|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
07-02-2007, 14:17 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türk basınında ilk rekabet ve ilk tartışma Ceride-i Havadis’in 29. sayısında Şinasi’nin şair evlenmesine hakaret etmesi ve Tercüman-ı Ahval’in, Ceride-i Havadis’in sahibi İngiliz diye karşılık vermesi ile başlamıştır. d) Tasvir-i Efkar Şinasi’nin tek başına çıkardığı gazetedir. Şinasi’nin kalemiyle hürriyet düşüncesini yayması bakımından basın tarihimizde önemlidir. Padişah Abdulaziz bu gazetenin varlığından huzursuzluk duyar. Buna rağmen önemi, düşünce özgürlüğü konularını işlemiştir. İlk edebi tartışmalar bu gazetede bmaşlamıştır. (Mebhuse-tü-Anha) meselesi gibi.) Tanzimat döneminde basın - yayın alanında hukuk düzenine uzun süre geçilememiştir. Basımevlerinde gazete ve dergi gibi basın ürünleri basılması zorunlu olunca Tanzimat döneminde basın - yayınla ilgili ilk hukuki düzenlemenin (Mtaabalar Nizamnamesi) ile başlar. Tanzimat gazeteciliği; halkın görüşüyle birlikte edebiyatı da değiştirir. Çünkü günlük yaşamın gazeteyle ön plana geçmesi, edebiyatımızda da etkisini gösterir. Bu gazeteleri okuyanlar, Batı’dan yapılan roman çevirilerini izleyenler yeni bir dünya görüşüyle karşılaşırlar. Eski yaşamın, tüm olarak dine göre düzenlenen kurumlarla fikirleri, Tanzimat sonrası gazeteciliğiyle dinamikleşir. Tanzimat döneminde yayınlanan gazetelerin sayısı yetmişe yaklaşırken, dergiler yüzü geçer. Tanzimat edebiyatının oluşmasında, yeni Türk nesrinin doğmasında en büyük rolü oynayan, en önemli görevi yüklenen gazetelerde dergilerin en belli başlıları: Takvim-i Vekayi (1831), Ceride-i Havadis (1840), Vekayi-i Tıbbsiye (1850) Mesleki Gazete, Tercüman-ı Ahval (1860) Tasvir-i Efkar (1862), Ali Suavi’nin yönettiği Muhbir (1866) İstanbul (1867) N. Kemal, Ziya Paşa’nın çıkardığı Hürriyet (1868), Basiret (1871), Tercüman-ı Hakikat (1878), Maarif (1890), Resimli Gazete (1891), Malumat (1893) ikdam (1894). | ||
|
07-02-2007, 14:18 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tanzimat şairleriyle, yazarlarının hepsi gazetecilik, dergicilik dergicilikle ilgilidirler. Edebiyat dergilerinin çıkışları gazeteden sonra geldiği için, ilk edebiyatla ilgili yazılar gazetelerde yayımlanır. Bu yüzden Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa Ahmed Mithad, Ahmed Vefik Paşa, Ebuzziya Tevfik Recaizade Mahmud Ekrem, Şemsedin Sami... gazetecilikle edebiyatı kaynaştırılar. Tanzimat bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı kurumları ile batıya yönelişidir. En tipik özelliği siyasal ve sosyal konularda yazı yazabilecek yazar kadrosundan yoksun olmasıdır. Gazetelerin içeriğinde dil ve edebiyat sorunlarına ağırlık verilmiştir. Özellikle edebiyatla ilgili konular gazetelerde önemli yer işgal eder. 2. Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Dönemi Basını (1876 - 1908) Türk gazeteciliğinde ikinci evre Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Dönemidir. Bu dönemin özelliği, basının halk kitleleri ve hükümet çevrelerinde etkisinin artmasıdır. Abdulaziz’in padişahlığı sırasında birçok aydının sürgüne gönderilmiş olmasına rağmen, basın, halkın günlük hayatı ile yakından ilgilenmeye başlamıştır. Batı ile yakın ilişkiler kuran Yani Osmanlılar devleti kurtarmak için, Müslüman ve Hr7istiyan halkın tam bir eşitlik içinde devlet ve ülke işlerine karışması gerektiğine inanıyor ve bunun için de ülkede Meşrutiyet idaresinin kurulması gereğini savunuyorlardı. | ||
07-02-2007, 14:18 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 30 Mayıs 1876’da Abdulaziz tahtan indirilmiş ve yerine V. Murad padişah olmuştur. Ancak üç ay padişahlık yapabilen V. Murad’ın kısa süreli iktidarında geçici bir özgürlük dönemi başlamış, bundan yararlanan sürgünler İstanbul’a dönmüşler, gazetelerde her çeşit yazılar yayınlanır olmuştur. Basının tam özgürlüğe kavuştuğunu sanarak bazı yeni gazeteler yayın hayatına girmişlerdir. Bu üç aylık iktidar döneminde (Haziran - Ağustos) böyle bir coşkunluk içinde geçen, ancak akli dengesi bozulduğundan tahtan indirilen V. Murad’ın yerine meşruti idareyi kabul edeceğini vadeden bir Anayasa’nın yayınlanmasına ve milletvekilleri Meclisinin kurulmasına söz veren kardeşi II. Abdulhamid 31 Ağustos 1876’da hükümdar olmuştur. Meşruti bir idareye kavuşmanın sevinci, Anayasa’nın ilan edilmiş olması, basın alanında coşkunca bir yayın yapılmasına neden oluyordu. Padişah bu yayınlara içerlemekle birlikte açıkça cephe almayı henüz düşünmüyordu. Bunlar arasında özellikle mizah gazeteleri hükümdarın sabrını taşırmaktaydı. Yeni bir basın kanunu hazırlanmış bu kanun tasarısındaki gazete çıkartmak isteyenlerden (Kefalet Akçası) alınması ve mizah gazetelerinin yasak edilmesiyle ilgili maddeler görüşülürken tartışmalar çıkmış, tepkiyle karşılanmıştır. Milletvekilleri basının serbest olmasını savunuyorlar ve hükümetin hazırladığı tasarıyı basın kanunu değil, özgürlükleri kısıtlayan ve basına kilit vuran Ceza Kanunu olarak niteliyorlardı. Basının serbest olduğu ülkelerin her bakımdan ilerlediğini ileri süren milletvekilleri, mizahı yasaklayan ve kefalet akçası yatırılmasını öngören maddeleri çıkarıp tasarıyı kabul ettiler. Ayan Meclisinden geçen tasarıyı padişahın onayına sunmuşlar ancak değişikliklere kızan Abdulhamid kanunu onaylamamıştır. Buna rağmen bütün mizah gazeteleri kapatılmış ve 1908 yılına kadar ülkede mizah gazetesi yayınlanamamıştır. | ||
07-02-2007, 14:19 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı tarihinde Abdulhamid’in otuz buçuk yıllık diktatörlük yönetimini kapsayan ve bu nedenle istibdat dönemi olarak nitelendirilen, özgürlüklerin en fazla kısıtlandığı yıllar, Türk basınının en karanlık çağıdır. Önceleri yalnız siyasi yayın yapan gazeteler sansüre tabi tutulurken, 1881’den itibaren sansür şiddetini biraz daha artırmış, tüm gazete ve dergiler sansür kapsamına alınmıştır. 1898 1900 ve 1901 tarihlerinde çıkarılan iradeler, bütün devlet güçlerince, fikir müesseselerine karşı adeta bir tedhiş eylemine girişilmiş olduğunu kanıtlamaktadır. Gazetelerin kapatılması, yazarların cezalandırılması, gazete imtiyazlarının kaldırılması gibi idari ve keyfi kararlarla basın özgürlüğü tamamen yok edilmiştir. İstibdat dönemi basın tarihimizin sönük ve cansız yıllarını kapsamaktadır. Hergün şiddetini biraz daha arttıran sansür ve idari baskı sistemi gazeteleri ürkütmüş ve sindirmiştir. Papadopulas ve Şemsedin Sami’nin birlikte çıkardıkları Sabah, Ahmed Mithat’ın kurduğu Tercüman-ı Hakikat Ahmed Celvdet’in (Türk Gazetesi) başlığı ile yayınladığı İkdam, Murat Bey’in çıkardığı Mizan bu dönemde yayınlanmaya başlayan ve daha sonra da yayınlarını sürdürecek olan belli başlı gazetelerdir. | ||
07-02-2007, 14:19 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Basın tarihimizde ilk defa Sabah Gazetesi Miladi tarih kullanmıştır. İstibdat döneminde Sabah gazetesinin en büyük rakibi İkdam gazetesidir. Bu iki gazete arasında hakarete varan ve işi fikirlerden ziyade kişilere dayandıran sert tartışmalar yapılmıştır. Halkın anladığı dilde yazıları içeren, bu nedenle halka okuma zevkini aşılayan Tercüman-ı Hakikat gazetesini 25 Haziran 1878’de Ahmed Midhat Efendi çıkarmıştır. Bu gazete gericiliğe ve tutuculuğa karşı savaş açmış, bu arada romanlar tefrika etmiş, tarih dizileri yazmıştır. Bu haliyle daha çok bir halk gazetesi olmuştur. Halka bol havadis veriyor, halk dilinde zengin yazılar koyuyor, bu nedenle aydın kişiler yanında geniş halk kitleleri bu gazeteyi okuyordu. Ahmet Cevdet, İkdam’da Basına sansür uygulanmasına daima karşı çıkmıştır. Yayınları yüzünden gazete sahipleri ve sorumlu müdürlerin veya muhabirlerin polis tarafından sorguya çekilmesini eleştirmiştir. İstibdat döneminde Servet-i Fünun dergisi en önemli dergidir. (27 Mart 1891) Dergiler çok önem kazanmıştır çünkü yöneticiler dergileri gazetelerden daha az tehlikeli buluyorlardı. 256. Sayıdan sonra (7 Şubat 1896) Tevfik Fikret’in yazı işleri yönetimi altında bir edebiyat dergisi haline gelmiş ve Edebiyat-ı Cedide topluluğunun yayın organı olmuştur. 539. sayısında Hüseyin Cahit’in Fransızca’dan çevirdiği (Edebiyat ve Hukuk) adlı makalenin yayınlanması üzerine 16 Ekim 1901’de Abdulhamid’in iradesiyle kapatılmıştır. 1 Nisan 1893’te Baba Tahir’in çıkardığı Malumat dergisi de Servet-i Fünun gibi gazete hüviyetinde bir dergidir. | ||
07-02-2007, 14:19 | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ayrıca bu dönemde çıkan Mektep, Gayret, Nilüfer dergileri de vardır. II. Abdulhamid, Mebusan Meclisini dağıtınca yurt dışına çıkan bir kısım aydınlar tarafından yabancı ülkelerde gazeteler yayınlanmaya başladı. Hayal gazetesi (1878’de Pariste, 1879’da Londra’da, Ali Şefkati’nin çıkardığı istikbal, İstanbul’da kapanınca 1880’de Cenevre’de, Gencine-i Hayal 1881’de Paris’te yayınlandı. Fransa’ya kaçan Ali Rıza 3 Aralık 1895’de Paris’te Türkçe ve Fransızca olarak Meşveret gazetesi yayınlanmıştır. Yurt dışında çıkarılan Jön Türk gazetelerinden biri de Mizan’dır. 1894’de Mısır’a kaçan Murat Bey 1896 Şubatında Kahire’de çıkarmıştır. Mizan 1877’de Cenevre’de kapatılınca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından İshak Sukuti ile Dr. Abdullah Cevdet 1897’de Osmanlı adıyla Türkçe ve Fransızca bir gazete yayınladılar. Paris’te Türkçe basılan Şura-yı Ümmet gazetesini Ahmet Rıza çıkarmıştır. Diğer gazeteler şöyledir: 1896’da Tunalı Hilmi, Ezan gazetesini Cenevre’de, 1896’da Londra’da Hürriyet, 1897 Kahire’de, Hoca Kadri’nin çıkardığı Kanun-ı Esasi ve El Katip, Cenevre’de Hakikat (1897), Selamet (1901) Brüksel’de Türkçe ve Fransızca Le Moniteur Otoman, 1904’te Abdullah Cevdet, Cenevre’de İçtihad gibi gazeteler yurt dışındaki aydınlar tarafından çıkarılan ve gizlice ülkeye sokulan gazetelerdir. | ||
07-02-2007, 14:20 | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| II. Abdulhamid yönetiminin başladığı 1876 yılından 1908 meşrutiyetin ilan edildiği güne kadar ülkemizde basın çok sıkı bir sansüre tabi tutulmuş, bu dönemde yayınlanan gazetelere en ağır müeyyideler uygulanmıştır. Basın rejimindeki kısıtlamalara rağmen, basın tekniğinde devamlı bir gelişme ve değişme müşahade edilmektedir. II. Abdulhamid’in 33 yıllık yönetimi sırasında gittikçe sertleşen bir sansür olduğundan ülkede basın yoktur demek doğru olacaktır. Sadece güdümlü gazeteler vardır. Bütün bu güç koşullara rağmen Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmed Midhat, Ali Suavi Mizancı Murad, Ahmed Rıza gibi ülkücü yazarlar halkı bilinçlendirme yolunda hayatlarını hiçe sayarak büyük çaba harcamışlar ve istibdat dönemi basınının azimli ve cefakar temsilcileri olarak tarihe geçmişlerdir. II. Meşrutiyet Dönemi Basını (1908 - 1918) II. Abdulhamid’in parlamentoyu toplantıya çağıracağını ve Anayasa’yı tekrar yürürlüğe koyacağını bildiren dört satırlık fermanı 24 Temmuz 1908 sabahı İstanbul gazeteleri tüm halka duyurmuştu. II. Abdulhamid tarafından ilan edilen bu fermanla, yeniden yürürlüğe konulan 1876 Anayasasına göre, seçimlerin yapılacağını da bildiriyordu. Bu haber İstanbul’da büyük bir coşkuya sebeb olmuş ve gazeteler için geniş bir özgürlük dönemi başlamıştır. İlk iki buçuk ay içinde imtiyazı alınan gazetelerin sayısı iki yüzü geçmiştir. Fakat bunların birçoğunun ömrü kısa olmuştur. İkinci Meşrutiyet ilan edildiği sırada yayını sürmekte olan beş ya da altı gazete vardır. Ahmed Cevdet Bey’in İkdam’ı, Mihran Efendi’nin Sabah’ı, Ahmed Midhat’ın Tercüman-ı Hakikat’i ve Ahmed İhsan’ın Servet-i Fünun’u. Bu gazeteler basın sansürü kalkar kalkmaz İstibdat devrini eleştiren yazılar yazdılar. | ||
07-02-2007, 14:20 | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yeni dönemin ilk gazeteleri Abdullah Zühtü’nün “Yeni Gazetesi” Hüseyin Cahit’in Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım’la birlikte çıkardıkları “Tanin” olur. Bu dönemde halkın gazetelere olan rağbeti artmış bazı gazetelerin tirajları 50 binlere kadar yükselmiştir. Baskı ve İstibdat sebebiyle Avrupa’ya kaçmış olan veya sürgüne gidenler, hükümetin değişmesi ve af kanununun çıkmasıyla İstanbul’a dönmüşlerdir. Meşrutiyet’in ilanından sonraki ilk günlerde yönetimin otoritesi neredeyse sıfırdı. Herkes tam bir özgürlük havası içinde istediğini söylemekte ve yazmaktaydı. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmeden büyük yatırımlar yaparak gazete çıkarmaktaydı, bir süre sonra bu gazetelerin çoğu kapanmaktaydı. Bobboğaz, Elüfürük, Karagöz gibi başarılı ve çok satışlı birçok gazete yayınlanır. Hepsi başta yönetim olmak üzere her şeyi eleştirmektedirler. Azınlıklar, şeriatçılar, Osmanlıcılar, Herkesin gazetesi vardır. İttihat ve terakki karşısında teşkilatlanan Ahrar fırkası “Osmanlı” adlı bir gazete çıkarmaya başlar. “Serbesti” “Mizan” “Sada-ı Millet” İktidar partisini tenkide başladılar. “Tanin” ile “İkdam” çatıştı. İttihat ve terakki’nin yayımladığı Şüra-yı Ümetin yanında birçok dini dergi ve gazeteler yer aldı. Derviş Vahdeti’nin yayımladığı “Volkan” Cemiyet-i duygularını kışkırttılar. 13 Nisan 1909 (31 Mart) ayaklanışı üzerine II. Abdulhamid tahttan indirildi ve yönetime geçen askerler basına sansür koydular. 1908 - 1909 arasında 353 gazete ve dergi çıkartıldığı bilinir. Bunlar arasında İttihat ve Terakki taraflısı olanlar: Yeni Tasvir-i Efkar, Şura-yı Ümmet, Tanin, Hak, Millet Hürriyet, Servet-i Fünun, Tercüman-ı Hakikat Sada-yı Millet, Hilal, Peyam, Alemdar, Serbesti Yalnız, Yeni Gazete, İkdam ve Sabah tarafsız dırlar. | ||
07-02-2007, 14:20 | #19 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı İmparatorluğunun harbe girmesi dolayısıyla harbin devamı boyunca askeri ve sansür hakim olduğundan muhalefet tamamen susmuş ve basın hürriyeti hemen hemen hiç kalmamıştır. “Serbesti” gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi bir yazısında “İttihat ve Terakki, açlık, kıtlık ve koleradan da fazla tahribat yapmaktadır.” Diye yazınca önce tehdit edilmiş. Bu işe yaramayınca 6 Nisan 1909 gününün gecesi Galata Köprüsünde öldürülmüştür. Bu dönemde mizah dergileri de artmıştır. Kalem, Davul, Püsküllü Bela, Curcuna, Cingöz, Hokkabaz Zevzek, Zuhuri, Hacivat, Laklak, Eşek, El-Malum ve Yuha Bu dönemde siyasi arenada İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve itilaf partilerinin bir çekişmesi vardır. Basın alanında da gruplaşmalar başlamıştır. Bunlar yukarıda da zikrettiğimiz gibi kendi gazetelerini çıkarmışlardır. Mütareke ve Kurtuluş Savaşı Dönemi Basını (1918 - 1923) Mütareke devrinde gazeteler hem hükümetin hem de işgal kuvvetlerinin sansürü altına girmişlerdir. Anadolu’da milli hareket başladıktan sonra bunu destekleyen gazetelerin çalışma şartları çok ağır olmuştur. O kadar ki bazı makalelerde - başlık ve imzadan başka - sansür tarafından çıkarılan ve yeri boş bırakılan kısımlar dışında pek az yazı kalmıştır. | ||
07-02-2007, 14:20 | #20 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sansürle dilediklerini alamayan işgalciler, gazeteci ve diğer aydınları tutuklamaya başlar. Hüseyin Cahit, Ahmet Ağaoğlu, Süleyman Nazif, Aka Gündüz gibi pek çok yazarla birlikte çok sayıda politikacı bürokrat ve aydın tutuklanarak Malta’ya sürülür. Yakup Kadri ve Falih Rıfkı “İkdam”da, Celal Nuri “İleri” de, Yunus Nadi “Yeni Gün” ile Anadoluya destek vermişlerdir. İstanbul’da yayınını sürdüren “Alemdar”, “Akşam”, “İleri”, “Yeni Gün”, “Vakit”, “Tarik”, “Ümit”in yanı sıra Anadolu’da Milli Mücadele’nin gelişimine paralel olarak gazeteler yayınlandı. Sivas Kongresi organı olarak “İrade-i Milliye (1919) Mustafa Kemal’in gelişinden sonra Ankara’da çıkan “Hakimiyet-i Milliye” (1919), Yunus Nadi’nin Ankara’da yayınladığı “Anadolu’da Yeni Gün” (1920) ile birlikte Milli Mücadele boyunca Anadolu’da yüze yakın gazete ve yetmiş - seksen kadar dergi yayınlandı: “Yeni Adana” (1918), “İstikbal” (Trabzon 1918), “Öğüt” (Afyon, Konya 1918) “Doğru Söz” (Balıkesir 1919) “Açık Söz” (Kastamonu 1919) “Emel” (Amasya 1920) “İntibah” (Bursa 1921) “Küçük Mecmua” (Diyarbakır 1922) Buna karşılık işgalciler, ulusal mücadeleye destek vermeyen gazete ve gazetecileri koruyup kayırmaktadırlar. Bunların en ünlülerinden biri “Peyam-ı Sabah”ı çıkaran, Mülkiyenin siyasi tarih hocası Ali Kemal’dir. Anadolu güçlerine “Dağiler! Bağiler” diyecek kadar keskin bir Ankara karşıtı olan Ali Kemal, Büyük zaferden sonra İzmit’te halk tarafından linç edilmiştir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |