Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Sağlık Tıp

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 08-03-2007, 15:18   #1
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
_---GöGüS HaSTaLıKLaRı---_

AKCİĞER ABSESİ

TEMEL BİLGİLER

TANIMLAMA: Çevre dokudaki enfeksiyona bağlı akciğer erimesi ile gelişen içi cerahat
ile dolu akciğer kaviteleri. Genel gidiş ani başlayıcı ve ilerleyicidir.
Genetik :
•Bilinen genetik geçiş yok
Görülme sıklığı:
• Bilinmiyor, oldukçanadir
Yaş:
• Genç erişkinler (16- 40 yaş); orta yaş(40- 75 yaş) da sık görülür
Cinsiyet:
• Erkek= Kadın

BELİRTİ VE BULGULAR
• Öksürük
• Ağız kokusu
• Balgam
• İltihaplı, kötü- kokulu balgam
• Ateş
• Göğüs ağrısı
• Nefes darlığı
• Üşüme, titreme
• Halsizlik
• Kırıklık
• Zayıflama
• Kilo kaybı
• Gece terlemesi
• Kanlı balgam
• Solunum seslerinde azalma
• Hırılıtılı solunum
• Sık solunum
• Çarpıntı
• Terleme
• Asimetrik göğüs hareketleri
• Parmak çomaklaşması

NEDENLERİ
• Yabancı cisimlerin akciğere kaçması sonucu oluşan zatürreler.
• Akciğer dokusunu eriten tipde zatürreler
• Vucudun başka yerinde oluşan iltihabın kan yoluyla Akciğerlere ulaşması ve burda zatürre yapması (septik emboli)
• Bakterilerin kana karışması
• Bronşial tıkanması veya darlığı
• Tümörler

RİSK FAKTÖRLERİ
• Kötü ağız ve diş bakımı,diş eti iltihapları.
• Alkolizm
• İlaç bağımlılığı
• Epilepsi (Sara Hastalığı)
• Şuur kaybı
• Akciğer kanseri
• Bağışıklık sistemi baskılanması
• Diabetes mellitus (Şeker hastalığı)
• Yabancı cisim
• Mide muhtevasının yemek borusuna kaçması (Gastroözafagial reflü)
• Sinüzit

TANI

LABARATUAR
• Beyaz küre yükselmesi
• kansızlık
• Serum Protein azalması
• Balgam kültürü ve antibiogramında iltihaba yol açan mikrobun üretilmesi.

GÖRÜNTÜLEME
• Akciğer grafisi- abse ve çevresinde iltihap alanı net olarak görülür
• Hava- sıvı seviyesi
• Akciğer zarında sıvı toplanması
• Bilgisayarlı tomografi: Absenin lokalizasyon ve yayılımı belirler.

TANI İŞLEMLERİ
• Bronş tıkanması veya darlığı şüphesi varsa bronkoskopi yapılır.(Ucunda minik kamera olan fiberoptik fleksibl bir boru ile bronşların içi incelenir)
• Göğüs yüzüeyinden iğneyle girerek abseden numune almak (Transtorasik akciğer biopsisi) mümkündür.

TEDAVi
• Ciddi ise veya Cerrahi uygulanacaksa yatırılarak tedavi edilmelidir.

GENEL ÖNLEMLER
• Özel pozisyonlar ve masajlarla akciğerdeki abse balgam yoluyla atılmaya çalışılır(Postural drenaj)
• Akciğer fizyoterapisi
• Nedene yönelik tedavi (örneğin., antibiütikler)
• Komplikasyonlar için cerrahi metodlar gerekebilir.

DİYET
• Kısıtlama yok

HASTANIN EĞİTİLMESİ
• Solunum fizyoterapi teknikleri

İLAÇLAR
•Kültür ve hassasiyet sonuçlarına göre antibiolikler kullanılır .

HASTANIN İZLENMESİ
•Akciğer grafilerindeki kistik boşluk (Kavite) kaybolana veya düzelene kadar (birkaç hafta veya ay) tedaviye devam edilir.

BEKLENEN GELİŞME VE PROGNOZ
Genellikle yüz güldürücü. % 25 oranında sekel kalır. Birlikte başka hastalık varsa sekel artar.

KAYNAKLAR
• Bartlett, J.G.: Anaerobic bacterial infections of the lung and pleural space. Clinical ınfectious diseases. 16 ; Suppl 4: s248-255, 1993
• Murray, J.F. Nadel, J.A. (eds): Textbook of Respiratory Medicine. 2nd Ed. Philadelphia, W.B. Saunders Co., 1994
Yazarı Dr.J. Cunningtom
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:18   #2
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

AKUT BRONŞİT

Tanım :

Akut bronşit bronş adı verilen büyük solunum yollarında virus, bakteri ve mantarlar tarafından oluşturulan akut bir iltihabi hastalığıdır. Ayrıca asidik ve alkali maddelerin solunması ile de iltihabi olmayan akut bronşit tablosu da gerçekleşebilir.



Etkenler :

Akut bronşit yapan nedenlerin başında solunum yolları virusları yer almaktadır. Akut bronşit vakalarının ekserisi İnfluenza, Parainfluenza, Coryza (nezle) virusu, Adenoviruslar ve Respiratory syncytial viruslarla meydana gelir.

Bakterilerle meydana gelen akut bronşit nispeten daha seyrektir. Akut bronşite sebep olan bakterilerin başında Hemophilus influenza, Pnömokoklar, Streptokoklar, ve Stafilokoklar gelmektedir.

Nadiren Candida ve Aspergillosa türü mantarlar da akut bronşite neden olabilirler.



Şikayetler :

Genellikle hastalık burun ve boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar. Bazen de üst solunum yollarına ait herhangi bir şikayet olmaksızın akut bronşit tablosu kendini gösterebilir.

Hastalığın başlangıcında sık tekrarlayan ve kuru bir öksürük vardır. Birkaç gün sonra öksürükle beraber balgam çıkarma şikayeti de olaya dahil olur. Önceleri normal vasıflarda olan balgam, bir süre sonra iltihaplı bir özellik kazanır.

Bazı vakalarda yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık şikayetleri de görülebilir. Bir kısım hastada büyük hava yollarının tahrişine bağlı olarak gelişen göğüs ağrısı da bulunabilir.



Fizik Bulgular :

Fizik muayene bulguları normal olabilir. Solunum yollarının ödem ve koyu balgam ile tıkanmış olduğu durumlarda ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Bronşlarda yumuşak balgam varsa ral adı verilen anormal solunum sesleri duyulabilir. Raller genellikle her iki akciğer sahasında yaygın olarak duyulursa da bazı sahalarda daha az, bazı sahalarda daha belirgin olabilir.



Tanı :

Akut bronşitte solunum yollarının tutulması ve akciğer dokusunun normal olması nedeniyle akciğer grafisi normal olarak bulunabilir. Bazı vakalarda akciğer dokusu da iltihaptan etkilenebilir ve akciğer grafisinde solunum yolları ve damarsal yapılarda belirginleşmeler izlenebilir.

Bakterilerin neden olduğu akut bronşitte kanda beyaz küre hücrelerinin sayısında ve kan çökme hızında artış görülebilir. Balgam tetkiklerinde etken bakteri ya da mantar üretilebilir, virusların tespit edilmesi zordur.

Akut bronşit tanısı hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri bir arada değerlendirilerek konulur.



Tedavi :

Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır. Ateşsiz ve hafif seyirli akut bronşitlerde antibiyotik tedavisi gerekli değildir. Küçük çocukların, yaşlıların, kalp hastalarının, amfizem ve kronik bronşitli hastaların akut bronşitlerinde antibiyotik kullanılmalıdır. Yüksek ateşle seyreden olgularda mutlaka antibiyotik verilmelidir.

Ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar eklenmelidir. Balgam çıkaramayan hastalarda sürekli ve rahatsız edici kuru öksürük varsa öksürük kesici ilaçlar da başlanabilir. Hastanın balgam atması halinde balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:18   #3
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Boğmaca

Bordetella pertussis isimli bakterinin neden olduğu, haftalarca, hatta aylarca süren çok şiddetli öksürük nöbetleriyle karakterize akut bir solunum yolları enfeksiyonudur. Diğer bakteri ve virüslerin yaptıkları bronşitlerle ve astımla karıştırılabilmektedir.

Boğmaca bulaşıcı bir hastalıktır. Zaman zaman salgınlara da yol açar. Hasta kişinin öksürmesi, aksırması konuşması sırasında havaya saçılan tanecikler içindeki mikropların solunmasıyla bulaşır. En çok 2-6 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Erkeklere göre kız çocuklarda daha sıktır. Çocuk ne kadar küçükse etkilenmesi de o kadar fazladır ve özellikle süt çocukları için çok tehlikelidir. Erişkinlerde ender olarak rastlanır. Boğmaca, ömür boyu bağışıklık bırakan bir hastalıktır.

Belirtileri: Boğmacanın 7-10 günlük kuluçka döneminden sonra ortaya çıkan üç dönemi vardır:

Nezle Dönemi: 1-2 hafta süren nezle, hafif öksürük, halsizlik, hafif ateş gibi belirtiler vardır. Olağan bir soğuk algınlığından farklı bir durum görülmez.

Öksürük nöbetleri dönemi: En tipik dönemidir. Haftalarca sürdüğünden Çinliler tarafından 100 gün öksürüğü olarak isimlendirilmiştir. Günde 10-30 kez, birdenbire başlayan çok şiddetli öksürük nöbetleri vardır. Öksürük hastayı nefessiz bırakır ve bu nöbetlerin sonunda derin bir nefes alarak ötme tarzında bir ses çıkar. Bu ötme sesi boğmaca için çok tipiktir ve tanı koydurucu bir bulgudur. Öksürükler sırasında çok yapışkan bir balgam da çıkabilir. Hastalar öksürürlerken yüzleri kızarır, boyum damarları genişler, dilleri dışarı çıkar, gözlerinden yaşlar akar ve terlerler. Öksürük nöbetleri çoğu kez hastanın kusması ile sonlanır. Çocukların nöbetler arası dönemde tamamen normal bir görünümleri vardır. Öksürüğün şiddeti ve gece uykusuzluğu nedeni ile çocuklar sinirli ve huysuz olurlar.

İyileşme döneme: Öksürük yavaş yavaş azalmaya başlar, ama tamamen geçmesi için aylar gerekir. Bazen, araya giren viral veya bakteriyel enfeksiyonlar öksürüğün yeniden alevlenmesine neden olabilirler.

Tedavi: Tedavi genellikle evde yapılabilirse de bebeklerin ve yaşlıların hastaneye yatırılmaları gerekebilir. Öksürük nöbetlerinin kesilmesinden iki hafta sonra çocuk okuluna devam edebilir. Boğmacalı çocuk sorunlu bir çocuktur. Öksürük nöbetlerinin yarattığı gerginlik, okul ve arkadaşlardan ayrılmak, kusmalara bağlı beslenme bozukluğu ve iştahsızlık, uykusuzluk gibi nedenlerle bir çok çocuk sinirli, huysuz ve aksidir. Tüm bunlara karşı açık ve güneşli havada yürüyüşün çok yararlı olduğu bilinir. Hatta, uçak yolculuğunun bir tür şok etkisi yaparak öksürüğe çok iyi geldiği de gözlemlenmiştir.

Kusmalar nedeniyle ciddi beslenme bozuklukları olabilir. Çocuk sık sık, az miktarda, hazmı kolay sulu yiyecek ve içeceklerle beslenmelidir. Hastanın odası iyi havalandırılmalıdır. Toz, keskin koku, sigara dumanı, kuru hava ve ani ısı değişikliklerinin öksürük nöbetlerini uyarabileceği bilinmelidir. Kortizon ve nefes açıcı ilaçların bazı hastalıklarda yararı olabilir, ama öksürük kesici ilaçlar genelde hiçbir işe yaramaz.

Antibiyotik tedavisi: Eritromisin isimli antibiyotik 2 hafta süreyle kullanılmalıdır. Daha nezle döneminde verilmeye başlanabilirse, öksürük nöbetleri döneminin hafif geçmesini sağlayabilir. Boğmaca aşısı: Boğmacaya karşı en etkili korunma boğmaca aşısı ile sağlanır. Her çocuğa yapılmalıdır.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:19   #4
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BOĞULMA

1. Boğulma nedenleri

-Solunum yolu; bilinçsiz olarak dilin arkaya gitmesi, başın öne doğru bükülmesi, yabancı cisim, takma diş, ağızda biriken kanın solunum yolunu kapatması veya solunum yollarının yaralanması, ses tellerinin şişmesi gibi nedenlerle tıkanabilir.

-Çeşitli zehirli gazlar, kafa yaralanmaları gibi nedenlerle santral sinir sisteminin çalışmasının yavaşlaması, suda boğulma ve iple boğulmalar v.b. nedenlerle solunum yavaşlayabilir veya durabilir.

-Kalp durması, şok durumu, elektrik çarpması, karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle de solunum durabilir.

-Göğüs duvarının delici cisimlerle yaralanmaları sonucu da boğulma olabilir.

2. Boğulma belirtileri Duygu ve Bulguları

Bunlar boğulmanın derece ve şiddetine göre ikiye ayrılırlar.

a. İlk Safhada Görülenler

-Baş dönmesi ve halsizlik,

-Nefes darlığı,

-Nabız sayısının artması,

-Kısmi bilinç kaybı,

-Boyun damarlarında şişme,

-Yanak ve dudaklarda morarma ile birlikte yüzde kızarma, kan toplanması.

b. Sonraki Safhada Görülenler

-Dudaklar, burun, kulaklar ve ayak parmakları mavimtırak gridir.

-Solunum kesik ke****** veya hiç yoktur.

-Nabız yavaş ve düzensizdir.

-Tam bilinç kaybı vardır.

c. Ne Yapmalıyız?

-Boğulmaya neden olan etken ortadan kaldırılır. (yabancı cisim, ağızda takma diş, sakız v.b)

-Boyun, çene yere dik olacak şekilde, arkaya bükülür. Çene açılır, dil öne çekilir.

-Ağızdan ağıza yapay solunum yapılır. Solunum yollarının açılması ilk üç dakika içinde yapılmalıdır, beyin daha fazla oksijensizliğe dayanamaz.

3. Suda Boğulmada İlk yardım

-Suda boğulma tehlikesi geçiren kişiyi karaya çıkarıp, sırt üstü yatırın.

-Yakasını, kemerini gevşetiniz.

-Takma dişini çıkarınız.

-Ağzının içindeki yabancı cisimleri temizleyiniz. Ağızdan ağıza yapay solunum yapınız. Soluk verdiği zaman kişinin başını yana çeviriniz. Bu hareketi 5-6 kez tekrarlayınız. Böylece; fazla su köpürerek dışarı çıktığı gibi kişiye yeterli solunum da yaptırmış olursunuz.

-Daha sonra ıslak giysileri çıkarıp battaniyeye sarın,

-Yutulan suyu çıkartmak için iki elinizle karnı altından tutarak hastayı yukarı kaldırınız. Bu suretle hava yolundaki suların boşalmasına yardım etmiş olursunuz.

4. Ağızdan ağıza Sun'i Teneffüs Metodu

-Kişiyi düz bir yere sırtüstü yatırınız.

-Çenesini yukarı gelecek şekilde başını geriye çekerek solunum yollarını açınız.

-Ağız çevresini temizleyiniz.

-Çeneye bastırarak ağzın açılmasını sağlayıp, diğer elinizle burun deliklerini tıkayınız.

-Derin nefes alıp ağızdan ağıza dakikada 12-15 defa üfleyiniz.

-Göğüs kafesinin yükselip, yükselmediğini kontrol ediniz.

-Solunum normale dönünceye kadar veya hastaneye ulaştırıncaya kadar işleme devam ediniz.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:19   #5
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BRONŞ KİSTİ

Bronkojenik kist: Konjenital kistler çoğunlukla bronkojenik kistlerden oluşur. Anterior mediasten veya hilus çevresinde bulunurlar. Sıklıkla radyografi sırasında insidental olarak saptanır. Kistler gençlerde bronşial obstrüksiyona neden olabilir. Adultlarda ise bulgular kistin enfeksiyonu ile ilişkilidir. Genellikle sol akciğerde ve ilk dekadda saptanır, her iki cinsiyette eşittir. Alışılmadık diğer lokalizasyonlarda da olabilir. Periferal ve intrapulmoner bronkojenik kistler de bulunur ve cerrahi olarak enfeksiyon açısından önem taşırlar. Abse ve diğer edinilmiş patolojilerden ayrımı güçtür.

Kistler 10 cm çapa ulaşabilir. Hava yolları ile ilişkisi yoktur. Trakeobronşial ağaca komşu olabilirler. Kist içeriği berraktır, enfekte ise püy veya hemoraji olabilir. Respiratuar epitel ile döşelidir, bazen skuamoz metaplazi olabilir. Dunvarında seri kesitler ile kıkırdak gösterilebilinir. Kist duvarında seromüsinoz glandlar ve fibromüsküler bağ doku bulunur.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:19   #6
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BRONŞEKTAZİ: BRONŞ GENİŞLEMESİ

TANIM:

Akciğer parenkiminin enflamatuar hastalıklarının erken tanı ve tedavisi, iyileşen yaşam koşulları ve artan bilinç düzeyi, bronşektazi prevalansının azalmasına yardımcı olmuştur. Tüberküloz sonrası sekellerin insidansı da azalmıştır. Bununla birlikte yeterince tedavi edilmeyen çocukluk çağı ve adolesan dönemi pnömonileri silindirik, sakküler ve kistik bronşektazinin gelişimine yol açabilir. Bu tür yapısal değişiklikler, bakteri kolonizasyonu ve hatta oldukça dirençli patojenlerin yol açtığı kronik infeksiyonu kolaylaştırabilir. Bunlar en yaygın olarak Klebsiella pneumoniae, Proteus mirabilis, Escherichia coli'nin da arasında yer aldığı gram negatif bakteriler, hatta oldukça sık olarak Pseudomonas aeruginosa ve stafilokoklardır. Haemophilus influenzae infeksiyonları sık olarak antibiyotik tedavisini gerektirir; bu tedavi ise dirençli suşların seleksiyonunu destekler. Yineleyen pnömoniye ek olarak, yaygın bir şekilde bronşektaziye eğilim oluşturan durumlar arasında boğmacanın şiddetli biçimi, rubella, tüberküloz, KOAH, hipogamagiobulinemi, bronşlarda yabancı cisim, aspirasyon, hatta selim tümörler yer almaktadır.

Klinik Tablo:

Klinik olarak inatçı pünülan balgam üretimi, kronik pnömoni belirtileri, göğüs ağrısı, yineleyen pnömoniyle karakterizedir, zaman zaman hemoptizi görülür. İnatçı balgam üretimi, zaman zaman oluşan hemoptizi ve tutulan alan üzerinde masif inspiratuvar ve ekspiratuvar krepitasyonlar karakteristik klinik semptomlardır. Bu infeksiyonlar yıllarca klinik olarak sessiz kalabilirler, ancak hastalık ilerledikçe uzun süreli pürülan ekspektorasyon ve hemoptizi belirginleşir. En küçük solunum yollarında oluşan kalıcı yapısal harabiyete bağlı olarak, patolojik oskültasyon bulguları, bronşektazideki birbirini izleyen infektif şiddetlenmeler arasından bile devam etme eğilimi gösterir. Kronik pürülan infeksiyonun sonucunda yaygın hastalıkla birlikte parmaklarda çomaklaşma olabilir. İlişkili kronik kor pulmonale ile birlikte sekonder KOAH da gelişebilir. Bronşektazinin majör komplikasyonları arasında akciğer absesi, ampiyem, sepsis ve beyin absesi yer almaktadır.

Tedavi:

Balgam örneklerinde rutin mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir. Daha önce belirtilen, çoğu kez dirençli olan gram negatif patojenlerin dışında, infeksiyonlara kronik bronşitte olduğu gibi en yaygın olarak Haemophilus influenzae ve Streptococcus pneumoniae neden olmaktadır. Aspergillus türleri ender darak izole edilir. Yükselmiş serum IgE düzeyleri veAspergillus'a spesifik yüksek IgE ve IgG düzeyleriyle birlikte merkezi bir bronşektazi paterni olduğunda, immünolojik bir yanıt olarak oluşan alerjik bronkopulmoner aspergillozdan kuşkulanılabilir. Farmakolojik tedavi genellikle yeterli enflamasyon kontrolü sağladığı için, günümüzde bronşektazinin cerrahi tedavisi nadiren gerekli olmaktadır. Hemorajinin tekrarlanmasına yol açabilen sekonder fungus infeksiyonunun ya da şiddetli hemoptizinin variiğında cerrahi rezeksiyon endikasyonu bulunmaktadır. Hemoraji genellikle kanayan damarın embolizasyonuyla ya da endobronşiyal tamponadla tedavi edilir. Postüral drenaj manevralarına ek olarak beta 2 agonistler, mukolitik ajanlar ve antioksidanlar (N-asetilsistein), teofilin ve zaman zaman oksijen kullanılabilir. Bronşektazideki komplikasyon gelişmemiş bakteriyel şiddetlenmeler, kronik obstrüktif bronşitte olduğu gibi, yani amoksisilin ya da amoksisilin/klavulanik asit ile tedavi edilebilir. Diğer gram negatif etkenler izole edilmişse ikinci ya da üçüncü kuşak sefalosporinler ve kinolonlar verilebilir. Kanıtlanmış pseudomonas infeksiyonu, ilk birkaç gün aminoglikozidlerle kombine olarak seftazidim ya da sefoperazon gibi antipsödomonas üçüncü kuşak sefalosporinlerle ya da yalnızca imipenem/silastatinle tedavi için bir endikasyondur. Başlangıçta parenteral yolla, iki ya da üç gün sonra oral yolla verilen siprofloksazin alternatif bir tedavi biçimidir. Hem kinolonlar hem de daha yeni kuşak sefalosporinler, harabiyet oluşmuş bronşektazik dokuya bile mükemmel penetre olmaktadırlar. Bronşektaziye yönelik antibiyotik tedavisi en az üç hafta, zaman zaman iki ay ve ender olarak bir yıl sürdürülmelidir. Son durumda periyodik mikrobiyolojik analizlerin ve duyarlılık testlerinin yapılması önerilmektedir. Balgam analizinde stafilokoklar görüldüğünde, duyarlılık testlerine dayanarak. antistafilokoksik antibiyotiklerle tedavi endikedir
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:19   #7
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BRONŞİOLİT

Tanım:

Bronşiollerin (Küçük hava yollarının) inflamasyonudur(iltihaplanmasıdır). Yaşamın ilk iki yılında görülen akut (ani gelişen) bir alt solunum yolu infeksiyonudur.

Klinik bulgular: Akut başlangıçlı wheezing( hırıltılı solunum) la karekterize olup, çoğunlukla öksürük, burun akıntısı, tak****(sık nefes alıp verme) ve solunum sıkıntısı ile karekterizedir. Genelde üst solunum yoluna ait bulgular ve ateşten 2-3 gün sonra öksürük, solunum hızında artış görülür. Anoreksi(iştahsızlık ve aşırı zayıflama), huzursuzluk, letarji(uykuya meyil) eşlik edebilir. Hastalığın ilerlemesiyle tak****, taşıkardi(nabız hızında artma) belirgin hale gelir. Gögüs duvarında çekilmeler, burun kanatlarının solunuma katılması, görülür. Siyanoz (deride morarma) daha nadirdir, bu dönemde ateş olmayabilir. Dinleme bulguları saatler içinde degişebilir. Wheezing, beraberinde raller(anormal akciğer sesleri) duyulabilir. Dispnenin(nefes darlığı) artışıyla akciger seslerinde azalma olur ve ilerleyici bir obstrüksiyon (tıkanma)göstergesidir. Dehidratasyon (susuz kalma) sıklıkla eşlik eder. Otitis media(orta kulak iltihabı) , konjunktivit (konjonktiva iltihabı) ve bazen diyare(ishal) eşlik eden semptomlar (belirtiler) olabilir. Akut dönem 3-7 gün içinde sona erer. İyileşmeden sonra ilk iki yılda tekrarlamalar olabilir, gitgide şiddeti azalır.

Etiyoloji(etkenler): Respiratory syncytial virus majör(ana) patojendir(enfeksiyon sebebi) , ikinci sıklıkta parainfluenza viruslar yer alır. Adenovirus, rhinovirus ve nadiren Mycoplasma pneumoniae ve enteroviruslar da etken olabilir.

Epidemiyoloji : Mevsimsel bir özellik gösterir. Olguların çogu kış-bahar aylarında görülür. Parainfluenza virusları ilkbahar ve sonbaharda daha sık hastalık nedenidir. En fazla 2-10 aylık bebeklerde görülür.

Tanı: Öykü, klinik bulgular ile konur. Akciger grafisi çogu olgularda tanı ve tedavi için gerekli değildir. Ayırıcı tanı açısından önem kazanabilir. Diyaframda depresyon(diyafram kasının çökmesi) , kostafrenik (diafram ve kaburga arasındaki açı)açıda azalma, bronkovasküler(bronş damar yapısı) görünümde artış olabilir ve klinikle korelasyon göstermez. Virusun kültürü, direkt antijen testleri yararlı olmakla birlikte rutin kullanımı gerekmez.

Ayırıcı Tanı: Astma, gastrik reflü(mide muhtevasının geriye kaçması) , aspirasyon, yabancı cisim, retrofaringeal (yutak arkası abseleri) apse, adenoid vejetasyon(burun etleri) , kistik fibrozis, konjestif kalp yetmezliği.

Tedavi: Hastaneye yatırılan çocuklarda oksijenizasyonun sağlanması, destekleyici tedavi, bronkodilatör(bronşgenişletici) tedavisi. Antibiyotiklerin tedavide yeri yoktur. Hastaneye yatırılan ciddi ağır seyirli, altta kardiyopulmoner (kalpdamar sistemi) hastalığı olan olgular ve prematürelerde(erken doğmuş bebeklerde) 2-5 gün kadar ribavirin(bir antivirüs ilacı) aerosol tedavisi uygulanabilir.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:20   #8
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

diafragma diafram fıtığı diafragmatik fıtık

Diyafragmatik fıtık, diyaframda normal olmayan bir açıklığın karın bölgesi içeriğinin bir kısmının göğüs bölgesine doğru taşmasını mümkün kıldığı durumlarda meydana gelir. Çok ciddi vakalarda, mide ve barsakların büyük bir kısmı, kalp ve akciğerlerin yer değiştirmesine neden olur.

Bu anormallik doğumdan kısa bir süre sonra bebeğin fıtık yüzünden solunum güçlüğü çekmesi ile teşhis edilir. Bu durum bebeğin yaşamını tehdit eden bir durumdur ve acilen ameliyat edilmesi gerekir. Bununla beraber; çoğunlukla fıtık aylar sonrasına kadar kendini belli etmeyebilir.

Geç ortaya çıkan diyafragmatik fıtık semptomları arasında kusma, ağır karın ağrıları, beslenme sonrası rahatsızlık ve kabızlık sayılabilir. Kimi zaman herhangi bir belirti ortaya çıkmaz ve problem ancak rutin röntgen çekimleri esnasında keşfedilebilir. Eğer doktorunuz bebeğinizde diyaframatik fıtıktan kuşkulanıyor ise, teşhisi desteklemek için röntgen çekimine gerek duyulabilir.

Ameliyat gerekli bir tedavi şeklidir. Doğduktan sonraki ilk 3 gün esnasında diyafragmatik fıtık teşhisi konan ve hastalıktan ciddi şekilde etkilenmiş olan bebeklerde, ölüm oranı %50 dir. Bununla beraber, solunum güçlüğü şikayeti olmayan bebeklerin çoğu hayatta kalmayı başarabilir.
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:20   #9
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Pnömoni zatürre ve tedavisi

Halk arasında "zatürre" olarak bilinen pnömokok enfeksiyonları, özellikle risk grubu hastalarda ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir akciğer hastalığıdır.

Streptokokus pnömoni bakterisinin neden olduğu pnömoni (pnömokok pnömonisi), küçük çocuklarda, ileri yaştakilerde ve halihazırda kronik bir hastalığı bulunan kişilerde daha ağır seyreder ve ölümle sonuçlanabilir.



39 dereceyi geçen ateş
öksürük
çoğu zaman pas renginde olan koyu kıvamlı balgam

hastalığın başlıca belirtileridir.
Hastalık bazen genç erişkinlerde şiddetli bir titremenin ardından ateş yükselmesiyle birlikte aniden başlayabilir.

Buna karşılık yaşlılarda son derece sinsi bir şekilde başlayabilir ve zatürre izlenimi vermeyebilir. Çok yaşlı hastalarda öksürük pek az olabilir, hiç balgam çıkmayabilir ve ateş de yükselmeyebilir. Ancak hasta yorgun görünür ya da bilinci bulanıklaşır. Vücut ısısı düşer ve şok tablosu ortaya çıkabilir.

Zatürre olan hastalar tipik olarak grimsi renktedir, kaygılı görünürler ve ateş genellikle 39 derecenin üzerindedir.

Zatürreye neden olan bakteriler, aynı zamanda kan ile tüm vücuda yayılarak bakteriyemi adı verilen tablo ve beyin zarında da menenjit gibi ciddi enfeksiyonlara neden olabilirler.

Bu bakteriler zatürreye neden olduklarında, her 20 vakadan biri ölümle sonuçlanmaktadır.

Aynı şekilde her 10 bakteriyemi vakasından 3'ü ölümle sonuçlanmaktadır.
Zatürre nasıl bulaşır ?
Zatürreye neden olan Streptokokus pnömoni (pnömokoklar), üst solunum yollarında koloniler (bakteri grupları) oluşturan ve normal florayla (zararsız bakteriler) birlikte bulunan bir bakteridir.

Pnömokoklar kişiden kişiye, bir iki metrelik mesafelerden yakın temas sonucu bulaşırlar. Bakteriler, tek başına ya da solunum damlacıklarıyla birlikte solunum yolundan vücuda girerler ve nazofarinkste (burun ve ağız boşluklarının birleştiği yer) bakteri kolonileri oluştururlar.

Bakteri genellikle aile içinde, özellikle küçük çocuklar ve okul çoçukları arasında yayılma eğilimindedir. Hastalığın yayılması çoğu zaman viral üst solunum yolları enfeksiyonları ile birlikte olur.

Pnömokok enfeksiyonu grip kadar bulaşıcı olmamakla birlikte insanların kalabalık şekilde bir arada yaşadığı yerlerde, askeri kamplarda, tutukevlerinde ve yatılı okullarda zatürre salgınları görülebilir.

Ne sıklıkta görülür ?
Dünya sağlık Örgütü'nün verilerine göre dünyada her yıl her 1000 kişden 10-15’i zatürreye yakalanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl Pnömokoklara bağlı zatürreden 100 000 - 175 000 kişi, bakteriyemiden 50 000 kişi ve menenjitten 3000 kişi hastaneye yatmaktadır. Yaklaşık 20 000 ila 40 000 kişinin de hayatını kaybettiği bildirilmektedir.

Türkiye’de her yıl Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre yaklaşık 90 000 zatürre vakası görülmekte ve 2500 civarında kişi hayatını kaybetmektedir. Ancak uzmanlar Türkiye için gerçek rakamın çok daha yüksek olduğunu ifade etmekte ve yaklaşık 500 000 kişinin her yıl zatürreye yakalandığını belirtmektedirler.

Pnömokok aşısı yapılması gereken risk grupları

- Kronik hastalıkların varlığı nedeniyle zatürre hastalığı gelişme riski artmış hastalar

Kardiyovasküler hastalıklar
Akciğer hastalıkları
Diyabet
Alkolizm
Karaciğer sirozu
Beyin-omurilik sıvısı kaçağı
- Bağışıklık sorunu olanlar

Dalağı fonksiyon görmeyen veya alınmış hastalar (asplenik hastalar)
Hodgkin hastaları
Lenfomalı hastalar
Multipl miyeloma vakaları
Kronik böbrek yetmezliği olanlar
Nefrotik sendrom vakaları
Bağışıklık sisteminin baskı altına girdiği hastalığı olanlar (örn: organ nakledilenler, kemoterapi ve radyoterapi görenler)

- Semptomatik veya asemptomatik HIV enfeksiyonu olanlar (AIDS'li hastalar)

- Zatürre hastalığı veya komplikasyonlarının görülme riskinin yüksek olduğu bilinen özel çevrelerde veya kalabalık yerlerde yaşayanlar (örn: huzurevleri gibi)

- 65 yaşın üzerindeki herkes*



Pnömokok Aşısı (Zatürre Aşısı) çeşitli zamanlarda yapılabilir:

Hastaneden taburcu edilirken aşılama, pnömoni nedeniyle tekrardan hastane tedavisine ihtiyaç duyulmasını azaltan bir önlemdir.

65 yaş ve üstündekiler doktor kontrolleri ve herhangi bir nedenle doktora başvurdukları zaman aşılanabilirler.

Risk gruplarına girenler;

grip aşısıyla birlikte
hastaneden taburcu edilirken
huzurevlerinde veya kronik tedavi gördükleri ortamlarda aşılanabilirler.
Splenektomili (dalağı alınmış) veya kemoterapi uygulanacak hastalar::

Ameliyattan 2 hafta önce
Organ naklinden 2 hafta önce
Bağışıklık sistemini baskı altına alacak tedaviden 2 hafta önce aşılanabilirler.
HIV ile enfekte olanlar (AIDS'li hastalar)

HIV ile enfekte insanlar seropozitif oldukları saptanır saptanmaz en kısa zamanda pnömokok aşısı yaptırmalıdır.

- Pnömokok aşısı 2 yaşından küçük çocuklarda önerilmez



* ABD'deki ACIP (Immunization Advisory Committee - Bağışıklama Danışma Komitesi) 1989 yılında pnömokok polisakkarid aşısının kullanımı konusundaki önerilerini güncelleştirerek yaşlı ( > 65 yaş) insanların rutin olarak aşılanmasını önermiş ve diğer yüksek risk gruplarını yeniden belirlemiştir.

TEDAVİ: BU BÖLÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARI VE HEKİMLERE AİTTİR.
Toplum Kökenli Pnömoniler:



Tedavi

Prof. Dr. Haluk ERAKSOY

Toplumda edinilmiş pnömoninin tedavisi dört basamaktan oluşur:

1. Hastalığın tanınması,
2. Pnömoninin şiddetinin değerlendirilmesi,
3. Tedavide hangi antibiyotiğin kullanılacağına karar verilmesi,
4. Başlanan tedaviye alınan yanıtın değerlendirilmesi(1).

1. PNÖMONİNİN TANINMASI

Alt solunum yolu semptomlarının ayırıcı tanısına giren pek çok durum vardır. Bunlar arasında pnömoniden başka, sinüzit, bronşit ve infeksiyon dışı nedenler ( reaktif hava yolu hastalığı, atelektazi, konjestif kalp yetmezliği, organize pnömonili bronşiolitis obliterans, vaskülit, pulmoner embolizm ve akciğer tümörleri gibi ) de yer alır. Hastalığın tanınması için çeşitli klinik ve laboratuvar verilerinin bir arada değerlendirilmesi gerekir.(2,3)

Pnömonide, çoğunlukla bir antimikrobik tedavi indikasyonu vardır. Oysa üst solunum yolu infeksiyonları ve akut bronşit çoğunlukla viral kökenlidirler. Antibiyotik tedavisi gerektirmeyen bu hastalıklar, antibiyotiklerin kötüye kullanıldığı durumların başında gelmektedir.(4)

Pnömoni tanısı koymak için çoğunlukla bir göğüs radyogramı gerekir. Radyogram, kimi kez etyolojik bir tanı koymak ve prognoza ilişkin bilgi elde etmek için yararlı olur; ayrıca ayırıcı tanıya giren ya da eşlik eden durumları da gösterebilir.(5-7)
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-03-2007, 15:20   #10
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

2. PNÖMONİNİN ŞİDDETİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Öykü, fizik muayene bulguları ve radyogramla pnömoni tanısı konulduktan sonra, hastalığın ne denli ağır olduğunun değerlendirilmesi gerekir. Pnömoninin şiddetinin belirlenmesi, genellikle tedavide hangi antibiyotiğin ya da antibiyotiklerin seçileceğini ve hangi yolla verileceğini ortaya koyacaktır. Maliyet açısından ise toplumda edinilmiş pnömonisi olan bir hastanın tedavisine ilişkin verilmesi gereken en önemli karar, tedavinin ayakta mı, yoksa hastanede mi yapılacağıdır. Eğer hastada mortaliteyle ya da pnömoninin komplike bir gidiş göstermesiyle ilişkisi olduğu bilinen birtakım özgül risk faktörleri varsa, böyle bir hastanın hastaneye yatırılması düşünülmelidir. Bu risk faktörleri, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ( KOAH ), diabetes mellitus gibi eşlik eden bir hastalık; tak****, hipotansiyon gibi sepsis bulguları; lökopeni ve 30.000 / mm3'ün üzerinde bir lökositoz gibi laboratuvar bulguları ya da hastanın 65 yaşın üzerinde, evsiz ya da kimsesiz olması gibi çok çeşitli etmenlerdir. Dahası, ağır solunum yetmezliği ve şok gibi "ağır" bir pnömoninin ölçütlerini gösteren hastaların tedavisi, ancak bir yoğun bakım biriminde yapılabilir.(8-10)

Toplam 38.039 pnömonili hastanın prognozlarını araştıran bir ekip, 19 değişkene dayanan kümülatif bir puanlama sistemi kullanarak, hastaları beş sınıfa ayırmıştır ( Şekil 1 ).(11) Hastalar bu sınıflamaya göre değerlendirildiğinde, ilk üç kategoriye giren hastaların ayakta tedaviye elverişli olduğu; kimi kez üçüncü kategori için ayakta tedaviden önce hastanede kısa süreli bir gözlemin gerekebileceği; dördüncü ve beşinci kategorideki hastaları ise hastaneye yatırmak gerektiği bulunmuştur ( Tablo 1 ). Bununla birlikte, hastaneye yatırma kararı için hiçbir ölçüt klinik izlenimin önüne geçmemelidir.(11)

3. ANTİMİKROBİK TEDAVİNİN SEÇİLMESİ

Hastaneye ulaştıktan sonra pnömonili bir hastanın tedavisi 120 dakikadan fazla geciktirilmemelidir. Varsa altta yatan başka hastalıklar da hızla tedavi edilmelidir. Tedaviye erken başlanamamasının mortaliteyi arttıracağı açıktır.(12)

Toplumda edinilmiş pnömoninin tedavisi için uygun antimikrobik ajan seçimi, tanısal yaklaşımla klinik örneklerde etkenin gösterilmesine ya da sendromik yaklaşımla çeşitli ipuçlarının değerlendirilmesine dayanır. Değişik koşullarda bu yaklaşımlardan birine başvurularak tedavi kararı verilebilir. Her iki tedavi yaklaşımının da sonuç vermediği durumlarda genellikle ampirik yaklaşım gerekir. Aşağıda, bu üç değişik yaklaşımın gösterdiği üstünlükler ve zayıflıklar ayrı ayrı gözden geçirilmiş ve toplumda edinilmiş bir pnömoni olgusunun antimikrobik tedavisi için her birinden nasıl yararlanılabileceği irdelenmiştir.

Tanısal Tedavi Yaklaşımı

Toplumda edinilmiş pnömonide etkeni belirleyebilmenin üstünlükleri,

1. Antimikrobik ajanı in vitro duyarlılık sonuçlarına göre seçerek olası klinik başarısızlıkların önlenmesi,


2. Polifarmasiden kaçınılarak maliyetin, direnç gelişmesinin ve istenmeyen ilaç reaksiyonlarının azaltılması,
3. Epidemiyolojik açıdan önemli patojenlerin ( Legionella türleri, hantavirus ve penisiline dirençli Streptococcus pneumoniae vb. ) tanınabilmesidir. Son yıllarda toplumda edinilmiş pnömoni etkenlerinin gerek sayısında, gerekse bunların antimikrobiklere direncinde gözlenen artış, "etkene yönelik" tedavi olarak adlandırılan bu tanısal yaklaşımın önemini arttırmıştır.(13,14)

Tanıyı güçleştiren başlıca etmenlerden biri, alt solunum yollarındaki infektif süreci temsil edecek yeterli örnek elde edilememesidir. Dehidratasyon ya da atipik pnömoni sözkonusu olduğunda, hasta kimi kez hiç balgam çıkaramaz. Tanı güçlüğüne yol açan bir başka etmen de elde edilen örneklerde üreyen aerop bakterilerin orofaringeal kont*****syonla ilişkili olabilmesidir. Alt solunum yolu infeksiyonu etkenlerinin kaynağı, çoğu kez trakeanın üzerinde yer alan üst solunum yollarının normal florasıdır. Ağız florasıyla kont*****syona uğramamış bir balgam örneği elde etme şansı, ancak %25'tir. Bu nedenle etyolojik olarak herhangi bir bakteri sorumlu tutulsa bile, bunun yalnızca bir kont*****syonu yansıttığına ilişkin kuşkuyu gidermek güçtür.(6,15-17)
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 13:06 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580