünülmektedir. Stavitsky yerel medyaların genel dayanaklarını dikkate alarak ikili bir sınıflandırmaya gitmiştir. "Coğrafi yerellik", radyo sinyallerinin eriştiği ya da siyasal parametreler sonucu tanımlanmış olan bir coğrafi alana tekabül etmektedir. Tanımlanmış sınırlar içinde program üretimi ve dağıtımı bu coğrafi ya da siyasal alanın gereklerini dikkate almak durumundadır. Amerikan ticari geleneği içinde tanımlanan yerel yayıncılık "coğrafi yerellik" kapsamı içine girmektedir. "Toplumsal yerellik" ise paylaşılan kültürel zevkler, değerler ve çıkarlar açısından ortaklık gösteren toplu ya da dağınık grupları tanımlamak üzere kullanılmaktadır. Avustralya'da Aboriginal Radyo ortak bir kültür ve tarihi paylaşan ancak fiziksel sınırlar olarak bir arada olmayan yerli topluluklarına yayın yapmaktadır. Toplumsal yerellik coğrafi sınırlardan ziyade paylaşılan ortak değerleri yayın politikasının merkezine oturtmaktadır. Bu anlamda yayının izlendiği ya da dinlendiği alan birbirinden oldukça uzak ya da sınırlı bir alan olabilir. Elektronik sinyallerin ulaştığı alanın ulusal, bölgesel ya da yerel olarak tanımlanması dışında toplumsal yerellik, yayının yöneldiği hedef izleyici/dinleyici kitlesinin ortak özelliklerini ön plana çıkarmaktadır(Stavitsky,1994). Yapısal düzenlemede ise genel olarak üç tip yerel radyo ayır dilmektedir. Bunlar "ulusal yerel radyolar", "bağımsız yerel radyolar" ve "topluluk radyoları"dır. Ulusal Yerel Radyolar ülkede devlet eliyle kurulmuş, geliri devlet tarafından ve ruhsat ücretlerinden karşılanan kamusal hizmet kuruluşlarıdır. Ülke çapındaki ulusal radyolar belirli bölge insanlarına seslerini daha iyi duyurabilmek için bölgesel vericilerle ulusal programları yayınlamaya başlamışlardır. Ulusal yayın kurumlarına bağlı olarak yayın yapan bu istasyonlar, yayınlarının belli bir saatini alıp yerel düzeyde yayın yapmaktadır. | ||
![]() |
![]() | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bağımsız Yerel Radyolar özel girişim tarafından yasal ya da korsan olarak kurulmuş istasyonlardır. Reklamlardan gelirini sağlayan bu kuruluşların temel motivasyonu kar etmektir. Dinleyici sayısının oranı radyonun gelirini doğrudan etkilediği için, dinleyici ile yakın bir ilişki kurmak bu tür yayınların temel özelliğidir. Topluluk radyoları bağışlar, hükümet yardımları ve yerel vergilerden gelirlerini sağlayan, belirli bir coğrafi bölgeye ya da ortak düşünce ve değerlere sahip toplu ya da dağınık gruplara seslenen radyolardır. Bu radyolar arasında dinsel topluluklar, etnik gruplar ve kadınlar tarafından sahip olunan ya da işletilenler başta gelmektedir. Düzenli yayın akışları ve sürekli personelleri yoktur. Radyo yayınları gönüllü bir topluluk tarafından yürütülmekte bu nedenle profesyonellik yayınların yürütülmesinde bir unsur olarak aranmamaktadır. Topluluk radyoları, mahalle radyosu, özgür radyo, yakın radyo, komşu radyo, dernek radyosu gibi isimler altında da çağrılmaktadır. Bu değişikliğin anlamı aynı olgunun Avrupa'nın değişik yerlerinde değişik biçimlerde ortaya çıkmakta oluşudur.Ancak bu durum her zaman için aynı türde radyo için aynı tanımı kullanamayacağımızı da göstermektedir. Bazen topluluk radyosu yalnızca coğrafi düzeyde kullanılmakta olabilir ki bu durumda yerel radyo ile eş anlamlıdır ve ticari istasyonları da kapsayabilir. Öteki kapsamlarda kullanıldığında, coğrafi düzeylerle hiç ilgisi olmayabilir, yalnızca "toplulukların" görüşlerini, çıkarlarını, zevk ve ihtiyaçlarını kapsayabilir (Wedell,1991:44). | ||
![]() |
![]() | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Topluluk radyoları genellikle birden çok radyo ile aynı yayın frekansını paylaşan ruhsat sahibi anlamını taşımaktadır. Düzenli gelirleri olmayan bu radyolar topluluğun gönüllü katılımlarıyla ayakta durmaktadır, profesyonel bir personelleri yoktur.Topluluk radyosu ile kamu hizmeti kavramı arasında yakın bir ilişki mevcuttur. Kurumsal olarak her ikisi birbirinden ayrıdır ancak topluluk radyolarının amacı da kamuya hizmet vermektir. Bazı ülkelerde topluluk radyoları yerel kamu tekelleri tarafından işletilmektedirler ve kamusal parasal destek genellikle olağandır. İtalya'nın yeni yasası ticari amaç gütmeyen topluluk/mahalle radyolarının 07.00-21.00 saatleri arasında kalan sürenin yarısında kültürel, etnik, siyasal ya da dini konuları içeren kendi ürettikleri programları yayınlamalarını zorunlu kılmakta, bu tür istasyonların telefon ve elektrik faturalarının %50'sinin, üç haber ajansına kadar abone olacakları haber ajansları masraflarının %80'inin devlet sübvansiyonu ile karşılanmasını kabul etmektedir. Ticarileşme, topluluk radyosunun ruhuna aykırıdır. Avrupa'da yerel radyoların ortaya çıkışı kamu tekellerine bir tepki olarak biçimlenmişse de, Amerika'da topluluk radyoları ticari radyoların çıkarlarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yerel topluluk yayınlarının önemli bir yanı, rekabet ettiği ticari yayıncılardan daha değişik bir yayın türü üretmesidir. Yerel yayıncılık, ticari yayıncılara çekici gelmeyen, yerel azınlık isteklerine ve ihtiyaçlarına seslenebilmektedirler. Bu tür istasyonların çoğu kasıtlı olarak profesyonellik karşıtı bir siyaset izlemekte ve böylece profesyonel üretim ve habercilik konusunda geçerli olan resmi ve kalıplaşmış yaklaşımlara başkaldırmaktadırlar. Bu tür servislerin bir başka önemli yanı yerel yapımcı ve muhabirlere, profesyonel yayıncılığın hiyerarşi ve resmi yapısına girme imkanı tanımasıdır. Radio France, radyo sanayiine yerel düzeylerden gelen gazetecilerin uzmanlık eksiklerine işaret etmiş, fakat yine bu tür gazetecilerin gerçek bir yerel ilgi uyandıracak programlara eğilim duyduklarını da belirtmiştir. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |