![]() |
Terakki adab-ı milliyenin muhafazasıyla temden ulüm ve fünun ve sanayiye vukuf ile olur. Biz Avrupa’nın fünun ve sanayi müterakkiyesini bırakıyor, ahlakımızı bozan adet-i şuhanesini alıyoruz. Parisli gibi giöymek, gezmek, yaşamak istiyoruz. Bu adet-i milliyeye tevafuk eder mi? Böyle yapacağımıza Avrupalı gibi ulum ve fünun ve sanayiye çalışarak terakki etsek ve onlara olan ihtiyacatımızı bertaraf eylesek daha ala ve mucib-i muhassenat-ı bi-intiha olmaz mı? Manzume Aferin sad aferin ey hame-i Fahrunnisa: Oldun hakkıyla musaverdin-i İslamiyeti ............ binen zamana karş cidden sözlerin Öyle bir seyf-i şeriattir ki vardır heybeti Mektube-i Makam seraskeri beyefendinin hamşerizadeleri Darul Muallimat Muavenelerinden Hamire Alafranga Terbiye Onuncu nüshada Fahrunnisa Hanımefendi’nin yazmış olduğu makaleye karşılık olarak yazılmıştır. Onu destekler niteliktedir. Şöyle der: Bir kavmin efradından bulunan bir çocuk diğer bir kavmin terbiyesiyle büyürse o artık anasının, babasının oğlu olmaz. Mensup bulunduğu kavimden sayılamayacak derecede başkalaşır. |
Frenkler çocuklarını fena büyütüyor denemez. Onlar terbiye-i etfalde çok ileriye gitmişlerdir, nerede güzel muvafık bir şey varsa onu kabul ederek takdire şayan bir pedagoji oluşturdular. Onlar orada pedagojiyi tatbik edebilir biz edemeyiz demek hatadır. Bizde bu bahse ehemmiyet verilmemektedir. Terbiye alafranga olsun alaturka olsun behak terbiye namına kesb-i istihkak ederse makbuldür. Fahrunnisa Hanımefendi’nin deyimiyle: Bir miletin terbiyesi diğerinin terbiyesine tevafuk etmez. Bunun için Avrupalılar pedagoji taliminde adet ve ahlak-ı umumiyelerini tatbik ederek terbiye-i maddiye ve maneviyelerine dikkat ederler böylece ingiliz hiç bir vakit Fransıza benzememektedir. Evladımızı yed-i terbiyetine tevdi ettiğimiz kadın veya erkeğin ahlak nokta-i nazarından sıfat muallimiyete haiz olabilecek iktidarda mıdır=? Ecnebi mürebbiye elinde islam çocuğu büyütmek caiz midir? Evimize aldığımız mürebbiyeler biçim hakkında telakkiyatla bulunduklarından ellerine geçen çocuk bir hafta sonra frenk çocuğuna dönüyor, bu adet evdeki gençlere de sirayet ediyor. |
Hergün sokakta rastladığımız mürebbiyelerin urbalarının başka tarzda olduğuna yanındaki çocukların islam oldukları halde Fransız veya Alman çocuğuna benzedikleri görülüyor. Fahrunnisa Hanımefendi’nin şikayet ettiği alafranga terbiye ile büyüyen çocuk öğrendiklerini büyüterek kendini allame-i cihan kıyas ederek kendi gibi terbiye almayanları tahkire kalkışmalarıdır ki bu fikir alafranga terbiye gören çocukların terbiye-i hakikiden hisse-yab olamadıklarını gösterir. Dünyanın her tarafında ona çocuğun ilk hocasıdır. Eğer, biz çocuklarımızı hüsn-i terbiyeye muktedir kızlar yetiştirecek olursak sui ahlaktan korkmayız. No.: 14 Onuncu nüshadaki Fahrunnisa Hanımefendi’nin makabelisini okuyan bir kari kendi fikirlerini beyan ediyor. Biz insanlar bir takım şeylere ve bu şeylerin hepsini tedarik ve ihsar etmek bir ferdin karı olmadığı için birbirimizin muavenatına muhtacız. Bu ihtiyaç ikidir: İhtiyac-ı maneviyye: Terbiye-i maneviye ve ahlak-ı hamidenin istilzam ettiği ihtiyaçtan ibarettir. İhtiyacat-ı Maddiye: Bu cihan-ı fenada yaşamaklığımızın icab ettiği ihtiyacattır. İhtiyacat-ı maneviyemiz kamilen ızhar olunmuştur. Onları Avrupalılardan iktibasa muhtaç değiliz. Cenab-ı Allah’ın ihsan buyurduğu kanun-u ilahi terbiye-i fikriyemizi sırat-ı müstagime rabtetmiştir. İnsanlar mesut yaşamak için hazır olan vasıtaları yetersiz görüp düşünüyor yani bir vasıta icat ediyor. Biz ihtiyacat-ı maddiyemizin icad etiği esbab ve vesaili Avrupalılardan iktibasa mecburuz. Çünkü onlar gayretleri ve zekaları sayesinde rahat geçinmeye başladılar. |
Biz Avrupalılardan ne istiyoruz? Esbab-ı rahat ve mesudiyet-i dünyeviyye değil mi? O halde niçin gidip onların fenalıklarını alıyoruz? İyiliklerini almıyoruz? Mürebbiye elinde büyüyen kız çocuğu ister istemez ondan etkileniyor, dini terbiye görmüyor. Böyle yetişen bir valide çocuklarına ne gibi fikir ve his ilka edecek artık siz düşünün. Erkeklerimizden de Avrupa’nın israf ve sefaletini aynen tatbik edenler pekçok. Avrupalıların elbise şekillerini, şıklıklarını taklit edeceğimize, sanatlarını, fenlerini, maharetlerini alsak daha iyi olmaz mı? Gencin biri kantarcının yanına çırak giriyor. Kantarcı çok para kazanınca şaşırıp yanlış yola giriyor ve parayı kaybediyor. Genç ustasından öğrendikleriyle dükkan açıyor, çalışıyor. Avrupa’dan gelen kantarları ve dikiş makinalarının tamirini öğrenip zengin oluyor. Fenni almanın faydasını gösteriyor. İzmir: Hüsn-i Maksut-zade Mehmed Cemal Bu varaka emsali gibi Fahrunnisa Hanımefendi’nin terbiye-i evlad-ı vatana dair yazdıklarını müeyyid görünüyor. Aynen Varaka-i Mahsusa Fahrunnisa Hanımefendi’nin etfal-i terbiye makalesini okuyan bir karienin mahzuziyetini anlatan bir varakadır. İlim ve maarifdeki terakkiyatımız ne kadar artmışsa bilakis adab-ı muaşeretimizde o kadar değişmiş, Frenkleşmiştir. Taklit vasıtasıyla Avrupa’dan siyaset eden moda sebebiyle şark tavrını garba tercih ederek ortaya çıkan inkılabatı mahv ve izale etmek oldukça zordur. Bunca zamandır kemal-i iz ve şerefle paydar olan Osmanlı edeb ve terbiyesi ve hüsn-ü muaşereti taklit fikri sayesinde asırlık fezail-i islamiyemizi mahvettik. Medeniyet taklit olur! Fakat milliyetini muhafaza etmekle kabul edilebilir. Fahrunnisa Hanımefendi’nin tebligat-ı diyanet-i perveranesi bizim için destur u hakikat-i beyandır. Edeb-i Osmaniye ve şeriat-ı islamiyemizin Avrupalılara sername-i bahs olan adet-i hüsnamızı böylelikle muhafaza edelim. Etfal-i Terbiye ile ilgili makale yazanlara malumat bir müsabaka sütunu açmıştır ki bu şayan-ı takdire değer. H. İkbal |
Malumat Sizin gibi fazılalar tarafından böyle güzel makaleler aldıkça şevkimiz tezayid ediyor. Gönderilecek makaleleri bekleriz. No.:21 Terbiye-i Etfal-i Müslimin Fikr-i Taklid Terbiye-i etfal o kadar mühim bir meseledir ki Avrupa ve Amerika gibi düvel-i mütemeddine insanların mesut yaşamaları için pedagoji namıyla ayrıca fenn-i mahsus tedavün etmişlerdir. Bizde pedagojiye riayet edilmediği gibi o yolda neşriyatta dahi bulunulmuyor. Avrupalı’ların neşrettikleri kitaplara göre hareket ediliyor. Bir milletin terbiyesi diğer milletin terbiyesine umaz. Terbiye-i umumiyeyi kabul etmiyor değilim. Avrupalılar ilim ve irfanı üzerine bina edilmiştir ki bütün milleti muhtelife bizim kurduğumuz esası terbiye ve fezail-i islamiyeyi kabul edip kendilerine mal etmişlerdir. Avrupalıların pedagojisi gibi biz de milli terbiyemize genel ahlakımıza göre uygulayarak kabul etmeliyiz. İki kişi konuşurken mesele birden bire sen eski fikirlisin ben yeni fikirliyim diyorlar. Eski fikirli olan din-i mübin-i İslamın ahkamına tamam uyan mümin yeni fikirli de bunun tam aksi olup Avrupanın iyi şeylerini bırakıp bir takım mevad-ı mazarrayı kabul edenler. Bugün bizden pedagoji yazacağım diyen Fransızcadan ve Goftenden aynen bizim kaidelerimizi dikkate almadan, eser yazarlar bu da dikkate alınmaz. Biz niçin ecdadımızın bize bıraktığı asarın, çığırların ıslahına, terakkisine çalışmadan Avrupa’yı taklid ediyoruz. |
No.: 22 Terbiye Meselesi Fahrunnisa Hanımefendi’nin onuncu nüshada yazmış olduğu makale için bir teşekkür beyanatındaki makaleyi Abdulsettar isminde bir zat yazıyor. Onun fikirlerini şiddetle destekliyor. Çocuklar nasıl büyürse öyle yaşarlar ahlakı ve adatı gördüğü terbiyenin tesirindedir. Çocuk ebeveyninden alaturka terbiye alıp ayrı lisan duyuyor, mürebbi ve mürebbiyesinden alafranga terbiye alıp farklı lisan duyarsa bu çocuk için yararlı olmaz. Bizim ulüm ve fünun ve sanayimiz onlardan noksan ama ahlakımız onlarınkinden ekmel ve alidir. Çocuklara mürebbiyelerden gelecek zarar Ayşe Menlalar, Halime kadınlar, İbrahim Ağaların zararından fazladır. Tahsil-i lisan meselesine gelince: Frenkçe lüzumludur. Onu öğrenelim fakat buna üç yaşında başlamayalım. Çocuklar taze fidan gibidirler nasıl eğilirlerse öyle kalırlar. Ecnebi bağbanların elinde kalan bu körpe fidanlar yetiştirenlerin etkisi altında kalırlar. Elsene-i ecnebiyye tasavvur olunduğu kadar zor değil. Usul-ü talimler sayesinde çok kolaylaşmıştır. Bir çocuğa ilk lazım olan şey kendi milletinin diyanet, lisan ve edebini öğrenmektir. No.: 23 Terbiye-i Etfal-i Müslimin (Fikr-i Taklit) Edison falan şeyi icad etti de biz niçin bu gibi bir şey vücuda getiremedik. Çünkü biz mütalaasız ve fikir yormadan tetkik ve tetebbus edip senelerce uğraşmadan taklit edip işin içinden çıkıyoruz. Avrupalılardan biri valusiped icad etti. Diğerleri bunun türlüsünü icat etmeye çalıştılar ve yaptılar. Şurası şayan-ı takdirdir ki mekteplerde ezberleyerek hafızamızda sakladığımız Volter, Russo, Lamartin, Hügo gibi birtakım felasefe-i ecnebiyenin halini bilmeden ise erbabında isimleri malum olan İbn-i Sina, Farabi, İbn-i Batuta, Fatıma, Binti İbas gibi ulema-islamın terceme-i hallerini, eserlerini okuyup izah ederek fikirlerini taklide çalışsak muhabbeti milliye ile tevhid-i islam-ı fikri kalbperilimize te’ali etmiş olmaz mı? H. İkbal |
G. Sağlık ve Ev Eczahanesi Malumat’ın on, yirmi dört ve yirmi beş numaralı nüshalarda sağlıkla ve ev eczahanesiyle ilgili yazılar çıkmıştır. Bunları şöyle özetledik; No.:10 Dişleri nasıl temizlemeli? Kırmızı dudaklar arasından kor gibi dişleri görmeyi herkes arzu eder bunun için dişleri temiz tutmalı. Dişleri temizlemek için en güzel terkip şudur: İnce toz halinde fehm nebatı, Karboniyat, kırmızı kasekane, nane ruhu, hepsini karıştırmalı sabah akşam yumuşak fırça ile dişleri ovmalı Evde Eczahane Hastalıkta, afiyette insan için olduğu cihetle evlerimizde tıb celbinden ikdam bazı malzemeleri bulundurmak için ufak bir eczahane bulundurulması elzemdir. Evde tesis edilecek eczahane için nelerin icab edeceğini düşündük ve sonunda Avrupa fazılat-ı nisvenden Madam Esta’nın kitabından bir bölümü iktibas ettik. Hardal Yakısı: Şiddetli baş ağrılarında kalçalara, bacaklara yapıştırılan ve regulu denilen hardallar nafiadır. Perkalurever düfer, Tuzlu rakı: Ezik ve çürük mahalle konur. Kafurili ispirto, mayise suyu, adi şurup, alman rakısı, nane suyu, naneli ve yeşi hapları, nane ruhu, eter mağnezya, kavak kömürü tozu. |
No.: 25 Borakis (Toz halinde): Şap Tozu, madeni karmiz, Ezher-i Sadriye, papatya çiçekleri, nane ve melise yaprakları, ıhlamur çiçeği: Espasmoza karşıdır, sıcak içilmeli Kireç suyu, kireç kaymağı: Kokuyu defeder. Hamız fenidk, Mayi amonyak: Böcek sokmasına karşı kullanılır. Yağ lekelerini çıkarır. Limon şurubu, iyot ruhu (Tentürdiyot) Sinemaki yaprağı: Müshildir. Yarım litre suya on - onbeş gram konur. Sidliç: İki veya üç bardak su içine 30 - 40 gram konup içmeli. Müshildir. Üç defa almalı. H. Varaka ve Mektuplar 8. Nüsha Gazetemizin Muharriresi Namına Varid Olmuştur. Manzume Hanımefendi’nin saçları hakkında yazdığı makale üzerine bayanların teşekkür mahiyetinde gönderdikleri bir verakadır. Kendileri saçlara zarar veren Avrupa malı boyaları kullanmayıp yerlileri kullanmalıyız ama burada bunu imal eden yok diyorlar. Makbule |
Malumat Makbule hanımefendi’nin bu şikayet mi duyan kimyageranemizde-kiler inşallah bunu nazar-ı dikkate alacakları ümit olunur. Varaka Geçenlerde bir düğünde bulundum. Nazar-ı dikkatimi celb eden şey hanımlarımızdaki tağyur-i tabiat oldu. Kara gözlü bir kadın saçlarını sarıya boyatmış. Öyle kötü bir şekilde kendini boyamış ki paskalya yumurtasına dönmüş. Cenab-ı Allah’ın tezyin buyurdukları çehre hepsinden güzeldir. Bun belirtmek için bu varak-poremi yazıyorum. Kari’elerinizden: Müfide Malumat Müfide Hanımefendinin bu varakası ol babtaki fikr-i acizanemize muvafıktır. Kendisine teşekkür ederiz. Safiye Hanım imzasıyla Varid Olmuştur: Muharri Beyefendi! Neşrine himmet buyurduğunuz Malumatınızı tebrik ediyorum ama kadınlarımızın istifadesine temin olunacak yerlere az tesadüf ettiğimden dolayı müte’essifim. Malumat’ınız herkes için neşr-i irfan bir ceride-i makbule olmak meziyetine haiz olacağından bizim için de bir sahife bulundurmanızı rica ederim. |
Malumat İhtarınız Malumat’ın heyet-i tahririyyesince de düşünülmüş ve (Hanımlara Mahsus) namıyla bir kısım bile açılmıştır. Fakat bu konuda bizi irşad edecek ve kadınlarımızın cidden istifadesini temin edecek cihetleri düşünen vakuf ve bahr-ı ilmiyesi aşikar olan hanımefendilerin himmetini bekliyoruz. Mektup: Malumat Muharriresi Hanımefendi Namına Varid Olmuştur. Malumat’ın hanımlara mahsus kısmında istifade edilecek makaleler olup hepsi bize lazım olan adab ve maarifden bahsediyor. Lakırtı hep kadınlara ait, vezaife tahsis edilip kadının kocasına nasıl ve ailesine ne yada hizmet edeceğinden bahsediyor. Bahis aile üzerine ailenin iki rükunu olan zevc ve zevce bile tefrik-i terbiye olunmak iktiza eder. Öyle kocalar vardır ki nasihate muhtaçtır. Misal olarak dört çocuk sahibi henüz genç sayılacak bir aile var ki hanım şayan-ı merhamet bir halde. Kendisini mutlu edecek olan kocası karısının ve çocuklarının yanına uğramıyor aldığı bin beşyüz kuruş maaş ile de vaktini fena mahallerde geçiriyor. Bunlara sebeb hep içkidir. Herif aybaşında aldığı parayla meyhanelere borç ödüyor. Kadın ne kadar sabırlı ve namuslu imiş. Erkeklerin böylesi de var. Bunlara nasıl koca denir? Bu sebeple malumat sözü hep kadınlara hazretmeyip erkeklerden de bahsetse iyi olur. İrfan Alem-i Matbuatta şaşa endaz, feyz-i marifet olan Malumat’ı mütala ettim. Okuyanları müstefid eden o neşr-i füyüzat ve belagatin devamını dilerim. Gençliğin daha yeni devresinde bulunan bizim gibi acizenelerin yazacakları eserin hüsn-ü kabulü edibaneleri olmak meziyetinden kari olduğuna şüphe yoktur. Fahriye |
10. Nüsha Malumat Muharriresi Hanımefendiye Sekiz numaralı Malumat’ta Müfide Hanımefendi’nin yazdığı makaleyi teyid etmek için yazıldı öncelikle ona teşekkür ederim. Güzel olan ve gerek olmayanlara faidesi görülmeyen tuvalet odalarına hanımların tenezzül etmeyeceği malumdur. Bir hanım sabahleyin kalkar kalkmaz zevcine, validesine, peder ve akrabalarına görümeden doğru musluk başına gitmelidir. Çünkü ne kadar güzel olursa olsun uykudan kalkınca mahmur olur güzelce temizlendikten sonra saçlarını tarayıp,g üzel bir şekle soksa Müfide Hanımefendi nin dediği gibi boyalı tuvalet yaptığı zamanda daha güzel olmaz mı? Bu halini gören akraba ve zevci boyalı tuvalete tercihan kendisini daha ziyade sevmez mi? Bu süi istimale elbise meselesi de ilave edilebilir. Mesela bizde alafranga elbise giyince sokakta hüsn-i muhafazasına ait şartları bilmek gerekir. Kari’elerinizden Nadire Malumat’ın sekiz numaralı nüshasında Makbule ve Müfide hanımefendilerin birisi saç boyalarına olan yazı dikkatimi çekti. Avrupa’dan gelen saç boyalarının mazarrat ortaya çıkardığını duyduk. Etibba-ı Osmaniyeden bir zat “Beyaz Kamelya” adıyla bir mai icad etmiş. Geçenlerde mağazamıza gelip bu mayinin mağazamızda satılmasını istedi. Kabul edip kendisinden izahat istedik. O da bu mayinin mazarrattan salim olduğunu ve birçok ecza-yı tıbbiye isimleri sayarak bunların dahilen kullanıldığını, dahilen kullanılan şeyin haricen kullanımında mahsur bulunmayacağını beyan etti. Sultanhamamda Numara 46 Ahmed Faruki |
Malumat Manzume Hanımefendi nin saç boyaları hakkında yazdığı makale üzerine Avrupadan gelen ve türlü hastalıklara sebeb olan boyalar bırakılıp yerli boyaların imalinin münasib olacağı ihtar edilmişti. O ihtarımız hüsn-i telakkiye mazhar olarak “Beyaz Kamelya” adlı bir mai icad edilmiş olduğunu ve Ahmed Faruki Efendinin mağazasında satıldığını öğrendik. 12. Nüsha İrfan Hanımefendinin yazmış mektupta aile reisi olan erkeklerin mükellef oldukları vazifeleri unutarak, zevcesini ve evlatlarını ihlal eden, bin beşyüz kuruş maaş alan zevcin ailesine iyi bakmaması yüzünden fakru zaruret bulundukları beyan edilmiştir ki aile muhabbetini bilmeyen erkeklerin nadirattan olmamasıyla müslim olan hallere ne desek azdır. Zevcin görevi hariçte çalışarak evin nafakasını sağlamaktır. Zevce ise gelen nafaka ile evini idare ve çocukların terbiye ve sıhhatleriyle meşgul olmalıdır. Sefalet! Cemiyet-i beşeriyeyi tehdid eden en büyük marazdır. Mest medhoş, adam, zavallı ailesinin kısmeti olan kazancını bade bade heder ederek mesudiyet-i zatiye ve ailesini pamal eyliyor. Manzume |
21. Nüsha Malumat’ın terzilik dersleri cümle tarafından takdir olunmaktadır. Hanım kızların ihtiyacı olan kendi giyeceğini biçip dikerek harice muhtaç olmak ve nafile yere para vermemektir. Bir hanımkız gündelik giyeceği şeyleri biçip dikecek kadar mahir olmalı. Kızlar tenbellikten veya bilmediğinden terzilere gidip para sarfediyorlar. Bilmeyenler öğrenmeli, bilip yapmayanlar tembelliği terk ederek mesut olmak için gayret etmeliler. İkdam Gazetesi’nde çıkan bir yazı diyor ki, hanımlara ilm-i servet öğretilsin. Pek doğru. Erkek kazanır kadın idare eder, korur. Kadın süs kabilinden şeylere ehemmiyet vermez, gömleğini terziye diktirmek yerine kendi diker, israf ve tebrizden sakınır, aldığı eşyada ciddeyet arar, alayişe kapılmaz. İşte bunlar hep idaredir. İlm-i servet bunları tarif ve tayin eder. Manzume |
22. Nüsha Varaka-i Mahsusa Tahir Bey’e gelen bir mektup öncelikle yazısı çıktığı için teşekkür ediyor ve bir ihtarda bulunmak istiyor. Şöyle ki: Moda bahsinde şark üslubunda elbise numuneleri bulundurulsun. Avrupa illisterasyonlarından istinsah edilen son moda yerine, biraz masraflı olan şu emr-i mühimi ifa ederseniz bütün alemi islamı kendinize minnettar bırakacaksınız. H.İkbal Malumat Takdirat-ı aliyenizi kemal-i teşekkür ile mukabele ederiz. Milli moda bahsinde ise şimdilik bir şey söylemeyiz. Çünkü gelin urbaları, terlikler, çarşaf ve feroce numuneleri bile garb modasına tatbiken imal ediliyorlar. 23. Nüsha Varaka-i Mahsusa Malumat’ta “Bir Kadın” imzasıyla neşredilen bazı asarlar içni müthiş hastalıklardan başka mevzular bulunsun diyen yazı dikkatimi çekti. Bu mesele önemlidir. Kalem sahipleri düşünmüyorlarmı ki bu yolda yazılar yazıyorlar bir takım mütehassis, müteessir asabi gençler üzerinde endişeye sebeb olabilirler. Kari ve Karie Meyanında öyle tesirleri vardır ki okuduklarını kendilerine tatbik etmek isterler. Kadınlarımız kalemlerini terbiye ve tehzip-i ahlak-ı etfale hasretmeleri daha iyidir. M.H. Malumat İfadenizde biraz fazla mübalağa var. Hikaye tevis zemin bulmak için muttasıl bahsi intihab ederse bu insanı bıktırır. Bizce hikayet istifalat-ı cidiyeden zihne tab gelince okunmalıdır. Merak etmek zaten bir hastalıktır. Kadınlarımızın kalemlerini terbiye-i etfale hasretmelerine gelince, biz bu babda sizden ziyade arzudane kalemlerini, ömür ve vücutlarını bu maksat-ı aliye feda etmelerini temenni ederiz. |
24. Nüsha Menafii Umumiyeye Ait ve Nisvan-ı İslama Müteallik Bir Makale Teşekkül-i kainat meselesi nazarı mütalaaya alınırsa görülür ki kürre-i arzı terkip eden maddeler alel umum uzvi ve gayri uzvi kısımlara taksim nebatat, hayvanat kısmı birinci, kara, su, hava gibi cism-i gayri de ikinci zümreye dahil olur. Buna göre ilm-i hayvanatdan ilm-i nebatat nebatlardan; ilm-i cü, havadan; ilm-i madeniyat, madenlerden; İlm-i Hikmet-i tabiye ile ilm-i kimya gayri uzvi ecsamın tebdilat ve tahvilatından bahseder. Bu tekvinat-ı avalim tabiatın eseri gibi görünse de bu teşekkül-i tabi cenab-ı hakkın eser-i kudretidir. Vakıa insan alemin her zerresinde kudret-i hakkı isbat eden binler, milyonlar, milyarlarca şevahid görür. İlm-i arz ve tabiatın taife-i nisaya hiçtalik yok deniliyor. Kadınlığı yalnız vezaifi biyteyi ve aileye ifa ile olmuş bitmiş bir şey zannediyorlar. İşi mizana vurursak böyle olmadığını görürüz. Malumat’ta Fahrunnisa Hanımın, Madem Montaki, Fatıma binti Abbas gibilerinin beşeriyeye ettikleri hizmet bize bir misalidir. Madem ki nisvanız! Vezaif-i aliyeyi öğrenelim ve malumat-ı ibtidaiye ve esasiyesine vakıf bulunalım. Evlad sahibi bir kadın bunları bilmelidir. Evlat beslemek, büyütmek adab-ı terbiye vermek değildir. Çocuğun etrafından işiteceği ve göreceği mevad ve akvali kime soracak? Tabii ki validesine! O valide ve peder malumattan bi haber ise ne diyecek. Yanlış malumatla çocuğu ikna edecek. Çocuk okula gidince bu yanlış malumat ile çok zorlanacak. Avrupa’dan medeniyetçe gerideyiz fakat adab, hüsnü muaşeret-i islamiyeyi tedkike alırsak onların fevkindeyiz. |
Çocuklarımızdan biri, anne güneş niçin doğuyar? Ne faidesi var? Ay niçin yuvarlak görünüyor? Kış ve yaz ne sebebe mebnidir? Diye sorsa cevabından aciz kalırız. Ulum ve fennin derece-i ehemmiyetini takdir ettiniz değil mi? Bir yalnız çalışmak bir de beynel beşer menafi-i müşterekeyi gözeterek çalışmak vardır. Kendi nefsi için çalışmak insan için kafi değil. Sanat ve ticaret bu iki mebhas tam olarak bir olmuş iki kardeştir. Bütün hayat-ı beşer bu iki eserle kaimdir. Hayat-ı beşer çalışmakla kaimdir. Beşeriyet işçilerden müteşekkil bir şirkettir. Herkes saadet halinden servetinden müstefid etmelidir. H. İkbal Cevabımız Nigar Hanımefendi’nin (Hanımlara Mahsus Gazete) de münderic hicran-ı ebedisini refika-i tahriremiz olan Leyla Feride Hanım kendi edeb ve nezaket dairesinde okuyarak birkaç beytinin amele ve zihaftan ari olmadığını yazmış. Muharriremiz o koca manzume içinden beş beyti intihap ederek sehv-i mürettep eseri olan ve mezkur gazetece mesudatın asliyla tatbik edilmediğinden neşed eden ihmali zımmen ifade etmiştir. Refikamız Üstad-ı muhterem atıfetli Ahmed Mithat Efendi hazretlerinin takdirinden bahsediyor. Bizde onun takdiri sayesinde yazı yazabiliyoruz. |
Zaten muharriremiz manzumeyi takdir ettiğini bir lisan-ı mahsus ile beyan etmiştir. 25. Nüsha Bir Varaka-i İstirahiye Paris muhabirimizden mektub-ı mahsus serlevhasıyla derc olunan bendi okudum. Bir noktasında izahat istiyorum. Makaledeki 1536 senesinde Prens Fransuva’nın sur döşariyetelerinden Margirit dö Valva denilmiş bu kim? On altıncı asırda Fransa’da I. Fransuva kraldı. Onun Margirit düvalva isminde bir hemşiresi olduğunu tarih kitaplarında görülür. Bu asırda Valva hanedanından iki Margirit’ten Margirit de Margirit lakabıyla tefrik edilen bu kadın şiir ve inşaadaki mahareti ve biraderi Kral I. Fransuva’ya olan muhabbeti ve bu muhabbet sayesinde ettiği hizmetlerle meşhur olmuştur. O mektubun sahibi acaba bu meşhur kadını mı belirtmek istemiş? Yoksa başka bir sur döşariyete mi varmış? Makri Köyünden Bir Kadın Kıbrıstan Mektup Tahir Bey’e Kıbrıs’tan gelen bu mektupta Malumat’ın Kıbrıs’ı da şereflendirdiği belirtilerek, zat-ı arifaneleri gibi bir marifet-i mücessimeyi muvaffakiyet-i alilerinden dolayı tebrik edip böyle güzide bir eserin devam-ı intişarını dilerim diyor. Mektubu yazan kişi belli değil. |
Varaka-i Mahsusa Kimin gönderdiği yazılmayan bu mektupta da Malumat’ın gün geçtikçe geliştiği ve bunu gördükçe mutlu oldukları yazılı. Malumat bizim hocamızdır. Şakirdanın en birinci vazifesi tebrik-i şitayan olmaları değil midir? 27. Nüsha Varaka-i Mahsusa Malumatınızın ilk intişarından beri kesbetmiş ve etmekte olduğu terakki hakikaten takdir ve teşekkürdür.y Hele Hanımlara mahsus kısmının bizler için ne derecelerde faide bahş olduğunu tarifde acizim. Fahrunnisa, Naciyeye İkbal Hanımefendilerin yazdıkları makaleleri okudukça seviniyorum. Kadınlığın ne demek olduğunu yeniden tahsil ediyoruz. Madem kadınların da erkekler gibi tahsile mecburiyeti var. O halde ulum ve fünunun cümlesinden birer nebze bir şeyler öğrenmelidirler. Bu hususu İkbal Hanımefendi dahi söylüyordu. Ne ala! Artık bizde erkekler gibi her fenden dem vurmaya başlayacağız. Malumdur ki birşeyi yanlış öğrenmekten ise bilmemesi daha hayırlıdır derler. Bunun için muharrire hanımlarımız fen hakkında yazacakları şeyleri doğru olarak yazmaları elzemdir. Murat Paşalı: F.T. |
Malumat Teveccühatınıza teşekkür ederiz. Biz o ihtar yönünü kadınlarımızdan zat-ı aliyeniz gibi fazılata terk ederiz. Hikmet-i tıbbiye gibi fünun kadınlar için başka, erkekler için başka olmadığından Malumatın kısm-ı fenniyesini mütala ederseniz ondan da bahsedilmiştir. Aynen Varaka Geçen hafta neşrolunan musavver muammayı mingayri had haledilerek yine böyle muhterem (Malumat) ın neşrinden üç saat sonra ba-arıza takdim kılınmıştı. Sehven (Hanımlara Mahsus Gazete) idaresine tevdi edildiği ismimin gazeteye adım dercinden münfehim oldu. Gazete-i mezkure mahsus olup da sehven Malumat İdare-i behiyesine gönderilen evrak iade ve neşr oluyorda nasıl oluyorda Malumat’a mahsus varakanın hiç olmazsa sehven gönderildiği neşrolunmuyor. Yusuf Paşalı: M. Adalet İhtar-ı Mahsusa Bir müddetten beri devam eylemekte olduğumuz hanımlara talim-i kitabet derslerinin bir kat daha faide bahş olması zannımda tatbikat suretinde tedrisi tekrar etmiş olduğundan karietimiz taraflarından gönderilecek makalat ve muharrerat üzerine tahlilat-ı edebiye icrasıyla bunlardan kavaid-i lisaniyye ve usul kitabımıza muvafık olanları meal takdir derc ve tezyir olunacağı ve şayet eksikleri görüldüğü halde ba’t - tashih lazım gelen izahat ve neticenin atası mukarrer bulunduğu beyan olunur. Gönderilecek asarın terbiye-i ahlaka dair makalat ve şiir, mektubat misillü müteşekkil olması muktezidir. |
Varak ve Mektuplara Ait Etfal-i Sagire 10. Nüsha Küçü Hanımlar! Bahis sizin namınıza yazıldı. Hüsn-i tertip ve fevkalade zengin olmadığım için çalışmaya mecbur olduğumdan benden dinleyemediğiniz nesayihi bu bahisten dinleyin. Büyüdüğünüz zaman bu kitap sizin için rehname-i hayat olacaktır. Validelik meziyet ve hussiyatını anladığınızda size arzedeceği hizmet cihetine teşekkür edeceğinizden eminim. Evladınızı kuvveti vücuda malik olacak şekilde büyütmeye gayret edin. Çocuklar yavaşça ayağa kalkmaya çalışsınlar. Bu onlar için cimnastiktir. Mini mini ayakları durupta yürümeye, koşmaya, oynamaya başladıklarında çocuklarınızı sade giydirin. Etfale taharet ve nezaketi hatta son derecesine kadar talim ve ihtar etmek lazımadandır. Dikkat edin. Çocuklarınıza iştiha haddini geçirmeyin, hararet verici şeyler yedirmeyin. Onları sütlaç, muhallebi, yumurta, sebze ile besleyin. Birinci ve iikinci diş devri tehlikeli bir zamandır. Etibbaya müracaat edin, tecrübeli hanımlara sorun. Çocuğunuzu yatırdığınızda ayaklarının kuru ve sıcak olduğuna dikkat edin. Erken yatırın. Etfalin ilk hocası analarıdır. Usanmadan, üşenmeden, sabırlı davranın kızınıza veya oğlunuza oyun gibi tutturarak elifba’dan başlayın. O mini dimağı alıştırın zihnine kuvvet verecek eğlenceler icad edin. |
Etfal-i zekure verilecek terbiye ile enasa verilecek terbiye arasında fark vardır. Tafuliyet dikkate alınacak yani çocuk kelimesinin natık olduğu bilcümle meaninin hal ve tesviyesinden sonra iştigal edilecek. Mevad ise buruca atidir. 1. Valide terbiyesinin dimağı etfale sureti nüfuz ve tesiri 2. Çocukta itimat ve tahsis gibi ahvali ruhaniyenin sureti husulü 3. Çocukta tahilatı hasenenin teyakkuzunu teshil edecek esasların takdiri. 4. Terbiyenin günden güne tezahür eden muhaziri 5. Sekun ve aramış için çocukta hissiyat-ı mahsusanın intibahını davet edecek sur-i haliye 6. Çocuğun senuhat ve ferdiyetine hüsn surette mukabele 7. Merhamet ve ibadet gibi mezke-i ruh olacak ahvalin bil-amel talimi 8. Oyun ve oyuncakların intibahı 9. Seyr ve tenze 10. İtaat ve mücazat 11. Küsmek, haset, yalan gibi ahvalin defi için tedabir-i cidrdiye |
12. Ağlama ve bağırma gib sui terbiyeye delalet edecek keyfiyetlerin suret-i meni. Şu mevad-ı muharrire tufuliyet-i evliyaya ait olup bunlar iyice ifa edilmedikçe terbiye-i ahiriyenin tesiratına itimat edilmez. 14 Safer 1313 Hayat-ı Fersuda Me’alhazan okunur safha-i cemalinden Gelir gönüllere rikkat anın bu halinden Felek etmiş ebediyyen zavallıyı mahrum Yazık ki seyr-i cemal peri misalinden Bu afitab sima-yı sabahatın yer yer Şuküfeler açılır lema-yı kemalinden Yüzünde yok sitem tali-i nümayandır Cihane karşı anın çeşm-i infialinden Şuküfe satmak için çarşıya izam eyler Kababedveş perişan çıkıp melalinden Döner çe sud ki görmez zemine ekser dem Zebanı galip olur sud ihtimalinden MANZUME |
GAZEL Kalsa alem çok mudur hayretde istidadime Nazireler meclubedir asar-ı şevki abadime Bi - tevakkuf saha-i gayretde cevlan eylerim Geldiği günden beri feyz-i terk-i yadime İştigalim ruz-u şeb tahsil-i irfandır benim Çünkü nur-ı marifet kefildir istisadime En güzel şey hüsn-i ahlak ve edebdir ademe Yazdığım manzumeler hep böyledir evladıma MANZUME Bir Kıta-i Medarane Rahat bal ise maksudun eğer Kızım emel edeb ol az söyle Ömrünün hoşça (ha)! Gezmekse emel Haline halefine şükr eyle Fatıma Edibe No: 8 Leyla Feride Hanımefendi’nindir. ŞARKI Çare bulan olmadtı bu yareye Pek yazık oldu dil-i bi-çareye Mihnet-i hicran giriyor araya NAKARAT Pek yazık oldu dil-i bi - çareye Öyle füzun oldu gam-ı firkati Gayri ümit etmiyorum vuslatı Kalmadı bir ah edecek takati |
ŞARKI Ah u zarım değilin ey aşıkan Sebgama mızrap nev - cihan Dem be dem etmekteyim ah ü figan Sözünen firkat oldum el aman Bezm-i vaslından beni etti cüda Haylidir göstermedi ruy-ı vefa Bestedir sadınla vicdanım ana İfa-i Nadire No.: 9 Sayfa 7 MANZUME Giryezar hazan iken alem Bir tebessümsitan olur hürrem Dide pür nur neş’e olduğu dem İbtisam eyleyince sen güzelim Na ümidim bugün necatımdan Seni temin içün sebatımdan Geçti gönlüm bütün hayatımdan Seni sevmektir en büyük emelim Piraye Bi adet eyliyor şürük Hüda Ki o derhi ve alim ve dana Ol hüdavent kasdim ve kader Yoğ iken kıldı cihanı zahir İlmi izhar eder emr-i ezeli Etti daniş ile afak-ı celi Edemem hakı ile ilm-i beyan İlm ile oldu münevver bu cihan Etmeğe ilm-i cihana ta’rif Eyledi hace-i alim teşrif Mihri alimle münevver her yer Parladı şems-i drahşan-ı hüner Her ilm menba-ı peygamberdir Her kemalata ilim rehberdir İlm insanı ser - efraz eyler İlm insanı sühen saz eyler İşte bundan ötürü şah-ı cihan Kıldı tedrisi benat-ı ferman Şaye-i mutad Rabb-ı mucid Şah-ı cem sultan-ı hamid |
No.:13 Sayfa 24 Geldi dur edeli şevu ü kamer Böyle bir şah-ı ma’arif-i perver Tahta şevketlü cülus eyleyeli Hep terakki-i marif emeli Ona mebni nice eser-i cedid Etti icad o şahenşah-ı ferid Nice mektep yapılıp ahdında Oldu herkes hüner-i cuyende Kıldı mektepler şah zaman Mazhar-ı atıfet bi payan Şimdi tahsil olunan ilm ve hüner Oldu ser-menzil-i feyze rehber Ey hanımlar bilerek kıymetini Yoktur ni’met bi - minnetini Sizde tahsile şitap eyleyiniz Bin teşekkür ile ezberleyiniz Eyleyen ömr-i şahenşaha dua Nakiyye acz ile subh u mesa Edelim Hakka müdam orz u niyaz Evvela sultanımızın ömri diraz Ederim padişaha böyle dua Şevket ve şan ile binlerce yaşa Dar’ul-muallimat Tarih ve Farisi Mu’allimesi |
GAZEL (Nakiyye) En şifte emeğe eşib her bizim reside O vecd-i hal-i canan ceyb-i kaba deride Der-şah-ı sedre mergi bu dem zedam-ı gafil Ba hırs dane çini ez aşiyan-ı peride Der saye’ine lüzum o şems-i dil Mürg-ü dil tıpanem zan saye aramide Geştem buz firkati sergeşte hemcü şeyda Der mürgzar berk-i elem ceride Çün tütuya-ı çeşmim ez hakipayı şeyhest Zan rü Nakiyye ne bud hayırsuz o deride. No.: 18 Sayfa 38 6 Cemaziyelevvel 1313 Esdakayı atıfetle şad handan eyledin. Padişahım oldu meleğin bir cihan-ı madelet Berk urur her kuşede nur-i celil satvetin Çok yaşa ey aftab-ı asman-ı ma’delet Hatice Feride Münacat Ey lutfu bütün kollarına şamil olan Hak Afv et bilerek bilmeyerek ettiğim özri Ey merhameti birim bi - salih olan Hak Dünyada sa’detle geçir verdiğin ömrü Üsküdar’dan: Dürdane |
Malumat Alisvan-ı İslamın böyle ilahi şairlerle gazetemizi tezyin ettiklerini gördükçe memnuniyetimiz tezayid ediyor. Dürdane Hanımefendinin bu şiirini takdir eden var aralık. Matbuamızda bulunan bir şair: Dünyada sadetle geçir verdiğin ömrü, mura’ını pek berceste buldu. Biraz müşkilpesend olan münekkidimiz de, şairin fikrini tasdik etmekle beraber (özür) kelimesinin burada (cürüm ve günah) manasını ifade edemeyeceğini dermiyanla beraber dedi ki: Zarar yok. Bir kafiye için bu güzel mazmunu kabul etmeli. Ç ünkü bir Nadire-i İsmet bu yolda ilahi eserler nazmına muktedir olursa hususiyle (ömür, özr) gibi kafiyelerin de nadir bulunduğu nezd-i şiirede musaddak bulunursa elbette Dürdane Hanımefendi mazur olur. Bununla beraber mumil-lihanın bu yoldaki asar-ı ebediyyesine intizar ederiz. 1. Hazan Karardı sath-ı kainat Göründü çehre-i memat Solunca zehra-i hayat Hazana erdi kainat 2. Turm etti nevbahar Harab oldu lale zar Ki aldı manzar-ı karar Hazana erdi kainat |
No.: 18 Sayfa 38 - 3 - Behkemet cenab-ı Hak Kızardı çehre-i şafak Sarardı soldu her varak Hazane erdi kainat - 4 - Semada ebri eşkeriz Denizde bad-ı mevcehiz Bahardan ne yok bir iz Hazane erdi kai’inat - 5 - Taraf taraf şelaleler Garib garip naleler Sarardı vird-i laleler Hazane erdi kainat - 6 - Öter iken garip garip Kesildi saut-ı andelip Uçup da gitti ol edib Hazane erdi kainat Nuh Kuyulu Naciye |
KIT’A Hüsnünün ah nasıl cazibesi olduğunu Kendi gönlünde senin şüphesiz ey mah bilir Dem-i hicranda işim girye nesar olmaktır Geceler tabeseher sevdiğim Allah bilir Naciye MALUMAT Eserinizi buruca bala gazetemizde derc ettik. Sizde gördüğümüz marifpürsitaneden fevkalade memnun olduk. İnşallah böyle daha dilnişin manzumeler inşadına muvaffak olursunuz da onları da derc-i sütunu iftihar ederiz. Siz el nizam ettiğiniz müslün terakki cuyanede sebat ediniz. Gördüğünüz bazı teşvik-i şeknane muamelelerden meyus olmayınız. ŞARKI Göster yüzün goncalara güller açılsın Ey gonca! Turra zülfünü sünbüller açılsın Düşün ruh-u ..... kaküller açılsın Ey gonca! Turra zülfüne sünbüller açılsın Ey misli daha gelmemiş alemde cihane! Bak bendeki mihrak mütehassis halicane Giysularını bos eder aşık gibi şane Ey gonca! Turra zülfünü sünbüller açılsın İclal |
No.22 Sayfa 44 Bir Mersiye Taşa çal kendini şimdengeru ey dertli serim Durma feryad u figan et dil i efgan eserim Ağla ey didei pür hun ve sirişkim ağla Beni bi kes bırakıp gitti zavallbı pederim Edemem ağlamasam derdimi asla teskin Eyle nolur beni öldürde hüdaya teskin Gel ecel gel beni isalı makam ı peder et Dil i meyusumu azade i derd ve keder et Beni Allah için öldür beni Allah için ah Tig i düşman gibi nolur cigerimden kezer et Edemem ağlamasam derdimi asla teskin Eyle nolur beni öldür de hüdaya teskin Valide hınçırarak bir yere çökmüş ağlar Dil i dader dahi derya gibi coşmuş çağlar Pederim vasıl dergah ı ilahi oldu Bu firaki dil i evlat u iyalan dağlar Edemem ağlamasam derdimi asla teskin Eyle nolur beni öldür de hüdaya teskin |
Kimi tesmim, kimi pür neşe eder cam-ı felek Beni öldürmedi gitti yazık alam-ı felek Neye dünya neye müstağrak zulmet olmuş Gitti mi kisve-i matem yine endam-ı felek Edemem ağlamasam derdimi asla teskin Eyle nolur beni öldür de hudaya teskin Eşk-i simin iyunem sizi hep yaldızlar Ben gibi siz dahi matemkeş valide misiniz? Sizi gördükçe iyunem yüreğim pek sızlar Edemem ağlamasam derdimi asla teskin Eyle nolur beni öldür de hudaya teskin Ey deniz sen dahi coşa ne gelirsin öyle Öyle coş kim beni al sine-i pür zulmunesen Kurtulup can atayım cay-ı ab müşfake ben Etme mahsun ve elemnak beni herdem böyle Edemem ağlamasam derdimi asla teskin |
Eyle nolur beni öldür de hudaya teskin Nuh Kuyulu: NACİYE MALUMAT Manzumenizdeki şedit tesir bizi de müte’ellim etti. Kadınlığınızla beraber tezyide-i irfana hasr-ı efkar ederek güzel güzel eser vücuda getirdiğinizden dolayı şayan-ı tebriksiniz. Şiirde tecviz ettiğiniz bazı güna-ı amalatı terk ederseniz daha münasip olur. Bir Gece Mehtab ile Girilen Makale-i Aşikane Şeb-i gam geldi gitti ruz-i hicran Tulu etti semada mah-ı taban Füruğı saye bahş oldu teraba Hazin avar ile geldim hıtaba Dedim bir dil şikare aşıkım ah Kesilmez ıztırabım ta sehergah Gezersen alemi hane bahane Gidersen evvel sevdiğim kaşı kemane Öpesin damen-i cananı vafer Söyledi ol çeşm-i siyahe hali bir bir Deli oldu gam-ı hicran-ı esiri Perişan-ı hatır ettin ol fakiri Yeni bir külbe-i ahzane döndü Vücudu hane-i virane döndü Vücudu hane-i virane döndü Cefayı derdmende mail olma mağdur hevaya katil olma Yetiş imdadına ölmezden evvel Kerem eyle ecel gelmezden evvel Ne günser oldu camu ayş u hali Senin boynunadır cana vebali Nazar ettim kamer vermez cevabı Huda’dan canibe ettim hıtabı Hudaya etmeli ancak niyazı Ki olur cümle derdün çare sazu Çamlıca’da Mukime: Hamide |
No.: 28 s.48 HAYAL Seni sevdim de bu hali buldum Gam u endişe ve melali buldum Seni gaybeyledim amma cana! Sana benzer bu hayali buldum Ne hayaldi o hayal-i rana O hayalinle visali buldum Kalmadı cevrine artık tamam Yine ben ah! Zevali buldum Esiyor serde nesim-i sevda Seni sevdim de bu hali buldum Nuhkuyulu: NACİYE BİR KITA Gönlümde olan ateşi teskin edemezsin Sen nafile ey ebr-i siyeh ağlama bari Endişemi uğraşma ki tehvin edemezsin Göster bana göster nolur ol sevgili yari NACİYE |
No.: 24 s.51 MÜNEVVER Cemal-i bi misalin pek münevver Onun dil bestesiyim hem esiri Şe’a ı vece alan pek münevver O hurşidin nazir dır nazırı Ser a pa nurdur nazik vücudun Beni cezb etti çeşman-ı kebutun O hal-i bi-misalin pek münevver Siyah nurdan anı halk eylemiş Hak O çeşm-ü pür malin pek münevver Füruğ la cevrdi dense ılık Ser a pa nurdan nazik vücudun Beni cezb eyledi çeşmi kebutun Nuhkuyulu: NACİYE No.: 25 Sayfa 56 Nigar Hanımefendi Hazretlerine Nazire: Gönlüm gibi hicran ile feryat edecek yok Efsus benim halime imdad edecek yok Peygule-i vahdette bu bimar-ı gam ağlar Bende olduğu zincirden azad edecek yok Günden güne tıfl-ı dil olur zar u perişan Bi - çareyi bir lütf ile şad edecek yok Cevr etse de vuslat demi abad idi gönlüm Mehcur olalı gönlümü abad edecek yok Sen nev-heves olsan dahi Yesri-i sühan senc Gayret! Sana benzer gazel inşad edecek yok Yesri |
MALUMAT Hakikaten gayret ediniz, tefahürden bir şey çıkmaz. Çünkü henüz müptedi olduğunuz sizce malum olacak bazı tashihatımızdan anlaşılır zannındayız. ŞARKI Cam aşkun nuş edip pür ıztırap oldum bu şeb Derd-/i hicr-i suzanınla harap oldum bu şeb Bezm ü salın yad edip Mahrum u hab oldum bu şeb Derd -i hicri suznanınla harap oldum bu şeb Cism i bi tabım dayanmaz nize i hicranına Rahmet Allah aşkına dildade i hayranına Eyle icrayı cefacan düşerse şanına Derd i hicri suznanınla harap oldum bu şeb Naciye MALUMAT Şayan-ı hezar aferindir Cidden bu neşidei dil ara Dünyada hemişe bir karar ol Ey şaire i bedia pira |
ŞARKI Bak gözlerime bir daha, dil hüzn ile dolsun Cellat-ı hayatım o siyeh gözlerin olsun Gönlüm bana ilk verdiğiniz gül gibi solsun Cellat ı hayatım o siyeh gözlerin olsun Ağyara verip yüz beni ağlatma yazıktır. Gel sinemi yar, gör dil -i zarum ne yanıktır Bak gözlerime gönlüme gir sinem açıktır Cellat ı hayatım o siyeh gözlerin olsun K.Y. No.:25 Sayfa 56 Nevakar Muhabet Bihr i alem dönüyorken, dinle Beni kuşlar gibi erken dinle Nale i hasreti benden dinle Ben nevakar olayım sen dinle Aklımı bir delikanlı aldı Gözlerim işte bunun çün daldı Ahir nameye pek az kaldı Ben nevakar olayım sen dinle Dağlara hüzn verirken sisler Düşer o sislere envar ı seher O zaman aşk ile ruhum inler Ben nevakar olayım sen dinle |
Söylemem gördüğümü rüyada Sevdiğim meşcereyi sahrada Ne olur ah şeb i tenhada Ben nevakar olayım sen dinle Doğdu demde mah ı tabanda Cuş eder hissi tesir bende Bülbül ah ederken gülşende Ben nevakar olayım sen dinle İCLAL No.: 27 Sayfa 60 O KAŞLAR Haset bahş hilal-i mah o kaşlar Kemander ı bilader ah o kaşlar Ederken süre i tayi tefsir Dokundu gönlüme negah o kaşlar Onun kabil değil teb idi, tutdu Hayalimde mekan eyvah o kaşlar Hayaliyle onun dil hasteyem ben Beni Leyla eder Billah o kaşlar Nuh Kuyulu: NACİYE Defter-i Es’arımın Üzerinde Böyle Yazılıdır İş ub defterdir bana bade i tezkar ı şebab Çünkü: Evvel devr se’idin sevgili mahsulüdür |
Muhtevidir kamilen ahval i meyusanemi Gerçi bi kıymetdar amma gönlümün makbulüdür. Nuh Kuyulu: NACİYE ŞARKI Esir i gamze i han har kim ben Seza i merhamet bimarkin ben Eğer çi ba’is-i ekdar kim ben Nakarat Seza-i Merhamet bimarkim ben Gönül azade-i renc ü gam olmaz Niçin vaslınla şad u hürm olmaz Bilirsin sevdiğim sen, bilmem olmaz Nakarat Seza-i merhamet bimar kim ben Nuh Kuyulu: NACİYE ŞARKI Bakmadın vaktiyle istikbaline Ağla ey dil ağla şimdi haline Uydu mu sandın felek amaline Nakarat Ağla ey dil ağla şimdi haline Hafide ŞARKI Cevr ile üftadeni kapladın heder Kalbine bi çarenin verdin keder İşte eyyam vassal etti gezer Nakarat Ağla ey dıl ağla şimdi haline MANZUME |
ŞARKI Var mıdır sinem gibi bir dağder Gözlerim giryan olur leyl ü nehar Bülbül-i nalan eder bu ahuzar Nakarat Eyliyor Hicran ile ömrüm güzar Ben bu bezmin görmedim ezvakını Ebr-i firkat kaplamış afakını Görmedim dildarımın eşfakını Nakarat Eyliyor hicran ile ömrüm güzar Kadıköyünde: Mihrcihan (Malumat) namı altında neşretmekte olduğunhuz nafi ve muhterem ve gayette sevimli olan gazetenizin bir karie-i acizanesiyim, fakat ne çare ki şimdiye kadar beyan-ı maksat etmeye muvaffak olamamışımdır. Sebebi de sayfiyede bulunmaklığımızdı. İşte bu haftaki nüshayı dahi kemal-i mesruriyetle aldım, okudum, mütelezziz oldum. Acizanelerinin öteden beri ufak tefek bazı şeyler karalamaya hevesim pek ziyade olduğu cihetle mahsul-i hevesim olan ufak bir şarkıyı dahi ayrıca takdim eyliyorum. Eğer muvafık tab-ı alileri olacak olursa (Malumat) ınızın bir köşesine dercini temenni eylerim. |
ŞARKI Aşıkın sermayesi feryat imiş Aşıka ah u figan mutat imiş Bilmem aşıkın sonu berbat imiş Nakarat Cism-i suzanım mneğer polat imiş mFikr edip hal-i teekül eyledim Çektiğim cevr-i tahayyül eyledim. Ben nasıl bulmem tahammül eyledim İZAN Bir de eğer müsaade buyurulursa daha doğrusu kabulü vad olunursa ara sıra tertibine muvaffak olacağım eğlenceli ve bazen ciddi ve fenni ufak tefek ve eşkal ve bilmece gönderebileceğimi arz ile ifayı ihtiramatı mahsusa eylerim. Karielerenizden Beşiktaşta Sakine: MAKBULE AFİFE |
Türkiye`de Saat: 19:20 . |
Powered by: vBulletin Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2