Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 11:02   #191
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

O, seyrek, fakat özlü konuşurdu.
Meclis'e başkanlık ettiği günler, laf meraklısı kimi milletvekillerinin
konu dışına çıkmalarına müsade etmez, görüşmeleri, her zaman, tartışılan
konunun doğrultusunda yürütür ve böylece çalışmalardan daha çabuk sonuç
alınır, işler daha çabuk yürürdü.-- (Velidedeoğlu, 1971: 201).
:::::::::::::::::::
II-) KARİZMATİK LİDER OLARAK MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ÖZELLİKLERİ
Atatürk'ün --insanüstü-- ya da --doğaüstü-- kişiliği hakkında anı, öykü, olay,
söylenti ve yorumlar hep birlikte, onun --karizma--sını oluşturur.
Mustafa Kemal Atatürk hakkında anlatılanları ve kendisinin anlattıklarını
dikkatli bir gözle incelersek şu noktalarda yoğunlaşan --karizmatik ögeler--
görürüz.
1) Gerektiğinde adeta yemez içmez ve uyumazdı. Bunun en tipik örnekleri
Bağımsızlık Savaşı sıralarında ve Büyük Nutuk'unu yazarken görülmüştür. Hatta
genellikle geceleri uyumaktan hoşlanmadığı ve sofrası dağıldıktan sonra,
odasına çekilip uyumak yerine okuduğu ve bu yüzden Mahmut Esat Bozkurt
tarafından ona --Türk Milletinin Gece Bekçisi-- adı takıldığı söylenir.
Bu konuda kendisine uzun yıllar hizmet etmiş olan Cemal Granda (Çelebi) şu
öyküyü aktarıyor:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:02   #192
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Atatürk için --içkiyi bırakmaz-- diyenler, acaba bir gün gelip
aldanacaklarını hiç düşünmüşler midir? O'na içkiyi bıraktırmak isteyenler, o
zaman kimbilir nasıl şaşırmışlardır? Evet, bu kadar içki kullanan ve ondan
ayrılmaz görünen adam, üç ay hiç rakı içmeden de durabiliyor.
Atatürk hiç kimsede bulunmayan büyük bir irade gücüne sahipti. Eğlenmesini
de, içmesini de, çalışmasını da çok iyi bilirdi. Büyük Nutuk'unu yazarken ben
bunun tanığı oldum. Akşamları yine sofra kuruluyor, herkes karşısında yiyor,
içiyor, fakat O, ağzına bir damla bile içki koymuyordu. Hatta yemek yerken
herkesin içkisini gülümsemeyle seyredişi hala, gözümün önündedir. Oysa ben
içkiye alışkın insanların bir gün bile içmeden duramayacaklarını sanırdım.
Atatürk'ün tam üç ay kendi isteğiyle içkiye boykotuna benimle birlikte tüm
çevresindekiler de şaşıp kalmışlardı. Bu da O'nun görev aşkını ve
sorumluluğunu, alışkanlıklarının ve beğenilerinin de üstünde tuttuğunun en
güzel örneklerinden biridir.
Atatürk'ün sevdiği ve güvendiği insanlardan otuzbeş yıllık arkadaşı İzmit
Milletvekili Süreyya Yiğit, bir anısında şunları anlatmıştı: --Atatürk, büyük
işler hazırlarken asla alkole ilgi göstermezdi. Nitekim Erzurum'dayken biz
içerdik, o içki teklifimizi kabul etmez, kahve içmekle yetinirdi. Korkunç
derecede irade gücü vardı. İçkiyi irade zaafından değil, düpedüz sarhoş
olmak için içerdi.--
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:02   #193
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çankaya Köşkü'nde Büyük Nutuk'unu hazırlarken, hiç içki içmediği gibi,
kırksekiz saat hiç gözünü kırpmadan yazı dikte ettirişini de hatırlarım. Öyle
ki, yazı yazmaktan yorulan değişiyor, fakat O binlerce belge arasından
ayırdığı notlarıyla büyük eserini tamamlamak için uykusunu bile vermekten
çekinmiyordu. Böyle zamanlarda, yazdıklarını sofrada arkadaşlarına okutur,
sonra yine eski köşkün çalışma odasına geçer, kah oturarak kah ayakta,
çalışmalarını sürdürürdü. Nutuk, çalışmanın, insan gücünün nasıl üstüne
çıkışını gösterdiği için, ayrı bir önem de taşımaktadır.
Atatürk'ün hiç uyumadan üç gün durabildiğini de görmüş ve gözlerime
inanamamıştım. Cephede değildik, savaş da yoktu. Uykusuzluğu gerektirecek
önemli bir olayla da karşı karşıya bulunmuyorduk. Fakat O, bir işe, ama ciddi
bir işe başladı mı, onun sonunun geldiğini görmeden asla rahat edemezdi.
Atatürk, çalışmaları sırasında yer ve zaman ögeleriyle ilgili değildi.
Nerede ve hangi şartlar altında olursa olsun, yurt çıkarlarını kapsayan bir
görev belirdi mi, onu yerine getirmeye çalışırdı. Gezileri sırasında trende
ya da otomobil içinde evrak açtırarak çalıştığı çoktur. En keyifli eğlence
anında sofrada bile karşısında görevlilerden birini gördü mü sohbeti,
konuşmayı hemen yarıda keser, --Beni mi istiyorsun ?-- diye kalkıp giderdi.
Ülke işlerini her şeyin üstünde tutardı. Eline aldığı herhangi bir işi de
yarım bırakmaz, bitirmeden rahat edemezdi. Bazen hiç durmadan okuduğu,
kırksekiz saat aralıksız çalıştığı da olmuştur. Çankaya Köşkü'nde eline
geçirdiği bir tarih kitabını bitirmek için iki gün, iki gece hiç yatağa
girmemiş, şezlongta dinlenmekle yetinmişti. Yalnız kaldığı ya da okuduğu
zamanlar masaya pek iltifat etmez, koltuğa babdaş kurup oturmayı daha çok
severdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:02   #194
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tarihle uğraştığı sıralarda, Atatürk içerde çalışıyor, ben kapıda oturmuş
bekliyordum. Ara sıra uyumamak için banyoya gidip, yüzüme su vuruyor, sonra
anahtar deliğine gözümü uydurup, bir post üzerinde yüzükoyun uzanıp Nutku
hazırlayan Atatürk'ü gözetliyordum Saat sabahın beşine geliyordu. Uykumu
dağıtmak için elime bir kitap almıştım. Adı --İzmir'in İşgali--ydi. Çok meraklı
olan bu kitaba kendimi kaptırdığım halde, tüm uğraşım boşa gitmiş, şafak
sökerken dayanamamış, yorgunluğun etkişiyle uyuyakalmışım.
Bu sırada Atatürk zile basmış, fakat ben koltukta derin bir uykuya
daldığım için uyanamamışım. Zille uyandıramayınca, kendisi çağırmak zorunda
kalmış. Bir de baktım ki, kapıyı aralamış: --Çelebi, Çelebi!-- diye sesleniyor.
Hemen yerimden fırladım, --Paşam. Emrediniz...-- diyebildim.
Ama bendeki korkuyu varın siz hesap edin. Bağıracak, parlayacak diye ödüm
kopuyordu. Ellerimi önüme kavuşturmuş, bekliyordum. Fakat nedense kızmadı.
Gayet sakin yüzüme bakarak, --Bana bir kahve getiriniz-- dedi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:02   #195
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Hemen koştum. Orta şekerli bir kahve yapıp getirdim. Daha kahveyi içmeden,
--Senin tahammülün kalmamış, haydi git yat, arkadaşların gelsin!-- dedi.
Söyleyecek hiçbir şey kalmamıştı. Sadece kekeleyerek, --Paşam, uyumadım.
Kitap okurken içim geçmiş-- diyebildim. Gidip arkadaşları kaldırdım. Hizmeti
devrettim ve yatmaya gittim.
Akşam nöbet sırası yine bana gelmişti. Üçüncü gecedir ki, Atatürk gözünü
kırpmıyordu. Kütüphanede yere serili bir ayı postunun üstüne uzanıyor ve
çalışıyordu. Notların arasına gömülmüştü. Yerler tarih kitaplarıyla doluydu.
Sadece duş yapıyor, kurulanıp tekrar odaya kapanıyordu. Yemeği bile
kütüphaneye getiriyorduk. Yüzü hafifçe süzülmüş gibi geldi bana.--
(Granda, 1973:72-75).
2) Son derece cesurdu, ölümden bile korkmazdı. Özellikle savaş alanlarında
gerek birliklerine ve ast komutanlarına, gerekse üst komutanlarına
davranışları bunun kanıtları olarak anlatılır. Ayrıca, Bağımsızlık Savaşı'nı
örgütlerken Ali Galip olayı ve Sivas'a gidişi, küçüklüğündeki savaş
oyunlarında Asaf İlbay'ın anlattığı --baskın girişkenliği--
(Gençosman, Banoğlu, 1971:36), cesaret ögesini kişisel niteliği ile birlikte,
toplumsal ve askeri eylemlerinin bir simgesi yapmıştı. Mahmut Yesari bu
niteliğinden dolayı onu --korku bilmeyen adam olarak tanıdım-- der. Onu tedavi
eden ünlü hekim Mim Kemal, cesaretini kastederek, hastalığı sırasında
--Ölüm ondan korktu-- demiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:03   #196
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aşağıdaki satırlar, bu konudaki karizmasının nasıl oluştuğunu çok iyi
belirler:
--Onu ilk defa siperde gördüm. Çanakkale'de Anafartalar grubu kumandanıydı.
Bizim Fırka vaziyetini tetkike gelmişti.
Kendisi miralaydı, maiyetinde, kolordu kumandanı mirlivalar vardı. --O--,
--Paşalar--a kumanda eden bir --Bey--di.
Siperleri ziyarete gelen başka kumandanlar da görmüştüm. Enver Paşa'nın
cesareti, ataklığı dillere destandı.
Ben lapacı padişaha vekalet eden başkumandan vekilinin gözlerinde, daima
bir komiteci hilekarlığı gördüm.
Çanakkale'de çarpışan Türk kuvvetlerinin başına hangi sakat endişelerle
musallat edildiğine bir türlü akıl erdiremediğim Alman kumandanının, ateş
hattına geldiği zaman, birdenbire yağmaya başlayan şarapnel yağmurlarını
görünce, yere diz çökerek kendi dilince şahadet eder gibi saklandığını da
gördüm.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:03   #197
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--O--, sipere bir salona giren bir erkanıharp zabiti gibi girdi. Ve
sıçanyollarında, ona yol gösterdiğim oldu.
Evet, bu yazıların başında, yıllardan beri görmeye alıştığınız imzanın
sahibi, Çanakkale harbinde ihtiyat zabit namzedi Mahmut Esat Efendi'ydi
(Mahmut Yesari).
Ben, ona yol gösterirken, günlerden değil, aylardan beri siper hayatına
alışmış olduğum halde titriyordum, fakat --O--, boyunun uzunluğuna rağmen,
ayaklarının ucuna basarak doğrulur; siperlerin üzerinden düşman siperlerine
bakardı.
--Düşman siperlerine bakmak!-- Bu, hiç kolay değildi. Düşman ateşten göz
açtırmazdı. --O--, bu --göz açtırmayan ateş--e --gözlerini kırpmadan-- bakardı.
--O--nu ben, ilk defa, --Korku bilmeyen adam-- olarak tanıdım.--
(Banoğlu, 1955:75) .
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:03   #198
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

3) Çok iyi bir komutandı. Cephede bulunan komutanların gözleriyle
göremediklerini görürdü. Yunus Nadi şu öyküyü anlatıyor:
--Sakarya muharebesinden sonraydı. Erkanıharp zabiti cepheden alınan
malumatı Başkumandan Müşir Gazi Mustafa Kemal'e okuyordu. Malumat meyanında
cephe kumandanlarından birinin Seyit Gazi veya Döker'in bilmem ne kadar şark
veya şimalinde bir düşman fırkası görüldüğünden bahsediyordu. Paşa kaşlarını
çatarak, --Hayır, orada düşman fırkası olamaz ve yoktur. Yazınız, iyi
baksınlar!-- dedi. Erkanıharp zabiti gittikten sonra orada iki saat daha kaldı.
Biz öğle yemeği yerken, zabit tekrar geldi.. --Haber aldım filhakika orada
düşman fırkası yokmuş efendim-- dedi. Cephedeki kumandan gözle görülen bir
düşman fırkasından bahsederken, Gazi Paşa, altıyüz kilometre uzaktan orada
düşman fırkası olmadığını görüyor ve ihtar ediyordu
(Banoğlu, 1955:59 ve 92-93). (Banoğlu bu fıkrayı aynı kitabın iki ayrı yerinde
iki ayrı ağızdan ve iki ayrı biçimde aktarmaktadır. İkinci biçim, Muzaffer
Kılıç tarafından anlatılmıştır ve birinciden biraz daha ayrıntılı olmakla
birlikte esas bakımından aynıdır.)
İyi komutanlığı yalnız üstün görüş yeteneğinden değil, cesaretinden ve
askerlik bilgisinin yüksek oluşundan gelirdi. Kendisinin anlattığı şu öykü bu
konudaki özelliğini daha iyi vurgular:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:03   #199
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--...Alay ve batarya kumandanına efradı tamamen toplayıp küçük bir istirahat
vermelerini söyledim. Denizden mestur olarak on dakika tevakkuf edecekler,
sonra beni takip edeceklerdi. Ben de, orada bir Aptalgeçidi vardır, o
Aptalgeçidi'nden Conkbayırı'na gidecektim. Yanımda yaverim, emir zabitim ve
sertabip ile oralarda tekrar bulunduğumuz fırka cebel topçu taburu kumandanı
olduğu halde evvela atlı olarak yürümeğe teşebbüs ettik, fakat arazi müşait
değildi. Hayvanları bıraktık, yaya olarak Conkbayırı'na vardik. Şimdi burada
tesadüf ettiğimiz sahne en enteresan bir sahnedir. Ve vak'anın en mühim anı
bence budur.
... Bu esnada Conkbayırı'nın cenubundakii 261 rakımlı tepeden sahilin
tarassut ve teminine memuren oralarda bulunan bir müfreze efradının
Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm. Size şu muhavereyi
aynen okuyacağım: Bizzat bu efradın önüne çıkarak: --Niçin kaçıyorsunuz?--
dedim. --Efendim düşman-- dediler. --Nerede?-- --İşte--, diye 261 rakımlı tepeyi
gösterdiler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 11:03   #200
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali
serbestiyle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi
bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye
gelmiş.... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman,
benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete düçar olacaktı.
O zaman artık bunu bilmiyordum, bir muhakemei mantıkıye midir, yoksa sevki
tabii ile midir, bilmiyorum, kaçan efrada: --Düşmandan kaçılmaz-- dedim.
--Cephanemiz kalmadı-- dediler. --Cephaneniz yoksa, süngünüz var-- dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda
Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının
yetişebilen efradının --marş marş--la benim bulunduğum yere gelmeleri için
yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca
düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır..--
(Mustafa Kemal, 1955:13-14), Aktaran: Uluğ İğdemir).
Ayrıca, bir komutanın liderlik niteliklerine de sahipti. Sevr'in
umutsuzluğunu toplumsal bir savaş heyecanına dönüştürecek ölçüde toplumsal
liderlik niteliklerine sahipti (Ansart, 1981).
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 19:44 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580