![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Resmi ağızlar, işletilmesi düşünülen madenlerin rezerv miktarlarına ve terörüne ilişkin tüm rakamları çokuluslu şirketlerin verilerinden almakta. Yani başka bir deyişle, altın üretiminden Türkiye'ye vergi olarak bırakılacak payın miktarı bu şirketlerin beyanına ve vicdanına kalıyor! Götüreceğinin yanında getireceğinin sözü edilmeyecek bu altın macerası uğruna kaç il ve ilçeyi insanıyla, toprağıyla, ormanı ve canlısıyla feda etmeye hazırız? Atık barajı konusunda gözden kaçırılan en önemli noktalardan biri de, siyanürlü çamur barajlarının stratejik birer hedef teşkil etmeleri. Yılda en az 100 bin metreküp taze su gereksinimi olan altın işletmeleri ya taban suyunun bol bulunduğu yerlerde ya da akarsu kenarlarında planlanmakta. Bu üstü açık zararlı atık depolarının askeri veya para-militer hedef olmaları durumunda, kentlerin içme suyundan mahrum kalması ve bu akarsuların ulaştığı tarım alanlarının yıllarca elden çıkması, tamiri ve tazmini mümkün olmayacak felaketler demek. Ulusal varlıklarımızı, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi biz düşünmezsek, elin siyanürcüsü düşünür mü? Çok uluslu altın tekellerinin getireceği "İleri teknoloji" Zaten eski çağlardan beri altının nerelerde çıkarıldığı biliniyor, gider orayı deşersiniz. Bakın, Balıkesir-Havran'ın antik adı "Auralina" dır; altın ülkesi anlamına gelir. Bergama'da çok eski çağlardan beri altın çıkarılmış. Ünlü "Altın post" efsanesi Artvin dağlarında geçer. Gümüşhane'nin zaten adı üstünde... Bunlar sır değil. Bütün olay, sık sondajlarla cevher yatağının iyice netleşmesi. Günümüzde böyle bir olayın masrafı 1-2 milyon dolar civarında. Esas sorun, arama kademesinde böyle bir finansmanı seferber edecek yatırımcınızın olup olmaması. Güney Afrika'da ve Avustralya'da işletilmekte olan altın madenlerinin pek çoğunda 4 bin metrenin altına inilmekte. Bin metreyi geçtiğinizde kayalar el değmeyecek kadar ısınır. Bu tür ocaklarda uygulanan maden çıkarma yöntemleri ve soğutma sistemleri gerçekten ileri teknoloji gerektirmekte. Oysa, ülkemize gelen yabancı şirketlerin inecekleri en derin nokta 184 metredir. Bir gökdelen inşaatında 70-80 metre temel kazıldığı göz önünde tutulursa, burada yapmak istediklerinin madencilik değil, dozer operatörlüğü olduğu söylenebilir. Çokuluslu altın tekellerinin siyanürlü çözümlendirme tesisi kurma konusundaki bilgi, beceri ve teknolojilerini de ülkemiz mühendislerine "kaptırma" niyetleri yok gibi gözüküyor. Aksi halde hiçbir özelliği olmayan çelikten mamul ve Türkiye'deki pek çok sanayi çarşısında imal edilebilecek nitelikteki siyanür tanklarını yurt dışında yaptırmazlardı. Nakliye masrafı imalat masrafından daha yüksek olan bu tankların tek özelliği, karıştırıcı pervanelerinin lateks kaplı olması. Konveyörlerinden öğütücülerine kadar, tesisin her parçası yurt dışından getirildi. Peki, hal böyleyken biz hala neyi tartışıyoruz öyleyse!.. | ||
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |