|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-02-2007, 17:35 | #31 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bir taraftan Şarki Akdeniz’de M.Ali Paşa’nın nüfus kazanması ve Akkerman Anlaşması ile Türkiye ve Yunan meselesini Rusya’nın kendi menfaatine halletmeye çalışması sırasında İngiltere’de boş durmamış Yunan devletinin teşekkülünde, Yunanlıların Rusya’ya olduğu kadar, kendisine de minnettar olmalarını istiyordu. Bu amaç doğrultusunda da I.Nikola’nın Çarlığını tebrik etmek manası ile İngiltere Rusya’ya General Vellinğton’u 1827’de gönderdi. Öte yandan Osmanlı devleti 5 Haziran 1827’de Atina şehrini ele geçirmesi ile telaşa düşen Avrupa büyük devletleri Osmanlı devletine son bir darbe vurmak gayesi ile bir ittifak oluşturmaya karar verdiler. Bu birleşme Osmanlı İmparatorluğunu yıkamamış ama müttefiklere tarihin en utanç verici zaferini (!) kazandırmıştı. | ||
|
12-02-2007, 17:35 | #32 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İngiliz Amirali Cordrinğton komutasındaki müttefik donanma dostça bir ziyaret görüntüsüyle, Navarin Limanına girmiş, hiç beklenmeyen umulmayan, hatta ihtimal dahi edilmeyen bir kalleşlikle İngiliz, Fransız ve Rus gemilerinden mürekkep müttefik donanması Navorin’de 20 Ekim 1827’de Türk ve Mısır filolarını yakıp yok etti. Bu facianın neticesinde 57 Türk gemisi ile 8000 Türk askeri sulara gömülmüş ve Avrupa devletlerinin bu zaferi ileride asıl Yunan istiklalini doğurmuştur. Novarin olayı Yunan istiklalinin doğmasına büyük etki yapmış, bu çerçevede 3 Şubat 1830’da Yunan meselesini yeniden görüşmek üzeretoplanmış olan Londra konferansında büyük devletler,Yunanistan’ı Bu protokol Yunanistan’ın devlet şeklinin sınırlarının ve bağımsızlığının milletler arası seviyede belirlenmiş olması bakımından önem taşıyacaktır. | ||
12-02-2007, 17:35 | #33 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı devletinin de tanımak zorunda kaldığı Yunan krallığının başına Kapodistrias geçmiştir. Üç büyük devletin donanmaları Yunan bayrağı çekerek onu 20 Ocak 1828’de selamlamıştır. Yunan devletinin iç düzeninin sağlanması için dış güçler ülkede bir çok siyasi parti kurdular. Amaçları Yunan devletini ayakta tutmaktı. Ancak ülkede iç düzeni sağlamak isteyen siyasi parti kadrosu birtürlü dinmiyordu. Bunun üzerine üç büyük devlet 1832’de Bavyera Wittelsbach hanedanından Prens Otto’nun Yunan tahtına getirilmesi hususunda anlaşmaya vardılar. Prens Otto 6 Şubat 1833tarihinde 3500 kişilik bir Bavyera askeri muhafız birliği ile Yunanistan’a geldi. Onun ilk başlarda ülkede sükun bir idare sürdüğünü ancak bir süre sonra mutlakiyet bir idare sürmesiyle 1843 yılı Eylül’de büyük bir halk topluluğu kraliyet sarayını kuşattı. Otto’ya karşı gelişen hareketin özünde Bavyeralı devlet idarecilerinin uzaklaştırılması ve ülke anayasalı bir düzenin gerçekleştirilmesi yatmaktaydı. | ||
12-02-2007, 17:35 | #34 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Prens Otto gelişen bu olaylar karşısında bir anayasa hazırlatma yoluna gitti. 20 yıl (1844-1864) süreyle yürürlükte bu anayasa kalmış, ancak bu meşrutiyet de ülkeye bir istikrar getirmemiştir. Fakat siyasiler bütün enerjilerini dahili problemlerden çok “megali idea” nın gerçekleşmesi yolunda harcamaktaydılar. Yunanlıların geçmişte yaşamış oldukları iddia edilen toprakları, büyük başşehir Konstantinupolis “İstanbul” başta olmak üzere ele geçirip eski Bizans’ı diriltmek ve iki kıtalı beş denizli büyük bir Yunanistan Kurma İdeali şeklinde tasavvur edilen meğali idea, Yunanca’da “büyük fikir” anlamındadır. Bu konuyla ilgili belli başlı iki unsur ise; Kilise ve XIX.yüzyıldan itibaren milliyetçilik fikridir. “İki kıt’alı, beş denizli” ifadesiyle karaparçası olarak, Yunanistan ve Batı Anadolu, deniz olarak da, Karadeniz, Marmara denizi, Ege denizi, Akdeniz ve İyon Denizi kastedilmektedir. Bu iki akımın ortak hedefi İstanbul’dur. Ancak büyük Yunanistan ve Bizans’ı hangi tarihi sınırlara göre canlandırılacağı belirgin değildir. | ||
12-02-2007, 17:35 | #35 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1853-1856 Kırım Harbi’nin başlaması üzerine Yunan Krallığı Osmanlı Devletinin içine düştüğü zor durumdan faydalanarak topraklarını genişletmek maksadıyla ve Ruslardan teşvik görerek, Epir ve Tesalya Rumlarını ayaklandırmak için çete teşkilatı kurmuş ve bunları Osmanlı topraklarına sürerek kanlı faaliyetlere başlamışlardır. İşte hal bu şekil olunca Babı ali, Atina’yı sert bir dille uyarmış ve Yunan subaylarının derhal geri alınıp cezalandırılmalarını, Türk topraklarına yapılan tecavüzlere kesin olarak son verilip sınıra riayet edilmesini istemiştir. Fakat Yunan hükümeti Rusya’dan ümidini kesmediği için uygun bir cevap vermedi. İngiliz ve Fransız hükümetlerinin de Osmanlı devletini destekleyerek Yunanistan’ı abluka altına alacaklarını bildirdiler. Kral Otton bütün bu tedbirlere, hatta Yunanistan’ın abluka altına alınmasına aldırış etmeyince Pire Limanı Fransız-İngiliz birleşik kuvveti tarafından 1854 Mayıs ayı sonunda işgal edildi. Bunun üzerine Yunanistan tarafsızlığını ilana ve Osmanlı arazisine gönderdiği çeteleri geri çekmeye mecbur oldu. | ||
12-02-2007, 17:36 | #36 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1862 İsyanında Otton devrildi.; yerine bir Rus Prensesi ile evli Danimarka preslerinden Guillaume I.Yorgi adı ile Yunan tahtına geçti. Bu münasebetle ingiliz himayesinde bulunan yedi ada “Korfu, Paksos, Aya Movra, Serigo, İtaki, Kefalonya ve Zanta” sakinlerinde isteği ile Yunanistan’a hediye edildi. Osmanlı hükümeti’ de 8 Nisan 1865’te bu ilhakı tanımak ve mecburiyetinde kaldı. Yunanistan’ın Avrupalı devletler sayesinde yedi adayı da kendisine katıp genişlemesiyle Yunan milliyetçiliğinin en üst seviyesine çıkmasına sebep oldu. Yunanlıların Girit’e göz dikmeleri de bu gibi olayların etkisiyle oluşmuştur. Öte yandan Girit Rumları, kendilerini mağdur durumda göstermek için, 14 Mayıs 1866’da Osmanlı Padişahına başvurarak ıslahat istediler. Hemen bir süre sonra, Yunanistan’ın da teşviki ile 2 Eylül 1866’da, Girit’in Yunanistan’a katıldığını ilan ettiler. İsyancılar, Müslüman halka ve hatta kendilerine katılmayan Rumlara saldırdılar, evlerini yaktılar ve eşyalarını yağma ettiler. | ||
12-02-2007, 17:36 | #37 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu vahşeti örtmek isteyen Yunan basını, Avrupa kamu oyuna güya Türklerin adada katliam yaptığı propagandasını nakletmişti. (40) Girit’te isyanın bastırılması için önce Ömer Paşa burada pek başarılı olamadı. Avrupa devletleri “Prusya, İtalya,Rusya ve Fransa” 9 Haziran 1867’de Osmanlı hükümetine bir nota ile Girit’te bir muhtariyet kurulmasını önerdiler. Bu öneri karşısında Girit’e daha fazla müdahaleyi önlemek için, Osmanlı hükümeti Sadrazam Ali Paşayı bizzat gönderdi ve halka birtakım imtiyazlar vermek suretiyle meseleyi halletmiştir. Osmanlı hükümeti de verilen imtiyazla Girit’te 1868 tarihli ıslahat fermanı yayınlandı. Bununla beraber Ali Paşanın uyguladığı esaslı tedbirlerden sonra 24 Şubat 1868’de İstanbul’a döndü. Ali Paşa tarafından Girit’te ilan edilen esaslı ıslahat ve muhtariyet Giritlilerin çoğu ile batılıları memnun ederken, bir kısım isyancılar ile Yunanistan’ı tatmin edememişti. Çünkü bunların asıl maksadı Girit’te ıslahat yapmak değil, adayı doğrudan doğruya Yunanistan’a katmaktı. Bu amaçla da Yunanistan bir taraftan savaş hazırlığı yaparken diğer yandan da isyanda bulunan Giritli ahaliye kaçakçılık yolu ile de cephane yardımı yapmıştır. Bunlarda yetmiyormuş gibi, Atina’daki Giritli göçmen Hıristiyanlar Yunan bayrakları açarak Türk elçilik binası önünde düşmanca gösterilerde bulundu. | ||
12-02-2007, 17:36 | #38 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu durum üzerine Babıali 1868 tarihinde Türk elçisini geri çağırdığı gibi Yunanistan’a bir ültimatom vererek Türk limanlarını Yunanlılara kapadı. Yunan elçisini ve yunan uyruklu olanları sınır dışına çıkardı. 9 Ocak 1869’da Paris’te toplanan konferansta Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya, Prusya, Rusya ve Osmanlı devletinin katılmasıyla müzakerelere geçildi. Burada değerli devlet adamı Ali Paşanın üstün kabiliyeti sayesinde Türk tezini tuttular ve Yunan tarafının muhalefetten vazgeçmesine kararında kabulüne karar verdiler “18 Şubat 1869”. Girit meselesi böylece başarıyla sona ermiş, Osmanlı-Yunan münasebetleri yeniden kurulmuş ve Osmanlı devleti Girit’te muhtariyet planını uygulamaya devam etti. | ||
12-02-2007, 17:36 | #39 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| a. Halepa Fermanı Ve Yunanistan’a Toprak Verilmesi Girit Rumları,1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında, devletin içine düştüğü zor durumdan yararlanmak amacıyla, Yunanistan’ın da teşviki sonucunda,yeniden isyan etmişlerdi. Bu durumda Babıali 1878 Berlin Andlaşması’ndan hemen sonra, başta İngiltere ve büyük devletlerin baskısıyla Girit sorununu çözümlemek için 9 Eylül 1878’de Komiser unvan göreviyle Gazi Ahmet Muhtar paşa’yı Girit’e gönderdi. Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Hanya yakınlarındaki Halepa’da,İngiliz Konsolosu’nun da katılmasıyla asilerin temsilcileriyle 23 Ekim 1878’de görüştü. Halepa sözleşmesinde 20 Kasım 1878’de imzalandı. Bu Fermanda Girit halkına verilen hakların esasları şöyleydi: 1) Girit Valisi beş yıl süreyle atanacaktı. Valinin bir yardımcısı bulunacaktı. Vali Müslüman ise Yardımcısı Hıristiyan, Hıristiyan ise Yardımcısı Müslüman olacaktı. 2) Girit Genel Meclisi, 49 Hıristiyan, 31 Müslüman üyeden meydana gelecek, aldığı kararlar Osmanlı kanunlarına aykırı olmayacaktı. 3) Hıristiyan kaymakamlar, Müslüman kaymakamlardan sayıca fazla olacaktı. 4) Girit’te Türkçe’nin yanında Rumca da resmi dil olarak kabul edilecekti. | ||
12-02-2007, 17:36 | #40 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 5) Vergi gelirlerinin yarısı adanın kamu hizmetlerine harcanacak, eğer adanın geliri giderlerini karşılayamayacak olursa, devlet yardım edecekti. Halepa sözleşmesi, 1878 Berlin Antlaşması’nın ve o günlerde Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zor koşulların sonucunda, zorunlu olarak yapılmıştır. Bu antlaşma ile Girit Rumlarına büyük bir taviz verilmiş, bağımsızlıkları için adeta bir zemin hazırlanmıştı. Öte yandan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı neticesinde imzalanan Berlin Antlaşmasının 24.maddesi gereğince Yunanistan lehine İstanbul’da büyük devletler ve Babıali arasında 21 Temmuz 1881’de Tesalya ile Yanya ilinin Narda kasabasını Yunanistan’a bırakmak zorunda kaldı. Sonuçta Yunanistan bir savaşa katılmadan ve başarı kazanmadan, diplomatik yollardan büyük devletlerin çabası ve baskısı ile Osmanlı Devletinden bir parça toprak ele geçirerek, sınırlarını genişletmeyi başardı. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |