Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Madencilik

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 06-02-2007, 11:16   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ara malı ihtiyaçları ile bütünleşebilen işletmelerde, yeni kurulacak, madenciliğe dayalı rekabetçi sanayi dallarında yer tutmayı hedef alarak gelişmek mümkün olacaktır.
KÖMÜR POLİTİKALARINDA GELİŞMELER
Dünya taşkömürü ticareti giderek artan bir trend göstermektedir. 1995 yılında 468 milyon ton olan taşkömürü ihracatı 1996 yılında %2.2’lik bir artışla 478.6 milyon ton’a ulaşmıştır. Bu artış trendinin önümüzdeki yıllarda da devam edeceği tahmin edilmektedir. 1996 yılında Asya-Pasifik bölgesinde ithalat artmasına karşın Avrupa-Akdeniz bölgesinde düşmüştür.
Avustralya Dünya’da kömür ihracatında 140.40 milyon tonla ilk sıradadır. Bu ülkeyi sırası ile ABD, Güney Afrika, Endonezya, Kanada, Çin, Polonya, Kolombiya ve eski SSCB takip etmektedir.
Dünya kömür ithalatında en büyük pazarları başta Japonya olmak üzere Güney Kore, Tayvan, Hindistan, Hong Kong gibi Asya-Pasifik ülkeleri ile İngiltere, İtalya, Hollanda, Almanya başta olmak üzere AB ülkeleridir.
Deniz taşımacılığında en önemli yük kömürdür. Kömür ticaretinin %92’si deniz taşımacılığı ile yapılmaktadır. Dünya kömür ticaretindeki gelişmeler deniz yolu taşımacılığının tarifeleri belirlemektedir.
Uluslararası Enerji Ajansı IEA tarafından yapılan tahmine göre 1996 yılında 478.6 milyon ton olan dünya kömür ihracatı 2000 yılında 561.1 milyon tona ulaşacaktır. Yapılan tahminlere göre bu ihracat hacminin %60’ını buhar kömürü, geri kalanı koklaşabilir ithal kömür talebi oluşturacaktır.
Dünya kömür piyasasında fiyatlar; kömürün kalitesi, nakliye masrafları ve tedarik güvenliğini de içeren faktörlere bağlı olarak gelişmektedir. Koklaşabilir ve buhar kömürü pazarları birbirleriyle yakından ilgilidir. Buhar kömüründe piyasa fiyatlarının oluşmasında Avrupa ithalatçıların etkileri önemlidir. En önemli kömür ihracatçısı durumunda olan ABD’li üreticiler uluslar arası piyasaya kömür fiyatlarının kendilerini tatmin edecek ölçüde yükselmesi ve yerli talebin karşılanması halinde ilave üretim kapasitelerini devreye alarak girmektedir. Son yıllarda Asya-Pasifik-Pasifik bölgesinde kömür spot pazarı giderek önem kazanmaktadır
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:16   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Dünya Kömür Ticaretinde ve kömür fiyatlarında oluşan bu dengeler dikkate alındığında bazı ülkelerin Kömür Politikaları çok çarpıcı görünmektedir.
Almanya’da yer altı işletme yöntemi ile yapılan taşkömürü üretim maliyeti, ithal kömüre göre yüksektir. Üretime, devlet sübvansiyon uygulamaktadır. Alman Hükümeti, 1996 yılı itibarı ile termik santrallere verilen kömüre yapacağı sübvansiyonun tavanını 7.5 milyar DM, 1997-2005 yılları arasında ise 7 milyar DM olarak belirlemiştir. 2001 ile 2005 yılları arasında bu sübvansiyonun giderek azaltılması öngörülmektedir.
Fransa’da kömür sektörüne, 4.5 milyar Frank tutarındaki devlet yardımının yapılması Avrupa komisyonunca onaylanmıştır.
Macaristan’da enerji sektöründeki şeffaflığı artırmak üzere yerli kömür endüstrisi yeniden yapılandırma yoluna gidilmiştir. Hükümet, üretimi ve tüketici fiyatlarını kontrolüne almış ve işletmelere finansal destek sağlamıştır. Hükümetçe desteklenen işletmelerde üretim ve istihdam en yüksek seviyelere ulaşmıştır.
İspanya’da 1997 yılında hükümet ve elektrik sektörü ile yapılan çerçeve anlaşmasına göre, sübvansiyonla sürdürülen kömür üretiminin on yıl daha devam etmesi kararlaştırılmıştır. Bu çerçeve anlaşması, deregülasyonu ve elektrik fiyatının düşük tutulmasının hedeflemekte ve santrallerde kullanılacak yerli kömürün minimum %15 olmasını garanti etmektedir. Endüstriyel faaliyetler, sübvanse edilen bazı madenlerin kapatılmasının ertelenmesini gerektirmiştir.
Polonya’da 1990 yılı itibarı ile dondurulmuş olan kömür fiyatları şu anda serbest durumdadır. Markowski planına göre, Hükümet 1995 deki üretim seviyesini 130 milyon ton/yıl dan 2000 yılında 120 milyon tona, 1995 itibarı ile 32 milyon ton/yıl olan ihracatı 2000 yılında 20 milyon tona düşürmeyi hedeflemektedir. Bu plan bütün partiler ve ayrıca, fazla miktarda işçi çıkarılmaması, sosyal hakların sağlanması ve yeni iş olanaklarının yaratılması koşuluyla sendika tarafından da desteklenmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:25   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Polanya Hükümeti tarafından 1996-2000 yılları arasında bu tedbirler için, sosyal yardım da dahil, 5.3 milyar Ziloti karşılığı 2 milyar $’lık bir kaynak gerektiği hesaplanmıştır. 1997’den sonra kömür endüstrisinde üretimle doğrudan ilgisi olamayan faaliyetlerin Weglokok’tan başlamak üzere kamuya ait ticari şirketlerin 1998 yılı sonuna kadar özelleştirilmesi öngörülmüştür. Bu özelleştirmeden edinilecek deneyimlerle, diğer işletmelerin özelleştirilmesine devam edilecektir. Kömür hazırlama tesislerinin ayrı şekilde özelleştirilmesi düşünülmektedir.
Çin’de hükümetin 2000 yılına kadar yerli talebi ve ihracatı arttırmaya yönelik planların hedefine ulaşması için belirlenmiş politikalar, merkezden idare edilen devlet madenlerinin geliştirilmesi yönündedir. Buna göre yeni maden işletmelerinin devreye sokulması ve mevcut işletmelerde de verimliliğin arttırılması söz konusudur. 1997’de yeniden yapılanma gündeme gelmiş olup 14 adet devlet tekelindeki kömür işletmesinin dört grupta birleşmesi öngörülmüştür. Bu gruplar sırasıyla, kömür ticaretinden sorumlu “China Coal Industry Import Export Group”, kömür kullanımıyla ilgili “The China Coal Comprehensive Utility Group”, üretimle ilgili “The China Coal Construction and Development Group” ve maden makine ve ekipmanları ile ilgili “The China Coal Meterials and Equipment Group” dur.
Rusya ve Ukrayna’da yaşanan ekonomik olumsuzluklar nedeniyle bu ülkelerin politikaları ile ilgili yorum yapılamamıştır.
ABD’de kömür, yerli enerji kaynakları içinde en büyük değere sahip olup, fosil enerji kaynakları arasındaki payı %94’dür. ABD’nin üretilebilir kömür rezervleri 1 trilyon varil petrol eşdeğeridir. Ülkenin birincil enerji ihtiyacının %90’ı fosil yakıtlardan elde edilmektedir. ABD ithal edilen petrole bağımlılığı azaltabilmek için yerli enerji kaynaklarının özellikle kömürün üretimine büyük önem vermektedir. ABD’de enerji üretiminde kömür en ucuz yakıt olarak diğer enerji kaynaklarının fiyatlarının ayarlayıcı bir rol oynamaktadır. Temiz Kömür Teknolojilerinin uygulanışı ile elektrik üretiminde kömürden büyük oranda faydanılmaktadır. ABD halen enerjinin %52 sini kömür ile çalışan termik santrallerden sağlamakta ve 2010 yılında bu oranı %62’ye çıkarmanın planlarını yapmakta ve yatırımlarını gerçekleştirmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:25   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ABD’nin Wyoming eyaletindeki büyük linyit rezervleri son 25 yıl içinde, ileri teknolojiler kullanılarak bulunmuştur. Ayrıca, ABD Enerji Bakanlığı, temiz kömür teknolojilerinin gelişmesini sağlayacak bir program çerçevesinde son 10 yıl içinde 6 milyar dolar düzeyinde para harcamış ve temiz kömür üreten prosesler geliştirmiş, temiz kömür üretmek için yatırım yapan şirketlere önemli sübvansiyonlar uygulamıştır. Ayrıca, North Dakota ve Pitsburgh’da yer alan enerji araştırma merkezlerinde çok sayıda yüksek verimli yeni kömür teknolojileri ve kükürt arındırma sistemleri geliştirilmiştir. ABD’de kömürden enerji üretimi için yeni geliştirilen yakma teknolojileri, yüksek kalorili kömürleri yakmayı hedeflemişlerdir. Akışkan yatakta yakma sistemi enerji üretiminde önemli bir yer tutmaktadır.
OECD raporlarına göre, dünya fosil yakıt tüketimi 1993-2010 yılları arasında, yılda %2.2 oranında artış gösterecektir. Bu artışlar genelde jeolojik ve üretim şartları uygun, kömür ihraç eden ülkelerde olmaktadır. Üretimi düşen ülkelerde de açığın önemli bölümü yine kömürle dengelenmektedir.
TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN VE MADEN MÜHENDİSLERİNİN GÜNCEL DURUMU
GENEL MADENCİLİK SEKTÖRÜNE İLİŞKİN GENEL DEĞERLENDİRME

Cumhuriyetle birlikte hedeflenen sanayileşme olgusu sonucu madencilik ön plana çıkarılarak ayrıcalıklı bir sektör olarak ele alınmış, birçok kurumun alt yapısı hazırlanmış ve kanun, tüzük, yönetmelikler hızla çıkarılarak yürürlüğe konulmuştur. Aynı anlayışın ilerleyen yıllarda devam ettiğini maalesef söyleyemeyiz. Günümüzde de madenlerimize dayalı sanayileşmenin yeterli düzeyde gerçekleştirilmemiş olması nedeniyle maden üretimimiz, mamul maddeye dönüştürülmeden ağırlıklı olarak ara ürün ya da hammadde boyutunda kalmıştır.
Ayrıca, 24 Ocak Ekonomik Kararları ile uygulamaya konulan ihracata dönük sanayileşme politikaları sonucunda; ithalat artışı engellenemediği gibi teşvikli ucuz ithal hammadde girdileri karşısında madencilik sektörü eşit olmayan koşullarda rekabet edemediğinden özellikle özel sektöre ait işletmelerin bir kısmı kapanmış veya gelişmeleri önlenmiştir. Sektörlerde her türlü soruna ve ihmale karşın kar edebilen kuruluşlarımız, karlarını aramacılığa ve teknolojik gelişmelere ayırmamış, madenciliğin kendi yarattığı artı değer dahi madenciliğe aktarılmamıştır. Bu olumsuz gelişmeler içinde maden üreticilerimiz birbirleriyle rekabete girmiş ve bunun sonucunda bir çok ürünün iç ve dış piyasalardaki değerleri neredeyse yarı yarıya düşmüştür. Bilinçsiz rekabet madencilik sektörünü, bilim ve teknoloji kullanımından, ileriye dönük planlamalardan uzak, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevreninde göz ardı edildiği bir anlayış içerisinde, her türlü iş makinesiyle herkes tarafından yapılabilir bir sektör haline getirmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:25   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Son 15 yıllık dönemde başta kömür ve demir cevheri ithalatı sonucu, hammadde ve ara ürün olarak ihraç edilen cevherlerden elde edilen gelir bu iki madene ödenen dövizden daha geride kalmıştır. 1998 rakamlarına göre toplam ihracatımız 531 milyon dolar, ithalatımız ise 858 milyon dolar olmuştur. 1999 Ocak-Ekim döneminde ihracat düzeyi 441 milyon dolar düzeyindedir. Gereken önlemlerin alınmaması halinde bu farkın ithalat lehine açılacağı kuşkusunu taşımaktayız.
Madenciliğimiz ülkemiz GSMH içindeki payı % 1 civarındadır. Madenciliğin GSMH içindeki payı ABD’de % 4.2, Almanya’da % 4.0, Kanada’da % 7.5, Avustralya’da % 7.7’dir. Türkiye, Madencilik Sektörüne ilişkin gerekli stratejileri geliştirmesi durumunda sektörün GSMH içindeki payı % 4-5 düzeylerine çıkması kaçınılmazdır. Çünkü Türkiye’nin, önemli ölçüde madencilik potansiyeli ve Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumları vardır. Bu hedefe ulaşmak için oluşturulacak politikalar için gerekli bilgi, doküman ve tecrübe mevcut olup öncelikle yapılması gereken güçlü siyasi irade ile Sektöre ilgi duymaktır.
Dünyanın en büyük trona yataklarından birine sahip olmamıza karşın, tespit edildiği 1979 yılından bu yana Batılı tekellerin oyalama politikalarına göz yumulması nedeniyle bu rezervlerimiz bugüne kadar işletilememiştir. Tronaya ilişkin proje henüz fizibilite aşamasındadır. Ülkemiz dünya bor rezervlerinin %60’na sahip olmasına karşın dünya bor pazarındaki payı %23 civarındadır ve yıllardır bu alanda yeni pazarlara ulaşılamamıştır.
Ülkemiz dünya krom rezervinin %1’ine sahip olup ortalama 12 milyon ton/yıl olan dünya krom üretiminin de yaklaşık %3’ünü gerçekleştirmektedir. Dünyada ferrokromun büyük bir kısmı krom cevherinin elektrik ark ocaklarında indirgeme yöntemi ile üretilmekte, üretilen ferrokromun yaklaşık %75’i de paslanmaz çelik üretiminde kullanılmaktadır. Ülkemiz, kalite ve üretim olarak dünyada yıllardır ilk sıralarda yer almış olmasına karşın, cevherimizin büyük bir bölümü işlemeden hammadde olarak ihraç ettiğimiz için dünya pazarlarında etkin olunamamıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:26   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ülkemizde yılda ortalama 1 milyon ton krom cevherinin yaklaşık %20-30’u Eti Holding, %70-80’ni özel sektör tarafından üretilmektedir. Krom üretimimizin 250.000 tonu yüksek karbonlu ferrokrom üreten Eti Holding’in Elazığ,ve Antalya tesislerinde, 40.000 tonu sodyum bikromat ve bazik krom sülfat üretimi, 15.000 tonu refrakter ve döküm kumu olarak tüketilmektedir. Üretilen ferrokromun ortalama olarak yılda 4.500 tonu MKE, Asil Çelik, Çemaş şirketlerinin tesislerinde kullanılmakta, geri kalanı ihraç edilmektedir.
Eti Holding’in ihraç ettiği ferrokromun yanısıra özel sektörün ürettiği yılda yaklaşık 700.000 ton krom cevheri, hiçbir metalurjik işlem uygulanmadan ihraç edilmekte, bu cevherin ferrokroma dönüştürülmesi ile ortaya çıkan katma değerden ithalatçı ülkeler yararlanmaktadırlar.
Ülkemizde Eti Holding dışındaki krom üreticilerinin yıllardır ferrokrom tesisleri için yatırım yapmamalarının nedenlerinden biri elektrik enerjisi fiyatıdır. İthalata dayalı hurda demirin kullanıldığı ark ocaklarında tüketilen elektrik enerjisine özel tarife ile yıllardır indirim uygulanırken madencilere bu indirim sağlanmamıştır. Önemli bir yer altı kaynağı olan kromun katma değeri yüksek olan ferrokrom ve paslanmaz çelik haline dönüştürülerek ihraç edilmesi için özel sektör teşvik edilmelidir.
Çelik üretiminde dünyadaki oran % 70 entegre tesisler, % 30 elektrik ark ocakları şeklinde iken bu oran ülkemizde tam tersinedir. Entegre tesislerin yıllık demir cevheri ihtiyacı 9-10 milyon ton olup bunun yaklaşık 4 milyon tonu Yüksek fırınlar için işletilebilir demir cevheri rezervlerimiz, yıllardır rezerv geliştirme çalışmaları yapılmaması nedeniyle azalmıştır. Ülkemizde, 1 Milyar tonun üzerinde düşük tenörlü demir cevheri potansiyeli tespit edilmiştir. Bu potansiyel rezervler işletilebilir rezervlere dönüştürülmeli, cevher zenginleştirme projeleri geliştirilmeli ve teşvik edilmelidir. Mevcut tesisler modernize edilmelidir. Eğer bu çalışmalar kısa zaman içerisinde yapılmaması halinde işletilebilir rezervler tükeneceğinden hammadde gereksiniminde tamamen dışa bağımlılık kaçınılmaz hale gelecektir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:26   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Son günlerde gündeme gelen borla ilgili gelişmeler, 150 yıllık anlayışta pek bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor. Sanayileşmiş ya da sanayileşecek bir ülkenin hayatiyende çok önemli yeri olacak boru, küçük hesaplara alet edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Son yıllarda Etibank Genel Müdürlüğü’ndeki gelişmeler dikkatle incelenmelidir.
Etibank Genel Müdürlüğü 26.01.1998 tarihli kararı ile Eti Holding A.Ş.’ne dönüştürülerek yeniden yapılanma sürecine sokulmuştur. Etibank bu yapılanma sonucu bünyesinde 7 A.Ş. kurarak yeni KİT yapıları oluşturulmuş ve müessese, işletme, daire başkanlığı düzeyinde görev yapan organizasyon yapısı yükseltilerek yönetim kurulu, genel müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanlıkları olmak üzere 150’nin üzerinde yeni yönetim kadrosu yaratılmıştır. Bu yapılanmanın amacı olarak öne sürülen gerekçeler şunlardı.
  • Bankacılık bölümünün özelleştirilmiş olması nedeniyle Etibank isminin değiştirilmesi,
  • Yeni yapılanma ile işletme birimlerinin A.Ş. ye dönüştürülerek yetki ve karar mekanizmalarının yerinden yönetim ile sağlanması,
  • Ticari alanda daha profesyonel bir yapılanma
  • Ayrı şirketler haline getirilen yapıların daha kolay özelleştirilmesi
21.Yüzyıla girdiğimiz bu günlerde, 2 yıllık süreç içerisinde 1. madde de öne sürülen isim değişikliğinin dışında bu gerekçelerin hiçbirinin geçerli olmadığı açıkça görülmektedir.
  • Yetki ve karar mekanizmaları birbirine girmiştir. Şirketler kendi başına davranmakta biri diğerini tanımamakta, şirketlerde alınan kararlar ve uygulamalardan ise bilgi akışı istenen düzeyde gerçekleşmemektedir. Sonuç olarak sevk ve idarede son derece çelişkili kararlar ortaya çıkmakta ve ciddi bir koordinasyonsuzluk yaşanmaktadır.
Ticari alanda profesyonel bir yapılanma iddiası ise tamamen boşa çıkmış bir iddiadır
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:26   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

  • Şişirilmiş şirket yönetim kadroları ile profesyonel yapıyı bırakın normal günlük işlerin bile yürütümü çok başlılıktan dolayı tıkanmıştır. Hukuki açıdan bakıldığında ise Danıştay 1.Dairesince yapılanma ile ilgili verilen karar çerçevesinde Etibank Madencilik kısmının bir Holding olamayacağı, şahıs hisselerinden dolayı Bor A.Ş.’nin yasalara aykırı bir durum oluşturduğu belirlenmiştir.
  • Madencilik yapısı itibariyle kendi alanı dışında (inşaat, nakliye, enerji, gıda vb.) bir çok sektöre kendi dinamiğinin yaklaşık 5 katı düzeyinde katma değer yaratan çok önemli bir sanayi faaliyeti olmasına rağmen, kendi içinde son derece zahmetli ve işletme riskleri yüksek olan bir sektördür. Dönem içerisinde Eti Holding özelleştirme idaresine müracaat ederek yeni oluşturduğu şirketlerden Gümüş, Bakır ve Krom da faaliyet gösteren şirketleri özelleştirmek üzere idareye devretmek istemiş ancak özelleştirme idaresinin yaptığı ön incelemeler sonunda, geçmişte Karadeniz Bakır İşletmelerinin özelleştirilmesinde yaşanan başarısızlıkta göz önüne alınarak idarece bu şirketlerin devri konusu neticelenememiştir. Sonuçta bu çabaların altındaki gerçek amaç ortaya çıkmıştır. Amaç dünya pazarlarında stratejik ve niteliğindeki ve kar marjı çok yüksek olan Bor ve ürünlerinin Etibank elinden çıkarılmasıdır.
Bor ve ürünleri konusunda istenilen amaca bugün ulaşılamamış olması bir yana, Etibank Madencilik yapısı da deforme edilmiştir.
Uluslararası pazarlarda tüm gelişmiş teknolojik üretimlere girdi olan rafine bor ve uç ürünleri konusunda üretimden yatırıma, pazarlamadan satışa bir master planı oluşturularak tek elden uygulanmalıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:26   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Cumhuriyet tarihimizle özdeş metal madenleri ve endüstriyel mineraller üzerinde 64 yıllık deneyim ve birikime sahip olan Eti Holding’in bor madenciliği konusunda da uzun yıllar ülkemize daha büyük hizmetler verecek tek kuruluştur. Ancak Türkiye’deki diğer kamu iktisadi kuruluşları gibi idari, mali konularda birçok sorun yaşaması uluslar arası piyasada faaliyet gösteren Eti Holding’i ciddi sıkıntılara sokmuştur. Bu sorunların aşılması ve sağlıklı bir yapıya ulaşılması için çözüm önerilerinin kararlı bir siyasi iradenin uygulamasıyla gerçekleşeceğine inanıyoruz.
Bugün Ortadoğu ülkeleri için petrol, Türk Cumhuriyetleri için petrol ve doğalgaz ne ise bor’da ülkemiz için aynı önemde stratejik bir hammaddedir. Gelecekte çevre dostu ileri teknolojilerin hammaddesi olma özelliği nedeniyle daha da stratejik olacağı bilinmelidir. Çünkü bor geleceğin madeni olacaktır ve daha geniş bir alanda da fazla tüketilecektir. Özellikle çeliğin yerini almaya aday olan çevre dostu fiberglass sektörü ile deterjan sektöründeki gelişmeler dikkatle incelenmelidir. Türkiye Dünya Bor rezervlerinin %60’ına sahip bir ülke olarak bu kozu çok iyi kullanmalıdır. Borla ilgili yatırımlar desteklenmeli, hammadde olarak ihraç edilmesi yerine mamul madde ihracatına yönelik yatırımlara zaman kaybetmeden geçilmelidir. Bor üretimi ve ihracatı tek elden kamu tarafından yapılmalıdır. Bor türevlerini kullanacak sanayilerin kurulmasına destek verilmelidir.
Seydişehir Alüminyum tesislerinin kapasitesini artırabilecek rezerv olmasına karşın yıllardır bu alanda yapılması gereken daha az enerji tüketen ileri teknoloji yatırımların yapılmaması nedeniyle her geçen gün alüminyum ürünlerinde dışa bağımlılık artmaktadır.
Türkiye’nin Bakır, Çinko, Kurşun rezervleri (Metal Cu, Zn, Pb) sırasıyla, 2.28, 2.29 ve 0.86 Milyon ton düzeyinde olup yeterince aranmamıştır. Ülkemizde bakır-çinko-kurşun üretimi özel ve kamu sektörünce yapılmakta özellikle kamu bakır madenciliği farklı farklı kurumlarca yürütülmektedir. Bu sektörde de gerekli rezerv geliştirme çalışmaları ile teknolojik yatırımların yapılmaması nedeniyle işletilebilir rezervler tükenmek üzeredir. Ayrıca bir çok işletme ekonomik tenörün altında çalışmaktadır.
Özelleştirme sonucu İranlılara satılan Çinkur gerekli konsantreyi yurt dışından getirmiş, bölgedeki madencilerden cevher satın almamıştır. Bunun sonucu olarak da Kayseri Bölgesinde kurşun-çinko cevheri işletmeleri kapanmıştır. Şimdi de Çinkur’un kendisi kapanma durumundadır ve bugün çinko üretimi durmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 06-02-2007, 11:26   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Madencilik Sektörü fiyat dalgalanmalarına ve işletme risklerine çok duyarlı bir sektör olup sadece özelleştirme ile maden işletmeleri verimli hale gelmez ve bu nedenle de küçültülmüş şirketlerin uluslar arası piyasalarda yaşayabilmesi mümkün değildir. Geniş ürün çeşidi olan, bu kapsamda makine ve teçhizatı ile personelinin hareket esnekliğine sahip, alternatif piyasalar yaratabilen, meslek içi eğitim programları uygulayabilen, aramadan-pazarlamaya kadar AR-GE yatırımlarına kaynak yaratabilen büyük madencilik şirketleri uzun süre varlıklarını sürdürebilmektedir. Ancak, özel sektör madenciliği, güçlü kamu madenciliğinin güvencesi altında istikrarlı üretim yapabilir. Bu kapsamda, Etibank, TKİ ve TTK’nın küçültülerek özelleştirilmesinin ve/veya kapatılmasının ne özel sektöre ne de ülke madenciliğine bir faydası olabilir. Bu nedenle, biz Maden Mühendisleri Odası olarak, hangi işletmelerin geliştirileceği hangilerinin kapanacağını veya tatil edileceği ile hangi yatırım ve işletme modellerinin uygulanacağına ilişkin sağlıklı politikaların oluşturulabilmesinin ancak öncelikle “Kamu Madencilik Kuruluşlarının Özerkleştirilmesi” ve her bir özerk kurumun kendi yapısına ve faaliyet alanına göre kendi politikalarını oluşturması ile mümkün olabileceğine inanmaktayız ve bu gerçek göz ardı edilerek Madencilik Sektörü bir Et-Balık Kurumunun veya herhangi bir bankanın özelleştirilmesi ile karıştırılmaması gerektiğine inanmaktayız.
Zonguldak Taşkömürü Havzası son yıllarda devamlı ülke gündeminde kalmıştır. 1980’li yıllara kadar sürekli artan satılabilir üretim (3.5 Milyon ton satılabilir üretim) o tarihten itibaren üretim hızlı bir şekilde düşmüştür (1 Milyon ton satılabilir üretim). Bu düşüşün en önemli nedeni jeolojik koşullar değil tamamen zamanında yapılması gereken yenileme, modernizasyon ve hazırlık yatırımlarını yapmayan, popülist politikalarla kurumun mali yapısı ile birlikte çalışma dengesini bozan iktidarlardır. Bu anlayış içerisinde Havzanın sorunlarına çözüm getirilmediği gibi Türkiye Taşkömürü Kurumu kaderine terk edilmiştir. Bugün kuruma 4012 işçi alımı ile siyasi otoritenin TTK’nın kapanmaması yönündeki eğilimi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilse de öncelikle TTK özerkleştirilerek yeniden yapılandırılmalı, mali yapısının düzeltilmesi için borçları sıfırlanmalı, lavvar tesisleri dahil gerekli tüm yatırımlar bir program doğrultusunda gerçekleştirilerek üretim seviyesi eski düzeylerine çıkartılarak Demir Çelik Sektörünün koklaşabilir kömür talebi karşılanmalıdır. Ayrıca, Amasra B kömür sahası, 2x300 MW kurulu gücünde temiz kömür teknolojilerine dayalı termik santral projesi ile birlikte entegre proje olarak derhal projelendirilerek üretime başlanmalıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 06:07 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580