|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
07-02-2007, 09:44 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Basın Şeref Divanı Basın Ahlak Yasası'na aykırı hareketleri ve zarara uğrayan kişilerce yapılan şikayetleri incelerdi. Oylar gizli verilir. Çalışmalar gizli oturumda yapılırdı. Divan ihtar ya da tahkik cezaları verebileceği gibi uzlaşma yoluna da gidebilirdi. Divanca karar bağlanan mesele daha sonra halka duyurulurdu. Divanın harcamaları basın kuruluşlarından alınan aidatlar ve şikayetçilerden alınan harçlarla karşılanırdı. Basın Şeref Divanı'nın çalışmaları başarısız olmuştur. Bunun sebepleri yalnızca ceza verici örgüt olarak basın mensuplarınca sevilmemesi, etkili olamaması, mali kaynakların azlığı, Türk basınında basın ahlak kurallarının henüz yerleşmemesi gösterilebilir. Basın Şeref Divanı 1960 -1967 yılları arasında görev yapmıştır. 1. 3. 4. Basın Konseyi Başarısız olan Basın Şeref Divanı ve Konseyleri rızaya dayanan gönüllü kuruluşlar oldukları için verdiği kararlar ve disiplin cezaları basın mensupları tarafından daha kolay kabul edilebilmektedir. Bu kurul, basın mensuplarının basın meslek ilkelerine uymalarını sağlamaktan başka, basının meseleleri ile uğraşır, basın mensuplarını gerektiğinde korur, iktidarlara karşı basının bütününü temsil ederek basın hürriyetinin zedelenmesini önler. 1986 yılında birtakım gazeteciler batıdaki örneklerden esinlenerek daha özgür bir basın sağlamak amacıyla bir basın konseyi kurmayı düşündüler. Çalışmalara İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyetleri de katıldı. 1988 yılında Basın Konseyi Sözleşmesi ve Basın Meslek İlkeleri'ne son şekil verilmiştir. Basın Konseyi'ne katılmak isteyenler, Basın Konseyi'ne katılma belgesini imzalamışlardır. Basın Konseyi Sözleşmesi'nin birinci maddesi şöyle demektedir: Özgürlükçü bir demokratik sistemin taşı olan, halkın gerçekleri öğrenme hakkını savunmak; özgür ve sorumlu basının ve basın mensuplarını, meslek uygulamalarını, özgür ve saygın bir basından, beklenecek düzeyde sürdürülmesine yardımcı olmak üzere, bu amaçları Basın Meslek İlkeleri şeklinde düzenleyip benimseyen gazetecilerin bu sözleşmeyle bir basın konseyi kurulmuştur.[1] | ||
|
07-02-2007, 09:44 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Basın Konseyinin iki organı vardır. Basın Konseyi Üyeler Kurulu ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu'dur. Basın Konseyi Üyeler Kurulu, Basın Meslek İlkeleri ve Basın Konseyi Sözleşmesini imzalamış gazeteciler, gazetecileri temsil eden sendika ve dernekler; basın dışından ise Barolar Birliği ve en çok üyeye sahip işçi konfederasyonundan birer temsilci, iletişim fakülteleri dekanları, okuyucuları temsilen Basın Konseyi Yüksek Kurulu tarafından seçilen 40 kişiden oluşur. Basın Konseyi Yüksek Kurulu ise Basın Konseyi Üyeler Kurulu tarafından 8'i gazeteci 8'i de dışarıdan seçilen 16 üye, net satış ortalaması yüz binin üstündeki gazetelerin sahipleri ve bazı basın vakıf ve cemiyetlerinin başkanlarından oluşur. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Basın Meslek İlkelerinin ihlali ile ilgili bir şikayeti inceler. Şikayeti yersiz bulma, uyarma ve kınama kararları verir. Konseyin en önemli gelir kaynağı konseye üye basın kuruluşlarının katılma paylarıdır. 2. DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE SANSÜR 1931 yılında ilk gazete sayılan "la Gazette"nin yayınlanmasından bugüne kadar basın özgürlüğünün sağlanması için yapılan çalışmalar çok çetin, zor ve kanlı geçmiştir. Düşünce özgürlüğü, düşündüğünü yazabilme özgürlüğü için yapılan mücadeleler bugün de birçok ülkede hala devam etmektedir. Yönetenler dikensiz gül bahçesi, güdümlü, uyumlu bir basın istemektedir. Bilhassa faşist yönetimlerde basın özgürlüğü ve kişi özgürlüğü güvence altına alınıyor. Devlet bu özgürlükleri sağlamakla yükümlü tutuluyor. | ||
07-02-2007, 09:44 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kişinin anayasal düzene uygun düşünmek zorunluluğu olmayıp, uygun davranmak zorunluluğu bulunduğu için, anayasal yöntemler çerçevesinde düzeni değiştirmeye yönelik görüşler dahi özgürlük konusu oluyor.[1] Düşünce ve görüşlerin özgürce açıklanmasının, siyasal iktidar da içinde olmak üzere her kurumun ve kuruluşun özgürce eleştirilmesini, halkın haber almasını, öğrenmesini, olaylar ve sorunlar üzerinde düşünmesini sağlayacak araç ise, hiç kuşkusuz basındır, yayınlardır. Kitle iletişim araçlarıdır. Sansür bütün bunları hedef alıyor. Klasik anlayış, sansürü "İktidarda bulunanların korunması zorunlu gördükleri toplumsal, ahlaki düzeni baltalayan ya da baltalayacağına inandıkları düşünce, kanı ve eğilimlerin ortaya çıkışını sınırlama politikası" diye tanımlamıştır. Bugün ise geniş anlamıyla sansür " Özgürlüklerin kullanılmasının denetimi" olarak görülüyor. "Düşünce Suçu Yasağı" ile ilişkilendiriliyor. Bir ülkede anayasayla ya da yasalarla düşünceye sınır getirilmişse, orada dolaylı sansürün yürürlükte olduğu sonucuna varılıyor. Burada ceza korkusu dolaylı sansür olarak görülüyor. Buna "Cezai Sansür" de deniliyor. Basının özgürce çalışmasını engelleyecek herşey örtülü sansür ya da gizli sansür sayılır.[2] Asıl sansür (önleyici sansür), basındaki haber, yazı vb ürünlerin basından önce denetlenmesidir. Prof. Faruk Erem'in deyişiyle "Sansür yasayla konulacağına göre, yasal ama hukuka aykırıdır."[3] | ||
07-02-2007, 09:44 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 1. Dünyada Basın Özgürlüğü ve Sansür Alman Johann Gutenberg, 1440 yılında kurduğu ilk matbaa ile dünyada modern basının temelini atmıştır. İlk kitap 1444 yılında basılmış; bunu diğer kitaplar izlemiştir. İlk kitaplar daha çok dini niteliktedir. Basımevleri hızla bütün Avrupa'ya yayılmış, bol kitap basılmış okuyucu sayısı hızla artmış ve gitgide çoğalmıştır. 1631 yılında ilk gazete sayılan "la Gazette" haftalık olarak yayın hayatına girmiştir. Matbaacılıktaki teknik gelişmeler, kültür seviyesinin ve zenginliğin artması gazete tirajlarını hızla yükseltmiştir. 2. 1. 1. Fransa'da Basın Çeşitli kaynaklardan öğrendiğimize göre, Fransa'da basın yayın hayatı, Theoproste Renoudot'un 1631 yılında çıkardığı haftalık "la Gazette" adlı gazete ile başladı. Bu gazete sadece haber, özellikle dış haber vererek krallığın sözcülüğünü yaptı. Daha sonra hükümetin resmi yayın organı haline geldi. 1788 Fransız Devrimi'nin sınırsız basın özgürlüğünden yararlandı. 1792 - 1794 yıllarında terörün ilk kurbanları, basın ve idam edilen gazeteciler oldu. Napoleon Bonaparte zamanında iktidarın ağır baskısıyla karşılaştı. Fransa'da basın özgürlüğünün kemelini atan 1789 tarihli İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirgesi'nin 11. maddesi şöyle kaleme alınmıştır. "Düşünce ve kanaatlerin özgürce iletilmesi, en değerli haklardan biridir. Her yurttaş özgürce konuşup, yazabilir ve basım yapabilir, yalnız yasada öngörülen hallerde bu özgürlüğün kötüye kullanımından sorumludur." Bu kötüye kullanım kavramı ancak 1881'de Basın Kanunu'nda tanımlanmış ve bu yasa halen yürürlülüktedir.[1] Fransa'da ilk basın ahlak yasası 1918 yılında kabul edilen "Gazetecinin Mesleki Görevleri" yasasıdır. Bu yasa gayet açık bir biçimde mesleğe yaraşır bir gazetecinin imzasız bile olsa, bütün yazdıklarının sorumluluğunun üstleneceğini; iftira, kanıtsız suçlama, belgelerin tahrifatı, olayların saptırılması ve yalanı, en ağır meslek hatası sayacağını ve haber elde etmek için dürüst olmayan yolların kullanılması sırasında iyi niyetin istismar edilmemesini amaçlıyordu.[2] | ||
07-02-2007, 09:45 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 1. 2. Almanya'da Basın Klasik anlamda, Almanya'da yayınlanan ilk gazete "Aris Relation oder Zeitung"dur. 17. Yüzyıl Almanya birliğini sağlayamadığı için bir Alman kamuoyu oluşmamış. Bu yüzden o dönem Alman basını Fransız ve İngiliz basını kadar gelişmemişti. 1870'lerde Bismarck hükümeti, basının kuvvetini anlayan ve onu susturma yoluna giden bir politika izlenmiştir. Bu politika sonucu birçok gazete kapatılmıştır. 1874 yılında çıkarılan Basın Yasası, basın özgürlüğünü güvence altına almayı amaçlamıştır. Ancak, yasanın 9. paragrafı; bir yayımcının, basılan gazetenin her sayısından bir örneği polise göndermek zorunda olduğunu belirterek, bu amacı baltalamıştır. Böylece, polisin uygun görmediği yayınlara el konulması olanağı verilerek, ön sansür uygulaması öngörülmüştür.[1] 1933 yılında iktidara gelen Hitler "Propaganda ve Halkla İlişkiler" bakanlığını kurarak, sert uygulamalarla, basını, hükümetin emrine sokmuştur. 12 yıl süren Ulusal Sosyalist hükümetin baskıcı yönetiminde konuşulmuş ve yazılmış olanlar, halkın basına olan güvenini sarsmıştır. Almanya'nın yenilgisi, Hitler rejiminin sona ermesi ve işgal devletlerinin Almanya'ya girmesi ile birlikte, Alman basınında yeni bir dönem başlamıştır. İşgal kuvvetleri Almanya'da basına doğru bilgilendirme ve haber verme işlevini tekrar kazandırabilmek için, üç aşamalı bir planı uygulamaya sokmuşlardır. Buna göre, önce tüm sosyal çalışmalar durdurulmuş, sonra askeri gazeteler çıkarılmış, daha sonra işgal kuvvetlerinin kontrolünde Alman gazetelerinin çıkışına izin verilmiştir. Planın üçüncü aşamasıyla birlikte Almanya'da "lisanslı gazeteler" dönemi başlamıştır. İşgal kuvvetlerinin, kendi işgal bölgeleri içinde, Hitler döneminde yayın yapmamış olanlara verdikleri izinlerle oluşturulan, gazeteler aracılığı ile, Ulusal Sosyalistlerin izleri silinmeye çalışılmıştır.[2] | ||
07-02-2007, 09:45 | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Almanya'da 1845 yılındaki işgalden sonra kurulan izne bağlı yayın sistemi kaldırıldıktan sonra, basın hürriyetinin korunması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi sırasında muhtemel olabilecek kötüye kullanmaları önleyebilmek düşüncesiyle, "Basın Konseyi" çalışmaları başlatılmıştır. Alman Basın Konseyi, 1956 yılında Alman Gazeteciler Birliği tarafından süreli yayınların kendi kendini denetlemesi amacı ile kurulmuştur.[1] Konseyin görev ve yetkileri üç ayrı grupta toplanmaktadır. İlk grupta yer alan görevleri basın hürriyetinin korunmasına ilişkindir. Konsey bu amaçla basında tekelleşmenin önlenmesi ile mücadele ettiği gibi, basını ilgilendiren her yasa tasarısının basın hürriyetine karşı olmaması için çaba gösterir. Konseyin ikinci önemli bir görevi, basının sakıncalı yönleriyle mücadele etmek, basın hürriyetinin kötüye kullanılmasını önlemek ve basın mesleğinin saygınlığını koruma ve daha yükseltmektir. Bu görevin yürütülmesi konusunda pek çok karar verilmiştir. Mesele cinsiyet ve suç konularını kapsayan, yabancı devlet başkanlarını küçük düşürücü, ahlaki ve dini duyguları hiçe sayıcı, kişilerin özel hayatlarını açıklayıcı, Doğu Berlin'den Batı Berlin'e (Federal Almanya ve Demokratik Almanya'nın birleşmesinden önce) kaçma girişimlerinin gizli tutulması yükümlülüğüne uymayan yayınlara karşı yetkilerini kullanmıştır. Basın konseyinin üçüncü görevi ise, basını hükümete, yasama organına ve kamuya karşı temsil etmektir.[2] 2. 1. 3. İngiltere'de Basın Matbaa, Avrupa'dan yaklaşık yirmi yıl sonra İngiltere'de 1476 yılında William Caxton tarafından kullanıma sokuldu. İngiliz kralları her ne kadar basımın erken gelişimini desteklese de o dönemlerde matbaacıların özel izin almaları gerekiyordu. Özellikle İngiliz hanedanlarından Tüdor'lar ve Stuart'ların, maceraperest ruhlu matbaacılar ve yazarlara karşı uyguladıkları ön sansür ve ağır cezalar, on altıncı yüzyıl başlarında adeta kural haline gelmişti. 1665 yılında haftada iki kez çıkan "Oxford" ve daha sonra "London Gazette" yayın hayatına girdi.[3] | ||
07-02-2007, 09:45 | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İngiltere basın ahlak yasası ve bununla ilgili konsey kurulmasını düşünen ilk ülkelerden biri olmuştur. İlk olarak gazetecilerden gelen bir girişimle 1936 yılında oluşturulan basın ahlak yasası, geleneklerine ciddi biçimde bağlı olan İngiliz basınında çalışanları koruma amacı düşünülerek çıkarılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan gelişmeler, basın dünyasında geçerli olması gereken kuralların belirli zaafları taşıdığı kanaati yaygınlaşmıştı. Bu bakımdan okuyucuya İngiliz geleneğinin gereklerinin devamlı suretle verilerek toplumun belirli davranışlarının muhafaza edilmesinin temini düşüncesiyle hareket edilmiştir. İngiltere'de ilk basın konseyi 1953'te kurulmuştur. Bu konseyin amaçları şu şekilde özetlenebilir: İngiliz basınının bağımsızlığını korumak, niteliğini yükseltmek, mesleki düzeyi arttırmak, basının tutum ve davranışı ile kişi ve kurumların basına yönelik davranışlarını değerlendirmek, haber ve bilgiye erişilmesini önleyebilecek gelişmeleri değerlendirmek, basında tekelleşmeyi yaratabilecek olumsuzlukları belirlemek ve bu konudaki bilgileri anında yayınlamak, gerektiğinde hükümete ve Birleşmiş Milletler'e önerilerde bulunmak.[1] 2. 1. 4. Amerika'da Basın İngiltere'yi taklit eden Amerikan koloni gazetelerinin gelişimi, ana kıtadan kırk yıl sonra olmuştur. Amerika'nın ilk sürekli haftalık gazetesi "Boston Newsletter"dır. Genellikle haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklayabilmek özgürlüğü olarak tanımlanan basın özgürlüğünü anayasal güvenceye kavuşturan ilk ülke ABD olmuştur.[2] | ||
07-02-2007, 09:46 | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ABD anayasası, Kongre, basın özgürlüğünü sınırlayan kanun yapamaz, hükmü ile özgürlüğü garanti altına almıştır. 1791'de onaylanan "Haklar Bildirisi"nin 12. maddesi "Basın özgürlüğü özgürlüklerin büyük kalelerinden biridir ve hiçbir zaman müstebit hükümetler dışında bir yönetim onu kısıtlayamaz" demektedir. ABD'de zaman zaman basın özgürlüğünü kısıtlamak için birtakım eğilimler belirmişse de, I ve II Dünya Savaşı ve hatta Vietnam Savaşı esnasında bile basına sansür koymak gibi tedbirler alınmaya gereksinim duyulmamıştır. Ancak demokrasinin çok geliştiği ülke olan ABD'de bile Körfez Savaşı'nda sansür uygulanmıştır. Kaldı ki sansürün uygulanması birçok yasalarda yer almakta, ulusal çıkarlar söz konusu olduğu zaman, savaş durumlarında, olağanüstü durumlarda hukuki düzenlemeler bulunmaktadır. ABD, Vietnam Savaşı'nın kötü deneyiminin de etkisiyle, yasalarına aykırı düşmeyen sansürü uyguladı. Çünkü gazetecileri başıboş bırakmalarının onları sorumsuz yazılar yazmaya sevk edeceğini, böyle yazıların da hükümetin saygınlığını sarsacağından endişe duymaktaydı.[1] Amerika'da 1970'te ülke çapında basın kurulu oluşturmak için girişimler başlamış; fakat Amerikan gazete ve televizyon yönetimleri, bu tür milli seviyede kendilerini bağlayıcı kurallar yerine; kendi basın ve yayın organlarının kabul ettiği "Ahlak Kuralları"na uymayı tercih etmişlerdir. Yürürlükte olan ve tanınan bu ahlak yasa kuralları şu şekilde geliştirilmiş ve kabul edilmiştir: 1 - Haber ve düşünce yaymanın başlıca amacı, halkı bilgilendirecek günün konuları hakkında kanaat sahibi olmalarını sağlama yolu ile kamu refahına katkıda bulunmaktır. Bu mesleki gücü kişisel menfaat veya değersiz amaçlar için istismar eden basın mensupları kamunun güvenine layık değildir. 2 - Basın özgürlüğü kamuya aittir; resmi ve özel olsun her türlü çevrenin saldırılarına karşı korunmalıdır. Gazeteciler anlaşmazlıklarda taraf tutma veya taraf olma görünümünü vermekten kaçınmalıdırlar. 3 - Okuyucunun güvenini sürdürmek iyi gazeteciliğin temelini oluşturur. | ||
07-02-2007, 09:46 | #19 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Haber içeriğinin gerçek, taraf tutmaktan uzak ve her türlü unsur ve yönleri kapsaması için tüm çaba gösterilmelidir. Önemli yanlışlıklar ve unutmalar derhal ve kolayca görünecek şekilde düzeltilmelidir. Tarafsızlık basının herşeyi sorusuz kabul etmesi anlamına gelmediği gibi, kendi görüşünü yansıtmasına da engel teşkil etmez. Gazeteciler haberlere konu olan kişilerin haklarına saygılı olmalı, terbiye ve nezaket kurallarına uymalı, haberlerin gerçekliği açısından dürüst davranmalıdır. Açıkça suçlanan kimselere en kısa zamanda cevap verme fırsatı tanınmalı. Haberin kaynağının gizli tutulması konusunda zorunluluk ve baskı yoksa kaynak açıklanmalıdır. Bu ilkeler Amerikalı gazeteciler ile Amerikan halkı arasındaki güven bağının korunması, sürdürülmesi ve güçlendirilmesi amacını taşımaktadır. Bu güven bağı, devletin kurucuları tarafından hem basına hem halka emanet edilen özgürlüğün korunması için şarttır.[1] 2. 2. Türkiye'de Basın Özgürlüğü ve Sansür Matbaanın Türkiye'de ilk girişi Avrupa'dan aşağı yukarı üç asır sonra olmuştur. Bunun sebebi Molla ve hattatların engellemesi olarak gösterilir. Fakat tarihçi Prof. İlber Ortaylı bu konuya değişik bir yorum getirmektedir. Ona göre her yenilik bir ihtiyaçtan doğar. Türk toplumunda okuma alışkanlığı az olduğu için çok sayıda kitap basma gereği ortaya çıkmamış; bu yüzden matbaa geç gelmiştir. Osmanlı ülkesine basımevini ilk getiren Macar asıllı İbrahim Müteferrika olmuştur. Basımevi konusunda onu destekleyen kişi, Yirmisekiz Çelebizade Sait Efendi'dir. | ||
07-02-2007, 09:47 | #20 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 1. Osmanlı'da Basın Özgürlüğü ve Sansür İbrahim Ağa, ileride bir basımevi kurma düşüncesiyle 1719'da üzerine oyma bir Marmara haritası klişesi hazırlamıştır. Sadrazam İbrahim Paşa'ya verilmek üzere hazırlandığı anlaşılan ve halen İstanbul'daki Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi'nde saklanan bu klişenin üzerinde "Benim Devletlü Efendim, eğer fermanınız olursa daha büyükleri yapılır." Sene 1132, (1719) yazılıdır. Bu sanatından dolayı o dönemde kendisine "Basımcı İbrahim Ağa" denilmiştir.[1] Babası Paris'te Büyükelçi olduğu için orada dört sene kalan Sait Efendi İstanbul'a dönünce basımevi kurmak için girişimde bulunmuş ve daha önceden tanıdığı, baskıcılık sanatında yeteneğini bildiği Dergah - ı Ali müteferrikalarından tercüman İbrahim Efendi'yi kendine ortak ve yardımcı seçmiştir.[2] Sadrazamın olumlu karşılaması ve Sait Efendi'nin çabaları sonucu zamanın Şeyhülislamı Mevlana Abdullah Efendi, basımevi kurulmasında din açısından sakınca bulunmadığı, yolunda fetva vermiştir. Bu fetva üzerine padişah 3. Ahmet de 1726 Temmuz ayında, din kitapları basmamak koşuluyla izin verdiğini belirten fermanını çıkarmıştır.[3] İbrahim Müteferrika tarafından basılan ilk kitap Vankulu Sözlüğü’dür. (1729) Osmanlı’da Türkçe gazete yayınlanması için ilk basımevinin kuruluşundan sonra bir asır geçmesi gerekmiştir. Bu sırada Avrupa’daki bazı gazetelerin tirajları yüzbinlere ulaşmıştır. Osmanlı ülkesinde egemen olan aşırı taassup nedeniyle, Türkçe gazetelerin ortaya çıkması gecikince, ilk gazeteler yabancı dilde genellikle Fransızca olarak yayınlanmıştır.43 Osmanlı ile Türkiye Basın Yayın Tarihi incelendiğinde Türkçe olarak yayınlanan ilk gazetenin “Takvim – i Vakayi” (1831) olduğu kabul edilmektedir.44 Takvim - i Vakayi Padişah 2. Mahmut tarafından desteklenmiş resmi bir gazetedir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |