Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Kültür , Sanat Turizm, Gezi ve Seyahat Rehberi > Tiyatro - Edebiyat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19-01-2007, 22:55   #1
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

FIRAT'IN CİNLERİ


Azık çıkınından bir lokma tandır ekmeği kırıp, ağzına attı. Da-ha şimdiden birkaç dişi çürüyüp, erimişti. Doğan her çocuk, kemik-lerini, anasının ağzından söküp aldığı dişlerle yapıyordu sanki. Lok-mayı geveleyip sulandırdı. Eliyle gevişim alıp, yavrusunun kuş götü ağzına "meh" diye tıkıverdi.
Kucağında yavrusu, geri-aşağı, Fırat'a doğru inmeye çalıştı. Ama, onlar üç kişi sayılırlardı. ilk doğumunun kırkı çıkmadan döllenen rahmi, yükünü dokuzuncu ayına ulaştırmıştı hile. Kabarmış kar-nı, kadının belini ileri çekiyor, yürüyüşünü dağıtıyordu. Fırat'a canını zor attı. Bulamaç gibi yoğun ve pis suda basını, göğsünü yudu. Son-ra, bebesini suladı.
Damarlarına yorgunluk dizili Yağda, yürüdü. Damına varıp bir dürüm keçe açtı yere. Bebeğini yatırdı. Yanma, yüklü bedeniyle ken-disi de kıvrıldı; kalın bir uyku umarak...
Yağda, uykuya dalmadan kabarmış karnı, dar nefesini yukarı basmaya başladı, tik çocuğunun doğumunda çektiği korku dolu ezi-yeti, şimdi yeniden duyuyordu. Teni, tere kabarmaya, saçları ise, tel olup dikleşmeye başladı.
"Uy aneey," diye söylendi.
Sonra kıvrana kıvrana doğruldu. Güçlükle kapı ağzına geldi.
"Kız Sultanoo," diye bağırdı komşusuna. "Hele beri gelesin Anam!.."
Sultano, pürtelaş geldi. O, doğuma usta bir kadındı. Yağda'nın debelenişinden, durumu tez kavradı.
"Dür bakam, eğer yakınsa, çekip alam,," diye söylenerek eğilip yokladı.
Sonra geri dama girip, bir leğenle döndü.
Bu ara başkaları da geldi.
Belini, yanlarını ovarak, Yağda'yı doğuma hazırlamanın gayretine girdiler. Yağda'nın karnı, sık dürülmüş bir lahana kadar pekti ama. Yeni başlayan sancıların gücü, bebeyi rahmin elinden söküp almaya yetmiyordu.
Yağda'nın bedeni, başlı ayaklı tutuldu. Sağa sola sallandı; süt tu-luğu çalkalar gibi... Ardından Fırat'ın kumluğunda kaldırıp kaldırıp beli üstüne bırakıldı. Gene de kalça yumuşamıyor, bebek yerinden kopmuyordu.
Kadınlar sızlanmaya, tek tük söz söylemeye başladılar.
"Biraz beklesek mi, nedir?" dedi biri. "Fukarayı çifte canıyla eziyete germiyek?.."
"Viş bacım," dedi bir diğer avrat "Sakın iki sıpa taşımıya karnında?.."
Yağda'ya çıkışanlar da oldu.
"Kız orosbu, mademkine sende doğurmaya göt yok, nedir erinin sidiğim kapiysen? Daha şurda bir kış geçti. İlk kuzulamanda da kalçan salmıyordu çocuğu... Hem kanındaki eniğin eğer depmiyorsa bil ki ölü doğacak!.."
"Ağzını hayır aç kız!.. Üzerli avradın yüzüne kel söz söylenmez. Bu gelenin inadı erkek damarlı, hemin yallah, hemin billah!.."
Sonunda, dalga dalga yığılan sancıların emeği, Yağda'da hayır komadı. Suya girmişçesine tere battı. Battı ama, karnındaki yükü de alınıp, kucağına verildi.
Kanaması birkaç gün durmadı Yağda'nın. Siyim siyim alttan sı-zan kanlar, her gün biraz daha canını alıp azar azar dışarıya taşıdı. Ça-re olarak, bol tezek külü döküldü. İnce kül kanı iyi emiyordu anlaşı-lan...
Yağda, doğumunu; haftasına taşımıştı. Canının ayarı düzelme-miş, kanı, eski yerini doyurmamıştı. Bedeninde, yeni yeni sezdiği bir başkalaşım vardı. Bir uğultu yumağı, kafasında büyüyor, gözleri körlenip, sanki yanıyordu. Hele Fırat kenarına bulaşık ya da bez yumaya indiğinde, kanında gizli ifriti, kendini iyiden iyi açığa vuruyordu.
Yağda'nın bakışlarına gene tuhaf çizgiler çarptı. Sanki ufak bulutçuklar uçuyordu önünde. Sonra, büyük bir dağın doruğunda toplanarak kafasının içinde patladı bu bulutçuklar. Birden silkinmek is-tedi. Olmadı. Sular gözünü vermedi. Geriye kaykıldı. Her yan doluydu. Bir ara gözlerinin emir almadığını, istediği yöne dönmediğim de fark etti. Çaresiz başını yukarıya kaldırdı. Şimdi bir de boylu boyun-ca güneş yatmış, serilmişti beynine.
Soluğu, canı gevilmiş gibi çıktı birden. Beyni daha bir burgulan-dı. Ağzı da kaygana gönüllü. Ardından, çakıl taşlarının üstüne kapan-dı, Yere yapışışı namaz kılar gibiydi.
"Uy aneey," diye uludu. "Ne haller gelmiş başıma!.. Sultano, ba-cım. Gel, beni apar damıma..."
Sultano bir dut ağacının dibinde yün atıyordu. Duymadı. Yardıma, çamaşır yumaya inen öteki kadınlar geldi. Yağda, kapandığı yer-den bir türlü kalkamıyor, hep yüzünü saklıyordu.
"Güneşten korkuyorum, sudan korkuyorum, bacılar," diye söy-lendi. "Allahasen, hele söyleyin ki, siz de korkuyor musunuz? Yoksama, canım mı unutmuş beni?.."
Gelenler bu sözlere hiçbir anlam veremediler. Fırat da, güneş de yerli yerindeydi. Yüzlerinden soğuk bir ürperti geçti.
"Kız, doğrul hele," dedi biri. "Al mı bastı seni, nedir?"
"Bu kızcağızın da keçesi hiç sudan çıkmıyor," dedi bir diğeri.
Yağda'yı zor-şer yerinden söktüler. Ayağa diktiklerinde yüzünü görünmeyen bir korkuya karşı örtüyor, suya ve de güneşe bakmamaya çalışıyordu. Sedefe kaçımış gibi parlayan gözlerinde bakışı yavaş ve garipti.
"Ne bilem anam," diye kendi kendine söylendi. "Zaten üç-dört gündür aklım kaynıyor, gözüme ateş ile su ayan oluyordu."
Çaresiz kalan kadınlar, Yağda'yı damına getirdiler. Başucunda-ki çuvaldız, kırmızı çaput, kuru soğan. Kur'an ve ekmek kırıntılarının sayısı arttırıldı hemen.
Alpaşa, ağasının dizine yüz sürdü. Derdini ona anlattı.
"Ağam," dedi. "Görüyorsun, kancığımın zihnini cinler basmış. Avratların hökmü öyle diyor yani. Çaresi senin dilinde. Sen böyüksen..."
Vakkas Ağa, güldü. Güldüğünde, altın dişleri ışıl böcekleri gibi sarıydı.
"Ula Alpo," dedi. "Bunun nesine ciğer soldurup tasa eskitiysen? Öte başı bir avrat değil mi? Üzülme. Her bir belaya çaresi de eş gel-miştir."
Alpaşa ümitlendi:
"Özün doğru söylüyor Ağam," dedi. "Ama sizin hesabınız. Ağa katında geçerli. Benim kanım-terim toprak kesik. Yani bir maraba-yım. Felek bizim defterimize bir geçimlik avrat yazmıştır."
"Gene de keyfini kırmaya lüzum etmez," dedi Ağa. "Bak, seni severim. Çalışman eyidir. Elimin altında kırılmaz bükülmez bir değ-neksin. Yarın ölsem, geride kalan bohçamı açmaya, bakarsın seni de seçerim."
Alpaşa bu sözlere iyice sevindi. Ağanın mestli ayaklarına sıvandı. "Aziz olasın Ağam," dedi. "Altına keçen olmuşam senin..."
"Şimdik, surdan atıma atla, git, Kazo köyüne. Ama, atın dizgi-nini taban yerlere çekesin. Taşın çakılın içinden koşturup, hayvana tır-nak attırmayasın. Ha, ne demiştim? Kazo'ya git, var. Cindar'a söyle. Deki, Ağam seni istiyor. Terkine al, gel. Avradının cinlerini kovalasın. Eyi mi ulan?"
Alpaşa, Ağanın bacaklarına yeniden sarıldı.
"Burnunun kılı, ayağının turabı olmuşam, Ağam."
Bugüne dek kendi soyundan hastalar için Cindar getirten Ağa, şimdi bu geleneğini ilk kez bir marabası için bozuyordu. Ağanın bu iyiliği, Alpaşa'yı gerçek bir sevince götürdü.
Cindar geldiğinde, tüm konuşmalar onun üstüne toplandı. Cin-dar herkesi meraklandırmıştı. Gizliliğe varan tavırlarında, insanı alan bir büyü vardı sanki.
Cindar, Önce bir yastık koydurdu önüne. öte ucuna da Yağda'yı oturttu. Sonra sallanması başladı hafiften. Gözleri pörtlek pörtlek açılmış, bedeni, haldır haldır titremeye başlamıştı. Cinleriyle konuşacağının belirtisiydi bu. Birden sesi soluğu kesildi. Orta yaşlardaki yüzüne bir derin ermişlik sığdırmıştı. Ceketinin iç cebinden çıkardı-ğı iki parça yazılı kağıdı önüne açtı. Ayakları, mürekkebe batırılmış karıncaların, ak kağıt üstünde bıraktıkları ize benziyordu yazılar. Cin yazısıydı ismi.
Bir ara bıcır gıcır sesler gelmeye başladı kağıtlardan. Kuyu dibinden gelen serçe bıcırtıları gibi... Cindardan başkasının çözemeye-ceği gizemli seslerdi bunlar. Herkesin yüzündeki çizgiler korkuyla gerilip katılaştı.
Cindar konuştukça bıcırtılar sustu. Bıcırtılar duyuldukça Cindar duraladı. Sonra birdenbire ayağa kalktı. Çevresine bakmadan uzaklara doğru delicesine bir koşma tutturdu. Havada görünmez bir arıyı veya kelebeği kovalar gibiydi... Neden sonra çömeldi. Fırtına dinmiş, tehlike geçmişti sanki. Rahata eren bedeniyle geri döndü. Kendisini korku ile izleyen Ağaya, Alpaşa'ya bir de marabalara saf saf bakış at-tı. Köye yolu düşen bir konuk gibi selam verdi. Alnının terini silerek Ağaya yaklaştı.
"Havanın cinlerini sorgulamışam, ama boşuna," dedi "Baciya bir ziyanlıkları yokmuş. Şimdilik tek çarem suda kalmıştır. Allah ve-re de bacının başındakiler sudan geçmiş olmaya. Çünküm, su cinine güç kuvvet yetmiyor. Sade benim değil, hiçbir Cindarınki suya hükmedemez. Ama velakin senin Ağa hatırına, birkaç cinim telef olsun."
Bu sefer Yağda'yı içi su dolu bir leğenin başına oturttu. Geniş bir savanla üstünü örttü. Kendisi de örtünün altındaydı. Yağda 'nın beyninde bir erime başladı sanki. Leğendeki su, ödünü sıkıp, daralttı. Ak-lı düşman olup yamacına geçti, önündeki su, bir ummandı şimdi...
"Suya eyi bakasın," diye azarladı Cindar. "Görüyor musun, bası-nı cinler çalmış. Korkuya verme kendini. Reislerim anlamışam, Ha-lep'tedir. Şimdilik göndermişem yanlarına, asi cinlerimden üçünü. Demişem, çekil bacının başından! Cevabı geliyki: 'Bacı abdestsiz niyazsız toprağa basarak, izini yere düşürmüş. Cezaya müstahaktır.' Yollarına bıçak sereyim de, göreler..."
Örtünün altından çıktılar.
Şimdi, herkes cinlerin ölmesini bekliyordu. Ancak Yağda'nın yüreği büzgün, kursağı tepmeye güçsüzdü. Önce ağzında top top kö-pük birikmeye başladı. Sonra esner gibi uluyup duran Yağda, birden-bire dört bir yanına saldırmaya başladı. Kendine yakın duran Cindarın, umulmaz bir boğuculukla çarptı yere. Hırsında üç beş insana sığa-cak bir güç vardı. Cindarın her yanını tırmalayıp kanattı, yırttı. Dur-madan hırlıyor, kudurgan sesi ortalığa korku saçıyordu. Boyun damar-ları gerili birer urgandan farksızdı.
Kadınlar çığlıklar atarak, çocuklarını kapıp, kaçtılar. Ağlaşıyorlardı. Buna, Yağda'nın yalın kat göklere varan ulumaları da eklendi. Saldıracak yer arıyor, üstünü başını yoluyordu. Düşüncesi durmuş gibiydi.
Alpaşa'nın namus damarları kabardı.
"Yağdooo," diye ileri fırladı. "Bu ne bok yemektir ulan?.."
Bastı tokadı. Fakat tokatlar taşa çalınmıştı sanki. Yağda, olanca çılgınlıgıyla onun da üstüne çullandı. Alpaşa, ne yapacağını şaşırmıştı.
"Kız Yağdooo," diye tekrar haykırdı. "Ula benim, ben, erin Al-paşa?.."
Yağda, duymuyordu ama. Ağzından salyalar sünüyor, pamuk gi-bi köpükler savruluyordu.
"Bu kaltağın malumu kuduz olmaya," diye bağırdı Vakkas Ağa.
"Veeyy," dedi Cindar. "Yanlışınız gelmiş. Demişem ya, bunun ci-ni su üzerindedir. Hint'ten gelme yazılarım şaşar mı hiç Ağa?.. Bak-sanıza sudan afat gibi ürküyor. Yönü Fırat'ı sevmiyor..."
Birden fırıl fırıl dönmeye başladı yerinde. Sonra durdu. Sol avucunun içine irice tükürdü. Sağ elinin işareti parmağı ile tükürük yığınının ortasına hızla vurdu. Tükürüğün çoğunu Fırat'tan yana sıçratmıştı. O yöne doğru koştu. Kıyısına varınca çömeldi. Suyu kokladı. Yavaş adımlarla Vakkas Ağa'nın yanma döndü. .
"Bu kancığın çaresini biliyem," dedi. "Yeter ki gönlün 'he'desin Ağa."
"Bire babam, biz avradın başını, daha baştan sana teslim etmiştik. Ne biliyorsan, yap işte!.,"
"Bacının cinleri Fırat'tan geçmedir,"
"Tamam anlamışam! Sözünün arkasını getir hele."
"Hemen defi gerek, Ağa. Fırat'ın cinini gene Fırat kırar."
"De haydi öyleyse!., Nedecekseniz edin de eksilsin bu bela, köyümün bacından..."
Bu ara Yağda, dağlara doğru basını almış, ağıp gidiyordu. Peşinden koşarak önünü aldılar. Uzaktan üstüne örme ip atıp, yere yıktılar. Eski bir hasıra sardılar. Biraz aşağıda oldukça büyük bir kayalık vardı. Önü, Fırat'a uçurum verirdi. Yağda'yı oraya doğru sü-rüklediler.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 05:11 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580