![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #21 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Çok Ölçüte Göre Devrim Sınıflamaları Devrimleri birden çok ölçüte göre sınıflayanlar arasında Brinton'un kategorileri oldukça açıklayıcıdır. Brinton, devrimleri dört gruba ayırıyor. Birinci grup, ortaçağ sonrası Batı toplumunda --halkçı-- ya da --demokratik-- dediği devrimlerdir. Bunlar küçük ve ayrıcalıklı bir azınlığa karşı, çoğunluğun özgürlükleri adına yapılmış devrimlerdir. Brinton asıl bunları inceliyor. Ona göre İngiliz, Amerikan, Fransız ve Rus devrimleri böyle devrimlerdir. İkinci grup devrimler sağcı devrimlerdir. Bunlar otoriter eğilimliler, oligarşiler ya da tutucular tarafından yapılan devrimlerdir. İtalya ve İspanya'daki faşist devrimlerle, Almanya'daki milliyetçi-sosyalist devrimi bu gruba sokuyor. Üçüncü grup devrimler ulusal kurtuluş devrimleridir. Asya ve Afrika kıtalarındaki bağımsızlık savaşlarını bu gruba sokuyor Brinton. Dördüncü grup devrimler ise başarıya ulaşmamış devrimlerdir. Amerikan iç savaşı, 1848 Avrupa ayaklanmaları, 1871 Paris komünü bu tür devrimlere örnektir (Brinton, 1965:21-26). Görüldüğü gibi Brinton'un devrim sınıflaması oldukça çağdaş ve işe yarar bir sınıflamadır. Kullandığı birden çok ölçüt ise çok mantıklı bir biçimde sıralanmıştır. --Çoğunluk adına-- --azınlık adına-- yapılmış olma ölçütü pek çok yazarın --ilerici-- --gerici--, ya da --solcu-- --sağcı-- ayırımını karşılayacak niteliktedir. Ayrıca, ulusal kurtuluş savaşlarını ayrı bir grup içinde almış olması, hiç kuşku yok ki, sınıflamasını toplumsal ve siyasal gerçeğe daha da yaklaştırmaktadır. Başarıya ulaşamamış devrimlerin ayrı bir sınıf olarak ele alınması, bunlarla, başarılı olanlar arasında karşılaştırma ve belli nitelikleri vurgulama olanağı verdiği için oldukça anlamlıdır. Ne yazık ki, Brinton, --Devrimin Anatomisi-- adını verdiği kitabında yalnızca bir grup devrimi, İngiliz, Amerikan, Fransız ve Rus devrimlerini incelemiştir. Bu dört devrimden bile, zaman zaman bizim de kullanacağımız sonuçlar çıkaran Brinton, tüm devrimleri inceleseydi, mutlaka, çok daha verimli sonuçlara ulaşabilirdi. | ||
![]() |
|
![]() | #22 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Biz bu çalışmada Brinton'un sınıflamasını da kullanmayacağız. Çünkü, bir ileri teknoloji ülkesi bilim adamı olan Brinton da, Batı'ya ağırlık veren bir yaklaşımı belirliyor; yalnız ileri teknoloji ülkelerinin devrimlerini inceliyor. Oysa, bizim inceleyeceğimiz devrim, bir --geri teknoloji ülkesi devrimi--dir. Üstelik de ulusal kurtuluş savaşı ile iç içe geçmiş bir devrim: Türk Devrimi. Bu nedenle, daha önce belirttiğim gerekçeleri de akılda tutarak, buradaki sınıflamamız daha çok Türk Devrimi'ni açıklamaya yardımcı olacak biçimde yapılacaktır. Bu nedenle de önce Batı'yı ve tüm dünyayı etkileyen endüstri devrimi üzerinde durulacaktır. Daha sonra üç genel model açısından Türk Devrimi'nin irdelenmesi yapılacaktır. Bu modellerin iki tanesi --ileri endüstri ülkeleri-- için geçerlidir. Bir tanesi de --geri teknoloji ülkeleri-- için geliştirilmiştir. ::::::::::::::::::: II EVRENSEL MODELLER VE TÜRK DEVRİMİ Gökte bir bulutgeziyordu; Bir yanı kırmızıydı, bir yanı beyaz; Batı'ya yönelmişti, Belli, Doğu'dan gelmiş. Gökte gezen bulut, gözümle gördüm; Tıpkı, Mustafa Kemal'e benziyordu. M. SUNULLAH ARISOY, --Mustafa Kemal Türküsü--nden. | ||
![]() |
![]() | #23 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| I- İLERİ TEKNOLOJİYE SAHİP ÜLKELER İÇİN GELİŞTİRİLMİŞ MODELLER Her ne kadar Türk Devrimi bir anlamda --geri teknolojiye sahip--, ya da azgelişmiş-geri bıraktırılmış ülke devrimlerine öncü ve örnek bir devrim ise de, Mustafa Kemal Atatürk'ün gerek yetişme biçimi, gerek okuduğunu ve incelediğini bildiğimiz kitaplar, gerekse sonradan yaptığı uygulamalar, Türk Devrimi'nin büyük ölçüde --ileri teknolojiye sahip-- Batı ülkelerinden ve bu ülkeler için geliştirilmiş olan bazı modellerden etkilendiğini göstermektedir. Bu nedenle ileri teknolojiye sahip ülkeler için geliştirilmiş olan modellerin incelenmesi, yalnız devrim toplumbiliminin kuramsal temellerini belirlemek açısından değil, Türk Devrimi'nin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün eyleminin anlaşılması bakımından da zorunludur. Bilim, hiç kuşkusuz, bir birikimdir. Bu açıdan günümüzün sorunlarına bakarken, --Amerika'yı yeniden keşfetmemek içina, tarihsel açıdan konuya nasıl yaklaşılmış olduğunu çok iyi bilmek gerekir. İnsanoğlunun en ileri teknolojiye sahip toplumları, tarihte de, günümüzde de, genel olarak Batı toplumlarıdır. Her ne kadar Japonya, bugün teknolojik ilerilik açısından, Batı'ya önemli ölçüde ortak olmuş gözüküyorsa da, bu henüz, --Batı-- egemenliğine son verdirecek bir yaygınlığa erişmemiştir. Batı toplumları tarafından ve genellikle Batı toplumları için geliştirilmiş olan modellerin altında ise onsekizinci yüzyılın ikinci yarısından ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısına dek varlığını bütün şiddetiyle duyuran endüstri devrimi yatar. | ||
![]() |
![]() | #24 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Endüstri devrimi öyle bir olaydır ki, yüzyılların birikimi ile çatırdayan ve çürüyüp giden feodal düzenin üzerine, yeni bir yapıyı, burjuvazi ve proleterya arasında paylaşılan bir düzeni getirmiştir. İşte çağımızın devrim modellerine damgasını vuran temel olay budur. Avrupa'da endüstri devrimi, bütün gücü ile sürüp gelişirken, bir başka olay, Fransız Devrimi, teknolojik gelişmelerin karşı durulmaz dalgalarını, ideolojik kalıplar biçimine sokuyor ve bir düzenin tüm temellerini sarsıyordu. Bu anlamda düşünüldüğünde, Batı'nın teknolojik bakımdan ileri ülkeleri için ve bu ülkelerde geliştirilmiş olan devrim kuramlarının altında teknolojik güç olarak endüstri devrimini, ideolojik güç olarak da Fransız Devrimi'ni görmemek olanaksızdır. Bu nedenle de ileri teknolojik ülkeler için geliştirilmiş modellerin özelliklerini anlayabilmek için önce bunların teknolojik ve ideolojik kaynaklarını bilmek gerekir. | ||
![]() |
![]() | #25 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1-) Endüstri Devriminin Özellikleri Batı kültür birikimini tüm dünyaya yetkiyle yayma işlevini yüklenmiş olan Britannica ansiklopedisi, Endüstri Devrimi'nin özelliklerini endüstri içi ve dışı olarak sınıflıyor ve şöyle özetliyor: Endüstri Devrimi'nin endüstri yaşamında görülen özellikleri: 1) Başta demir ve çelik olmak üzere yeni hammaddelerin kullanılması. 2) Kömür, buhar makinesi, elektrik, petrol ve patlamalı makineler gibi, yeni enerji kaynaklarının kullanılması. 3) İplik eğirme makinesi ve yeni enerji kaynakları ile çalışan tezgahtar gibi, daha az insan enerjisi ile daha çok üretim yapılmasına yol açan yeni makinelerin icadı. 4) İşgücünün fabrika sistemi içinde, daha yüksek bir işbölümüne ve uzmanlaşmaya yol açan biçimde yeni örgütlenmesi. 5) Buharlı lokomotif, buharlı gemi, otomobil, uçak, radyo ve telgraf gibi ulaşım ve haberleşmede önemli gelişmeler. 6) Bilimin endüstriye, gittikçe artan bir biçimde uygulanması. Görüldüğü gibi, altı nokta biçiminde özetlenen bu yenilikler, gerçekten tüm insan ilişkilerini etkileyecek güçte teknolojik gelişmelerdi. Üstelik, bu teknolojik değişme ve gelişmelerin doğrudan doğruya ortaya çıkan birtakım başka sonuçları da vardı. Britannica, bunları da, endüstri devriminin endüstri alanı dışındaki özellikleri olarak şöyle özetliyor: | ||
![]() |
![]() | #26 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1) Çok daha büyük tarım dışı nüfusu besleyecek üretimi sağlayan tarımsal gelişmeler. 2) , Servetin daha yaygınlaşmasına yol açan ekonomik değişmeler, artan endüstriyel üretim ve uluslararası ticaret karşısında servet kaynağı olarak gerileyen toprak. 3) Ekonomik güç kaynağındaki değişmeleri yansıtan siyasal değişiklikler ve endüstriyet bir toplumun gereklerine uygun olarak düzenlenen yeni politika uygulamaları. 4) Kentlerin büyümesi, işçi sınıfı hareketlerinin gelişmesi ve yeni otorite kaynaklarının ortaya çıkması gibi, büyük toplumsal değişmeler. 5) Çalışanların yeni beceriler elde etmeleri, fabrika disiplininin ortaya çıkması, bütün bunların sonunda insanın kendine güveninin artması gibi ögelerle belirlenen çok geniş bir kültürel değişme. (Britannica: XII, 210-211 ). Fransız Devrimi Yukarıdaki değişmelere dikkatle bakıldığında, bunların toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda gerçek bir devrimi belirlediğine hiç kimse kuşku duymaz. Nitekim, bu oluşumlar sırasında ortaya çıkan bir başka olay, Fransız Devrimi, duyulabilecek tüm kuşkuları dağıtacak bir biçimde çağına damgasını vurdu. 1789 yılında doruk noktasına ulaşan, 1830 ve 1848'de yeniden Avrupa'yı sarsan siyasal devrim, özgürlük, eşitlik, kardeşlik terimleri çerçevesinde tüm bir düzeni değiştirmekle kalmıyor, geleceği de biçimlendiriyordu. Genellikle kısır bir görüşle yalnızca --bir burjuva devrimi-- olarak nitelenen ve incelenen Fransız Devrimi, aslında, bağrında burjuvazinin zorunlu ikizi olan işçi sınıfının yükselişini de simgeliyordu. Sanırım Danton'un şu sözleri durumu bütün açıklığı ile simgeler: --Kendini aristokrasiye ve ruhbana eşit kılmak için monarşiyi deviren üçüncü sınıf, dördüncü sınıfın genel eşitlik isteği karşısında yenilme tehlikesiyle karşılaşmış bulunuyor.-- (Eliçin, 1967:298). | ||
![]() |
![]() | #27 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Endüstri Devrimi'ni, siyasal alana taşıyan ve günümüz dünyasını bile biçimlendiren Fransız Devrimi için ünlü tarihçi Albert Sorel'in çözümlemesi; hiç kuşkusuz yalnız bir --Devrim Toplumbiliminin Kuramsal Temelleri--ne değil, aynı zamanda Mustafa Kemal eyleminin kökenine de ışık tutacak niteliktedir: --Başlangıcından itibaren ve ana prensibinin tabü bir neticesi olarak, Fransız İhtilali temele saldırır ve saltanat rejimi altında bulunan ihtiyar Avrupa'nın bütün yapısını harap eder. Milletin egemenliğini ilan eder, kendi nazariyelerini pek tabii ve dünyaya şamil hakikatler şeklinde tanıtır, yerleşmiş bütün iktidarları tehdit eder, milletleri ayaklanmaya ve hürriyetleri elde etmeye çağırır. Bu işte bilhassa garip olan taraf, ne nazariyenin mahiyetidir, ne de propagandanın şiddeti; Avrupa hükümetlerinin kayıtsızlıklarıdır. Boranın belirtilerini sezmemişlerdir, koptuğu zaman onu bencil bir rahatlık içinde seyrederler; ancak sağanak boşandığı ve sel kendi üstlerine geldiği zaman dehşete düşerler. | ||
![]() |
![]() | #28 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tehlikeyi farketmeyi bilmemişlerdir; onu önlemeye de muvaffak olamazlar. Ona ancak birbirini tutmayan gayretler, birbirlerine zıt tedbirler, durmadan boşa çıkan niyetlerle karşı koyarlar. İsyan etmiş bir milletin ve her şeyi altüst edecek bir nazariyenin tehdidi altında bulundukları halde, ne nazariyeye karşı bir koruma prensibine, ne de ayaklanmaya karşı çıkarılacak bir milli kuvvete sahiptirler. Fransa'da her şey karışmış ve bozulmuştur, Avrupa'da ise her şey yerli yerindedir. Fransa'da ne hükümet, ne de hazine kalmıştır; kendisinin bir ordu kadrolarına sahip kaldığını söylemek bile güçtür. Eski saltanat idareleri kudretli hükümetlerin bütün imkanlarına sahip bulunmaktadırlar. Orduları harbe girecek durumdadır; muharebeleri inceleyerek ve savaşarak bilgi kazanmış generalleri, itaatli ve tecrübeli erlere kumanda etmektedirler. Fen, disiplin, sayı üstünlüğü, mühimmat onlardadır. Fransa mahvolacak gibi görünür. Her türlü tahminin hilafına teşkilatlanan anarşidir, dağılan da teşkilatlı kuvvettir. Fransa, ittifakı yener; daha şaşılacak bir şey yapar; onu parçalar. İttifak etmiş hükümdarlardan biri: --Bu haydutlar dost da, müttefik de istemiyorlar; onlara suç ortaklarıyla kurbanlar lazım-- diye yazmaktadır (II'nci Katerina'nın Berlin'deki Büyükelçisine 6 Haziran 1794'deki talimatı, Martens Traites de la Russic avec l'Allemagne (Rusya'nın Almanya ile Muahedeleri). (II'nci cilt, 167'nci sayfa.Petersburg, 1883). Fransız sömürgelerini esasen kendi hesabına zaptetmiş olan ve bunları elden çıkarmamak iddiasını güden İngiltere müstesna, tekmil müttefikler sıra ile oyunbozanlık eder ve kurbanların topraklarından hisse almak için galiplerin ortağı olurlar. Krallar tarafından yerleşmiş hakların müdafaası için Fransız İhtilali'ne karşı girişilmiş kutsal savaş, saltanat haklarının koruyucularıyla ihtilalin ortaya çıkardığı iktidar kuvvetleri arasında kıtanın paylaşılmasına varır. --İhtiyar Avrupa hayasız bir iflasla can vermektedir.-- (Siyahlar benim. E.K.) (Sorel, 1949:I, XIII-XIV). | ||
![]() |
![]() | #29 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu satırlardan da açıkça görüldüğü gibi, Fransız Devrimi yalnız Fransa'ya özgü olarak kalmamış, Avrupa'nın tüm düzenini değiştirmiştir. Fakat bu değişiklik içinde yeni filiz veren bütün sınıflar yerli yerine oturamamış, şirazesinden çıkmış Avrupa, bir türlü düzene ve sükunete kavuşamamıştır. Değerli tarihçimiz Ahmet Mumcu, --Fransız İhtilali'nin insanlığa açtığı ufuklar sonucunda; özellikle Avrupa'da daha da sistemleştirilmiş ve siyasal nitelikleri daha belirgin yeni düşünce akımları ortaya çıkmış ve günümüze kadar sürmüştür-- dedikten sonra, bu devrimin ürettiği akımları, --Anayasacılık--, --Ulusalcılık-- (Milliyetçilik), --Cumhuriyetçilik ve Demokrasi-- olarak özetliyor (Mumcu, 1980:76-82). İşte Endüstri Devrimi'nin teknolojik ve Fransız Devrimi'nin ideolojik baskısı, --ileri teknolojiye sahip ülkeler-- için --büyük boy-- devrim ve değişim modellerinin üretilmesine yol açtı. ::::::::::::::::::: 2-) Pozitivist Model ve Türk Devrimi Hemen hemen bütün büyük boy değişme kuramlarının ve bu kuramlara uygun olarak gerçekleştirilen modellerin ortak bir yanı vardır: Hepsi tarihsel bir incelemeyle ve bir tarih yorumuyla işe başlarlar. Bu, onlara iki konuda büyük avantaj sağlar. Birinci olarak, ciddi bir değişme modeli ancak ciddi bir tarih ve toplum çözümlemesiyle ortaya konulabileceği için, ileri sürdükleri önerilerin anlamlı olmalarını sağlar. İkinci olarak da, inandırmak zorunda oldukları insanlara, daha --nesnel-- ve daha --bilimsel-- oldukları izlenimini verdikleri için, taraftar toplamaları kolaylaşır. | ||
![]() |
![]() | #30 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İşte tarihsel olarak Endüstri Devrimi ile Fransız Devrimi'nin ilk kuramsal ürünü, --pozitivizm-- ve ona dayalı olan --insanlık dini-- dir. Fransız Devrimi'nin doruk yıllarında doğan Auguste Comte tarafından oluşturulan --pozitivist-- model, aslında hiç de --devrimci-- değildir. Çünkü, herhangi bir düzeni --devirmek--ten çok, --kurma--ya yönelik bir modeldir. Comte, bizzat kendisi, --pozitivist-- görüşlü --sosyokratlar-- için şunları söylüyor: --Şu halde, her birisinin mahiyetine göre tatbik zemini bulacağı bütün beşeri kabiliyetleri umumi teceddüde (yenileşmeye) hakimane bir suretle iştirak ettirecek hakiki bir sosyokrasiyi imkan nisbetinde tesis etmek üzere, Garbı (Batı) anarşik bir demokrasi ile mütedenni (gerileyen) bir aristokrasiden kurtarmaya geliyoruz. Filvaki, biz sosyokratlar, aristokrat olmadığımız kadar demokrat da değiliz. Bize göre bu muhalif partilerin ehemmiyete değer kütleleri, tatbikatta bir taraftan tesanüdü, diğer taraftan da devamlılığı temsil eder ki, pozitivizm nihayet bunların esef edilecek çarpışmalarının yerine aralarında esaslı zaruri bir tabiiyet münasebeti (bağımlılık ilişkisi) tesis etmiştir. Fakat, her ne kadar siyasetimiz bu iki eksik ve insicamsız temayülün aynı nisbette üstünde bulunuyor ise de, bu mukabil iki partiyi bugün aynen reddedecek değiliz. Felsefi ve içtimai mesleğimin devam ettiği otuz seneden beri muhtelif rejimlerimizde muhalefet ismi verilen şeye karşı daima derin bir nefret ve her türlü yapıcılara karşı mahrem bir yakınlık hissetmişimdir. Her tarafta umumi kuruculuğun bellibaşlı bir ihtiyaç halinde göründüğü bu asırda, hatta açıkça eskimiş malzeme ile yapıcılıkta bulunmak isteyenler bile, sadece yıkıcı olanlara nisbeten, bana müreccah (tercih edilir) görünmüştü. Resmi muhafazakarlarımızın geri hallerine rağmen, basit ihtilalcilerimiz bana zamanımızın hakiki ruhundan, pek daha uzak görünmektedir. Bunları, durgunluklarına karşılık seleflerini (kendilerinden önce gelenleri) temayüz ettiren cömert umumi inkılap hislerini kullanmadan, XIX'uncu asrın ortasında körü körüne ancak XVIII'inci asra yaraşacak menfi istikameti (olumsuz doğrultuyu) devanı ettirmektedirler.-- (Comte, 1952:XLII-XLIII). | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |