|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-02-2007, 17:36 | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Girit adasında, 1878 Halepa Fermanı ile kurulan statüde, Rumlara geniş haklar verilmişti. Fakat bu, onları memnun etmemişti. Çünkü onların amaçları adanın yönetiminde daha etkili olabilmek ve adayı Yunanistan’a bağlamaktı. Bu nedenle de, 1878’den itibaren, bu amaçlarına ulaşabilmek için uygun bir ortamın çıkmasını beklemeye başlamışlar ve bu arada bazı girişimlerde bulunmuşlardı. Bunlardan biride Balkanlarda çıkan Osmanlı-Bulgar çekişmesi sonucu ortaya çıkan buhranı fırsat bilen Yunanlılar, Girit Rumlarını kışkırttılar. Bundan başka adayı tekrar kendilerine katma teşebbüsünde bulundular. Girit Rumları, Halepa fermanının ada da iyi uygulanmadığını ileri sürerek 1888’de bir isyan çıkardılar. Ada da yaşayan Türk halkına büyük baskılar yaparak evlerine, mallarına el koydukları gibi can ve namuslarına da dokundular. Bu durum karşısında Babıali, Girit’e asker gönderdi ve isyanı batırdı. Arkasından da Ekim 1889’da, Girit Valisinin yetkilerini çoğaltarak, Halepa fermanı ile verilen bazı hakları kaldırdı. Girit’te bu olaylar Cereyan ederken Yunanistan Bulgar olayını fırsat bilerek Girit, Epir ve Güney Makedonya’yı kendisine katmak amacıyla Osmanlı sınırına asker yığdı. Avrupalı büyük devletler Balkanlarda yeni bir bunalım çıkmasını istemediklerinden Yunanistan’a baskı yaparak, askeri girişimlerine son vermesini istediler. Bu arada, Teselya’ya hücum eden Yunan askeri birliğini, Osmanlı kuvvetleri püskürttü. | ||
|
12-02-2007, 17:37 | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu başarısızlık karşısında Yunan Hükümeti, büyük devletlerin de isteğine uyarak, bir kısım askerini terhis etti. Bunun üzerine de, Haziran 1889’da, büyük devletler deniz kuşatmasını kaldırdı. Böylece, devletler arası politikanın sonucu olarak, Yunan emelleri bir süre frenlenmiş ve yeni bir Osmanlı-Yunan bunalımının çıkması önlenmiş oldu. Halepa Fermanı’nın uygulanmasını yeniden isteyen Girit Rumları 1895’te bir isyan daha başlattılar. Aynı zamanda Türk – Rum çatışması adanın her tarafına yayıldı. Yunanistan’da adaya yeni bir çıkartma hazırlığına girişti. Diğer taraftan Girit Rumları Avrupa basınına Türkler ada da zulüm yapıyorlar iddiasında bulundular. Bu propagandanın etkisiyle Avrupalı devletler Girit işine tekrar karıştı ve Rusya’nın teklifi ile Halepa uzlaşmasının yeniden yürürlüğe konmasını istediler. | ||
12-02-2007, 17:37 | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı devleti Avrupa’nın baskısı ile Halepa Fermanını yürürlüğe koyduğunu açıkladı. Ancak Girit Rumları, bununla yetinmeyip yeniden ayaklandılar. Öte yandan ada da bulunan Türk toplumu da Babbıaliye kızdı ve 4 Şubat 1897’de ayaklandı ve böylece ada da savaş başlamış oldu. Girit olayları İstanbul’da ve Atina’da büyük heyecan doğurdu. Bu heyecanı Avrupalı devletlerin fark etmesi pek gecikmedi ve Yunanistan’ı uyardı. Fakat bu uyarılara Yunanistan pek aldırmadı ve bir taraftan Girit’e asker gönderirken, bir taraftanda Yunan ordusunu seferber hale getirip, Teselya sınırına yığınak yaptı. Öte yandan Osmanlı – Yunan ilişkilerinin yeniden gerginleşmesi ve bir savaş rüzgarlarının esmesi ile İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya devletleri,Girit’e ortak bir donanma göndermeye karar verdiler. Böylece Girit sorunu devletler arası bir sorun halini aldı. Bu önlemler ve baskılara rağmen, Yunan prensi Yorği’nin komutasındaki bir savaş filosu, 10 Şubat 1897’de Girit sularına geldi. 14 Şubat 1897’de de Albay Timoleon Vassos bir Yunan birliği ile Hanya yakınlarında karaya çıkarak, Girit’in Yunanistan’a bağlandığını ilan etti. | ||
12-02-2007, 17:37 | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Osmanlı devleti olayı şiddetle protesto etti. Avrupalı büyük devletlerde, Yunanistan’a bu hareketlerinden vazgeçmesini aksi takdirde kendilerinin harekete geçeceklerini bildirdiler ve Yunan Amirali Vassos’a Girit’ten çıkmalarını istediler. Bu öneri reddedilince, 21 Mart 1897 sabahından başlamak üzere adayı abluka altına almaya karar verdiler. Büyük devletler kamu oyuna Girit’i kuşattıklarını ve adada özerk bir yönetim kurulduğunu açıkladılar. Ertesi günde, adaya asker çıkartarak, Girit’i geçici olarak işgal ettiler. Böylece adada yeni bir statü kurulmuş ve Yunan istekleri o anlık önlenmiş oldu. Daha sonra Avrupalı büyük devletler Hanya, Resmo, Kandiye, Suda ve Sitia liman şehirlerine gönderdikleri taburlar tarafından işgal edildi. Hanya kalesindeki Türk bayrağının yanına büyük devletlerin bayrakları da çekildi. | ||
12-02-2007, 17:37 | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Aynı zamanda devletler,adayı ellerine “emanet olarak” teslim aldıklarını resmen beyan ettikleri gibi kendi işgal kuvvetlerine de adada bulunan Türk askerleri ile müşterek hareket etmelerini emrettiler. Öteyandan adanın kapıları Yunanlılar’ a kapanmış olmasından dolayı Yunan halkı acı çekmekteydi. Onlar için artık Türklerle Girit’te mücadele edilemeyecekti. O halde onlar için yapılabilecek tek şey Makedonya, Epir topraklarında çarpışmayı göze almaktı. Diğer taraftan, savaşın bu bölgede yapılmasında iki devletinde kendisine göre hesapları vardı. Şöyleki: Osmanlı Devleti, Orta Yunanistan’da kazanacağı bir savaşla, 1881’de Batılıların baskısı ile Yunanistan’a vermek zorunda kaldığı Teselya’yı geri alabilir ve doğrudan Atina üzerinde baskı yaparak, Girit sorununu kendi lehine çözümleyebilirdi. | ||
12-02-2007, 17:38 | #46 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yunanistan’ın hesabı ise, kazanacağı savaşla, daha önce göz diktiği Kuzey Yunanistan bölgesi ile Makedonya’dan toprak alabilir, Girit ve bazı Eğe adalarının kendisine katılmasını Osmanlı devletine kabul ettirebilir, böylece de Meğali idea’yı büyük ölçüde gerçekleştirebilecek ve Yunanistan da zafer elde edecekti. Balkan devletleri ise, “Bulgaristan, Sıbistan ve Avusturya” Yunanistan’ın bu bölgede daha fazla büyümesini istemiyorlardı. İngiltere ve Fransa tarafsız kalacaklarını bildirmişler. Hatta o dönemde Fransızların İstanbul elçisi “Cambon” Yunan elçisine bir harp olursa Yunanistan’ın yenileceğini ve bu suretle Helenizm’e vurulacak darbenin belki tamir edilemeyecek derecede ağır olacağını anlatmaya çalışmıştır. Dünya politikasını yeni yeni gütmeye başlayan Almanya ise, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünden yana idi. | ||
12-02-2007, 17:38 | #47 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Rusya ise, Avrupalı büyük devletlere karşı gelemeyeceği gibi Balkanlarda da Bulgaristan ve Sırbistan’a göre Yunanistan’ın daha fazla büyümesiyle bir dengesizlik olacağı endişesinden dolayı çekimser kaldı. Öte yandan Nisan 1897 başında, Yunan subayları komutasındaki gönüllü Yunan birlikleri Makedonya’yı ayaklandırma amacıyla Osmanlı sınırlarına silahlı saldırılarda bulundu. Osmanlı Devleti de 18 Nisan 1897’de Yunanistan’a savaş ilan etti. Tarihlerimizde “313 Muharebesi” denen Türk-Yunan savaşı bu şekilde başlamış oluyordu. Osmanlı-Yunan savaşı, bu ortam içerisinde 18 Nisan 1897’de fiilen başladı. Türk ordusu Müşir Ethem Paşa komutasında, Yunanlıları arka arkaya yenilgiye uğratarak, Yenişehir ile Tırhala’yı ele geçirdi ve onları geri çekmeye mecbur bıraktı. Yunan Başkomutanlığı büyük kuvvetlerini Dömeke’de toplamıştı. 17 Mayıs 1897 günü yapılan bir günlük çetin bir muharebe ile Dömek’e zapdedildi. Türk ordusu için artık Atina yolu açılmıştı. Böylece Ethem Paşa kumandasındaki Türk orduları Yunanlılara gereken dersi verdi. | ||
12-02-2007, 17:38 | #48 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Öte yandan bu durum Atina’da büyük bir korku ve panik yarattı. Çünkü, ortada Türk ordusunu durduracak bir Yunan kuvveti kalmamıştı. Bu yenilgi ve mağlubiyet üzerine Yunanistan’da hükümet değişmişti. Atina’daki halk kralı suçlu görüyordu. Yeni hükümet hemen büyük devletlerin aracılığını istedi ve 10 Mayıs ‘tada Girit için özerklik rejimini kabul etmeyi taahhüt etti. Yani Yunanistan Girit’in ilhakından vazgeçiyordu. Büyük devletler İstanbul’a savaşı durdurması için başvurmuşlar, ancak bir netice alamamışlardı. Bu sefer Yunanlıların isteği ile Rusya araya girmiş ve İngiltere’nin baskısı ile de Osmanlı Devleti savaşı durdurmayı kabul etti ve 21 Mayıs 1897’de mütareke imzalandı. Yapılacak barışın esaslarını saptamak üzere, 3 Haziran 1897’de İstanbul’da bir konferans toplandı. Burada Osmanlı Devleti temsilcileri ile Yunanistan’ı temsil eden Avrupa büyük devletler temsilcileri arasında yapılan müzakereler sonucunda 18 Eylül 1897’de barışın esasları, yani ön barış tespit edildi. Barış ise, 4 Aralık 1897’de İstanbul’da imzalandı. Bu barış antlaşmasıyla Osmanlı devleti kan pahasına geri aldığı Teselya’yı Yunanlılara geri bırakıyordu. Buna göre de; | ||
12-02-2007, 17:38 | #49 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1) Türk Ordusu tarafından ele geçirilmiş olan Teselya, küçük sınır değişiklikleri yapılmak koşuluyla, Yunanistan’a geri verilecek, sınır savaştan önceki duruma getirilecekti. 2) Yunanistan Osmanlı Devletine 4 milyon lira savaş tazminatı, ayrıca savaş sırasında halka verdiği zararlara karşılık 100 bin lira tazminat ödeyecekti. 3) Osmanlı Devleti, savaş tazminatının ödenmeye başlamasından bir ay sonra, Teselya’yı boşaltacaktı. Görüldüğü gibi Osmanlı Devleti büyük devletlerin baskısıyla yapılan bu antlaşma ile, kazandığı büyük askeri başarıya rağmen, savaştan sağlamak istediklerini gerçekleştiremedi. Bununla beraber bu savaş, Osmanlı Devleti’nin bir süreden beri gittikçe azalan itibarını çoğalttı. | ||
12-02-2007, 17:38 | #50 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Savaş sırasında Almanya’nın izlediği politika ve Osmanlı ordusundaki yaptığı düzenlemelerle imparatorluk üzerinde nüfusunu daha da geliştirdi. Yunanistan, bu yenilgi üzerine, Makedonya ve Girit üzerindeki isteklerinden vazgeçmek veya ertelemek zorunda kaldı. Ancak bütün bunlara rağmen Yunanlılar, Meğali idea’dan vazgeçmediler. Osmanlı-Yunan savaşının bitiminden ve İstanbul antlaşmasından ondört gün sonra Avrupalı büyük devletler 18 Aralık 1897’de Girit adasını Osmanlı egemenliğinde özerk bir konuma getirdiklerini açıkladıkları gibi Türk askerlerinin adadan çekilmesini istediler. Böylece Girit sorunu, Osmanlı Devletinin ve Ada Türklerinin aleyhine yeni bir şekil almış oldu. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |