|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
30-11-2007, 15:02 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 |
Ermeni lobisi, sözde Ermeni soykırım iddialarına uluslararası destek sağlamak amacıyla 100 milyon dolar nakit parayı Hollywood yapım şirketlerine aktararak, kendi tezlerinin savundukları bir kaç sinema filminin yapımı için hazırlıklarını tamamlamak üzere, Hollywood'un bulunduğu Kaliforniya'da Ermenilerin yoğun olarak yaşamasının avantajını en iyi şekilde kullanmaya hazırlanan Ermeni Lobisi, Hollywood yapım şirketlerinde çalışan binlerce Ermeni kökenli Amerikalı'nın da desteğiyle, büyük bütçeli ve ünlü aktör ve aktrislerin de yer aldığı sinema filmleriyle sözde Ermeni soykırımı iddialarını daha geniş kitlelere taşımaya çalışıp uluslararası kamuoyunun desteğini almaya çalışacak. Hollywood kaynaklarından elde edilen bilgiye göre, sinema proje kapsamında Hollywood yapımcılarına 100 milyon Dolar nakit bir para aktarılacak. Hollywood kaynakları; bu para Hollywood için oldukça büyük bir meblağ, 100 milyon dolar nakit para 250 - 300 milyon dolarlık bir proje demektir. Bu bütçelerle yola çıkan Ermeniler birden fazla sinema filmi çekme hazırlığında, böylece Ermeniler en iyi şekilde sözde Ermeni soykırımı propagandası yaparak amaçlarına ulaşırlar. Bu propaganda faaliyetlerinde akla gelen ilk proje; geçtiğimiz günlerde gündeme gelen ve Stallone'nin başrolünü oynayacağını belirttiği, fakat derneğimiz tarafından başlatılan kampanyanın da etkili olduğu çalışmaları neticesinde vazgeçilen Musa Dağı'nda 40 Gün romanından uyarlanacak bir filmin yapılması, bu seferde Mel Gibson ve Icon Production şirketi ile gündeme gelmiştir. Bu romanın yazarı Franz Werfel kitabını 1933 yılında yayınlamıştır. Yazar kitabını; Ermeniler içerisinde en radikal ve terörist eylemlerin başında gelen Suriye ve Lübnan Ermenilerini dinleyerek yazmıştır. Bu romanı kaleme alan Yahudi kökenli yazar, Avrupa'daki Yahudi katliamından kaçan atalarına, 1492 tarihinde kucak açan tek milletin Türkler olduğunu unutarak, atalarına ve onların kurtarıcılarına da büyük bir saygısızlık yapmıştır. VIII.yy'da Hazar Hakanı Bulan'ın Bizans ve Arap elçilerine söylediği şu sözler, tam olarak bu durumu açıklamaktadır. "Milletim yaptığı iyiliklerin karşılığını beklemez, çünkü bunları Tengri (Tanrı)'nın gölgesindeki insanlık için yapar." Türkler aleyhine yazılmış ve diaspora tarafından finanse edilen bu tür kitapların sayısı oldukça fazladır. Her zaman olduğu gibi olay bitene kadar yani film çevrilene kadar beklemeyelim. Biz dernek olarak Mel Gibson'a ve muhtemel yapımcı şirket olan Icon Production'a 1915 yılında Musa Dağı'nda gerçekte neler olduğunu anlatan dokümanları göndermeye başlattık. Milletimizden de aşağıdaki mektup ve e-mail adreslerine mektuplar ve e-mailler göndererek hem ünlü aktörün hem de film şirketinin böyle bir yalana alet olmamaları gerektiğini anlatmalarını istiyoruz. Mr. Mel Gibson ICON Productions 808 Wilshire Blvd. Santa Monica CA 90401 [email protected]
__________________ | ||
|
30-11-2007, 15:03 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 | katletmekten başka, bir başarı elde edememiş olmaları, kızgınlıklarını artırmıştır. Soykırım yalanına kendilerini o kadar inandırmışlardır ki, hayatlarının her alanında bununla yatıp, bununla kalkmaktadırlar. Daima hatırlamaları açısından ürettikleri birçok ürüne sözde soykırım sembolize eden isimler koymuşlardır. Mesela , en ünlü reçellerinin markası Ararat ismini taşır. Türk tarafı haklı olmasına karşı, kendi görüşünden emin olmayan bir görüntü çizmekte, kendi içerisinden çıkan çatlak seslerle uğraşırken, karşısında varlık nedenini Ermeni davası ve Türkiye düşmanlığı olarak gören, milyonlarca insan bulmaktadır. Bu ortamda da böylesine derin duyguların, sinema ve sanatın diğer alanlarına yansımayacağını düşünmek zordur. Bir milleti bir arada tutan unsurların, Ermeniler açısından çok da güçlü olmadığı görülmektedir. Bilindiği üzere bir ulusu, bir arada tutan en önemli unsurlar, ortak başarılar ve ortak acılardır. Ermeni tarihi, bilimsel metodlar çerçevesi içerisinde ve tamamen objektif olarak incelendiğinde, Ermenilerin büyük bir devlet kurup, siyaset alanında büyük başarılara imza attıkları söylenemez. Diğer ulusların egemenlikleri altında, tıp, müzik ve mimarı alanda başarılı eserler meydana getirdikleri doğrudur. Ama bu başarılarda, hakim zümrenin hanesine yazılmıştır. Büyük acılara gelince de; soykırım yalanından başka, elle tutulur bir şey yoktur. Hatırlayabilecekleri büyük acıları olamaz, çünkü 20. yüzyılın başlarına kadar, bin yıl boyunca, Türklerin engin hoşgörüsü ve güçlü adaleti altında, dünyanın en rahat yaşamlarından birini sürmüşlerdir. Ermenilerin varlığını, 1915 yılında başlayan olayların efsaneleştirilmesinde gören gruplar, çeşitli alanlardaki yayınlar sayesinde, yeni kuşak Ermenilerin, Türklere karşı nefretle dolmalarını sağladılar. Çok küçük yaşlarda başlatılan bu telkinler, zamanla ömür boyu eğitime dönüşmüş ve gerçekleri araştırma gereği duymadan, ortaya atılan temelsiz ve yalan iddialar bir efsane halini almıştır. Amerika, Asya, Avustralya ve Avrupa kıtalarına yayılmış, yüzlerce kilise ve binlerce dernek, çok sayıda basın yayın organı ve onlarca partiden oluşan bu nefret ağı 1960'lardan günümüze gelindikçe, Ermeni kimliğinin ayrılmaz bir parçası halini almıştır. Eğer 1915 olayları gündemden kalksa Ermeni kilisesi bağış bile toplayamaz. Birçok partinin ve derneğin ise anlamı kalmaz. Dahası birçok Ermeni için Ermeni kimliğini taşımak bir anlam ifade etmez. Sonuç olarak, bütün bunlar, mükemmel bir propaganda mekanizması ile büyük bir nefret ağı oluşturmuştur. Bu mekanizma içerisinde, çok aktif çalışan birkaç kuruluşu şöyle sıralayabiliriz; - Ermeni Film Vakfı - Film International - Arc Film - Bars Media - Narek - Armenian International Magazine - Ermeni öğrenci dernekleri - Ermeni Dernekleri ve Siyasi Partileri - Yunan Dernekleri Biraz önce de belirttiğimiz gibi, ermeni lobisi Türk ve Türkiye aleyhtarı bir çok filmi finanse etmiştir. Bu filmlerin en önemli etkisi, batı toplumlarında halihazırda mevcut olan tarihsel önyargıların güçlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Rum ve Ermeni lobilerinin hemen her alanda Türkleri karalayıcı yapımlar ortaya çıkarmaları, Türk ve Türkiye imajını olumsuz yönde etkilemektedir. Ama bütün bunların en büyük zararını yine Ermeniler görecektir. Ulusal kimliğini, bir başka ulusa karşı düşmanlık üzerine kuran toplumların başarı şansı çok azdır. Karakterleri haline gelen o nefret ağı, bir gün mutlaka kendilerini içerisine alıp boğacaktır. Şu aşamada Ermenilerin amacı; siyasi kurumları ve uluslararası toplumu Türkiye karşıtı bir konuma getirebilmektir. Ermeni lobicilik faaliyetleri, amatör bir yapı olmaktan çıkmış, kurumlar ve mekanizmalarıyla profesyonel bir ağ haline gelmiştir. Create your own web pages in minutes... ANA SAYFAASİMEDENGLISHSİZİN KÖŞENİZMAKALELER SOYKIRIM VE TARiH ASILSIZ SOYKIRIM İDDİALARIYLA MÜCADELE DERNEĞİ ASILSIZ SOYKIRIM İDDİALARIYLA MÜCADELE DERNEĞİ
__________________ | ||
30-11-2007, 15:07 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 | ERMENİ İSYAN VE KATLİAMLARI Berlin Antlaşması'nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskı ve müdahaleleri; ikincisi ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli'de yaşayan Ermenilerin Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Klikya'da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır. İlk kışkırtmalar Rusya'dan gelmeye başlamış, Rusların bu tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevk etmiştir. Doğu Anadolu'daki İngiliz Konsoloslukları'nın sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir. Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu'da 1880'den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Ancak, yerel düzeyde kalan bu komiteler, Osmanlı yönetiminden şikayeti olmayan, barış ve refah içinde yaşayan Ermeni halkının ilgisini çekmediğinden başarılı olamamıştır. Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887'de Cenevre'de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak, 1890'da ise Tiflis'te aşırı, terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere, "Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin kurtarılması" hedef olarak gösterilmiştir. İstanbul'da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özellikleri; Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ile örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu'ya yayılan misyonerlerin büyük katkısının bulunmasıdır. İlk isyan 1890'daki Erzurum'da gerçekleşmiştir. Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93'te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894'te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896'da Van isyanı ve Osmanlı Bankası'nın işgali, 1903'te ikinci Sasun isyanı, 1905'te Sultan Abdülhamid'e suikast girişimi ve nihayet 1909'da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir. 1914'de Zeytun'da 100, 1915 Van olaylarında 3.000 ve 1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir. İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna propaganda maksatlı olarak "Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor" mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik temsilciliklerinin raporları, "Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini sağlamak" olduğunu kaydetmektedir
__________________ | ||
30-11-2007, 15:07 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 | Türkiye üzerinde iktisadi çıkarlarını sağlamak ve jeopolitik ve stratejik alanlarında hakimiyet kurarak ileri amaçlarını yürütebilmek için tarihinde ortaya koyduğu gibi en büyük gerçek iki noktada düğümlenmektedir. 1-Türkiye'nin içeride milli birlik ve beraberliğinin yitirilmesi 2-Türk topraklarının parçalanması Bu amaçları izleyen düşman devlet ve güçlerin, aynı amaçların gerçekleşmesini sağlayacak her türlü hareketle işbirliği yapacağı ve her türlü örgütle çalışabileceği de yine tarihi gerçekler arasındadır. Bu açıdan Türkiye'nin parçalanmasına ve milli birlik ve bütünlüğünü yitirmesinde kendileri için çıkar uman fikir hareketleri, eylemler ülke dışında ve içinde ortak çabalar yürütmekte tereddüt etmemektedirler. Terör penceresinden yakın tarihimize ve günümüze baktığımızda; Ermeni ve kürtçülük adı altında ortaya çıkan Türkiye ve Türk düşmanı terör örgütlerini görüyoruz. Bunlardan önde gelen hınçak, taşnak, ramgavar, asala ve pkk terör örgütlerinin yapıları ve eylemleri incelendiğinde birbirleriyle ne kadar benzeştikleri hatta aynı olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bütün kamuoyu diaspora-asala ve pkk ilişkilerinin ne kadar grift olduğunu çok iyi bilmektedir. Ama bunların yanında 1880-1890 yıllarında kurulmuş olan hınçak, taşnak, ramgavar hatta 1885 yılında Van'da kurulmuş olan Armeneganlar terör örgütlerinin yapı, eylem ve hedeflerinin pkk nınkiler ile birebir örtüştüğü net bir şekilde görülmektedir. Hınçak terör örgütünün siyasi programında aynen şu cümleler geçmektedir; Ermeniler amaca ulaştırmanın çaresi bir intihalle yani zorla, Türkiye'nin doğu bölgelerindeki genel asayişi altüst etmek, değiştirmek ve genel isyanla Türk Hükümetine savaş açmaktır. Türk Hükümeti'nin özellikle kollu kuvvetlerine ve resmi memurlara ve sıradan halka saldırıp onları öldürmektir. Taşnak terör örgütünün programı da özetle şöyledir; Türk'ü her yerde ve her türlü koşullar altında vur, öldür, onların yanında yer alan ermeni hainleri de yok et. Bu örgütlerin Avrupa'daki propaganda stratejilerinin en önemli ayağı "insan hakları" başlığı olmuştur. Her türlü eşitlik ve hoşgörü içerisinde yaşadıkları topraklarda yaptıkları terör hareketlerini Avrupa'da insan hakları çiğneniyor, Türkler bize zulüm yapıyor diye yansıtmışlardır. Bu verdiğimiz bilgiler 19.yy'ın son çeyreğinde cereyan eden olaylardır. Peki bugün yani 21.yy'ın başında ülkemizin ve insanımızın yüzyüze kaldığı terör örgütünü anlatmak için, yukarıdaki hınçak ve taşnak isimlerini kaldırıp yerine pkk yazmamız yeterli olacaktır. Yani pkk'nın da amacı Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak, insanlar arasına nifak sokmak, Türkiye'yi hem siyasi hem de ekonomik anlamda yıpratmaktır. Yaptıkları faaliyetleri ve uyguladıkları terörist eylemleri de, insan hakları ve sözde demokrasi kılıflarıyla örtmektedirler.
__________________ | ||
30-11-2007, 15:08 | #5 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 | DERİN TERÖRİST PARTİSİ -GÜNEY DOĞU'YA AYRI BAYRAK İSTİYORLAR -BÖLGESEL MECLİSLER İSTİYORLAR -TEK VATAN, TEK BAYRAK, TEK MİLLET sözünden bir hayli rahatsızlar -GENELDE BÖLÜCÜLER ( genelde diyoruz, çünkü aralarında kendilerini aydın zanneden aşırı geri zekâlılar ve kapı kapı dolaşan moronlar var) -BAZILARININ KOCALARI DAĞDA İTLİK YAPIYOR (ama biz bu teröristin, yine terörist olan karısana yüklü bir maaş veriyoruz) -BAZILARI, TERÖRİSTLERE BİZİM ASKERLER İÇİN İMZA VERİYOR. -MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN TÜRK MİLLETİNE HEDİYE ETTİĞİ MECLİSTE RAHATÇA DOLAŞABİLİYORLAR. (Kİ BUNLAR ATATÜRK'ÜN İSMİNİ DUYDUKLARINDA, RESMİNİ GÖRDÜKLERİNDE KORKUDAN NE YAPACAKLARINI ŞAŞIRIRLAR) -BUNLARIN İÇİNDE KENDİNİ BAŞKAN ZANNEDEN, NAYLONDAN KUKLALAR VAR. -YANİ BUNLARIN HEPSİ TERÖRİST. AYNI HINÇAK, TAŞNAK VE ASALA TERÖR ÖRGÜTLERİ GİBİ TERÖRİST. AYNI AMACA HİZMET EDİYORLAR. YANİ HEPSİ AYNI BOZUK MAYADAN GELİYORLAR. -AMA BUNLAR BÖLMEK İSTEDİKLERİ ÜLKEMİZDE, ARALARINA NİFAK DÜŞÜRMEK İSTEDİKLERİ HALKIMIZIN İÇİNDE SERBESTÇE DOLAŞABİLİYORLAR. -YOKSA BİZ GAFLET İLE DEMOKRASİ TERİMLERİNİ KARIŞTIRIYOR MUYUZ? ………………………………………………………………………………………………………………. AYDIN OLMAYI YANINDA FENER TAŞIMAK ZANNEDENLER -BUNLARA BİR ŞANS VERMELİYİZ DEDİKTEN SONRA NE KADAR DESTEK TLF'LARI, E-MAİLLER VE FAXLAR ALDIĞINI SÖYLEYEN…..(yazacak sıfat bulamadık, çünkü bunlar moda, spor, ekonomi, siyaset, aşk ve cinsellik konularında uzmanlar) BUNAKLAR VAR. -ROMANTİK ŞİİRLER YAZIP, HÜMANİST SÖYLEMLERLE BUNLARA SEMPATİ KAZANDIRMAYA ÇALIŞAN TEŞRİFATÇILAR VAR. -BUNLARIN BAZILARA SANATÇI OLDUKLARINI İDDİA EDİYORLAR. AKRABALARI DAĞLARDA ASKERİMİZE HAİN TUZAKLAR KURARKEN BUNLAR, ŞİİR KİTAPLARI YAZIP DAĞDAKİ EŞKIYAYI DOĞA AŞIĞI İNSANLAR OLARAK GÖSTERİYORLAR. -BİR ERMENİ ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDE, BÖLÜCÜLERLE BİRLEŞİP SOKAKLARDA HEPİMİZ ERMENİYİZ DİYE BAĞIRIRKEN, MEHMETÇİK ŞEHİT OLDUĞUNDA VATANDAŞLARIMIZI İTİDALE ÇAĞIRAN SÖZDE AYDINLARIMIZ VAR. LÜTFEN BİRİLERİ BİZE ŞUNU AÇIKLASIN; BUNLAR HALA NASIL VE NEDEN SERBESTÇE DOLAŞIYORLAR?
__________________ | ||
30-11-2007, 15:14 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 37
Mesajlar: 758
Tecrübe Puanı: 18 |
__________________ | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |