|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
07-02-2007, 10:02 | #61 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yapılan ilk seçimde Anavatan Partisi iktidara geldi. Bu parti gerek ceza yasasında yaptığı değişiklikle ve gerekse “Küçükleri Muzur Neşriyattan Koruma Kanunu” ile basına birtakım kısıtlamalar getirdi. Bu kısıtlamalara birkaç örnek: Çok sayıda davanın açıldığı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Küçükleri Muzur Neşriyattan Koruma Kanunu” gereği olarak Mart 1986 ile Şubat 1988 arasında 7 yayın organını 31 ayrı davada toplam 7 milyar 6 milyon lira para cezasına çarptırdı. 18 davada beraat kararı verdi.110 Abece dergisindeki yazıları yüzünden on sekiz saat gözaltına alınan yayıncı Muzaffer Erdost ile Avukat Halit Çelenk haklarında komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle dava açıldı.111 Nihat Behram’ın “Hayatın Tanıklığında, Yürekleri Şafakta Kıvılcımlar” adlı henüz basılmamış kitabı “Ankara DGM”ce taksit taksit toplatıldı.112 | ||
|
07-02-2007, 10:03 | #62 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 3. SONUÇ Basın tarihini incelediğimizde görüyoruz ki basın özgürlüğü, zaman zaman geniş tutulmakta fakat hemen arkasından basının, iktidarı eleştiriye başlaması, sorumluluk sınırlarını aşması, yöneticilerin hoşgörüsüzlüğü, savaş ve terör gibi sebeplerle iktidarlar sıkı yönetimler ilan etmekte, Anayasa, ceza ve basın kanunlarında kısıtlayıcı bazı önlemlere başvurmaktadırlar. Böylece özgürlük ve istipdat ortamları birbirini izleyip durmaktadır. Başlangıçta ilk çıkan gazetelerin görevleri, devletin hizmetinde olmak ve onların istediği haberleri halka duyurmaktı. Burjuva sınıfının zenginleşmesi, okuma yazma oranının artmasıyla Avrupa’da başlayan Rönesans’la birlikte gazeteler görevlerinin devlet hizmetinde bulunmak değil; halkı bilgilendirmek, iktidarların yanlış icraatlarını eleştirmek olduğu düşüncesine vardılar. Bu durum yönetenlerin işine gelmedi ve birtakım cezai ve ekonomik yaptırımlarla gazeteleri sindirme yoluna gittiler. Günümüzde batı ülkelerinden başlayan ve bütün dünyaya yayılan bir akım vardır. Bu da “Basın Şeref Divanı” veya “Basın Konseyi” kurarak basının iç denetimini sağlamaktır. Böylece basının sorumluluğu, kanunlarla değil, basının kendi aralarında kurdukları organlarla sağlanacaktır. | ||
07-02-2007, 10:03 | #63 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Dördüncü kuvvet kabul edilen basının habere ulaşmada ve bu haberi halka ulaştırmada birtakım zorluklarla karşılaşmaması gerekir. Diğer taraftan haberi çarptırmamak, kişi şeref ve haysiyetiyle oynamamak, özel hayatın gizliliğine uymak da basının sorumluluğu altındadır. Bugün değişik kanunlarda, bazıları birbiriyle çelişen basınla ilgili çeşitli hükümler bulunmaktadır. Yeni bir “Basın Kanunu” çıkarmak için hazırlıklar yapıldığını duymaktayız. Bu kanunun daha demokratik ve özgürlükçü olmasını dilerim. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |