|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
13-02-2007, 12:47 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
İBNİ SİNA Büyük Türk bilginidir. Ailesi Belh'ten gelerek Buhara'ya yerleşmiştir. İbni Sinâ, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan'dayken orada doğdu. Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur‘an-ı Kerim'i ezberledi. 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi. 150'den fazla eser bıraktı. Eserleri Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Onu Latinler “Avicenna” adıyla anarlar. ->İlk eğitimini babasından, daha sonra ünlü bilgin Natili'den özel dersler almış ve İsmail Zahit'ten geometri ve mantık dersleri almıştır. Ptolemaios'un yapıtlarını okuyarak, coğrafya; Eukleides'in eserlerini araştırarak geometri, Farabi'nin El-İbane adlı eserinden yararlanarak Aristo felsefesini öğrenmiş, ayrıca mantık, tıp, biyoloji, dini bilimler üzerine eğilmiştir. Tıp alanında hem okuyarak, hem de hasta tedavi ederek kendisini geliştirmiştir. -> İbni Sina 17 yaşında iken, hastalanan Buhara prensi'ni verdiği tedavi ile iyileştirince, Buhara sarayı kütüphanesinden faydalanma olanağına kavuşmuştur.Sonradan Buhara'dan ayrılarak, Harezm ve Horasan çevresindeki kent merkezlerini dolaşmıştır. ->“Tıbbın Kanunu”(el-kanun fi'ttıb) altı yüzyıl Asya ve Avrupa'da tıp fakültelerinde okutulmuştur. Batıda Avicenna olarak anılmıştır. Yazdığı bitkisel özler ve diğer organik karışımlardan altmış kadarı 1920 yılında İngiliz ilaç endeksine girmiştir. ->240 tanesi hala korunmakta olan 450 çalışması bulunan İbni Sina sadece tıp alanında değil, astronomi (yıldızların koordinatlarını izlemek için bir alet icat etmiştir) ve fiziğin (ışığın belli bir hızla yolaldığını belirtmiştir) de aralarında olduğu pek çok bilim alanında eserleri bulunmaktadır. | ||
|
13-02-2007, 12:47 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ->İranlılar kendisinin Buhara ve Hemedan'da yaşadığı için İranlı; Araplar eserlerini Arapça yazdığı için kendisini Arap kabul etmişlerdir. Oysa ailesinin köken aldığı ve yaşadığı yer olan Belh, zamanında Türklere ait bir yerleşim yeri olup, kendisi de ana tarafından Türk soyundan geldiğini ifade etmiştir. ->Tıp ilmine dair araştırmaları son derece orijinal ve doğrudur. Bu yüzden doğu ve batı hekimliğine kelimenin tam anlamıyla, 600 yıl, hükmetmiştir. Kendisinden sonra yetişen Gazâli, Fârabî'yi' ondan öğrenmiştir. Düşünce ve anlayış bakımından İbn-i Sina, Farabî ile İmam Gazâlî arasında bir köprü vazifesi görür. Yunan felsefesini İslâm ilmi olan Kelâm ile, yâni Tanrı bilgisiyle bağdaştırmaya uğraşmıştır. ->İbn-i Sina'nın Kanûn adlı eseri XII. yüzyılda Latince'ye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı.Çağın Fransa'sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversiteleri'nin temel kitabı Kanûn oldu. Durum XVII. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa'nın tıp hocası oldu. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi'nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina'nın Kanûn'u yer almıştır. ->Bugün hala Paris Üniversitesi'nin tıp fakültesi öğrencileri St. Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında iki Müslüman doktorun duvara asılı büyük boy portresiyle karşılaşırlar. Bu iki portre, İbn-i Sina ve er-Razi'ye aittir ->Yabancı güncel kaynaklarda halen İbni Sinanın bir arap biligini olduğu iddası devam etmektedir. | ||
13-02-2007, 12:48 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Eserlerinin ayrıntılı açıklamaları 1)El-Kânûn fi't-Tıbb, Kısaca Kânûn, beş kitaptan meydana gelir: Birinci kitap tıbbın genel ilkelerini anlatır ve "el Külliyat" adını taşır. Dört alt bölümden oluşan bu eserin ilk bölümünde fizyolojik işlevler, mizaç teorisi, anatomi, dört unsur ve dört ahlâk konuları işlenmektedir. İkinci bölümde patolojik semptomlar, üçüncü bölümde hijyen, dördüncü bölümde ise düzenli ve ayrıntılı biçimde tedavi usûlleri anlatılır. İkinci kitap ilâçlardan bahseder ve 800 dolayında ilâcın listesini içerir. Üçüncü kitap anatomiyle beraber ele alarak, bütün hastalık türlerini inceler. Bu kitapta gâyet ayrıntılı ve doğru pek çok anatomi resmi ile açıklamalar yer alır. Dördüncü kitap ateşli hastalıkları, zehirlenme ve yaralanmaları öğretir. Beşinci kitap ise ilâç imâli ve bunların tedavide nasıl kullanılacağını anlatır. ->Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri ilgili İsabetli Tesbitleri "Her hastalığı yapan bir nev'î kurttur, ne yazık ki bunları görecek âletimiz yok" der ve sulardaki bozulma ve kokuşmaya da "cinnü'l-mâ" yâni su cinlerinin sebep olduğunu anlatır; bununla da yetinmeyip, bunlardan kurtulmak için, suyun filtre edilmesi gerektiğini yazar. Arapça'da cin "bir hâdiseye sebep olan ama gözle görülemeyen kuvvet" anlamına geldiğine göre, mikroskobun henüz icat edilmediği bir devirde böyle bir kanıya varabilmiş olması çok dikkate değerdir. | ||
13-02-2007, 12:48 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İbn-i Sînâ, ağrıyı "bedene zararlı olanı hissetmektir" şeklinde tanımlar. Yabancı etkiler, organizmaya âni gelirse, İbn-i Sînâ'ya göre, daha çok ağrıya ve ateş reaksiyonuna sebep olur. Yer etmiş yabancı etkilerin ise daha hafif hissedildiğini yazar ve ağrıları on beş tipte toplar: Kazıyıcı, sertlik hissi veren, sıkıştırıcı, büzücü, kırıcı, yumuşak, delici, batıcı, uyuşturucu, darabanlı, ağırlık hissi veren, yoran ve yakıcı. Baş ağrılarının buz uygulamasıyla tedavisi onun keşfidir. Kanın vazifesinin gıdâ taşımak olduğunu, akciğer hareketlerinin pasif olarak göğüs kafesi hareketlerine bağlı olduğunu, diyabette idrarda şeker çıktığını yazar. Kızıl hastalığını betimler ve tanımlar. Ameliyatlarda anestezi kullanılmasını tavsiye eder ve uygular. Bunun için afyon, sarı sabur, mandragora (Âdem otu) ve Hindistan cevizi karıştırılıp hastaya içirilmesini salık verir. Bolognalı cerrah Hugo von Lucca, 1218'deki Haçlı Seferi sırasında bu usûlü Selçuklu tabiplerden öğrenerek Batı dünyâsına taşır ve anesteziyi keşfetmelerini sağlar. Bâdemcik ameliyatını (tonsillektomiyi) ve gırtlakta solunum için delik açılması müdahalesi olan trakeotomiyi ayrıntılı olarak anlatır. Bâsura (hemoroid) hacamatı tavsiye eder. Bâsur memelerinin ibrişimle bağlanarak kurutulmasını, kendiliğinden düşmeyenlerin de makasla kesilip alınmasını önerir.. | ||
13-02-2007, 12:48 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Beyin gibi yumuşak ve gevşek, kemik gibi sert dokuların iltihaplanmayacağı iddiasını ilk defâ o reddeder. Enfeksiyöz (bulaşıcı) kemik ve beyin hastalıklarını anlatır, şarbon hastalığını mükemmel şekilde tanımlar. Karaciğer hastalıklarında hazım bozuklukları, kanamalar olacağını, dalağın ve mesanenin işlevlerinin bozulacağını anlatır. Veremin gül şerbetiyle tedavisini tavsiye eder. Göz hareketlerinin adalelerinin tanımını, gözyaşı kanallarının işleyişini anlattığı gibi, trahomun ve konjuktivitin kusursuz olarak teşhisine yol gösterir. Kadın hastalıkları alanında rahim tümörlerini anlatır.Embriyonun gelişimi esnâsında her iki cinsiyetin organlarının belli bir döneme kadar aynı olduğunu söyleyerek, farklılaşmanın sonradan oluştuğunu anlatır. Fötüsün gelişiminin devre ve seyrini tasvir eder. İkiz gebeliği sperm çokluğuna bağlar. Teşhiste nabızların ve solunumun ritmi, şiddeti ve derinliği gibi hususlara dikkat ederek teşhis koyma konusunda son derecede ayrıntılı bilgi verir. Dokuz temel nabzın ikişer ikişer birleşerek on sekiz, üçer üçer birleşerek yirmi yedi şeklini tanımlar; düzenli-düzensiz, hızlı-yavaş ve normâl olarak da ayırır. | ||
13-02-2007, 12:48 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| è Zehirlenmeleri mâdenî, nebatî ve hayvanî olarak üçe ayırır, verdiği bilgilerin çoğu günümüzde de doğruluğunu korumaktadır. Nöropsikiyatri sahasındaki betimleme ve tanımlamaları de şaşırtıcı düzeydedir. "Maraz-ı akliye"'yi (akıl hastalıklarını) iki ana grupta inceler: 1) Hâfıza bozukluğu, hallüsinasyon veya zekâ özürlülüğü biçimindeki elemanter hastalıklar; 2) Gerçek psikozlar: Bunama ve mani. Bunamanın beynin orta ventrikülünde oluşan bir rahatsızlıktan kaynaklandığını düşünür. Melânkolinin ârâzını korku, yalnızlık isteği ve baş dönmesi olarak sıralar. Konuşarak, müzik dinleterek ve meşguliyetle tedaviye büyük önem verir. Küçük kan dolaşımını Servetus ve Colombo'dan asırlarca önce keşfetmiş, ayrıntılı ve şekillerle açıklayarak anlatmıştır. İbn-i Sînâ'nın Kânûn'u, pek muhtemeldir ki, bugün bile keşfedilmeyi bekleyen bilgilerle doludur. 2)Diğer tıp eserleri -Urcüze fit-Tıbb isimli manzum yazılmış bir tıb kitabı :Bu eserin amacı tıbbın temel prensiplerini kolayca öğrenebilecekleri şekilde sunmaktır -"el-Bevl" isimli eserinde bevliyenin (üroloji) temellerini, -Bağırsak hastalığı hakkındaki "el-Kulûnç", -Kardiyoloji hakkındaki "Ahkâmu'l Ecviyetil-Kalbiyye", -Kan almanın ve beslenmenin anlatıldığı "el-Agziye ve'l-edviye", -Hummâlı (ateşli) hastalıklar üzerine yazdığı "Urcuze fi Esbâbi'l Humeyyât" -Kitâbü'ş Şifâ, felsefe sistemi üzerinde sonradan yaptığı değişikliklerden söz eden Kitâbü'l İşârât vet'tenbihat, -Psikolojiyle ilgili olan Kitâb ün-nefis bulunur. 3)Tıp dışında önemli eserleri arasında -Felsefe alanında "Necât" ve Aristo'nun felsefesini anlatan yirmi ciltlik "Kitâbü'l-İnsâf"'ı -İbn-i Sînâ kimya alanında da çalışmış ve önemli keşifler yapmıştır. Bu hususta Berthelet, kimya ilminin bu günkü hâle gelmesinde İbn-i Sînâ'nın büyük yardımı olduğunu söyler. -İyi de bir şâirdir.Türkçe olarak yazmış olduğu şiirleri de vardır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |