![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu durumun ticari ilişkilerde daha az ölçüde,mali ve parasal ilişkilerde daha fazla görüldüğü söylenebilir.Özellikle IMF ve Dünya Bankası'yla diğer uluslararası mali kurumlar ile ilişkilerde Dışişleri Bakanlığına ve diğer kurumlara bilgi akışı ve ilgili makamlar arası koordinasyon hemen hemen yok gibidir.Bugünkü uluslararası ortamda Türkiye'nin dış politikasını örneğin IMF ile ilişkiler gibi büyük ağırlık taşıyan bir unsurdan bağımsız olarak yürütmenin güçlükleri,hatta sakıncaları açıktır.Öte yandan,büyük boyutlara ulaşan savunma sanayiimizin ve önemli kısmı dıştan sağlanan savunma ihtiyaçlarımızın dış politikamız için önemli araçlar oluşturduğu herkes tarafından kabul edilmekle beraber,uygulamada bu aracın,yine koordinasyon eksikliği dolayısıyla tam etkinlikle kullanıldığı söylenemez.Aynı şekilde,bugün belirli boyutlara ulaşmış olan dış yardımlarımızın koordinasyonunun sağlanamamış olması bu yardımların dış politikamız aracı olarak kullanılmasını kısıtlamaktadır.Diğer bir örnek müteahhitlik hizmetleriyle ilgilidir.Bu konudaki faaliyetlerle ilgili bilgiler Dışişlerine,hatta bazen diğer ilgili makamlarımıza çoğu kez sadece ihtilafların ortaya çıkması halinde intikal etmektedir. Bütün bu durumlarda,önemli olan,sık sık görüldüğü şekilde son anda siyasi düzeyde alelacele karar alınması şeklinde ortaya çıkan uygulama yerine, ilgili idari ve siyasi makamlar arasında sürekli bir koordinasyon sonucu sağlıklı kararlara ulaşılmasıdır.Gerçekten,diğer bir çok konuda olduğu gibi,dış ekonomik ilişkilerde de koordinasyonsuzluk çoğu kez siyasi karar mercilerinin karar vermeleri için gerekli bütün verilere sahip olmalarını zorlaştırmaktadır.İdari düzeyde görüş ayrılıkları olan bir konuya bu düzeyde bir çözüm aramak yerine,doğrudan siyasi mekanizmayı kendi görüşüne iknaya çalışmak alışkanlığı el'an yaygındır.Bu durumlarda siyasiye erişirliği daha fazla olan kurumun görüşü karar haline gelmektedir.Bu da her zaman en sağlıklı çözüm olmamaktadır.Öte yandan,koordinasyon yapıldığı hallerde bile genellikle kurumların görüşlerinde ısrarlı olmayı yeğledikleri,konsensüs sağlanmış gözüken hallerde dahi sonradan buna uyulmadığı gözlenmektedir. | ||
![]() |
|
![]() | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sözkonusu koordinasyon eksiklik ve aksaklıkları tahlil edildiğinde,mevzuat siyasi istikrarsızlık gibi unsurlar yanında,özellikle bürokrasi düzeyinde işbirliği kültürünün gelişmemiş olmasının da rolü olduğu görülebilir.Bürokraside bir anlamda 'kendi kalesini savunma' gelenek ve refleksi geçerlidir.Kişisel düzeyde de bürokrat,bilgisini paylaşmak ve yerine bu bilgiyi 'kendini göstermek' için kullanmak amacıyla arkadaşlarından saklamak eğilimindedir.Böylece idarede gerek kurumlar gerek bürokratlar arasında saydamlık genellikle asgari düzeyde kalmaktadır.Bu durumun istisnaları tabiatile vardır ancak kaideyi bozmamaktadır. Kamu ve özel sektör arasında gerek içte gerek dışta koordinasyon ve işbirliğinin gelişmesi ise bugün daha çok özel sektör kuruluşlarının inisiyatifine ve kendi aralarındaki koordinasyonunun ölçüsüne bağlıdır (serbest rekabet kurallarının cari olduğu farklı bir çerçevede faaliyet gösteren bu kuruluşlar arası işbirliği ve koordinasyon konusunda bir görüş belirtilmemesi yeğlenmiştir) Her hal ve karda kamuda bu kuruluşlarla işbirliğine direnç oldukça azalmıştır. Hatta devletin bazı dış siyasi çıkarlarımız için özel sektörümüzün artan yurt dışı gücüne başvurduğu durumlar çoğalmaktadır. TÜSİAD başta olmak üzere yurtdışında da etkili faaliyet gösteren özel sektör üst kurumlarının -özellikle son olarak AB'ye adaylığımızın kabul ettirilmesi sürecinde olduğu gibi-devletimiz ile yaptığı yararlı işbirliği örneklerinin artacağından kuşku yoktur. Sonuç olarak denilebilir ki, -Ülkemizde dış ekonomik ilişkiler özellikle 1980'lerden bu yana sür'atle önemini artırmış ve dış politikamızın hem en ağırlıklı unsurlarından hem de araçlarından bir haline gelmiştir. -Bu ilişkilerin yönetimi yine son yirmi yıldır,kamu-özel sektör işbirliğinin de artmasıyla iyiye doğru bir gelişme göstermiştir. Bugün devlette bu alanda yetişmiş kadrolar da artmıştır. Özel sektörümüz ise dışta dinamizmini kabul ettirmiştir. Dünya ekonomisiyle bütünleşmemiz ve AB'ye entegrasyonumuz sürecinin hızlanması bu konuda da olumlu katkı yapmaktadır. -Bununla beraber,bu yönetimin henüz istenen ölçüde bir etkinliğe ulaştığı söylenemez. | ||
![]() |
![]() | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -Mevzuatımızdaki çelişkiler ve belirsizlikler,siyasi ve idari düzeyde koordinasyon eksikliği ve aksaklıkları,bürokraside saydamlığın azlığı ve işbirliği zihniyetinin tam gelişmemiş olması ile-tüm toplumumuzda görülen-konsensüs kültüründen uzaklık,diğer birçok konuda olduğu gibi bu alanda da etkinliğimizi azaltan başlıca unsurlardır. -Bu sakıncaların azalması ve dış ekonomik ilişkilerde Türkiye'nin Batılı gelişmiş ülkeler etkinliğine ulaşmasında esas çözüm,mevzuat değişikliğinden çok,tam demokratik açık toplum ortamında ve ülkemiz çıkarları konusunda oluşacak konsensüs doğrultusunda,gerek devlet ve özel sektör içinde gerek bunlar arasında işbirliği ve koordinasyon kültürünün yerleşmesine bağlıdır. -AB adaylığımız,diğer alanlar yanında,dış ekonomik ilişkiler yönetiminin de tam üyelik hedefimiz ışığında gözden geçirilmesini ve gereken ayarlamaların yapılmasını gerektirmektedir. Ayrı bir inceleme konusu olan bu alanda AB üyesi ülkelerdeki dış ekonomik ilişkiler yönetimi-dış politika etkileşimi,kamu-özel sektör ilişkileri,insan kaynaklarının yönetimi gibi konulardaki durum ve uygulamalar bize ışık tutabilir. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |