|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
02-02-2007, 09:04 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
1. GİRİŞ İthalat, sözlük anlamı ile bir ülkenin başka ülkelerde üretilmiş malları satın alma işlemi olarak tanımlanmaktadır.[1] Politik ve teknolojik gelişmelerin ve küreselleşmenin günümüzde uluslararası ekonomik ilişkilerin en önemli parçası haline getirdiği dış ticaretin iki ayağından biri olan ithalat, çeşitli yönleriyle bu çalışmada ele alınmaktadır. Çalışmada öncelikle Türkiye’de ithalatın yeri, önemi, geçmişte ve günümüzde uygulanan ithalat politikaları ve bunların etkilerinden kısaca bahsedilmiştir. Daha sonra, örnek uygulamanın yer aldığı bölüme temel teşkil etmesi bakımından; satış sözleşmesi, ithalatta teslim ve ödeme şekilleri, ithalat işlemlerinde kullanılan belgeler ve iş akışı ve ithalatın finansmanıyla ilgili teorik bilgiler aktarılmıştır. Çalışmanın esas konusunu teşkil eden ve asıl önemli bölümü ise, bir işletmede ithalat uygulamasına ayrılan bölümdür. Bu bölümde, özel olarak bir işletme bazında; ithalat işlemlerinin nasıl gerçekleştirildiği, ithalatın finansmanının nasıl sağlandığı, ithalat işlemlerinde karşılaşılan risklerin ve güçlüklerin neler olduğu ve bunlara karşı ne gibi önlemler alınabileceği belirlenmeye çalışılmıştır. 2. TÜRKİYE’DE İTHALAT Dönemler itibariyle Türkiye ekonomisini incelediğimizde, dış ticaret ve buna bağlı olarak da ithalat politikasının değişikliklere uğradığını görüyoruz. Dönemin ulusal ya da uluslararası koşullarına göre ya ithal ikamesi ya da ihracata yönelik sanayileşmeye uygun politikalar uygulanmıştır.[2] Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde dış ticaret politikası, gümrük politikasından ibaret olmuş ve genellikle dış ticaret ithalatın %70’ine varan oranda açık vermiştir. Gümrük vergileri dışında başkaca bir ithalat politikası takip edilmemiştir.[3] 1923-1929 yılları arasındaki dönemde serbest bir ithalat politikası uygulanmıştır.[4] Lozan Anlaşması ve eki Ticaret Mukavelesi’ne Türk tarafının 5 yıl süre ile gümrük tarifelerini arttırmaması şeklinde bir hüküm konulmuştur. Bu hüküm çerçevesinde Cumhuriyetin ilanından 1928 yılı sonuna kadar tamamen liberal bir dış ticaret politikası izlenmiştir. | ||
|
02-02-2007, 09:05 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1929-1950 dönemi, ulusal sanayinin kurulabilmesi ve korunabilmesi için bağımsız politikaların oluşturulabildiği ve uygulamaya konulduğu dönemin başlangıcı olarak genel kabul görmüş bir tarzda değerlendirmelere alınmaktadır. Zira, bu dönemin başlangıç yılından itibaren ithalatta korumacı bir politika başlatılmıştır. Ancak, bu da Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan borçların ödemeleri ve artan dış ticaret açıklarıyla büyük boyutlara ulaşan ödemeler dengesi açıklarını kapatmaya yeterli olmamıştır.[1] 1950-1953 yılları arasında serbest dış ticaret rejimine bağlı olarak ithalatta liberal politikalar uygulanmıştır.[2] 1954 yılından itibaren ise dış ticarette kısıtlamalar gidilmiştir. Bu dönemde, ihracatta gözlemlenen yavaşlamaya paralel bir şekilde dış ticaret dengesinin kurulabilmesini teminen ithalatta da kısıtlamalar gittikçe arttırılmıştır. 1958-1980 döneminin ise ithalat politikaları açısından özel bir anlamı bulunmaktadır. Zira, ülkemizde ithalat politikalarının temel göstergesi olan ithalat rejimi uygulamasına ilk defa 1958 yılında başlandığı ileri sürülebilir. 1963-1980 yılları arasında, ekonomide planlı dönem uygulamasına tanık olunmuş, yerli sanayinin korunmasına ağırlık verilmiş, ithal ikamesine dayalı bir sanayileşme politikası izlenmiş ve bu politikanın bir gereği olarak ithalatta kontroller biraz daha arttırılmıştır. 1980 yılı sonrası dönemin başında yürürlüğe konulan istikrar tedbirleri, kaynak kullanımında optimum verim esasını hedef almış ve o yılların ekonomik şartları içerisinde birçok alanda olduğu gibi dış ticarette de serbestleşmenin ilk adımları atılmaya başlanmıştır.[3] Bu son dönem politikaları ile; dış ticaretin liberalleştirilmesi, Avrupa Birliği (AB) ile entegrasyonun sağlanmasına yönelik çalışmalara girişilmesi, ithal ikamesi ile korunan yerli sanayinin dış rekabete açılması ve bu bağlamda yerli üretimin kalitesinin yükseltilmesi, dış pazar payının büyütülmesi, yerli üretimin desteklenmesi amacına yönelik olarak yatırım malı ithalatının arttırılması gibi bazı değişiklikler getirilmiştir. Getirilen yapısal değişikliklerin sonucu olarak, daha önce ithalatı yasak ve izne tabi birçok malın serbest ithalatı sağlanmıştır. Ayrıca gümrük vergisi ve oranları, mamulden hammaddeye doğru olmak üzere düşürülmüştür. Türkiye’nin ithalat mevzuatında asıl önemli değişiklik, 01.01.1996 tarihinde AB ile Gümrük Birliği’ne (GB) girmesi ile olmuştur. GB ile birlikte AB ülkelerinden ithal edilecek sanayi ürünlerinden alınan vergi ve fonlar kaldırılmıştır. Buna karşılık topluluk dışı üçüncü ülkelerden yapılacak ithalat için AB’nin bu ülkelere uyguladığı ortak gümrük tarifesi uygulanmasına geçilmiştir. | ||
02-02-2007, 09:06 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 20.12.1995 Tarih ve 95/7606 sayılı “İthalat Rejimi Kararı” ithalat işlemlerinin ana çerçevesini belirlemektedir. İthalat, bu Karar ve bu Karar’a dayanılarak çıkarılan yönetmelik, tebliğ ve ilgili kuruluşlara verilecek talimatlar, çok taraflı ve iki taraflı anlaşma hükümleri kapsamında yapılır. İthalat Rejimi Kararı’nın amacı, ithalatın ülke ekonomisi yararına ve uluslararası ticaret gereklerine uygun olarak düzenlenmesini sağlamaktır.[1] İthalat ve uygulanan ithalat politikaları, Türkiye ekonomisi ve Türk işletmeleri açısından son derece önemlidir. Uygulanan politikaların, yerli sanayinin dış rekabete açık hale getirilmesi ve sanayinin uluslararası rekabet gücünün arttırılması yönünde büyük etkileri vardır. Bu doğrultuda ülkemizde ithalatın çağdaş ve gelişmiş ülkelerde olduğu kadar serbest bulunması gerekmektedir. Ayrıca ithalat politikaları, uluslararası hukuka uygunluk ve küreselleşmenin getirdiği yükleri taşıma bakımından da önem taşımaktadır. 3. SATIŞ SÖZLEŞMELERİ Satış sözleşmeleri, bir mal alım-satım işleminin temelini ve başlangıcını oluşturan ana unsurdur. Mal alım-satım işlemine taraf olan alıcı ile satıcının hangi hususlarda anlaşmaya vardıkları, satış sözleşmesinin temel esaslarını ve maddelerini oluşturur. Dış ticaret işlemlerinde de iki yabancı ülkede alıcı ile satıcının birbirini hiç tanımadığı veya az tanıdığı ya da uzun süreli bir ticari ilişkinin zaman içinde nasıl bir boyut kazanacağının ve ne türden riskleri bünyesinde barındırdığının bilinmediği göz önüne alınacak olursa, karşılıklı olarak mutabık kalınan hususların yazılı olarak bir sözleşme metnine dökülmesi kadar zorunluluk arz eden bir şey olamaz. İthalat işlemlerinde ilk planda karşımıza çıkan satış sözleşmelerinin geçerlilik sebebi de bu zorunluluğa dayanmaktadır. İthalatçı firmalar, yurt dışından temin ederek satın almak istedikleri ürünleri, günümüzün çeşitli iletişim araçları ve ticari ajanları sayesinde bulup, bu ürünlerin üretici veya satıcısı konumundaki ihracatçı firmalar ile temasa geçerek, karşılıklı bir satış sözleşmesi düzenlerler. Bu tür bir satış sözleşmesi, karşılıklı anlaşılan hususları içerdiği gibi, ilerde ortaya çıkabilecek herhangi bir anlaşmazlık halinde de tarafların hak ve sorumluluklarının sınırlarının doğru bir biçimde belirlenmesi noktasında da oldukça faydalıdır.[2] | ||
02-02-2007, 09:06 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Alıcı ve satıcı bir bütündür. Birinin zarara uğramasından öbür taraf da etkilenmektedir. Açık nokta bırakmamak, ilerde sorunların doğmasını önlemek için, asgari koşulları tartışmak ve karara bağlamak gerekir.[1] Bir satış sözleşmesinde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır. - Sözleşmeye taraf olanların tam adı, adresi - Sözleşmenin konusu - Sözleşmeye konu olan mal ve miktarı - Malın birim fiyatı ve toplam tutarı - Teslim şekli ve teslim yeri - Ödeme şekli - Malların sevkıyatı - Mal ile veya herhangi diğer bir hususla ilgili teknik bilgiler - İthalat işlemleri için gereken özel bilgiler - Sözleşmeye konması gereken diğer hususlar - Uyuşmazlık halinde izlenecek yol - Sözleşmenin geçerlilik süresi 4. İTHALATTA TESLİM ŞEKİLLERİ İhracatçı ve ithalatçı firmaların, farklı ülkelerde yerleşik oldukları ve dolayısıyla bir taşıma işleminin gündeme geleceği, bu taşıma işlemi esnasında ortaya çıkabilecek risklere karşı sigorta yaptırılmasının bir zorunluluk arz ettiği, her ülkenin gümrükleme işlemlerinin değişik özelliklere sahip olması vb. hususlar, dış ticaret olayının karşısında duran temel problemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle bir dış ticaret işleminde alıcı ( ithalatçı ) ile satıcı ( ihracatçı ) arasında düzenlenen satış sözleşmesinde, satılan malın alıcıya ne zaman ve nerede teslim edileceğinin kayda bağlanması gerekir. Dış ticaretteki anlaşmazlıkların ve uyuşmazlıkların başında teslim şeklinin açıklıkla belirtilmemiş olması veya tarafların bu ifadelerden farklı yorumlar çıkarması gelmektedir. Bir dış ticaret işleminde malın teslimatı ifadesinden malların teslim yeri, teslim yöntemleri, sigorta ve taşıma giderlerinin hangi tarafa ait olacağı gibi hususlar anlaşılmaktadır. Bu sebeple, doğru ve sağlıklı bir dış ticaret anlaşmasında bu gibi hususlara açıklık kazandırılması şarttır.[2] Dış ticaret işlemlerinde taraflar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek ve malın teslimatı sırasında yapılacak harcamaların ve ortaya çıkabilecek hasar ve rizikoların kime ait olacağını tespit etmek maksadıyla Milletlerarası Ticaret Odası, kısa adı, INCOTERMS olan Ticari Terimlerin Yorumlanması İçin Uluslararası Kurallar (The International Rules For The Interpretation Of Trade Terms) adlı bülteni yayınlamıştır. Taraflar arasında akdedilecek olan satış sözleşmesinde, bu yayında kullanılan uluslararası ticari terimlerle teslimat işlemlerinin nasıl gerçekleştirildiğinin belirtilmesi, sorunları asgari düzeye indirecektir.[3] Milletlerarası Ticaret Odası, yayınlamış olduğu INCOTERMS bülteninde teslim şekillerini dört ana grup altında toplam 13 tane olarak belirlemiştir. Bu teslim şekillerinin açıklamaları aşağıda verilmiştir. | ||
02-02-2007, 09:06 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Grup E – Çıkış · EX – WORKS ( Ticari İşletmede Teslim ) İhracatçı firmanın, kendi ticari işletmesinde satışa konu olan malları ithalatçı emrine belirlenen tarihte teslime hazır hale getirmesi şartını içeren bir satış şeklidir. İthalatçı, bu tarihte malları kendi nakliyecisi vasıtasıyla ihracatçının ambarından teslim alır. Grup F – Navlun Ödenmemiş · FCA ( Free Carrier – Belirlenen Yerde Taşıyıcıya Teslim ) İhracatçı firmanın , kararlaştırılan yerde malları tespit edilen nakliyeci firmaya teslim etmekle yükümlü olduğu bir teslim şeklidir. · FAS ( Free Alongside Ship – Gemi Yanında Teslim ) İhracatçının, satışa konu olan malları tespit edilen tarihte anlaşılan geminin yanaştığı rıhtım veya mavnaya koyması ve durumdan ithalatçıyı haberdar etmesi temel sorumluluğu esasına dayanan bir teslim şeklidir. · FOB ( Free On Board – Güvertede Teslim ) İhracatçı firmanın, sözleşme kapsamındaki malların belirlenen tarih ve limanda deniz taşıma şirketine teslim edilerek gemi küpeştesine yüklemesini temin etmesi ve bu işlemlerden doğacak masrafların karşılanması temel sorumluluğu üzerine kurulu bir teslim şeklidir. Grup C – Navlun Ödenmiş · CFR ( Cost and Freight – Mal Bedeli ve Navlun ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, satış sözleşmesi kapsamındaki malları nakliyeciye teslim ederek yüklemesinin gerçekleştirilmesi ve bundan doğan masrafın karşılanması esası üzerine kurulu teslim şeklidir. · CIF ( Cost, Insurance and Freight – Mal Bedeli, Sigorta ve Navlun Ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, satış sözleşmesi kapsamındaki malları navlun ödenmiş, sigortası yapılmış bir şekilde nakliyeciye teslim ederek, ithalatçının ülkesine veya tespit edilen teslim yerine ulaştırılması sorumluluğu esası üzerine kurulu bir teslim şeklidir. | ||
02-02-2007, 09:06 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| · CPT ( Carriage Paid To... – Navlun Ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen varış yerine kadar navlunu kendisi tarafından ödenmiş olarak malları nakliyeciye teslim etmesi sorumluluğu esası üzerine kurulu bir teslim şeklidir. · CIP ( Carriage and Insurance Paid To... – Navlun ve Sigorta Primi Ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen teslim yerinde navlunu ve sigorta primi kendisine ait olmak üzere malların ihracatının ve nakliyesinin gerçekleştirilmesi sorumluluğu esasına dayalı bir teslim şeklidir. Grup D – Varış · DAF ( Delivered At Frontier – Sınırda Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen ülke sınırında gümrük kapısında malları ithalatçının emrine hazır etmesi sorumluluğu esasına dayalı bir teslim şeklidir. Ülkemizde genellikle serbest bölge uygulamalarında sıklıkla karşılaşılan bir yöntemdir. · DES ( Delivered Ex Ship – Varışta Gemide Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen varış limanında gemi üzerinde malları ithalatçının emrine hazır halde teslim etme sorumluluğu üzerine kurulu bir teslim şeklidir. · DEQ ( Delivered Ex Quay – Varış Limanında Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen varış limanında boşaltma masrafları da kendisine ait olmak üzere rıhtımda malları ithalatçının emrine hazır hale getirmesi sorumluluğu esası üzerine kurulu bir teslim şeklidir. Gümrük vergilerinin ödenip ödenmemesi sorumluluğuna göre iki türü vardır : a) DEQ – Duty Paid : Gümrük vergileri Ödenmiş Olarak Rıhtımda Teslim b) DEQ – Duty Unpaid : Gümrük Vergileri Ödenmemiş Olarak Rıhtımda Teslim · DDU ( Delivered Duty Unpaid – Varışta Gümrük Vergisi Ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen varış yerinde, gümrük vergisi ödenmeksizin malları ithalatçının emrine hazır hale getirmesi sorumluluğu üzerine kurulu bir teslim şeklidir. · DDP ( Delivered Duty Paid – Varışta Gümrük Vergisi Ödenmiş Olarak Teslim ) İhracatçı firmanın, belirlenen yerde ( ki bu yer genellikle alıcının adresidir ) gümrük vergileri ödenmiş olarak malları alıcının emrine hazır etmesi esası üzerine kurulu bir teslim şeklidir. Piyasa teamülleri çerçevesinde genellikle ithalatçının işyeri adresi veya ülkesindeki bir depo veya ambarın adresi olarak teslim yeri belirlenmekte ve bu durumda DDP teslim şekli, adeta Ex – Works teslim şeklinin tam tersi olarak karşımıza çıkmaktadır.[1] | ||
02-02-2007, 09:07 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İTHALATTA ÖDEME ŞEKİLLERİ İthalatçı firmalar, yurtdışından temin edecekleri malzemeyi satın alacakları yabancı ihracatçı firma ile teslim şekillerinde belirtilen şartlar ve terimler çerçevesinde anlaştıkları teslim şeklinin yanı sıra bir de ödeme esaslarını içeren uluslararası kabul görmüş bir ödeme şeklinde de karara varmalıdırlar. Bu ödeme şekli, ithalatçının mal bedelini ne zaman ve ne şekilde ödeyeceğini olduğu kadar, ihracatçının malı sevk ettikten sonra ithalat esnasında gerekli olan evrakları ne zaman ve ne şekilde düzenleyip ithalatçıya ibraz edeceği hususlarına göre de değişiklikler arz etmektedir. Bu ödeme şekilleri, yine Milletlerarası Ticaret Odası’nın belirlemiş olduğu esaslar ve yayınladığı bültenlerle uluslararası kabul görmüş terimlerle ifade edilmektedir. Bu çerçevede uluslararası ticaret işlemlerinde kullanılan belli başlı ödeme şekillerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz : 1) Peşin Ödeme ( Cash Advance ) 2) Mal Mukabili Ödeme ( Cash Against Goods ) 3) Vesaik Mukabili Ödeme ( Cash Against Documents ) 4) Kabul Kredili Ödeme ( Acceptance Credit ) 5) Akreditifli Ödeme ( Letter of Credit ) 5.1. Peşin Ödeme İthalatçı firmanın, sözleşmenin hemen akabinde, henüz ihracatçının malları göndermesini beklemeden mal bedelini ihracatçının hesabına banka transferi yoluyla göndermesi şeklinde işleyen bir ödeme şeklidir. İhracatçı açısından oldukça avantajlı olan bu ödeme şekli, mal mukabili ödemenin tersine ithalatçı açısından büyük risk taşımaktadır. İthalatçı firmalar , ihracatçıya çok güvendikleri ve malın gerçekten sağlıklı ve istenilen şekilde gönderileceğinden emin olduklarında bu ödeme şeklini kullanmalıdırlar. 5.2. Mal Mukabili Ödeme Mal mukabili ödeme şekli, ihracatçının mal bedeline ilişkin hiçbir tahsilat yapmadan malları ithalatçıya göndermesi ve ithalatçının da mallar ülkesine geldikten sonra gümrükleme işlemlerinin ardından belirlenen vade tarihi doğrultusunda mal bedelini ihracatçı emrine banka transferiyle göndermesi esası üzerine kurulu bir ödeme şeklidir. | ||
02-02-2007, 09:07 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Mal mukabili ödeme şeklinde, aşağıdaki şekilde işlemler gerçekleşir. Bu işlemler sırasıyla şöyledir : - İhracatçı, satış sözleşmesi kapsamında malları ithalatçıya gönderir. - İhracatla ilgili belgeleri de malla birlikte veya diğer yolla ithalatçının eline geçecek şekilde yollar. - İthalatçı, eline ulaşan belgeler ile ülkesindeki gümrüğe ulaşan malların ithalat ve gümrükleme işlemlerini gerçekleştirir. - Sözleşme şartları çerçevesinde karşılıklı olarak anlaşılan vade tarihinin bitiminde ihraç konusu malların bedelini ihracatçının hesabına transfer eder. Peşin ödemenin tam tersi niteliğinde düşünülebilecek olan bu ödeme şekli, ithalatçılarımız açısından avantajlı olmakla birlikte, ihracatçılar açısından büyük bir risk taşımaktadır. İthalatçı firmalarımız, mal mukabili ithalat yaparken mutlaka yurtdışındaki ihracatçı firmalardan, peşin ödemede olduğu gibi, ithalat gümrükleme işlemlerinde kendilerine lazım olan bütün belgelerin mutlaka malla birlikte gönderilmesini talep etmelidirler. 5.3. Vesaik Mukabili Ödeme Vesaik mukabili ödeme şekli, ihracatçının mal bedelini beklemeksizin yüklemeyi gerçekleştirerek kıymetli evrak hükmündeki belgeleri banka kanalıyla ve bir ödeme talimatıyla ithalatçının bankasına göndermesi ; ithalatçının da gümrükleme işlemi için kendisine gerekli olan evrakları kendi bankasından mal bedelini ödeyerek alıp gümrüğe gelen malını çekmesi şeklinde işleyen bir ödeme şeklidir. Vesaik mukabili ödeme şeklinin temel aşamaları şu şekilde sıralanabilir : - İhracatçı, satış sözleşmesinde belirtilen malları, yükleme tarihinde nakliyeciye teslim eder ve ihracat işlemini gerçekleştirir. - İthalatçının gümrükleme işlemi için kendisine gerekli olan belgeleri ihracatçı, bankası kanalıyla ithalatçının bankasına gönderir. - İthalatçı, kendi bankasına giderek mal bedelini ödeyerek belgeleri bankadan teslim alır ve ithalat işlemini gerçekleştirir. - İthalatçının bankası, almış olduğu mal bedelini ihracatçının bankasına ihracatçıya ödenmek üzere yollar. | ||
02-02-2007, 09:07 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kabul Kredili Ödeme Kabul kredili ödeme şekli, temelde vesaik mukabili, mal mukabili veya akreditifli ödemenin vadeli olması durumunda ihracatçının evraklarla birlikte ithalatçıya imzalaması için bir poliçe göndermesi ve alacağını bir poliçeye bağlaması esasına dayalı bir ödeme şeklidir. Kabul kredili ödeme şeklinde karşımıza çıkan poliçelerin, ihracatçı firmalar tarafından ithalatçının bankasınca aval verilmek ( yani kefil olunmak ) için imzalatıldıklarına şahit oluruz. Bu durum, ithalatçının yanısıra bankanın da güvencesini olaya ilave etmesi açısından ihracatçılar için artı bir güven kaynağı olmaktadır. Ancak bu noktada bankanın aval masraflarının da gündeme geleceği unutulmamalı ve ihracatçı firmaların böyle bir taleple ithalatçılarımızın karşısına çıkmaları durumunda bu masrafların kime ait olacağı karşılıklı olarak karara bağlanmalıdır. 5.5. Akreditifli Ödeme Akreditif, ithalatçının talebi üzerine ithalatçının ülkesindeki bir bankanın, gerekli şartların yerine getirilmesi durumunda ( ki bu şartlar genellikle yükleme evraklarının bankaya ibrazıdır) ihracatçıya mal bedelinin kendi ülkesinde tespit edeceği bir banka kanalıyla ödeneceği garantisinin verilmesi şeklinde tanımlanabilir. İhracatçı açısından bu tür bir güvence taşıyan akreditifli ödeme şekli, ithalatçı açısından da malların ve gerekli belgelerin sağlıklı biçimde eline geçmesini, aksi takdirde mal bedelinin ödenmeyeceğini garanti altına alan bir ödeme şekli olarak karşımıza çıkar. Bu güvenceyi de ihracatçıya yine bir banka vermektedir.[1] Vesaik mukabili ödemede bankalar sadece tahsil işlemleriyle ilgilenip asıl taraf olarak, ihracatçı ve ithalatçı söz konusu olurken ve ihracatçı malın çekileceğine dair yalnız ithalatçının taahhüdüne güvenirken, akreditifte buna ilave olarak ithalatçının ve ihracatçının bankası da sorumluluk altına girmektedir.[2] Bu bakımdan akreditifte dört taraf mevcuttur : | ||
02-02-2007, 09:07 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| A) Amir ( Applicant : İthaltçı ) Akreditifin açılması için kendi bankasına emir veren kişidir. Bu kişi de uluslararası kurallar gereğince ithalatçı firmadır. İthalatçı, akreditifin açılmasıyla birlikte, ilk istek üzerine bankasına mal bedelini ödemeyi kabul etmiş olur. B) Amir Banka ( Opening or Issuing Bank ) İthalatçının akreditifi açtığı kendi bankasıdır. Amir banka, ihracatçının ( lehdarın ) ülkesindeki bir banka ( muhabir banka ) aracılığıyla ihracatçıya akreditifin açıldığını haber verir. C) Lehdar ( Beneficiary : İhracatçı ) Lehine akreditif açılan şahıs, yani ihracatçıdır. Akreditif sözleşmesine göre lehdar, malları satış sözleşmesinde belirtilen zamanda sevk etmek ve gerekli belgeleri vaktinde bankaya ibraz etmekle yükümlü olan taraftır. D) Aracı Banka ( İntermediary Bank ) Lehdarın ( ihracatçının ) ülkesinde bulunan ve akreditifin açıldığını ihracatçıya haber veren, ihracatçının ithalatçıya göndereceği belgeleri kabul ederek ödemeyi lehdara yapan bankadır. Aracı bankanın, lehdara karşı sorumluluğu açısından iki çeşidi mevcuttur. - İhbar bankası ( Advising Bank ) - Teyit bankası ( Confirming Bank ) İhbar bankası, sadece akreditifin açıldığını haber veren bankadır. Ödeme sorumluluğu yoktur. Sadece belgelerin amir bankaya sevkini gerçekleştirir. Teyit bankası ise, lehdara mal bedelini ödeme sorumluluğunu üstlenmiş olan, diğer bir ifadeyle akreditife taraf olup garanti veren bankadır. 5.5.1. Akreditifin işleyiş şekli Akreditif işleminin temel aşamaları şu şekilde sıralanabilir : a) İthalatçı ve ihracatçı firmalar belli bir mal alım – satım işlemi için öncelikle akreditif yoluyla ödeme yapılacağında anlaşırlar ve hangi bankalarla çalışmak istiyorlarsa bunları karşılıklı olarak birbirlerine bildirirler. b) İthalatçı firma, bu anlaşmaya dayanarak, ihracatçının kendisine göndermiş olduğu proforma şartları çerçevesinde kendi bankasına müracaat ederek ihracatçı lehine bir akreditif açılması için talepte bulunur. c) İthalatçının bankası, yani amir banka, kendisi de olaya taraf olacağı için ithalatçıdan mal bedeli ( veya akreditif bedeli ) kadar bir güvence veya teminat isteyerek akreditifi açar. d) Akreditif açıldıktan sonra ihracatçının bankasına swift mesaj ile gönderilir. e) İhracatçının bankası, durumu müşterisine ( ihracatçıya ) bildirir. f) İhracatçı, lehine açılan akreditifi inceleyerek 7 iş günü içinde yapılmasını talep ettiği herhangi bir değişiklik var ise bankasıyla ve müşterisiyle ( ithalatçı firma ile ) temasa geçer. Aksi takdirde akreditif metninin kabul etmiş sayılır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |