Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 10:33   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yukardaki satırlar, sınıfsal devrim kuramı ve uygulaması açısından, en
yetkili ağızdan, Rusya'da bu devrimi gerçekleştirmiş olan olan liderin,
Lenin'in ağzından, Türk Kurtuluş Savaşı'nın değerlendirmesini vermektedir.
Ayrıca, daha önce Atatürk'ün sözlerini aktarırken, dış ilişkilerdeki temel
ögenin ulusal bağımsızlık olduğunu ve Sovyetler Birliği'ne de bu açıdan
yaklaşıldığını vurguladığımda bu yargının, her iki taraf için doğru olduğunu
da kanıtlamaktadır.
Lenin'in Aralov'a sözünü ettiği Frunze de, Türklerin Kurtuluş Savaşı ile
Sovyetler Birliği'nin ilişkilerinin karşılıklı saygı ve antiemperyalist bir
ideolojik birlik çerçevesinde geliştiğini yazıyor:
--Sovyet devletler, Batı Avrupa ve Amerika'nın esareti altında bulunan Doğu
ülkelerindeki ulusal-demokratik hareketlere daima kendi sorunları
doğrultusunda yardımcı olmuşlardır... Bundan başka, benim gidişim Türkiye'nin
içinde bulunduğu son derece ağır koşullar sırasına rastlıyor. Ağustos ayında,
Türk ordusunun Yunanlılar tarafından yenildiği, Ankara'nın bile Yunan
ordularınca alınma olanağı belirdiği bir zamanda Sovyet Ukrayna, Rusya'nın da
onayıyla oraya bir elçi göndererek Türkiye'ye karşı dostluk eğilimini
herkesten önce göstermek gereğini duymuştur.-- (Frunze, 1978:120).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:33   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye Komünist Partisi
İlginç olan nokta, dış ilişkiler düzeyinde resmen, bu olaylar görülürken,
Türkiye Komünist Partisi, Mustafa Suphi ve arkadaşları tarafından Sovyetler
Birliği'nde kurulmuştu bile. Bu arada, Baku'da toplanan Doğu Ulusları
Kurultayı'na Enver Paşa dahil, pek çok Türk katılmıştı. Topçuoğlu bu grupları
şöyle tanımlıyor: --Kendini Komünist sayan, sosyal demokrat sayan, Müslüman
bolşevik sayan, mukaddesatçı sosyalist sayan ve doğrudan doğruya bolşevik
sayan gruplar müracaat etmiş, iştirak belgesi almışlardı.--
(Topçuoğlu, 1976:67).
Baku'da daha önce oluşmuş bulunan Türkiye Komünist Fırkası'nı eski
İttihatçılardan temizleyerek yeniden kuran Mustafa Suphi, hemen Anadolu ile
temasa geçmişti (Tunçay, 1978-a:204; İnfo, 1977: 27) . Uzun hazırlıklar ve
yazışmalardan sonra, Türkiye'ye geçmeye karar veren Mustafa Suphi, Türkiye'ye
geldikten sonra, Ankara'ya gidemeden, Trabzon'dan Baku'ya geri dönerken,
kayıkçılar kahyası Yahya'nın adamları tarafından adamlarıyla birlikte
öldürülerek denize atılmıştı.
Bu olayın değerlendirilmesi, kanımca, --dıştan yönetilme-- ile --tam
bağımsızlık-- arasındaki tercihte aranmalıdır. Nitekim, yalnız Mustafa Kemal
ve arkadaşlarının değil, Sovyetler'in de konuyu aynı biçimde gördükleri
anlaşılıyor. Bu konuda Mete Tunçay'ın aşağıdaki değerlendirmesi oldukça
ilginçtir:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Mustafa Suphi ve arkadaşlarının yokedilmeleri karşısında Sovyetler'in ve
Komintern'in takındığı tavır, dünya solculuğunun gelişme süreci bakımından da
çok önemli bir başlangıç olmuştur. Bu olayda, --sosyalist ana vatan--ın dış
politika çıkarlarıyla bir --kardeş parti--nin varlık sorunu çatışmış ve
komünistler bir yeğleme yapmak zorunda kalmışlardır. Mustafa Kemal'i tutmayı
seçmiş olmaları, sonradan (özellikle Troçkistler tarafından) Stalin'e
yakıştırılan bir fırsatçılık kalıbının ilk örneğini vermiştir. Oysa, bu
siyaset kararı alındığı zaman, Lenin resmen ve fülen Sovyet devletinin
başında bulunuyordu.-- (Tunçay, 1978-a:242).
Resmi Türkiye Komünist Partisi
Aslında, Baku Kurultayı ve onu izleyen gelişmelerle, Mustafa Suphi'nin
Anadolu'ya gelişi arasında, 18 Ekim 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa,
Süreyya Yiğit, Tevfik Rüştü, Kılıç Ali, Mahmut Esat, Mahmut Celal ve Yunus
Nadi gibi güvendiği arkadaşlarına resmi kimliği olan bir Türkiye Komünist
Fırkası kurdurmuştur. Bu Fırka'nın kuruluşu, birçok iddialarda öne sürüldüğü
gibi, yalnızca içerdeki solcuları denetim altına almak, ya da Sovyetler
Birliği'ni aldatmak olamaz. Tunçay'ın deyişiyle, --T.K.F. (pek sağlam olmayan)
teorik bir Bolşevizm-Komünizm ayrımına dayanmaktadır. T.K.F., Bolşevik
değildir, ama kendi söylediği gibi, Komünist olduğu da su götürür. Partinin
daha çok, Komünist adının duygusal değer yükünden faydalanmak için bu terimin
anlamını zorladığı görülmektedir.-- (Tunçay, 1978-a:163-164).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mustafa Kemal Paşa'nın daha önce aktardığım gizli oturumlardaki
konuşmalarına bakılırsa, ayrımın anlamı açıktır: Komünizm uluslararası bir
düşünce akımı, yeni bir kuramsal düzendir. Bolşevizm ise, bunun Rusya'daki
uygulamasıdır. Ulusal bağımsızlığı her şeyin üzerinde tutan Mustafa Kemal
Paşa, bu ayrım ile, hemen Rusya'ya karşı da (aynı düşünce ve sistemde
birleşse bile) bağmısızlığını güvence altına almak istiyor. Nitekim, Yunus
Nadi'nin Eskişehir'deki Yeni Dünya'ya yanıt olarak Yeni Gün'de yayınladığı
makale şöyle bitiyordu (Yeni Dünya'ya Ali Fuat Paşa'nın da çok duyarlı olduğu
anlaşılıyor. Dinamo, Kutsal İsyan'da bu konuda Ali Fuat ile Mustafa Kemal
Paşa arasındaki yazışmalardan söz eder (Dinamo, 1975:280).) :
--Biz Türkler, emperyalist ve kapitalist dünyaya karşı savaşmakta bugün
Ruslarla aynı safta yürüdüğümüz gibi; davranıştaki bu tenazurdan ilham ve
kuvvet alacak olan iç reformlarımızı başarmak kanaat ve mecburiyetindeyiz de.
Bu bir inkılaptır, amenna; fakat, BiZİM İNKILABIMIZ RUS İNKILABININ -öyle
bazılarımızın yaptığı gibi unvanına varıncaya kadar, kelimesi kelimesine,
noktası noktasına- KOPYASI OLACAK DEĞİLDİR. İnkılap, idrak ve imana dayanan
bir harekettir ki, tatbikat itibarıyle, her memleketin kendi özelliklerine ve
icaplarına intibak ederek tekevvün eder ve yürür. Hülasa; BİZ DE SOSYALİZM
VADİSİNDE İNKILAPÇIYIZ. HATTA, AYNI PRENSİPLERE TARAFTARIZ VE ONLARI İLTİZAM
ETMEKTEYİZ. FAKAT, TAKLİTÇİ VE BİNAENALEYH BOLŞEVİK DEĞİLİZ.-- (Cerrahoğlu,
1975:390).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Resmi Türkiye Komünist Partisinin Amacı
Kanımca, resmi Türkiye Komünist Fırkası'nın asıl kuruluş nedeni, işgalci
kuvvetlere karşı savaş yitirilirse, Mustafa Kemal Paşa'nın, Sovyet desteğini
sağlamayı planlaması ve bu sırada bağımsızlığı korumak için, kendi
başkanlığında bir parti kurdurmuş olmasıdır. O sıradaki siyasal ve askeri
durumun henüz çok kötü olduğu anımsanırsa, Mustafa Kemal Paşa gibi hem
askeri, hem siyasal alanda büyük bir lider, hem de bağımsızlık aşığı olan bir
kişinin bu olasılığı hesaplamamış olması düşünülemez.
Mete Tunçay da bu olasılığın çok yüksek olduğunu kabul etmekte, ayrıca
Kinross'un da böyle düşündüğünü belirtmekte ve Doğan Avcıoğlu'nun Tevfik
Rüştü ile yaptığı bir konuşmayı da ek kanıt olarak vermektedir (Tunçay,
1978-a:176). Tekeli ve İlkin'in çalışması da, bu görüşün desteklenmesine yol
açan Talat Paşa-Mustafa Kemal Paşa mektuplaşmasını ortaya koymuştur
(Tekeli ve İlkin, 1980:340-341).
Tunçay'ın ve başkalarının değerlendirmelerine şu satırlar da oldukça uygun
düşmektedir:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Mustafa Kemal Paşa herhangi bir zaman Türkiye'de sosyalist ve hatta
komünist bir rejim kurmak istemiş midir? Bu sorunun cevabını --komünist--
rejimin niteliği yönünden değil de, yine Mustafa Kemal Paşa tarafından
yapılan Türkiye'nin durum muhakemesi yönünden vereceğiz. Kemal Paşa öyle bir
zorunluk duysaydı bu rejimi kurardı, ancak KENDİSİ KURARDI, bütün çelişki
buradan gelmektedir. Paşa, Lenin'in öngördüğü, proleterya devrimini hiçbir
zaman kabul edemezdi, devrim olacaksa, onu yukardan, kendi kadrosu ile
gerçekleştirecekti. Türk proleteryasının o dönemde bilinçli ve örgütlü bir
sınıf olarak varolmaması da zaten başka bir olanak vermemekteydi. 1913
yılında Türkiye'deki sanayi işçisi sayısı 16.000 civarındaydı
(bkz: Yıldız Sertel: Türkiye'deki İleri Akımlar). Mustafa Kemal Paşa,
İstiklal Savaşımızda 20.000 işçiden söz etmektedir. Kaldı ki işçilerin çoğu
işgal altındaki birkaç şehirde toplanmış bulunmaktaydı.
Komünizme doğru kayışın nedeni, Sevr Anlaşması ile milletçe yaşantımıza son
verilmesindedir.
İnönü ve Sakarya'da ordularımız yenilseydi Mustafa Kemal Paşa'nın bu yolu
seçmesi zorunlu olabilirdi, kaldı ki Enver Paşa pusuda beklemekteydi. (Bu
konuda Atatürk de şunları söylüyor: --Sakarya'dan önce ordu bozulup da
Eskişehir'i bıraktığımız vakit, Batum'da Enver ve arkadaşlarının bir kongre
yaptıgını duyduk... O sırada Enver'in bir mektubunu yakalamıştık. Bir tertibe
göre Karadeniz bölgesinde gönüllüler toplanacak, Enver de bir nefer gibi
aralarına karışacaktı. Ankara'da kendi yetiştirmelerine güveniyor ve gelir
gelmez bir darbe ile başa geçebileceğini sanıyordu. Ben bu gönüllülerin
toplanmasını teşvik ettim. Enver'i tutturacaktım. Fakat Sakarya harbi
kazanıldığı için onun teşebbüsü de, bizim hesabımız da geri kaldı.--
(Altay, 1969:344).), (İleri, 1974:14).
Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Paşa'nın sınıfsal devrime karşı tutumu, gizli
oturumlarda yaptığı konuşmaların içtenliğine uygun bir biçimde
değerlendirilmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Konuya örgüt açısından da yaklaşıldığında, Kurtuluş Savaşı'nın İttihatçılar
değil, onlara karşı çıkanların da içinde yer aldığı --Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetleri-- çerçevesinde yürütülmüş olması anımsanmalıdır. Mustafa Kemal
Paşa'nın ulusal bütünlüğü zedeleyici bir biçimde --anti-komünist-- bir tutum
değil, tam tersine, --sol akımları--da içine alan bir ulusal liderlik
benimsediği ve dış dinamik açısından da --sınıfsal devrim-- modelini, ulusal
eylemin askeri yönü yeterince güçlenene dek sürekli bir biçimde bir seçenek
olarak gündemde tuttuğu açıktır (Perinçek, 1999:24).
Üstelik, --sınıfsal devrim-- modelini benimsememiş olmakla birlikte, Mustafa
Kemal Atatürk, Çetin Altan'ın da işaret ettiği gibi İzmir İktisat Kongresi'nde
yaptığı konuşma ile Osmanlı tarihini, ilk kez, tarihsel maddeci açıdan
çözümlüyordu (Altan, 1965:21-23). Hiç kuşkusuz bu, onun Marxçılığının değil,
pozitivizminin bir sonucuydu. Aynı akılcı tutum, içteki askeri durum ve dış
politika açısından, --sosyalist-- çözümlerin, hem ulusal bütünlüğü koruma ve
tüm kaynakları seferber etme, hem de Sovyetler Birliği ile yardım ilişkilerini
sürdürme bakımından canlı ve denetim altında tutulmasında da kendini
göstermiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:34   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Atatürk'ün Siyaseti
İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gizli oturumlarından birinde söylenmiş
şu sözler, sanırım Mustafa Kemal Paşa'nın ağzından, Anadolu'da komünizm
konusunda izlenen siyasetin ana çizgilerini tümüyle belirtmektedir:
--Şüphe ,yok ki bolşeviklik cereyan ve istilası ve muvaffakiyatı cümlece
malumdur.-- Bunun hakkında söz söylemeyeceğim. Fakat, yine söylemek isterim ki,
bolşevikliği lüzumu kadar ehemmiyetle herkes gibi Heyeti İcraiye de, biz de
mütalaa etmiş ve layık olduğu ehemmiyeti vermişizdir ve zannediyorum
Müdafaa-i Milliye Vekili Paşa Hazretlerinin izahatlarında Şark'tan bahsolundu
ve Şark'tan bir şemsin tuluu intizarında bulunduğu zikredildi (bir güneşin
doğuşunun beklendiği söylendi) . Evet, demek oluyor ki, biz bolşevikliğe ve
harekatına ve bolşeviklerden edebileceğimiz istifadeye bigane değiliz.
Binaenaleyh kemali emniyet ve itimatla arzederim ki, bolşeviklerle ittifak ve
ihtilat (görüşme) temin teşriki harekat (hareket birliği) için maddeten
Heyeti İcraiye esbabıiza tevessül etmiştir (Bakanlar Kurulu işe girişmiştir).
Yalnız Heyeti İcraiye bu baptaki teşebbüsünde gayet müdebbir (tedbirli) olmak
lüzumunu kabul etmiştir. Şöyle ki: Bir defa muhafazai mevcudiyet ve temini
amali milliyemiz için (varlığımızı korumak ve ulusal amaçlarımızı
gerçekleştirmek için) istinatgahı hakikiyi (gerçek dayanağı) hariçte değil,
dahilde, kendi vicdanımızda bulmak prensibini Heyeti İcraiye kabul etmiştir.
Çünkü kendi kuvvetimizi nazarı dikkate almaksızın hariçten, şuradan buradan
gelecek kuvvetlere istinaden emel takip edersek ve o kuvvetten ve o imdattan
muavenet (yardım) de gelmezse sukutu hayale uğrarız. Bunun için iptida (önce)
kendi kuvvetimize ehemmiyet veriyoruz. Fakat, kendi kuvvetimize düşmanların
adedinin çokluğunu nazarı dikkate alarak kuvvet ilave etmek bir farizedir
(gerekliliktir) . Bu suretle bittabi Şark'tan gelmesi muhtemel olan müsbet
kuvvetlere iltifat edeceğiz. Ancak bu nokta da iki ciheti birbirinden tefrik
etmek lazımdır. Biri bolşevik olmak, diğeri bolşeviklik Rusya'sıyla ittifak
etmeli. Biz Heyeti İcraiye bolşeviklik Rusya'sıyla ittifak etmekten
bahsediyoruz. Yoksa bolşevik olmaktan bahsetmiyoıuz. Bolşevik olmak büsbütün
başka bir meseledir. Böyle bir mesele ile iştigale (uğraşmaya) bizim
ihtiyacımız yoktur. Fakat ittifak meselesi kemali ciddiyet ve ehemmiyetle
takip edilmektedir ve muvaffak olacağımıza ümidimiz berkemaldir (tamdır).--
(TBMM, I:47-48).
Bu sözlerde belirtilmiş olan, --bolşevik olmak değil, bolşevik Rusya ile
ittifak etmek--, konjonktürel değişmelerin getirdiği farklı görünümlerin
altında yatan temel siyaset olarak, Türk Kurtuluş Savaşı'nın genel
stratejisini oluşturmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:35   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

II- GERİ TEKNOLOJİYE SAHİP ÜLKELER İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ DEVRİM MODELLERİ
--Azgelişmiş-- ülkeler, --geri bıraktırılmış-- ülkeler, --çevre-- ya da --uç--
ülkeleri denilen ülkeler, gerek iç dinamik, gerekse dış dinamik bakımından
ileri teknolojiye sahip ülkelerden tümüyle farklıdır. Kimi zaman, kendilerine
--gelişmiş ülkeler--, --endüstri ülkeleri--, ya da --merkez ülkeleri-- denilen bu
tür ülkelerin geliştirdiği devrim kuramları, genellikle --geri teknolojiye
sahip-- ülkeler bakımından ya geçerliliklerini yitirmekte ya da önemli ölçüde
değişikliklere uğramaktadır.
Geri teknolojiye sahip olan ülkelere verilen çeşitli isimler, bu toplumların
nasıl bir görüşle ele alındığını da gösterir. Örneğin, --geri bıraktırılmış--
ülkeler terimi, yalnızca dış dinamiğe ağırlık veren, iç dinamik ögelerini
dışarda bırakan bir yaklaşımı belirler. --Azgelişmiş-- ülke terimi ise, dış
dinamiği de içine almakla birlikte, vurguyu genel koşullara kaydırarak, dış
dinamiğin önemini azaltmaktadır. --Çevre--, ya da --uç-- ülke terimi ise yine dış
dinamiği vurgulamakta, gelişmiş endüstri ülkelerinin --merkez-- olduğu bir
sistem içindeki bağımlı ülkeleri belirtmektedir.
İşte bu çalışmada, böyle terimler yerine --geri teknolojiye sahip ülkeler--
teriminin kullanılış nedeni, bu terimin hem kuramsal açıdan, hem de iç
dinamik-dış dinamik ayrımı açısından daha nesnel bir nitelik taşımasıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:35   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1-) Teknolojik Bakımdan Geri Ülkelerin Özellikleri
Teknolojik bakımdan geri ülkeler için geliştirilen devrim kuramlarına
bakarken, önce bu ülkelerin genel niteliklerini bilmek gerekmektedir .
Siyasal özellikleri bakımından bu ülkeler genellikle dışa bağımlılıkları
yüksek ülkelerdir. Bir bölümü Batı, bir bölümü Doğu bloku ve büyük bir bölümü
de --Bağlantısızlar-- ya da --Üçüncü Dünya-- gibi isimlerle nitelenen grup içinde
yer alan bu ülkelerin dünya üzerindeki yerleri genellikle ya büyük ülkeler
arasındaki anlaşmalara, ya da paylaşılmış nüfuz bölgeleri arasındaki
dengelere bağlıdır.
İçerideki siyasal rejimleri genellikle dengeli ve sürekli bir görünüme
sahip değildir. Gerek otoriter olanlarda, gerekse daha demokratik
gözükenlerde hem iktidar, hem rejim, sürekli tartışma konusudur.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 15:51 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580