![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bundan sonradır ki Fransa, Türklerle kesin olarak anlaşmağa karar vermiş, bu sebeple de Franklin Bouillon 15 Eylülde İstanbul’dan hareket ederek İnebolu yolu ile 20 eylülde Ankara’ya varmıştı. 24 Eylülde müzakereler yeniden başladı. Ancak onun yukarıda söylenen iki nokta üzerinde hâlâ ısrarla durduğu görüldü. Fakat bunlar yani kapitülasyonlar kaldırılmadan ve Türkiye için tam istiklal şekli kabul edilmeden bir anlaşmanın mümkün olamayacağı kesin olarak kendisine anlatılınca O, anlaşmayı 20 Ekim 1921’de imzaladı ve Fransa hükümeti de 29 Ekimde onayladı. “Ankara İ’tilâfnamesi” adım alan bu uzlaşma ile Ankara Hükümeti büyük bir siyasi zafer kazanmış oluyordu. Çünkü bu uzlaşma ile, Türklere karşı kurulmuş olan ortak cephe yıkılmağa başlı yor ve düşman devletlerden birisi Ankara Hükümetini resmen tanıma durumuna girmiş oluyordu. Ayrıca bu anlaşma ile Türk milli istekleri, “İlk defa olarak düvel-i garbiyye’den biri tarafından tasdik ve ifade edilmiş” bulunuyordu. Bu anlaşma ile Fransa, işgal etmekte olduğu Türk topraklarından, İskenderun, Antakya hariç, çekilmeği, İskenderun ve Antakya’da da özel bir idare kurarak Türk kültürüne hizmet etmeği taahhüt ediyordu. Bunlardan başka Fransızlar, “İçinde creusot topları, cephane ve daha başka savaş malzemesi bulunan büyük bir silah stokunu milliyetçilere” devrediyor ve ileride daha fazlasını vereceklerini de gizlemiyorlardı. Ankara İ’tilâfnamesi, Türk vatanından zorla koparılmak istenen bir parçanın kurtulmasına, sebep olduğu kadar bu parçayı savunmakta olan Türk kuvvetlerinin Batı Cephesi’ne sevki imkanını da sağladı. | ||
![]() |
|
![]() | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Anlaşmanın imzasından sonra Türk topraklarının, topraklarının Fransızlar tarafından boşaltılması 4 Kasım’da başlamış, 1 Aralık 192l’de bir Türk heyeti, Adana’daki resmi daireleri işgal etmiş, 20 aralık 1921’de Fransız askerleri Adana’dan çekilmiş ve 21 Aralık’ta Türk kuvvetleri Adana’ya girmiştir. 25 aralık l921’de Gaziantep kurtulmuştu 5 Ocak l922’de ise Adana ve çevresinin tamamıyla Türklerin eline geçmesi ve Muhittin Paşa’nın da Adana’ya girmesi sebebiyle, 105 metre kumaş harcanarak hazırlanmış olan Türk bayrağı, o gün Ulucami ile saat kulesi arasına çekildi. Ankara İ’tilâfnamesjnden sonra Mustafa Kemal Paşa, Türk istiklâli için girişilen savaşta, Türklere karşı gösterdiği sempatiden dolayı, Fransız Mareşali Lyautey’e, “En derin minnet duygularını bildiren bir mektup gönderdi. Yine bu anlaşma sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Fransa’ya gönderdiği temsilci, büyük Türk dostu Pierre Loti’ye de Büyük Millet Meclisi’nin “Minnet ve şükrânını” bildirir bir mektupla birlikte hediye olarak bir de halı götürdü. | ||
![]() |
![]() | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| .Ankara İ’tilâfnamesinin imzalanması üzerine İngilizlerde bir telâşlanma başlamış, bu yüzden Lord Curzon, “Adeta dehşetle karışık bir şaşkınlık duymuştu”. Fransızların yaptıkları bu işi “Şerefsizce bir davranış” diye niteleyen İngiliz diplomatları da vardı. Fakat Fransızlar, Türklerle yapılan bu anlaşmanın Ankara Hükümetinin tanınmasına hizmet etmeyeceğini ve Accord Tripartite ile kabul edilen esasları bozmayacağını, İngilizlere bildirmişlerdi. Öte yandan, Fransızlarla yapılan bu anlaşma, Rusya’da da, Ankara’nın Batı ile anlaştığı fikrini uyandırmıştı. Çünkü İngilizler anlaşmanın gizli maddeleri bulunduğunu iddia ediyorlardı. Durumun böyle olup olmadığını anlamak üzere “Ukrayna İçtimâî Şürâ Cumhuriyeti” Frunze’yj Ankara’ya “Fevkalâde Sefir” olarak gönderdi. Bu kişinin vardığı kanatları bildirmesinden sonradır ki, Rusya’nın kaygıları silinmiş oldu. Fakat Ankara İ’tilâfnamesinin imzalanması en çok Ermenileri tasalandırmıştı. Çünkü onlar, şimdiye kadar yaptıkları kötülüklerin hesabını verme zamanının geldiğini kabul ediyor ve kütleler halinde Kilikya’daki şehirleri terk ediyorlardı. Bu hali ne General Gouraud’nun 9 Kasımda yayınladığı bildiri, ne Franklin Bouillon ile “Adana ve çevresi Komutanı Muhittin Paşa’nın ve Hamit Bey’in, 1 Ekim tarihli bildirileri, ne de Mustafa Kemal Paşa’nın 5 Ekimde Adanalılara gönderdiği yazıdaki sözler önleyebildi. | ||
![]() |
![]() | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| B- Bekir Sami Bey ile İtalyanlar da bir anlaşma imzalamışlardı. Buna göre İtalyanlar “Türklerin İzmir ve Trakya üzerindeki hukukunu Müttefiklere karşı korumayı” ve en geç barışın imzalanması tarihine kadar Türkiye’deki askerlerini geri çekmeği kabul etmişlerdi. Buna karşılık kendilerine “Antalya, Burdur, Muğla, Isparta sancakları ile Afyonkarahisar, Kütahya, Aydın ve Konya sancaklarının”, daha sonra belli edilecek kısımlarında, “Teşebbüs iktisât-ı iktisâdiyye için rüchan hakkı” tanınıyor, ayrıca bu yerlerde Türk hükümeti veya sermayesi tarafından yapılamayacak olan işlerin İtalyan sermayesince işletilmesi, “Ereğli ma’denlerinin bir İtalyan - Türk şirketine devri”, “Teşekkül edecek şirketlerde Türk hissesinin yüzde elliye kadar gidebileceği” kabul olunuyordu. Fakat Büyük Millet Meclisi bu anlaşmayı da reddetti. Buna rağmen İtalyanlar, “Çoktan beri kendilerini iyi durumda görmedikleri Antalya bölgesini tahliye” ettiler. Ankara ile anlaşmak için bundan sonra yaptıkları teşebbüslerde de bir sonuç alamadılar. Fakat “Kemalistlerin askeri mukavemeti her an çökebilir kanaatini taşıdıkları için, 15 Nisan 1922’de İstanbul Hükümeti ile bir anlaşma imzaladılar. Öte yandan yine onlar, 20 Nisan’da Söke’yi boşalttılar ve 27 Nisan’da da Kuşadasındaki kuvvetlerini geri çektiler. | ||
![]() |
![]() | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| C- Londra Konferansından çok önce Ankara ile İngilizler arasında, esirleri değiştirmek maksadıyla, bir takım konuşmaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerçek ten 18 Temmuz 1920’de esirlerin değiştirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmuş, 20 Ağustos’ta da Lord Curzon, “Albay RaWlison ve Yüzbaşı C. L. Campell (Konya’da) ile” daha bazı esirlerin Türk esirleriyle değiştirilebileceğini, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri de Robeck’e yazmıştı. Bunun üzerine de Robeck’in teşebbüslere geçtiği, Mustafa Kemal Paşa’nın “Askeri makamlarla müzakereyi red” etmesine rağmen, teşebbüslerine devam ettiği ve Ankara ile görüşmelerde bulunmak üzere Bilecik’e gidecek olan Ahmet İzzet Paşa’dan, “Asker ve sivil Britanyalı harb esirlerinin salıverilmelerini sağlamak için mümkün olanın yapılmasını rica” ettiği bilinmektedir. 1920 yılı içinde yapılan bu teşebbüslerden gerçi bir sonuç alınamadı. Fakat, Londra Konferansından biraz sonra yani 16 Mart 1921’de İngilizler Bekir Sami Bey ile bir uzlaşma imzaladılar. “Bu, enterne edilenlere ait Vansittart - Bekir Sami Mubâdele Uzlaşması idi”. Buna göre İngilizlerin elinde bulunan savaş tutsakları ve enterne edilmiş olan Türkler, İngiliz tutsakları ile değiştirilecekti, fakat Türk esirleri arasında, “Harb halinin devamı süresince 1 Ağustos 1914’te Türk İmparatorluğunun parçasını teşkil eden topraklarda yapılan harb kanun ve örflerini (customs) ihlâlden veya adam öldürme suçundan dolayı muhakemeleri kararlaştırılan” kişiler varsa bu haktan faydalanamayacaklardı. Ancak, eşit şartlar taşımayan yani “Türk tebaasının, Türkiye dahilindeki harekatı üzerinde, ecnebi hükümetinin bir nev’i hakk-ı kazasını tasdik etmek” olan bu uzlaşmayı Ankara Hükümeti reddetti, fakat mesele bundan sonra da elden bırakılmadı. Gerçekten, General Milne’in yerine atanmış olan General Sir Charles Harington, Londra Konferansından sonra İngiltere’ye çağırılarak kabine’nin, Türk milliyetçileri ile bir anlaşma yapılması hususundaki müzakerelerine katıldı ve biraz sonra da Foreign Office tarafından kendisine, esirlerin serbest bırakılması için istediği çareye baş vurabileceği bildirildi | ||
![]() |
![]() | #46 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| . Onun için Harington, hem bu işi hızlandırmak, “Hem de Milliyetçilerin siyasi tutumunu yoklamak niyetiyle Anadolu’ya bir hey’et” göndermeye karar verdi. Bu hey’et Bin başı Douglas Henry ile Binbaşı Stourton’dan kurulu idi. 13 Haziran 1921’de İnebolu’ya gem İngiliz binbaşıları, Türkler için bir miktar cephane getirmiş ve bundan sonra cephane sevkine devam olunacağını söylemişlerdi. General Harington tarafından gönderildiklerini ve Mustafa Kemal Paşa’ya önemli bazı şeyler söyleyeceklerini açıklayan bu binbaşılar, bu tarihlerde İnebolu’da bulunan Re’fet Paşa (Bele) ile görüşmüş ve Mustafa Kemal Paşa’nın bir İngiliz savaş gemisi ile gizlice İstanbul’a giderek Harington’la barış meselesini konuşup anlaşa bileceğini, İngiltere’nin, Türkiye’nin tam müstakil bir devlet olmasını kabul ettiğini ve İngiltere’nin müdahalesiyle Yunanlıların Anadolu’yu boşaltacaklarını söylüyor, esirlerin. de değiştirilmesini istiyorlardı. Bunlara, Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a gidemeyeceği, ancak General Harington’un, İnebolu’ya geldiği takdirde, orada bulunan Re’fet Paşa ile görüşebileceği ve esirlerin değiştirilmesinin mümkün olabileceği cevabı verilmişti. 18 Haziran 1921’de de Ankara’nın İstanbul’daki temsilcisi Hamit Bey, “Mevki-i resmisi” bulunan bir İngiliz’in, “İngiltere’nin İstanbul’da en büyük makamı adına” kendisine baş vurarak, acele bir barışa kavuşabilmek için müzakerelere hazır bulunduklarını, bu sebeple Mustafa Kemal Paşa ile “Münasebetlere girişmek” istediklerini ve bu hususta verilecek cevabı beklemekte olduklarını bildirdiğini, bir telgrafla Ankara’ya duyurmuştu | ||
![]() |
![]() | #47 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ankara, Hamid Bey’e verdiği cevapta, müzakerelere hazır olduğunu bildirdi. Fakat 5 Temmuz’da Zonguldak’a gelen bir İngiliz savaş gemisinin, General Harington’dan Mustafa Kemal Paşa’ya getirdiği mektupta, gerçeğe uymayan ifadeler vardı. Nitekim bu mektupta Harington , “Kumandan Henry vasıtasıyla aldığım habere nazaran” bana bazı şeyler söylemek isteğinde imişsiniz. “Böyle olduğu takdirde” uygun gördüğünüz bir günde İnebolu veya İzmit’te sizinle buluşabilirim. Bunun için Britanya Hükümeti bana izin vermiş bulun maktadır. Bu buluşmada, söylemeklerinizi İngiltere Hükümetine “Tebliğe me’zunum”. Fakat İngiltere Hükümeti adına her hangi bir konuyu ne müzakere ne de konuşmak için resmi bir sıfatım yoktur. Buluşmanın da İngiliz zırhlı Ajax’da yapılması gerektir. Orada layık olduğunuz saygıyı görecek, karaya dönünceye kadar da “Hürriyet-i kâmileyi hâiz” bulunacaksınız. Bu şartlar kabul edildiği takdirde, en uygun görülecek tarih ve saatin belirtilmesini rica ederim diyordu. Mustafa Kemal Paşa bu garip mektuba verdiği cevapta: Buluşmayı kendisinin ileri sürmediğini ve Türk isteklerinin General Harington tarafından zaten bilinmekte olduğunu belirttikten sonra “Topraklarımızın düşmanlardan tamamıyla istihlâs hudud-ı milliyemiz dahilinde siyasi, mâli, iktisadî, askeri, adli, harsi istiklâl-i tammımız esası kabul edildiği takdirde müzakerelere girmeye âmade”” bulunduğunu ve müzakerelerin İnebolu’da karada yapılmasını, ancak maksad sadece “Vaziyyet hakkında teâtî-i efkâr ise”, o takdirde mülâkata arkadaşlarından birisinin me’mur edileceğini bildirdi. | ||
![]() |
![]() | #48 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Harington bu mektuba karşılık vermedi, fakat bu mesele ile ilgili olarak 7 Temmuz 1921’de İngiliz Maslahatgüzârı M. Rattigan, İstanbul’da Hamid Bey’i görerek, Anadolu’ya bir tüccar sıfatıyla giden Binbaşı Henry’ye General Harington’un verdiği görev sadece Anadolu’daki İngiliz esirlerinin sıhhatlerini ve ne halde olduklarını öğrenmek ve “kabilse milli orduların İstanbul’a doğru harekata devam edip etmeyeceklerini Mustafa Kemal Paşa’dan” tahkik etme görevi idi. Bu itibarla binbaşının öteki teşebbüslerin her hangi bir yetkisi yoktu demişti. İngilizler ayrıca 9 Temmuz’da Reuter ajansiyle, Mustafa Kemal’in müzakerelere talip olduğunu, fakat sonradan bundan vazgeçtiğini yayımladılar. Bununla beraber İngilizler, Ankara hükümeti ile esirlerin değiştirilmesi meselesi üzerinde anlaştılar. Gerçekten İngiliz Yüksek Komiseri ile Hamid Bey arasında İstanbul’da başlayan müzakereler nihayet olumlu bir sonuca verdi. 5 Ekim 1921’de Times gazetesi Malta’da enterne edilmiş olan 51 Türk ile Anadolu’da tutuklu bulunan 17 İngiliz’in değiştirileceği haberini veriyordu. Hamid Bey de durumu, 23 Ekim 1921 tarihinde imzaladığı bir belge ile açıkladı . Buna rağmen Türk - İngiliz ilişkileri, daha bir süre düşmanca duygular altında devam edip gidecektir. | ||
![]() |
![]() | #49 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 4 — Ermenilerin ezilmesi üzerine Doğu Anadolu’ya ait meselelerden birisi hall yoluna girmişti. Fakat aynı bölgede halledilmesi gereken bir başka mesele de Elviye-i selâse (üç sancak) meselesi idi. Çünkü bu sancaklar dan Ardahan ve İngilizlerin boşaltmasından sonra Batum, Gürcüler tarafından işgal edilmiş bulunu yordu. Gerçi Ankara Hükümeti 25 Temmuz 1920’de Batum’un işgalini protesto etmiş, fakat o sıralarda batı devletlerinin kendilerine yardım edeceğini uman Gürcüler, Ankara Hükümetinin teşebbüslerine pek değer vermemiş, tersine olarak Ermenilerle çarpışmak üzere harekete geçmiş olan Türk Kuvvetlerinin, Kars yakının dan geçtiğini kabul ettikleri Gürcü sınırını aşmamalarını istemiş, aksi takdirde savaşacaklarını bildirmişlerdi. Bu kritik anda onların tarafsız kalmasını lüzumlu sayan Ankara Hükümeti ise 21 Ekim 1920’de Tiflis’e bir nota göndererek, Ermenilere karşı girişilmiş olan Türk savaşının sebeplerini açıkladı, bu savaşın Gürcülerle bir ilişkisi olmadığını belirtti, ayrıca Gürcülerle dostluk kurmağa hazır olduğunu ve Kars çevresinden geçtiği kabul olunan Gürcü sınır çizgisinin geçilmeyeceğini bildirdi. öte yan d atı Gürcülerin Türklere karşı bu sert tutumu çok sürmemişti. Çünkü bir yandan İ’tilâf Devletlerinden bir yardım gelmeyeceğini, bir yandan da Rusların, Gürcistan’ı Sovyetleştirmeye çalıştıklarını anlamışlar ve bunu Moskova’ya gitmekte olan Türk elçisine açıkça ifade ederek kendisin den yardım bile istemişlerdi. İşte bundan sonradır ki Türkiye ile Gürcistan arasında Brest-Litovsk Antlaşmasıyla Türklere bırakılmış olan yerlerin geri verilmesi meselesi ele alınabilmiş ve bu husus 1921 yılı başlarında Ankara’ya tayin edilmiş olan Gürcü elçisi ile müzakere edilmeğe başlanmıştı. Fakat müzakereler uzayıp gidiyor ve bir sonuç alınamıyordu. Halbuki Ruslar 1921 Şubatında, Gürcistan’ı Sovyetleştirmek üzere harekete geçmişlerdi. Gürcistan’ın Ruslar tarafından işgal edilmesi ise, Batum ile Ardahan’ın Türklere bırakılmasını güçleştirebilirdi. Onun için Ankara’daki Gürcü elçisine Büyük M. Meclisi Hükümeti tarafından 22 Şubatta, süresi 23 Şubatta sona erecek bir nota verildi ve Ardahan bölgesinin geri verilmesi istendi. | ||
![]() |
![]() | #50 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İşte bu enerjik tutum karşısında Gürcüler, Türk isteklerinin kabul edildiğini 23 Şubatta Ankara’ya bildirmiş ve Türk birlikleri de 23 Şubat akşamı, “Ahalinin tekbir sadaları” arasında Ardahan’a girmişlerdi. Ancak iki gün sonra yani 25 Şubat’ta, “Gürcü İhtilâl Komitesinin Tiflis’te Sovyet Gürcistan’ını ilân etmesi” üzerine Gürcü Hükümeti, Tiflis’i terk ederek Batum’a çekildi. Fakat bu hükümetin orada da tutunacağı şüpheli ili. O takdirde Batum’un Türk topraklarına katılması bazı güçlüklere yol açabilirdi. Zaten Ankara Hükümeti, 21 Şubatta Gürcülere verdiği notada bu düşünce ile Batum’dan söz etmemiş ve bu işi, Gürcülerle imzalanacak olan anlaşma sırasında konuşmayı ve bir plebisitle sonuçlandırmayı uygun mütalaa etmişti. “Şark Cephesi” Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’da, “Muhafazası güçlükler yaratacak olan” bu şehrin işgal edilmemesini ve meselenin, Ruslarla anlaşarak kökünden halledilmesini istiyordu. onun için hükümet, Kazım Karabekir Paşa’nın 1 Mart’ta yaptığı tavsiyeyi, 3 Mart’ta Büyük Millet Meclisine götürmüştü. Fakat Gürcistan’daki Türk temsilcisinin 6 mart’ta gönderdiği bir telgraftan, Gürcü Hükümeti’nin Batum, Ahıska ve Ahılkelek kasabalarının da Türkler tarafından hemen işgal edilmesini istediği anlaşılınca Ankara Hükümeti hemen askeri hareketlere girişmeğe karar vermiş, fakat işgal edeceği bu topraklar üzerinde Gürcü idaresinin devam ettiğini, yapılacak olan işgalin sadece askeri olduğunu, işgalin, Ruslara karşı bir Türk-Gürcü ittifakı olmadığını, bununla beraber, Batum’un Misak-ı Milli sınırları içinde bulunduğunu ilgililere bildirmişti. Fakat, kendi fikrine uygun düşmeyen bu işgal hakkında Kazım Karabekir Paşa, “Batum bölgesinde Bolşeviklerle karşılaşacak müfrezenin” hangi davranış içinde bulunacağını Ankara’dan sorduğu vakit kendisine verilen cevap doyurucu olmamıştı | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |