|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
30-01-2007, 10:03 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
V İ T A M İ N L E R Vitaminler hücresel metabolik reaksiyonlar için çok az miktarları yeterli olan, eksikliklerinde bazı sorunlara neden olan organik bileşiklerdir. İnsan vücudu tarafından ya hiç yapılamamakta ya da yeterli miktarda yapılamadıkları için besinlerle dışarıdan sağlanmaları gerekir. Kendi isimleri olmasına karşın daha kolay anlaşılmaları için alfabenin harfleri ile anılırlar. Bir kısım vitaminler besinlerde aktif şekilde, bazıları da pro-vitamin olarak bulunur. Pro-vitaminler vücutta aktif hale dönüşürler. Genelde vitaminler erime özelliklerine göre yağda ve suda eriyen olarak iki gruba ayrılır. Bu pratik açıdan pişirme sırasında vitamin dayanıklılığını etkiler. Suda eriyenler; C ve B grubu vitaminler toksik değillerdir ve idrar yolu ile atılırlar. Vücutta depolanmaları az olduğu için gereksinim fazladır. Yağda eriyenler; A, D, E, K toksik olabilirler ve depolanabilirler. Bazı dokuların bu vitaminlere kesin ihtiyaçları vardır. Sağlıklı bir birey 4 besin grubundan ( süt ve süt türevi, et ve et türevi, unlu gıda, sebze ve meyve ) ve biraz da yağ içeren yiyecekler yemesi ile ihtiyaçlarını karşılayabilir. Emilim ve dolaşım Yağda eriyenler yağlarla birlikte emilir, taşınır ve atılırlar. Yağlarındiyette az veya hiç olmaması, safra veya pankreas salgılarının eksikliği, barsaklardan emilimi engelleyen anatomik veya fonksiyonel bozukluklar bu grup vitaminlerin eksikliğine yol açar. Suda eriyenlerin emilimidahasorunsuz olmaktadır. Depolama ve atılım Yağda eriyen vitaminlerin fazlası idrarla atılamaz, depolanır. Bu işlem yeri de karaciğerdir. E vitamini dışındaki yağda eriyenler uzun süre, gereğinden fazla alınması sonucunda toksik etki yapabilirler. Suda eriyenler yüksek miktarlarda depolanamazlar, kullanılan miktarın fazlası idrarla atılır. Bu nedenle bunların eksikliklerine daha sık rastlanır fakat bazı B grubu vitaminleri istisnadır, karaciğer de uzun süre (3-5 yıl) korunabilirler. Besinlerdeki dayanıklılık Yağda eriyen vitaminler pişirmeye dayanıklıdırlar, B ve C vitaminleri kolay bozulurlar. Uygun olmayan koşullarda saklanma sonucu her iki gruptaki vitaminler bozulabilir. Etkileri Genel anlamda vücuttaki bileşiklerin bir parçası olmaktan ziyade düzenleyici fonksiyon gösterirler. Bu yönleri ile hormonlara benzerler. Metabolik olaylarda katalizör rolü oynarlar. Vitaminler genel anlamda yukarıda yazıldıkları gibidir. İlaç üreticisi firmalar, doktorların katkıları ve insanların da eksik ve yanlış bilgileri ile günümüzde adeta bir vitamin çılgınlığı yaşanmaktadır. Bir konu üzerine yorum yapabilmek ve bir takım uygulamaları gerçekleştirmek için öncelikle bilgi sahibi olunmalıdır. Vitaminler konusu hakkında en güncel bilgileri yazabilmek için oldukça kapsamlı bir araştırma yaptım. Herkesin anlayabileceği bir ifade tarzı kullanmaya çalıştım. Günümüzde vitamin olarak kabul edilen tüm maddeleri içeren detaylı bir yazı oldu. Okuyanlar anlayamadıkları veya üzerinde soru sormak istedikleri konuları bildirirlerse gerekli düzeltmeler ve bilgiler yine de sunulacaktır. Vitaminler konusu içersinde anlatılan konu başlıkları şunlardır. | ||
|
30-01-2007, 10:04 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| A VİTAMİNİ İlk bulunan vitamindir. Bu nedenle alfabenin ilk harfi ile anılmıştır.Besinlerle pro-vitamin olarak beta karoten halinde alınır. Vücutta ince barsaklarda aktif hali olan retinol olarak emilir. Görme üzerinde etkisini gösterir. Görmeyi sağlayan rodopsin (loş ışıkta) ve iodopsin (parlak ışıkta) adlı pigmentlerin oluşumunu sağlar. A Vitaminin Etkileri Vücudumuz için oldukça gerekli bir vitamindir. Değişik işlevleri vardır. Bunlar; Görmemizi sağlayan pigmentlerin yapılmasını sağlar. Ayrıca gözün kornea tabakasının sağlığı için gereklidir. Büyüme ve dokuların iyileşmesine etkilidir. Çocukluk çağında kemiklerin büyümesini ve dişlerin sağlıklı olarak oluşmasını sağlar. Herhangi bir nedenle hasar gören dokuların onarılmasını ve enfeksiyon etkenlerinden korunmasını gerçekleştirir. Tüm hücrelerin sağlığına etkilidir. Derimizin (sadece dış yüzeydeki değil, vücudumuzun dokuları üzerinde bulunan örtücü özelliğe sahip olan bütün deri hücrelerinin) üremesini sağlayan taban hücreleri üzerine uyarıcı özelliği vardır. Hücrelerin yer aldıkları dokunun gerektirdiği şekilde farklılaşmalarını ve yapısının sağlamlığını sağlar. Bu etkisi ile dolaylı olarak kansere karşı önleyici etki gösterir. Sümüksü salgı yapma özelliğine sahip, burun, göz, sindirim sistemi, akciğer ve mesane gibi yerlerdeki hücreler için gereklidir. Bu özelliği ile de hem bu dokuların çalışmasına hem de korunmalarına etilidir. Serbest radikalleri nötralize eder. Dışarıdan gelen zararlı maddeleri bağlayıp, antioksidan özelliği ile vücudumuzu olası tahribatlardan korur. Vücut savunma sisteminde bulunan T Lenfositleri uyararak hücrelerin farklılaşmalarını kontrol eder. Bu etkisi kansere karşı bir diğer olumlu özelliğidir. A Vitamini Eksikliği Besinlerle alınan vitaminin emilimini alkol, ilaçlar (kortizon, demir, mineral yağlar), E Vitamini yetersizliği ve fiziksel egzersiz olumsuz etkiler. Aslında vücutta belirli bir miktarda depolanabilmektedir. Depo edilmiş olan A Vitaminin % 90 ı karaciğerdedir. Geri kalanı böbrekler, akciğerler, gözler ve yağ dokuda yer alır. Amerika'da yapılan bir araştırmada insanların % 25 nin besinlerle önerilen miktardan daha az A Vitamini aldıkları ortaya çıkmıştır. Eksikliğinde (Vitaminler) Özellikle loş ışıkta görme bozulur (Gece körlüğü , tavuk karası). Ayrıca gözlerde hassaslaşma, kuruma, kızarma, çabuk yorulma ve ileri safhada kornea ülserleri meydana gelir. (Vitaminler) Vücudun savunma sistemi zayıflar. Hücresel savunma yapan T-Lenfositler ile Antikor üreten B-Lenfositlerde azalma oluşur. Ayrıca immun sistem için şart olan Timus Bezi ve dalak gibi organlarda atrofi denilen gerileme görülür. (Vitaminler) Kanser riski artar. Meme, akciğer, rahim ağzı, prostat, gırtlak ve mide kanserleri ile A Vitamini eksikliğinin paralelliğini gösteren çalışmalar vardır. (Vitaminler) Deri kurur ve kepeklenir. Kıl kökleri kabarık ve belirgin bir hal alır. Bu özellikle kolların arka yüzeyinde belirgindir. Saçlar kurur ve çatlar. (Vitaminler) Sümüksü salgı yapan hücreler bulunan akciğerde bronşlar, sindirim kanalı, vagina ve ağız içinde sorunlar olur. Bu sorunların başında enfeksiyonlara uygun bir ortam hazırlanması gelir. Bu hücrelerin A Vitamini eksikliğinde saç ve deride bulunan keratin denilen bir proteini salgılamaya başlaması hücrelerin yer aldığı bölgeye bağlı olarak sertleşme ve kurumanın yarattığı yakınmalar oluşur. (Vitaminler) Kemik hücrelerinin faaliyetleri üzerine olan etkisi ile eksikliğinde kemiklerde kalınlaşma ve kemikten geçen sinirlerde sıkışmalar meydana gelir. (Vitaminler) Halsizlik, bitkinlik, uykusuzluk, tat ve koku alma duyusu bozuklukları ve iştahsızlık görülür. (Vitaminler) Ayrıca adet düzensizlikleri, diş eti hastalıkları, böbrek taşları, kulak sorunları ve akne oluşumu görülebilir. Yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların karaciğerlerinde 2 yıl yetecek kadar A vitamini depolandığını göstermiştir. Bazı geri kalmış ve beslenme yanlışlıkları olan yörelerde eksikliği sık olarak görülmektedir. A Vitamini Fazlalığı Havuç ve narenciye türü beta karoten içeren gıdaların fazla alınması ile deri portakal rengine boyanır. Sarılığa benzer fakat farkı göz aklarının renginin bu durumda değişmemesidir. Bu şekilde karoteni fazla almakla A vitamini fazlalığı oluşmaz çünkü vücut bu durumda karoteni aktif A Vitaminine dönüştürmez. Karoten olarak birikime uğrar. Alım normale dönünce birikenler vücuttan atılır. Bu nedenle zararsız bir durumdur. Asıl önemli olan depolanma özelliği nedeniyle yüksek dozda ilaç olarak alınması veya A Vitamininden zengin karaciğer gibi besinlerin aşırı tüketilmesi ile oluşur. Gelişmiş ülkelerde bu fazlalık belirtileri sık olarak görülmektedir. Hatta zehirlenme haline bile dönüşebilir. (Vitaminler) Kısa sürede yüksek dozda alındığında belirtiler ilk olarak beyin ödemine bağlı olarak gelişen baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı ile ortaya çıkar. Hastalar kafalarını alından geçen bir şeyin çevresel olarak sıktığını ifade ederler. (Vitaminler) Zaman içersinde sürekli olarak gereğinden fazla alınması ile iştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve bunlara bağlı olarak kilo kaybı ile adet düzensizlikleri oluşur. (Vitaminler) Saçlarda kalınlaşma ve seyrelme, deride kuruma ve kaşıntı görülür. (Vitaminler) Kemiklerde anormal gelişmeler, büyümenin durması ortaya çıkar. (Vitaminler) Dudaklarda kuruma ve kanamalar olur. (Vitaminler) Gebelik döneminde ise çeşitli doğumsal anomaliler meydana gelebilir. Bu durumlar genellikle vitamin almaya fazla meraklı aileler ve bir rahatsızlık için verilen A vitaminini sürekli yüksek dozda alanlarda ortaya çıkar. Günlük ihtiyaçlar Besinlerle alınan karotenden A Vitamini elde edilir. Günde alınan 10 000 - 15 000 Ünite karotenden yaklaşık 5 000 Ünite A Vitamini elde edilebilir. Bir erişkin için bu miktar iki tane orta boy havuç demektir. Bir mikro gram için 5 Ünite tabiri kullanılır. | ||
30-01-2007, 10:05 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| D VİTAMİNİ Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenleyen faktörlerden birisidir. Etkisini Paratiroid hormonu ve tiroid bezinden salgılanan tirokalsitonin maddesi ile gösterir. Doğada bulunan bir çok sterol denen maddeler ultaviöle ışınları etkisi ile kemik yapısına etki eden aktif maddeler haline dönüşürler. İlk olarak tanımlanan D-1 vitamini bu şekildeki steroller karışımıdır ve bu gün için artık anlamsızdır. Dikkate alınıp, incelenen D-2 (Ergokalsiferol) ve D-3(Kolikalsiferol) Vitaminleridir. D-2 Vitamini bitkisel kökenli olup, en çok yosunlarda ve mantarlarda bulunur. D-3 Vitamini hayvansal kaynaklı ve insan vücudunda deride bulunur. Güneş ışınları (296-310 mikron ) etkisi ile her iki vitaminde ilk hallerinden ( D-2 ergosterolden ergokalsiferol, D-3 , 7- dehidroksikalsiferolden kolekalsiferol ) aktif şekillerine dönüşürler. D-3 vitamini deride, karaciğerde, barsaklarda, kemikte, kaslarda ve böbreklerde depolanabilir. Aktif vitaminin barsaklar, iskelet sistemi, böbrek ve kas dokusu üzerine etkisi vardır. D Vitaminin Etkileri Etkisi hormonlara benzer tarzdadır. Oluştuğu yerden uzaktaki hücreleri etkileyerek paratiroid hormonu ve kalsitonin ile birlikte kalsiyum ve fosfor metabolizmasını ayarlar. En önemli etkisi barsaklardan kalsiyum ve fosfor emilimini sağlamasıdır. (Vitaminler) İdrarla kalsiyum ve fosforun atılımını azaltır. (Vitaminler) Kemikten kana kalsiyum geçişini arttırabilir. Bu etkisini kan kalsiyumu düştüğünde paratiroid hormonu ile birlikte gösterir. (Vitaminler) Kemik ve diş yapısının oluşumuna katkı sağlar. (Vitaminler) Kalsiyum ve fosforun kan seviyelerini düzenler. (Vitaminler) Ayrıca sinir sistemi, kalp ve kanın pıhtılaşma mekanizmasına etkileri vardır. D Vitamini bazı yönlerden çimento gibidir. Diyetle veya ilaç şeklide alınan fosfor ve kalsiyum D Vitamini yetersiz olduğunda hiçbir işe yaramaz. Bu maddelerin kemik ve diş dokusuna oturabilmeleri ancak D Vitamini varlığında mümkündür. D Vitaminin kandaki kalsiyum seviyesinin düzenlenmesi direk olarak kalsiyumun da etkilerinin düzenlemesini sağlar. Çünkü kalsiyum ileride anlatılacağı üzere vücutta cereyan eden bir çok olayda önemli roller alır. D Vitaminin bu yazılanlardan başka etkileri de vardır fakat bunlar herkesin anlayabileceği tarzda anlatılması mümkün olmayan tibbi konulardır. D Vitamini Eksikliği Besinlerle alınmasının ötesinde güneş ışınları etkisiyle deride de oluşabildiği için, eksiklik oluşumu değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Güneş ışığı ile az temasta olmak (hava kirliliği, bulut, giyim tarzı, pencere camı, deri rengi, yöresel özellikler), barsaklardan emilimi etkileyen sebepler, yaş (ileri yaşlarda hem deriden üretim hem de barsaklardan emilim ile karaciğer fonksiyonlarında azalma olur) gibi nedenler eksikliğin ortaya çıkmasına yol açar. İlk olarak etkilenen kemiklerdir. (Vitaminler) Çocuklarda Raşitizm denen hastalığa yol açar. (Bu hastalık daha sonra kendi bölümünde detaylı olarak anlatılacaktır.) (Vitaminler) Erişkinlerde ise osteomalasi hastalığına neden olur. Sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülür. Özellikle sık doğum ve inanışlar gereği örtünmek suretiyle yeterli güneş ışını alamama nedenleri hastalığın oluşumunu kolaylaştırır. (Vitaminler) Bebeklerde eksikliğinde sık olarak görülen belirti huzursuzluk, iştahsızlık, dışkı bozuklukları ile emerken ve uyurken kafasında terleme olmasıdır. Bu terlemenin daha başka sebepleri varsa da en sık D Vitamini eksikliğidir. (Vitaminler) Yatış pozisyonuna bağlı olarak kafatasının şeklinde değişiklikler oluşur. Kaslarında da gevşeklik, güçsüzlük nedeniyle oturmakta, ayağa dikilmekte zorlanırlar. Bebekler için doğal olan bıngıldak denilen kafatasındaki yumuşak bölgeler aylara göre belirli açıklığa sahiptir. Eksikliğinde küçülme ve kapanma gecikir. Kafatasının arka yan bölgelerine parmakla basıldığında masa tenisi topu gibi içeriye doğru bir esneme oluşur (kraniotabes ). Göğüs kafesini oluşturan kemiklerde , ön yüzde iki sıra halinde, derinin altında tespih dizisi gibi, deri altında oluşan yuvarlak kabarıklıklar meydana gelir. El bileğini oluşturan kemiklerin genişlemesi sonucu, bilek kalınlaşır. Daha sonraları genellikle 1,5 - 2 yaş civarında göğüs kafesinde yassılaşma, öne çıkıklık, bacak kemiklerinde eğrilmeler dikkati çeker. Dişlerin gelişmesi yetersiz ve şekil bozuklukları olur. Tetani denilen adale kasılmaları ortaya çıkar. Göz adaleleri ve kulak kemiklerinin etkilenmesi sonucu görme ve duyma bozulur. | ||
30-01-2007, 10:05 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| D Vitamini Fazlalığı Bir çok kez vitamin düşkünlüğü nedeniyle fazlalık tabloları oluşur. Kanda kalsiyum düzeyi artar ve buna bağlı olarak da iştahsızlık, bulantı, kusma, idrarın çoğalması, susama hissinin artması, sıklıkla ishal ve arada kabızlık nöbetleri oluşur. (Vitaminler) Vücudun bazı yerlerine kalsiyum oturması sonucu taş ve kireçlenmeler meydana gelir. (Vitaminler) Damar sertliği oluşumu hızlanır ve artar. Bu miktarlar yeterli güneş ışını alamayanlar içindir. Besinlerin bazılarında doğal olarak bulunabileceği gibi ( yumurta sarısı, tereyağı, balık ciğeri ) bazı besinlere (margarin, hazır mama, bebe bisküvisi ) katılmış olabilir. D Vitamini doğal kaynakları Yumurta sarısı, süt ve tereyağı, hayvan karaciğeri (özellikle morina, kalkan, pisi, köpek balığı karaciğeri) . Bitkilerde D vitamini pek bulunmaz. Hayvansal ürünlerin D vitamini açısından zenginliği hayvanın ne denli güneş ışınlarına maruz kaldığına göre değişmektedir. Güneş görmeyen, kapalı mekanlarda yetiştirilen hayvanların ürünleri bu yönden fakir kalmaktadır. D vitaminin asıl kaynağı güneştir. Güneş gören insanlar D vitaminini kendileri de sentez edebilir, dışarıdan almak zorunda değildir. Yeterli güneş ışığı alanlarda başka bir hastalıkları yoksa D vitamini eksikliği oluşmaz. Bu nedenle D vitamini bazı tıp adamlarına göre vitamin değil, hormon gibi kabul edilmelidir. Bebeğin sadece yanaklarının yeterli güneş ışını alması, onun ihtiyacını karşılayabilir. Eğer anne yeterli D vitamini veya güneş ışını aldığı takdirde sütünden bebeğine yeterli D vitamini geçer. D vitamini ısıya dayanıklıdır, kaynatmakla aktivitesini yitirmez. E VİTAMİNİ Antioksidan (oksitlenmeyi önleyici ) etki gösteren bir grup tokoferol denilen maddelere kısaca E vitamini denmektedir. Tanımlanmış 7 ayrı formu olmasına karşın genellikle üzerinde durulan alfa tokoferoldür. Etkisi uzun yıllardır bilinmesine karşın son 10 yılda oldukça popüler olmuştur. Alfatokoferol diğer formlara karşın ısıya ve asitlere oldukça dayanıklıdır. Diğer tokoferoller gıdaların ısıtılma, pişirme, dondurulma, işlenme esnasında tahrip olurlar. Tahılların öğütülmesi, unun renginin beyazlatılması, yağda kızartma ve fırında sıcağa maruz kalma sonucunda E Vitaminin çoğu yok olur. E Vitamini barsaklardan önce lenf sistemine sonra da kan yoluyla karaciğere gelir. Kullanılmayan miktarın fazlası genellikle dışkı ile atılır. Depo edilebilen kısmın çoğu yağ doku ve karaciğerdedir. Daha az miktarda da kalp, adale dokusu, testis, rahim, böbrek üstü bezi, beyin ve kanda depo edilir. Ayrıca deriden de emilebilme özelliği vardır. E Vitaminin Etkileri Temel görevi antioksidan etkisidir. Bu sanıldığından çok daha önemli bir özelliktir. Antioksidan demek okside olmayı, yani oksijen ile bozulmayı önlemek demektir. Oksijeni tutarak, oksijen etkisi ile oluşabilecek istenmeyen etkilerin önüne geçer. Daha iyi anlaşılması için demirin paslanması, okside olması demektir. Boya ve antipas gibi maddeler bunu engeller. E Vitamini de bir şekilde buna benzer bir koruyucu etkiye sahiptir. Bu etki C Vitamini, betakaroten, glutatyon ve selenyumda da vardır. Premature bebeklerden estetik amaçlara kadar geniş kullanım alanı ortaya çıkmıştır. | ||
30-01-2007, 10:06 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gıda endüstrisinde yağ ve yağlı gıdaların oksitlenme ile acı tat almasının engellenmesi amacı ile kullanılırlar. İnsan vücudunda da oksijen etkisi ile parçalanabilecek veya değişebilecek vücut bileşimlerini korur. Hücrelerin genel sağlığını korumak gibi özellikleri vardır. Hücrelerdeki yağların oksijen ile bozulması sonucu bazı pigmentler oluşur (yaşlılık lekeleri). E vitamini bunu engelleyebilir. Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu azaltarak hücre zarı oluşumuna yardımcı olur. Lipid zarlarının ve doymamış yağ asitlerinin oksijenin etkisi ile yıkılmasını önler. Serbest radikaller denen zararlı maddelerin dokuları tahrip etmesini önler. Bu özelliği ile damar sertliği, kalp hastalıkları, hipertansiyon, eklem iltihabı, yaşlanma sorunları üzerine olumlu etkileri olmaktadır. Enzim sistemleri ve DNA molekülün dayanıklılığını arttırır. (Vitaminler) Deri, karaciğer, meme ve testis gibi oksidasyona hassas dokuları ve hücreleri korur. (Vitaminler) Akciğeri havanın içersindeki zararlı maddelerden korur. (Vitaminler) Oksidasyondan etkilenen A Vitaminin biyolojik aktivitesine yardımcı olur. (Vitaminler) Böbrek üstü bezi ve beyinden salınan hormonları dayanıklı kılar. (Vitaminler) Vücutta normal dışı hücre üremesini engeller. Bu özelliği ile tümor oluşumuna karşı etki gösterir. Bu konuda bilgiler bazı araştırmalar yapıldıkça daha kesinlik kazanacaktır. (Vitaminler) Pıhtılaşmayı ve alyuvar zarlarının parçalanmasını önleyici etkisi vardır. (Vitaminler) Kalp ve adale hücrelerinin oksijen gereksinmesini azaltarak bu sistemlerin daha rahat çalışmalarını sağlar. (Vitaminler) Trombosit denilen kandaki bir tür pıhtılaşma hücrelerinin birbirlerine yapışmalarını engeller. Bu etkisinin kalp ve damar hastalarında kullanılan aspirinden daha güçlü olduğu yönünde yayınlar vardır. (Vitaminler) Kısırlık önleyici ve cinsel gücü arttırıcı etkisi deney hayvanlarında gösterilmiş olmasına karşın insanlarda kesinlik kazanmamıştır. E Vitamini Eksikliği Eksikliği insanlarda normalde görülmez. Eksikliğini ortaya koymak pek kolay değildir. Diğer vitaminler gibi eksikliğini gösteren hastalıklar yoktur.Sinir sistemi, üreme, dolaşım sistemi ve adaleler üzerine olan etkileri bilinmesine karşın diğer besin maddeleri bu eksikliği örtebilir. Besinlerde miktarı fazla olup insan vücudu ihtiyacını kolaylıkla karşıladığı için, ancak hayvanlarda deneysel olarak eksikliği oluşturulmuş ve bazı sonuçlara varılmıştır. (Vitaminler) Hayvanlarda kısırlık, fetusun gelişememesi, kanama, beyin yumuşaması, kas hastalıkları, karaciğer harabiyeti gibi eksiklik arazları gösterilmiştir. (Vitaminler) İnsanlarda ise kandaki seviyesi ölçülerek bazı hastalarda düşük olduğu görülmüştür. Akne, anemi, enfeksiyon, bazı kanser türleri, diş eti hastalıları, safra kesesi taşı, sinir-adale hastalıkları, Alzheimer tipi demans sorunları olan kişiler buna örnektir. (Vitaminler) Prematüre bebeklerde eksikliğine bağlı olarak anemi olabilir. E Vitamini anneden çocuğa kan yoluyla geçmez ama sütüyle geçer. Doğumdan sonra anne sütü alamayanlarda eksikliği özellikle inek sütüyle beslendiklerinde görülebilir. Kan hücreleri dayanıksız olup kolaylıkla parçalanmaktadırlar. Parçalanan bu hücrelerden ortaya çıkan yıkım ürünlerinin etkisiyle adalelerde normal dışı yağlanma ve karaciğer ile dalak sorunları oluşur. (Vitaminler) İnsanlarda deneysel olarak eksikliğini yaratabilmek için kasıtlı olarak bir yıldan uzun süreli özel diyet uygulanması gereklidir. E Vitaminin Fazlalığı Fazlalığının zararlı bir etkisi bu güne kadar gösterilmemiştir. Çünkü diğer yağda eriyen vitaminler kadar depolanamazlar. Gereğinden fazla alınanlarda birkaç gün içersinde dışkı ve idrarla vücuttan uzaklaştırılır. | ||
30-01-2007, 10:07 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Çok yüksek dozları bulantı ve ishal yapabilir. (Vitaminler) Hayvan deneylerinde yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, adaleleri zayıflattığı, alyuvar sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür. (Vitaminler) Düzenli E Vitamini kullananlarda doz günde 1200 IU yi geçtiğinde immun sistemin baskılandığı gözlenmiştir. Halbuki düşük dozlar immun sistemi güçlendirici etki sağlamaktadır. (Vitaminler) Günde 400 - 600 IU yağsız ve suda eriyen süksinat formu dolaşımı dolayısıyla dokuların kanlanmasını arttırıcı etki göstermesine karşın diğer yağlı formu tansiyon hastalarında tansiyonu yükseltici etki yapmaktadır. E Vitaminin Tedavide kullanımı Günümüzde oldukça popülerdir. Özellikle yaşla beraber kullanımı da artmaktadır. Olumlu etkileri zaman içersinde kesinlik kazandıkça belki kullanımı daha da artacaktır. Bir çok kronik hastalığın ve yaşlanma olgusunun altında yatan nedenlere karşı olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. (Vitaminler) Çocuklarda en yaygın kullanımı düşük doğum tartılı bebeklerin alyuvarlarının erimeleri nedeniyle oluşacak kansızlığın önleme tedavisidir. (Vitaminler) Ayrıca solunum sıkıntısı, gözlerde oluşabilecek retina hasarlarını engellemek amacıyla verilebilir. (Vitaminler) Kistik fibroz denilen bir çocuk hastalığında kas zayıflığını önlemek için kullanılır. Bazı kullanım nedenleri tartışmalıdır. Etkili olup olmadığı yönünde farklı fikirler vardır. Bunlar; yaşlanmayı geciktirmek, şeker hastalığının zararlı etkilerinden korunmak, sporcuların performansını arttırmak, kısırlık, düşükleri önlemek, katarakt oluşumunu ve prostat büyümesini engellemek, deri, kas ve eklem hastalıklarının tedavileri gibi konulardır. Beslenmede doymamış yağ asitlerinden zengin gıda alanların yanında E vitamini alması faydalıdır. Bu konuda mantıklı gözüken bazı kullanım alanları vardır. (Vitaminler) Yaşlanma denilen olayın temelinde hücrelerin serbest radikallerin etkisi ile dejenere olmaları ve değişmeleri yatmaktadır. E Vitamini de serbest radikallerin bu zararlı etkilerini önlemektedir. (Vitaminler) E Vitamini pıhtılaşmayı azaltmakta ve doku oksijenlenmesini arttırmaktadır. Bu özelliği ile kalp - damar sorunlarına olumlu etki yapabilir. (Vitaminler) Pıhtılaşmayı azaltma ve trombositlerin yapışmasını engelleme özelliği damar sertliği (=atheroscleroz) sorunu için etkili olabilir. (Vitaminler) A Vitamini ile beraber günde 200 - 300 IU dozlarında kolesterol ve yağ miktarlarını azaltmakta, tek başına HDL - Kolesterolu (iyi olan) arttırmaktadır. (Vitaminler) Kadınlarda adetlerin yarattığı şikayetleri gidermede, baş ağrısı, sıcak basması, kuruluğa bağlı vaginal kaşıntı gibi menopoz yakınmalarında, doğum kontrol haplarının yan etkilerini engellemede, meme kistlerinde yararlı olduğu yolunda yayınlar vardır. (Vitaminler) Solunum sistemindeki hücrelerin zarlarını ve akciğer dokusunu antioksidan özelliği ile ozon ve nitrojen dioksit gibi hava kirliliğini yaratan maddeler ile sigaranın içersindeki zararlı maddelerin tahribatından koruyabilir. (Vitaminler) Kanser tedavisinde kullanılan adriamycin ilacının kalbe zararlı etkilerini engelleyebilir. (Vitaminler) Zona hastalığında hem immun sistemi güçlendirmek hem de ağrıları azaltmak amacıyla kullanılabilir. Lupus Eritematosis dahil olmak üzere bazı cilt hastalıklarında A Vitamini ile birlikte kullanılmıştır. | ||
30-01-2007, 10:07 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| E VİTAMİNİ Antioksidan (oksitlenmeyi önleyici ) etki gösteren bir grup tokoferol denilen maddelere kısaca E vitamini denmektedir. Tanımlanmış 7 ayrı formu olmasına karşın genellikle üzerinde durulan alfa tokoferoldür. Etkisi uzun yıllardır bilinmesine karşın son 10 yılda oldukça popüler olmuştur. Alfatokoferol diğer formlara karşın ısıya ve asitlere oldukça dayanıklıdır. Diğer tokoferoller gıdaların ısıtılma, pişirme, dondurulma, işlenme esnasında tahrip olurlar. Tahılların öğütülmesi, unun renginin beyazlatılması, yağda kızartma ve fırında sıcağa maruz kalma sonucunda E Vitaminin çoğu yok olur. E Vitamini barsaklardan önce lenf sistemine sonra da kan yoluyla karaciğere gelir. Kullanılmayan miktarın fazlası genellikle dışkı ile atılır. Depo edilebilen kısmın çoğu yağ doku ve karaciğerdedir. Daha az miktarda da kalp, adale dokusu, testis, rahim, böbrek üstü bezi, beyin ve kanda depo edilir. Ayrıca deriden de emilebilme özelliği vardır. E Vitaminin Etkileri Temel görevi antioksidan etkisidir. Bu sanıldığından çok daha önemli bir özelliktir. Antioksidan demek okside olmayı, yani oksijen ile bozulmayı önlemek demektir. Oksijeni tutarak, oksijen etkisi ile oluşabilecek istenmeyen etkilerin önüne geçer. Daha iyi anlaşılması için demirin paslanması, okside olması demektir. Boya ve antipas gibi maddeler bunu engeller. E Vitamini de bir şekilde buna benzer bir koruyucu etkiye sahiptir. Bu etki C Vitamini, betakaroten, glutatyon ve selenyumda da vardır. Premature bebeklerden estetik amaçlara kadar geniş kullanım alanı ortaya çıkmıştır. Gıda endüstrisinde yağ ve yağlı gıdaların oksitlenme ile acı tat almasının engellenmesi amacı ile kullanılırlar. (Vitaminler) İnsan vücudunda da oksijen etkisi ile parçalanabilecek veya değişebilecek vücut bileşimlerini korur. (Vitaminler) Hücrelerin genel sağlığını korumak gibi özellikleri vardır. Hücrelerdeki yağların oksijen ile bozulması sonucu bazı pigmentler oluşur (yaşlılık lekeleri). E vitamini bunu engelleyebilir. (Vitaminler) Doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu azaltarak hücre zarı oluşumuna yardımcı olur. (Vitaminler) Lipid zarlarının ve doymamış yağ asitlerinin oksijenin etkisi ile yıkılmasını önler. Serbest radikaller denen zararlı maddelerin dokuları tahrip etmesini önler. Bu özelliği ile damar sertliği, kalp hastalıkları, hipertansiyon, eklem iltihabı, yaşlanma sorunları üzerine olumlu etkileri olmaktadır. (Vitaminler) Enzim sistemleri ve DNA molekülün dayanıklılığını arttırır. (Vitaminler) Deri, karaciğer, meme ve testis gibi oksidasyona hassas dokuları ve hücreleri korur. (Vitaminler) Akciğeri havanın içersindeki zararlı maddelerden korur. (Vitaminler) Oksidasyondan etkilenen A Vitaminin biyolojik aktivitesine yardımcı olur. (Vitaminler) Böbrek üstü bezi ve beyinden salınan hormonları dayanıklı kılar. (Vitaminler) Vücutta normal dışı hücre üremesini engeller. Bu özelliği ile tümor oluşumuna karşı etki gösterir. Bu konuda bilgiler bazı araştırmalar yapıldıkça daha kesinlik kazanacaktır. (Vitaminler) Pıhtılaşmayı ve alyuvar zarlarının parçalanmasını önleyici etkisi vardır. (Vitaminler) Kalp ve adale hücrelerinin oksijen gereksinmesini azaltarak bu sistemlerin daha rahat çalışmalarını sağlar. (Vitaminler) Trombosit denilen kandaki bir tür pıhtılaşma hücrelerinin birbirlerine yapışmalarını engeller. Bu etkisinin kalp ve damar hastalarında kullanılan aspirinden daha güçlü olduğu yönünde yayınlar vardır. (Vitaminler) Kısırlık önleyici ve cinsel gücü arttırıcı etkisi deney hayvanlarında gösterilmiş olmasına karşın insanlarda kesinlik kazanmamıştır. | ||
30-01-2007, 10:08 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| E Vitamini Eksikliği Eksikliği insanlarda normalde görülmez. Eksikliğini ortaya koymak pek kolay değildir. Diğer vitaminler gibi eksikliğini gösteren hastalıklar yoktur.Sinir sistemi, üreme, dolaşım sistemi ve adaleler üzerine olan etkileri bilinmesine karşın diğer besin maddeleri bu eksikliği örtebilir. Besinlerde miktarı fazla olup insan vücudu ihtiyacını kolaylıkla karşıladığı için, ancak hayvanlarda deneysel olarak eksikliği oluşturulmuş ve bazı sonuçlara varılmıştır. Hayvanlarda kısırlık, fetusun gelişememesi, kanama, beyin yumuşaması, kas hastalıkları, karaciğer harabiyeti gibi eksiklik arazları gösterilmiştir. (Vitaminler) İnsanlarda ise kandaki seviyesi ölçülerek bazı hastalarda düşük olduğu görülmüştür. Akne, anemi, enfeksiyon, bazı kanser türleri, diş eti hastalıları, safra kesesi taşı, sinir-adale hastalıkları, Alzheimer tipi demans sorunları olan kişiler buna örnektir. (Vitaminler) Prematüre bebeklerde eksikliğine bağlı olarak anemi olabilir. E Vitamini anneden çocuğa kan yoluyla geçmez ama sütüyle geçer. Doğumdan sonra anne sütü alamayanlarda eksikliği özellikle inek sütüyle beslendiklerinde görülebilir. Kan hücreleri dayanıksız olup kolaylıkla parçalanmaktadırlar. Parçalanan bu hücrelerden ortaya çıkan yıkım ürünlerinin etkisiyle adalelerde normal dışı yağlanma ve karaciğer ile dalak sorunları oluşur. (Vitaminler) İnsanlarda deneysel olarak eksikliğini yaratabilmek için kasıtlı olarak bir yıldan uzun süreli özel diyet uygulanması gereklidir. E Vitaminin Fazlalığı Fazlalığının zararlı bir etkisi bu güne kadar gösterilmemiştir. Çünkü diğer yağda eriyen vitaminler kadar depolanamazlar. Gereğinden fazla alınanlarda birkaç gün içersinde dışkı ve idrarla vücuttan uzaklaştırılır. (Vitaminler) Çok yüksek dozları bulantı ve ishal yapabilir. (Vitaminler) Hayvan deneylerinde yüksek dozların büyümeyi durdurduğu, adaleleri zayıflattığı, alyuvar sayısını azalttığı ve kemikleşmeyi yavaşlattığı görülmüştür. (Vitaminler) Düzenli E Vitamini kullananlarda doz günde 1200 IU yi geçtiğinde immun sistemin baskılandığı gözlenmiştir. Halbuki düşük dozlar immun sistemi güçlendirici etki sağlamaktadır. (Vitaminler) Günde 400 - 600 IU yağsız ve suda eriyen süksinat formu dolaşımı dolayısıyla dokuların kanlanmasını arttırıcı etki göstermesine karşın diğer yağlı formu tansiyon hastalarında tansiyonu yükseltici etki yapmaktadır. E Vitaminin Tedavide kullanımı Günümüzde oldukça popülerdir. Özellikle yaşla beraber kullanımı da artmaktadır. Olumlu etkileri zaman içersinde kesinlik kazandıkça belki kullanımı daha da artacaktır. Bir çok kronik hastalığın ve yaşlanma olgusunun altında yatan nedenlere karşı olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. (Vitaminler) Çocuklarda en yaygın kullanımı düşük doğum tartılı bebeklerin alyuvarlarının erimeleri nedeniyle oluşacak kansızlığın önleme tedavisidir. (Vitaminler) Ayrıca solunum sıkıntısı, gözlerde oluşabilecek retina hasarlarını engellemek amacıyla verilebilir. (Vitaminler) Kistik fibroz denilen bir çocuk hastalığında kas zayıflığını önlemek için kullanılır. Bazı kullanım nedenleri tartışmalıdır. Etkili olup olmadığı yönünde farklı fikirler vardır. Bunlar; yaşlanmayı geciktirmek, şeker hastalığının zararlı etkilerinden korunmak, sporcuların performansını arttırmak, kısırlık, düşükleri önlemek, katarakt oluşumunu ve prostat büyümesini engellemek, deri, kas ve eklem hastalıklarının tedavileri gibi konulardır. Beslenmede doymamış yağ asitlerinden zengin gıda alanların yanında E vitamini alması faydalıdır. Bu konuda mantıklı gözüken bazı kullanım alanları vardır. (Vitaminler) Yaşlanma denilen olayın temelinde hücrelerin serbest radikallerin etkisi ile dejenere olmaları ve değişmeleri yatmaktadır. E Vitamini de serbest radikallerin bu zararlı etkilerini önlemektedir. | ||
30-01-2007, 10:09 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| E Vitamini pıhtılaşmayı azaltmakta ve doku oksijenlenmesini arttırmaktadır. Bu özelliği ile kalp - damar sorunlarına olumlu etki yapabilir. (Vitaminler) Pıhtılaşmayı azaltma ve trombositlerin yapışmasını engelleme özelliği damar sertliği (=atheroscleroz) sorunu için etkili olabilir. (Vitaminler) A Vitamini ile beraber günde 200 - 300 IU dozlarında kolesterol ve yağ miktarlarını azaltmakta, tek başına HDL - Kolesterolu (iyi olan) arttırmaktadır. (Vitaminler) Kadınlarda adetlerin yarattığı şikayetleri gidermede, baş ağrısı, sıcak basması, kuruluğa bağlı vaginal kaşıntı gibi menopoz yakınmalarında, doğum kontrol haplarının yan etkilerini engellemede, meme kistlerinde yararlı olduğu yolunda yayınlar vardır. (Vitaminler) Solunum sistemindeki hücrelerin zarlarını ve akciğer dokusunu antioksidan özelliği ile ozon ve nitrojen dioksit gibi hava kirliliğini yaratan maddeler ile sigaranın içersindeki zararlı maddelerin tahribatından koruyabilir. (Vitaminler) Kanser tedavisinde kullanılan adriamycin ilacının kalbe zararlı etkilerini engelleyebilir. (Vitaminler) Zona hastalığında hem immun sistemi güçlendirmek hem de ağrıları azaltmak amacıyla kullanılabilir. (Vitaminler) Lupus Eritematosis dahil olmak üzere bazı cilt hastalıklarında A Vitamini ile birlikte kullanılmıştır. E Vitamini Gereksinimi Günlük gerekli miktarı vücut ebatlarına ve beslenmede bulunan uzun zincirli yağların oranına göre değişmektedir. Yenilen rafine yağlar, yağda kızartılmış yiyecekler ihtiyacı arttırmaktadır. E Vitamini Doğal Kaynakları Doğada ve besinlerde bol olarak vardır. Fakat daha önce yazıldığı şekilde çoğu besin maddeleri işlenir ve hazırlanırken tahrip olur K VİTAMİNİ Asıl adı naftakinondur. Doğada K-1 ve K-2 olarak iki şekilde bulunur. K-1 vitamini bitkilerde olan, iki form halinde, filokinon ve fitomenadion olarak adlandırılan cinsidir. K-2 ise barsaklardaki bakteriler tarafından da üretilen, bir çok çeşidi bulunan bir grup menakinon denen organik bileşenlerdir. Sentetik olarak üretilen cinsine de K-3 menadion denilir ve doğal olanlardan 2 kat daha güçlüdür. Yağda eriyen bir vitamin olması sebebi ile barsaklardan yağlarla emilerek karaciğere gelir. Isıya dayanıklıdır. Alkali, kuvvetli asitler, radyasyon ve okside edici ajanlar tarafından etkisizleşir. Fazla E Vitamini alınması, K Vitaminin emilimini bozar. Yoğurt, kefir asitlenmiş süt barsaklardaki bakterilerin K Vitamini üretmesini arttırır. Barsak bakterilerinin aleyhine olan antibiyotikler K Vitamini üretimini engeller. K Vitaminin Etkileri Karaciğere gelen K Vitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. (İnsan vücudunda kanayan bir dokudan kan kaybının önlenmesi amacıyla pıhtılaşma mekanizması denilen bir sistem devreye girer. Pıhtılaşma olayı ise bir dizi reaksiyonlar sonucunda oluşan ve faktör adı verilen maddeler ve hücreler aracılığı ile oluşan doğal tıkaçlar ve yamalardır. Faktörler Romen rakamları ile numaralanırlar.) Bu faktörler ;
| ||
30-01-2007, 10:09 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| K Vitamini Eksikliği K Vitamini vücutta önemli miktarlarda depolanmaz. Zira günlük gereksinim diye bir miktar pek söz konusu değildir. Çünkü insan vücudu normalde kanamaz, ancak bir neden sonucu kanama olur ve ihtiyaç miktarı o zaman ortaya çıkar. K-2 vitamini barsaklardaki bazı bakteriler tarafından üretilebilmektedir. Ancak barsakları ilgilendiren kolit, ileit, spru, çöliak, gibi hastalıklar ve bazı ameliyatlar, genetik ve edinsel karaciğer hastalıkları buna yol açabilir. Bu vitaminin eksikliğinde net olarak kanamaya eğilim artmakta ve kişiler kolaylıkla kanama sorunu ile karşılaşırlar. (Vitaminler) Pıhtılaşma süresi de doğal olarak uzamaktadır. Yetersiz beslenme ile eksikliği nadirdir. Daha sık olarak yeni doğan bebeklerde barsakları bakteri içermediğinden ve oldukça steril besinler aldıkları için ayrıca karaciğerlerinde de bu pıhtılaşma faktörlerinin yapımı henüz yeterli olmadığından, görülebilir. · Yeni doğan bebeklerde göbek kanaması bu nedenle oluşur. Bunun önüne geçmek için doğumdan hemen sonra K Vitamini iğnesi yapılması gerekir. Daha sonra barsakları flora dediğimiz bakterilerine kavuşunca bu durum kendiliğinden çözümlenir. Anne sütü K vitamini açısından fakirdir. (Vitaminler) Antibiyotikler barsakta K Vitamini üreten bakterilerin de ölmesine yol açarlar. (Vitaminler) Ayrıca salisilat gibi bazı ilaçlar (Çocuklarda kullanımı çok nadir, daha ziyade erişkinlerde) K vitaminin etkisinin tam tersi etki gösterirler. Bunların etkisiyle K vitamini eksikliği oluşur. (Vitaminler) Eksikliği göbek kanaması dışında, burun kanaması, idrar ve dışkıda kan bulunması, küçük darbelerde bile morarma ve kanamalar olması, kanayan bir dokuda kanamanın durmaması ve kabuk oluşamaması gibi belirtilerle anlaşılır. (Vitaminler) Ayrıca beyin ve diğer iç organ kanmaları ile rahim içi kanama sonucu düşükler de meydana gelebilir. Doğal olarak bu belirtilerin yegane sorumlusu bu vitaminin eksikliği değildir. Başka nedenler de bu arazların oluşmasının sorumlusu olabilirler. Yazılanlar K Vitamini eksikliğinde oluşabilecek sorunlardır ve çoğu oldukça nadir görülebilecek durumlardır. K Vitamini Fazlalığı Fazlalık doğal K vitamini ile oluşmaz. Yiyecekler ile alınan K-1 ve barsaklarda üretilen K-2 Vitaminlerin fazlası kolaylıkla atılabilir. Fakat sentetik ve suda eriyen anolog (benzeri) menadion, konakion gibi K-3 tipindeki sorunlara yol açabilir. Bu vitaminin fazlalığı da eksikliğinin tam tersi etki yapacaktır. (Vitaminler) Aşırı pıhtılaşma ve bunun da sonucunda damarlarda tıkanmalar meydana gelir. (Vitaminler) Karaciğer fonksiyonlarında bozulmalar oluşur. (Vitaminler) Kandaki alyuvarların parçalanmalarına yol açılır. (Vitaminler) Kızarma, terleme ve göğüs sıkışması meydana gelir. (Vitaminler) Yeni doğan bebeklerde sarılık ve safra boyalarının (Pigmentlerin) beyin ve omurilikte birikmesine neden olur. Keza fazlalık oluşması eksikliği gibi nadiren olabilecek bir durumdur. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |