Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 09:14   #41
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bundan sonradır ki Fransa, Türklerle kesin olarak anlaşmağa karar vermiş, bu sebeple de Franklin Bouillon 15 Eylülde İstanbul’dan hareket ederek İnebolu yolu ile 20 eylülde Ankara’ya varmıştı. 24 Eylülde müzakereler yeniden başladı. Ancak onun yukarıda söylenen iki nokta üzerinde hâlâ ısrarla durduğu görüldü. Fakat bunlar yani kapitülasyonlar kaldırılmadan ve Türkiye için tam istiklal şekli kabul edilmeden bir anlaşmanın mümkün olamayacağı kesin olarak kendisine anlatılınca O, anlaşmayı 20 Ekim 1921’de imzaladı ve Fransa hükümeti de 29 Ekimde onayladı. “Ankara İ’tilâfnamesi” adım alan bu uzlaşma ile Ankara Hükümeti büyük bir siyasi zafer kazanmış oluyordu. Çünkü bu uzlaşma ile, Türklere karşı kurulmuş olan ortak cephe yıkılmağa başlı yor ve düşman devletlerden birisi Ankara Hükümetini resmen tanıma durumuna girmiş oluyordu. Ayrıca bu anlaşma ile Türk milli istekleri, “İlk defa olarak düvel-i garbiyye’den biri tarafından tasdik ve ifade edilmiş” bulunuyordu. Bu anlaşma ile Fransa, işgal etmekte olduğu Türk topraklarından, İskenderun, Antakya hariç, çekilmeği, İskenderun ve Antakya’da da özel bir idare kurarak Türk kültürüne hizmet etmeği taahhüt ediyordu. Bunlardan başka Fransızlar, “İçinde creusot topları, cephane ve daha başka savaş malzemesi bulunan büyük bir silah stokunu milliyetçilere” devrediyor ve ileride daha fazlasını vereceklerini de gizlemiyorlardı. Ankara İ’tilâfnamesi, Türk vatanından zorla koparılmak istenen bir parçanın kurtulmasına, sebep olduğu kadar bu parçayı savunmakta olan Türk kuvvetlerinin Batı Cephesi’ne sevki imkanını da sağladı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:14   #42
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Anlaşmanın imzasından sonra Türk topraklarının, topraklarının Fransızlar tarafından boşaltılması 4 Kasım’da başlamış, 1 Aralık 192l’de bir Türk heyeti, Adana’daki resmi daireleri işgal etmiş, 20 aralık 1921’de Fransız askerleri Adana’dan çekilmiş ve 21 Aralık’ta Türk kuvvetleri Adana’ya girmiştir. 25 aralık l921’de Gaziantep kurtulmuştu 5 Ocak l922’de ise Adana ve çevresinin tamamıyla Türklerin eline geçmesi ve Muhittin Paşa’nın da Adana’ya girmesi sebebiyle, 105 metre kumaş harcanarak hazırlanmış olan Türk bayrağı, o gün Ulucami ile saat kulesi arasına çekildi.
Ankara İ’tilâfnamesjnden sonra Mustafa Kemal Paşa, Türk istiklâli için girişilen savaşta, Türklere karşı gösterdiği sempatiden dolayı, Fransız Mareşali Lyautey’e, “En derin minnet duygularını bildiren bir mektup gönderdi. Yine bu anlaşma sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Fransa’ya gönderdiği temsilci, büyük Türk dostu Pierre Loti’ye de Büyük Millet Meclisi’nin “Minnet ve şükrânını” bildirir bir mektupla birlikte hediye olarak bir de halı götürdü.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:15   #43
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

.Ankara İ’tilâfnamesinin imzalanması üzerine İngilizlerde bir telâşlanma başlamış, bu yüzden Lord Curzon, “Adeta dehşetle karışık bir şaşkınlık duymuştu”. Fransızların yaptıkları bu işi “Şerefsizce bir davranış” diye niteleyen İngiliz diplomatları da vardı. Fakat Fransızlar, Türklerle yapılan bu anlaşmanın Ankara Hükümetinin tanınmasına hizmet etmeyeceğini ve Accord Tripartite ile kabul edilen esasları bozmayacağını, İngilizlere bildirmişlerdi. Öte yandan, Fransızlarla yapılan bu anlaşma, Rusya’da da, Ankara’nın Batı ile anlaştığı fikrini uyandırmıştı. Çünkü İngilizler anlaşmanın gizli maddeleri bulunduğunu iddia ediyorlardı. Durumun böyle olup olmadığını anlamak üzere “Ukrayna İçtimâî Şürâ Cumhuriyeti” Frunze’yj Ankara’ya “Fevkalâde Sefir” olarak gönderdi. Bu kişinin vardığı kanatları bildirmesinden sonradır ki, Rusya’nın kaygıları silinmiş oldu. Fakat Ankara İ’tilâfnamesinin imzalanması en çok Ermenileri tasalandırmıştı. Çünkü onlar, şimdiye kadar yaptıkları kötülüklerin hesabını verme zamanının geldiğini kabul ediyor ve kütleler halinde Kilikya’daki şehirleri terk ediyorlardı. Bu hali ne General Gouraud’nun 9 Kasımda yayınladığı bildiri, ne Franklin Bouillon ile “Adana ve çevresi Komutanı Muhittin Paşa’nın ve Hamit Bey’in, 1 Ekim tarihli bildirileri, ne de Mustafa Kemal Paşa’nın 5 Ekimde Adanalılara gönderdiği yazıdaki sözler önleyebildi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:15   #44
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

B- Bekir Sami Bey ile İtalyanlar da bir anlaşma imzalamışlardı. Buna göre İtalyanlar “Türklerin İzmir ve Trakya üzerindeki hukukunu Müttefiklere karşı korumayı” ve en geç barışın imzalanması tarihine kadar Türkiye’deki askerlerini geri çekmeği kabul etmişlerdi. Buna karşılık kendilerine “Antalya, Burdur, Muğla, Isparta sancakları ile Afyonkarahisar, Kütahya, Aydın ve Konya sancaklarının”, daha sonra belli edilecek kısımlarında, “Teşebbüs iktisât-ı iktisâdiyye için rüchan hakkı” tanınıyor, ayrıca bu yerlerde Türk hükümeti veya sermayesi tarafından yapılamayacak olan işlerin İtalyan sermayesince işletilmesi, “Ereğli ma’denlerinin bir İtalyan - Türk şirketine devri”, “Teşekkül edecek şirketlerde Türk hissesinin yüzde elliye kadar gidebileceği” kabul olunuyordu. Fakat Büyük Millet Meclisi bu anlaşmayı da reddetti. Buna rağmen İtalyanlar, “Çoktan beri kendilerini iyi durumda görmedikleri Antalya bölgesini tahliye” ettiler. Ankara ile anlaşmak için bundan sonra yaptıkları teşebbüslerde de bir sonuç alamadılar. Fakat “Kemalistlerin askeri mukavemeti her an çökebilir kanaatini taşıdıkları için, 15 Nisan 1922’de İstanbul Hükümeti ile bir anlaşma imzaladılar. Öte yandan yine onlar, 20 Nisan’da Söke’yi boşalttılar ve 27 Nisan’da da Kuşadasındaki kuvvetlerini geri çektiler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:15   #45
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

C- Londra Konferansından çok önce Ankara ile İngilizler arasında, esirleri değiştirmek maksadıyla, bir takım konuşmaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerçek ten 18 Temmuz 1920’de esirlerin değiştirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmuş, 20 Ağustos’ta da Lord Curzon, “Albay RaWlison ve Yüzbaşı C. L. Campell (Konya’da) ile” daha bazı esirlerin Türk esirleriyle değiştirilebileceğini, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri de Robeck’e yazmıştı. Bunun üzerine de Robeck’in teşebbüslere geçtiği, Mustafa Kemal Paşa’nın “Askeri makamlarla müzakereyi red” etmesine rağmen, teşebbüslerine devam ettiği ve Ankara ile görüşmelerde bulunmak üzere Bilecik’e gidecek olan Ahmet İzzet Paşa’dan, “Asker ve sivil Britanyalı harb esirlerinin salıverilmelerini sağlamak için mümkün olanın yapılmasını rica” ettiği bilinmektedir. 1920 yılı içinde yapılan bu teşebbüslerden gerçi bir sonuç alınamadı. Fakat, Londra Konferansından biraz sonra yani 16 Mart 1921’de İngilizler Bekir Sami Bey ile bir uzlaşma imzaladılar. “Bu, enterne edilenlere ait Vansittart - Bekir Sami Mubâdele Uzlaşması idi”. Buna göre İngilizlerin elinde bulunan savaş tutsakları ve enterne edilmiş olan Türkler, İngiliz tutsakları ile değiştirilecekti, fakat Türk esirleri arasında, “Harb halinin devamı süresince 1 Ağustos 1914’te Türk İmparatorluğunun parçasını teşkil eden topraklarda yapılan harb kanun ve örflerini (customs) ihlâlden veya adam öldürme suçundan dolayı muhakemeleri kararlaştırılan” kişiler varsa bu haktan faydalanamayacaklardı. Ancak, eşit şartlar taşımayan yani “Türk tebaasının, Türkiye dahilindeki harekatı üzerinde, ecnebi hükümetinin bir nev’i hakk-ı kazasını tasdik etmek” olan bu uzlaşmayı Ankara Hükümeti reddetti, fakat mesele bundan sonra da elden bırakılmadı. Gerçekten, General Milne’in yerine atanmış olan General Sir Charles Harington, Londra Konferansından sonra İngiltere’ye çağırılarak kabine’nin, Türk milliyetçileri ile bir anlaşma yapılması hususundaki müzakerelerine katıldı ve biraz sonra da Foreign Office tarafından kendisine, esirlerin serbest bırakılması için istediği çareye baş vurabileceği bildirildi
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:15   #46
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

. Onun için Harington, hem bu işi hızlandırmak, “Hem de Milliyetçilerin siyasi tutumunu yoklamak niyetiyle Anadolu’ya bir hey’et” göndermeye karar verdi. Bu hey’et Bin başı Douglas Henry ile Binbaşı Stourton’dan kurulu idi. 13 Haziran 1921’de İnebolu’ya gem İngiliz binbaşıları, Türkler için bir miktar cephane getirmiş ve bundan sonra cephane sevkine devam olunacağını söylemişlerdi. General Harington tarafından gönderildiklerini ve Mustafa Kemal Paşa’ya önemli bazı şeyler söyleyeceklerini açıklayan bu binbaşılar, bu tarihlerde İnebolu’da bulunan Re’fet Paşa (Bele) ile görüşmüş ve Mustafa Kemal Paşa’nın bir İngiliz savaş gemisi ile gizlice İstanbul’a giderek Harington’la barış meselesini konuşup anlaşa bileceğini, İngiltere’nin, Türkiye’nin tam müstakil bir devlet olmasını kabul ettiğini ve İngiltere’nin müdahalesiyle Yunanlıların Anadolu’yu boşaltacaklarını söylüyor, esirlerin. de değiştirilmesini istiyorlardı. Bunlara, Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a gidemeyeceği, ancak General Harington’un, İnebolu’ya geldiği takdirde, orada bulunan Re’fet Paşa ile görüşebileceği ve esirlerin değiştirilmesinin mümkün olabileceği cevabı verilmişti. 18 Haziran 1921’de de Ankara’nın İstanbul’daki temsilcisi Hamit Bey, “Mevki-i resmisi” bulunan bir İngiliz’in, “İngiltere’nin İstanbul’da en büyük makamı adına” kendisine baş vurarak, acele bir barışa kavuşabilmek için müzakerelere hazır bulunduklarını, bu sebeple Mustafa Kemal Paşa ile “Münasebetlere girişmek” istediklerini ve bu hususta verilecek cevabı beklemekte olduklarını bildirdiğini, bir telgrafla Ankara’ya duyurmuştu
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:15   #47
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ankara, Hamid Bey’e verdiği cevapta, müzakerelere hazır olduğunu bildirdi. Fakat 5 Temmuz’da Zonguldak’a gelen bir İngiliz savaş gemisinin, General Harington’dan Mustafa Kemal Paşa’ya getirdiği mektupta, gerçeğe uymayan ifadeler vardı. Nitekim bu mektupta Harington , “Kumandan Henry vasıtasıyla aldığım habere nazaran” bana bazı şeyler söylemek isteğinde imişsiniz. “Böyle olduğu takdirde” uygun gördüğünüz bir günde İnebolu veya İzmit’te sizinle buluşabilirim. Bunun için Britanya Hükümeti bana izin vermiş bulun maktadır. Bu buluşmada, söylemeklerinizi İngiltere Hükümetine “Tebliğe me’zunum”. Fakat İngiltere Hükümeti adına her hangi bir konuyu ne müzakere ne de konuşmak için resmi bir sıfatım yoktur. Buluşmanın da İngiliz zırhlı Ajax’da yapılması gerektir. Orada layık olduğunuz saygıyı görecek, karaya dönünceye kadar da “Hürriyet-i kâmileyi hâiz” bulunacaksınız. Bu şartlar kabul edildiği takdirde, en uygun görülecek tarih ve saatin belirtilmesini rica ederim diyordu. Mustafa Kemal Paşa bu garip mektuba verdiği cevapta: Buluşmayı kendisinin ileri sürmediğini ve Türk isteklerinin General Harington tarafından zaten bilinmekte olduğunu belirttikten sonra “Topraklarımızın düşmanlardan tamamıyla istihlâs hudud-ı milliyemiz dahilinde siyasi, mâli, iktisadî, askeri, adli, harsi istiklâl-i tammımız esası kabul edildiği takdirde müzakerelere girmeye âmade”” bulunduğunu ve müzakerelerin İnebolu’da karada yapılmasını, ancak maksad sadece “Vaziyyet hakkında teâtî-i efkâr ise”, o takdirde mülâkata arkadaşlarından birisinin me’mur edileceğini bildirdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:16   #48
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Harington bu mektuba karşılık vermedi, fakat bu mesele ile ilgili olarak 7 Temmuz 1921’de İngiliz Maslahatgüzârı M. Rattigan, İstanbul’da Hamid Bey’i görerek, Anadolu’ya bir tüccar sıfatıyla giden Binbaşı Henry’ye General Harington’un verdiği görev sadece Anadolu’daki İngiliz esirlerinin sıhhatlerini ve ne halde olduklarını öğrenmek ve “kabilse milli orduların İstanbul’a doğru harekata devam edip etmeyeceklerini Mustafa Kemal Paşa’dan” tahkik etme görevi idi. Bu itibarla binbaşının öteki teşebbüslerin her hangi bir yetkisi yoktu demişti. İngilizler ayrıca 9 Temmuz’da Reuter ajansiyle, Mustafa Kemal’in müzakerelere talip olduğunu, fakat sonradan bundan vazgeçtiğini yayımladılar. Bununla beraber İngilizler, Ankara hükümeti ile esirlerin değiştirilmesi meselesi üzerinde anlaştılar. Gerçekten İngiliz Yüksek Komiseri ile Hamid Bey arasında İstanbul’da başlayan müzakereler nihayet olumlu bir sonuca verdi. 5 Ekim 1921’de Times gazetesi Malta’da enterne edilmiş olan 51 Türk ile Anadolu’da tutuklu bulunan 17 İngiliz’in değiştirileceği haberini veriyordu. Hamid Bey de durumu, 23 Ekim 1921 tarihinde imzaladığı bir belge ile açıkladı . Buna rağmen Türk - İngiliz ilişkileri, daha bir süre düşmanca duygular altında devam edip gidecektir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:16   #49
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

4 — Ermenilerin ezilmesi üzerine Doğu Anadolu’ya ait meselelerden birisi hall yoluna girmişti. Fakat aynı bölgede halledilmesi gereken bir başka mesele de Elviye-i selâse (üç sancak) meselesi idi. Çünkü bu sancaklar dan Ardahan ve İngilizlerin boşaltmasından sonra Batum, Gürcüler tarafından işgal edilmiş bulunu yordu. Gerçi Ankara Hükümeti 25 Temmuz 1920’de Batum’un işgalini protesto etmiş, fakat o sıralarda batı devletlerinin kendilerine yardım edeceğini uman Gürcüler, Ankara Hükümetinin teşebbüslerine pek değer vermemiş, tersine olarak Ermenilerle çarpışmak üzere harekete geçmiş olan Türk Kuvvetlerinin, Kars yakının dan geçtiğini kabul ettikleri Gürcü sınırını aşmamalarını istemiş, aksi takdirde savaşacaklarını bildirmişlerdi. Bu kritik anda onların tarafsız kalmasını lüzumlu sayan Ankara Hükümeti ise 21 Ekim 1920’de Tiflis’e bir nota göndererek, Ermenilere karşı girişilmiş olan Türk savaşının sebeplerini açıkladı, bu savaşın Gürcülerle bir ilişkisi olmadığını belirtti, ayrıca Gürcülerle dostluk kurmağa hazır olduğunu ve Kars çevresinden geçtiği kabul olunan Gürcü sınır çizgisinin geçilmeyeceğini bildirdi. öte yan d atı Gürcülerin Türklere karşı bu sert tutumu çok sürmemişti. Çünkü bir yandan İ’tilâf Devletlerinden bir yardım gelmeyeceğini, bir yandan da Rusların, Gürcistan’ı Sovyetleştirmeye çalıştıklarını anlamışlar ve bunu Moskova’ya gitmekte olan Türk elçisine açıkça ifade ederek kendisin den yardım bile istemişlerdi. İşte bundan sonradır ki Türkiye ile Gürcistan arasında Brest-Litovsk Antlaşmasıyla Türklere bırakılmış olan yerlerin geri verilmesi meselesi ele alınabilmiş ve bu husus 1921 yılı başlarında Ankara’ya tayin edilmiş olan Gürcü elçisi ile müzakere edilmeğe başlanmıştı. Fakat müzakereler uzayıp gidiyor ve bir sonuç alınamıyordu. Halbuki Ruslar 1921 Şubatında, Gürcistan’ı Sovyetleştirmek üzere harekete geçmişlerdi. Gürcistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmesi ise, Batum ile Ardahan’ın Türklere bırakılmasını güçleştirebilirdi. Onun için Ankara’daki Gürcü elçisine Büyük M. Meclisi Hükümeti tarafından 22 Şubatta, süresi 23 Şubatta sona erecek bir nota verildi ve Ardahan bölgesinin geri verilmesi istendi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:16   #50
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İşte bu enerjik tutum karşısında Gürcüler, Türk isteklerinin kabul edildiğini 23 Şubatta Ankara’ya bildirmiş ve Türk birlikleri de 23 Şubat akşamı, “Ahalinin tekbir sadaları” arasında Ardahan’a girmişlerdi. Ancak iki gün sonra yani 25 Şubat’ta, “Gürcü İhtilâl Komitesinin Tiflis’te Sovyet Gürcistan’ını ilân etmesi” üzerine Gürcü Hükümeti, Tiflis’i terk ederek Batum’a çekildi. Fakat bu hükümetin orada da tutunacağı şüpheli ili. O takdirde Batum’un Türk topraklarına katılması bazı güçlüklere yol açabilirdi. Zaten Ankara Hükümeti, 21 Şubatta Gürcülere verdiği notada bu düşünce ile Batum’dan söz etmemiş ve bu işi, Gürcülerle imzalanacak olan anlaşma sırasında konuşmayı ve bir plebisitle sonuçlandırmayı uygun mütalaa etmişti. “Şark Cephesi” Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’da, “Muhafazası güçlükler yaratacak olan” bu şehrin işgal edilmemesini ve meselenin, Ruslarla anlaşarak kökünden halledilmesini istiyordu. onun için hükümet, Kazım Karabekir Paşa’nın 1 Mart’ta yaptığı tavsiyeyi, 3 Mart’ta Büyük Millet Meclisine götürmüştü. Fakat Gürcistan’daki Türk temsilcisinin 6 mart’ta gönderdiği bir telgraftan, Gürcü Hükümeti’nin Batum, Ahıska ve Ahılkelek kasabalarının da Türkler tarafından hemen işgal edilmesini istediği anlaşılınca Ankara Hükümeti hemen askeri hareketlere girişmeğe karar vermiş, fakat işgal edeceği bu topraklar üzerinde Gürcü idaresinin devam ettiğini, yapılacak olan işgalin sadece askeri olduğunu, işgalin, Ruslara karşı bir Türk-Gürcü ittifakı olmadığını, bununla beraber, Batum’un Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğunu ilgililere bildirmişti. Fakat, kendi fikrine uygun düşmeyen bu işgal hakkında Kazım Karabekir Paşa, “Batum bölgesinde Bolşeviklerle karşılaşacak müfrezenin” hangi davranış içinde bulunacağını Ankara’dan sorduğu vakit kendisine verilen cevap doyurucu olmamıştı
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 06:44 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580