|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
07-02-2007, 09:53 | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Hükümet, yeni Matbuat Kanunu tasarısını bu hava içinde hazırladı. Bunun Meclis’ten kolayca geçmesine ortam sağlamak amacıyla da üç milletvekilinin imzalarıyla bir önerge verildi. Önergede şöyle denilmekteydi: Bazı gazetelerin tehlikeli yön, vatandaşların ve vatanın siyasi kavrayış ve medeni vicdanı üzerinde açıkça bir fikir haydutluğu yaparak, masum ruhları tamamen zehirleyecek nitelikler almaya başladı. Bugün için hiçbir yararı olmadığı gibi, geleceğe de birçok tehlikeli durum ve zarar hazırlayan bu felaketli akım karşısında hükümet ne düşünüyor? Milli varlığı istilaya başlayan şu zehirli havadan kanunun vicdanı pek acı çekmektedir. Dolayısıyle TBMM’nin durumu görüşerek bu konuda bir karar vermesini zorunlu görüyoruz. Toplumu basının suistimallerine karşı savunmak için şimdiye kadar başvurulan önlemlerin yeterli olmadığı açıktır. Dolayısıyle durumun hükümetçe açıklanmasını öneririz.86 Hükümetçe, hazırlanan 70 maddelik Basın Kanunu, Meclis tarafından ittifakla kabul edildi. (25 Temmuz 1931) Bu kanunun en önemli maddesi, hilafet, saltanat, anarşizm ve komünizm yanlısı yayın yapan gazete ve dergilere yıllar yılı uygulanacak olan 50. maddedir. Bu madde şöyleydi: Memleketin genel siyasetine dokunacak yayınlardan dolayı Bakanlar Kurulu kararıyla gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir. Bu şekilde kapatılan gazetelerin sorumluları, kapatılma süresince başka bir adla gazete çıkaramazlar. Matbuat Kanunu’nun öteki önemli hükümleri şunlardır: - Türkiye’de ya da yabancı bir memlekette çıkan ve bu kanunun 1. maddesinde yazılı olan matbuatların dağıtılması ve Türkiye’ye sokulması İcra Vekilleri Heyeti kararıyla men olunabilir. | ||
|
07-02-2007, 09:53 | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| - Dağıtılan matbualar, İcra Vekilleri Heyeti’nden karar almak üzere, Dahiliye Vekili’nin emriyle karardan evvel toplattırılabilir. - Gazete ve dergi çıkartmak için ruhsat almak gerekmez, yalnızca hükümete bildirimde bulunulur. - Vatan, milli mücadale, cumhuriyet ve devrim düşmanlığı yüzünden hüküm giymiş olanlar ya da milli mücadelede işgal altında düşman emellerine hizmet edici yayın yapmış olan kişiler gazete çıkaramazlar. - Gazete ya da dergilerin baş yazarları, genel yayın müdürleri ve yazı işleri müdürlerinin yüksek okul bitirmiş olmaları gerekir. Kanun yayımlandığı tarihte, anılan görevlerde bulunanlar bu hükmün dışındadır. - Gazete ve dergilerde çalışan bütün muhabir, yazar, fotoğrafçı, ressam ve idare memurlarının adlarının hükümete bildirilmesi zorunludur. - Bir gazete ya da derginin özel olarak kendi araçlarıyla elde ederek yayımladığı bir haber, aradan 24 saat geçmeden başka bir yayın organında kullanılamaz. - Açık saçık yazı ve resimler, suç işlemeye kışkırtıcı basın yoluyla şantaja yol açacak ve yalan yayınlar yasaktır. - Piyango ve tombala gibi şans oyunları düzenlenemez. - İntihar olayları yayımlanamaz. - Padişahçılık ve hilafetçilik yolunda ve komünistlik ve anarşistliğe tahrik eden yayında bulunulamaz. Buna aykırı hareket edenlere altı aydan üç yıla kadar ağır hapis cezası verilir. - Aile varlığını ve aile kurma esasını sarsacak ve kadınlığın ana olmak yolundaki fikri eğilimini zayıflatacak nitelikte her türlü yayın yasaktır. Buna aykırı hareket edenlere bir aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. | ||
07-02-2007, 09:54 | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| - Kendilerine verilen görevin yapılmasından ötürü TBMM üyesinden, Bakanlar Kurulu’ndan ve resmi kurullarla devlet memurlarından biri ya da birkaçı hakkında isim ve madde gösterilmeyerek belirsiz ve kötü sanı doğuracak nitelikte saldırgan yazı ve resimlerle TBMM’nin ve Bakanlar Kurulu’nun ve resmi kurullarla devlet memurlarının tümünün ya da bir bölümünün şeref ve haysiyeti ihlal olunursa üç aydan altı aya kadar hapis ve yüz liradan eksik olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur. - Görevinden uzaklaştırılıp sınır dışına çıkarılmış olan Halife ve Osmanlı Saltanatından kişilerle “Yüzellilikler”in gönderdikleri yazıları yayımlamak yasaktır. Buna aykırı hareket edenler altı aydan üç yıla kadar hapis ve üçyüz liradan aşağı olmamak üzere para cezasına mahkum olurlar.87 27 Haziran 1938’de Matbuat Kanunu’na eklenen 9. madde ile gazete ve dergi çıkarmak isteyenlere, “ruhsatname alma” ve siyasi nitelikli yayın organları için teminat yatırma zorunlulukları getirilmiştir.88 | ||
07-02-2007, 09:58 | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| II. Meşrutiyet’teki geçici yasa ülkenin iç ve dış güvenliğini bozacak yayınları yasaklamışken 1931’de Matbuat Kanunu daha da ileri gitti ve memleketin umumi siyasetine dokunacak yayımlar yapan gazete ve dergilerin İcra Vekilleri Heyeti tarafından geçici olarak kapatılmasını öngördü.89 Basını denetim altına almak maksadıyla 14 Temmuz 1938 tarihinde Türk Basın Birliği kuruldu. Bu birliğin kurulmasının amacı basının iç sorunlarını çözmek ve haklarını korumak olarak gösterilse de asıl, birlik aracıyla basını egemenlik altına almak düşünülmüştür. 2. 2. 2. 1. 3.İkinci Dünya Savaşı Döneminde Türk Basını Matbuat Umum Müdürlüğü, 22 Mayıs 1940 tarihli yeni Teşkilat Kanunu ile Başbakanlığa bağlanmıştır. Bunun nedeni, 2. Dünya Savaşı nedeniyle önemi iyice artan yayın faaliyetlerini, doğrudan Başbakanlığa bağlı bir kurumla, sıkı denetim altında tutma isteğidir. Bu uygulamanın amacı, “Belli başlı propaganda vasıtalarını bir elde toplamak, bunları sıkı bir surette denetim altında bulundurmak ve böylece Türk halkını propagandalardan korumak, milli çıkarlarımıza uygun ve milli görüşlerimizi ifade eden haberleri milletimize duyurmaktır.90 | ||
07-02-2007, 09:58 | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra 1940 senesinde Matbuat Kanunu’na yapılan iki maddelik ekle, Türklerin Ulusal duygularını inciten ve tarihini yanlış gösteren yazılar ile ülkenin güvenliğiyle ilgili meseleler hakkında yapılmakta olan soruşturmalardan ve yine güvenlik bakımından alınan önlemlerden söz eden yazıların yayımlanması yasaklanmıştır. Bu girişim savaş süresince basının çok sıkı bir denetim altında tutulacağının ilk işareti sayılmıştır.91 Alpay Kabacalı, “Türkiye’de Basın Sansürü” adlı kitabında, o günlerde gazetecilik yapan bazı gazetecilerden alıntılar yaparak, o günlerin genel havasını şöye yansıtıyor: “Nadir Nadi şunları yazıyor: ‘Düşünceler ve inançlar üstü kapalı cümlelerle bir dereceye kadar açıklanabiliyordu. Hükümetçe önemli sayılan olaylar karşısında gazetelerin genel tutumu, Basın – Yayın Müdürlüğünden gelen direktiflere göre ayarlanıyordu. Arada bir başbakanın, basın toplantıları tertipleyerek, gazete sahiplerini ya da temsilcilerini emir verircesine uyardığı oluyordu.’ Zekeriya Sertel, o yıllarda polis devleti kurulduğunu öne sürdükten sonra ekliyor. ‘Emniyet örgütü kuvvetler dirilmiş, genişletilmişti. Nefes almak olanaksızdı. Basın bile onun elinde ve onun emrindeydi. Resmen sansür yoktu. Bakanlar ve Basın – Yayın Genel Müdürlüğü hemen her gün gazetelere direktifler verirdi. Bu direktiflere uymayanların gazeteleri kapanmak tehlikesindeydi.’ | ||
07-02-2007, 09:58 | #46 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Abbas Parmaksızoğlu anlatıyor: ‘Türlü azarlamalara , tehditlere, cezalara uğratıldık. Makalelerden, fıkralardan başka, ilanların bile anlamları araştırılıyordu. Gazetelerde yazı, resim, çizgi ne varsa herşey didikleniyordu. Bir ara gaztelerde bütün haberlerin tek sütuna verilmesi, haber ne kadar önemli olursa olsun başlıkların yirmi dört puntoyu aşmaması, kararı uygulanmıştı. Gazeteler iki yaprak yayımlanıyordu.’ O dönemin yirmi beş kez kapatılarak rekor kıran Tasvir Gazetesi’nin yöneticisi Ziyad Ebüzziya şu bilgileri veriyor: ‘Vesveselerin şiddetlendiği günlerde görülen lüzum üzerine kapatılan gazetenin bu durumunun, öteki gazetelerde haber olarak dahi bildirilmesi yasaklanmıştı. Almanlarla saldırmazlık paktının imzalandığı gece, biz dememişmiydik diye yazıp hükümeti müşkül duruma sokabileceğimiz endişesiyle, hiç yoktan tam altı hafta kapatıldık. Bir defasında Antep’te gaz yokluğu haberini yayımlamaktan on gün kapatıldık. O dönemde gazetecilik her bakımdan çok zor günler yaşadı.’ Cihat Baban da gazetelerin sorumluluktan kurtulmak için sansürü ister olduklarını belirtiyor. ‘Bu dönemde basına sansür konmadı, fakat basının neşriyatı zaman zaman direktiflerle ayarlandı.’ diyor.”92 | ||
07-02-2007, 09:59 | #47 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 2. 2. Çok Partili Dönemde Türk Basını (1945’ten sonra) Uzun yıllar sıkı yönetim rejimi altında yaşamış Türk Milleti savaşın bitiminden sonra özgürlük özlemi içindeydi. Cumhurbaşkanı İnönü de konuşmalarında demokrasiye geçileceğini vaadediyordu. İnönü, 1 Kasım 1945’te Meclisi açış nutkunda, ikinci bir partinin açılışına izin verileceğini belirtir. Bunun üzerine C.H.P.’den ayrılan Celal Bayar ve arkadaşları Demokrat Parti’yi kurdular. Basının büyük bir bölümü yeni kurulan partinin yanında yer aldı. Bunun üzerine hükümet basın üzerinde baskılar uygulamaya başladı. 2. 2. 2. 2. 1. Tan Olayı (1945) Tan Gazetesi, Sabiha ve Zekeriya Sertel yönetiminde hükümeti şiddetle tenkit eden sol eğilimli bir gazete idi. C.H.P. Hükümeti’nin İstanbul parti örgütüne verdiği emirle, İstabul Üniversitesi’ne toplanan 10 – 15 bin öğrenci, 4 Aralık 1945 Salı sabahı, Sirkeci’deki Tan matbaasına yürüdüler. Tan Matbaası yerle bir edilir. Ayrıca ABC ve Berrak Kitapevleri ve Yeni Dünya gazetesinin basıldığı matbaa da kırılıp dökülür. Devlet eliyle gerçekleştirilen bu barbarlığı, görgü tanığı Tekin Erer “Basında Kavgalar” adlı kitabında anlatıyor: | ||
07-02-2007, 09:59 | #48 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| “CHP İstanbul İl Teşkilatı tarafından, 3 Aralık 1945 Pazartesi akşamı talebe yurtlarına gerekli talimat verilmiş ve ertesi sabah Tan gazetesi aleyhine nümayiş yapılacağı bildirilmişti. O zaman ben, Tasvir gazetesinde istihbarat şefliği yapıyordum. 4 Aralık 1945 Salı sabahı erkenden üniversite bahçesine gittim. Ellerinde bayraklar olduğu halde talebeler yavaş yavaş toplanıyorlardı. Birçoklarının ellerinde de Atatürk’ün ve İnönü’nün çerçeveli fotoğrafları vardı. Kısa zamanda kalabalık 10 – 15 bin kişiyi buldu. Saat 9:30’da kalabalık, bir sel gibi Beyazıt Meydanı’ndan, Çarşıkapı istikametinde yürüyüşe geçti. Tan gazetesine giderken, Cağaloğlu yokuşunun başında bulunan ve komünizme ait kitaplar satan ABC kitabevi birkaç dakika içinde yok edildi. Bundan sonra Tan gazetesine girildi. Bir taraftan ‘Kahrolsun komünizm, kahrolsun Serteller, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti’ diye bağırılıyor, bir taraftan da gençler akın akın taşlarla, demirlerle pencereleri, kapıları aşağı indiriyordu. Gazetenin birinci katında, o zaman Türkiye’nin hemen hemen en büyük rotatifi vardı. Oradaki demir parçaları ile rotatife hücum başlamıştı. Rotatifin kırılabilir bütün parçaları tuzla buz edildi. İkinci katta linotip dizgi makineleri, hurufat ve mürettiphaneye ait malzeme ve makinalar mevcuttu. Bunların kırılması ve parçalanması, çok daha kolay oldu. Ayrıca kapılar, pencereler, masalar, sandalyeler yerden yere çarpılarak parçalanıyordu. Masaların gözlerindeki yazılar, evraklar, kitaplar lime lime ediliyordu. Diğer bir grup, rotatif dairesinin yanındaki kağıt deposundan bobinleri sokağa çıkararak Sirkeci’ye doğru yuvarlıyordu. Bazı gençler, binayı ateşe vermek için tutuşturmak istedilerse de, kalabalığın çokluğundan mümkün olamıyordu. | ||
07-02-2007, 09:59 | #49 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Saat 10:30’da Tan gazetesinin ve matbaasının tahribi tamamıyla bitmişti. Artık orada gazete çıkarılamayacağı kanati hasıl olduktan sonra gençler, köprüyü geçerek, Beyoğlu’nun Tünel’e bakan köşesindeki sokak içinde faaliyette bulunan Yeni Dünya gazetesine doğru yürüyüşe geçtiler. Bu gazete de Tan gazetesi gibi komünizmi benimseyen yazılar neşrediyordu. Birkaç dakika içinde bu matbaa da yerle bir edildi. Makinalar, mobilyalar, kitaplar, gazeteler, arşivler sokaklara dökülmüş, parça parça edilmişti. Bu arada Tünel’de sol neşriyata ait kitaplar satan Berrak Ketabevi de tahrip edilerek ticaret hayatından silinmiştir.93 2. 2. 2. 2. 2. Matbuat Kanunu’nda 1946’da Yapılan Değişiklik 1 Haziran 1946 tarihinde kabul edilen bir kanunla, 1931 tarihli Matbuat Kanunu’nun “gazete ve dergilerin, Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılabilmesine” olanak veren 50. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu olay, seçim hazırlıkları başlatan Cumhuriyet Halk Partisi’nin çoğunluğu muhalif olan basına şirin görünme girişimi olarak değerlendirilmiştir. Bu gelişmede, çeşitli toplumsal sınıf ve zümrelerin iktidara yönelik tepkilerinin bir sonucu ve ürünü olarak, basının desteğini de alan Demokrat Parti’nin zorlamasının etkisi olduğu belirtilmiştir.94 | ||
07-02-2007, 10:00 | #50 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 2. 2. 3. Çok Partili Dönemde Basın Savaş bitmiş, çok paritili dönem başlamış, fakat sıkı yönetim hala kalkmamıştı. Hükümet 24 Temmuz günü sıkı yönetim kanalıyla seçim sonuçları hakkında vatandaşları şüpheye düşürücü ve memleketin huzurunu sarsıcı her türlü neşriyatı yasakladı.95 Basının o günlerde, içinde bulunduğu durumu anlamak için “Marko Paşa” dergisinin başına gelenleri anımsamak yararlı olacaktır. Hasan Pulur, Çınar Yayınları tarafından yayınlanan Mehmet Saydur’un “Marko Paşa” araştırmasından yararlanarak Milliyet gazetesinde şunları yazmaktadır: “Yine kitaplar toplatılıyor, yine kitaplar yargılanıyor. Toplatılmak, yasaklanmak denince akla ilk gelen “Marko Paşa”dır. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in çıkardığı “Marko Paşa” 1946 ve 1950 arasında yayımlanan haftalık mizah gazetesidir. Gün olmuş, “Marko Paşa”yı basacak matbaa bulunamamış, gün olmuş dağıtılamamış, yazarları hapse atılmış, dayanılması güç baskılara uğramıştır. Hemen her sayısı toplatılan “Marko Paşa” yedi isim, dokuz matbaa, yedi yayın yönetmeni değiştirdi. Marko Paşa kapatılınca “Malum Paşa” o da toplatılınca “Merhum Paşa” sırasıyla “Yedi sekiz Paşa” ya da “Hür Marko Paşa”, “Öküz Mehmet Paşa”, “Bizim Paşa...” gibi. Ama o gün 60 bin tiraj yapan “Marko Paşa” ne kadar isim değiştirirse değiştirsin, halk onun “Marko Paşa” olduğunu biliyordu. Gazetenin sahibi Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’den sonra en önemli yazarı Rıfat Ilgaz’dı. Bu üç yazar, toplam 8 yıl, 2 ay, 15 gün hapse mahkum oldu ve cezaevinde yattılar.96 | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 8 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 8 Misafir) | |
| |